Trumpolitical Economy

İngilizce olduğuna bakmayın başlıktaki tamlama bana ait. Türkçe karşılığı tam yerine oturmadığı için İngilizcesini yazdım kusura bakmayın. Neyi kastettiğimi anlatmam için önce biraz sahne arkası bilgisi vereyim.

İnsanoğlu ne kadar çabalarsa çabalasın geçmişte ortaya atılan düşüncelerin etkisinden kolay kolay kurtulamaz. Keynes bunu iki ayrı özlü sözüyle ortaya koyar: “Entelektüel etkilerden yeterince uzak olduğunu düşünen uygulamacılar genellikle geçersiz görüş sahibi iktisatçıların görüşlerinin esiridir. Gökten sesler duyduğunu sanan çılgın yöneticiler ise birkaç yıl öncesine ait ikinci sınıf akademik karalamaların çılgınlıklarını savunurlar.” “Zorluk, yeni düşünceler geliştirmekte değil, eski düşüncelerden kurtulabilmekte yatar.”

Merkantilizm, 16 ve 18’inci yüzyıllar arasında dünyada egemen olmuş bir görüştür. Değerli maden biriktirmekten (bulyonizm) sömürgeler edinmeye ve ticarette korumacılığa kadar bir dizi düşünceye dayanırdı. Merkantilizmi bir anlamda ticaret kapitalizmi olarak tanımlayabiliriz. 18’nci yüzyıldan sonra yavaş yavaş yerini önce tarım kapitalizmine ve onu savunan fizyokrasi düşüncesine sonra da sanayi kapitalizmine ve onu savunan klasik ekonomi görüşüne terk etti. Klasik iktisatçıların en önde gelenlerinden birisi olan David Ricardo’nun ortaya attığı ‘uluslararası ticaretin yaygınlaşmasının dünya refahını da yukarıya çekeceği düşüncesi’ kapitalizmin temel kabullerinden birisi haline geldi. Bretton Woods’da IMF’nin temel işlevlerinden birisi bu tür korumacılık politikalarına sapılmasını engellemek olarak tanımlandı. Ne var ki bu geçişlere karşın merkantilizmin etkisi tümüyle kaybolmadı. Başı sıkışan ekonomiler zaman zaman dünya refahını bir yana bırakıp ticarete engel koymaya ya da kur savaşına girerek korumacılık politikası izlemeye yönelmekten kendilerini alamadılar.

ABD’nin 45’nci Başkanı seçilen ve 20 Ocak’ta görevi devralacak olan Donald Trump, seçim kampanyası boyunca ticarette korumacı bir politika izleyeceğini, başlamış olan serbest ticaret anlaşması görüşmelerini terk edeceğini anlattı. Bu düşüncesini ne kadar yaşama geçireceğini bilmiyoruz. Çünkü dünyanın her yerinde siyasetçilerin seçim kampanyasında verdiği sözlerin çoğunu iktidara gelince tutmadığını biliyoruz. Buna karşılık Trump’ın yine de bu sözlerinin bir bölümüne sadık kalarak ticarette korumacılığa ağırlık veren bir politika izleyeceğini tahmin ediyorum.   

Klasik ekonomi okulunun temel kabullerinden birisi de Fransız iktisatçı Jean Baptiste Say’in ‘her arz kendi talebini yaratır’ biçiminde formüle ettiği yaklaşımdır. Bu düşünceye göre üretilen her şey mutlaka bir tüketim alanı bulur, o nedenle asıl olan üretimdir. Zaman içinde bu düşünce değişti. Özellikle 1929 Büyük Depresyonundan sonra Keynes’in görüşlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte ekonomik faaliyetin asıl belirleyicisinin arz değil talep olduğu, bir başka ifadeyle arzın talebi değil talebin arzı yarattığı düşüncesi kabul görmeye başladı. Ekonomiler parasallaşmadan önce Say yasası büyük ölçüde geçerliydi, ekonomilerin parasallaşmasıyla birlikte Say yasası geçerliliğini kaybetti. Ne var ki tıpkı merkantilist düşüncelerin hala geçerliliğini koruduğu gibi Say yasası ya da daha geniş bir ifadeyle arzın talebi belirlediği görüşü hala belirli ölçüde geçerliliğe sahip görünüyor. 1980’lerde Reagan ve Thatcher’in önderliğinde yürürlüğe konulan vergi indirimleri ve kuralları hafifletmeye yönelik arz yönlü ekonomi yaklaşımı aslında Say yasasının modern versiyonuydu.

Trump’ın seçim kampanyasındaki sözlerinden birisi de vergi indirimleri ve kuralları gevşetme aracılığıyla ekonomide üretimi artırmaya yöneleceği görüşüydü. Trump, aslında yeni bir şey söylemiyor, arz yönlü ekonomi üzerinden giderek Say yasasına dönüş yapmayı planlıyor.

Ekonomi, bir bilim olarak ilk kez Adam Smith tarafından formüle edildiğinde ahlak felsefesi ve siyaset ile iç içeydi. O nedenle adı da siyasal ekonomiydi (İngilizcesi political economy.) Klasik iktisatçılar eserlerinde hep bu şekilde kullandılar. Siyasal sözcüğünün kalkışı ve sadece Ekonomi (İngilizcesi economics) olarak kullanılışı neoklasik ekonominin kurucularından (Keynes’in Cambridge’den hocası) Alfred Marshall ile başladı.

Buraya kadar yazdıklarımın hepsini bir araya getireyim. Trump, büyük ölçüde Keynes’in dediği gibi geçmiş ekonomik görüşlerin etkisi altında kalmış bir iş adamı. Bu çerçevede merkantilizmden klasik ekonomi yaklaşımına kadar geçmiş dünyaya ait görüşleri bir araya getirerek bir çıkış yolu arıyor. Böyle bakınca da ekonomiden (economics) siyasal ekonomiye (political economy) dönüş yapmayı planlıyor. ABD’de, hepsine olmasa da, başkanların uyguladığı ekonomi politikalarına isim vermek geleneği vardır. Mesela Reagan’ın uygulamalarına ‘Reaganomics’ adı verilmişti. Ben de Trump’ın açıkladıklarını uygulaması halinde geçmişe yani political economy uygulamalarına döneceğini düşünerek döneminde yapacağı ekonomi politikası uygulamasına 'Trumpolitical Economy' adının verilmesini öneriyorum.    

Yorumlar

  1. Hocam bilginiz var mı bilemiyorum ama ben gene de sorayım.
    Mevcut Amerika'nın korumacı politikalara geçmesine ihtiyacı var mı ? Halihazırda zaten yüksek katma değerli ürünler üretiyor ve dünya ticaretine yön vermiyor mu ?

    Genelde korumacı politikalar bu durumlarda geriye düşülünce uygulanmıyor muydu ?

    Ek olarak 1950 sonrası Türkiye iktisadi tarihini okuyabileceğim bir kaynak biliyor musunuz ?
    1921-1950 arasını Yahya Sezai Tezel'in Türkiye İktisadi Tarihinden okumuştum.

    Teşekkürler şimdiden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD, Çin'e ve diğer uzak doğu ülkelerine karşı ciddi ticaret açığı veriyor. Derdi büyük ölçüde onlarla.
      Türkiye Ekonomisi konusunda Yakup Kepenek'in, Rıdvan Karluk'un kitapları var. İkisi de iyidir. Ayrıca Erdal Türkkan'ın Türkiye Ekonomisi kitabı yeni çıktı. İnceledim. Oldukça iyi bir kitap.

      Sil
    2. Hocamızın kitap önerilerine ek olarak naçizane ben de bir öneri de bulunmak isterim. Korkut Boratav'ın Türkiye İktisat Tarihi (İmge K.evi) alınında referans olarak gösterilen çalışmalardan.

      Sil
    3. ABD, Çin'e ve diğer uzak doğu ülkelerine karşı ciddi ticaret açığı veriyor. Derdi büyük ölçüde onlarla.

      Yani mesele, sadece katma değeri yüksek, sadece teknolojisi gelişmiş ürünler üretebilmek değil, bunların ticaretini yapabilmek mi demek istiyorsunuz Mahfi Bey?

      Çin ve diğer birçok Asya ülkesi, ABD'nin teknolojideki üstünlüğüyle henüz yarışamıyor olsalar da, Çin ve Asya genelinin ticaretteki becerileri, ABD'yi endişeye sevk ediyor, demek mi istiyorsunuz Mahfi Bey?

      Biraz daha detaylı yanıtlar mısınız?

      Sil
    4. Açık versin ne olacak basar parayı öder borcunu.

      Sil
    5. Seyit Ali MİÇOOĞULLARI'nın önerisine ben de katılıyorum. Türkiye iktisat tarihine merak duyanlara veya daha yakından öğrenmek isteyenlere tavsiye edebilirim.

      Sil
  2. Çipras göreve geldiğinde büyük beklentileri olan sosyalist hareket geçen zaman içinde nasıl değişime,dönüşüme uğramışsa Trump'da benzer değişime uğrayacaktır diye düşünüyorum. Başka bir ifade ile piyasa bildiğini oku(ta)yacaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı kanıdayım ama Trump dediğinin yüzde 20'sini yapsa etkisi ciddi olur.

      Sil
    2. Tsipras la Trump ı karşılaştırmak Ecevit le RTE yi karşılaştırmak gibi.

      Sil
    3. Sanırım arkadaşımız kişilikleri değil göreve gelişteki sözleri ve taahhütleri karşılaştırmış.

      Sil
  3. Giovanni Arrighi "Uzun 20. Yüzyıl" adlı eserinde dünya tarihini sitematik birikim daireleri şeklinde ele alıyor. 1300lerde Ceneviz dünyanın hegemon coğrafyası iken 1500lerde Hollanda yeni hegemon oldu. Sanayi devrimiyle Ingiltere... Iki savas arasi dönemde Ingiltere dünyanın siyasal hegemonuyken ekonomik lideri ABD idi. 45 sonrasında ise ABD dünyanın yeni hegemonu. Arrighi her hegemonun bir krizle yok olduğunu ve yeni bir hegemon doğduğunu söylüyor. Ayrıca her hegemonun yaşam süresi bir öncekine göre daha kısa olur diyor. 2008 krizi ve Çin'in yükselişi sonrası ABD siyasal anlamda hegemonyasını koruda da ekonomik anlamda koltuğu sallantıda. Trump'ın politikaları geçmişe bir dönüş olsa da ABD'nin koltuğu bırakmama gayesi içinde değerlendirilmeli diye düşünüyorum. Uygulanacak agresif politikalar küresel ekonomiyi bir krize sürükleyip yeni bir hegemon yaratabilir. Kalemenize sağlık. Iyi günler hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Caner Kar,
      Eger bakmadiysaniz, Immanuel Wallerstein'in World Systems'e bakmanizi tavsiye ederim. Benzeri bir bakis acisi orada da var. Hegemonun neden hegemon oldugunu, ne kadar kalabildigini, ana/cevre ulkeler ve sistemin yapisal krizini cok guzel anlatiyor. Benim asil alanim bilisim olmasina ragmen yazilarindan epey bir sey ogrendim ve seneler once yazdigi cerceve (framework) bugunu de guzel bir sekilde icine aliyor.

      Sil
    2. Konunun uzmanı değilim, ama bazı varsayımlar dahilinde arrihgi her hegemonun yaşam süresi bir öncekinden kısa sürdüğü teorisi geçerliliğini yitirmiş olabilir.
      * Doların karşılığının olmaması
      * Küreselleşme

      Çin ABD nin tahtına geçebilecek ülke olarak görülüyor. Bir an düşünelim Çin ABD nin yıkılmasını ister mi?

      * Dolar değersizleştiğinde milyarlarca USD tutarındaki rezervle kim daha çok zarar görür? Doları verip karşılığında altın alamayacağına göre.
      * Amerikalı tüketici fakirleşirse Çin ürettiklerini kime satacak, o koca boşluğu hangi ulus dolduracak.

      Rezervler tıka basa dolarla tutulduğu müddetçe, ABD tüketim gücü devam ettiği müddetçe, bilimde teknolojide geri kalmadığı müddetçe bu hegemonya devam eder.En kötüsü tek süper güç olarak devam edemeyebilir.

      Sil
  4. Hocam,

    Hocam,

    Konudan bağımsız olacak ama okuma ihtimalinizi artırmak adına en son yazınızın altında sormak istedim.

    Kitaplarınızı google play store ve apple store den vermeyi düşünüyor musunuz?

    Soruyu sorarken bir yandan da vermenizi temenni ediyorum.

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitaplarımın telif hakkın yayıncıya ait, benim bir şey yapma olanağım yok.

      Sil
    2. sayın hocam, konuyla ilgili degil ama oral erdogan beyin bankalar arasındaki mevduat rekabetine hükümet yasayla düzen getirmeli ve bir sınır koymalı der.siz bu görüşe katılırmısınız

      Sil
  5. Hocam siz politik ekonomi düşüncesine karşımısınız yani politika ile ekonomi ayrıdır birbirinden etkilenmez diyenlerden misiniz? Yani politik-ekonomi ekonominin bir alt disiplini olmamalı mı diyorsunuz. Düşüncelerininz tam olarak nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomiyi iki alanda düşünmek lazım. Birisi ekonomi bilimi birisi de ekonomi politikası. Ekonomi (yani makroekonomi, mikroekonomi, uluslararası ekonomi vb) siyasetten oldukça bağımsız. Buna karşılık ekonomi politikası siyasetten bağımsız değil hatta tam tersine siyasetin etkisinde.

      Sil
  6. Mahfi hocam sizden bir ricam var. Gostergelerde dis borc/GSYH oranini ekleyebilirmisiniz bir de 2002 yili verilerini... Saygilarimla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onu zaman zaman yazdığım yazılarda yapıyorum ama buraya o kadar sütun sığmıyor.

      Sil
  7. Amerikalı ve İngiliz dostlarımız buna Trumponomics diyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. The Economist'te şimdi gördüm Slumponomics demişler.

      Sil
    2. Ben de The Economist'te görmüştüm Trumponomics diye biliyorum.

      https://twitter.com/TheEconomist/status/796615812861792256
      http://www.economist.com/blogs/democracyinamerica/2016/08/trumponomics
      http://www.economist.com/news/americas/21708666-its-not-just-wall-appals-what-trumponomics-means-border-region
      https://www.bloomberg.com/view/articles/2016-11-09/deciphering-trumponomics-chapter-one
      http://www.dailymail.co.uk/news/article-3922296/Trumponomics-Actually-s-got-good-ideas-says-Mail-s-City-Editor-ALEX-BRUMMER-add-up.html
      http://money.cnn.com/2016/08/08/news/economy/trump-economic-plan/

      Sil
  8. Bence Trump ile ilgili boşa vesveselere giriyorlar.
    Seçim propagandasında "bir sürü güzel vaatlerde bulunup" tam tersini yapanıda gördük.
    Trumpta seçim öncesi söylediği keskin politikaları yumuşatıp optimum bir yol izleyeceğini düşünüyorum.

    Dünya politikası değişecek "tahviller üzerinden tehditler"in artık sökmediği bir abd göreceğiz gibi.

    Şuanki sokak gösterileri daha koltuğuna oturmayan Trump için büyük haksızlık ve üstelik çok erken.

    Trump "ABD-RUSYA-SURİYE" üçgeni ve arada kalan alanlar için ilaç gibi olacak.
    Bu kadar serveti yöneten bir adam abd yi de rahatlıkla yönetip büyümeyi ikiye katlayabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahfi Hocanın bu blogda " Devlet şirket gibi yönetilebilir mi? " konulu bir yazısı vardı. Trump iş dünyasının aksine devlet yönetiminde başarısız olabilir.

      Sil
    2. başkan Trump olunca şirketten daha da iyi devleti yönetir. Bakın görürsünüz. Bir sene sonra gelin ve bu yoruma cevap yazın görüşürüz kim haklı çıkacak ;)

      Sil
    3. Ben haksız çıkmayacağım çünkü ben Trump la ilgili bir iddiada bulunmadım. Yorumu bi daha okuyun.

      Sil
    4. Trump emlak zengini. Bu yüzden göreve başlayınca inşaata hız verecek. Vergileri indirecek, altyapı yatırımlarını artıracak. Yolları, köprüleri yenileyecek. Yüksek bütçe açıklarıyla büyümeye ivme kazandıracak. Sonra....bilmiyorum.

      Sil
    5. inşaat sektörü bir yana finansal sektördede ivme kazandıracak.
      Obamacare'i iptal etmeyi becerebilirse bütçe yükündeki hafifleme ile her dediğini becerebilir.
      Heleki rusya ile kanka olursa ki öyle olacağa benziyor Putin de sevdi Trump'ı dünyayı güzel şeyler bekliyor.
      Ben şahsen Trump'ın güzelliklere vesile olacağını düşünüyorum.

      Sil
  9. Hocam arz yönlü ekonomide de korumacılık varmıydı yoktu heralde. Trump kısmen arz yönlü pol.ya yakın diyebilir miyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Trump korumacılıkla arz yönlü ekonomiyi birleştirmeye eğilimli görünüyor.

      Sil
  10. Donald Trump ın başkan seçilmesi, korumacı politikalarla dünya ticaretini azaltacağı nedeniyle mi GYÜ para birimleri değer kaybetti?

    YanıtlaSil
  11. Sizin bir sonucunuz var mı?

    Dolar TL kuru, 3,25'in altına kolay kolay inecek gibi gözükmüyor.

    "3,00'ın altına iner mi?" sorusunu sormak bile artık neredeyse geçersiz!

    Mahfi Bey, ülkemizde kimsenin sokaklara çıkıp, caddelere fırlayıp, mağazaların camlarını kırmasını, arabaları ters çevirip yakmasını, ATM kabinlerini parçalamasını beklemiyorum, istemiyorum, şiddete karşıyım!

    Peki tamam da:

    1 Dolar = 3,25 TL gibi bir seviyeye yükseldi, niçin kimse sesini çıkarmıyor Mahfi Bey?

    Yanlış anlamayın beni, günah keçisini sadece birkaç kişiye ve birkaç kuruma yükleme meraklısı değilim!

    Türkiye'de herkesin hali-vakti yerinde mi? 1 Dolar = 3,25 TL'leri görmüş, kimseden çıt yok!

    Anlayamıyorum!

    Sizin bir sonucunuz var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sokağa çıkmak için daha çok nedenimiz var. Bundan daha önemli şeylere kim sesini çıkardı? Can güvenliğimiz azaldı, yargı bağımsızlığı kalmadı, hergün şehit haberi geliyor millet sesini çıkarıyor mu? Çok şey sıralarda da gerek yok. Ne demek istediğimi anladınız sanırım.

      Sil
    2. 3.50 olursa çıt çıkar merak etme.

      Sil
    3. Adsız 18:50'ye

      Ne demek istediğinizi elbette anladım.

      Sanırım bir hususu atlamış olabilirsiniz:
      Sadece Türkiye özelinde değil, dünya genelinde, insanlar, aç-susuz kalmamak için, evsiz-barksız kalmamak için, işlerini kaybetmemek için (bunlar en temel ihtiyaçlar arasındadır, oksijen solumaya mecbur olmamız gibi) "emniyette olmayı isterler."

      Özellikle bu 3 temel ihtiyaca pek dokunulmadığı müddetçe, insanlar, bombaların patlıyor olmasına, gazetecilerin-siyasi parti üyelerinin hapse atılıyor olmasına, kanunların uygulanmıyor/çiğneniyor olmasına, terör olaylarında ölümlerin artıyor olmasına, internette kısıtlamaların yaygınlaşıyor olmasına, vb., "ses çıkarMAmaya" alışıyor, belki de alışmaya mecbur kalıyor.

      Bir bombanın patlaması neticesinde, kişi eğer olay yerindeyse, yaralanabilir, ölebilir, kurtulabilir. Bombanın nerede/ne zaman patlayacağı bilinmediği için, ve sürekli şüphe içinde yaşam akamayacağına göre, insanlar, yeniden hayata dönerler.

      Fakat, kişi, Dolar TL kurunun yükselmesi neticesinde ithal ürünlere ödenen paranın da yükseliyor olmasını gözlemliyorsa, fabrikalara geçilen siparişlerin gitgite azalıyor oluşunu gözlemliyorsa, hanehalkının kredi borçlarının devasa boyutlara ulaştığını ve kredi-geri-ödemelerinin nasıl olacağını kestiremiyorsa, ekonomideki daralma sebebiyle işini kaybetme endişesi yaşamaya başlıyorsa, insanların "ses çıkarma" ihtimalinin yüksek olması gerekir. Türkiye'de, henüz bir "çıt" bile yok.

      Bir meydanda bir bombanın patlaması, genellikle, "anlık dehşet"tir, ve kısa vadede kendini unutturur. İnsanlar bilir ki, terör olayları, insanları evlerinde oturmaya ne kadar teşvik etse de, insanlar sokaklara, caddelere, meydanlara yeniden çıkmalıdır, çıkılacaktır.

      Buna mukabil, ekonominin bozulduğunu acı çeke çeke hisseden kişinin, geleceğe yönelik "uzun vadeli dehşet" duyması, beklenen bir davranıştır.

      Dikkat ediniz, 13 Kasım 2015 Paris'teki terör saldırılarından sonra protesto gösterileri değil, daha çok, öldürülen insanların anısına düzenlenen mum yakma, acı paylaşımı gibi, 1 haftayı geçmeyecek bir dönem yaşandı. Saldırıdan hemen 3 gün sonra, kafeteryalar, turistik mekânlar yeniden açıldı, ve halk da akın akın gezmeye devam etti, korkmadı, çekinmedi.

      Fakat Mart-Nisan-Mayıs-Haziran-Temmuz 2016'da, Fransız hükümetinin, çalışma saatlerini arttırıcı yasa tasarısı, maaşlarda kesintiye gitmasi gibi politikalar gündeme oturduğunda, Fransızlar sokaklara döküldü, ve haftalarca evlerine dönmediler.

      Demek ki, Türkiye'de o eşiğe henüz gelinmedi.


      Mahfi Bey ne der?

      Sil
    4. Halkı bir konuda kandıramazsınız. İnsanlar cebine girip çıka parayı televizyon kanallarından öğreniyor. Dolar yükselmeye henüz iflasları, işten çıkarmalar başlamadı. Çıt çıkarmaya insanlar çekmiyor ama parasız kalınca çekinmeyecekler. Teşekkürler

      Sil
    5. "Çıt çıkarmaya insanlar çekmiyor ama parasız kalınca çekinmeyecekler."

      Bu "çıt" çıkarma eşiği, ülkeden ülkeye, toplumdan topluma degişiyor herhâlde.

      1 Dolar = 3,25 TL'leri görmüş, ve yön yukarı doğru! Bıçağın kemiğe değmesini ve çizmesini bekliyor herhâlde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları! Acılara dayanıklı olduğunu zannediyor ama "bakın, ne kadar da dayanıklı bir toplumuz!" diye sırıtırken hayatını kaybedecek umrunda değil.

      "İnsanlar cebine girip çıka parayı televizyon kanallarından öğreniyor. Dolar yükselmeye henüz iflasları, işten çıkarmalar başlamadı."

      Sanırım, çok kesin bakıyorsunuz.

      Televizyonda ilan edilmesi mi gerekiyor ekonomik krizin başladığı? Pek sanmıyorum. TV kanalları kamuya (halka) yönelik yayın yapıyor gözükse de, "özel sektör"ün oyuncularıdır. Yani, her TV kanalı "özel bir şirketin şemsiyesi altında" faaliyet gösterir, reklam pastasından büyük payı kapıp kâr marjını yükseltmeye bakar. Bunun yolu da, "reytingi yükseltecek" programlar hazırlamaktır: Çok reyting, çok reklam gösterimi, çok kâr.

      Eğer ekonomik krizin geldiği TV'lerden duyurulursa, ilk önce kendi ayaklarına kurşun sıkmış olurlar! Bir işletmeci, kendi malının kusurlu olduğunu dışarıya yansıtmayı pek istemez. Bir TV kanalı sahibi, ekonomik krizin geldiğini duyurarak, halkta galeyan yaratmak istemez.

      İflaslar, işten çıkarmalar hızla artıyor aslında! Ama bunu, televizyonlar göstermiyor olabilir. Bu da, aklınızın bir köşesinde bulunsun!

      15 Eylül 2008 Lehman Brothers'ın çöküşünden aylar-yıllar önce, birçok TV kanalı ABD'de, mortgage kredilerinde balon oluştuğunu anladı, büyük bir krizin yaklaşmakta olduğu öngörüsünde bulundu. Ama bunların hiçbiri "mainstream (ana-akım) medya"da yayınlanmadı! Ufak tefek, yerel bazda kalan, kâr marjı çok düşük veya kâr amacı gütmeyen TV kanalları, radyo istasyonları, küçük kapasiteli gazeteler, dergiler vb.'leri haber vermişti, büyük bir ekonomik krizin yaklaştığını.

      15 Eylül 2008'de balon patladı, herkesi yere yığdı!

      Sil
    6. Televizyondan öğrenmiyor yazdım sözlük tersine çevirmiş.

      Sil
    7. Bu konuda bende bir fikir paylaşmak istedim:

      Öncelikle ekonomik veriler çok iyi bir durum göstermiyor olsa da toplumun geniş bir kesimi bunu sübvanse edebiliyor. Bunu nasıl yapıyorlar sorusuna açık verebileceğim bir cevap yok fakat gözlem ve tahminlerim harcamaların kısılması, borç alınması, kredi çekilmesi vb. kalemlerden oluşuyor örnekler çoğaltılabilir. Ama sonuç şu: hala daha kaçabilecek ya da yan çizebilecek noktalarımız var.

      Gelişen teknoloji, iletişim imkanları, zaman değerleri vb. etkenler bu kaçış noktalarımızı arttırıyor.

      Bir diğer etken aktif siyasi yönetimin çok geniş bir kitle tarafından onaylanıyor oluşu... Bu onaylayan kitlenin siyasi ve kültürel değerlerinden ötürü tepki koymasına engel teşkil ediyor. Biraz kol kırılır yen içinde kalır hesabı bana göre...

      Bir son etken ise güvenlik kaygısı "eğer başıma bir şey gelmeyecekse" ibaresiyle yapılmak zorunda kalınan açıklamalar buna güzel bir örnek. Siyasal, düşünsel ve ekonomik anlamda çeşitliliğimizi ortak bir potada toparlamaktan çok uzağız dolayısıyla bir kesimin canı yanarken diğer kesim rahatını bozmadan hayatına devam edebiliyor. Hatta bunu bir fırsata çevirmeye çalışıyor zaman zaman.

      Şuanda da bu dinamikleri değiştirecek bir iç kuvvet ya da dış baskı unsuru henüz yok. Bunun farkında olup uygun pozisyonda olanlar da bunu kullanıyorlar çünkü daha karlı geliyor. Kısa vadede riski daha az.

      Sil
    8. Cansın Arıkoç 16:25'e

      Öncelikle ekonomik veriler çok iyi bir durum göstermiyor olsa da toplumun geniş bir kesimi bunu sübvanse edebiliyor. Bunu nasıl yapıyorlar sorusuna açık verebileceğim bir cevap yok fakat gözlem ve tahminlerim harcamaların kısılması, borç alınması, kredi çekilmesi vb. kalemlerden oluşuyor örnekler çoğaltılabilir. Ama sonuç şu: hala daha kaçabilecek ya da yan çizebilecek noktalarımız var.

      Bir diğer etken aktif siyasi yönetimin çok geniş bir kitle tarafından onaylanıyor oluşu... Bu onaylayan kitlenin siyasi ve kültürel değerlerinden ötürü tepki koymasına engel teşkil ediyor. Biraz kol kırılır yen içinde kalır hesabı bana göre...


      Bu iki açıklamanız doğru olmakla beraber, eşiğe niçin yaklaşılamadığı, sorusuna cevap teşkil edemiyor. Gözlemleriniz doğru, insanların kendi kendilerine icat etmeye mecbur kaldıkları sübvanse etme yöntemleri teşhisiniz yerinde. 'Eşik' derken kastettiğim, artık Dolar TL'nin 3,25 gibi seviyelere yükselerek, bıçağın kemiğe değmesi değil, kemiği kesmesi gerektiği sinyaliydi. Hükümete yakın, hükümetin oy deposunu teşkil eden insanlar için BİLE, mevcut döviz kuru, omuzlarında taşıyabilecekleri düzeyi çoktan aştı. 3 yıl öncesi için sübvanse edebilirlerdi, deseydiniz, tamam kabul. Ama bugün, hükümete oy veren milyonlarca vatandaşın BİLE beli kırılmak üzere, ve kusura bakmasınlar, hükümetin onları kurtarabileceği mühimmat yok denecek kadar azaldı.

      Kişi, Dolar TL kurunun yükselmesi neticesinde ithal ürünlere ödenen paranın da yükseliyor olmasını gözlemliyorsa, fabrikalara geçilen siparişlerin gitgite azalıyor oluşunu gözlemliyorsa, hanehalkının kredi borçlarının devasa boyutlara ulaştığını ve kredi-geri-ödemelerinin nasıl olacağını kestiremiyorsa, ekonomideki daralma sebebiyle işini kaybetme endişesi yaşamaya başlıyorsa, insanların "ses çıkarma" ihtimalinin yüksek olması gerekir. Türkiye'de, henüz bir "çıt" bile yok.

      Dolar TL kurunun yükselmesi neticesinde ithal ürünlerin son tüketici fiyatlarının da otomatikman yükselmesiyle, aç-susuz kalmaya başlayacak vatandaş, evsiz-barksız kalmaya başlayacak vatandaş, işten atılacak olan vatandaş, gün gelir, oy verip iktidara taşıdığı hükümete desteğini kesmek zorunda da kalabilir.

      Gelişen teknoloji, iletişim imkanları, zaman değerleri vb. etkenler bu kaçış noktalarımızı arttırıyor.

      Bu, sadece mevcut krizin büyümesini bir süre daha ertelememize, yani 'avuntu' peşinde koşmamıza destek olur, o kadar. Gelişen teknolojiyi de, iletişim imkanlarını da, ithal ediyoruz, ve ithalat ödemelerimiz 'Dolar' cinsi ile! Kur artmaya devam ettikçe, kaçış noktalarımız da tıkanacak! Zaman aleyhimize işliyor!

      Siyasal, düşünsel ve ekonomik anlamda çeşitliliğimizi ortak bir potada toparlamaktan çok uzağız dolayısıyla bir kesimin canı yanarken diğer kesim rahatını bozmadan hayatına devam edebiliyor. Hatta bunu bir fırsata çevirmeye çalışıyor zaman zaman.

      Şuanda da bu dinamikleri değiştirecek bir iç kuvvet ya da dış baskı unsuru henüz yok. Bunun farkında olup uygun pozisyonda olanlar da bunu kullanıyorlar çünkü daha karlı geliyor. Kısa vadede riski daha az.


      Ne yazık ki, bu iki açıklamanız doğru. Olmaması gerekir, ama 'olanı' muazzam teşhis etmişsiniz. Özellikle şu kısımlar: 'bir kesimin canı yanarken diğer kesim rahatını bozmadan hayatına devam edebiliyor. Hatta bunu bir fırsata çevirmeye çalışıyor zaman zaman.' & 'Kısa vadede riski daha az.' İki acı ve iki gerçek... Geçmişe nazaran 'daha fırsatçı', ve geçmişe nazaran 'daha kısa vadeli' planlar yapan insanlara dönüşüyoruz...

      Sil
  12. Donald Trump, vergileri azaltarak ve altyapı yatırımlarını artırarak ekonomiyi canlandırmayı planlıyor. Bazı iktisatçılar Yeni Başkanın bu genişlemesi politikası enflasyonu tetikleyerek Fedin faiz artırımlarını destekleyeceğini söylüyor.

    YanıtlaSil
  13. Mahfi Bey, sizinle dalga geçtik, eğlendik ama Dolar oldu 3.25. Hakkınızı helal edin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah, tabii ki helal olsun. Hep birlikte eğlendik ama eğlence bitti. Şimdi acı gerçek zamanı.
      Öte yandan aslında benim tahminim de tutmuş sayılmaz. Çünkü ben Fed'in bu yıl 3 -4 kez faiz artıracağı varsayımına dayalı olarak 3,30 tahmini yapmıştım. Varsayımın tutmadı. Başka şeyler oldu. Ki onları da ben öngörmemiştim. Varsayımlarım tutmadığı için tahminimin tutmuş olması bir anlam ifade etmiyor.

      Sil
    2. Ediyor hocam size inanıp 3.30 una bahse girdik.

      Sil
    3. Benden size tavsiye siz siz olun döviz kuru konusunda iddiaya girmeyin.

      Sil
    4. Mahfi Hocanın ahı tuttu sanırım o kadar laf edilince :)

      Sil
    5. Farkli dunya goruslerine sahip olmamiza ragmen sizin gercekci bakis aciniza hayran oldugumu belirtmek isterim. Buna ancak saygi duyulur ve ben de o saygiyi duydugumu izninizle ifade etmek istiyorum. Sizi okumaya basladiktan sonra (alanim ekonomi olmamasina ragmen ilgiyle okudum, okumaya devam ediyorum) alisilmis, genel gecer kabul edilen dogrulari sorgulamaya basladim (hayatin her alaninda dini, sosyal,ekonomik etc.)

      Sil
  14. Hocam neden okullara gelmiyorsunuz?Çok meşgulsunuz ama sizden öğrenecek çok şeyimiz var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Meşgullükten değil okullara zaman ayırabilirim ama tv ve radyo kayıtları ve canlı yayınları nedeniyle buradan ayrılamıyorum.

      Sil
  15. İyi akşamlar Hocam, dolar tl 3,25 seviyesini aştı. 3,25 kritik demiştiniz. Merkez Bankasının faiz artırmak için daha ne kadar beklemesi gerekiyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben 3.25 seviyesinin neden kritik olduğunu merak ediyorum. Hangi veri ya da saptamadan hareketle bu sınır değere ulaşılıyor acaba? Yani bu değer aşında bazı sorunlar çözülemez hale mi gelecek? Ya da bazı borçlar ödenemez mi olacak? Bazı hesaplar mı tutmayacak? Teşekkürler.

      Sil
    2. 3,25 - 3,30 aralığında Reel efektif döviz kuru 95'lere geliyor. TCMB o düzeydeyken 2014 Ocak ayında faizi hızla artırmıştı. Kritiklik oradan kaynaklanıyor.

      Sil
  16. Hocam Euro-TL'de yön ne ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sayın hocam bankalar arası mevduat rekabetine yasayla sınır konmalı der oral erdogan bey.bu dogru olurmu sizce.bloomberg tvde söylemişti

      Sil
  17. Merhaba Hocam. Sanayi üretimi 2009dan sonra ilk defa düşmüş. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Diğer sorum: Başkanlık sistemi ve anayasa değişikliğinin yakın zamanda meclise gelecek olması piyasayı tedirgin ediyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet riskler arttığı için yatırım da tüketim de ihracat da geriliyor. Böyle bir ortamda sanayi büyümesinin düşmesi de normal. Her geçen gün sistem sıkışıyor.
      Evet görebildiğim kadarıyla tedirgin ediyor.

      Sil
  18. Süper bir analiz yazmışsınız Hocam elinize sağlık.Say yasasına dönüşün orta vadede dolarda düşüşe
    neden olması beklenir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Tabii bunlar şimdilik eldeki verilere göre yapılmış tahminler. Olaylar böyle gelişmeyebilir. Ama böyle gelişirse dolar değer kaybedebilir.

      Sil
  19. hocam, 2001 şubatında dolar hızla eski parayla 1 milyonu aşınca bizim cesur esnaf yazarkasa fırlatıyordu rahmetlinin önüne!. aynı esnaf bugün çıt çıkaramıyor. korku toplumu olduğumuz buradan bile bellidir!. bizim milletimize demokrat siyasal anlayış yaramıyor demek ki!. illa anti demokrat siyasal figürler lazım!! zira hep onlar seviliyor bu ülkede!. yazık!...

    YanıtlaSil
  20. Güzel bir analiz olmuş Hocam, kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  21. hiç kimse dolardan uzun vadede düşüş beklemesin derim. abd artık güçlü dolar politikasıyla devam edebilir.. aksi halde abd güç maksimizasyonunu yapamaz. yıllardır düşük değerli yani zayıf dolar politikası güttü ve güç erozyonuna girdi. ayrıca say tipi iktisat politikalarıyla zayıf dolar uygulaması abd ekonomisinde katma değer yaratma kapasitesini de düşürür. ayrıca abd dış talepten çok iç talep ağırlıklı büyüyen ve büyüme motoru iç talep olan bir iktisadi yapıya sahiptir. bana göre her arz talebini yaratır anlayışı değil her talep arzını yaratır fikriyatı sanki abd ekonomisinin yapısına daha uygun gibi geliyor. ben genel olarak talebin arzı belirlemesi gerektiğine inanan iktisat fikriyatını benimsiyorum. her arz kendi talebini yaratır daha çok dış talebe dayalı örneğin çin gibi iktisat yapısallığı taşıyan ülkeler için çoğunlukla olumlu etkiler oluşturabilmektedir. talep fazlası olan yani arz açığı olan bir ekonomide ki abd de bu sınıfa giren bir yapısallığa haiz durumdadır; her talep kendi arzını yaratır fikriyatı optimal bir iktisat politikası olur kanaatindeyim. şahsen her halükarda trump, say fikriyatını uygulamayacağı düşüncesindeyim ancak elbette ki bu zamanla görülebilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada belki talep arzı yaratır kısmından şaşmadan, bu temel üzerinde arz yönlü politikalar uygulanarak talebi daha çok arttırmak hedeflenebilir. İlla biri diğerine tercih edilmeli gibi bir zorunluluk mu var? Talep artma eğiliminde arz yönünden de desteklersek bu ivmeyi yukarılara taşıyabiliriz fikrini taşıyor olabilirler.

      Sil
    2. Elbette yok ama eğer arzı artıracak politikalar kuralları gevşetmeye dayanıyor ve etik kurallar ve denetim de gevşiyorsa sonuçta 2008 krizine giden yola giriliyor. Ondan sonra başlıyoruz krizden nasıl çıkılacağıyla uğraşmaya.

      Sil
  22. Hocam, Sting dinler misiniz?

    11 Kasım'da 12. albümünü çıkardı, adı "57th & 9th".

    Mülteci krizine dikkat etmek için "İnşallah" adında bir şarkı da bestelemiş.

    Dinlediniz mi:

    https://www.izlesene.com/video/sting-yeni-sarki-insallah/9582226

    Parça kulağa yapmacık gelmiyor gibi, samimi söylemiş sanki, siz ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dinledim.
      İnşallah adındaki ilk şarkıyı 1960'larda Salvatore Adamo yazmış ve seslendirmişti.
      https://www.youtube.com/watch?v=CWPxF5NA29k

      Sil
    2. Hocam, Leonard Cohen dinler miydiniz?

      "Everbody Knows"

      https://www.youtube.com/watch?v=Lin-a2lTelg

      1934-2016
      Bir efsane daha gitti ! . . .

      Sil
    3. Çok sık olmasa da dinlerdim.

      Sil
  23. Hocam çok alakasız belki ama sorumu soracak başka bir platform bulamadığımdan buradan soruyorum:GAP ile ilgili neler düşünüyorsunuz.Bu projeye gereken önemin verilmediği kanaatindeyim.Gerek şimdiki hükümet gerekse koalisyon hükümeti hemen hemen aynı mesafedeydi bu projeye karşı.Size göre bir sebebi var mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. önce bölge halkı eğitilmeliydi. Suya kavuştular toprak köpürene kadar sulayıp tarlaların verimini öldürdü çoğu çiftçi. Güneydaoğu ve Doğuanadolu fiziki açıdan bir sürü olumsuzluğa sahip o yüzden yatırım zorlaşıyor.

      Sil
    2. Tam olarak nedenini bilmiyorum ama nedense ilgi kaybı oluştu.

      Sil
  24. Kur artar ihracat fırlar istihdam iyilesir işler düzelir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kur sürekli arttı ama ihracat düştü. Teoriler genellikle normal zamanlar içindir. Ve bir kenarında ceteris paribus vardır. Yani diğer koşullar değişmediği takdirde bir paranın değer kaybı ihracatı artırır gibi. Ama burada diğer koşullar değişti. Mesela bizim ihracat pazarlarımızın alım gücü düştü, eskisi gibi hevesle ithal etmez oldular.
      Teorileri ezberle öğrenirsek karşımıza çıkan farklı gerçekler karşısında iki şey yapmaya kalkarız: (1) Teorinin yanlış olduğunu iddia etmeye başlarız. (2) Gerçekleri teoriye uydurmak için eğip bükmeye yöneliriz.

      Sil
  25. Merhaba Hocam,
    Ha-Joon Chang adlı yazarın Sanayileşmenin Gizli Tarihi (Bad Samaritans) ve Kalkınma Reçetelerinin Gerçek Yüzü (Kicking Away the Ladder) isimli kitapları hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye'nin de korumacı bir politika izlemesi ne kadar yararına/zararına olur?
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitapları okumadım. Listemde var ama sıra gelemedi bir türlü.
      Türkiye, 1935 ile 1980 arasında korumacı politika izledi. Başlarda işe yaradı ve kendi üretim merkezlerini yarattı ama zaman geçip de dünya rekabete girince bu politika ters çalışmaya başladı. Dolayısıyla yeniden aynı noktaya dönmek pek doğru olmaz. Buna karşılık ekonominin veya sanayinin geneli için olmasa da seçilmiş bazı mallar da (sayısı çok sınırlı olmak kaydıyla) korumacı politika izleyerek o malları dünya rekabetine hazırlamak hala doğru bir yaklaşım olabilir.

      Sil
    2. Hocam son iki yıldır ilave gümrük vergisi uygulanan ürünlerin sayısı gittikçe artıyor. Bugün bir çok üründe %25 -30 ları bulan ek gümrük vergisi var. AB ve STA imzalanan ülkeler hariç.

      Sil
  26. Fizik kimya biyoloji alanlarında yerlerde sürünüyoruz.Neyi nasıl uretecegimizi bilmiyoruz, yapabildiğimiz üreten güçlerin verdiği izin kadar.Üretimde kullanilan Cnc makineler , programlar , hammaddeler hepsi ithal.Değil elektrikli araba yapmak, kalem pil üretecek bilgimiz yok, Dolar kuru 4 TL olur , ya tutarsa nasıl olsa atmak bedava, sermayede gerekmiyor, kurun ne olacağını bilenler zaten özel jetlerinde şampanya içmekle mesguller.Tahminlere dayalı ekonomi programlarınin evlilik programlarından ne farkı var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dedikleriniz kısmen doğru ama tamamen doğru değil. Bizim sorunumuz üretememek değil. Bizim sorunumuz buluş yapamamak. Bu da gayretle filan olmuyor. Eğitimi bilim temeline oturtacak bir dönüşüm yapmakla oluyor. Çin ve Kore bunu yaptı. Şimdi Vietnam aynı şeyi deniyor.

      Sil
    2. Hocam buluş yapmak için eğitim yeterli değil bence. Egitim nasıl yapacağınızı öğretir neyi yapacağınızı değil. Bence her şeyden önce zihinler özgür ve yeterince boş ve hayal gücüne müsait olmalı. Zihinlerimiz döviz kuru, geçim sıkıntısı, başkanlık sistemi, türban vb. şeylerle boş yere meşgul edildiği sürece bu konuda atak yapmamız çok zor bana göre.

      Sil
    3. İlave olarak Abd de vatandaş garajında uçak yapıyor. Siz bir deneyin bakalım karşınıza ne engeller çıkıyor. Yine yurtdışında drone yarışmaları yapılıyor. Bizde dronu havalandırmak için 40 yerden izin almak zorundasınız. Bu yasaklarla bir yere gidemeyeceğimiz ortada.

      Sil
  27. Hocam yazınız için teşekkürler. Bir sorum olacaktı. Enflasyonun neden faizin sonuç olduğunu söylüyordunuz. Bunun nedeni nominal faizin icinde enflasyon priminin olmasi ve enflasyonun artmasiyla faizin de artmasi midir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşağı yukarı öyledir.
      Faiz kendi kendine artmaz. Hiç bir banka topladığı kaynağa fazla para vermek istemez. Hiç kimse de enflasyon karşısında eriyecek şekilde parasını bankaya yatırıp bekletmek istemez. Banka ile tasarruf sahibinin buluşacağı ortak nokta enflasyon + belirli pozitif bir değerdir. Diyelim ki enflasyon % 10 ve banka da % 12 faiz veriyor. Bu durumda kişi parasını enflasyona karşı koruyup üzerine biraz da gelir elde edeceği için parasını bankaya yatırır. Enflasyonun % 12, faizin % 8 olduğu yerde kişi parasını bankaya yatırmaz. Çünkü zarar eder. Enflasyonun % 10 olduğu yerde banka da % 15 faiz vermez çünkü bu kez bu faiz kredi faizine yansıyacağı için kimse bankadan kredi almaz.
      Enflasyon % 12'den 10'a düşerse banka faizini % 14'den % 12'ye düşürür. Enflasyon % 12'den % 14'e çıkarsa banka mevduatın kaçmasını önlemek için faizini % 14'den 16'ya çıkarır.
      Bu konuda daha ayrıntılı ve teknik açıklama ve örnekler için Ekonomide Analiz kitabıma bakın.

      Sil
    2. Kagit uzerinde hos hikaye. Ama bir de hayatin gercekleri var tabi.

      http://www.hurriyet.com.tr/rekabet-kurulundan-12-bankaya-ceza-karari-22770291

      Sil
    3. Bir de rekabet Kurulunun raporunu okusanız; banka yöneticilerinin yakalanan e-postalarını. Tüketici zaten ödeyememiş kredi kartını, borcunu da biliyor, cin fikirli bir üst yönetici sms ile bir bildirimde bulunalım şu kadar milyon kazanırız diyor. Hatırlarsanız hatırlatma sms başına 1,5 tl daha borçlandırıyorlardı. Bu sektör asla başıboş bırakılmamalı. Bir tüketici tek başına mücadele edemez bu beş harflilerle. Üç harflilerden beter çarparlar :)

      Sil
  28. https://cdntr1.img.sputniknews.com/images/102572/65/1025726528.jpg

    Nasıl karikatür :))

    YanıtlaSil
  29. Merhaba,
    Günümüz dünyasında serbest ticaret anlaşmalarının devre dışı bırakılması ve korumacı ekonomi politikasının Amerika gibi dünya ekonomisinin lokomotifi olan bir ülke tarafından uygulamaya konması bana akıl dışı gibi geliyor. Globalleşen dünyada artık hemen hemen tüm ülke ekonomileri birbirlerine muhtaç ve bağımlı hale gelmiş durumda. Birinin enerji açığı varsa, bir diğerinin gıda, otomobil, teknoloji, vs. ihtiyacı ve açığı var. Dünyada tüm ihtiyaçlarını karşılayabikecek kaynaklara sahip olan ve kendi yağında kavrulabilecek olan ülke sayısı herhalde çok az olsa gerek. Amerika'nın Kanada, Çin, Meksika ve doğu Asya ülkeleriyle ticaret yapmaması bu ülkelerin kendi aralarında ayrı bir ekonomik blok oluşturmasına ve dünyanın kutuplaşmasına sebep olur.

    İkinci dünya savaşından sonra kurulan ekonomik birlikler ve anlaşmalarla dünya ekonomisi evrildi ve şu anki haline geldi. Bu değişimden gelişmekte olan ülkeler kadar gelişmiş ülkeler de faydalandılar ve ekonomik imkanları arttı. Şimdi korumacı ekonomik politikalara dönülmesi demek tüm bu kazanımlardan vazgeçilip refah seviyesinin, yaşam standartlarının, sahip olunan imkanların göz göre göre düşürülmesi anlamına gelmez mi? Amerika gibi sistemi oturmuş bir ülkede tüm dünyada ekonomik depreme sebep olacak hamlelerin yapılmasına izin verilir mi? Sanırım verilmez. Trump ne kadar sağı solu belli olmayacak yapıda gözüken bir başkan olsa da çift kanatlı parlamenter yapı ülkenin ekonomik statükosu onu mutlaka kabul edilebilir düzeydeki bir çizgiye çekecektir diye düşünüyorum.

    Bir çok kişi Türkiye ile kıyaslıyor Amerika'yı ama arada çok önemli bir fark var. Amerika hukuk kurallarının ve belli devlet geleneklerinin çok sağlam olduğu bir ülke. Dolayısıyla tek adam hegemonyası gibi Türkiye'de olabilen bir takım deliliklerin Amerika'da olabileceğini sanmıyorum.

    Trump'a rağmen yükselmekte olan dolar kuru ve altındaki düşüş de sanırım dünyadaki sermaye sahiplerinin Amerika'daki sisteme güvendiklerinin bir göstergesi. Aksi doğru olsaydı şu an doların çakılıp kriz durumlarında güvenli liman olarak görülen altının fırlamış olması gerekmez miydi?

    Saygılar..

    YanıtlaSil
  30. Hocam son gezi yazınızdaki son paragrafın son cümlesi parçaladı beni "ne fakir, ne zengin, ne de mutlu."

    Yaşama hevesim kaçtı yeminle ='(

    YanıtlaSil
  31. Kurdun kalemle yazmayı sever misiniz yoksa uclu kalem mi kullanırsiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisini de kullanırım. Ama artık yazdıklarımın % 99'unu bilgisayarda yazar oldum.

      Sil
  32. En kisa zamanda dunya ekonomisi uzerine..... anladiniz siz onu bekliyoruz ne zaman

    YanıtlaSil
  33. Trump'ın balkon konuşmasında ilk cümlelerinden birinde "our partnership with RNC" (Cumhuriyetçi ulusal konvansiyon ile ortaklığımız) ifadesi geçti. Trump gerçi ilk etapta bağımsız aday olmayı düşündüğünü ama seçilme şansını artırmak için Cumhuriyetçilerle ortaklığa yöneldiğini söylemişti, yani bir Reagan veya Bush gibi Cumhuriyetçi bir kongreyle uyum içinde çalışması oldukça şüpheli. dolayısıyla ilave bütçe açıklarına 2011'den bu yana karşı çıkan Cumhuriyetçi ağırlıklı bir kongreden istediği bütçeyi veya vergi indirimlerini alması muhtemelen sağlık giderleri(Obamacare) ve bazı verimsiz gider kalemlerinde kesintiyle mümkün olacaktır. şahsen beklendiği ölçüde bir mali genişleme olacağını sanmıyorum.

    YanıtlaSil
  34. Hocam sizce Trump, kendi ekonomik anlayışıyla doların dünya piyasasındaki değerini ne yapmaya çalışacaktır? Arttırır mı, azaltır mı, aynı mı bırakır? Yanlış bilmiyorsam mevduat faizlerinin arttırılması gerektiğini düşünüyordu kendisi. Bu da doları ABD'ye çekeceği için değer artışı sağlar gibi bir yorum yapılabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunlar bugün için yalnızca birer spekülasyon olur. Göreve talip olduğunda farklı konuşan ama göreve gelince farklı davranan çok insan gördük.

      Sil
  35. Hocam yazı için teşekkürler çok istifade ediyoruz.
    Hocam hazine,merkez bankası,bddk vb. kurumlar raporlar yayınlıyorlar.raporları takip etmek istiyorum ama hangi raporlara öncelik verilmelidir?
    Saygı ve sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Hazinenin borç yönetimi raporu ve hazine nakit dengesi raporu,
      Merkez Bankası'nın ödemeler dengesi raporu,
      BDDK'nın Günlük Bankacılık Sektör Raporu
      benim önceliklerim arasında.

      Sil
    2. Hocam bunlara otomatik mail üyeliği olunuyor mu ? Rapor açıklandığında mailimize gelmesi için ?

      Sil
    3. Bu konuda bilgim yok. Ben her gün TÜİK'in veri takvimine bakıyorum ve o gün yayınlanacak rapor, veri vb nin ne olduğunu saptayıp ona göre bunlara bakıyorum.

      Sil
  36. Hocam Trump'ın merkantilizm ve klasik iktisat tesiri altında kaldığını söylediniz. Aklıma temsilciler meclisinden geçen ve Fed'in bilhassa bilanço dışı işlemleri ve altın rezervlerinin audit edilmesine ilişkin yasa geldi. Obama bu yasayı imzalamayacağını söyleyince senatoya gelmiş ancak görüşülmemişti.
    Klasik iktisat Fed'in yaptığı tarz müdahalelere karşı olduğu ve altın rezervlerine önem verdiği için acaba Trump audit yasasını imzalar mı veya kendisi bir audit yaptırabilir mi? Audit sonrası Fed'in kredibilitesinin alt üst olması nasıl sonuçlar doğurabilir? Kennedy'nin öldürülmesinde Fed'le düştüğü tahvillerde "gold clause" anlaşmazlığının rol oynadığı iddia ediliyor, benzer bir akıbet Trump için de olabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii bunlar konusunda bir şeyler söylemek için henüz çok erken. Bu aşamadaki iddialar sadece birer spekülasyon olarak kalır.

      Sil
  37. hocam konuyla alakası yok ama
    1.ve 2.dünya savaşlarını en iyi anlatan kitaplar hangileri ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ben okuduklarımla sınırlı bilgi verebilirim:
      John Keegan The First World War
      Antony Beevor The Second World War

      Sil
  38. Iyi de hocam saygin universitelerimiz var onlarin bulus yapma yetenigi goreceli olarak bu kadar gerilerde mi geziyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz hiç dünyada kullanılan bir Türk buluşu duydunuz veya gördünüz mü?

      Sil
    2. Hamam ve Arabalı Vapur dersem cevabınızı almış olursunuz sanırım.

      Sil
    3. Adsız 13:01 şaka yapıyosun demi ?

      Sil
  39. Hocam merhabalar,
    İktisat çalışan bir mühendisim. Çalıştığım iktisat kitaplarında monopolcü piyasalar anlatılıyor ve monopolcü piyasalara devlet tarafından müdahele edilmesi gerektiği anlatılıyor. Bizde niye devlet monopolcü piyasalara müdahale etmiyor? (Türk Telekom, Başkent gaz, THY )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ediliyor. Türk Telekom ve THY artık tekel konumunda sayılmaz. İkisinin de rakipleri var. Gaz satıcılarına gelince onların fiyatı EPDK tarafından belirleniyor. Yani devlet müdahale ediyor. Aynı şey içki ve sigara için de geçerli (TAPDK müdahale ediyor.)

      Sil
    2. Devlet direk müdahele etmese de dolaylı olarak ediyor. Bugün Türk Telekom, THY vs. yönetici kadrolarına bakarsanız, alayının iktidar kökenli olduğunu görürsünüz. Liyakat son sırada.

      Sil
  40. hocam Obama görev yaptığı dönemde sosyal harcamalara epey bir yüklendi bir yerde okumuştum kriz öncesine göre yanlış hatırlamıyorsam yılda 700 milyar dolar daha fazla havadan para veriyormuş vatandaşa. şimdi Trump iş dünyasından gelen biri kimseye öyle havadan para vermeyi sevmez. bu paraları azaltsa ekonomiye olumsuz etkisi olurmu? veya yol köprü yapmanın faydası daha mı fazladır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer bunları kaldırırsa ekonomiye olumsuz etkisi olur.

      Sil
  41. Hocam konuyla alakasız fakat sorulan soruları cevaplamanızdan aldığım cesaretle bir şey sormak istiyorum.Türkiye,Çin,Rusya,Japonya hangi ülkede mevduat faizi getirisi en yüksek(kesintilerde dikkate alınarak) ekonomiyle ilgili arkadaşlar siz de yanıtlayabilirseniz memnun olurum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mevduat faizlerini bilmiyorum. MB'larının politika faizleri var:
      Türkiye % 7,50
      Rusya % 10
      Çin % 4,5
      Japonya % - 0,10
      Kaynak: Trading Economies

      Sil
    2. Kaynak işime yarayacak çok sağolun

      Sil
    3. http://www.deposits.org/savings-accounts.html buraya göre venezuela(%16), ukrayna(%11), iran(%10), kazakistan, myanmar, Türkiye vs.. doğal olarak hepsi Türkiye gibi parası hızla değer kaybeden ülkeler. Ama hiçbiri bir işinize yaramaz çünkü; riskler, enflasyon, absürt kur hareketleri vs...

      Gelişmiş Ekonomilerde ise,

      Japonya - 0.02% (JPY)
      İngiltere - 0.05% (GBP)
      Almanya - 1% (Euro)

      Gelişmiş ekonomilerde mevduat faizleri 0'a yakın olur, bu durumda bile para bu ekonomilerde kalır, yatırım buralara yapılır.

      Sil
  42. Hocam öncelikle yazılarınız için elinize sağlık sizi devamlı takip edip bişeyler öğreniyoruz.
    Konuyla alakalı değil ama bişey sormak istiyorum hocam. Merkez bankasının dolar kuruna müdahale edip etmemesi konusunda ne düşünüyorsunuz. Dolar kuru artmaya başlayınca merkez bankası müdahale ederek kuru düşürürse ve yabancı yatırımcı da kurun düşük seviyelerde kalacağına inanmazsa bu onlar için fırsat olmaz mı yani tl de bulunan yabancı yatırımcı düşük kurdan dolara geçip kaçması hızlanmazmı? Anlatımım biraz karışık oldu herslde örnek veriyim hocam.( rakamları abartıyorum ki kolay anlaşılsın) dolar 4 tl olsa yabancı yatırımcı 100 tl ile 25 dolar yaptırıp çıkış yapacakken merkez bankası müdahale edil 3.5 tl ye düşürse kuru bu sefer yabancı yatırımcı 28.5 dolar yaptırıp çıkış yapacak yani böyle bir ortamda onun için bulunmaz bir fırsat değil mi? Benim yorumum eğer merkez bankası uzun vade de istikrarı sağlayamayacaksa müdahale durumu daha da kötüleştirebilir be mb rezervini gereksiz yere azaltabilir. Sizin değerli yorumlarınız nelerdir. Çok teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Evet çok doğru o nedenle de zaten MB kura doğrudan müdahale etmiyor. Bu işin doğrusu faizi artırmaktır. Ama orada da başka şeyler devreye giriyor.

      Sil
    2. Latin Amerika krizlerinde görülen durumlardan biri diye biliyorum bunu. O nedenle müdahale etmeyip faizle oynayacaklar gibi görünmekte. Siz ne dersiniz hocam?

      Sil
    3. Doğrusu budur. Çünkü elde var 30 - 40 milyar dolar rezerv, oysa trilyonlarca dolar dünyada dolaşıyor.

      Sil
  43. ANKA - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Mehmed Özkan’ı atadı. Prof. Dr. Özkan, aynı zamanda AKP Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay'ın kardeşi olduğu ortaya çıktı. (gercekgundem.com) "

    Hocam biz öğrenci olarak rektörün etkisini pek hissetmiyoruz. Böyle durumlarda o üniversitenin akademisyenleri ne gibi sıkıntılar yaşarlar ?

    YanıtlaSil
  44. https://eksisozluk.com/entry/64033440

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Trumpolitical Economy ekşi sözlüğe girdiğine göre yolu açık demektir.

      Sil
  45. hocam ekonomilerde "borç yapılandırması"
    A- arkaplanda çoktan ekonomik krize girildiğini mi gösterir ?
    B- krizin yaklaştığını mı gösterir?
    C- diğer?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. C. Diğer
      Ekonomide yaşanan durgunluktan çıkabilmek için borç yapılandırmasına başvurularak insanlara harcama gücü kazandırılması ve dolayısıyla ekonominin canlandırılması amaçlanıyor.

      Sil
  46. Hocam kömürün ithal edilmeyip türkiyeden çıkarılması cari açığı azaltsa da enflasyonu artırır değilmi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer kömürü ithal etmek yerine buradan daha ucuza mal etme durumumuz varsa hem cari açık azalır hem de enflasyon düşer. Eğer kömürü daha ucuza ithal ederken buradan daha pahalıya çıkarırsak cari açık düşer enflasyon artar.

      Sil
    2. Hocam o halde hangisi daha ucuza geliyorsa o yolu tercih etmek veya gelecekte degerleneceği beklentisiyle yerel kaynakları kullanmamak seçeneklerinden hangisi daha doğru olur sizce?

      Sil
  47. Hocam Alattin Aktaşın haftalık yayınladığı dibs ve hisse senedi giriş-çıkışlarına nereden ulaşabiliriz ben mbnin sitesinden girdim bulamadım?

    YanıtlaSil
  48. Mahfi Hocam merhabalar,

    Ellerinize saglik, yine cok guzel bir yazi olmus.

    Yazilarinizi otomatik gelen maillerden ziyade, sitede yorumlariyla birlikte okumak cok faydali. Hem sizin cevaplarinizi okuyabiliyorum hem de sizin ve yorumcularin kitap onerilerinden faydalaniyorum.
    Soylemeden gecemeyecegim, 10 Kasim yaziniza gelen bir yoruma verdiginiz cevabiniz (10 Kasim'in solenlerle kutlanmasi!) harikaydi. Cevabinizdaki onerinizi (herkesin bir cevabi hak ettigi) uygulamaya ozen gosterecegim.

    Daha sik yazmaniz ve televizyonun disinda farkli mecralarda da sizi dinleyebilmek dilegiyle.

    Saygilarimla

    Zeynep

    YanıtlaSil
  49. Hocam kadir mısıroğlu doları rotchildin bankası basar diyor. FED rotchildin mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merkez Bankaları genellikle Anonim Şirket şeklinde kurulur. Bu yapı devletin direktiflerinden kısmen de olsa bağımsız olabilmesi içindir.
      Rotschild ailesinin şirketi de Fed'in ortaklarından birisidir.
      İş Bankası Garanti Bankası, Akbank, TEB de bizim Merkez Bankamızın ortakları arasındadır.
      Ama biz TL'yi bu bankaların veya sahibi olan ailelerin bastığını iddia etmiyoruz.

      Sil
  50. Hocam yazınız için teşekkür ederiz, sayenizde arz-talep dengesinin nasıl şekillendiğini kavrıyoruz. Müsadenizle iki sorum olacak.

    1- Trump'un üretimi arttırmaya yönelik politikaları Türkiye'de üretim yapan amerikan sermayeli şirketleri nasıl etkiler sizce? Bu şirketlerde üretime paralel bir kapasite artışı ve bunun sonucunda istihdam artışı olabilir mi, borsadaki şirketleri primlenebilir mi?

    2- OHAL zamanında şirketlerin iflas başvuru hakkı olmadığı,OHAL'in birçok firmanın iflasının önüne set çektiği söyleniyor, bunun doğrumudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      1. Bu sorunuzu yanıtlamak için zaman çok erken. Her şeyden önce Trump'ın bu sözünü tutup tutmayacağını ve nasıl yönleneceğini henüz bilmiyoruz. O nedenle bu aşamada ne desek sadece spekülasyondan ibaret kalır.
      2. Doğru.

      Sil
  51. Sevgili üstat,
    Bütün yazılarınızı beğeni ve ilgiyle okuyorum. Bazılarını daha çok beğeniyorum. Bu yazınızda onlardan biri. Ellerinize sağlık.
    Çok selamlar
    Cafer Demir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz daha çok teorik konuları seviyorsunuz biliyorum. Teşekkür ederim, selamlar.

      Sil
    2. Sevgili üstat,

      Yanıtınıza hem şaşırdım, hem şaşırmadım.
      Şaşırdım, çünkü takipçilerinizin sayısının bu kadar yüksek olmasına rağmen beğenilerini ayırt ederek geri dönüş vermenin kolay olmadığını biliyorum. Diğer taraftan işinizi yaparken ne kadar dikkatli ve samimi olduğunuzun da sadık bir okurunuz ve izleyiciniz olarak yıllardır şahidiyim.
      Çok uzatmayayım, tarafınızdan fark edilmek benim için kıymetli. Teşekkür ederim.

      Çok selamlar
      Cafer Demir

      Sil
  52. bir düşünce hangi alanda olursa olsun yenisi tarafından deneyimlerle,bilimle çürütülmedigi sürece geçerlidir.dogrusuda budur.eskiye ragbet olsa bit pazarına nur yagardı.kapitalizmle yönetiliyorsanız ve dünyayla içice geçmişseniz ve onlarda kapitalizmle yönetiliyorsa aşırı korumacılık sizi dünyadan koparır ve bence kapitalizme aykırıdır.dünyada deneyimlerle,örnekleriyle genel kabul görmüş ekonomik durumlar neyse onlar uygulanmalıdır.aksi yapılırsa kendi dogrularını uygulamaya kalkarsanız çok büyük risk almış olursunuz.bunada gerek yok.tayyip erdogan beyin yaptıgı gibi faiz sebebdir sonuç degil derseniz ve faizleri ekonımik ve jeopolitik gerçeklere aykırı bir şekilde indirirseniz eninde sonunda bu patlar,sonucunuda millet çeker.sonunda faizin ne oldugunu anlarız ama acılar çekeriz.birde sayın hocam, bu SAY YASASI bana ekonomist degilim ama çok saçma geldi.bu görüş nasıl kendine yandaş bulmuş anlamadım.talep olacakki arz olsun.talep yokken ben bir malı niye üreteyim.talep olmassa ve ben bunu satamassam batarım.bu görüşün destek bulması bana garip geldi açıkcası.selamlar saygılar iyi günler sayın hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çin ve türevi ülkeler arz yönlü politikaları karşısında istihdam kaybına uğrayan ülkelerdeki siyasal hareketlerin de bu noktaya gelmesi kaçınılmazdı belkide. Çin de işgücü ucuz, çevresel koruma politikaları gevşek ve daha bir sürü nedenlerle Çin tarzı ülkelerde üretmek cazip geliyor firmalara. Sermaye oraya gidince, kayıp yaşayan ülkelerde işsizlik artıyor, iş bulanlar düşük ücretlerde çalışıyor. İşte vergi indirimleriyle, bazı politika değişiklikleriyle giden sermayeyi ülkeye geri çekmek amaç. Talep yönlü politikada firmalar ABD ye dönmüyor ki, arz yönlü politikaları uygulayacağız deniliyor. Talep yönlü politika da neden dönmez sermaye, çünkü hala o ülkede üretmek cazip. Talep artıyor, artan talebi karşılamak için yine Çinde yatırım yapılıyor. Sıkıntı burada.

      Sil
    2. Say yasasının ortaya atıldığı tarih 1800'lerin başları. Yani ekonomilerin henüz yeterince parasallaşmadığı, hala barter sisteminin yaygın biçimde kullanıldığı bir dönem. Kişi masasını satmak için pazara getiriyor ve karşılığında almak isteyen birisi de mesela bir bisiklet teklif ediyor. Bu durumda masa arzı bisiklet talebi yaratmış oluyor. O dönem için geçerliliği daha anlamlı bir yaklaşım. Ama günümizde öyle değil.
      Buna karşılık reklamların yaygınlığının zorla talep yarattığını düşünürsek hala bazı etkileri olduğunu kabul etmek gerekir.

      Sil
    3. Cin artik eskisi gibi ucuz isgucu beklentilerine cevap verecek duzeyde degil Cinde asgari ucret neredeyse Turkiye ile esitlendi. Ayrica Nufus yaslaniyor isgucu arzi dusme egilinde. Artik bundan sonra Cinde uretim cazip olmaktan cok uzakta.Mesela bugun avupada bulgaristanda portekizde romanyada baltik ulkelerinde uretim Cinden daha avantajli hem lojistik olarak hem de kalite olarak

      Sil
    4. Çin'in gücü salt işgücü ucuzluğuna dayanmıyor ki? Parametrelerden biri o. Yanılmıyorsam bir antidamping raporunda pkumuştum. Çin bir hammaddeyi ülkemizfen ithal ediyor. Arz talep dengesine göre o hammaddenin fiyatı ülkemizde yükseliyor, buna karşılık o hammadde Çinde de var, ama ihracatı yasak. Ve gereğinden fazla üretim yapılması sağlanıyor. İhraç edilmeyince Çindeki fiyat daha da düşüyor. O hammaddeye bağımlı olan Türkiyedeki üretici firma pahalı fiyattan almak durumunda kalırken, Çindeki firma daha ucuza tedarik edebiliyor. Türkiye'deki firma bununla rekabet edebilir mi?

      Sen serbest piyasa koşullarına bağlı olacaksın, ama karşı taraf her türlü olanağa sahip. Her şeyi eğip bükebiliyor.

      Bu yüzden o saydığınız ülkeler rakibi olamaz Çin'in.

      Sil
  53. Bilgilendirici ve anlaşılır yazınız için ve ayrıca sosyal medya üzerinde böyle kaliteli soru cevap kısmını bir araya getirmeyi başardığınız için çok teşekkürler Mahfi bey.

    Benim sorum daha çok startup'ların bakış açısı ile ilgili olacak. 2008 krizinden sonra dünyada az sayıda büyük şirket olacağına çok sayıda küçük şirket olsun görüşü hakim olmaya başladı. Özellikle internet üzerinden yapılan ticarette 2011 yılından sonra büyük sıçramalar oldu. Bunun sonucunda startup kültürü gelişti. Dolayısı ile küçük ve yeni kurulmakta olan şirketlerin işini kolaylaştırmak için politikalar geliştirilmeye başlandı. Vergilerin indirilmesi bu bakımdan önem kazanıyor. Benim baktığım yerden kuralların gevşetilmesi daha çabuk ve ucuza iş kurabilmek ve bürokrasi ile zaman, emek ve kaynak kaybetmeden işe koyulabilmeyi açıklıyor.

    Sizce vergi indirimi politikasının çok şey yapan az sayıdaki büyük şirketlerden az şey yapan çok sayıdaki küçük şirketlere geçiş dönemi ile ilgisi olabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Umarım sizin baktığınız gibi bakıyorlardır. Ama benim tereddütlerim var. Burada vergi indirimleri daha çok büyük firmaları, inşaat şirketlerini kapsayacak gibi görünüyor.

      Sil
    2. Hocam Volkan beyin yazdiklari gercekten cok dogru ve guzel degerlendirmeye ozellikle de gozleme dayali seyler. Fakat ben size katilmiyorum. Vergi ozellikle sirketler bazinda ele alirsak sayet Kurumlar vergisi tum sirketler icin genel gecer bir vergi boyle bir verginin indirilmesi direk buyuk sirketlerden cok Volkan beyin bahsettigi bu tarz kucuk isletmelere buyuk fikirlere yarar. Bu elestridigimiz hukumet bile tesvik vs yaparken sektorel bolgesel tesvikler sunarken yatirimi baz aliyor insaati vs baz almiyor. ABDde ayni olur indirim olur kurumlar vergisi mesela tutup da insaatcilar kurumlari indirdik Hamburgecilere ITcilere eski vergiden devam diyemez. Bu teknik olarak da mumkun degil.

      Sil
    3. Volkan beyin yazdıkları çok güzel ve doğru gözlemler ve değerlendirmeler ama açıklamalar o yönde değil. Şu ana kadar açıklanan tek vergi indirimi çalışması 150 m2 den büyük dairelere % 18 olan KDV'nin % 8'e indirileceği yolundaki çalışma. Eğer gelir ve kurumlar vergilerinde indirim olursa (ki ben pek sanmıyorum) o zaman Volkan beyin dedikleri geçerli olur ve doğru bir düzenleme yapılmış olur.

      Sil
  54. Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı tarihte yanlış bilinenleri açıkladı. Sözcü - Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı dün İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi’nin (BÜ) mezuniyet etkinliğine katıldı.
    1- Musul bizim değildi, kaybetmedik
    2- 12 Adaları Lozan ile vermedik
    3- Gençlerimiz ansiklopedi okumalı

    “BÜ'yülü Bir Gün” etkinliğinde konuşan İlber Ortaylı, Musul ve 12 Adalar ile ilgili tartışmalara değindi. Gençlere tavsiyelerde bulundu. Prof. İlber Ortaylı özetle şunları söyledi:

    12 Adaları Lozan verdi deniliyor. Saçma, daha evvel verildi. Çok
    sevdiğimiz bir padişah devrinde donanmanın çökmesi nedeni ile
    verildi.
    Musul'u vermedik çünkü bizim elimizde değildi. Tarih bilgisinin çok
    soyut olarak götürülmesi hiçbir şey ifade etmez. Kimse olmayan tarihleri yazmaya kalkmasın.
    ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlber hocanın dedikleri o kadar doğru ki eklenecek hiç bir şey yok.
      Yazık olan ne biliyor musunuz? Birisi doğruları söylediğinde seviniyor olmamız. Toplum o kadar yalana dolana inandırıldı ki bunları düzeltmek her geçen gün zorlaşıyor.

      Sil
    2. Yalan dolan bizim toplumun kulturu

      Sil
    3. ama musul misaki milli sınırlarında idi. yani bizimdi. yanlışmıyım hocam...

      Sil
  55. Hocam, yazınızı çok beğendim. Bence geçmişte kalanları tekrarlayarak ekonomide liderliğinizi sürdürmeniz imkansız.
    Başarılı ekonomiler bir taraftan kimsede olmayan örneğin tekerleğin, sizde olmasına ve onun sayesinde, ihtiyacınız olan başkalarının ürettiklerini kendinize göre çok daha düşük maliyette (katma değerli tekerlek ve ona dayalı mal ve hizmetler sayesinde) ele geçirmeniz ve kendi toplumunuzu elde ettiğiniz yüksek kar motivasyonu yoluyla daha çok ve yeni katma değerli mal üretmek için organize etmeniz gibi temelde çok basit bir yöntemle olagelmiş. Tarih içindeki farklı dönemler bunun değişik şekillerde ortaya çıkışı gibi geliyor.
    Globalleşme ile beraber çok ciddi sanayi/teknoloji transferi gerçekleşmiş durumda (karşılığında şirketler ucuza imal ettikleri ürünleri çok yüksek kar marjlarıyla satarak iyi para kazandılar)artık toplumların ihtiyaçlarının %95-98 ihtiyaçları bir çok ülkede üretilebilecek bilgi ve beceriye ulaşılmış durumda. Yani hem klasik sanayi hem de yeni bilişim teknolojisi sanayisi malları, bundan böyle çok yüksek kar ile satılması için siyasi korumalar (veya bütün bu alanlarda etkin kartel gibi kurumlarla fiyat kontrolü) gerekir. Böyle bir koruma sınırlı bir alanda yapılır ise sizin bir süre sonra geri kalmanıza yani başta yakaladığınız iyi organize olmuş toplum özelliğinizi yitirmenize yol açması çok büyük bir ihtimal bence. Tabi ki diğer toplumlar büyük hatalar yapmaz ise!

    Kimsenin tekerleği olmadığı ve tekerlek yapmayı bilmediği ortamda siz merkantilizmi uygular, say yasasının keyfini sürer ardından tekerlek üretiminin artığı ortamda diğer süreçleri (Keynes, vs.) aynen yaşamanız doğal görünüyor bana.
    Bu yeni bir safha ve yeni düzen kurulacak!

    YanıtlaSil
  56. Hocam rahmetli Timurtaş Hocayı severmiydiniz

    YanıtlaSil
  57. uluslararasi standartlara gore genc issizlik orani nedir kac yas arasini kapsar

    dunyada cin turkiyeninde dahil oldugu bir cok ulkede 80lerin ortalarindan itibaren ozelinde 90larin baslarindan itibaren dramatik sekilde dusen dogum oranlarina ragmen yani az dogum az cocuk...bugunki gencleri olusturan kitlede oransal olarak demografik cercevede daha az issizlik olmasi gerekirken neden yuksek.

    YanıtlaSil
  58. Hocam bu tanıma ve görüşe ne dersiniz: "Amerika Birleşik Şirketleri"
    Yani Trump'ın ABD'yi şirket gibi yönetmesi ihtimaline?
    http://www.juno.financial/amerika-birlesik-sirketleri/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda benim bir yazım var:
      http://www.mahfiegilmez.com/2015/03/devlet-sirket-gibi-yonetilebilir-mi.html

      Sil
  59. Hocam konu ile ilgili değil ama Cumhurbaşkanı "Ohal niye kalksın ki, herkes işine gücüne rahtlıkla gidip geliyor" dedi. Ben Ohalin ve şu an devam eden soruşturma ve el koymaların ekonomiye görünen/görünmeyen çok ciddi etkilerinin olduğunu düşünüyorum. Bankalar kredi verirken bilançoya değil başka şeyleri de(cemaat bağlantısı olup olmadığı) düşünmeleri gerekiyor.Firmalar ticaret yaparken, ortalık kurarken başka şeyleri de gündemlerine almalılar artık. Ciddi bir güvensizlik ve gelecek endişesi mevcut her alanda. Devlet memuruyum ve küçücük bir kredi için bile maaşımızın yattığı banka kamuda çalıştığımıza dair belge istedi. Belgeyi götürdüğüm halde bu defa yanımda kurum yetkilisini arayıp belgenin doğru olup olmadığını sordu. Ne kadar onur kırıcı bir durum.

    Bu konuda görüşleriniz nelerdir. Belki de bir yazı konusu olabilir.

    YanıtlaSil
  60. Hocam yazılarınızı takip ediyorum sayıstay klasik sınavında sizce güncel ekonomi olarak nasıı bir soru gelebilir?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi