Ne Kadar Açık O kadar Büyüme Modelinin Sonuna Doğru


Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme oranı, en basit yöntem kullanılarak yani uzun yıllar ortalaması alınarak, yüzde 5 olarak hesaplanıyor. Ne var ki bu büyüme oranı ya yüksek bütçe açığı ya da yüksek cari açık vererek sağlanan bir büyüme oranı olduğu için sürdürülebilir bir oran değil. Bu ortalamaya giren yılların çok büyük çoğunluğu bütçe açığı ve cari açığın birlikte olduğu (ikiz açık) bir finansman modeline dayanıyor. Türkiye’nin bu büyüme ortalamasını sürdürebilmek için bugün yapmak zorunda olduğu yatırımların GSYH’ye oranı yüzde 30 dolayında görünüyor. Buna karşılık Türkiye’nin bu yatırımları karşılamakta kullanabileceği tasarrufların GSYH’ye oranı yüzde 25 dolayında bulunuyor. Aradaki fark ise cari açığı oluşturuyor. İkiz açığın diğeri olan bütçe açığının GSYH’ye oranı ise 2017 yılı itibariyle yüzde 1,5 dolayında bulunuyor. Bu görünüm son yıllarda ortaya çıktı. 2000’lere gelinceye kadar cari açık yüzde 1 – 2 dolayında, bütçe açığı ise yüzde 10 dolayındaydı. Yani Türkiye, 2000’lere kadar büyümenin gerektirdiği yatırımları bütçe açığı vererek ve onu finanse ederek, 2000’lerden sonra cari açığı büyüterek ve onu finanse ederek yürüttü. Bunun sonucu olarak da iç ve dış borçları arttı.

Türkiye’nin izlediği bütçe açığı ve/veya cari açık vererek ve açıkları iç ve dış borçlanmayla finanse ederek yürütülen yatırım – büyüme modeli 1990’dan bu yana şöyle bir borç yükü yarattı:

Borç Çeşidi
1990
2002
2017
İç Borçlar (milyar TL)
57,2
155,2
596,6
İç Borçlar / GSYH (%)
15,3
43,2
19,2
Dış Borçlar milyar USD)
52,4
129,6
453,3
   Kamu + TCMB
41,6
86,5
136,2
   Özel Kesim
10,8
43,1
316,4
Dış Borçlar / GSYH (%)
26,1
54,8
53,3
Bütçe Açığı / GSYH (%)
2,2
11,5
1,5
Cari Açık / GSYH (%)
1,3
0,3
5,8

Tablodan görüleceği gibi 2002’den sonra bütçe açığı, kamu borçlanması modelinin yerini, cari açık ve özel kesim borçlanması alıyor. Kamu kesimi yerine özel kesimin borçlanması iyidir çünkü aldığı borcu daha verimli işlerde kullanır demek mümkün. Buna karşılık özel kesimin bugüne kadar yaptığı yatırımlar cari açığı düşürücü bir gelişme sağlamadı, hatta tam tersine büyüme ile birlikte cari açık artmaya devam etti. Cari açık arttıkça da dış borçlanma arttı.

Özetle söylemek gerekirse, Türkiye, 2000’lerin ilk yıllarına kadar kamu kesimi açıkları ve kamu iç borçlanması ağırlıklı bir model izleyerek büyümesini yüzde 5 ortalamada tutarken 2000’lerden itibaren bu kez özel kesim açıkları ve özel kesim dış borçlanması ağırlıklı bir modele geçiş yaptı. Her iki dönemde de ikiz açık verdi, 2000’ler öncesinde ikiz açıkta asıl ağırlık bütçe açığında iken 2000’ler sonrasında ikiz açıktaki ağırlık cari açığa döndü.

Geçmiş verilere bakıldığında Türkiye’nin ikiz açıkları yüzde 2 – 3 düzeyinde tutarak elde edebileceği büyüme oranı yüzde 5’in altında, kabaca yüzde 3,5 dolayında görünüyor. Dış finansmana erişimin zorlaşmasının beklendiği önümüzdeki dönemde Türkiye, dış borçlanmayı düşürecek önlemleri kendiliğinden almazsa iki durumdan birisiyle karşılaşacak: (1) Dış finansman bulmakta zorlanacak. (2) Büyüme hızı istem dışı olarak düşecek. O aşamadaki tercihimiz: Kırk katır mı kırk satır mı sorusuna vereceğimiz yanıta göre biçimlenecek.

İkiz açıklardan birinden diğerine ağırlığı kaydırarak yürütülen büyüme modelinin sonuna doğru geliyoruz. Yapmamakta direndiğimiz yapısal reformlar ise giderek bizden uzaklaşıyor. 

Yorumlar

  1. Yapısal reform derken kimin hangi reformu istediğini değil, Fırsat eşitliğini sağlamamız gerek. Adalet Liyakat Güven ortamı oluşturulmalı bu hükümete güven kalmadı değişim şart artık. Değişimi gençler yeni beyinler yapmalı yani yaşlı aynı kafaların yurt dışından aldıkları fikirler taklit düşünceler olmamalı. Mutlak değişim için devam eden yönetim ve yöneticiler değil genç beyinler ortaya çıkarılmalı fikirleri alınmalı değişimi yakalayan değil değişimi düşünen beyinlere sorulmalı. Elektrik enerjisine yatırım yapılıp elektrikli tüketime geçilmeli her alanda. Dışardan ithal edilen petrol gibi ürünler yarı yarıya azaltılması için BİO dizel BİO benzin BİO gaz gibi bitkisel yağlardan elde edilen hem vatandaşın üretimine yansıyan kendi iç dinamikleri ile enerji tüketimi ve üretimi yapılmalı. Eğitim ve gençlere değer katacak üretim alışkanlıkları yeni nesile aşılanmalı. Üretmeyenin aciz insan olduğu anlatılmalı, bilgi üretmek, fikir üretmek, teknoloji veya inovasyon üretecek beyinleri oluşturmalı ve özellikle tüketim toplumunun tüm alışkanlıklarından vazgeçirilmeli. Üretmeden Tüketmenin uzun vadede mümkün olmadığı öğretilmeli.
    Adalet olmadığı sürece fırsat eşitliğinin olmayacağı fırsat eşitliği olmadığı müddetcede fikirlerin ortaya çıkmayacağını herkes anlamalı. kendine saklı fikirlerin kimseye yararı olmayacağına göre insana değer, fikrine özgürlük, düşüncesine saygı, uygulamasına'da izin vermeyi bilmeliyiz. İmar, İskan, Yapı, Rant, Şöhret, yağcılık, liyakatsızlık, yandaşlık, değil Türkiye için üreten olmayı öğrenmeliyiz. Gelir dağılımını acilen yeniden düzenlemeli uçuk paralar verilen ve özenti meslek haline gelen Futbolculuk, Sanatçılık, Bakanlık, Vekillik, Başkanlık gibi adaleti bozan çarpık fahiş ücretlere son verip kendi içimizden kendi değerlerimizden ülkemizin ekonomi durumuna göre ücret planlaması yapmayı bilmeliyiz. Pahalı ev fiyatlarını gerçek değerine satın alınabilecek değerlere indirecez, uçuk kiraları kaldıracaz, halkın umudunu kesip ev alma ihtimali yokmuş gibi fiyatlara ev satmayacaz. yabancıları ülkelerine geri gönderip ilk etapta kira fiyatları ve ev fiyatlarını dengeye oturtmamız lazım. Ülkemizde Suriyeli, Iraklı, İranlı, Türkmenistanlı, Özbekistanlı, Azerbaycanlı, Afganistanlı, Bulgaristanlı, Gürcistanlı, Kırgızistanlı, Rusyalı, Pakistanlı ve birçok Afrika ülkesinden gelip kaçak yollarla çalışan milyonlarca insanı ülkelerine gönderip kendi vatandaşımıza imkan sağlayacaz. Ucuz işçi sigortasız diyerek üretenin bizde anlamı olamaz çünkü değerli çok fahiş fiyatlı ürünler üretmiyoruz yada çok kaliteli personel değil gelip bizde iş öğrenen insanların çalışmasına devlet olarak göz yummayacaz. İçimizdeki yabancıları çıkarıp kendi değerlerimizi ortaya koyup üretime ve değişime ayak uyduracak ülkemizde milyonlarca gencimiz var en büyük yapısal reform kendi değerlerimize sahip çıkmaktır.
    Saygılarımla Hocam yazınız ve emeğiniz için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu söylediklerin hepsi doğru, ancak bunu hangi parti ve çatı adayı yapacak..hangisinde bu misyon ve vizyon var. doğrudan aday olmanın bedeli 130 küsür bin olduğu bir ülkede ancak burjuva olanlar aday olur,

      Sil
    2. Sayın Adsız 10:19
      Arkadaşım hiçbir zaman burjuva dediğin şahışlar siyasete girmezler yada aday olmazlar. Sadece kendi milli çıkarları olan servetlerini çoğaltmak vardır. Sen hiç bir Holding sahibi yada çocuğunun milletvekili, bakan , başbakan, yada belediye başkanı gibi hevesleri olduğunu gördünmü yada duydunmu varmı? Olmaz kimse kendini ve servetini siyasette harcamaz ve geleceğini kullandırmaz. burjuvalar siyasileri kullanırlar servetini artırılar bak bakalım hiç Koç, Sabancı, Doğuş, Enka, Tekfen, Eczacıbaşı, vb. siyasette oldumu yada girişimi varmı? yok ve girmezler aileden biri girecek olsa engellerler çünkü siyasi yıkım olduğunda parti tutar gibi malları ürünleri satışına engel olmasın diye. Zenginler siyasileri kullanır yön verir yatırımı yapar teşviği kapar vergi istisnası ile şirket kurar yada muafiyetli yatırımlara büyük ölçekli sektörler ve yatırımlarda olurlar. Tespitlerin tamamen yanlış. Siyasete girenlere bakarsan görürsün kullanılır işi bitince diğer parti gelince zenginler onun peşinde olur giden gider gelenin peşinde yine varlıklı kesim olur. Hiçbir zengin senin tahmin ettiğin gibi ceza çekme zenginliğini kaybetme yada hapis yatma bedel ödeme gibi risklere girmez. Siyasete birileri sokulur destek olmadan'da kimse siyasette yükselemez medya desteği para desteği yatırım desteği şirketlerini imkanlarını kullandırma destekleri ile başa getirilir sonrada seni ben destekledim hadi bakalım şimdide sen bana vereceksin denir anladın mı arkadaşım. ABD İngiltere isterse destek alırsın yoksa ismini duyurmak için uğraşırken ölür gidersin. Halkta önceden belirlenmiş pohpohlanmış medyada servisi yapılmış ve öne çıkarılını duyar görür ve destekler çünkü araştırmaz bilmez sadece duydukları gösterilene inanır.

      Sil
    3. ben girmek istiyorum fakat bu kadarı parayı nerden bulayım,,,ve verdiğin örnekler hepsi tam gerçeği yansıtmıyor. Trump zengin başkandır. ve bütün dünyadaki siyasetçiler de zengindir, , ülkelere bak bakalım, hangi siyasetçi fakir. Fakir olanlar zaten siyaset yapacak alanı yoktur. türkiye'ye de bak,

      Sil
    4. Ortak fikirleri paylaştığım birisini görmek iyi geldi.

      Sil
    5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    6. Adsız 14:54
      Hiç para olmadan bakkal bile açamıyosun zaten fakir insanın siyasette değil toplumda yönetici olarak görev almasıda zor. işçisin sen işçi kal ancak. belirli bir para gücün mutlaka olacak zaten ev araba işyeri yada arazi arkanda belirli bir gücün mutlaka olacak siyasete girmek için ama bu burjuva olacaksın değil sadece belirli para gücün olacağı anlamına gelir. yani siyasete girmek için burjuva elit entellektüel konusunda bilgi değerli biri olmana gerek yok arkadaşım. sistemin parçası olacan mezuniyet tecrübe fikir dünyası başarı önemli değil sadece seçileceğin bölgeden nufüsün olması bile yani çok geniş aşiret gibi aile yapın olması seni siyasete sokar kardeşim. Diğer dediğin trump ve diğerleri için verdiğin örnek bizim gibi ülkelerde olmaz zaten olmamış bunu söylüyorum bende. buralarda zengin aileler olmana gerek yok kullanılmaya elverişli olman yeterli ABD seni destekler zaten. Sen Oratdoğu ülkelerine baktığında göreceksin liderleri yöneticileri hep Askerdir genelde zengin ailelerden gelmemiştir. yada Abdullah bin suud gibi İngiltere ve ABD tarafından verilen toprağın başında zengin olmuşundur. Mustafa Kemal Atatürk burjuva yada zenginmiydi yada İsmet İnönü hepsi Askerdi. Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakalım hangi başbakan yada Cumhurbaşkanı dediğin gibi zengin yada burjuva idi. hepsi memurluktan bürokrasiden Askerlikten gelme. dediğin ülkelerle bizim karakterimiz aynı değil zaten avrupa ve Abd gibi ülkelerle kendini aynı görme. Senin gibi siyasete girmek isteyen okadar tanıdığım varki hepsi parasızlıktan belirli bir para gücüne sahip olamamaktan şikayetçi ama burjuva dediğin çok farklı bir olgu. bence sen burjuva ne demek ona iyi bakarsan anlarsın her parası olan burjuva değildir umarım anlamışındır beni. Zenginlik ölçüsü kişiden kişiyede değişir 5 trilyona bir daire alan adam için ne dersin 50 trilyona yalı alan kişiye ne dersin hepsi aynı ölçekli zengin mi.

      Sil
    7. Cem Boyner in siyasete soyundugunu hatırlamıyorsunuz herhalde

      Sil
    8. Artık Cem Yılmaz ın siyasete soyunma vakti geliyor.

      Sil
    9. Cem Boyner siyasete girdimi ailesi yakınları izin verdimi? Siyasete girmek isteyen burjuvaya Aile üyeleri yakınları izin vermez diye belirttim zaten. Girmemiş demekki burjuva Aileler siyasette değil Ticarette olmaya devam etmiş.

      Sil
    10. İlber Ortaylı, Mahfi EĞilmez, Aziz Sancar gibi Entellektüel kişiler'de Siyasete girmez çünkü bu siyaset onların alanı değildir

      Sil
  2. Kısaca her yıl cari fazla veren, yani parasına para katan Almanya'yı örnek alalım yeter. Eve tamirata gelen sucu bile makbuz keser Almanya'da.Her seçim öncesi vergi affı diye bir olay asla gündeme gelmez.Kaçak işçi göçmen falan olamaz.kayıtdışı hiçbirşey yoktur.cezalar affedilmez ve herkese uygulanır. ...vs.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Örnek alamazsın Almanya'yı ,inanç sistemin müsait değil.

      Sil
    2. Adsiz 10:32, dinle kafayi bozmussunuz. Ama suc sizde degil yetistiginiz dogma bunu emrediyor.

      Sil
    3. Inanc sisteminin fatura ile ne ilgisi var? Ama Almanya'yi kafa yapimiz ayni olmadigi icin ornek alamayiz dersen o dogru olur. Kafa yapimizin nasil farkli oldugu da senin yukarida yazdigin inanc ile ilgili mesajinda var zaten.

      Sil
    4. din kafası bozukların kafasını daha da bozan bir sistem olduğu için haklı. inanç sisteminin tabiki etkisi var. dünya harp yeridir harpte hiledir diye fetva alırsan, ne fatura kesersin ne dürüst olursun. amacın belli çünkü.

      Sil
    5. Ha şöyle, eğriye eğri doğru doğru.

      Sil
    6. Tespit doğru, Protestanlık çok belirleyici. Bir de şöyle bir durum var, Almanya'yı örnek alabilecek çapta ve durumda değiliz biz, İtalya, İspanya deseniz olabilir belki.

      Sil
    7. Adsız 10:32 gayet haklı..

      Sil
    8. karşı çıktığınız cumhurbaşkanlığı sistemi.. mahfi eğilmez beyi direk ekonomin başına getirebilirler.. tabi teorik bilgisini reele yansıtabilirse

      Sil
    9. Benim böyle bir talebim yok. O nedenle de getiremez.

      Sil
  3. Yazi ve ilk yorum muhtesem.Mahfi hocam yazılariniz bize yön veriyor.Iste bi bilim ve bilgi.

    YanıtlaSil
  4. Hocam yazınız ve analiziniz için teşekkür ediyorum. Neler yapılabilir diye düşünüyorum. İhracatta artışın olması gerekli fakat ihracat yapabilmek için mecburen ithalata başvurmamız gerekiyor. Türkiye emek yoğun üretimde başarılı sayılabilecek bir ülke bunu sermaye yoğun üretime yansıtmak için yapısal reformlar gitmeli diyorsunuz. Söylediğinize katılıyorum fakat eğitimin bile gün geçtikçe köreldiği bir toplumuz. Üniversiteler açılıyor bu güzel bir şey ama mezun olup iş bulamayan bir sürü insan var. Sermaye yoğun üretim için daha çok mühendise ihtiyaç var. Bilimsel çalışmalar arttırılmalı ama nasıl? Bunca cari açık,bütçe açığı varken üstelik kredi notumuzda düştüğü için finansmanda zorlanacakken olumlu büyümeyi,yapısal reformlar için gerekli finansmanı nereden temin edeceğiz? İç borçlanmanın bile kaldı ki özelden yapılsa dediğiniz gibi en azından borçlanma sonunda yatırıma dönüşeceği aşikarken kamudan yapılmış olması bizi daha da çıkmaza götürmüyor mu? Belki yersiz olacak ama sınav harçlarında bile çok fahiş ücretler ödüyoruz. Ciddi bir dengesizlik sorunu var. Vergiler gün be gün artıyor,elimizi attığımız her şey için vergi ödüyoruz,enflasyon almış başını gidiyor ki ben TCMB bankasının hedeflemiş olduğu oranların üzerinde bir enflasyon oranının olacağını düşünüyorum. Vatandaşında cebinde parası Yok ki daha fazla yardımcı olsun devlete. Seçimler yaklaşıyor,oy maksimizasyonu için eminim daha fazla açık söz konusu olacak. Bu kadar açık ne ile finanse edilecek Hocam? Teşekkür ediyorum tekrar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Finansman kısmı çok sıkıntılı görünüyor.

      Sil
  5. Hocam merhaba,
    "Değişim Sürecinde Türkiye" adlı eserinizi aldım. Teknik olarak yorum yapmak benim haddine değil fakat yazım ve anlatım biçimi olarak enfes olarak yorumlayabilirim. Beyninize ve ellerinize sağlık.

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
  6. Hocam bu harikulade yazılarınız için sonsuz teşekkürler.benim sorum ekonomilerin kırılganlık oranlarını ölçen bir endeks var mıdır? Var ise bizim ekonomimizin kırılganlık oranı nedir? Cevap verirseniz minnettar olurum iyi günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle net bir endeks yok. Borçlardan filan giderek bazı hesaplamalar yapılıyor olsa da standart bir sonuç çıkmıyor.

      Sil
  7. Hocam finansal okuryazarlığımıza katkınızdan dolayı teşekkürler. Ben, kendimi döviz piyasalarında, kurlarda, paritelerde, endekslerde geliştirmek istiyorum. Döviz kurları neden artar/azalır, dolar endeksi ne zaman yükselir, parite nasıl yükselir/düşer, dolar endeksi niçin düşer/yükselir, en mantıklı yatırım aracı nasıl belirlenir, gram altının fiyatı hangi durumda değişir, piyasalar nasıl okunur?... Bütün bunları nasıl öğrenebilirim, ne yapmam gerekir, önereceğiniz kaynaklar nelerdir? Cevabınız için şimdiden teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bloomberght izlesen yeter.

      Sil
    2. Televizyon izleme fırsatım pek olmuyor. Önerebileceğiniz kitap, tez, makale var mı acaba?

      Sil
    3. Bloomberg izleyerek malesef hicbirsey öğrenemezsiniz orada konuşanlarin ne anlattıklarından haberleri yok, zaman geçsin diye rakamlarla zirvaliyorlar. Cok temel ve sade anlatımlı bir kitap önerim 'hakan ozerol-piyasalari okumak'. Bu kitapla aklınızdaki sorular gider fakat neyin neden olacağını önceden tahmin edebilmek için cabaliyorsaniz makro ekonomi/uluslararası iktisat kitaplarını alın başlayın okumaya

      Sil
    4. Bu tür sorulara yanıt veren kitaplar genellikle yanıltıcı olabiliyor. Çünkü olaylara göre sonuçlar değişebiliyor. Bunları analiz edebilmek için biraz zahmete girip ekonomi ve finans öğrenmek gerekiyor.

      Sil
    5. hocam sizin, ekonomide analiz kitabınızdan başlamayı düşünüyorum. bu kitabınızın bu konuda bana faydalı olacağını düşünüyorum. teşekkürler.

      Sil
  8. ""Ikiz açıklardan birinden diğerine ağırlığı kaydırarak yürütülen büyüme modelinin sonuna doğru geliyoruz. Yapmamakta direndiğimiz yapısal reformlar ise giderek bizden uzaklaşıyor. ""

    Derken..

    Harc bitti yapi paydos, kapandi kapilar caresi yok mu Hocam.?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Caresi var tabi ama secimden sonar yine ayni ekip iktidara gelirse o zaman batti balik yan gider durumu olacak. Bu gunleri bile mumla arar duruma dusecegiz. Makarna ve komur paketiyle gecinenlerin umurunda degil tabi.

      Sil
    2. Tüm inşaat sektörü a'dan z'ye çöker umuyorum sadece konut değil. Üretim ekonomisine acilen dönmemiz gerekli. Fabrikalar ve teknolojiye ihtiyacımız var.

      Sil
  9. Sayın Eğilmez,
    özel sektörün dış borçlanmasında devlet garantili kısmı nasıl değerlendirdiniz ?
    ikiz açığın ağırlık kaydırmasından kastınıza dahil mi devlet garantileri ?
    özetle özel sektör aldığı dış borcu daha verimli kullanır hipotezi tr için çöktü diyebilir miyiz ?
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devlet garantileri, alınan borç ödenemez hale gelmedikçe özel kesim borcu olarak sayılıyor.
      Bu hipotez henüz çökmüş değil belki ama oldukça zedelendi diyebiliriz.

      Sil
  10. bu söylediklerin hepsi doğru, ancak bunu hangi parti ve çatı adayı yapacak..hangisinde bu misyon ve vizyon var. doğrudan aday olmanın bedeli 130 küsür bin olduğu bir ülkede ancak burjuva olanlar aday olur, ,,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanılıyorsun artık para oligarklarda.

      Sil
    2. 130 bin TL nedir. Aday için imza verecek her kişi 1.3 TL verse para toplanır.

      Sil
    3. Vizyon kimde var diye soracağına bu ülkenin vizyonunu kim değiştirebilir diye sor değişimden sonrada ister aday ol istersen destek ol. Muhalefet uzun zaman sonra çok doğru hamleler yaptı ve kendi adayını çıkararak en doğru tercihi bence Muharrem İnce ile yaptığını düşünüyorum hem genç hem eğitimli hemde sevilen kişi olması sebebi ile en doğru hamle bence. demekki doğru yapılmayada başlanmış 1980 ve sonrası doğumlu 30 milyon genç nüfusun oyune talip tüm partiler anladın mı yani gençler önemli artık ve genç liderler gerekiyor değişim isteyen kitleye genç dinamik değişimi isteyen liderler sunamayan diğer partiler partizanlık yapar. Kısaca hadisi şerifte dediği gibi: Adaletsiz müslüman yöneticiniz olacağına, Adaletli gayrimüslim yöneticiniz olması daha hayırlıdır. Değişim içinde Adalet şart olduğuna göre Adaletli olanı destekleyecen zamanı gelincede kendinde değişime katılacaksın.

      Sil
  11. Merhaba Sayın Hocam,

    Öncelikle elinize, emeğinize sağlık.

    Sizin de bahsettiğiniz gibi borçluluk oranlarının bu kadar yüksek olması nedeniyle son zamanlarda önemli oranlarda değer kaybeden Türk parasında değer kaybının süreceğini bekliyor musunuz? 2001 krizinden kat be kat büyük kriz bekleyen ekonomistleri okuyorum ve geleceğe endişeyle bakmaya başladık. Sizin de böylesi büyük bir kriz beklentiniz var mı? Önümüzdeki birkaç yıl için kur, enflasyon ve işsizlik konularındaki beklentilerinizi 2001 kriziyle karşılaştırabilir misiniz?
    Son olarak şayet bir kriz beklentiniz varsa borçluluk ve siyasi çalkantılar haricinde emlak fiyatlarındaki aşırı fiyatların (2008 Lehman krizine benzer şekilde) da buna katkısı olacağını düşünür müsünüz...
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  12. Enflasyon patladı beklentiyi aştı merkez ve ekonomi bakanı bahane üretti problem lira dedi.
    Türkiye imalat satın alma yöneticileri endeksi ( PMI ) Mart ayındaki 51,8 düzeyinden Nisan'da 48,9 düzeyine geriledi ve sanayide beklentiler negatife düştü. Kritik eşik olan 50 seviyesinin altına inmesi sanayide endişelerin büyüdüğünü gösteriyor.
    Küresel piyasalarda Dolar düştü ama Türkiyede Enflasyon sonrası 5,20 ile rekor kırdı.

    YanıtlaSil
  13. Bunu yapacak parti ve cati adayi göremiyorsan, git 16 yildir oldugu gibi AKP oy ver. Vizyon ariyorsan 16 yillik gecmisindeki vizyona razisin demektir.

    Kaldi ki, 80 milyondan 130 Bin ile bir aday cikaramiyorsan bu da senin ayibin.

    YanıtlaSil
  14. Önce Arjantin, sonra Venezuella....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Simdi Turkiye...

      Sil
    2. Orada biraz durun. Herseye ragmen burasi, ne Arjantin ne de Venezuela.

      Temelleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafindan atilmis Türkiye Cumhuriyeti.

      Sil
    3. O kadar emin olmayın Adsız 19:58

      Doğru, temelleri Mustafa Kemal Atatürk tarafından atıldı ama şu anda AKP tarafından yönetiliyor ve o temellere her gün yeni dinamitler yerleştiriliyor. Ekonomi'nin başında ise her şeyin başında olduğu gibi diploması tartışmalı bir şahıs var. Arjantin için de başlangıçta "yok canım, olmaz" deniyordu, oldu. Venezuella dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkelerinin başında geliyor ama şu aralar parasını tuvalet kâğıdı olarak bile kullanmıyorlar. Bu işler hamasetle değil akılla, bilgiyle, tecrübe ve liyakat ile düzeliyor ancak.

      Sil
    4. Katiliyorum dediklerinize Adsiz 20:56

      Ne olursa olsun akil,tecrübe ve liyakat ile donanimli kadrolar asla yok edilemeyecek. edilmemeli. mücadelemiz bu olmali.

      Bizler Mustafa Kemal Atatürkün cocuklariyiz. sadece 15 yilda ne yaparlarsa yapsinlar bu cumhuriyeti yikamayacaklar.

      Herseyi yapmalarina ragmen. iceriden ve disaridan inanilmaz destekler almalarina ragmen sadece 15 yilda duvara tosladilar.

      Bu kadar dinamite ragmen hala yikamadilar. Bu bile umudumuzu yitirmememiz icin bir neden.

      Sil
    5. Türkiye 16 Nisan günü yıkıldı. Bazıları farkında değil diye tarihi akış değişmez.

      Sil
  15. Ekonomide asıl olan bırak ne olacaksa olsun demek değil mi batan batsın kriz olacaksa olsun da beceriksiz olanlar elekten elensin gitsin vs.Ne kadar çok müdahale o kadar çok sorun. O kadar çok ekonomiyi baskı altında bıraktılar ki hep müdahele hep müdahele derken korkarım yakında sorunlar daha büyük olacak. Tabi hocam siz katılır mısınız bilemem.

    YanıtlaSil
  16. Hocam ekonomi yönetiminde bir ciddiyetsizlik sözkonusu mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüz ifadelerine bakınca hepsi çok ciddi görünüyorlar. Hatta neredeyse ağlayacaklar....

      Sil
    2. Diger butun konularda oldugu gibi Ekonomide de karar veren tek kisinin diplomasi bile tartismali san kalkmis bu soruyu soruyorsun. Ciddi misin bu soruda?

      Sil
  17. Turkiye mecburen 2000'lede vaad etmis oldugu yuksek faiz sayesinde o 'ucuza' aldigi iPhone'larin, Samsung'larin, Alman arabalarinin, incik boncuk urunun bedelini gene yuksek faiz vaad ederek yeniden borclanip odemek ya da otelemek zorunda.

    Ne sigarayi, ne opiodu ne de faizi azaltarak terk edemezsiniz. Eninde sonunda gene belki eski miktarindan daha fazlasini kullanmaya baslarsiniz.

    YanıtlaSil
  18. Evdeki koltuğu televizyonu satıp etrafa borç açtıktan sonra büyüsek ne olur küçülsek ne olur.

    YanıtlaSil
  19. katma değeri yüksek ürünler üretilmeliyi herkes diyor fakat nasıl olacak bu ile ilgili çok dirayetli yorumlar ve fikirler yok. Mesela iphone'u ele alalım. Üretilen elektronik ekipmanların pahalıları samsung tarafından üretiliyor.
    Diğer beyaz eşyaları veya elektronik tüm cihazları göz önünde bulundurun. Hayatımızın her alanında bu elektronik cihazlar var. Bu cihazlarda kullanılan en basitinden direnç, kapasitör, diyotu dışarıdan alıyoruz. Hele çipler ve mikroçipler.
    Kabaca bir hesap yaptım. İthlatımızdaki ürünlerin 60 milyar doları sanayi ürünleri olsa ve bunun %1' i elektronik malzeme, devre kartı, çip vs. olsa ki yüzde olarak daha fazladır, yarım milyar dolar yapar ki 2 milyar TL'dir. Eğer biz AR-GE yatırımlarını bu gibi yönelere kaydırır ve katma değeri yüksek ürünler üretebilirsek ancak aşarız bu darboğazı diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  20. Benim bugüne kadarki gözlem ve tespitlerim büyük bir ekonomik kriz olmadan Türkiye'de yapısal reform ve değişim olmadığı yönünde. Bugün artık tükettiğimiz ve 2001'den beri kullandığımız Kredi'de 2001 krizinde mecburen yaptığımız ( ve bunları yapan Kemal Derviş'e halen halkın ve siyasetçinin düşmanlık beslediği) reformlar yüzündendir. Ama artık bu reformların kredisi de çoktan ( 2010 yılında) tüketildi ve artık gelecekteki reform umudunun kredisini yemekteyiz.
    Bir sonraki hükümetin de reform niyeti olmadığı anlaşıldığı zaman seyreyle sem gümbürtüyü.

    YanıtlaSil
  21. Sn. Eğilmez,
    Herşey o kadar karışık durumdaki ne olacak anlayamıyorum.Borsa size göre önümüzde 1 hafta içerinde ne olur? Çıkar mı iner mi stabil mi kalır?
    Değerli görüşlerinize ihtiyacım var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borsanın (veya başka bir ekonomik enstrümanın) yarın, önümüzdeki hafta, önümüzdeki ay, üç ay sonra, bir yıl sonra ne değerde olacağını kimse bilemez. Bilen olsa zengin olur.

      Sil
    2. Borsa konusunda uzman değilim. Ama genel olarak görüntü puslu.

      Sil
  22. Katma değerı yüksek ürün ürütebilmek için oncelikle bunun alt yapisi olusturulmasi lazim eğitim denilen şey Türkiye de ne yazikki ayaklar altında araştirma görevlisi olabilmek için bile birinim yalakası olmak zorundasin devlet kadroları yine aynı şekilde rski adı ile torpil yeni adı ile referans hak etmeyenin üst mevkilere geldiği tırnaği ile kazarak çalısanın emek verenin ise yolda kaldiği bir durumdayiz hal böyle oluncada yukardaki insan ulke çikari değil kendi çikarini akrabalarinin çıkarlarını düşünüyor böyle bor sistemde ne teknolojide ilerleye biliriz nede katma değeri yüksek mal üretebiliriz borçlanmayla gitti yere kadar buyümeye devam günü kurtarma çabası ile buldugunu ye yarinı Allah bilir diyen bir zihniyet var malesef

    YanıtlaSil
  23. Hocam merhaba,

    Yalın anlatımınız için çok teşekkürler. Açıkçası seçim sonrası kim kazanırsa kazansın mevcut görünümü düzeltmek vakit alacak. Kısa zaman sonra yerel seçimlerin de olduğu dikkate alındığında seçim ekonomisinden rasyonel ekonomoye geçişimiz Haziran sonrası olmayacak gibi görünüyor. Yurt dışındaki gelişmeler(parasal genişlemenin bitmesi, ticaret savaşları, korumacılık, çevremizdeki iç savaşlar, vs) ve iç gelişmeler(enflasyon, işsizlik, özel sektör döviz açıkları, kredi/mevduat oranı, vs) dikkate alındığında elimiz uzun zamandır olmadığı kadar zayıf. Galiba tek çare kemer sıkma, düşük hatta sıfır büyümeyi göze alma ve hızla başta hukuk, eğitim, vergi, şeffaflaşma alanlarında olmak üzere yapısal reformlara yönelme olacak. Ancak bu acı bir ilaç... Bunu içmenin ve bu hesabı ödemenin bedelleri ağır. Bu bedel halka gücü oranında eşit mi dağılacak yoksa garibanların üzerinde mi kalacak? Mevcut siyasi konjonktürde hangi siyasal yaklaşım bunu göze alabilir. Ben size daha fazla göz yaşı vadediyorum diyerek iktidar olunabilir mi? Sorular çok ve yanıtları zor. Allah yardımcımız olsun.

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
  24. Dolar/TL'nin 4,22 - 4,23 - 4,24 TL'yi test etmesinin sebepleri ne?

    (1) İçeride, seçimler için açıklanan iktisadi "vaat" paketinin, kurun yükselmesine bir etkisi olabilir mi?

    (2) S & P'nin, Türkiye ile ilgili olumsuz raporu mu?

    (3) Nisan 2018 enflasyon oranının yüksek gelmesi mi?

    (4) FED-FOMC'un bu ay faize dokunMAmasının, Dolar/TL'nin yükselişine bir etkisi olup/olmadığını kestiremedim (?)

    Bunlar mı, başka sebepler de var mı Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aradaki enflasyon farkı güzel kardeşim.

      Sil
    2. Her sordugun sorunun cevabini, sordugun soruda zaten vermissin.

      Sil
    3. Al takke ver külah yapıyollar.

      Sil
    4. ABD her ay bilanco kucultuyor.

      Sil
    5. diger ulkelerle enflasyon farki olan ve hergecen gun bu farkin arttigi cari acigi kritik oranlarda olan butce dengesi ise bozulmaya yuz tutan gercekci faiz seviyesinin olmadigi bir ulkede kur artar.
      son enflasyon rakamlari dovizin ve dunya petrol fiyatinin artmasi verimsiz vaatlerle birlikte enflasyonun %15li bandlari cok rahat yakalayacagini dusunuyorum. dahasi dovizde yeni yukselislerde olasi

      Sil
  25. hocam yazı için tşkler. sormak istediğim bundan sonra dış finansman bulmakta zorlanacağız ifadesi. bence dış finansman buluruz ama maliyeti yüksek olur ayrıca borç/gsyh oranlarımız hala %20 seviyesinde burada da hala bir marjımız var gibi. yani böyle bir durum neden sorun olsun. fikrinizi alabilir miyim tşkler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borç/GSYH oranımız % 20 değil. O dediğiniz kamu borç stoku.
      Türkiye'nin dış borç toplamı / GSYH Oranı yüzde 53. Bu sadece bir gösterge.
      Enflasyonda, cari açıkta dünyanın en yüksek oranlarına sahip durumdayız. O nedenledir ki Dolar Tahvili çıkardığımızda faiz yüzde 6,2 oluyor.

      Sil
    2. Hocam, Türkiye için %6.2 iyi değil mi?
      %6 ile yine iyi para veriyorlar. Ben olsam %9 dan aşşa kuruş vermem.

      Sil
  26. Ic borca dayali buyume modelinden niye vazgecildi hocam? Dis borca dayali olmaktansa ic borca dayali buyumek cok daha konforlu degil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İç borca dayalı büyüme devamlılik sağlamaz şoýleki sen yatırım yapacak olan kisilerin paralarini aliyorsuno insanlar yatirim yerine faiz geliri elde etmek için tasarruf yapıyor bu durumda uzun vadede büyümede gerçekleşmez işsizlik artar reel büyümede düşer

      Sil
    2. İç borçta, dengeleri olumsuz yönde bozmayan sınırsız bir kaynak yok.

      Şu şekilde de söylenebilir; var da biz tercih etmiyor değiliz.

      Sil
    3. İç borçtan vazgeçilmiş değil. Hazine büyük bir hızla iç borçlanma yapıyor. Dış borçlanmayı özel kesim yapıyor.

      Sil
  27. Hocam tabloda dis borclar/gsyh düşmüş görünüyor, halbuki cari acik yükselmis. Dis borçdaki asıl payi yillar icindeki cari acigin toplami oluşturmuyor mu? O zaman cari acik yuzdesi artarken dis borc yuzdesi nasil düşüyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hep ali cengiz oyunu bunlar.

      Sil
    2. Cari açığın tamamı dış borçlarla finanse edilmiyor. Borç yaratmayan yükümlülükler var. Dış borçtan daha çok UYP verilerine bakılmalı.

      Sil
    3. UYP ile Dis borc yukumlulugu ayni sey degil mi? Borc yaratan ve yaratmayanlar zaten cari acigin dolayısıyla dis borç toplaminin icinde yok mu?

      Sil
  28. Hocam merhaba,
    Yazınızda bahsi geçen kamunun borcunun azalması ve cari açığın artmasında, özelleştirmelerle küçülen devletin ve bollaşan yabancı paranın etkisi de vardır, değil mi? Yani KİT'ler satıldıkça devlet ekonomiden göreceli olarak çekildi ve verimsiz işletmelerin getirdiği bütçe açığı azaldı. Öte yandan da global piyasalarda bollaşan döviz yabancı parayla yapılan işlemler için fırsat yarattığından (düşük kur, kredi kolaylığı vb.) cari açık arttı.
    Teşekkürler,
    Hasan

    YanıtlaSil
  29. Bu blog tam anlamıyla bir okul. Uzun süredir takip ediyorum. Mahfi hocam eliniz dert görmesin. İyi ki varsınız. Ekonomi bakanı siz olun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende sizin gibi düşünüyorum. Sağolun var olun Mahfi Hocam

      Sil
  30. Kaleminize sağlık hocam, fazlasıyla aydınlatıcı bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  31. Yaziniz icin tesekkurler hocam... Bu veriler sizce ülkemiz icin yaklasan durumun bir krizmi yoksa bir buhranmi oldugunu gosteriyor...Eger bir buhran ise rezerv parası olmayan ülkemiz yapısal reformlarla bu borç yükünü aşabilirmi aşaabilirse bu en iyi ihtimalle kaç yıl sürer..saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçek anlamda yapısal reformları yapmadan bu sıkıntıları aşmamız mümkün görünmüyor.

      Sil
  32. Kurlardaki bu yükselişi analiz ettiğimizde, Hyman Minsky ile anılır olmuş "Minsky anı" Türkiye ekonomisinin başına gelecek diyebilir miyiz?

    Minsky'nin yaklaşımları, daha çok borsa ve portföy piyasaları ile mi ilgili? Reel ekonomiden uzak mı Minsky?

    YanıtlaSil
  33. Ekonomik açıklar kaynak azlığından kaynaklanır. Karşılığı olmayan kağıt paralar insan medeniyetinin gereği bir ekonomik aracıdır. Bu sanal açıklar ancak kaynakları yani petrol doğal gaz tarım vb. çoğaltmakla mümkündür. Nasıl mı? Ya akıllıca bir denge siyaseti ya da savaşta kazanan olarak... tıpkı amerika gibi...

    YanıtlaSil
  34. 2017 yılı hesaplamaları güncellenmiş GSYH üzerinden yani 851 milyar dolar üzerinden hesaplanmıştır sanıyorum... Güncelleme yapılmamış - gerçek GSYH üzerinden yani 540 milyar dolar üzerinden hesaplama yapıldığında işin vehameti daha net ortaya çıkacaktır.



    YanıtlaSil
  35. Hocam olaya bir de tersten baksak nasıl olur?
    Dijitalleşme yeni bir dünya ekonomi politiğine ihtiyaç duymuyor mu? Günümüz gergin dünya politikası ve popülist söylemler artık post-fordist dünyanın sonu geldiği, dijitalleşme ile yeni bir "Fransız İhtilali" benzer bir dönüşüm olacağı sinyallerini vermiyor mu?
    Kuzey Kore 3D yazıcılarla dolar basıyor ve terör örgütleri kanalıyla piyasaya sürüyor.
    Yakın gelecekte birçok meslekler kaybolacak ve dünya işsizlik trendi artarak devam edecek. Göstergeler net. Örneğin robotik cerrahi çok yakında doktorluk mesleğini ortadan kaldırıyor.
    Bu durumda yakın bir gelecekte "dünya iç savaşları" artarak devam edecek. "Carl Schmitt Parlamenter Demokrasinin Krizi" kitabında 100 yıl önce bu sistemin yürümediğini yazmış. Örneğin Almanya'da aylarca hükümet kurulamadı da ne oldu?
    Bu durumdan yola çıkarsak ülkemizde de gerginliğin artması gerekmiyor mu? Dünya gerginken biz sakin olursak yeni oluşumda yer alabilir miyiz?
    Ben tersten bakarak bu yeni oluşumda gerginliğin devam etmesini diliyorum. Bu gerginliği ülkemizde ve bölgemizde devam ettirecek olan lider Recep Tayyip Erdoğan'dır. İlk kez bu nedenle kendisine oy vereceğim. Çünkü diğer liderler sakin ortam oluşturacaklar. Sakin ortama sermaye çöreklenir ve uzun vadede sömürür. Ancak gergin ortamdan sermaye kaçar..
    Eminim dijitalleşme ile birlikte yeni dünya düzeni oturduğunda, kalan sağlar iyi yaşayacaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tebrik ederim, anlamlı ve bir o kadar saçma cümle dizilerini aynı paragrafların içerisine özenle yerleştirmeyi başarmışsın. Edebiyatta yeni bir akım mı bu? Son paragraf hele tam bir şaheser, dijitalleşme dediğin şeyin arkasında da K.Koreli çeltik toptancıları var zaten.

      Sil
    2. Yaniliyorsun. Kalan saglar diye birsey yok. Herkes yine sag kalacak, kimse ulke fakirlesti diye olmeyecek, nufus azalmayacak. Sonucta herkes fakirlesecek. Mesele bu isin nereye kadar gidebilecegi ve halkin tahammul noktasinin nerede bitecegi. Sen Ecevitin yokluk donemini yasamamissin belli. O zaman da herkes sagdi ama uretim durmustiu, durum felaketti. Yine ayni noktaya dogru gidiyoruz. Romanya'da Nikolay Cavuseku doneminin nasil bittigini oku da kalan saglarin ne yapabilecegini ogren.

      Sil
    3. "Kuzey Kore 3D yazıcılarla dolar basıyor" kısmından sonrasını okumadım. İlginç bir şey kaçırdım mı?

      Sil
    4. Bahsedilen olay sanayi devrimi gibi bir devrim olacağıdır. Dünya yeni bir devrimin eşiğinde. Bu gerginliğin sebebi bu. Bölgemizde devrim sürecinin hızlanması için de Tayyip Erdoğan seçilmelidir. Kendisi de ne yaptığını bilmemektedir. Bunu kullanmak lazım.

      Sil
    5. Anladığım kadarı ile burada savunulan tez şu: Dünyada ve bölgemizde büyük bir devrim geliyor. Dünya ve bölge bu devrim sonucu çökecek ve tekrar kurulacak. Bunun için ülkemizin de çökmesi gerekiyor. Ülkeyi en iyi çökertecek kişi de Tayyip Erdoğandır, bu nedenle ona oy vermek lâzım.

      Yanlış anladıysam düzeltin.

      Sil
  36. Hocam merhaba öncelikle güzel yazınız için size teşekkür ediyorum.
    Youtube'da dolaşırken bir videoya rastladım. Yiğit Bulut videoda devletin dış borcu var diyen vatan hainidir diyor. Devletin dış döviz borcu yok alacağı var diyor. Özel sektörün borcunu katmıyorum diye özellikle belirtiyor. Bana pek inandırıcı gelmedi sizce durum nedir? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. At sahibine gore kisner. Yigit'in durumu da aynen budur. Ozel sektorun borcunu katmiyormus peki ozel sektorun yatirimlarina ve borclarina verilen hazine garantisi nedir? Sen bu adamlarin dogruyu soylemelerini ve batik batiyoruz filan demelerini mi bekliyordun da seyrediyorsun bu adamin videosunu?

      Sil
    2. İnandığımdan değil sadece tek bir kesimin tarafından bakarsak objektif olamayız bu yüzden elimden geldiğince herkesin görüşlerini dinleyip ona göre daha doğru olan sonuca ulaşmaya çalışıyorum aksi taktirde at gözlüğü takanlardan farkımız kalmaz.

      Sil
  37. Altın ithalatı ile alakalı olarak;

    TCMB rezerv için yurt dışından direkt olarak satın aldığı altınlar için yaptığı ödemeler ithalat rakamlarında gözükmüyor demiştiniz yanlış hatırlamıyorsam. Dünya gazetesi yazarı Alaattin Aktaş yazsında da bu durumdan bahsetmiş.

    TCMB bu tercihini yurtdışından değil de yurtiçinden kullandığında ise, bu kararı ithalat rakamlarımızın artmasına neden oluyor.

    Burada bir düzeltme yapmak gerekmez mi? Yani TCMB nin yurt içinden yapmış olduğu altın alımının usd karşılığını ithalat rakamlarından düşmek. Yurtdışından alım yapmış olsaydı ithalat rakamlarına girmeyecekti çünkü.

    İthalat rakamlarından düşülmese bile bir dipnot olarak o tutar belirtilmeli.

    TCMB yurtdışından altın aldığında varlığından döviz çıkışı oluyor ama varlık olarak altın girdiği için, başka bir hesaplarda takip edilmiyor sanırım değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TCMB dışarıdan külçe altın aldığında bu ithalat sayılmıyor.
      Haklısınız, bunlar açıkça belirtilmeli.

      Sil
  38. Elinize sağlık hocam, ilk durağımız stagflasyon olacak galiba...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Stagflasyon biliyorsunuz büyümenin sıfır dolayında olduğu buna karşılık enflasyonun var olduğu bir ortam. Dolayısıyla bizdeki ortama benzemiyor. Çünkü bizde yüksek enflasyon olsa da büyüme sıfır değil o da yüksek. O nedenle bizdeki durum enflasyonlu büyüme.

      Sil
  39. Seçim sonrası hemen kdv %18'den > %23'e
    Emlak vergilerine, otomobil vergilerine %100 zam.
    Doviz büroları kapanır, doviz alıp satmak yasaklanır. Döviz hesapları TL'ye çevrilir. 1980 öncesine dönülüp kapalı ekonomi modeli ile devam edilir.

    Veya AKP dışıda biri gelirse, ABD ve AB kredi musluklarını açarlar, yeni yönetim israfı keser. Hileli ihaleler iptal edilip ödemeler durdurulur. Türkiye 3-4 yılda toparlar.

    YanıtlaSil
  40. Türkiyeye 3,540,684 suriyeli sığındı ve 55,583 kişi Türk vatandaşı oldu, 311,000 bebek türkiyede doğdu ve 7 yılda 30 milyar dolardan fazla para harcandı. Çalışma bakanlığı müsteşar yardımcısı Kürşdad Arat 19,020 Suriyeliye çalışma izni verildi dedi. Göç İdaresi Genel Müdür yardımcısı Salih Bıçak Toplamda kayıtlı yabancı sayısı 4,551,648 dir dedi.
    Tabiki bu rakamlar Resmi olan yani Göç idaresi il müdürlüklerinden ikamet tezkeresi alıp kalanlar bunların dışında ikamet izni yada çalışma izni almadan kalan kaçak yabancı sayısı kayıtlı olandan daha fazla ve bunlar 1 yıllık turistik amaçlı ikamet tezkeresi alıp hepsi türkiyeye çalışmaya gelenler ikamet izni bittikçe yeniliyor dünyada en kolay oturum izni veren ülke türkiye.
    Türkiye ekonomisine yabancıların sosya ekonomik açıdan bakıldığında çok ciddi sorun oluşturduğu ortada tabiki bunlara çabası ev kiraları artıyor tüketim ürünleri pahalılaşıyor ulaşım trafik gibi sorunların yanında güvenlik gibi sorunlarda ekleniyor ve bu açıdan ekonomik bir makale yada yazı hiç bulamadım Mahfi Eğilmez hocamızdan ricamız mümkünse Türkiyedeki yabancılar ve Ekonomiye etkisi hakkında bir yazı kaleme alması çok isterim.
    Çok büyük sorunları beraberinde getiren yabancılar ciddi hastalıklarda getiriyor mesela türkmen ülkelerinden gelenlerde verem salgını olduğu ve gelenlerin genelde bayan olduğu için türkiyede gayri meşru ilişkilerle Aileleri dağıttığı birçok kadının ve Ailenin yabancı kadınlardan ve ülkemize bukadar kolay kabul edilmesinden şikayet ettiğini biliyoruz.
    Ülkenize aldığınız her yabancı aynı zamanda sorunlarınıda almış oluyorsunuz sakın sanmayın ki çok kültürlülük yada kaliteli insan sağlıklı zengin düşünür aldığınızı düşünmeyin. Son 15 yılda çok ciddi rakamlarda artan yabancı kabulü türkiyenin sayısal üstünlüğünü çoğalttığına inananlara sözüm İlber Ortaylı hocanın dediği gibi hiçbir Savaş yatakta kazanılmamıştır.
    Yabancıların Türkiye Ekonomine Etkileri yazınızı mutlaka sizin değerlendirmenizle okumak isterim hocam saygılarımla.

    YanıtlaSil
  41. 1994 Türkiye Finansal krizi oldu
    1995 Türkiye seçim oldu
    1996 8 temmuzda Refah partisi güvenoyu aldı DYP ile koalisyon kuruldu Necmettin Erbakan Başbakan
    1997 28 Şubat Askeri müdehalesi MGK kararı ile sert tepki verildi.
    1998 Asya ve Rusya krizi Türkiyeyi'de vurdu turizm ve İhracat durdu Türkiyede Tefe % 63 oldu
    1999 2 Büyük depremde 17 Ağustosta Gölcük Sakarya Düzce yıkıldı Kasımda Düzce depreminde tekrar büyük yıkım oldu.
    2001 Krizine gelene kadar Dış mihrak İç mihrak hepsi çalıştı sonunda Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Anayasa Kitapçığını fırlatması olayı olay patladı.
    Her yıl farklı sorunlarla uğraşan hükümetler şimdiki gibi hiç ağlayıp sızlanmadan bize şöyle yaptılar bunu yaptılar dış mihraklar iç düşmanlar sızlanması yapmadı dahası Türkiyeden kriz öncesi ciddi para çıkışları faizlerin fırlaması stanby anlaşmaları enflasyonla mücadele depremzede yardım diyerek ağlayıp fabrikaları köprüleri satmamış herşeyi özelleştirmemiş.
    2001 Krizi öncesi kısa olayları

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deprem bekliyoruz yani ama tsunami'li olmasın

      Sil
  42. Merhaba Mahfi Bey,
    S&P'nin takvimi dışında not açıklaması diğer ulkeülk iciç de yaptığı bir uygulama mıdır?
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sadece iflasa dogru hizla giden ulkeler icin. takvimden hizli guncelleme gerekir ki yatirimcilar guncel bilgi alsin da paralarini batirmasinlar diye. Malum S&P nin parasini yatirimcilar veriyor ve onlara hizmet amacli bir kurulus,

      Sil
    2. S&P'nin bu kadar acele not düşürmesi boşuna değildir. Muhtemelen bizim bilmediğimiz bir şey biliyor. Benim tahminim reza zarrab davası sonrası Türkiye'ye pek hoş olmayan bir hediye gelmesi.

      Sil
  43. ülkede ne kadar da çok ekonomist ve siyasetçi vardır. bu dev kadroyla dünyayı bile geri bırakırız. ama nerdeler, neden sahneden değiller. . .
    bir makro kitabını okumakla ekonomist olunmaz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Makro kitabı okumakla olunmayacağı gibi dünyanın bütün kitaplarını okumakla da olmaz. Önce ön yargılardan soyutlanmayı sonra da analiz yapmayı öğrenmek lazım. Bunları yapamadan iktisatçı olunmaz. Ancak iktisatçı gibi yapılır.

      Sil
  44. Hocam yazınız ve yorumlarla katılanlara teşekkür ediyorum.
    Küreselleşme akımıyla ortaya çıkan yeni borçlanma trendinde de yine rekorlar kırdık hemde parayı taşa toprağa gömerek. Topluma yüzlerce yıldır hakim olan ahlaki ve kültürel davranış yapısını hamasetten uzak somut verilere bakarak değerlendirirsek hiçbirşeyin raslantı olmadığını görürüz. Siyasetteki insanlar, 70 yılda ihya olmuş zenginler, dükkândaki pazardaki esnaf, tarladaki amale, okulda veya maliyedeki memur hepsi aynı zihniyeti toplumda baskın yapan aktörler.
    Dediğiniz gibi bir sürecin sonuna gelindiğine katılıyorum. Böyle zamanlarda bu zamana kadar siyasi dönüşüm değişen koşullara çok büyük sorun olmadan yaşandı fakat bu kez toplumsal gerilim ve militarize edilmiş geniş kesimler endişe verici.
    Bu dünyada kendimize sağlam, yaşanabilir bir ülke kurmak istiyorsak adil olmanın ve adaletin herşeyden önce yeşermesi gerektiğine inanıyorum. Bu konu çok uzun o yüzden lafı uzatmayacağım. Herkesin birbirini kandırmaya çalıştığı, dev şirketlerin bile halkı ekip biçilip yolunacak kaz gördüğü, çalışanlarını iki dilim ekmeğe muhtaç zavalli/pislik ler gördüğü, siyasetçinin rüşvet karşılığı oy istediği, kişisel kisa vadeli çıkarlar için siyaset yapıldığı veya oy verildiği bu ortam bana maalesef umut veremiyor.
    Para kazanmak bu kadar kirli yöntemlere bağlı olmasa rekabet gücümüz, teknojik imkanlarimiz, yeni katma değerli mal üretme kabiliyetimiz çok farklı yerlerde olurdu. Emin olun heryil milyonlarca dolar katmadeğer yaratma kabiliyeti olan birçok yetişmiş insan küskün, hiçbir şey üretmeden hayatlarını geçiriyor bu ülkede. Onlara ihtiyaç olmadığını çok iyi biliyorlar.

    YanıtlaSil
  45. Gelişmiş tüm ülkeler tam anlamıyla karpuz gibi adam seçerek oturum izni verirken, ülkemizin yolgeçen hanı gibi isteyenin gelip iş tuttuğu bir yer olduğu doğrudur. 4.5 milyon kayıtlı yabancının çoğu düşük eğitimli olduğu için tam anlamıyla bacağımıza bağlı pranga gibi çekmektedir. Kayıtdışı olanlarla belki iki misli yabancı işsizliği ve yoksulluğu katlamaktadır. Umarım yeni seçilecek başkanın ilk işi yabancıları hızla sınır dışı edecek bir sistem kurmak olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomi politikasi burada devreye giriyor. Mesela disaridan gelenler degil, sanki yerli halk cok mu egitimli? Tabi ki degil. Biz ekonomi politikasi deyince retorikten oteye gidemiyoruz. Yuksek teknoloji, yuksek teknoloji deyip duruyoruz ancak ne denildiginin bile farkinda degiliz. Nufusu kendi lehinize cevirmek sizin elinizde, alin size cok yuksek nufuslu iki ulke;

      Cin, yuksek teknolojiye yoneldi. Ancak yazilima vs. degil. Emek yogun, egitim gerektirmeyecek, teknolojik uretim alanina egildi. Surekli buyudu, tasarruflarini arttirdi. Halk zenginlestikce egitim seviyesi yukseldi, su an da yazilimda da uretime yavas yavas basladi. Surdurulebilir bir buyume yakaladi.

      Hindistan, yuksek teknolojiye yoneldi. Emek yogun uretime degil, yazilima yatirim yapti, milyonlarca insani yazilim alaninda egitmeye calisti. 20 senede geldigi nokta hala ucuz yazilim isciligi, hicbir iddiasi olmayan ekonomi. Iyi egitimli olanlar ulkeden uzaklasti, cunku her yerde calisabilecek durumdalar. Ne alt yapisini gelistirebildi, ne sanayisini. Ulkenin gelir dagilimi daha da bozuldu. Belirsiz bir buyume cizgisine sahip. Bir sene cok buyuyor, bir kac sene tokezliyor.

      Gordugunuz ayni yonelime sahip iki farkli ulke, birisi rezil oldu, birisi vezir. Ekonomi politikasi bulus uretmekmis, yuksek katma degermis bu tip retorikten fazlasini gerektiriyor.

      Sil
    2. her ikinize teşekkür ederim.

      Sil
    3. Mesele dışardan gelenler değil, sanki yerli halk çok mu eğitimli derken.
      Mesele tabiki dışarıdan gelenler hocam, Yerli halk demeye gerek yok Türk Halkı demelisin ayırca. Türk halkı eğitimli meslek lisesi mezunu olanıda iş bulamıyor çokmu eğitimli derken. Mesela meslek lisesi mezunu birsürü genç işsiz sebebi türk meslek lisesi mezunu iş öğrencek ve ülkesine katkı sağlayacak insanlar bu dışardan gelenler yüzünden çalışmıyor Afagn içisi olmayan yok şuan nerdeyse inanılmaz ucuz rakamlara sigortasız uzun saatler çalışıyor. Dahası 4 ay Afgan çalıştırıp parasını vermiyor işveren ve kovuyor adam ağzını açsa kaçksın seni polise şikayet ederim diyor. Siz meseleden haberiniz yok. Türkiyenin çok ciddi kaçak işçi problemi var şuanda. Abd vize vermeyecem artık kaçak olanları kovacam duvar çekecem diyor. Avrupa zaten müsade etmiyor yakaladığınıda hemen kovuyor işyerinede çok ciddi cezalar kesiyor. madem mesele değil ucuz işçi kaçak işçi çalıştırmak sömürgeci Avrupa ve ABD neden izin vermiyor. Mesele sizin gibi zihniyetlerde kendi halkını geliştirmeyen dışardan akıl bilgi tranfer etmeye alışmış sizin gibi tiplerde. bakmayı bilene çok ciddi MESELE.

      Sil
    4. Bu daha birşey değil, vatandaşlık vermeye başlasınlar nüfusumuz 200 milyona çıkacak .

      Sil
  46. Hocam merhaba. Hocam iktisatçıların devletin ve piyasanın rolüne ilişkin görüşleri nelerdir? Ve iktisatçılar nerelerde ve neden ayrışıyor? Bu sorulara ilişkin bildiğiniz kitap ya da makale var mı Hocam? Ben araştırdım ama bulamadım. Yardım ederseniz çok sevinirim Hocam tez için lazım ama kaynak sıkıntısı var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi bir iktisadi düşünce tarihi kitabı okumanız gerekiyor. Size tavsiyem Gülten Kazgan'ın İktisadi Düşünce Tarihi kitabıdır.

      Sil
    2. Tamam Hocam çok sağolun

      Sil
    3. 'J.K. Galbraith - Kuşku Çağı', çok derde devadır. Bilgilerinize...

      Sil
  47. Selam Hasan bey,

    "...iktisatçıların devletin ve piyasanın rolüne ilişkin görüşleri nelerdir"
    Bu sorunun net cevabını hiç kimse bilmiyor. Mahfi bey bu konu ile ilgili yazı yazmak istese sanırım bir kaç yüzyıl yazması gerekir.

    Marks farklı bir rol verirken, Adam Smith daha farklı bir piyasa rolü biçer, Schumpeter ise Marks'ın bir düşüncesini alır başka bir forma sokar, Keynes devletin harcamaları ile bir kilit görevi görmesini sağlar.

    Derken bu cümleler ile başlar onlarca kitaba, çalışması okunacak iktisatçı sayısı yüzlere, onların makalelerinin sayısı binlere, onların düşüncelerini eleştirip savunanların yazıları ile okunacak makale sayıları onbinlere ulaşır.

    Hayatınızın yeterince uzun olduğunu düşünüyorsanız, istediğiniz zaman bu sorunun cevabı için bir iktisat kitabından okumaya başlayabilirsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Selam Hasan, ben 2052,

      Google'a da sorabilirsin, mesela şu kaynak ilk sayfada çıkıyor:

      https://www.kpssalandersleri.com/2016/12/iktisadi-yaklasimlara-gore-devletin-ekonomideki-rolu.html

      Tez aşamasına kadar okuduklarını anlamayana böyle cevap verilir, ne diyem bilemedim Mahmut mu diyem?

      Sil
    3. @Hasan Umutlu: Mezuniyet neresi? Master alanı ne? Tez konusu ne? Merak ettim.

      Sil
  48. türkiyeye yıllarca küresel kriz yüzünden gelişmiş ülkelerden kaçan sermayelerin bir kısmı geldi ama sen bunu taşa topraga gömdün ve ne yazıkki kaybettin.türkiyeye giren bu paralar akp nin başarısı degildi,gelişmiş ülkelerden kaçan bu paralar,papua yeni gine dahil,afrika kabileleri dahil her tarafa girdi.asıl bu paraları ülkede tutmak başarıydı,ama hükümet bunu yapamadı.gerek faize bakışı,gerek yapısal reformları yapamayışı,gerekse ülkede hak adalet olmayışı,bu paraları ülkeden yavaş yavaş kaçırıyor.bir gün hükümetin adalete ve kanunlara bakmadan kime çökecegi ve malını mülkünü,hatta canını almayacagı garanti degil.artı dünya ülkeleriyle papaz olmamız jeopolitik risklerde cabacı.siz olsanız böyle bir ülkeye yatırım yaparmısınız.ben şahşen can havliyle tüyerim.bakmam kara zarara.ORTADOGUDA NE VARSA HÜKÜMETİMİZ ORAYA ,HALİFELİGE,PADİŞAHLIGA ÖZENİYOR.HALBUKİ ARABİSTAN BİZİM 100 YIL ÖNCE HALKIMIZA TANIDIGIMIZ HAKLARI VE YENİLİKLERİ DAHA YENİ YENİ HALKINA TANIMAYA BAŞLIYOR.ODA DAHA YOLUN BAŞINDA.ARTI ORTADOGU VE GERİ KALMIŞ ÜLKELERİN HALKLARI HEP BATIYA VE AMERİKAYA ÖLÜMÜ GÖZE ALARAK OKYANUSLAR AŞARAK KAÇMAYA ÇALIYOR.BİZİM BURDA SORMAMAMIZ GEREKEN NEDEN BU İNSANLAR ÖLÜMÜ GÖZE ALIP KAÇMAYA ÇALIŞIYOR.CEVABI ASLINDA ÇOK BASİT,BİRAZ DÜŞÜNMEK YETER.SAYGILAR İYİ GÜNLER SAYIN HOCAM

    YanıtlaSil
  49. Değerli Hocam,

    Borsa uzun zamandan sonra 100 binlere geldi. Sanırım daha da düşecek. Borsamızın büyük kısmının yabancıların elinde olduğunu düşünecek olursak anlaşılan o ki yabancıların çıkışı devam ediyor. Dış borçlanmamız kendiliğinden sona erecek gibi görünüyor. Lakin bu gidişle yabancı ülkelerden kredi almak çok zorlaşacak.

    YanıtlaSil
  50. 2000'li yıllardaki yüksek faiz, düşük kur politikası yerine daha dengeli bir politika izlenseydi sanırım uzun vadede daha yararlı olurdu. Tabi bunun sonucunda elde edilen yüksek büyüme oranları yakalanamazdı. Populizmin ekonomide çeşitli araçları var ve vazgeçilemiyor.
    Düşük kur ithalatı patlattı. Ülkeye akan sıcak para verimsiz yatırımlara dönüştü.
    Tek başına yüksek büyüme oranlarına ulaşmak uzun vadede yarar sağlamıyor. Bu daha önce de görülmüştü. Bugün yine aynı noktaya geldik.

    YanıtlaSil
  51. Hocam
    emeğinize sağlık ımf raporunu açıkladı bununla ilgili bir yazı düşünüyormusunuz.Yaklaşan bir kriz beklentisi var bu durumda küçük hane halkı ne yapmalı bu durumdan korunma yollarını en sağlıklı siz açıklayabilirsiniz diye düşünüyorum.Ne yapmalıyız bu durum gerçekleşmeden önce ne gibi tedbirler alınmalı?

    YanıtlaSil
  52. Malum bu aralar dolar kurunun yükselmesi sebebiyle TL nin değeri ile ilgili çok fazla konuşuluyor. Bende TL'nin geçmişte günümüze kadar dolar karşısındaki değerinin değişimini izledim fakat aklıma bir soru takıldı.1960 yılında 4.73 lira, 1961 yılında 9.04 lira, 1964'de 9.08 lira seviyesine çıkarken, 1970 yılında 10.92 lira oluyor, sonrasında 1980 de 77 lira oluyor ondan bir zıplıyor 1981 de 141 lira civarı derken 2002 de 1 milyonu buluyor.Sonrasında biz sıfır atma işlemi yapıyoruz paramızın dolar karşısındaki değeri bir anda 1940 yılına dönüp 1,34 lira ya düşüyor şimdi yine yükseldi ve 4,35 civarına geldi.
    enim sorum ise,
    Şimdi 1980 yılında 1 dolar =77 lira olan lira mı daha değerli yoksa şimdiki 1 dolar = 4.35 lira olan lira mı daha değerli?
    Konu hakkında yorumunuzu rica ediyorum?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi