Okuduğum Kitaplardan Seçmeler
Emre Kongar, İstanbul 1940’lardan Bugüne Efsaneler, Anılar, İzlenimler,
Remzi Kitabevi, 2019
Emre Kongar’ın yeni kitabı
İstanbul her ne kadar 1940’lardan bugüne efsaneler ve anılar alt başlığını
taşısa da bazen İstanbul’un kuruluş efsanesine, bazen de İstanbul’un Fatih
Sultan Mehmet tarafından Bizans’tan alınışına kadar uzanan öykü ve
tartışmalarla bezenmiş çok önemli bir kitap. Kongar, bütün bu tarihi, kendi
anılarıyla, gözlemleriyle birleştirerek okunması çok rahat, akıcı, öykü ve
belgeselin harmanlanmasıyla oluşan bir solukta okunabilen bir kitap çıkarmış
ortaya. Bazen okuduğunuz kitabın bittiğine üzülürsünüz. Bu kitap öyle bir kitap
olmuş. Okuduğunuzda bana hak vereceğinizi düşünüyorum.
Heinz D. Kurz,
İktisadi Düşünce Tarihi (çeviri: Hüsnü Bilir, Ekin Değirmenci), Heretik
Yayınları, 2017
İktisadi düşünce tarihi, Joan
Robinson’un deyimiyle ölmüş iktisatçıların çoğu geçerliliğini yitirmiş
teorilerinin okutulması demektir. Kısmen doğru olsa da bazı değerini yitirmemiş
çok önemli teoriler var. Bugün geçerli olan teorilerin çoğu da geçmişte geçerli
olan teorilerin üzerinde yükseliyor: Ya onları geliştiriyor ya da onların tam
tersini ortaya koyuyor. Böyle bakınca iktisadi düşünce tarihini okumak aslında
oldukça yararlı bir çaba olarak çıkıyor ortaya. Bu alanda pek çok kitap var.
Kurz’un kitabı da onlardan birisi. Bu alanda yazılmış en iyi kitaplardan birisi
değil belki ama bazı bölümleri özgün düşünceler ortaya koyuyor. Ben yine de
Gülten Kazgan’ın İktisadi Düşünce Tarihi veya Politik iktisadın Evrimi kitabını
hepsine tercih ederim.
Barış Esen, Bölünmüşlük
Gölgesinde Çatışma Çözümü Asimetrik Güç Filistin ve İsrail, Der Yayınları, 2019
Barış Esen, doktora tezini kitap
haline getirmiş ve yayımlatmış. İyi ki de öyle yapmış çünkü bunu yapmasa büyük
çoğunluk bu kitabı okuyamayacaktı. Esen, kitabında Filistin - İsrail sorununun
temellerini, Ortadoğudaki huzursuzluğun bu konuya etkilerini, güç dengelerini,
bu güçler arsındaki asimetrik durumu tarihsel süreç içinde değerlendirme ve
analizlerini katarak ele alıp incelemiş. Barış Esen, bir yandan bir doktora
tezinin titizliğini ve ayrıntılarını taşımakla birlikte bir yandan da okunması
ve anlaşılması kolay bir kitap yazmış. Bu çerçeveden bakınca uluslararası
ilişkiler, ekonomi ve iletişimin ortak sonucu olarak ortaya çıkmış bir kitap
olmuş. Ortadoğuda olup bitenleri ve özellikle Filistin – İsrail sorununu merak
eden herkese bu kitabı okumakta büyük yarar var.
Ömer Berki, Açıklamalı Dışticaret Mevzuatı, Dışticaret Vakfı Yayınları,
2019 https://www.tdv.org.tr/index.html
Ömer Berki, çoğumuz için bir
bilmeceden farkı olmayan dışticaret mevzuatını, derleyip toplamış, açıklamalar
yazmış ve son derecede yararlı bir kitap haline getirmiş. Kitap 1120 sayfadan
oluşan devasa bir kitap. Buna karşılık
konuyla ilgili olanlar için benzersiz bir hazine. Dışticaret işinin teorik
yanlarına ek olarak Türkiye uygulamasında nasıl yürüdüğünü merak edenler,
öğrenciler, bu konularda ders verenler ve özellikle de dışticaret işiyle
uğraşanlar için tam anlamıyla bir kaynak kitap. Dışticaret işleriyle uğraşan iş
sahipleri ve uzmanlara bu kitabı edinip bir köşede tutmalarını ve başları
sıkışınca açıp ilgili bölümü okumalarını öneririm.
Mahfi bey
YanıtlaSilKomplo teorilerini daha da köpürtmek için sormuyorum.
Sadece, veri var mı yok mu? Takip edilebilir mi? Öğrenmek istiyorum:
İnsanların, bankalarında döviz mevduat hesaplarındaki paraları (Dolar ve Euro) fiziki olarak çekip, evlerinde veya güvenli olduğunu düşündükleri yerlerde fiziki olarak istif ettikleri, sakladıkları ve bu sayının hızla arttığı söyleniyor. Tıpkı, "yastık altındaki altınlar" gibi, "yastık altındaki Dolar'lar ve Euro'lar".
Yukarıda okuduklarınız söylenti mi gerçek mi?
Eğer gerçekse; miktarı ölçmek, hesaplamak mümkün mü?
BDDK'nin yayınladığı yabancı para mevduat rakamını toplam mevduata böldüğümüzde karşımıza % 52 dolayında bir oran çıkıyor. Bu oranda bindelerle ifade edilebilecek çok az bir değişiklik söz konusu. Demek ki döviz mevduatı ciddi oranda çekilip evde saklanıyor demek mümkün değil.
SilMahfi Hocam iyi de siz mevduati mevduata oranliyorsunuz, oysa bankadan cekilen para artik "mevduat" alaninin disina cikmis olmuyor mu? Bankalardaki enflasyondan arindirilmis mevduat egrisinin uzun vadede azalip azalmadigini gosteren bir grafik sorunun asil cevabini vermez mi sizce?
SilOkurdan öneriler:
YanıtlaSilKemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi-Alaeddin Şenel-İmge Kitabevi.
Felsefe,Toplum Bilimleri ve Tarihçi-Taner Timur-Yordam Kitap.
Türkiye İktisat Tarihi-
Korkut Boratav-İmge Kitabevi Yayınları.
Güzel öneriler.
Sil
SilKemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi-Alaeddin Şenel-İmge Kitabevi.
10nnumara kitap!
Mahfi hocam bn birinci sınıf öğrencisiyim ekonomi hakkında sunum yapmam gerek Ekonomi Politikası kitabınızdan yardım almayı düşünüyorum ama elimde kitabın 20.baskısı var.Bu baskıdan sonra kitaptaki veriler çok değişti mi merak ediyorum.teşekürler...
SilHocam selamlar
YanıtlaSilJaponya’nın tasarruf oranı %25 civarı gözüküyor kaynaklarda. Bu düşük bir rakam değil mi? Japonların çok fazla harcamadıkları ve tasarruf ettikleri bilinen bir gerçek
Japonya'da tasarruf oranı yıllardır % 26 ile 30 arasında değişiyor. Gelişmiş bir ülke için bu oran düşük değil. G 7 ülkelerinde (Almanya hariç) bu oran % 20'ler dolayında. Almanya'da % 28.
SilBireysel tasarruf oranları, ülkelerin sosyal destek ve yardım miktarlarına göre değişebiliyor.
SilAvrupa ve ingiltere'nin gelişmiş ekonomilerinde, işsizlik maaşı, düşük gelirliler için barınma ve yemek imkanları daha geniş, tasarruf oranını etkiliyor.
Benim bulunduğum Kanada'da aileler sağlık sistemine güvenmedikleri için tasarruf ediyorlar, ancak, işsiz kalmak, evsiz kalmak, çocukların okul masrafı, yemek desteği gibi konular için tasarruf etmiyorlar. İşsiz kalan bir aile, aylık gıda yardımını rahatlıkla alabilir, sosyal statüsü dışardan bakıldığında değişmeyecek şekilde en az 9 ay yaşar. 9 ay sonunda iş bulamaz ise, devlet tarafından finanse edilen düşük gelirliler için finanse edilen sosyal konutlarda yaşamını devam ettirebilir.
Sosyal konut derken, düşük gelirlilerin bir grup halinde yaşadığı getto değildir. Normal insanların yaşadığı muhitlerde, devlet tarafından finanse edilen konutlardır.
Her şehir, her şehir içindeki her semt için düzenli dağıtılan konutlar, amaç düşük gelirli insanların da şehir imkanlarından faydalanmalarını sağlamaktır. İstanbul örneğinde düşünürseniz, Beşiktaş, Nişantaşı, Levent, Bebek, Moda gibi yüksek gelir gruplarının yaşadığı alanlarda bulunan evler. Komşunuz milyoner bir aile olabilir genelde.
Benim bildiğim bir Türk aile, Türkiye den iltica ettiklerinde böyle bir konuta yerleşmişlerdi. Önce kadın 3 çocuk ile gelmişti, eşini polis iken tutuklayıp, hapse atmışlar Türkiye'de. 1 yıldan fazla böyle yaşadılar, sonra adam suçsuz bulunup çıkınca geldi, iş buldu normal eve yerleştiler gelirleri yükselince.
Bu ve benzeri sosyal devlet uygulamaları insanların tasarruf eğilimlerini çok etkiliyor.
Hocam bir kitapta ben önereyim. 2020 Büyük Kriz Müthiş Fırsat Yeni Ekonomi. Şira yayınları Ekim 2013
YanıtlaSil2008 den beri dünyanın neden krizlerden kurtalamadığını ve de kurtulamayacağını anlatıyor. Dünya Tarihi boyunca 3 kez değişmiş olan üretim biçiminin 4. kez değişeceğini öngörüyor. 1950 den başlayarak paraya dayalı üretimden bilgiye dayalı üretime geçmenin sancılarını ve bunun son aşamasının 2020 de ki büyük krizle başlayacağını anlatıyor. Para sisteminin neden ve nasıl çöktüğünü anlatıyor. Ekonomiden hiç anlamayanların bile birazcık caba ile anlayabilecekleri bir kitap.
Kitaptan bağımsız olarak benim komplo teorim. Kitap sistemin işleyişini hem de ne kadar kötü olan işleyişini anlattığı için sistemin bütün aktörleri tarafından yok muamelesi görüyor. Ekonomistlerin bu kitaptaki konular hakkında bilgi verdiğini hatta bir yorumda bile bulunduğunu duymadım. Ama dediğim gibi bu benim komplo teorim. Belki benim ulaşamadığım açık platformlar da konuşuluyordur.
Keşişin On Günü Muammer Yüksel
YanıtlaSilBen ce adı, "Muammer, ormanda On keşiş gücündedir" olsun. Daha çok satar.
SilSanayi ve İmparatorluk Eric Hobsbawın tavsiye ederim
YanıtlaSil