Bu Yazıya Başlık Bulamadım
Birkaç önemli ekonomik veri
açıklandığında ya da çeyrek dönemler tamamlandığında nereye gittiğimize ilişkin
bir yazı yazmak adetimdir. Benim gibi düşünen ve yazan başkaları da var. Bu
yazılarda genellikle sanayi üretimindeki değişim, kapasite kullanımındaki
farklar, cari açık, bütçe açığı, enflasyon, faizler gibi göstergeleri
kullanarak bir durum tespiti yapmaya çalışırım. Daima resmi verileri kullanırım.
Resmi verilere güvenilmiyor olması konusunu “veriler yanlış olsa da trend doğruyu
gösterir” diye bana ait bir yaklaşımla aşarım.
Uzunca bir süredir Türkiye
ekonomisi kötüye gidiş yaşıyordu. Büyüme eksiye düşmüş, enflasyon iki hanede gidiyor,
cari açık düşüyor ama büyümeyi de peşinden sürüklüyordu, bütçe açığı yükseliyor
ve tek seferlik gelirlerle çözüm aranıyordu, riskler yükseldiği için dış
borçlanma zorlaşıyor, maliyetleri de artıyordu. Böyle bir durumda konuya
tarafsız gözle bakan, bir iktisatçının durum iyiye gidiyor demesi imkânsız.
Gerekli uyarıyı yapması, kötü gidişi göstermesi ve varsa çözüm önerilerini de
sıralaması gerekir. Benimle birlikte diğer bazı iktisatçılar bu uyarıları yaptılar
ve yine benimle birlikte bazıları da çözüm önerilerini açıkladılar. Bu
saptamaları bir kesim tarafından hakaretlerle, bir kesim tarafından alkışlarla
karşılanırken, bir kesimden de eleştiriler aldı. Hakaret edenler bu uyarıları
yapanları felaket tellalı olmakla suçladılar. Alkışlayanlar, bu açıklamaları
desteklediler ve gerçekleri halkın daha kolay anlayacağı biçimde yazmamızı önerdiler.
Eleştiride bulunanlar genellikle çözüm önerilerimin uzun vadede sonuç
vereceğini, kısa vadede sorun çözecek önerilerle gelmemizi söylediler. Her
açıklanan veriden sonra tartışmalar aşağı yukarı bu çerçevede sürdü gitti.
Derken ekonomide yavaş yavaş bazı
toparlanma işaretleri ortaya çıkmaya başladı. Bendeniz ve bir kısım iktisatçı
bu kez bu işaretlere dayanarak ekonominin iyiye gitme olasılığının doğduğunu
söyledik ve ben ve bazıları yine uzun vadeye dönük bazı öneriler açıkladık.
Aynı durum yine ortaya çıktı. Tek farkla: Kesimler yer değiştirmişti. Bu kez önceki
dönemlerde alkışlayanlar bizleri döneklikle suçlarken, daha önce felaket tellallığı
ile suçlamış olanlar nihayet doğruyu bulduğumuzu söylemeye başladılar. Yeri değişmeyen
tek kesim çözüm önerilerimizin uzun vadede sonuç vereceğini o nedenle kısa
vadede sorun çözecek önerilerle gelmemiz gerektiğini söyleyenlerdi. Tabii bu
arada kısa vade bitmiş uzun vadeye girilmişti ama onlar ısrarla kısa vadeye ilişkin
çözüm talep etmeye devam ediyordu.
Bir kesim daha var. Toparlanma
işaretleri var dediğimizde küçümser bir tavırla “bu verilere inanıyor musunuz?”
diye soruyorlar. İşler kötüyken “kötüye gidiş var” diyorsak toparlanma
işaretleri çıktığında aynı kurumlarca yayınlanan verilere bakarak “bu veriler
uydurma” diyemeyiz.
Bu arada şunu da belirtmeliyim ki
kötü giden ekonomiye “kötü”, toparlanma işaretleri gösteren ekonomiye “toparlanma
işaretleri ortaya çıkmaya başladı” diyenleri haklı gören ve destekleyen kişilerin
sayısı bu her iki gruptan da çok fazla ama onların o kadar sesi çıkmıyor. Zaten
onlar olmasa bu iktisatçıların çoğu da bunları söylemez, susarlardı sanırım.
Çünkü susmak buralarda konuşmaktan çok daha az tehlikelidir.
Türk toplumu kendimi bildim
bileli fanatizmin esiridir. Kendi doğrusuna meydan okunmasını hoşgörüyle
karşılayan insan sayısı azdır ama asıl az olan bu hoşgörüyü gösterebilen
siyasetçi sayısıdır. Babam 1950’lerde o dönemin önde gelen kamu iktisadi
teşebbüslerden birisinde genel müdür yardımcısıydı. İki fakülte bitirmişti
(İstanbul Hukuk Fakültesi ve Paris L’Ecole Libre de Science Politique), Fransızca
ve İngilizce bilirdi. O dönem için bunlar çok ileri niteliklerdi. 1971’de
emekli olduğunda hala genel müdür yardımcısıydı. Demokratlar babamı CHP’li
sanır, CHP’liler de Demokrat sanırdı. Çünkü babam aklına yatmayan işlere kim
söylerse söylesin karşı çıkar ve düşüncelerini her zaman açıkça söylerdi. O
nedenle genel müdür yapmadılar. Ona karşın bize hep “siz doğru bildiğiniz
yoldan ayrılmayın. Siz yürürken gelip size çarpanlar olacaktır. Aldırmayın
onların değil sizin yürüdüğünüz yol doğrudur” derdi. Ben babama göre çok daha
şanslıydım. Ben de babam gibi aklıma yatmayan hiçbir şeyi yapmadım. Ama Maliye
Bakanlığı ve Hazinedeki üst yönetim o zamanlar bu tür doğrucu bürokratlara
saygı duyduğu ve kolladığı için en üst makama kadar ilerleyebildim.
Bu gerçek öyküyü şunun için anlattım.
Türkiye’de fanatiklik öteden beri ne yazık ki her şeyi etkileyecek kadar egemen
bir kültür haline gelmiş durumda. Bunun biat kültüründen kaynaklandığını
sanıyorum. Futbol mesela, bizde fanatizmin doruk noktasına vardığı alanlardan
birisi. “Hep destek, tam destek” sloganı futboldaki fanatizmin özeti gibi. Kötü
transferler yaptığı için berbat bir durumda olan takıma, bizim takım olsa bile,
niçin hep destek tam destek verelim? Eğer böyle yaparsak yanlışlar nasıl
düzelir? Eleştiri yapılmayan yerde hiçbir şey iyiye gitmez.
İktisatçılığı bilimsel düzeyde
yapanlar iki farklı kişiliğe sahiptirler. Birisi diğer insanlar gibi takım tutan,
siyasal görüşe, ideolojiye sahip, derneklere üye olan ve bütün bunları savunan kişilikleridir.
Bu onların normal halidir. Günlük yaşamlarında böyle yaşarlar. Bir de uğraştığı
konuyu tuttuğu takımdan, partiden, ideolojiden, üyesi olduğu dernekten vs
soyutlayarak objektif olarak değerlendiren kişilikleri vardır. İşte bu da onların
bilimsel kişiliğidir. Bunu yapamayan kişiler analizlerine, incelemelerine
taraftarlığı karıştırırlar ve gerçekleri kafalarındaki hipoteze göre eğip
bükmeye başlarlar. Oysa yapmaları gereken şey gerçeklere uymayan hipotezlerini
değiştirmektir.
2 Ekim 2001 tarihinde Radikal
Gazetesinde yazdığım “Gerçeği Değiştirmek” başlıklı yazımı şöyle bitirmişim: “Bugünlerde
iktisatçıları ikiye ayırmak moda oldu. Keynesyenler ve Keynesyen olmayanlar
diye. İktisatçıların ikiye ayrıldığı doğru. Ama bu ayırım Keynesyenlerle
Keynesyen olmayanlar arasında değil. Futbol takımı tutar gibi ekonomi
politikasında taraf tutanlarla gerçekleri görüp önlem alınmasını savunanlar
arasında. Keynes'in kendisi de aslında ikinci kategoride idi. Bir iktisatçı Keynes'e sormuş: "Üstat teorinizin
gerçeğe uymadığını görseniz ne yapardınız?" Keynes yanıtlamış:
"Teorimi değiştirirdim. Siz ne yapardınız?" Adamın ne dediğini
bilmiyoruz ama Türk olsaydı büyük olasılıkla: "Gerçeği değiştirmeye ve
teoriye uydurmaya çalışırdım" diye yanıtlardı.”
Bir anlamda benim de manifestomu yazmışınız hocam sağ olun - Reşat Kutucular
YanıtlaSilSevgiler, saygılar
SilHocam ben bir lise mezunu işveren olarak yazıyorum benim anlamadığım içine düştüğümüz durumu çözmek çok basitken neden çözüm üretilmediğidir bana göre dünyanın ekonomisi sanal olduğuna göre (üçkağıt ekonomisi) yurt içi yeleşiklerin piyasaya girmeyen dolarlarını hazine kağıtları ile 1 veya 2 yıllık dönemler halinde TL ye çevrilip piyasaya arz edilmesi sorunu kökten çözer esas sorun alınan önlemler aşağıda hissedilmiyor saygılarımla NUH DEMİR
SilKeşke her şey dediğiniz kadar kolay olsaydı Nuh bey. Sorun Türkiye'nin aydınlanmaya geçip geçemeyeceği. Ekonomi onun bir fonksiyonu zaten. Eğer Türkiye demokrasi, yargı ve eğitim sorunlarını çözecek adımlar atamazsa ekonomide harikalar da yaratsanız geçici olur sonuçları.
SilHocam Türkiye de demokrAsi yok ki ne kadar çok çalışırsan o kadar az kazanırsın ben sadece 95 ten sonra doğanlara üzülüyorum yaşın dolunca emekli olmalı ki gençler bi yere giremiyorlar sonra işsizlik var işsizlik tabi olur sen kaç yaşına girmişsin onca işsiz varken hala çalış eğitimsizlik işte tam da bu
SilSayın Eğilmez güzel yazınız için teşekkürler. Size katıldığım noktalar; halkımızın çoğunluğunun Bağnaz (İnat, Nispet, Haset, Nefret, Kin, İntikam duyguları) ve Fanatik yapıda olduğu, Tolerans, Hoşgörü tarafımızın çok az olduğu dur. Katılmadığım noktalar ise Bağnazlığımıza ve Fanatikliğimize bağlı olarak işimize geleni söylememiz, işimize gelmeyeni ise hiç söylemememizdir. Yani neticede doğruyu bulmak, doğruya ulaşmak yerine, sadece tartışmayı kazanmak amacı taşımamızdır. Belki tartışmayı kazanıyoruz ancak ülkemize kaybettiriyoruz. Ekonomideki göstergelerden dile getirdiğiniz kısmı olumludur haklısınız, ancak dile getirmediğiniz kısmı, ekonomide çarkların çok yavaşlaması, piyasada neredeyse yaprak kıpırdamaması, kapanan işletmeler, büyüyen işsizlik dir. Bu göstergeler düzelmeden, ekonomimiz toparlanıyor demek mümkün müdür?
YanıtlaSilSağ olun.
SilHaklısınız bu verilerle "ekonomi toparlanıyor" demek mümkün değil. Ben de zaten onun için ısrarla "toparlanma var" demiyorum ve "toparlanma işaretleri var" diyorum.
Teşekkürler hocam ellerinize sağlık çok doğru sözler keşke siz şu ekonominin başında olsanız
SilMaalesef bu anayasal sistem düzelmeden, bağımsız yargı ve bilimsel eğitim düzenine geçilmeden ekonominin başında ben değil dünyanın en esaslı adamı da olsa geçici düzelmeler dışında bir şey sağlanamaz.
Silmalesef hocam :(
YanıtlaSilToparlanmadan kasıt da önemli,düşüşün bittiği mi yoksa yükselişin başladığı mi mesela.
YanıtlaSilİç talep öldüğü için azalan bir enflasyon, cari fazla ve piyasalarda azalan bir volatilite var.
Bu kısmen yeniden dengelenme durumu bir toparlanma sinyali midir? Yoksa bir toparlanma fırsatı mıdır?
Yapısal değişikler olmadan bu fırsat değerlendirilebilir mi?
Diğer ekonomistlerle olan tartışmanın kaynağı bence bu ayrım.
Bence de bir toparlanma fırsatı var ama bu fırsatın degerlendirilebilmesi icin yapısal değişiklikler lazım, bunun da şimdiki koşullarda olacağını düşünmüyorum.
Ekonomi kısa vadede toparlanabilir. Yeniden pozitif büyümeye dönülebilir. Ama bunun kalıcı olması için birçok yapısal reformu yapmak lazım. En başta yargı reformu, eğitim reformu daha iyi demokrasi atılımlarıyla yola çıkmak lazım.
SilHocam biz sizi iyi bir vatansever ve ilkeli bir aydın olarak görüyoruz.
YanıtlaSilSaygılarımla .
Sağ olun.
SilKaleminize sağlık, zevkle okuyorum.
YanıtlaSilTeşekkür ederim
SilHocam, şöyle bir başlık koysaydınız: "Alaturka bir toplum ve yönetimde alafranga yöntemlerle bilimsel sonuçlar elde etmeye uğraşırken başa gelenler" :)
YanıtlaSilErdoğan'ın ihtiyaçlarına uydurmak için anayasa değişikliği yapılmıştı (Klavuz mhp idi) Yani siyasete durum ekonomiden beter.
YanıtlaSilOnun için yapısal reformlara Anayasayı çağa uygun bir hale getirerek başlamak gerekli.
SilÜstadım, siz yazın yazmaya da devam edin. Okuyan, sizin doğruculuğunuzu takdir eden ve sizden ne kapabilirse kapmaya çalışan büyük bir takipçi kitleniz var.
YanıtlaSilEksik olmayın, sağ olun.
SilDaha bugun "biz ve dogu toplumlari otoriteye alisik, yoklugunda bocaliyor varliginda ya itaat ya isyan ediyor ama daima bir otoriteyi muhatap alma ihtiyaci duyuyor, ozgurlugun ve yonetmenin sorumlulugunu aslinda icin icin istemiyor, tipki omru billah gecekonduda yasamis insanlarin buyuk luks bir evde icin icin igreti ve uyumsuz hissetmesi gibi" diye boyle birseyler dusunmustum.. Osmanli bazi acilardan ornekse de bazi acilardan duzeltilemeyen bir bozuk yapiya imza atmis maalesef, okudukca anliyorum.. iste o yuzden Ataturkun yaptigi gibi hizli bir toplum muhendisligi de, ayni otorite-sevici kafalarin hic guncellemeden Ataturkculugu dayatmasi da ozumsenmedi, baska bir otorite gelince hop tepetaklak tekrar eski asirlara donduk.. insallah bu yerlesip iyice geriletmesin, ama medya, aydin kesim, secilmislerin gordugu muamele vs cok daraldigimizi gosteriyor.. kalite o kadar dustu ki dusunun Trump gibi biri bile "gazeteci oldugunuza, Turk hukumetine calismadiginiza emin misiniz?" seviyesinde oldugunu soyluyor.. maalesef de hakli..
YanıtlaSilYakın bir geçmişte capcanlı bir Yunanistan örneği varken resmi verilere güvenmek konusunda ısrarınız biraz naif kaçıyor. Biraz daha öncesinde 2009 krizinden önce batan Bankaların hemen hemen hepsi derecelendirme kuruluşları tarafından A'lı sevilerde notlandırılmıştı. Bu notlar onların batmasını engelleyemedi. Ekonomi yönetimi tehlikeli bir kumar oynuyor. Ekonomi yönetimi beklentileri yönetmektir derseniz anlarım ama örneğin Merkez Bankasının rezervleri güçlü göstermek için swapla 17 milyar dolarlık bir makyaj yaptığını görmüyor olamazsınız. Avrupa'da işgücüne katılım oranı %70'lerde iken bizim istatistik kurumunun %50'lerde göstermesi sonucu işsizlik rakamlarının alarm seviyesi düşürüldü. Son günlerde ard arda gelen intiharları da istatistiklerinize ekleyebilirsiniz.
YanıtlaSilEkonomi bilimi, bir fizik bir kimya değildir. Laboratuvarda değilsiniz. Bir fizikçinin soğukluğunu sizde görmek üzücü.
Keynesin tanımı güzeldir: İktisatçı bir sanatçı soğukluğuyla konulara yaklaşmalı ama aynı zamanda bir siyasetçi kadar güncel yaşamın içinde olmalı. Tarafsızlık bilimle uğraşan insan için sine qua non ilkedir. Olmazsa olmaz. Elimizde eğer aynı konularda üretilmiş daha iyi veriler yoksa mevcudu kullanacağız. Aksi taktirde dedikoduyla bilim yapmaya itiliriz.
SilHer akşam yeni yazınız var mı diyerek bakıyorum
YanıtlaSilSizi okumak bana umut veriyor,yazının içeriği ic karartıcı olsa bile.
Gerçek ,insanı biraz sarsabilir ama doğru kararlara yönlendirip yaşadığımız dünyanın daha iyi bir yer olmasını sağlar.
Inşallah uzun yıllar sağlıkla nice yazılar yazarsınız.
Çok teşekkür ederim, var olun.
SilÜstad yine çok yerinde tespitler içeren bir yazı olmuş.Ne yazıktır ki Hayatımızın her alanına sirayet eden ve adeta dayatılan bu fanatizm sarmalı hepimizi bir şekilde yakalıyor ve toplum olarak farkında olmadan topluca bir girdapa sürükleniyoruz. Ayrıca yavaş yavaş toplum olarak gerçeklikten uzaklaştırılmaya alışıyor, istemeden dahi olsa uzaklaştırıldığımız gerçeklere dolaylı olarak düşmanlık dahi yapmamızın istendiği bir sistemin içinde yer almaya zorlanıyoruz sanki...Akıbetimiz hayrolsun ne diyelim üstad..
YanıtlaSilÜstad Ayrıca Enflasyon konusunda bir kaç yazınızı okudum.Aşağıda Linklerini verdiğim yazılarınızda Aylık ve 12 aylık enflasyon hesaplanmasında örnekler veriyorsunuz. http://www.mahfiegilmez.com/2019/07/enflasyon-bugun-duser-yarn-ckar.html linkindeki yazınızda "(İsterseniz siz de kendi tahminlerinizi sarı alanda 2019 Aylık başlıklı sütunda yer alan oranların yerine kendi öngördüğünüz oranları yazarak yapabilirsiniz. 12 aylık enflasyonu da bir önceki 12 aylık enflasyondan 2018 yılının o aya isabet eden oranını çıkarıp yerine kendi tahmininizi koyarak hesaplayabilirsiniz. Tabii burada 12 aylık enflasyon oranlarını çok daha sağlıklı hesaplamak için TÜİK’in TÜFE endeks sayılarını kullanmak gerekiyor. Basitleştirme amaçlı bu pratik yolu tercih ettim. )" şeklindeki tarifinize göre yine yazınızdaki tabloda Ağustos 2019-12 aylık oranı (14,33 ) bulunurken bir önceki 12 aylık enflasyondan (15,79) 2018 yılının o aya (Ağustos) isabet eden oranını(2,30) çıkarıp 2019 Ağustos Ayı Oranı olan 0,84 eklendiğinde 14,44 rakamına ulaşıyoruz fakat tabloda diğer sütunlarda tarif ettiğini şekilde yapılan hesaplamada 2019-12 aylık oran bulunurken tam rakamlar çıkmamaktadır.Gerek Bu yazınızda gerekse http://www.mahfiegilmez.com/2019/11/olumlu-baz-etkisinin-sonuna-geldik.html Linkindeki yazınızdaki tablolarda 2019-12 aylık oranı bulunurken,hesaplama yapılmak istenen 12 aylık oran için bir önceki 12 aylık orandan bulunmak istenen dönemin bir önceki yılın aylık oranının çıkarılıp cari yıl oranının eklenmesi sureti ile bulunan 12 aylık oran tam olarak tutmamaktadır.Örneğin http://www.mahfiegilmez.com/2019/11/olumlu-baz-etkisinin-sonuna-geldik.html yazınızda 2019 yılı aralık enflasyonu için,Kasım ve Aralık aylarının 1 er puan gelmesi ihtimalinde yılsonu enflasyon oranının 12,35 olacağını belirtmişsiniz,fakat tarif ettiğiniz şekilde hesapladığımda 12,39 çıkmaktadır.Ve bu tüm tabloda bu şekilde ufak farklar ile çıkmaktadır. Hocam Eğer okuduysanız kafanızı ağrıttığım için özür dilerim.farkındayım :) ama gerçekten kafama çok takılmış vaziyette bu konu kısacada olsa izah ederseniz sevinirim. 12 aylık oran bulunurken bir önceki 12 aylık orandan cari aya karşılık gelen bir önceki aylık oran çıkarılıp cari aylık oran ekleniyorsa tablolarınızda neden farklı oranlar çıkmış sayın hocam? (Linklerdeki tablolarda tam olarak tutanlarda var tutmayanlarda,incelerseniz sevinirim)
O yazıda rakamlarda bazı hatalar var. Mesela aylık enflasyon oranı (2018/12. ay) 0,4 yazılmış. Oysa doğrusu - 0,4. Hesaplamalarda o nedenle hatalar var. Tablonun düzeltilmiş haki burada:
Silhttp://www.mahfiegilmez.com/2019/11/olumlu-baz-etkisinin-sonuna-geldik.html
Hocam artık ülke sorunlarının temelinin toplumsal olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.Ekonomik, hukuksal sorunlarımızın buna bağlı olduğunu düşünüyorum.Çözüm planlarımızı toplumsal dönüşüme göre uzun vadede kurgulamalıyız aksi takdirde yaptıgımız hukuksal, ekonomik vb bütün adımlar bir hilkat garibesi olarak kalıyor.Saygılar
YanıtlaSilKesinlikle
Sil"Eğitim Şart" başlığını kullanılabilir drgerli hocam.teşekkürler
YanıtlaSilOrada da ciddi sorunumuz var. Eğitim şart şart olmasına da nasıl bir eğitim şart olan? Bilim dışı eğitimle hiçbir yere varılamadığı çok açık.
SilSevgili Mahfi Eğilmez,
YanıtlaSilSizi Radikal gazetesinde yazdığınız yıllardan beri takip ediyorum. Kendime Yazılar başlığınızı çok beğenmiştim. Bunca zamandır ilk kez yazdıklarınıza gelen yorumlardan böylesine etkilendiğinizi gördüm; hayatınızda bu duyguyu hissettirecek bir dönem olabilir. Bununla birlikte şunu unutmamanızı dilerim, sizin yaydığınız ışığı almayı hakedenler ona kavuşacaktır. Sizin yine ve her zaman kendinize yazmaya devam etmeniz dileklerimle..
Aytek
Çok teşekkür ederim.
SilGerçeklerle yüzleşecek yüzü olmayanların kendi yarattığı girdapta, o küçük deliğe doğru döne döne yaptığı yolculuğun etrafına saçtığı, endişe ve korkunun, deliğe sığmayacak kadar büyük olmasının günü geldiğinde ayyuka çıkması..
YanıtlaSilGüzel özet.
SilAydınlatıyorsunuz hocam.
YanıtlaSilBilim ve verilere dayanan eleştiriler, katkılar hoş..
Hamamböceklerini boş verin
Fikret DOĞANLAR
Hocam, bağnazlık ve fanatiklikle ilgili yorumunuza sonuna kadar katılıyorum. Rasyonel bir insan gerçeği eğip bükmeden olduğu gibi kabul edendir. Eğer veriler olumlu geliyor ise sırf hükümeti sevmiyorum diye 'Hayır, olamaz, bu hükümet işleri düzeltmiş olamaz' vb. düşüncelere sahip olmamalıyım. Evet, bir kısım insan fanatiklikten dolayı verilere güvenmediğini söylüyor ama bazıları da çeşitli ülkelerde zaman zaman verilerle oynandığının farkında olduğu ve ülkemizdeki hükümet de verilerle oynayan bu hükümetlere benzediği için açıklamalara inanmıyor.
YanıtlaSilBilmiyorum siz ne kadar katılıyorsunuz ama birçok ekonomist kamu bankalarının dolar satarak kuru baskıladığını, TUİK denetmenlerinin fiyat denetimine gitmeden önce gidecekleri yerlere haber verip indirim yapılmasını istediğini vs. yazmaya başladı son zamanlarda.
Verilerin değiştirilmiş, baskılanmış olabileceğini düşünenler sizce tamamen haksızlar mı? Bana fanatikten çok hangi ülkede yaşadığını, popülist politikacıların yapmayacağı şey olmadığını bilen insanlar gibi geliyorlar.
Bu arada yazılarınız için çok teşekkür ederim, şimdiye kadar sayenizde çok şey öğrendim, saygılar.
Hocam yaziniz icin tesekkurler. adeta memleketin insanini da oldugu gibi tasfir etmissiniz. ben siyasi gorusu olmayan bir insanim. bir secimde yahut baska bir seyde hep once topluma ne faydasi var sonra bana ne faydasi var yaklasimini izlerim. cunku benim inandigim ve olmasi gereken bu. bireyselcilik degil toplumsalcilik. yaziyla ilgili olarak da sunu soylemek istiyorum bir ornekle;gecenlerde babamla termik santral muhabbetinden konusuyoruz cevreye ve ekonomiye olan zarariyla ilgili yaptigi kiyas hep sol donemin yaptiklari/yapmadiklariyla ilgiliydi. ayni sekilde cok samimi oldugum bir buyugumle yaptigim konusmada da tam tersini o soyledi. yani fanatizm boyutu oyle bir hale gelmis ki, kimse at gozluklerini cikarip gercekleri gormeye cesaret edemiyor. bu da ne yazik ki kendimizi tuketmemize yetiyor. son olarak bir soruyla bitirmek istiyorum hocam. Mevcut issizligin nedeni, universite mezunlarinin ve kadinlarin is hayatina atilmasiyla kaynaklanan dogal bir surec midir? yoksa mevcut ekonomi ve teknolojinin payi bunda daha mi fazladir? yeni istihdam yaratma disinda bu sorunlarin ustesinden nasil gelinir? zira is gucunun aslinda potansiyel de bir tuketici oldugunu dusunursek bu gidisattan ekonomi daha nasil etkilenecek?
YanıtlaSilsaygilarimla.
Yeni yeni farkettiğim nokta;
YanıtlaSil20 yıldan fazladır iktidar olamamanın verdiği öfke muhalefette fanatikleşmeye sebep oldu.
Sosyal medya okuduğu her yönetim eleştirisine sorgusuz sualsiz inanan insanlarla dolu
Kendilerini aydın sanıyorlar ancak yandaşlardan pek bir farkları kalmadı
Düşünmeden sorgulamadan kabul edilen inancı gerçeğin önüne koyan herkes aynıdır gözümde
Muhalifi de,yandaşı da...
hocam yazınız kaliteli olmuş bence. doğru mesela ben de 12 yaş ila 35 yaş arasında fanatik Galatasaraylı idim. Galatasaray kötü futbol oynuyor şeklinde spor yazarlarınca eleştirilince hemen kızardım. ya da hakem maç esnasında futbol kuralları gereğince düdük çaldığında eğer o düdük bizim takımımın aleyhine ise hemen hakeme sinkaf lı bağırırdım. ancak şükürler olsun ki 35 sonrası giderek bu fanatikliğimi yenmeye başladım. artık hakemi değil rakip takımları değil önce tuttuğum takımı eleştiriyorum. yönetiminden teknik direktörüne taraftarına kadar ve tabi kendimi de. ve fark ettim ki hocam asıl 35 sonrası ben de gerçek anlamda futbol kültürü oluşmaya başlamış. maçları analizim derinleşmiş ve daha çok oyun sistemini konuşur olmaya başlamışım. aslında hiçbir konuda fanatik olmamak gerekir. zira fanatizm zekamızı olumsuz etkiliyor kanaatindeyim. algılarımızı bozuyor frekanslarımızı zayıflatıyor. mesela hocam ekonomi konusunda bir noktaya kadar düşüncelerinize katılıyorum ancak iktisat modeli konusunda mesela sizin kadar liberal değilim. ancak makro parametreler konusunda ve bunların değerlendirilmesi konusunda sizinle hemfikirim. kısacası esasen fazla duygusal bir toplumuz ve bu özelliğimiz maalesef kolay yönlendirilebilir toplum olmamızı getiriyor. yazılı görsel medya toplumu çok kolay manipüle ediyor. günlük düşünen anlık yaşayan bir toplum yapısına sahibiz ne yazık ki. ve bence Türkiye'nin en büyük sorunu bahsedildiği gibi ekonomi, terör, siyaset, hukuk değil bizzat toplumun kendisidir diye düşünüyorum. mesela biz toplum olarak hep kişileri ön plana almayı tercih ediyoruz ve maalesef bu hemen her alanda bu şekildedir. en basitinden bir parçası olduğum Galatasaray camiasında da sadece fatih terimin şahsı ön plandadır. ona yönelik imparator yakıştırmasını tasvip etmiyorum. taraftarlar başarısızlığı yönetime başarıyı terime mal ediyor sürekli ve bundan rahatsızım. oysa terimi fazlasıyla eleştirmeliyiz yönetimi de futbolcuları da bizzat tarafta da kendisini eleştirebilmelidir. sadece sonuç odaklı yaklaşımlar büyük hatadır. sosyal medyada terimin misyonunun çoktan bitmiş olduğunu ve daha 2 yıl öncesinde gelmemesi gerektiğini söylemiştim hakaretler gırla olmuştu ve hala da eleştirdiğim zaman hakaretler yemeye devam ediyorum maalesef. ülkede seviye gerçekten her alanda yerlerde sürünüyor bunu nereden anlıyorum; cevap yerine küfür yazılmasından anlıyorum. düşünmeyen düşünemeyen bir toplum yapısı oluştu ne yazı ki hocam!. saygılar.
YanıtlaSilhocam, ekonomide dipten dönüş sinyali bence de var. ama asıl üzerinde durulması gereken konu bunun nasıl sağlandığıdır. merkez bankası yoğun swap işlemleriyle onlarca milyar dolarlık kur riski altına giriyor kamu bankalarına döviz sattırılıyor kur riski aldırtılıyor faizler yapay görünen enflasyon rakamlarıyla ve sürekli bastırılan kurlarla yapay biçimde özellikle kamu olanaklarının fazlaca israf edilmesine paralel olarak düşürülüyor yani piyasa mekanizmasının kendi işleyişinde gerçekleşmeyen bir dipten dönüş sinyali ortaya çıkarılmış durumdadır. yani reel taraftaki yoğun sorunlar bankacılık sistemine de yayılarak hastalığın yarattığı sancılar başka uzuvlara yayılıp bütün iktisadi sisteme enjekte ediliyor artık. işte asıl tehlikede budur. benim kanaatim 2020 yılı içinde ikinci ve daha büyük ki global olması büyük olasılıktır ilki bizden kaynaklanmıştı; ikincisi hem bizim daha da büyük hatalarımızın sonuçlarını çok daha sert biçimde yansıtacak hem de dış konjonktürde tamamen aleyhimize dönecek diye tahmin ediyorum. bakalım zaman neler getirip götürecek hocam. saygılar.
YanıtlaSilHocam Merhaba,
YanıtlaSilYazılarınızı çok beğeniyoruz, kaleminize sağlık. Veri ve bilim maalesef bizde oturmamış kavramlar. İşin başındaki insanların konuşmalarını dinleyince veri ve bilimsellikten ne kadar uzak yönetildiğimizi anlamak zor değil. Ona rağmen ekonomideki toparlanma belirtilerini ben ancak dış etkenlerin ve genel konjonktürün gelişmekte olan ülkeler lehine dönüşü ve baz etkisi gibi konulara bağlayabiliyorum. Yoksa dümendekilerin gemiyi doğru yola sokmak için yapısal veya kalıcı bir hamlelerini çok göremiyoruz. Yazılarınızın daha çok kişiye ulaşması adına twitter vb. platformlarda orjinal makalenize (sitenize) link vererek paylaşabilir miyiz?
İyi günler,
YanıtlaSilMahfi bey, tv programı, kitap ve internet blogu olmak üzere yayınlarınız ile Türkiye Cumhuriyeti'nde ekonomi okur-yazarlığının oluşmasına büyük ve anlamlı bir katkı yaptığınızı düşünüyorum. Objektif ve bilimsel yöntemler temelindeki değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
Üretim fonksiyonunda, fiziksel sermaye ve kapital bulunmaktadır. Devlet yönetimini yapacak kişi ve grupların, demokratik esaslara göre iş başına gelmeleri ile ekonomik büyüme arasında zorunlu bir ilişki, bu sebeple bulunmamaktadır.
Serbest piyasa koşullarının oluşturulması, tam ve uygun işleyen finans sektörü, finans sektörü ile reel sektör arasında verimli ve etkin bir ilişki, ekonomik verilerin olumlu olması için yeterlidir.
Vurgu yapmak istediğim nokta şudur: " Türkiye Cumhuriyetin'de hak, hukuk, adalet, liyakata göre iş başına gelmek, yerel ve merkezi yönetimin şeffaflığı, yöneticilerin hesap verebilirliği, kişi ve grupların devleti yönetirken seçimle iş başına gelmesi ve seçimle işten ayrılması, seçimlerin tarafsız ve şeffaf yapılması, toplumun kaynaklarının verimli ve etkin kullanılması ve kaynakların kişi ve gruplara tahsis edilmemesi benzeri önemli durumları istemek, makroekonomik göstergelerin olumlu gerçekleşmesinin değil vatandaşların ve toplumun onur ve gururunun gereğidir.
İyi çalışmalar.
Sn. Hocam, aydınlatıcı yazılarınız için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilHer ne kadar bir toparlanma gözükse de, FED'in faiz indirimleri ve trump'in korumacı politikaları sebebiyle ABD'de enflasyon yukarıya doğru ivmelenmeye başladı. 2020'de global büyümenin de yavaslayacagina kesin gözüyle bakılıyor. ABD enflasyonu %3 seviyelerine çıktığında ne olacağı da malum ki Fed üyeleri de bu gidişin GOÜ'leri çok zor bir duruma sokacağını söylüyorlar. Ahbap çavuş ekonomisinin bir üst seviyesi nacizane şıracı-bozacı ekonomileri ne hale gelecek hep birlikte yaşayacağız sanırım. Enseyi çok karartim ben. Dibi görmeden cikamayacagiz sanırım ve bu dip en derini olacak. Saygılarımla
ELİNİZE SAGLIK.
YanıtlaSilYazılarınız bana
size yorumlarıyla katılan arkadaşlarla birlikte
güzel bir ''çok''lugun içinde oldugumu hissettiriyor.
yazınızda yaptıgınız gibi arada bir ''karşılaştırmalı rakamlar''olmadan bir ''iç dökümü''yapacak kadar
samimisiniz.
böylesi durumlarda başlık koymasanızda B.Y.B.B 1 diye kodlasanızda olur.
yorumlarıyla size katılan o güzel ''çok'luk gündemi takip edip
''kendime yazılar'a gözatmadan duramıyor.
tekrar teşekkürler
Resmi verilerin yanlis oldugunu bildigimiz halde baska veri yok diye bunlari digru kabul etmek kafayi kuma gommek degilmidir. Piyasada birsuru anketler yapiliyor, sokaklarda her konuda halkla roportajlar yapiliyor, herkes en azindan bir evin ailenin ekonomisini yonetiyor ve ulke ekonomisinin gidisatini cebinden bile olcuyor. Ayrica son 5 yildir resmi rakamlarin yil sonlarinda gerceklesen rakamlarla mukayesi yapildiginda sapma paylari ortaya cikiyor ve resmi rakamlara bu miktarlar ilavalesiyle de tam olmasada gercekler daha yakin ortaya konulabilir. Hititler donemindeki kafatasindan incelemeyle nekadar cok bulgu bilgi olusuyor sizden ogrendim. Goz onundeki ekonominin gerceklerine mi ulasamiyoruz. Yapmayin Allah askina
YanıtlaSilResmi veri yanlis ise, bunu duzeltmek ekonomistlerin isi degil.
SilBenim bildigim tum ekonomistler resmi verilere elestirilerini getirdiler.
Ulkedeki en guvenilir veri veynagi resmi veriler, daha guvenilir bir veri kaynagi olursa insanlar onu kullanir.
Resmi verilerin yalan olduğunu siz de, biz de, Mahfi hoca da, bütün dünya ile birlikte biliyoruz. Bu durumda yapılan iş şuna benzer:
SilDiyelim ki bir ülkede meteoroloji genel müdürlüğü sürekli yanlış veri yayınlıyor, herkes bunu biliyor ama bir şey yapamıyor. O zaman meteoroloji'nin "hava güneşli, sıcaklık 22 derece" dediği bir günde dışarıda gök gürültülü sağanak yağış ve fırtına varken "bugün hava çok güzel, millet çocuklarını almış, ceketleri atmış parklarda dolaşıyor" diye bir yazı yazarsınız. Meteoroloji yanlış veri yayınlıyor" demekten çok daha etkili olur.
Ense karardı hocam...
YanıtlaSilYer : İstanbul
YanıtlaSilZaman : 440 sene önce
Mekan : Tophane
1571 yılında Osmanlı Sarayı'da, Sokullu Mehmet Paşa himayesinde yükselen Takiyüddin Sultan III. Murad'a, astronom Uluğ Bey'in Semerkant'da hazırlattığì "Zic-i İlhani" adlı astronomi gözlem ve hesaplarının eskidiğini belirten raporu sunar.
Akabinde, Tophane'de İstanbul Rasathanesi kurulur. Rasathane 1575-1576 yılları arasında gözleme başlamıştır. Kaynaklara göre rasathane kurulması için divanın tahsis ettiği masraf on bin altındır. O dönemde İstanbul için büyük bir miktardır ancak Merâga ve Semerkand gözlemevlerinin masrafları göz önüne alındığında çok düşüktür.
Gözlemevi, kuruluşundan kısa bir süre sonra Ocak 1580'de yıktırılmıştır. Takiyüddin ve personelinin meleklerin bacaklarını gözlediği yolundaki söylentilerin şüpheleri arttırdığı söylenir.
Bir tarikatın yıkım kararının alınmasında etkili olduğunu bilinmektedir. Ortaylı'ya göre İstanbul'daki bir depremden sonra halk ayaklanmış ve depremin rasathane yüzünden olduğunu söylemişlerdir. Halkın rasathaneyi hedef haline getirmesinin en büyük sebebi, tarikat yönetimindeki şeyhlerin halkı rasathane aleyhine galeyana getirmesidir.
Bana göre, Ortaylı'nın görüşüne ek olarak, liyakat esaslı yönetim isteyen Sokullu Mehmet Paşa'nın öldürülmesinden kısa süre sonra yıkılması sebebi ile, Takiyüddin'in güçlü saray desteğini kaybetmesidir. Zira, Sokullu döneminde de yobaz takımı rasathane aleyhine halkı kışkırtmış, ancak rasathane iki - üç yıl bunlara rağmen hizmet vermeye devam etmiştir.
Rasathane 1580 yılında, Şeyhülislam Kadızade'nin onaylayan fetvası ve Sultan III. Murad'ın emriyle denizden topa tutularak yıkılmıştır. Takiyüddin Efendi ise, kahrından ölmüştür.
----
Türk Ekonomisinin genel davranışını özellikle toplum ve devletin ekonomi yönetimi algısı ve ilişkisini anlamak için, Halil İnalcık'ın şu yazılarını okumak faydalı olur.
YanıtlaSilEkonomi bilgisinin verdiği perspektif ile Türkiye'nin etini budunu ölçme imkanı sunacaktır.
Capital Formation in the Ottoman Empire (1969),
The Ottoman Empire: Conquest, Organization and Economy (1978)
Studies in Ottoman Social and Economic History (1985)
The Middle East and the Balkans under the Ottoman Empire: Essays on Economy and Society (1993)
An Economic and Social History of the Ottoman Empire, 1300–1914
Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi Cilt 1 /1300-1600, Eren Yayıncılık, Prof. Dr. Donald Quataert ile 2001
Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi Cilt 2 / 1600–1914, Eren Yayıncılık 2004
Osmanlı İmparatorluğu – Toplum ve Ekonomi, Eren Yayıncılık
Bunları okumak, bugün güncel olan veri doğruydu, eğriydi, eksikti, fazlaydı gibi tartışmaların niçin olduğunu, güvenilir verilerin niçin elimizde sadece devlete ait resmi veriler ile sınırlı kaldığını vesair pek çok soruyu aydınlatır.
Mahfi hocamıza, bu yönde, yukarda sorulan soruların çoğu beyhudedir.
---
Ek not:
Önceki yorumumda Ortaylı, bu yorumda İnalcık, tesadüfen yazmışım, iki büyük Türk tarih uzmanı.
İkisi de Türkiye'de doğmadı.
Biri diğerinin öğrencisi oldu, Türkiye dışındaki bir üniversite öğrencisi oldu.
İkisi de siyasi ortam baskısı sebebi ile Türkiye dışında en önemli çalışmalarını yaptılar.
İkisinin de çalışmalarından alınan tarihi bilgileri kitleleri etkilmek için meydanlarda kullanan siyasiler, ikisinin de Türkiye'den gitmesine sebep olan akademiye baskıyı yaptılar(eşek hoşaftan ne anlar misali).
Hak, hukuk, liyakat zemininden ayrılan yöneticiler sadece iktisat akademisini değil, sözde beslendiklerini söyledikleri tarihin, tarih akademisyenlerinin de ülkeden çıkacak kadar baskı görmesinin sebepleridir (öldürülen akademisyenleri hiç saymıyorum bile).
Adam, sarayında Nobel ödüllü bir kimya akademisyenini (Aziz Sancar) yedirip içirebiliyor, -o makamın davetine icabet etmemek olmaz-. Ancak, o akademisyeni ülkesindeki bir üniversitede ders vermeye ikna edemiyor. Bazı şeyler parayla, makam ile elde edilemiyor.
İşte paranın satın alabildikleri (o da parası kadarıyla) var, alamadıkları için hak, hukuk, liyakat, özgür düşünce ...
Susuzluktan ölmek üzere olan birinin vücut kitle indeksine bakılırsa muhtemelen öncesinden daha fit olduğu sonucu çıkar.
YanıtlaSilİnsanlar, kurumlar yerine gerçeklerin peşine düştüğümüz zaman gelişiriz, diye düşünüyorum. Bu her alan için böyle olmalı bence de. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir." Harika bir yazı Mahfi Bey. Teşekkürler.
YanıtlaSilMahfi Hocam,
YanıtlaSil-E. İmamoğlu ile görüştünüz mü?
-İstanbul için yapısal reform konusunda herhangi bir görüş bildirdiniz mı?
-her türlü akıl ve bilimsel katkıyı memnuniyet ile kabul eden bir başkan varken siz bu konuda bir girişimde bulunmadiysaniz bu konuda girisiminiz olacak mı?
https://m.youtube.com/watch?v=oWXiOkUL88M
YanıtlaSilİki önemli tavsiye
Mert
Fanatizm ve Ekotizm..muro..
YanıtlaSilHocam yazı için teşekkürler. Bence bu gibi fanatik tutumların değişmesi için, bilime dayalı eğitimin çok üstün bir düzeyde verilmesi gerekir. Ama bu da ne kadar zaman alır Allah bilir :(
YanıtlaSilSıradan topraklarda yaşamıyoruz,sıradan topraklarda yaşamıyorsunuz.
YanıtlaSilİlk önce bunu kavramamız gerektiğini düşünüyorum.
Burası medeniyetler beşiği bir coğrafyadır.
Bir kapıdır.
Sırların saklı olduğu bir SIFIR noktasıdır.
Anadolu tarih boyunca hiç bitmeyen savaşların,kaosların ve anlam veremediğimiz oluşumların(darbeler,ergenekonlar,balyozlar,fetolar,vs...) çıktığı bir yer oldu.
Peki ama NEDEN diye hiç düşündük mü?/düşündünüz mü?!!!
Tarih dediğimiz şey aslında bir savaşlar tarihidir.
Kanın tarihidir.
Dünya tarihi kanla yazılmıştır.
Halâ da kanla yazılmaktadır.
Kanla yazılmış bu tarihe eğer dünya dışından bakacak olsanız ne görürsünüz?
Yüzlerce devlet,yüzlerce bayrak görürsünüz.
Peki,
Eğer dünya dışı bir uygarlık dünyaya bakmış olsa ve onunla özdeşleşen bir sembol arasaydı,sizce hangi sembolü seçerdi?
🇹🇷
Şu gerçeği hiç unutmamamız gerektiğini düşünüyorum:
Bu ülkeyi veya coğrafyayı kutsamak için değil,sadece tarihsel bir analizin ana fikri olarak paylaşmak isterim.
Üzerinde yaşadığımız topraklar,dünyanın geleceğini belirleyecek bir öneme sahiptir.
Bu dünde böyleydi,bugün de böyle,yarın da böyle olacaktır.
Yaşadığımız “gerçekliğe” bir de bu pencereden bakmamız gerektiğini düşünüyorum.
Saygılarımla
Hocam tam tam tam olarak düşüncelerim duygularım bu şekilde. Yazan kaleminize düşünen zihninize sağlık.
YanıtlaSilEğer dünya dışı bir uygarlık dünyaya bakmış olsa ve onunla özdeşleşen bir sembol arasaydı,sizce hangi sembolü seçerdi?
YanıtlaSil🇹🇷
Yok artık daha neler. Gülüm seni nasıl eğitelim nereden başlayalım....???
Başlamanız için size güzel bir ilham verebilir diye düşünüyorum.
Sil“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır.”
Hocam uzun zamandır ilk kez yazılarınızı gününde okuyamadım. Malum efsane cuma, kara cuma vb nedeniyle gecemiz gündüzümüze karıştı, kargo firmaları kapısına kadar siparişle doldu. Benim size danışmak istediğim konu da bununla ilgili. Ben ekonominin iyi gitmediğine inananlardanım. Ama son 1 haftalık çalışmamız tersini göstermekte. Bu alışveriş çılgınlığı sizce neden kaynaklanıyor?benim görüşüm, gerçek bir indirim yapılmadı, reklamlar ve algı oluşturma gücü ile insanların baskılanmış dürtüleri harekete geçirildi. Bu konuda başta Sizin ve diğer yorumcuların görüşlerini merak ediyorum. Saygılar...
YanıtlaSilHocam emeğinize sağlık.
YanıtlaSilEkonomi iyiye gidiyor diyordunuz yanlis anlamadıysam. Böyle ise bu çok güzel ve umut verici.
Ancak önceki yazılarınızın çoğunda ekonominin düzelmesi için yapısal reformların yapılması gerektiğini önemle vurguladınız. Yapısal reformlar yapıldı mı.Bu konudaki gözlemleriniz nedir. Saygılarımla kolaylıklar dilerim
Merhaba hocam. Bir sorum olacakti. Halka açık şirketlerde neden fiyatlar doğru belirlenmez ve halka açık şirketlerin batacaği düşünülür bu konu uzerinde yazmis oldugunuz yaziniz var midir ya da bana bu konuyu arastirmam icin onerebileceginiz kaynak? Çok teşekkür ediyorum şimdiden :)
YanıtlaSilHocam Merhaba;
YanıtlaSil" Ekim 2001 tarihinde Radikal Gazetesinde yazdığım “Gerçeği Değiştirmek” başlıklı yazımı..."
Bu yazıyı bulma ihtimalimiz var mı acaba?