Doğru Ekonomi Politikasının Aşamaları (Şematik Gösterim)

 

Sonuç ve Değerlendirme 

Doğru bir ekonomi politikası uygulaması için başlanması gereken nokta faiz değildir. Faiz sonuçtur. Çözüme sonuçtan başlanmaz. Çözüm için ilk nedene gitmek gerekir. Burada ilk neden risk artışıdır. Mesela on Büyükelçinin yaptığı ortak açıklama bir risk artışı yaratmıştır. İşin aslına bakarsak risk artışı o aşamada değil AİHM kararının uygulanmamasıyla ortaya çıkmıştır. Bu sorunu faizi artırarak çözmek mümkün değildir, olsa olsa bir süre ertelenebilir. Bu sorunun çözümü hukukun üstünlüğünü kabul edip yargı kararlarını uygulamaktır. Türkiye’de en çok bulunan şey risktir ve bunlara her gün yenileri eklenmektedir. Risklerde ortaya çıkan her yükseliş önce döviz kurlarını sonra da CDS primini yukarı taşımakta ve Türkiye’nin dış kaynak sağlamasını zorlaştırmakta ve pahalandırmaktadır.

Doğru bir ekonomi politikası uygulayabilmek için riskler listesi yaparak ve tek tek o riskleri çözmeye çalışarak işe başlanması gerekir. Ancak bu şekilde başlayıp zaman içinde faiz indirimine kadar gelinirse sorun çıkmaz. Faiz indirimiyle başlanması risklerin çözümü değil tam tersine risklere ekleme yapılması demektir.


Riskler nelerdir ve nasıl azaltılabilir sorusunu yanıtlamak için önce Türkiye için bir risk listesi hazırlamak sonra bu listedeki risklerden ortadan kaldırılabilecek olanları kaldırmaya başlamak gerekir. Türkiye’nin risklerini gösteren bir örnek liste için bu linkte yer alan yazıma bakılabilir:

https://www.mahfiegilmez.com/2021/06/turkiyenin-sorunlar-envanteri.html


Yorumlar

  1. Hocam işin enteresan tarafı, bütün bunları ilkokul çağındaki çocuklar bile biliyor, ancak merkezi yönetim inatla tersini yapıyor. Sizin, merkezi yönetimin bu tavrı hususunda bir fikriniz var mı; amaçları ne:

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiçbir fikrim yok. Bir amaçları var mı onu da bilmiyorum.

      Sil
    2. Dünyanın diğer ucundaki Venezuela ülkesinde, bir otobüs şöförü, aynı bu kötü politikaları, ülkeyi daha da refaha erdireceği bahanesiyle inatla uyguladı. Celladına aşık olan halk, ekonomi çöktükçe otobüs şöförünü bağrına bastı. Ne zaman ki yiyecek ekmekleri kalmadı, halk birbirini sokaklarda öldürmeye başladı. Sizce amaç başka ne olabilir, buyrun siz söyleyin?

      Sil
    3. Yani hocamız demek istiyor ki:
      Bir arabayi güçlü ve hızlı yapan etken kaportasının görüntüsü değil motorudur.

      Motora bakın!

      Sil
    4. Hocam, bir amaçları var mı onu da bilmiyorum diyorsunuz, sitenizde kripto imza ile yazanlar ısrar ile kaç yıldır her yazınızın altında bilinçli yapılıyor, hükümet bile kukla diye yazıyorlar. Tamam, komplo teorisyenliği ama gidişat da her geçen yıl onları doğruluyor gibi.

      Sil
    5. Mahfi Bey, Türkiye’nin Sorunlar Envanteri yazınızı tekraren okudum. Saydıklarınız ve daha birçoğu yıllardır ağırlıkları değişkenlik göstererek büyümeye devam ediyor.

      Bu sorunları çözmek üzere sayısız uzman görüşü ve çalışmalarıyla raporlar hazırlanıyor; çözüm adına yapısal reformlar yapılıyor ama sonuç değişmiyor. Tam da Azgelişmiş Ülkeler tanımına uygun şekilde "çözemediğimiz sorunlarla boğuşarak kaynaklarımızı israf ediyoruz".

      Yapılacaklar temelli çözümlere rağmen sorunlar ağırlaşarak var olmaya devam ediyorsa buradan, sürekli doğru bilinen yanlışları yapıyoruz sonucu çıkıyor!. O halde Neleri YAPMAMALIYIZ? sorusu üzerine kafa yormak gerekiyor.

      'Neler' bağlamında, bireysel davranışlarımızın sorun üreten yönlerini masaya yatırmak başta geliyor. Sorumsuz açgözlülükle, çıkarlarını her ne pahasına olursa olsun gerçekleştirme güdülü sömürgen bencilliklerimizle yüzleşmekten daha fazla kaçınamayız...

      Sil
  2. hocam resim gözükmüyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizin telefonda mı sorun var acaba?

      Sil
    2. olabilir yinede teşekkürler hocam.

      Sil
  3. Hocam kaleminize sağlık, hiç ekonomi eğtimi almadığım halde ülkemin ekonomik durumunu yazılarınız ve verdiğiniz bilgiler sayesinde yakından takip etme imkanı buldum, saygılarımı sunuyorum

    YanıtlaSil
  4. Sayın hocam döviz kuru ile ilgili ufak bir sorum olacak, müsaadenizle.

    Diyelim ki Türkiye'de iktidar değişti veya mevcut iktidarın ekonomi politikası radikal bir biçimde değişti; ekonomide çok doğru politikalar uygulanmaya başladı. Bunun yanında hukuk, adalet, özgürlükler ve güven konusunda da Türkiye yol almaya başladı.

    Dolar/TL kurunun eskisi gibi 1,5-2,0 bandına dönmesi ne kadar hızlı olabilir? Bunun için kabaca bir tahmininiz var mıdır? Yani Türkiye her şeyi doğru yapsa bile güçlü bir TL için kaç yıl gerekir? 5 midir, 10 mudur, daha mı fazladır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye herşeyi dört dörtlük yapsa bile, kurun 1,5-2 bandına inmesi için dış konjektörün de lehimize olması gerekir. ABD, AB, JAPONYA gibi ülkelerin parasal genişleme politikası uyguluyor olması gerekir. Yani para basmaları, faizi düşürmeleri, varlık alımı yapmaları, para arzını artırmaları gerekir ki Türkiye gibi ülkelere döviz akışı olsun, TL değerlensin. Bu hükümet ballıydı. Böyle bir döneme denk geldi. Bu sayede dolar 1,15TL'ye kadar düşmüştü. Hükümetimiz "biz yaptık" dedi. Hükümetimize şimdi sorulacak soru şu: Madem siz yapmıştınız, aynı şeyi şimdi neden yapmıyorsunuz?

      Üstelik pandemi nedeniyle ABD'de, AB'nde vb parasal genişleme rekor düzeylere çıktığı halde neden kuru, faizi, enflasyonu düşüremiyorsunuz? demek lazım. Yani dışarda parasal genişlemeci politikalar olsa bile içerde doğru ekonomi politikaları yapmıyorsanız, riskleri azaltmıyor ya da yok etmiyorsanız TL'nin değer kazanmasını, faizin, enflasyonun düşmesini sağlayamazsınız...

      Sil
    2. Amaç kuru oralara indirmek olmamalı. Kur 1,5'a inerse ihracatçı batar. Amaç enflasyonu düşürüp kurun makul bir düzeyde denge bulması olmalı.

      Sil
    3. Ihracatci niye batsin Mahfi bey? Kore'de asgari ucretin saati 8 USD $. Ihracatta rekor kiriyorlar. Kendi yazdiginiz "Ekonomide Analiz" kitabini okumanizi tavsiye ederim.

      Sil
    4. Hocam Türk lirasının bizim gibi gelişmekte olan ekonomiler için haddinden fazla değerli olması cari açığı artırıyor. Bu daha sonra silsile halinde kur baskısı yemeye sebep veriyor. 1.5/2 TL gibi dolar beklentisi olan bir insanın ekonomi bilgisini gözden geçirmesi lazım :)

      Sil
    5. Elimizde doların 2 lira olması gibi bir seçenek yok. Elimizdeki seçenekler ülke düzgün yönetilirse 40 satır veya 40 katır, yönetilmezse 40 satır ve 40 katır.

      Sil
    6. Kore'nin ürettiklerine ve dünyaya sattıklarına bir bakın isterseniz sonra Türkiye ile kıyaslayın.

      Sil
    7. Selam, Kore, Almanya daha yüksek ücretler ile ihracatlarını artırıyorlar.

      1. si Kore''de yazdığınız 8 dolar çok az çalışan kesimin aldığı maaş seviyesi, çoğunlukla hizmet sektöründe geçici çalışanlar asgari ücret seviyesini alıyorlar, öğrenciler, emekli olup yarı zamanlı çalışmak isteyenler, ufak tefek işlere yardımcı olanlar gibi. İhracat yapan sektörlerin düşük seviye ücretli çalışanları saatlik ortalama 20 dolar seviyesinde maaş alıyorlar, . Almanya da da ortalama ihracat sektörlerindeki saatlik ücret 25 Euro dan başlıyor.

      2. İhraç ettikleri ürünlerin, satın alan ekonomilere sunduğu bir katma değer var. Samsung cep telefonu, fabrikalarda kullanılan alman yapımı robotlar, evi temizleyen makinalar, asansör sistemleri, elektrikli cihazlar vb. Ürünlerin verdiği katmadeğer bu ücretleri kaldırıyor. Türkiye de tekstil ve turizm revaçta. İki hafta önce gördüm, bir marka 450 Milyon dolar kredi almış, uzakdoğu asyadaki fabrikasını batıdaki ülkesine taşımak için. Batıdaki insanların artık tekstil malzemelerindeki pamuk ve malzemeden yeni kumaş ve tekstil ürünleri üretiyorlar. Mevcutta hurdalar batı ülkelerinden toplanıp ucuz işçili uzakdoğu fabrikasına ordan yine batı ülkelerine geliyor, şimdi tam otomasyon ve az işçilik ile yıllık 80Milyon dolar tasarruf imkanı bulmuşlar, dönüşüm için 450 M krediyi almış. Türk tekstili bu tip firmalar ile rekabette. Geldiği ülkedeki işçilik Türkiyenin de altındayken vazgeçmişler.

      3. Dövizin 1.5TL olduğundan sonra yaratılan TL yi piyasayadan çekerseniz fiyatı teoride kağıt üzerinde indirirsiniz. O kadar TL yi çekmek için ne vereceksiniz piyasaya? Faiz mi ? Döviz mi? TL yi piyasadan kovmak, değerli yapmak için iyi para haline getirmeniz veya daha kötü bir kardeşini çıkarmanız lazım.

      Bekliyoruz bakalım 200TL üzerini hükümet çıkaramadı. Doğru bir söylem ile yeni bir resmi Atatürk fotoğraflı kağıdı hükümetiniz ısrarla basmak istemiyor. 1. Başkan acaba 2. başkana mı bırakcak yeni para basımını? Yoksa, siyasi konjonktürü biraz daha kendi rejimine tam anlamı ile getirmek mi istiyor? Sanırım sonuncu. Sanırım başkanlık ülkeye geleli 4 yıl oldu, eski bürokratların emekli olması, görevden gitmesi, yenilerinin gelmesi, orta kademedeki eskilerin pasifize edilmesi vs derken rejimin geri döndürülemez hale gelmesi için 5 yıl yeterli gibi.

      Bu para meselesini de yazayım, çünkü kimse yazmıyor gibi. Yine burdan da boşa gitse bile uyaralım. Niye basılmıyormuş yeni para öğrenebilen var mı? Ben yazdım işte.

      4. TR da iktidar radikal bir şekilde değişmez, değişmeyecek. 2. Başkanlığa kamuoyunda aday 4-5 kişinin ismi geçiyor. Hiç biri de bırakın radikal değişimi, mevcut gidişattan ufak bir kayma bile yapacak kapasitede değiller. Demirel'in dediği gibi sandığa kim girerse o çıkar. Benim ikinci başkan olacağını düşündüğüm adayım ise, ısınıyor, kamuoyunda aday değil. Tüm sağın desteğini alacak. Kendini hazırlıor, genç. Uygulamaları ile birinci başkana rahmet okutacak. Birileri TV ekranlarında birinci başkanı eleştirip, ikinci başkanlığa adaylıklarını açıklarken benim aday gördüğüm kişi, milli ve askeri istihbarattan kadrolarını hazırlıyor, iç işlerinde üst kadroları düzenliyor, milliyetçi partinin kadrolarına etki ediyor, dini cemaatleri organize ediyor, siyasi bekaası için çantacı iş adamlarını tertipliyor; birinci başkanına da yaptıklarını düzenli olarak raporluyor.

      Bunları görmek için TR da yaşamaya gerek yok. Uzaktan haber, gazete okumadan, TV izlemeden, ay da yarım veya bir saatlik mesai ile anlamak mümkün. Mevlana'ya atfedilirdi sanırım, bir tane gören göz bin tane görmeyenden üstündür. Doğru yere bakmak lazım, görmek lazım.

      9a@CMm5XSY5jYSxD

      Sil
  5. Türk halkı, risk olduğunu çocukların bile bildiği bir takım şeylerin neden sürekli yapıldığını merak ediyor. Bunun nedeni, riskler kadar tercihlerin de önemli olması ve risklerin toplumun aleyhine, çok azınlık bir kesimin ise ölçüsüz derecede lehine sonuçlar doğuracak şekilde ayarlanmasıdır. Örneğin eğer siz faizleri enflasyonun altında tutmayı tercih ederseniz bu durum ülke ekonomisi için risk yaratır ve toplumun çok büyük bir kesiminin aleyhinedir zira toplumun geniş kesimlerinden topladığınız parayı çok ucuz şekilde küçük bir kesime aktarıyorsunuz demektir. Elbette toplumun aleyhine olan bu tercih, düşük faizlerle kredi alabilen küçük bir kesimin son derece lehinedir, ortaya çıkan riskin sonuçlarını toplumun genelinin yüklenecek olması ise bu küçük ve ayrıcalıklı kesimin umurunda bile olmaz. Eğer iktidar tercihlerini sürekli olarak o küçük kesimin lehine, toplumun aleyhine kullanıyorsa sizlere risk gibi görünen durumlar o küçük kesim için sonsuz avantajlara dönüşür, yükünü de siz taşımaya devam edersiniz.

    Konu faiz olduğu için sadece faizle ilgili bir örnek verdim ama sonuçları bizzat iktidarın ve onu destekleyen dar bir kesimin lehine yüzlerce riski ve sonuçlarını yıllardır toplum olarak hem yaşıyoruz, hem de taşıyoruz. Bu nedenle sürekli toplum aleyhine, kendi lehine sonuçlar veren riskler alan bir iktidara sahipsek ve bu risklerden kurtulmak istiyorsak bunun tek yolunun toplum olarak tercihimizi değiştirmek olduğunu artık anlamalıyız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Libya ve Irak gibi değil mi? Liderler iktidarını pekiştirmek için küçük bir azınlık kesime ülkeyi peşkeş çekmişler.

      Üniversitede sınıf ve yurttan oda arkadaşım, Bağdat'lıydı. Ailesi de Bağdatın eski tüccar ve siyaset kesiminden. Saddam yükseliş döneminde bu tip ailelere tıpkı AKP lilerin yaptığı gibi önemli görevler ve ticari imtiyazlar vermiş. Halk sürünürken, arkadaşımın babası Avrupada çıkan en lüks arabalara binebilirmiş. Arkadaşımın anlattığına göre, o çocukken babası bu durum böyle sonsuza kadar gitmez deyip, ne olur ne olmaz diye arkadaşım ile annesini uçakla gelip gitmesi kolay diye Ankara'ya yerleştirmiş, ilkokula yazdırmış. Annesini ve kendini Ankarada bulundurup, Türk vatandaşlığına geçmelerini sağlamış. Savaş başlamadan da Türk vatandaşı eşinin yanına gelivermiş.

      Demem o ki, o küçük azınlık ve aileleri, Singapur dan, Kanada ya, İngiltere ye yayıldılar. Dış işlerinde çalışan bir ilkokul, ortaokul ve lise arkadaşım var. Sırdaş gibiyiz. Onun anlatımı, Avrupada görev yapıyor, görevli pasaportu var, o ülkede sadece Türk büyükelçiliğinde çalışabiliyor. Diyor ki, o sizin yazdığınız küçük azınlığın çocukları torpil ile noter vb konsolosluk görevleri alıyorlar. Bizim gibi pasaportları da yok, direk avrupalı ülkenin çalışma iznini alıyorlar, yani 3-5 sene çalışıp Avrupa vatandaşı oluyorlar. Yerlerine başka azınlık geliyor, bir de ülkesine göre yüksek maaş alıyorlar.

      Iraklılar nasıl tercihlerini değiştiremediyse, Türkler de tercihlerini değiştirmediler.

      Son not: Arkadaşımın çalıştığı ülkedeki güya nerdeyse tüm türkler seçimde oy kullanmış, hepsi de evet oyu vermişler. arkadaşım diyor ki, yüzde 5 i bile oy kullanmaya gittiyse ayakkabımı kemire kemire yerim.

      Sil
  6. Resul ÖZTAŞ31 Ekim 2021 16:41

    Hocam. Bu dediklerinizi yapmak için önce eğitim gerekir. Babasını eğiteceksin ki, o baba da sizin dediklerinizi anlayacak evlatlar yetişdirsin. Nereden baksan bu iş için 50-60 yıl ister. Şu anda muhassır medeniyetlerden 300 yıl geride olduğumuz için, onlar hiç ilerleme kaydetmezlerse inşallah 400 sene sonra bu dediklerinizi anlayacak, uygulayacak bir toplum olacağız. Ona uygun yöneticiler seçeceğiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam :)

      Orduda görev yaparken elimizden geçen gençlerden hep anlardık geleceği, anne babalarının seviyesini. hep isterdik ki keşke kadınlar da erkekler gibi zorunlu askerlik yapsa, bari ordu ocağında onlara okuma yazmayı öğretsek, batı anadolu kadını ile doğu anadolu kadını aynı birlikte birbirini tanısa.

      Neşet Ertaş ustanın dediği gibi, kadın insandır, biz insanoğlu. O babaları büyüten kadınları, doğuda okumamış, gün yüzü görmeden evlendirilmiş, itilmiş anaların yetiştirdiği babaları düzeltmek için temeline en dibine inmek gerek, kadını çekip çukurdan çıkarmak gerek.

      400 sene sonra Anadolu'da Türkçe konuşan kalır mı bilemem.

      Eğri oturup, doğru konuşmak lazım, 100 sene önce de ucundan kurtardık derim. Yunan Afyon hattı tümenlerini doğru konumlandırmakta geç kaldı. Hatta geç kalmazdı da, İzmirdeki Yunan komutanlık Afyon hattından gelen bilgileri çift kontrol yapmak için 3 gün harcadı. Arada kilit Türk istihbaratçıları telgraf hatlarındaki etkileri ile İzmir komutanlığına aksi bilgiler göndermişti. Yunan ordusunun hiyerarşisi gereği İzmir Komutanlığı kendine gelen bilgileri Afyon'a aktarmadı, önce doğrulatmak istedi. Hiç doğrulatmasalardı, tümen kaydırırlar, bizim ileri hatlar eksik kalır. İzmir den de ek takviye ile büyük taaruzumuzu boşa çıkarırlardı. Onların 3 gün kayıpları, bize 1 gün ileri gitme avantajı sağladı, bizim önümüz açılırken, onlar arkamızdan yetişmek için açıldılar.

      Not: Bir dizi de vardı, Osmanlı tecrübeli kurmaylar büyük taaruza inanmıyorlardı. Sebebi yukardaki teknik detay. 1. Dünya savaşında İngilizlere karşı mücadele vermiş aşırı tecrübeli asker oldukları için, Yunan komutanlığın böyle basit bir açık verebileceğine ihtimal bile vermemişlerdi. Keza, bizim Osmanlı paşaları (veya Atatürk) farazi olarak İzmir'de Yunan ordusunu yönetseydi, Afyon komutanlığından gelen en ufak bilgide çapraz doğrulatma ile vakit kaybetmeyip, ne olur ne olmaz diye iki tümen aşağı indirir, bu maliyeti göze alır, 3 gün sonra bilgi hatalı çıkarsa, askeri yine geri çekerdi. Keza, bir İngiliz kurmayı da böyle yapardı. Tabi o temkinli paşalara da hak vermek lazım, adamlar 3 kıtada İngiliz ordusu ile çarpıştı, karşılarında nerdeyse hiç açık vermeyen İngiliz kurmayları onları da yetiştirdi, çok temkinli yaptı. Karşı tarafın açık vermesi akıllarının ucuna bile gelmezdi.

      Şairin dediği gibi "şu feleğin işine bak, biz Yunanı esir aldık". Feleğin işi işte, Türkler 100 yıldır Anadolunun ekmeğini yiyor, kim bilir yine bir felek işi 400 yıl sonrasını düzenler.

      RsCgJk0RMg0aR2*#

      Sil
  7. T.C Darphanesi 50 kuruşluk madeni para basmak için 66 kuruşluk bakır,nikel ve çinko madeni kullanıyor. Darphanenin enerji,personel,makine bakım vb. giderleri de olacağından 50 kuruşluk para basmak kabaca 75 kuruşluk bir maliyet gerekiyor.(Kaynak: Cumhuriyet.com.tr)

    Yerel sözler;

    - Görünen köy kılavuz istemez...
    - Paranın hiç değeri yok...
    - Para pul oldu...

    Türk parasının değer kaybının ayan beyan sağlaması kullanılan her 50 kuruşta gizli!

    Mahfi Bey T.C dış açık yaşamamak için neler yapmalı sizce? Bu konu hakkında bilgi verir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En gec 2 sene icinde kuruslar tarih olacak.Yakin zamanda da 5 liralik madeni para basilacak 1000 liralik banknot kupur piyasaya cikacak

      Sil
    2. Bu yazımda o bilgileri vermiştim aslında.

      Sil
  8. En büyük işlerimizden biri otomobilde tek şarjla 1000 km gidebilecek bataryayı üretmek olmalı.

    Dikey Tarıma geçilmeli . THY ile Ziraat odaları anlaşmalı. yaş sebze ve meyve 24 saat içerisinde Avrupa, ve Arap ülkelerine ulaştırılmalı Hollandayı bu şekilde geçebiliriz. Ayrıca akıllı pilotsuz Yapay zekalı Elektrikli Kargo uçakları yapılarak yılda İhracatta 1 trilyon Dolara ulaşmak için 1000 lerce fikir üretilmeli.

    Tarımda Hollanda yılda 180 milyar dolar ihracat yapıyor. biz neden yapmayalım. Tarım ve Hayvancılık üniversiteleri kurup hollandanın sistemi incelenmeli bize olacak fayda maliyet modellemeleri yapılmalı

    Dijital kiripto para uretilmeli belli basli borsalarda satilmalidir. Arzini da 180 milyon yapip 90 milyon e devletten bedava millete dagitilmali on satis gibi geri kalani da kiripto piyasasinda satarak doviz kazanilmalidir.

    Acil olarak, Genel üniversitelerden bazılarını , Maden ve Deprem üniversitesi, Tarım ve Hayvancılık Üniversitesi, Gıda ve Gen üniversitesi, Nükleer ve Yenilebilir Enerji Üniversitesi, Makina ve Silah Sanayi Üniversitesi, Uzay ve Roket Sanayi Üniversitesi, Uçan araç ve Otomobil Üniversitesine, Hayvancilik ve beyaz universitesine ve insaat otoban univeristesine dönüştürülmesi lazım.
    Yanan yanma ihtimali olan ormanlar Agaclarin arasi 1.5 metre mesafe olmak kaydiyla seyreklestirilip seyreltilip elde edilecek kereste ile ihracatimiz artar onumuzdeki yillarda da orman yanginlarinin yayilmasi engellenir. Cunku insanlar icin pandemi neyse orman icinde yangin odur. Asilama Mesafe maske onemlidir.

    Sehir Universitesi eski mezunu
    Ali

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediklerinizin yapılabilmesi için yatırım ortamı olmalı onu sağlamak için de yukarıdaki yazıda yazılan patikayı izlemek gerekli.

      Sil
  9. Şahap bey, enflasyon toplantısında %5 cari açık %5 enflasyon %5 ,büyüme hedefinin hiç iyi sonuçlar vermediğini, bu sebeple sıfır cari açık politikasına geçtiklerini söyledi.

    Sizce bu doğru mu? %5 cari açık verip%5 büyüyebilen ülke varmı? Bu hedefin devam ettirilmesi gerekirmiydi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şahap bey önce görev tanımının ne olduğunu MB kanunundan okuyup öğrensin, sonra ahkâm kessin. Onun tek görevi fiyat istikrarı sağlamak, cari açığı düşürmek değil. Ayrıca Türkiye gibi tasarruf açığı olan, enerjide dışa bağımlı, ihracatının %70'den fazlası ithalata dayalı, buğdayı samanı bile ithal eder duruma getirilmiş, ihracatta ileri teknoloji payı %3'lerde gezen sıcak para bağımlısı bir ülkede doları 50 TL de yapsanız cari açık kapanmaz, sadece yoksulluk artar. Bunlar saçma sapan, "ekonomiyi batırdık, bari lâf kıtlığında asma budayalım" tarzı sözler...

      Sil
    2. İhracatının %70'den fazlası ithalata dayalıyken cari açığı yüksek kurla kapatma masalına insan hayret ediyor doğrusu.

      Sil
    3. 20.54 ne alakası var? Dolar artınca İthal ara mal hammadde fiyatı artacak da ihraç edilen son ürünün fiyatı artmayacak mı? İhracat da ithalat da dolarla yapıldığı için hiçbirşey değişmez. İlkokul çocuğuna sorsan o da böyle cevap verir.

      Sil
    4. Selam 1317;
      İhracat yapanların yüzde 30 girdileri yerli girdiler.
      Yani bu yüzde 30 luk üretim yapan kesim, ithal malzeme, üretim teknolojisi, vs alıyorlar, ürünlerini sadece iç piyasada satıyorlar.

      Şimdi ihracatçıya etkisine girersek, bu aradaki yüzde 30 kesim üretim yapamadığında, üretimi aksadığında, ihracatçının da üretimi aksar, ihracat sıkıntıya girer.

      Yani, o yüzde 30 yerli üretimin de fiyatı artacak, hatta yerli talep düştüğü için yüzde 30 içinde bazı firmalar belki üretimden çıkacak. Onların üretimden çıkması veya üretim sorunları yaşaması da ihracatçının işlerini

      Bir de şöyle düşünün, ihracatçılar ucuz işgücü ile çalışıyor, işçiler günü geldiğinde çocuğuma bilgisayar alamıyorum, eve yeterince para götüremiyorum, hastanede çocuğumu tedavi ettiremiyorum diye isyan ederlerse de ihracatçının işi aksar.

      Sil
  10. Bu basamaklarda, Tl'nin değer kazanması, cari açığın artmasına sebep olmazmı? Bu durumda cari açık, kurların artışına sebep olmazmı? Burası kafamı karıştırdı. Anlayamadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok önemli etkileri yok. Risklerin düşmesi ülkeye döviz girişine yol açacağı için onu dengeler.

      Sil
    2. Hocam yıl sonunda Türkiye g20den düşmek üzere :) bu başarı bize ait:) Tayvan ve İran bizi geçiyor. İsviçre ve S. Arabistan bizi geçti. Herkes birbirini alkışlansın...

      Sil
  11. Hocam genel intibanız nedir?

    YanıtlaSil
  12. Hocam MB politikasının asıl hedefi ucuz işgücünde dünya liderliğine oturmak mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben MB'nin politikasının ne olduğunu bilmiyorum, anlayamıyorum. Bir politikası var mı onu da bilmiyorum.

      Sil
  13. Mahfi Hocam iktisata dair merak ettiğim bir şey var. Ekonomistler neden bu kadar makroekonomi hakkında konuşup yazarlarken mikroekonomik meseleler fazlasıyla arka planda bırakılır? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz bizde böyle. Batıda herkes mikroekonomik konularla Nobel kazanıyor. Bizde makro sorunlar o kadar fazla ki mikroya eğilmeye zaman bırakmıyor.

      Sil
  14. Hocam bir gün kurun 3,5 dolaylarına geri döndüğünü farz edelim. Ama ülkemizde fiyatlar ulaştığı seviyenin hiçbir zaman altına düşmüyor, bunu tecrübe edemedik maalesef. O zaman paramızın itibarını nasıl geri kazanacağız? Bu tablo böyle risk kalıntısı olarak sürecek mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olduğu yerde birkaç yıl kalsa bayağı bir itibar artışı olur.

      Sil
  15. Mahfi Hocam,
    Öncellikle bize sürekli bıkmadan, yılmadan yapısal değişİklikler olmadan düze çıkamıyamicagimizi söylerek uyardığınız için çok teşekkür ederim. Ben bildim bileli Türkiye de yönetim sistemi kötü ve yetersiz. Siyasi iktidarlar günü kurtarmak için gelecekten hep çaldılar. Ben bunu Türk halkının eğitim ve sosyal yapısına bağlıyorum. Sizin gibilerin emekleriniz sayesinde, ileride bir gün Türk toplumu da gerçekleri görüp içinden uygun bir yönetim çıkarır.
    O güzel günler gelene kadar, sizce biz de Çin gibi, Güney Kore gibi ucuz emeğe dayalı bir ihracaat ekonomisi kurabilir miyiz? Cine, Tayvana, Koreye yapılan yatırımlar buraya da yapılabilir mi? Ben baktığım vakit bir Çin, Vietnam hatta Tayland bile Türkiyeden daha güvenli bir ortam gibi gözüküyor. Durum bu kadar kotu mu?



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef kötü. Belirsizlik en kötü durumdur. Türkiye belirsizliğin zirve yaptığı bir ülke konumunda.

      Sil
    2. Giddens'e gore küreselleşmenin 4 ana boyutundan sonuncusu "Belirsizlik Aşaması ". 1960 sonrası başlatan bu asamada küresel hareketlilik artarken ulusal, etnik, ırksal ve cinsel sorunlarla yuzlesilmektedir.. Sanirim bu durum zihinsel çatışmalara sebep oluyor ve belirsizlikler artıyor.

      Sil
  16. Risklerin de üstüne zihniyeti koyuyorum.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  17. Teşekkür ederim hocam,bu yazılarınız sayesinde ne olup bitiyor,neyin veya nelerin inatla sürdürüldüğünü anlıyarak ekonomi ve diğer hükümet politikalarını takip ediyoruz.

    YanıtlaSil
  18. Sn. Hocam kaleminize sağlık. Kendimi bildim bileli riskler hep artıyor üstelik katlanarak.

    YanıtlaSil
  19. Hocam, risk konusunu burada kök neden olarak tanımlayabiliriz ancak Risk Yönetimi, her halükarda strateji ve ulaşılabilir hedeflerimiz dogrultusunda planlarken yapmamız gereken bir aktivitedir. Bence asıl kök neden popülist ve rant odaklı eylemlerdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kök nedenli diye adlandırdığınız eylemler de risk yaratır.

      Sil
  20. Hocam bence yanlış tablonuz herkesin kolayca gördüğü gibi, doğru tablonuz ise uzun vadeli baktığınızda yanlış tablonuzun kuluçka süresinde besleyen dönem olduğu için asıl sebep olan yanlış dönem oldu bu zamana kadar. Yani asıl yanlış bu başarılı görünen dönemde sinsice büyüyor. Hep beraber bunu kaç kez gördük, sonuçta dünyada tüketimi üretiminden fazla olan, kısmi bolluk içinde yaşanan dönemler, bu toplumun tabandan tavana sermaye/gelir aktarımını hızlandıran, dünya üzerinde üreten toplumların tüketicisi görevini en kusursuz yerine getirdiğimiz, modern sömürge bağlarının güçlendiği dönemler oldu hep.

    Bence önemli olan doğru tabloyu uygular iken, içeride rekabeti teşvik etmeli, verimliliği, teknolojik katma değerli ürünler üretmeyi öğrenmeli, bu ürünlerden elde edilecek gelirler ile bir daha kırılgan duruma düşmeyecek yapıya bürünmemiz lazım.

    Bugün herkes katma değerli ürün üretmeyi istiyor gibi görünse de bu kesinlikle doğru değil. Elinizde yüz milyonlarca dolar para kazandıracak yeni fikirlerle gidin bakalım bir tane alıcı bulabilecek misiniz. Kesinlikle bulamazsınız (bulamıyorsunuz). Mevcut ekonomik sistemi eline geçirmiş olanlar statükodan inanılmaz memnun, o kadar rahat kazanıyorlar ve imtiyazlı yaşıyorlar ki bunu korumak için yeşeren her yenilikçi fikri derhal kurutuyorlar. Bakmayın siz timsah gözyaşlarına!

    Bu iyi organize edilmiş soygun düzeni, toplum içinde imtiyazlı kesimler alttakileri soyar iken, imtiyazlı kesimin daha güçlü olduğu ülkeler de komple bizi soyuyor. Daha fazla tüketmek genelde tek taraflı alım olayı karşılığında borç veya varlık karşılığı finanse edilebildiği için bu soygunu hızlandırıyor.

    YanıtlaSil
  21. Soru şu; krize yatmış bir ekonomide sermaye serbestisi ve döviz kuru kontrolünü tamamen piyasaya bıraksanızda faiz indirimini istediğiniz gibi kontrol edebilirmisiniz ?

    YanıtlaSil
  22. Soru şu; krize yatmış bir ekonomide sermaye serbestisi ve döviz kuru kontrolünü tamamen piyasaya bıraksanızda faiz indirimini istediğiniz gibi kontrol edebilirmisiniz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enflasyonun yükselişte olduğu bir ekonomide faiz indirimi peşinde koşmak mantığa uygun değil.

      Sil
    2. Selam tunc k,

      Şöyle düşünün, TR sermaye serbestisinden vazgeçti. 3-4 yıl oldu sermaye serbest hareket etmek imkanı bulamıyor.

      Böyle bir ortamda kur kontrolünü yapmak çabasında.

      Bir sorun da şu sabit kur rejimi uygulamıyorlar. Çocuğun adını net koyup: Kur 10TL veya 11TL diyemiyor, sabit kur rejimini deklare edemiyorlar. Her ay cari açık durumuna göre kur-faiz seviyesini düzenleyebilirler halbuki ancak,

      Sorun şurada, mal akışları dünyadan TR a tek yönlü gibi. Günlük hayatı idare ettiren tüm ürünler ithal. Dünya üreticilerine verilebilecek hükümetin güvencesi yok. Anadolu tarım üretimi ithalata bağımlı. Bir şekilde Suriyedeki askeri kontrol ile uygun fiyatlı mazot tarım sektörüne getiriliyor. Ordu ülkenin gıda güvenliğini dolaylı yoldan sağlıyor.

      TR ekonomi ve döviz kurundan daha ciddi sorunları olan bir ülke. Türk hükümetinin ekonomiyi düşüncek ciddi bir zamanı, enerjisi yok, alt yapısı da yok. Rusya ile her liderler görüşmesi öncesinde Ruslar, Türk kontrolündeki petrol tesislerine araçlarına hava saldırısı düzenler, liderler arasında tek taraf lehine bir pazarlık -veya haraç verme deyin- olur, türk tarımı üretimine devam eder.

      Gırtlağını Rusyanın sıktığı bir ülkede ekonomi epey geri plana düşmüştür, zaten Mahfi hocamız da twit mesajlarında burada artık hükümet ve MB işlerine anlam veremediğini belirtiyor. Olay ekonomi boyutunda değil, öyle olunca ekonomi boyutundan baktığınızda görünmüyor. Ekonomi kararları ile de düzelmez bunlar.

      *18A1yhIDs37lwyU

      Sil
  23. MBnin cari denge saglaninca doviz kurunda denge saglanacak argumani hedefi iddiasi aslinda hem dogru hem de yanlis bir arguman.

    Dogru arguman; cunku ozellikle sermaye hareketlerinin serbest oldugu dalgali doviz kuru rejimi uygulayan ulkelerde doviz kuru cari dengeye baglidir.
    Yanlis arguman; Doviz kuru sadece cari denge degil ulkedeki mevcut enflasyon ve diger doviz kuruna tabii ulkelerin enflasyonu arasindaki birikimli fark kadar degerini bulur.
    SENTEZ; Enflasyonun doviz kuruna tabii ulkelerin para birimlerinin birikimli enflasyonu arasinda fark olmayan bir ulkede cari denge acik verdigi oranda doviz kuru serbest piyasa denkleminde diyalektik bir surec dahilinde dalgalanir. Yani bizim MBnin argumani dogru olmakla birlikte Turkiye icin gecerli olmayan bir argumandir hatta hayaldir. Eger Turkiyede enflasyon uzun yillardir %3.5lerde olsaydi yani doviz kuruna tabii ulkelerin para birimlerinin birikimli enflasyonu ile arasinda fark olmasaydi doviz kurunun cari dengeyi saglayana kadar dalgalanmasi yukselmesi ve cari denge saglandiktan sonra stabilize olmasi arguman dahilinde dogrudur.
    Zaten dalgali kur rejimin saglikli isleyebilmesi ve cari dengeyi saglamaya yonelik kur soklarini emmeye yonelik mekanigi dusuk enflasyonlu fiyat istikrarinin saglandigi uleklerde mumkundur.
    Sonuc olarak Turkiyede enflasyon kosullari malumdur.Cari acik kosullarida malumdur. Bu durumda fiyat istikrarinin olmadigi bir ortamda sucu cari aciga baglamak doviz kurunun dengesini buna baglamak ekonomi argumanlarini yanlis okumaya hatta dalgali kur rejimini bilmemeye dalalettir.

    Tekrar yaziyorum Dalgali kur rejimi uzun yillardir(en az 25 yil) fiyat istikrarinin oldugu enflasyonu dusuk yerli paraya guvenin oldugu cift parali hayatin dolarizasyonun olmadigi kosullarda saglikli calisir. Dalgali kur rejimi iste bu kosullar dahilinde; Cari dengeyi saglayabilme cari dengede birazcik bozulmaya karsi ekonominin savunma mekanizmasini saglamaya yonelik bir kur mekanizmasidir.

    Bunun aksi halinde yani yuksek enflasyon yuksek uzun yillarin birikimli enflasyonu yerli paraya guvenin olmadigi cift parali dolarizasyonlu bir ekonomide dalgali kur rejimi bu gorevini yerine getiremez cunku kur mekanizmasinin aldigi sinyaller farkli ve cok cesitli karmasik yapidadir. Kur mekanizmasi birikimli enflasyon farki dahilinde artis hizini yaparken spekulasyon ve manipulasyonlara da cok aciktir bununda sebebi fiyatistikrarinin olmayisi yerli paranin guvensizligi ve itibar sorunudur. Boylesi bir durumda da dalgali kur rejiminden bir verim beklemek bir hayal urunudur.

    Saygilarimla...,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. DEVAM....;

      Dalgali kur rejimi, Enflasyonun diger rakip ticaret yapilan ulkeler ve doviz kuruna basat rol oynayan ulkerin enflasyonu ile benzer oldugunda saglikli isler cari dengeyi saglayan rol ustlenebilir. Bunun icin fiyat istikrari sarttir. MBlarinin gorevi de bu fiyat istikrarini saglamaktir.
      Bu baglamda, Fiyat istikrarinin oldugu ve gozetildigi MB politika faizlerinin de mevcut enflasyonun 1-1.5 puan uzerinde oldugu bir ekonomide dalgali kur rejimi iyi isler halde olmasi gorevini mekanizmasini yerine getirmesi son derece olagan normal bir durumdur. Boyle bir durumda kurun dissal cari dengesizlikler(asiri cari fazla verme ve normalin uzerinde cari acik verme) durumlarda ekonomiyi genel olarak koruyucu bir rol ustlenir. Bu rolu yapmasinin saglikli bir sekilde bu gorevi ustlenmesinin tek ve yegane sarti uzun yillara dayanan fiyat istikrari ve buna uygun faiz politikasidir.

      Mesela fiyat istikrarinin oldugu bir ekonomide dalgali doviz kuru cari dengesizlik karsisinda artisa gecmesi o ulkede cari dengeyi enflasyon yaratmadan cari dengeyi saglamaya ve olumlamaya daha yatkindir. Boyle ekonomilerde enflasyon % 2.5 iken doviz kurunun cari dengedeki dengesiz hasebiyle yukari yonlu harekete gecip dovizin %5 hatta %10lara kadar deger kazanmasi neticesinde o ulkede cari dengedeki dengesizlik dalgali kur mekanizmasi dahilinde biz gibi ulkelere gore daha cabuk ve hatta uzun vadeli toparlanir. Hatta bu dovizdeki yukari yonlu hareket enflasyonda kalici ve gecici artislar yaratmaz. Enflasyon en fazla %3-3.5 bandina bir sureligine yukselir.
      Bunun icin bizim MBnin aciklamasi dogrudur ancak yuksek enflasyonun oldugu yerel paraya guvenin olmadigi biz gibi ulkeler icin gecerli degildir. Dalgali kur bu turlu ulkelerde vazifesini cari denge uzerinden cok birikimli enflasyon farklari uzerinden ve enflasyonun yarattigi tahribat ve ekonomideki sinyal farkliliklarina gore yerine getirmeye daha meyillidir.

      Sil
    2. Sayın 11,52 ve 16,48 ,

      Cari açığın dalgalı kur rejiminde kuru arttırıp cari dengeyi kapatması için ,

      1-) Cari açığın finansmanı için , yurtdışından borç alınmaması
      2-) Cari açığın , TCMB rezervleri eritilerek finansmanının sağlanmaması .
      3-) Faiz yükselterek yurtdışından sıcak para çekilmemesi
      gerekir.

      maalesef son 20 yılda , kur artarsa enflasyon artar korkusu yüzünden, cari açığın finansmanı için bu yollar izlendiğinden, Cari açığın kuru arttırıcı etkisi baskılanmıştır. Cari açığa rağmen kurun artmamasının sebebi budur. Bu işin diğer ülkelerle olan enflasyon farkıyla falan ilgisi yoktur.

      Eğer TCMB, bu 3 yolla değil, piyasadan alacağı dolarlarla cari açığı finanse etme yoluna gitseydi, o zaman dalgalı kur sistemi sayesinde kur artışı olacak ve cari açık daha önce kapanacaktı.

      Ama doları baskılamak için inat edilmesi, bunun gurur meselesi yapılması yüzünden , cari açığı yıllar önce kapatabilecekken, bu olmadı. Sağlık olsun.

      Bundan sonra cari açık olması durumunda bu açık kadar piyasadan dolar çekilirse, hemen kurdaki artışla beraber cari açık kapanır. Mesele budur.

      Sil
  24. MB’sının fiyat kontrol hedefinden vazgeçmesi eşyanın tabiatına aykırı değil mi? Eğer bir merkez böyle davranabiliyorsa ekonomideki diğer aktörler piyasada ne yapsın? Yarın enflasyon %30 bandına doğru giderse kim engelleyecek ? Politikacılar kurumların böyle içinden geçebiliyorsa ne gerek var ki o zaman bu kurumlara ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB aslında o dediğiniz hedeften vazgeçeli on yıldan fazla oldu da bize belli etmiyorlardı ama artık saklayamıyorlar.

      Sil
  25. sayın mahfi hocam, yazılarınızı okurken durumun iyi olmadığını ancak çözümün olduğunu ve bilindiğini de görerek umuda kapılmak istiyorum. güzel ülkemin, bu yönetim anlayışı ile ulaştığı kötü durumdan (sizin kibar yorumunuz) çıkması için, doğru işler yapıldığında ne kadar zaman gerektiğini düşünüyorsunuz? benim ömrüm bu düzelmeyi görmeye yeter mi diye merak ediyorum. emeğinize ve bilginize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer doğruları yapmaya başlarsak bir yılda bambaşka bir yerde oluruz.

      Sil
  26. Sayın Eğilmez, ben iktidarın Riskleri azaltarak Ekonomiyi düzeltme , Hukukun üstünlüğünü sağlama , Halkın Refahını sağlama gibi düşüncesi olduğunu hiç zannetmiyorum. İktidarın tek düşüncesi, hedefi, 2023 seçimlerini kazanmaktır, ne olursa olsun kazanmaktır. Risklerin azaltılması, Ekonominin düzelmesi, Hukukun üstünlüğünün sağlanması, Halkın Refahının sağlanması hiç umurlarında değil, zaten bunların yapılması bu İktidarın zihniyeti olamaz. İktidarın 2023 seçimlerini kazanabilmek için çaresi Vatan, Millet, Din , İman kandırmacaları ve Ekonomimiz uçuyor gibi pembe gözlük uygulamaları ile Muhalefeti karalama yöntemlerini kullanarak , cahil Halkın oylarını almak, seçimlerde sahtekarlıklar yapmaktır. Her ne pahasına olursa olsun, 2023 seçimlerini kazanmaktır. Zaten daha önceki seçimlerde de bu uygulamalar yapılmıştır. Dindar ve Kindar gençlik yaratmak ve böylece tüm seçimleri kazanmak zihniyeti zihinlerine kazınmıştır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben yazılarımı iktidar için yazmıyorum, sizler içim yazıyorum.

      Sil
  27. Merhaba Mahfi bey,

    Yazınızın konusundan bağımsız olarak size bir soru sormak istiyorum. Kapitalizmi yeren bazı görüşlerin sahipleri misal -J. E. Stiglitz gibi- eşitsizlik, rant arayışı ve sermayenin devleti ele geçiriş süreçlerini kapitalist sistemin sonuçları olarak görüyorlar ve sermayenin giderek yoğunlaşacağını, emeğinse giderek yoksullaşacağını düşünüyorlar. Bu durumun neticesinde orta ve alt kesimin milli gelirden aldıkları payın düşmesi ile taleplerde azalış yaşanacağı ve dolayısıyla ekonomik durgunluk olabileceğini öngörüyorlar. 2008 krizinin temeline de kapitalizmi koyuyorlar anladığım kadarıyla. Kapitalizmin bu eleştirisine başta Marx örnek verilebilir. Merak ettiğim bu eleştirinin kapitalistler tarafından nasıl karşılandığı. Kapitalizmi savunanlar bu eleştirilere nasıl karşılık veriyorlar, bunu en net hangi kitap ya da kaynakta inceleyebilirim? Böyle bir kitap önerisi yapıp konuyu sizin açınızdan kısaca özetlerseniz memnun olurum. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hüseyin Bey, bu sorulara kapitalizmi savunanlar nasıl yanıt veriyor bilmiyorum ama kapitalizmi savunmayanlar da tam yanıt veremiyor maalesef.

      Sil
    2. Bunlar soru olmaktan çoktan çıktı. Dar alanlara sıkışmış geniş toplum kesimleri şimdilik devletlerin para basma yöntemleriyle ellerindeki gayrımenkullerin değerine bakarak kendilerini varlıklı hissedebiliyor. Aslında çoktan uretime katılamayacak olan geniş kesimler borçlanmalar yoluyla tüketimlerini devam etmesi sağlanarak çark döndürülüyor. Şehirler çok büyük oranda rant ve hizmet sektörü üzerinden dönen ekosisteme dönüşmüş durumda. Bakalım para sistemi daha ne kadar süre bu ekosistemleri ayakta tutabilecek.
      Robot ve yapay zekanın ilerleyişi toplumun daha geniş kesmini ekonomi dışına ittikçe bu durumu sürdürebilmek daha da zor olacak.
      Yavaş ilerliyor olması, algıyı körleştiriyor fakat her şey ayan beyan ortada.

      Sil
  28. Hocam yukarıda bahsettiğiniz tüm tespitlerinize katılıyorum ve son derece yerinde buluyorum.
    Fakat AİHM'in kararları ülke çıkarlarına aykırı olduğunda yine de bu karara uymalı ve kabul etmeli miyiz?
    Bizim gibi uymayan başka ülkelerde var mı acaba? Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ülke çıkarı dediğimiz şey gerçekten ülke çıkarı mı yoksa bize öyle mi takdim ediliyor. AİHM kararına uymamanın sonucu ağır tazminat ödemeleridir. Yargı kararının kimin çıkarına olduğunun önemi yoktur.

      Sil
    2. Mevcut hükumetin ve devletin: İsrail, ABD ve AB politikalarıyla uyuşmayan Doğu Akdeniz, Mavi Vatan, Libya, Suriye ve Kuzey Irak, Azerbaycan politikaları ile içeride natocu kanadın muhtıralarına, askeri vesayete, bürokratik oligarşiye, darbe girişimlerine yönelik çabaları, terörle mücadeledeki kararlılığı ve psikolojik üstünlüğü, savunma sanayiindeki gelişme ve iyileşmeler gibi hususların ekonomideki mevcut duruma etkileri hakkında neler söylenebilir?

      Sil
    3. Selam,
      AİHM, TC tarafından kabul edilmiş bir mahkemedir, TC kararlarına uymak zorundadır. Ülke çıkarından ne kastediyorsunuz? TC binlerce masum insanı suçsuz yere hapislere atan bir mafyatik yapı, bu insanların hakkı hukuku yok mu?

      Sil
  29. Hocam amaçları asgari ücret ve maaşların tüm tc vatandaşları için cazibesini kaybettirip yerine suriye,afgan ve afrika halklarını getirip bizi yurtdışına işçi olarak mı postalamak?ancak sorun şuki batı, kalibresi düşük işçi istemiyor..hatta hiç işçi istemiyor kanada ve birkaç ülke dısında..

    YanıtlaSil
  30. Hocam yazi icin teşekkürler. Tesbit ve önerileriniz her zamanki gibi isabetli. Bu konuda bilginizden fazlasiyla istifade ediyorum. Bunun icinde ayrica tesekkur ederim. Hocam MB fiyat istikrarini saglamak dışında butun konularla ilgileniyor diye dusunuyorum. Fiyat istikrarini saglamak noktasinda sanki hicbir sey yapilmiyor yada yapilmak istenmiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun.
      Fiyat istikrarını sağlamak zor bir iş, büyümeye mal olur ve oy kaybettirir. Onun için adı fiyat istikrarını sağlamak olsa da işin özünde öyle bir amaç yok ne yazık ki.

      Sil
  31. İktisat fakultesi 4. Sınıf öğrencisiyim. Son günlerde gündeme gelen enflasyon mu sebep, faiz mi sebep tartışması hakkında hocamıza görüşünü sorduk. Hocamız şöyle cevap verdi;

    Enflasyon ve Faiz birbirinden bağımsız değişkenler değildir.Normal koşullarda faiz artışı ekonomiyi soğutarak enflasyonu düşürür. Enflasyon ise faizi arttırır, ama konu bu kadar basit değil. Türkiye gibi yoğun döviz kullanılan ülkelerde, faiz artışı ülkeye çok yoğun bir dolar girişine sebep olur, bu durum Tlnin değerini arttırır dolar düşer , bu durumda önce enflasyon düşer, ardından cari açıktan dolayı dolarda artış başlar bununla birlikte enflasyon artmaya başlar.

    Nitekim 2009 yılında enflasyon %5’e kadar düştü.Peki neden bu seviyede kalamadı? Çünkü cari açıktan dolayı dolarda artış başlayınca, dolar artışı enflasyonu arttırdı, enflasyon artınca faizler arttı. Faizler artınca, cari açık daha da arttı . Cari açık doların daha da artmasına sebep oldu ve enflasyon arttı.

    Ekim 2009’da enflasyon yıllık %5.08’e kadar düştü. Dolar kuru 1,45 TL idi. Bugün enflasyon %18’lere geldi. Cari açık devam ettirilmeseydi, dolardaki artış durdurulacak ve enflasyon artmayacaktı,

    Sonuç olarak şunu söyledi.
    Cari açık oluşmadığı sürece faiz artışı enflasyonu düşürür.Faiz artışı, cari açığa sebep olursa, enflasyonu arttırır . Cari açık sebep, enflasyon ve faiz sonuçdur dedi. Cari açığın sıfır olduğu ortamda ise enflasyon sebep faiz sonuçtur dedi.

    Youtube daki bütün ekonomistler bunun tam tersini söylüyor.Kafamız karıştı. Bu konuda yorumlarınız nedir? Merkez Bankasının enflasyonu düşürmek için cari açığı sıfırlama politikası , doğru mu yanlış mıdır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sorunuza yanıt verebilmek için tıpkı faiz ve enflasyonda olduğu gibi cari açıkta da ilk nedene gidin. Cari açık niçin oluşuyor? Döviz girdilerimiz döviz çıktılarımızdan daha az olduğu için. Niçin döviz kazancımız döviz harcamamızdan daha fazla? Çünkü ithalatımız ihracatımızdan fazla. Niçin ithalatımız ihracatımızdan fazla? Çünkü üretim yapabilmek için ithal girdi (petrol, doğal gaz, hammadde vs) kullanıyoruz. O halde cari açığı düşürmenin yolu daha az ithal girdi kullanmaktan yani daha az üretim yapmaktan yani daha düşük büyümekten geçer. Daha az büyürsek ne olur? Kişi başına gelirimiz düşer ve daha fakir oluruz.
      Özet: MB Başkanının ortaya attığı fikir eğer yerli üretimi geliştirecek bir politikanız yoksa faiz sebep enflasyon sonuç teorisinden farklı değildir.

      Sil

    2. Hocam diyorsunuzki,

      1-)Üretim yapıp büyüyebilmek için , ithal girdi kullanmak zorundayız.
      2-)İthal girdi kullandığımız için cari açık vermek zorundayız.
      3-)Sonuç olarak büyümek istiyorsak cari açık vermek zorundayız yada cari açık vermeyip küçülürüz ve fakirleşiriz.

      Peki hocam, Almanya, Çin , Japonya,Güney Kore hem cari fazla verip hem de büyümeyi nasıl gerçekleştiriyor? Bu ülkeler de ithal girdi kullanmıyor mu? Japonya her türlü hammaddeyi ithal etmiyor mu?

      Cari açık vermeden büyüyemeyiz düşüncesi, öğrenilmiş çaresizlik değilmidir?

      Neden İthal ara ve hammaddeleri ülkemizde imal etmek zorunda kalalım? Bu maddeleri ithal etsek de, sonuç olarak önemli olan , Dış ticaret açığını kapatıp Cari fazla vererek büyümek değilmidir? Bir ülke, sürekli cari açık vererek ve bu cari açığı finanse etmek için sürekli dış borç alarak varlığını sürdürebilir mi? Saygılarımla..

      Sil
    3. Cari açık vermeden büyüyemeyiz diye bir şey yok. Ama önce cari açık vermemek için teknoloji yaratacaksınız. Bu saydığınız ülkelerin hepsi teknoloji yaratıyor. Biz ise yolsuzluk yaratıyoruz. Önce hukukun üstünlüğünü, liyakate göre işe yerleştirmeyi, bilime dayalı eğitime dönmeyi yapacağız ki teknoloji yaratabilir hale gelelim. Sonra cari açık düşer zaten. Ama bunların hiçbirini yapmadan cari açığı düşüreceğim derseniz komik olur.

      Sil
    4. Teknoloji yaratamayız zira beyin göçünü durduracak beyin yok.

      Sil
    5. Mahfi bey, şu ifadenizde bir kelime hatası mı yaptınız acaba?

      Yoksa, ben mi yanlış anladım?

      2 Kasım 2021 12:37:
      "Niçin döviz kazancımız döviz harcamamızdan daha fazla? Çünkü ithalatımız ihracatımızdan fazla."

      "Niçin döviz kazancımız döviz harcamamızdan daha AZ?" demeniz gerekmezmiydi?

      Sil
    6. Teknoloji üretmek çok uzun vadeli bir süreç . Çin, önce parasını devalue etti , bu sayede tüm gelişmiş teknolojilerin
      Çin'de üretim yapmalarını sağladı. Bu teknolojileri kopyaladı ve kendi teknolojik gelişimini başlattı. Yani her cari fazlalı kalkınmanın başında bir devalüasyon hikayesi var gibi.

      Sil
  32. https://streamable.com/eelcn7

    Mahfi bey,nereden nereye,bizden bir daha böyle biri çıkarmı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında yaptıklarını bozmasaydık bir daha böyle birinin çıkmasına da gerek kalmazdı.

      Sil
    2. Hocam bizimki iklim konferansını terketmiş.

      Sil
  33. Hocam, kıymetli bilgilerle dolu yazınız için teşekkürler. Sayın Ege Cansen, yaşadığımız makroekonomik sıkıntıların iki paralı bir ülke olmamızdan kaynaklandığını ifade ediyor. TL'den vazgeçip, Avrupa para birliği sistemine girmemiz mümkün olsa ve Euro kullanıyor olsak bir rahatlama sağlanır mı? Bunun başka yan etkileri olur mu? Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. AB üyesi olmadan Euro Bölgesine dahil olmadan Euroya nasıl geçeceğiz?

      Sil
  34. Mahfi bey

    'Agflasyon'un ne demek olduğunu biliyorsanız, biraz açıklar mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O agflasyon değil AKflasyon, yanlış yazmışsınız. Yani %50 enflasyonu %19.9 gösterebilme becerisi anlamına geliyor.

      Şaka şaka, tarım ürünlerindeki enflasyon demek, agro ile enflasyonun birleşimi. Mahfi hoca daha detaylı bilgi verir belki....

      Sil
  35. Sayın hocam, "dolar 2TL'ye inerse ihracatçımız batar" demişsiniz. Dolar 2TL'YE inerse, ihrac ettiğimiz ürünlerde payı %70'lerde olan ithal ürünler nedeniyle ihracatçının maliyeti düşmez mi? İhracatçımız rekabet avantajı kazanmaz mı? TL'nin değersizliği üzerine kurulu ihracat politikası nereye kadar gider?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle olur.

      Dolar 9 Tl iken 1 dolarlık ihracatla ihracatçı 9 Tllik satış yapmış olur,
      Dolar 2 Tl iken 1 dolarlık ihracatla ihracatçı 2 Tllik satış yapmış olur.

      2 , 9 dan büyüktür .. Büyük müdür? Milli akıl tutulmasından örnekler...

      Dolar 2 Tl olursa, o ihracatçı, 9 Tllik satış yapabilmek için, 1 dolarlık ürünü 4,5 dolara satmak zorunda , satabilir mi? Global ithalatçılar, daha ucuzunu bulamayacak kadar yeteneksiz mi? Siz iyimi siniz arkadaş?

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!