Fahiş Fiyat, Fahiş Risk

Arapça kökenli fahiş sözcüğü; ölçüyü aşan, aşırı, çok fazla, ölçüsüz gibi anlamlara geliyor. Buradan türetilen fahiş fiyat deyimi de; satışa sunulan mallar veya hizmetler için talep edilen ve ölçüyü aştığı düşünülen satın alma bedellerini tanımlamak için kullanılıyor.  

Son günlerde özellikle tarımsal ürünlerin fiyatlarının hızlı bir artış içinde olması karşısında hükümet tarafından ‘fahiş fiyatları önlemek için çeşitli denetimler yapılacağı, önlemler alınacağı’ dile getirilmeye başlayınca bu sözcükler de gündemde yerini aldı.  

Tekelciliğe izin vermeyecek düzenlemeleri yapmış olan düzgün bir piyasa sisteminde 'fahiş fiyat' diye bir olgu olmaz. Fahiş fiyat varsa ya piyasa sistemi düzgün işlemediği için tekel sistemi yaygın hal almıştır ya da üretimde bir sorun var demektir. Düzgün işleyen bir piyasa sisteminde mal ve hizmetlerin fiyatı, arz ve talebe göre belirlenir. Bu iki karşıt gücün dengelenmesini sağlayan iki unsur vardır: Miktar ve fiyat. Eğer bir malın satılmak için piyasaya sunulan miktarı (arz), o malın satın alınmak istenen miktarından (talep) az ise o zaman o malın fiyatı arz ve talep dengesini sağlayabilmek için yükselir. Eğer tersine bir malın arz edilen miktarı talep edilen miktarından fazlaysa o zaman da o malın fiyatı düşer. Bir başka ifadeyle bu ilişkide malın arz ve talep miktarları neden, malın fiyatı ise sonuçtur. Dolayısıyla düzgün işleyen bir piyasada bir malın fiyatı değil, arz ya da talep miktarı fahiş olabilir. Eğer özellikle talebe uygun bir arz yönetimi yoksa ve sonuçta arz, talebe göre düşük kalıyorsa fiyatlar yükselir. Bunu düzeltmenin tek yolu üretime yönelik yanlış politikaları düzeltmekten ve üretimi artırmaktan geçer. Hiç kuşkusuz üretimi artırırken de rekabeti ve verimliliği kollayarak artırmak gerekir. Aksi takdirde üretim artsa bile fiyat düşmeyebilir.  

Tekelciliğin olmadığı ya da denetim altına alındığı bir piyasa sisteminde üretilen bir malın arz fiyatını belirleyen unsurların başında maliyetler gelir. Üretim maliyetleri içinde en önemli kalemlerden birisi üretim için kullanılan mazot, doğal gaz, elektrik ve gübre hammaddesi gibi üretim girdileridir. Eğer bunların önemli bir kısmı ithal ediliyorsa o zaman kur yükseldiğinde üretim maliyetleri de yükselir. Yükselen maliyetler ister istemez üretici/imalatçı tarafından fiyata yansıtılır. O zaman da fiyatlar yükselir. İşin maliyet kısmını görmezseniz üretici/imalatçı, fiyatları keyfine göre yükseltiyor sanırsınız. O aşamada üreticinin maliyet artışlarını fiyatlara yansıtmasını engellemek için ithalat yolunu seçerseniz, kısa vadede fiyatları denetleseniz bile orta vadede üretici üretimden vazgeçer ve fiyatlar daha da yükselir. 

Ünlü şemamızı bir kez daha paylaşalım:  


Enflasyon – faiz ilişkisinin çözümü için yıllardır denklemin son iki kademesinden, üstelik onu da ters çevirerek başladığımız için olayı çözemedik. Şimdi yüksek fiyat sorununu yani denklemin sondan üçüncü aşamasında yer alan fiyatlarda artış meselesini piyasaya müdahale yoluyla bastırıp, enflasyonda artış aşamasını çözmeye çalışıyoruz. Ne yazık ki bu mümkün değil. Bunu geçmişte defalarca denedik, olmadı. Yine olmayacak.

Yalnızca fiyat artışlarını ya da enflasyonu çözmek için değil, bütün ekonomik sorunlarımızı çözmek için yapmamız gereken şey bu denklemin ilk aşamasından başlayarak yola çıkmaktır. Önce yüksek ülke riskine neden olan sorunları belirleyip onların çözümüne girişmemiz gerek. Çünkü ülke riskimiz (CDS primi) 430 baz puana yakın bir düzeyde bulunuyor. 300 baz puanın üzerinde CDS primi söz konusu olduğunda o ekonominin aşırı riskli olduğu kabul ediliyor. Bu durumda sorunun temelinde fiyatların değil risklerin fahişliği var. O halde riskleri düşürecek adımları atarsak güven kaybını onarmış ve olumsuz beklentileri olumlu hale dönüştürerek kurlarda gerileme sağlamış oluruz. Kurlar gerileyince ithal girdi maliyetlerindeki artışlar durulur, fiyat artışları geriler, enflasyon düşer. Ve sonunda faizleri indirmekte sorun kalmaz.

Bilim böyle bir şeydir. Çizdiği yolda mucizeye yer yoktur, önerdiği çözümler zahmetli ve zaman alıcıdır, hatta çoğu kez can sıkıcıdır. Ama eğer o yoldan giderseniz boşa zaman yitirmemenizi sağlar.


Yorumlar

  1. Bıkmadan usanmadan aynı yanlışların doğurduğu sorunlara aynı doğru cevapları vermeniz takdire şayan. Doğruda ısrar edenler yanlışta ısrar edenlerden daha kalabalık ve güçlü olmalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız ama doğrunun yanlışın ne olduğunu tuttuğu tarafa bakarak anlamaya koşullandırılmış insanlara bakış açısının yanlış olduğunu anlatmak o kadar kolay değil.

      Sil
    2. Bernard Madoff4 Ekim 2021 05:04

      Ben enflasyonun %1.73 olduğunu düşünmekteyim. Gayet makul bir oran. (Yatırım tavsiyesi değildir)

      Sil
  2. Sayın Eğilmez aydınlatıcı yazınız için teşekkürler, yazıdaki şemanız kur yükselişindeki iç faktörlere değiniyor, peki kur yükselişi sadece iç faktörlere mi bağlıdır acaba? (Siyaset bağımsız, anlamak için soruyorum) İçeride herşey yolunda gitse de, kapitalist sistem gelişmiş ülkeleri kayıracak şekilde işlemekte değil midir? Dünyada rekabetin eşit şartlarda işlediğini söyleyebilir miyiz? Bir yazınızda da bu konuya değinebilir misiniz? Teşekkürler. Hakan (Not: Ege Cansen de bugünkü köşe yazısında sizinle aynı konuyu işlemiş).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dış faktörler de etkili kuşkusuz ama bizim örneğimizde iç faktörlerin etkisi çok daha ağırlıklı.

      Sil
  3. Mahfi hocam merhabalar. Arz-talep denkleminde iki aynı durumu belirtip, iki farklı sonuç yazmışsınız. İki durumda da arz talepten düşük olduğu görülüyor. Naçizane farkedip uyarmak istedim. Hayırlı günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hemen düzelttim, teşekkürler uyarı için.

      Sil
    2. O markette pahali, su koyde su kadar, bakkalda su kadar, arkadas, ucuz olan yere git oradan al, ama gidemezsin cunku orasi koy, gidis maliyetin daha pahaliya gelir, senin yerine bunu baskalari yapar sanin mahllendeki bakkala getirir ve fiyat yukselir. Sizde uretin madem cok pahaliya satip cok kazaniyorlar, Ancak sikayet, fakir oldugunu anlamayan toplum...

      Sil
  4. Hocam kaleminize sağlık siz belirtememişsiniz ama ben söyleyeyim her dönem bir günah keçisi çıkarılıyor bu döneminki de zincir marketler olmuş oldu. Ama hem bir vatandaş hemde bir ekonomi akademisyeni olarak belirtmek isterim ki belirtilen market zincirler bazı illerimizde daha düşük maliyetler ile gıda satışlarını yapmaktadır. Bugün markette maydanoz demeti 2 tl iken pazar ve manavlarda 3 tl ise bu artışın sorumlusunun belirtilen marketler değilde maliyetler olduğu aşikardır. Ayrıca üretim bilincinden yoksun bir nesil yetiştiriliyor, eğer bu yönetim biçiminden vazgeçilmez ise önümüzdeki on yıllarda daha büyük ekonomik problemler ile karşılaşabiliriz. Başta üniversiteler olmak üzere birçok iş alanları tekrar revize edilmelidir. Öğrencilerin bir kısmı okuduğu bölüm hakkında hiçbir bilgi birikimine sahip olmadan sadece üniversite atmosferini tenefüs etmek için okumayı tercih ettiği çok açık. Acil olarak bu alan üzerinde durulmalıdır. Ama belirtmek isterim ki 2018 de olduğu gibi pazarcıların terörist sayılıp buna karşı kurulan tanzim satış mağazalarının tekrar kurulması da en çok beklediğim girişimdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendi hatasını daima karşı tarafta aramaya koşullandırılıyoruz da ondan.

      Sil
    2. İnsanı için nitelikli eğitime önem veren ülkeler bugün big data, toplumsal refah ve küresel söz sahibi. Mesele yolda olmak, varacağın yer bile değil.

      Sil
  5. Gübre fiyatı arttı
    Yem fiyatı arttı
    Süt fiyatı arttı
    Şimdi bu gübrenin fiyatını arttıran sütü satan mı oluyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkes aracilardan sikayetci, arastirin bakalim araci kim? Koyden cuval liman al hemen seni yolda maliyeciler cevirir vergi keser, sonra aracilar gunah kecisi olur.

      Sil
  6. merhabalar hocam bilgilendirmeniz için çok teşekkür eder lakin şöyle bir noktaya da değinmek isterim fiyat artışlarında sadece market ürünleri değil genel olarak bakarsak maliyet artışı yüzde 30 ise farzı misal söylüyorum fiyat artışı en az yüzde 50 oluyor buda bnm gözüm de yasal hırsızlıktan başka birşey değil
    bu konuda piyasa içerisine bakarsak ben ce en önemli sorun devletin denetimlerinin eksik ve geç yapılması hep olay olduktan sonra denetim yapılıyor olay öncesi tedbir alıcı uygulamalar nedense hiç yok bunu hem çiftlik bank hem de kripto para olayında gördük
    şimdi de market denetlemesi var yine geç kalındı burada yapılan asıl hırsızlık ise maliyet artışı yaşanmadan piyasaya sürülmüş ürünlerinde maliyet artşından sonra sanki onlarında maliyeti artmış gibi o ürünlerinde fiyat artışı yapılmakta bence burada tek mesele yanlış politika değil
    evet yanlış politka bununla beraber geç yapılan devlet denetimleri ve ne yazık ki insan oğlunu aç gözlülüğü
    siz bir yazınızın şu sözle bitirmiştiniz insan oğluna dünyayı altın yapıp da versen yine doymaz
    saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Piyasaya 1 trilyon tl verirken böyle bir sonucu olacağını bilmeyen bir tane vatandaş yok, vatandaşın aldığı pozisyona bakın deli gibi ev araba aldı, sizce niye, bence herkes para basmanın ne demek olduğunu herkes gayet iyi biliyor, bilmiyormuş gibi yapanlar ise, öylesi yani aptala yatmak işlerine geliyor da ondan. Şimdi bak biz buna karşıyız demek için vatandaşın olayı en bariz gördüğü marketleri hedef göstererek kendilerinden başka yere hedef şaşırtıyorlar.

      Sil
  7. Perakendede de bir tekel/oligopol piyasası oluştu hocam. 8-10 biner mağazaya ulaşan zincirler çok yüksek kar marjlarına ulaştılar. Fiyatları rekabetçi seviyede tutmak için üreticileri de neredeyse zararına çalıştırıyorlar. Zamanında çok dile getirdik, TOBB çalıştaylarında sunumlar filan yaptık ama dinlemediler. Türkiye'de etkili bir Perakende yasası ve bu kapsamda alan sınırları getirilmesi şart. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devlet taraf olduğu veya taraf tuttuğu zaman her şey alt üst olur.

      Sil
    2. Hocam lütfen şakamı mazur görün ama, sizin içinize Milton Friedman'ın iblis ruhu kaçmış :). Aslında devletin veya bir üretim kooperatifi'nin işlettiği perakende mağazası görmek hoşuma gider. (örneğin Sümerbank, Torku)

      Sil
  8. Sayın hocam, Enflasyondan korunmak adına kendimce yıllardır gram altın biriktiriyorum, pandeminin de etkisiyle bütün dünyada para basıldı ve enflasyon arttı. Alanım ekonomi değil ama benim öğrenebildiğim enflasyon artıyorsa altın da artar, çünkü insanlar güvenli limana yönelir diye öğrendim.

    Şimdi bütün dünyada enflasyon artarken FED varlık alımlarını azaltacak ve altın düşecek diyorlar.

    FED gibi kurumsal bir yapı varlık alımını azaltacaksa bunu direk keskin bir şekilde ifade etmesi gerekmez miydi?

    Acaba onlar da pandemi etkisinin geçtiğine emin değil ve duruma göre dümen mi değiştirecekler?

    Ekonomi amatörü ve enflasyondan korunmak isteyen bir öğrenci olarak yol göstermenizi rica ediyorum.

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç merak etmeyin Fed varlık alımı azaltmaya başlayacağı zaman bunu davul zurnayla ilan eder.

      Sil
  9. Bir ülke dönemsel olarak çeşitli risklerle karşılaşabilir. Eğer risklerle mücadele mekanizmaları sağlıklı çalışıyorsa bu riskler hasarsız şekilde ya da az hasarla atlatılır ama o ülkede risklere karşı önlem alması gereken, gerçekleşen risklerle mücadele etmesi gereken mekanizmalar riskin bizatihi kendisi haline dönüşmüşlerse tek çözüm, o mekanizmalardan acilen kurtulup akla ve bilime dayalı yeni bir sistem kurmaktır...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geç bunları, oyuncu değişir, oyun devam eder.

      Sil
    2. Aklını kullanmayıp alnı secdeye değiyor diye adam seçersen öyle olur...

      Sil
    3. Mahdut bey lütfen kuru slogan attığımı düşünmeyiniz: Recep Tayyip Erdoğan ve AKP gittiğinde, Türkiye'nin güllük gülistanlık bir ülke olacağı yönünde inancınız var gözüküyor.

      Ülkemiz insanlarının "kültürel kodları", İslam sosuna bulanmış muhafazakârlıktır, diğer bütün kodlar azdır.

      "Toplumdaki" bu muhafazakârlık azalmadıkça, yeni Erdoğanlar, yeni AKP'ler daima iktidara gelir. Silsileyi siz de biliyorsunuz: Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Tansu Çiller, Recep Tayyip Erdoğan.

      Yukarıdaki siyasetçiler dışında, cumhuriyetçi, demokrat, laik zihniyet (ve siyasetçiler, partiler) çok kısa süreli iktidar olmuş o kadar, ötesi yok.

      "Toplumdaki" muhafazakârlık azalmadıkça, Türkiye, nefes alınabilir bir ülke olamayacak.

      Not: "Eğer Recep Tayyip Erdoğan ve AKP giderse, yerine daha kötüleri gelebilir. Öyleyse kalsınlar." gibi bir algıyı savunmadığımı biliniz.

      Sil
    4. SnAdsız 19:40,

      Bir antitez dönemi kapanıyor. Aslında 2019'da kapandı da siyasal islam her zamanki yapışkanlığı ile gitmemekte direniyor ve uzatmaları oynuyor. Bu dönem kapandığında mevcut tüm siyasal aktörlerin ve kurumların nasıl bir değişim geçireceğini deneyimleyerek göreceksiniz. Elbette halk da bu işten nasibini alacak, nitekim alıyor da. Bu iktidar gittiğinde en başta muhafazakar diye tanımlanan kesim laiklik ilkesine sıkı sıkı sarılacak ve tüm siyasal iklim değişecek. Benim tahminlerimden bile az kaldı, bu nedenle anlatmaya gerek yok. Ayaklarınızı uzatıp izleyin...

      Sil
    5. Mahmut bey sorun yönetimde, dinde değildir. Ayrıca Kuran-i Kerim de ekonomi ile ilgili pek çok ayet vardır ve çoğunda piyasa ekonomiyle destekli üretime odaklı bir yönetim tercih edilmesi gerektiği belirtiliyor. Ülkeye zarar verme nedeni olarak alnı secdeye gitmek değil yanlış politikalar yürütmeleridir. Yorumlarınızı daima okuyorum ve hep dine karşı bir önyargı sezdim. Tekrar belirtmek isterim ki sorun yönetimdedir, dinde değil. Amacım sizi incitmek değil sadece naçizane yanlış gördüğüm bir bilgiyi düzeltme çabasıdır. Iyi günler dilerim.

      Sil
    6. Sn Songül,

      Siz hangi Kur'an-ı Kerim'i okudunuz bilemiyorum ama benim okuduğumda ekonomi ile ilgili ayetler üretimden çok cihat-ganimet ağırlıklı hükümler barındırıyor. Dine karşı en ufak bir önyargım olmadığından emin olabilirsiniz, sadece 20 küsur yıldır din konusunda yaptığım okumalardan kaynaklanan yargılarım var.

      Sorun hiçbir zaman dinde değildir, dinî hükümleri sosyo-ekonomik hayatın göbeğine yerleştirmeye çalışan yönetimlerdedir. Dinleri kendi haline bırakırsanız kimseye bir zararları olmaz, yeter ki günlük yaşamı bunların ilkel hükümlerine göre düzenlemeye kalkmayın. Alnı secdeye değmek inanan kişiler için çok rahatlatıcı bir şey olabilir ama bu durum devlette yükselmek için liyakatin yerini alırsa ülke de işte bugün bulunduğu duruma gelir. Bu farkı anlayabilecek kapasiteye sahip olduğunuzdan eminim.

      Ben de size iyi günler dilerim...

      Sil
    7. Mahdut Bey'in ve Songül Hanım'ın dikkatine:

      TBMM (eski) Başkanı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanvekili İsmail Kahraman: "Dindar bir anayasa yapalım. Parlamenter sistem, demokrasiyle bağdaşmaz." dedi.

      Kaynak:
      https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/ismail-kahraman-degismez-maddeler-anayasaya-konmamalidir-1873978

      Sil
    8. Sayın Adsız 17:54,

      Bu iktidar 20 yıldır aynı şeyi istiyor. Daha önce "Milli görüş" denen siyasal akımın en büyük amacı da buydu. Şimdi "kanlı pazar"ın baş faillerinden, 6.filo'yu kıble edinip namaz kılmış ekibin elemanlarından biri bunu tekrar dillendirince neden bu kadar şaşırdınız? Ben bir haber değeri göremedim açıkçası...

      Sil
  10. Hocam yurt dışı borçlanmalarda CDS’in nasıl bir formülasyonu var? Yazınız için de ayrıca teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamen arz ve talebe göre oluşuyor. Türk tahvilleri için ne kadar çok CDS primi ödeme talebi varsa prim o kadar yükseliyor.

      Sil
  11. Hocam bilimsellik için reform yeterlimi yoksa 100 yıl önce olduğu gibi devrim olması gerekir?

    YanıtlaSil
  12. Hocam öncelikle kaleminize sağlık. Çok yararlandığımız bir yazı daha kaleme almışsınız. Üretmeye devam ediyorsunuz. Toplum olarak size minnettarız.
    Bir sorum olacak. CDS primini etkileyen unsurlar, sadece ekonomik değil, aynı zamanda o ülkenin yönetim biçimi, siyasal yapısı, eğitim sisteminin bilim ağırlıklı olup olmadığı, rezervlerindeki açık, dış politikadaki tutumu gibi faktörler belirliyor. Bunların hepsini düzeltmek için uzun zaman alacak sizin sık sık söylediğiniz yapısal reformların yapılması gerekiyor.
    Gelecek dönemde biz herşeyi doğru yapmış olsak bile, FED'in taperinge başlayacak olması ve gelecek yıl belki faiz arttırmak zorunda kalması halinde, kurları düşürmek eskisi kadar bol dolarlı dünyadaki gibi mümkün olmayacak sanırım. Siz ne düşünürsünüz hocam bu konuda?
    FED'in taperinge başlayacak olmasına karşın biz herşeyi doğru yapsak bile, kurlardaki gerileme mümkün olabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Şöyle düşünelim: Diyelim ki bir hiçbir şey yapmadık ve Fed taperinge başladı aynı zamanda faizi de artırdı. Bu durumda TL daha çok değer kaybedecek ve bizim borçlanma maliyetlerimiz daha da artacak. Şimdi diyelim ki Fed bu işlere başlarken biz yapısal reformlara girişerek risklerimizi düşürmeye başladık. Bu durumda Fed'den gelecek olumsuzlukları bu olumlu adımlarla dengeleyeceğimiz için en azından kısa vadede daha kötüye gidişi durdurmuş ve uzun vadede ise daha iyiye gidişi sağlamış oluruz.

      Sil
  13. Hocam öncelikle emeğinize sağlık.

    siyasal islam soslu neoliberalizme bağlı olarak komple dışa bağımlı hale gelmiş, dolarize olmuş ve borç batağında debelenen türkiye ekonomisi için öngörülebilir vadede tünelin ucunda ışık görünmüyor. yıllarca uygulanan düşük kur yüksek faiz politikasıyla, konsolide bilançosu bozulan, üretim kabiliyetini kaybedip al-satçı bir montaj ekonomisine dönüşen, ve bunun da ihracat patladı diye halka pazarlanmaya devam edildiği gelinen noktada, muhalefetin de mevcut ekonomik modele ciddi bir eleştiri getirdiğini maalesef göremiyoruz. varsa yoksa, yediler içtiler saray yaptılar sığlığı üzerinden halkı kandırmaya yönelik bir muhalefet anlayışı ile geleceğe dair ciddi bir ekonomik toparlanma vizyonu boş bir hayaldir. metro yatırımları için dışarıdan para bulmayı marifet gibi anlatan muhalif belediye başkanlarına bakılırsa, muhalefetin de önemli noktalarda iktidardan pek farkının olmadığını anlayabiliriz.

    dışa bağımlı ekonomik büyüme modeli türkiye ekonomisinin birinci sorunudur. öte yandan 40 yıllık birikmiş pisliğin bir çırpıda temizlenmesi de beklenemez. Ekonomik toparlanma çok daha sancılı olacaktır. velev ki ekonomiyi düştüğü bu faiz-döviz ve dış borç sarmalından kurtarıp kendi ayakları üzerinde durması için kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade bulunsun..

    halihazırda pakistan, bangladeş gibi kitlesel yoksulluğun norm olduğu bir ucuz iş gücü ulkesi haline gelmiş durumdayız. korkarım ki, siyasetteki bu genel yaklaşım devam ettikçe, iktidar değişse bile ekonomik gidişat noktasında pek fazla bir değişiklik olmayacak ve kitlesel fakirleşme yıllar içinde artarak devam edecektir. Ve bu süreçte, küresel sermaye ile yaşanabilecek olası bir zıtlaşma ise türkiye için bir arjantin ve hatta lübnan olmanın yolunu açacaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru yazmışsınız. Tebrik ederim. Aradığım muhalif çizgi.

      Sil
    2. Güzel analiz ama bazen değişiklik en azından bazı bozuklukları görmeye ve düzeltmeye yol açar.

      Sil
    3. tşk ederim sn. Jetekonomist.

      öte yandan, değişiklik elbette iyidir sn. Hocam hatta zamanı da gelmiştir, ancak asılmesele bu değişiklik hangi şartlarda gerçekleşecektir.. çünkü büyük krizler beraberinde siyasal çalkantıları ve toplumsal olayları da getirir..getirecektir..

      xyz..

      Sil
  14. Hocam, market zincirleri ve aralarında oluşturdukları oligopol tüketici aleyhine, mükemmel bir ilave zenginleşme bir "tekel karı" bırakıyor. Lokasyon sahibine cirodan %3 teklif edip 10 yıllık sözleşmeyle köşeyi kapıyorsunuz. kaptığınız köşeler o kadar mühim ki, cross subvention ile içsel karlılık açısından anlamsız olanları bile tutuyorsunuz. (150mt arayla 3 adet migros, 2 adet a101, 2 adet bim var 2 km cadde üzerinde) Tüm! satıcılarınızı size en az 3 ay vadeli satış yapmaya zorluyorsunuz. Göz hizası rafların ayrı "prim" paralarını her hafta, malı ayak seviyesine indirme tehdidiyle kravatsız alıyorsunuz. "depo elemanı ve raf elemanı girsin yerleştirsin konsinye malını, kayıba, hırsızlığa karışmam" deyip, kasadan çıktıktan sonraki ay vadenizi başlatıyorsunuz. detaylarına biraz daha girince "marketçilik" işinin vahşi biçimde bütün perakende satış hakimiyetini sağladığını ve bunu da sadece "itibar" ticaretiyle, sermaye bile koymadan yaptığını söylemek mümkün. Avrupa tipi antitröst hukukunu benimsemişiz ama yerel uygulama o kadar zayıf ve siyasete tabi ki, haliyle yetersiz kalıyor. danıştay 13 dairenin bağımsızlığına dair yasanın 20 yıldır çıkmamasının sebebi, rekabet kurulunun da, (diğer siyasete gelir getirme enstrümanları gibi) siyaset finansmanında kullanılmasının istenilmesi.. neyse.. sizin teşhişleriniz çok doğru, ancak tüketiciyi sahipsizlik var ve piyasa dengeyi buluncaya kadar gececek süre içerisinde tüketici açısından kaos hüküm sürüyor. Baştakiler ise, tüketiciyi kümese mahpus tavuk olarak görüyorlar ve sadece yolmakla, yoldurmakla da kalmayıp ayrıca tasaddi lisansı satıyorlar işbirlikçilerine.

    YanıtlaSil
  15. Bu hükümet yıllardır bir taraftan çiftçiyi borçlandırdı, diğer taraftan hibeler yolu ile büyük ölçekĺi üretim yapan özellikle hayvancılık tesisleri kurulmasını sağladı.

    Şimdi zaten borçlu çiftçinin elindeki alet ve makinayı yenileyecek gücü kalmadı.

    Teknolojik gelişim ve yatırımların verimlilik artışına yol açması giderek azalıyor, bu tarafta fiyatlar hızla artıyor. Üstelik bir kriz sırasında bu tesisler kısa sürede kepenk kapatmak zorunda kalabilir.

    Ortada doğru ve etkin denetleme olmadığı için birçok gıda maddesinde (özellikle peynir, teretağı, zeytinyağı gibi değerli ürünlerde) tağşiş piyasadaki ürünün yarısından fazlasına ulaştığı bir yapıda, (tarım bakanlığı üretici ve tüketicinin yanında olacağına vurgunu yapanların yanında) doğru piyasa koşulları oluşamadığı için üretici bitik vaziyette.
    Yukarıda saydıklarım bu zamana kadar bir şekilde sürdürülerek bugüne geldik şimdi ise iklim değişikliği öyle bir risk haline geldi ki, gelmekte olan yıkımı çok hızlandıracak. Birkaç örnek vereyim.

    Bu yıl aşırı sıcaklardan dolayı ayçiçek dekar başına verimi yarıya düşmüş gibi duruyor, buğdayda rekolte kaybıni herkes zatdn biliyordur.

    Sulanmayan (su zaten sorun) arazilerde zeytin ağaçları zeytinyağı oluşturamadığı için yağ verimi aşırı düştü, geçen yılda aynı durum yaşanmıştı. Geçen yıl yeteri kadar yüksek kalite sızma zeytinyağı yok denilerek dökme ihracata yasak kondu. Şimdi kalitesiz kaçak suriye yağı, rafine edilerek kaliteli yağ etiketiyle önümüzdeki sezon satılmak üzere tüccarın depolarında siz tüketicileri bekliyor.
    İklim krizi bozuk piyasa düzeninde ilk önce üreticiyi vuracak fakat sonrasında tağşış yapılması mümkün olmayan ürün fiyatlarında inanılmaz artışlar yolda geliyor olabilir.

    YanıtlaSil
  16. Ekonomi blogları takip ediyorum. En başta da siz değerli bir ismin blogunu takip etmekten keyif alıyorum. Yazılarınızı bilgi ve tecrübelerinizi karşılıksız paylaştığınız için size teşekkür etmek istiyorum sevgili hocam. Bir ekonomi öğrencisi olarak yazılarınızdan ziyadesiyle faydalanıyorum. Dahası ekonomi üzerine yorumlama yeteneğim gelişiyor ve farklı bakış açıları kazanıyorum. Bilgilerinizden istifade etmemizi sağladığınız için tekrar teşekkür ederim. Umarım daha uzun yıllar bizler için yazmaya devam edersiniz. Sevgi ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  17. Bir ülkenin gelişmesi ve kalkınması için dünyalık ne gerekiyorsa yapılmalıydı. Farklılıkların sesi daha çok çıkarak ve bu enerjiyi ülkenin gelişmesi için kullanarak her türlü inanca da eşit mesafede durarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak insanlık ailesine katkıda bulunulabilirdi. Tolstoy'un 50li yaşlarından sonra sorguladığı hayatın anlamını (30 yıllık süreçte bilim okulunda, kilisede, köylülerin yaşamında aramış) biz çocuklarımıza küçük yaşlarda din penceresinden öğretmeye çalışıyoruz -çoğu öğretilenlerin içine batıl karışıyor ve bunu kendi kültürümüzden uzak bir şekilde öğretiyoruz- ve bu dünyadan vazgeçen, merak duygusunu yitiren, öğrenmeyi bilmeyen insanlar yetiştiriyoruz. Ülke, dünya meselesini kendine dert edinenlerin silinip kaybolduğu, bencil insanların da gününü gün ettiği bir ülkede ne deseniz boştur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir de muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur gibi ırkçı söylemleri bırakıp, topraklarda yaşayan insanları ırklarına göre ayrımcılığa tabi tutmasak, onlara fırsat eşitliği sunsak, ülke meselesini dert edinen insanların sayısı artar, bencillerin sayısı azalır. Ülke güzelleşir.

      Sil
  18. Hocam merhaba. Son zamanlarda ön plana çıkarılan boş ev vergisi veya sahip olunacak konut sayısına sınırlama getirme gibi öneriler hakkında ne düşünüyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evler için boş da olsa dolu da zaten emlak vergisi ödeniyor. Emlak vergisi bir servet vergisi türüdür. Bir koyundan iki post çıkarılmaz. Gelir vergisinin amacı ise geliri vergilendirmektir. Gelir getirmeyen bir konuttan gelir vergisi alınamaz. Son derecede yanlış öneriler.

      Sil
    2. Konut sayısına sınır getiremezler, kendilerini konutlarının sayısını kendileri de bilmiyor. Tüm türk siyaseti konut zenginidir. AVM, iş hanı sahibi olmayan belediye başkanı kalmamıştır. Bir kaç bin nüfusluk ilçemizde AVM yapılamaycağı için her gelen belediye başkanı bir park alanını kendi mülkü olarak gasp edip kendine apartman yaptırmıştır.

      Sil
  19. "Bu durumda sorunun temelinde fiyatların değil risklerin fahişliği var." Hocam ne güzel söylemişsiniz, kaleminize, aklınıza, yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  20. Türkiyede zincir marketler dahil hepsinin gücü ve lobisi var. Kısaca her sektörün bir derneği odası var ancak bunlar sadece çok zenginlerin kontrolünde olan sanayi odası yada parekendeciler odası avm odası gibi kendi çıkarları için maksimum fayda sağlamanın peşindeler.

    Türkiyede esas sıkıntı üreticilerin sağlam bir odası yok yani bunların gücü koruyan yok. Bu kesimi hem devlet züncirliyor hem zincir marketler boğuyor ve sonunda sürekli tarlasını eken çiftçi hep borçlu olunca işi bırakıp üretmem eye başlıyor çünkü ürettikçe borçlanıyor ve hep kazanamıyor.

    Zincir marketler üretici ile anlaşıp ürün daha ekilmeden alım fiyatı belirleyip çok yüklü alım yapacağı için üreticiyi kendi tarlasında köleye çevirdi ve buna devlet destek verdi ses çıkaranıda ithalat ile sesini kesti. Şimdi hükümet boşuna bağırması ilk önce üreten kazanacak sonra satan sonra devlet ve millet kazanacak. Gerekirse lat fiyat limiti maliyet analizi ve sağlıklı kar marjınıın alt limiti belirlenecek. Yoksa tarlalar daha çok boş kalır ve herkes emlakçı şöför inşaatçı galarici olma peşinde koşar.

    Bir yerde para kazanılmıyor üstüne zarar edilyorsa kimse o işi yapmaz vede yapmamalıdır devlet içinde geçerli bu. Ekonominin kuralıdır sürekli zarar ediliyorsa başka iş yapılır o iş elden çıkarılır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam adsız, çok safca ve güzel bir yürek ile yazmışsınız. Türk devleti eğer sizin yazdığınız gibi çiftçilerine destek verirse, siyaseten biter. Ülkenin en değerli arsalarının çiftçileri, malesef siyaseten en çok dışlanan, hatta türkçe konuşmadığı için vatandaş bile sayılmayan insanlarımızdır. O insanları sefalete, fakirliğe, dağlara çıkmaya, kaçakçı olmaya, yerel derebeylerine, kasaba siyasetçilerine mahkum eden devletten çok şey bekliyorsunuz. Devlet, o çiftçilerin iki yakası bir araya gelmesin, güçlenip siyasi sistemi değiştiremesinler diye yapmadığını bırakmamış, Türklerin kaynaklarını da kurutmuştur.

      Sil
  21. Sayın Eğilmez, yorumlarda da yazıldığı üzere tek RANT alanı inşaat değil. Gıdadan , otoparklara kadar her alanda RANT olayı var. Bütün bu alanlarda detay incelemesi zor. Bence gelişmiş ülkelerde yapıldığı gibi oto kontrol sistemi kurulmalı. En önemli otokontrol sistemi gelirlerin , yani faturaların detaylı takip ve kontrol edilmeleridir. Malum gelişmiş ülkelerde en korkulan şey Gelir Vergilerinde ve Faturalarda yalan beyan konusudur. Şirketlerin, Vakıfların, Bireylerin Gelir Vergilerinin detaylı incelenmeleri gerekiyor. Vergisini tam ödemeyenlerin hemen mercek altına alınmaları, uzun süre zarar gösterenlerin kapatılması yoluna gidilmelidir. Çünkü gelir elde ettikleri halde zarar gösteren çok sayıda Şirket , Birey bulunmaktadır, ayrıca Vakıflar da inceleme, detaylı Gelir / Gider kontrolü altına alınmaları gereklidir diye düşünüyorum, acaba yanlış mıyım?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'de otokontrol sistemi çalışmaz, çalışamaz. Devlet yapısına da aykırıdır.
      Türk devleti merkeziyetçi kontrolcüdür. Bu yapı tüm halk tarafından kabul edilmiş, yerleşmiştir. Bu devlet batana kadar böyle gidecektir. Yeni devlet kurulursa, o devlet sizin yazdığınız gibi otokontrol sistemine dayalı bir sistem kurabilir. Tabi, o devleti de kimlerin kurduğunun önemi yüksektir.

      Mevcut yapıda, halk fırsatçıdır. Mevcut devletin kaynakları da suistimalleri yapanları yakalamaktan uzaktır. Sistemdeki denetim yapanlar, sistemin açıklarından en çok faydalananlardır.

      Sil
  22. Merhaba hocam, çok alakasız olacak ama aklıma takıldığı için söylemek istedim. Malum TÜİK'in tüketici enflasyon rakamlarına inanan pek kalmadı. Gerçek enflasyonu ÜFE üzerinden hesaplarsak ve büyüme oranlarını ÜFE'ye göre revize edersek Türkiye'nin büyüme oranı 3 yıldır negatifte olacak muhtemelen. Böyle yıllardır küçülen başka ülke var mıdır acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Japonya bir zamanlar sürekli küçülürdü. Arjantin de o durumda.

      Sil
    2. japonya nın küçülmüş hali buysa büyümüş hali nasıl olur, böyle küçülme dostlar başına diyen yurdum insanlarına, siyasiler meze yapar bu bilgiyi hocam.

      hocam ülkenin siyasileri bunu duymasınlar, sonra meydanlarda bakın japonya bile küçülüyordu biz de küçülüyoruz der, ümmet atlar bu söyleme.

      Arjantin ise bir yıldır negatif reel faiz veriyor, sözde pozitif reel faiz bölgesinde olan bizim TL bile onların parasından daha fazla değer kaybetti. Nasrettin hocanın dediği gibi, reel faiz burdaysa enflasyon nerde, enflasyon buysa kur nerede.

      ortam karışık hocam, her yerden bi şi çıkıyor, size de ağız tadıyla ekonomi yorumu yaptırmadılar, her gün garip bir şey icat olunuyor, hayat bu yuvarlanıp gidiyoruz sözü cuk diye oturuyor.

      Sil
  23. Hocam alametler neyi gösreriyor?

    YanıtlaSil
  24. Sayın Hocam;

    Ülkemizde izlenen ekonomik politikaların dosdoğru ve eksiksiz olduğu söylenemez. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ahvali yalnızca izlenen ekonomik politikalara bağlamak vicdanla bağdaşmayacak bir iştir. Zira; Suriye'nin kuzeyinde oluşturulacak terör devletine başta ABD ve AB'ye rağmen izin vermemek, Doğu Akdenizdeki doğalgaz rezervlerinden tüm tehditlere karşı istifade etmeye çalışmak, Savunma sanayi alanında yapılan atılımlar ve alımlar (S 400) ve buna benzer siyasi bağımsızlık izlenen onlarca politikaları görmemiz gerekli. Tüm bu siyasi politikalar karşımıza döviz kurlarının çok yüksek seyir etmesine bununda maliyet enflasyonu olarak karşımıza çıkmasına neden olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Cari faiz oranlarına rağmen döviz kurunun bu seviyelerde olması şüphesiz sorgulanmalıdır.

    Tabi ki üretimde ara girdi ithalatını azaltmalı kendi üretimimizi gerçekleştirmeliyiz, Enerji de dışa bağımlılığı azaltmak için YEKA projelerini arttırmalıyız, İhracatımızıda ki yüksek teknolojili ürünlerin payını arttırmalıyız. Bu ve bunun gibi eksikleri görmezden gelmiyoruz. Yani DIŞ GÜÇLER deyip işin içinden sıyrılanlardan değilim yalnızca bunların aynı siyasi görüşe sahip olunmasa bile görülmesi gerektiğini düşünüyorum

    Ancak tüm bu olumsuzlukların ekonomik başarısızlık olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığı kanaatindeyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben biraz farklı düşünüyorum. Bence biz bir politika izlemiyoruz. Yani bir politikamız yok. Oradan oraya savruluyoruz.

      Sil
    2. İklim bahar iken biz tam gaz tüketim ekonomisi ve betona yatırım yaptık, hep bahar olsaydı zaten hiçbir plana, politikaya ihtiyaç olmazdı. Ak partiyi zamanında Fetö ile beraber iktidara taşıyan bugünün DIŞ GÜÇLERİ tabi ki Türkiye'nin faydasına yapmıyordu. kimse başkasına kıyak yapmak zorunda değil, her ülke kendi halkının çıkarlarını düşüneli. Keşke Bizde de!... Hükümet 100 tane yanlışla beraber 3 tane doğru yapıyor olması maalesef bizi kurtarmıyor. Asıl sorun ise 100 yanlışın en az 70 adetinde çeşitli algı yönetme oyunları ile millet kandırılıyor, öyle ki bir süre sonra yalanı söyleyenler de kendi yalanlarına inanmaya başlıyor.

      Sil
    3. Suriye'nin kuzeyine peşmergeleri Irak'dan davul zurnayla, lahmacun ısmarlayarak göndermişsin, ABD başkanı "aptal olma" der demez bölgedeki her türlü operasyonu kesip nasıl geri kaçacağını şaşırmışsın, Müslüman kardeşleri ortadoğuda hakim kılacağım diye Mısır'la, Suriye ile papaz olup doğu Akdeniz'deki her türlü hakkını sağa sola kaptırmışsın, ABD'ye aklınca göz dağı verip bir yandan da düşürdüğün Rus uçağının diyetini ödemek için s-400'leri almış, paketini bile açamadan depoya kaldırmışsın, şimdi kendini affettirmek için ikide bir ABD'ye gidip arkana baka baka geri geliyorsun, bu yüzden bir de F-35'lerden ve onlara yatırdığın milyarlarca dolardan olmuşsun, sırf bu nedenle Ege'deki hava üstünlüğünü Yunanistan'a kaptırmışsın, her türlü enerji üretimini, dağıtımını v.s. haraç mezat yandaşlarına vermişsin, bir dediklerini iki etmeyip zırt pırt zam yapıyor, bütün beceriksizliklerinin sorumluluğunu ilgisiz vergilerle şişen faturalar şeklinde halka yüklüyorsun.........

      Yani ne olumsuzluk varsa beceriksizliğin, iş bilmezliğin, aç gözlülüğün, saçma sapan ideolojik saplantıların nedeni ile bizzat kendi ellerinle yaratmışsın, sonra da ortaya çıkan ekonomik enkazı ekonomik başarısızlık olarak nitelendirmeyi doğru bulmuyorsun.

      Aferin sana hacı. Neyse ki senin gibilerin nesli hızla tükeniyor. Sana tavsiyem, fazla A haber izleme, bir an önce gerçek dünyaya dön...

      Sil
    4. Sayın Hocam;
      Görüşünüze saygı duyuyorum. Sizinle aynı dünya görüşüne sahip olmama rağmen sizin ülkesinin dertleriyle dertlenen bir insan olduğunuzu biliyorum. Bundan dolayı görüşlerimi sizinle paylaşmak istedim.

      Adsız 5 Ekim 2021 17:33
      Dostum Beton yatırımı hususunda haklısın.
      1800’lü yıllardan beri DIŞ GÜÇLERİN etkisi altında olmayan politikalarını onların isteklerine göre belirlemeyen bir siyasi oluşum var mı? El-Cevap Bir tane vardı oda darbe ile devrildi. (Refah) Şu anda yapılan rant devşirerek güç elde etmeye çalışmak hem doğu hem de batı bloğundan.

      Mahdut Mesuliyetli;
      İlk önce İdeolojik saplantılarla örülü gözlüğünü bir çıkarda öyle konuşalım.

      Sil
    5. Hacı, demagojiyi bırak da yazdıklarımın hangisi ideolojik ya da gerçek dışı, onu söyle. Refah'ın dış güçlerin etkisinde olmadığı için darbe ile devrildiğini söyleyebilecek kadar ideolojilerden arınmış bir arkadaş olarak en azından bunu yapabilirsin sanırım...

      Sil
    6. Başkalarını bırakın canlar, kendi güzelliğinize bahçenize odaklanın, kendi bahçenizi güzelleştirin.

      Dünya geçici, onun bunun derdi ile kalp kırmaya gerilmeye değmeyecek kadar kısa, yeryüzü öyle güzellikler ile dolu ki, güzelliklere odaklanalım, kendi güzelliğimizi yaratalım. Gücümüzün yetmediği yerlere laf yetiştirme telaşı enerjimizi yemesin. Gücümüzün yettiği yeri güzelleştirelim, insanlar ile güzelliği paylaşalım, kadir bilen kimseler bizi anlar, bize katkı sunar, kadir bilmeyen ile vakit kaybetmeyelim, onları salalım yolumuza gidelim.

      Onun bunun dedikodusu bitmez, hayat biter dedikodu bitmez. Bizi güzelleştiren sözler ile vakit değerlendirelim.

      Sil
    7. Bu çakma tasavvufi sözler baymadı mı sayın Adsız 17:58? Yaşlandıkça otomatik olarak bilgeleştiğini, Mevlana'dan, Hacı Bektaş-ı Veli'den iki satır okuyunca dünyanın tüm sırlarını çözdüğünü zanneden o facebook kalabalığından birisiniz sanırım. Konuyla ilgili söyleyecek bir sözünüz varsa söyleyin, yoksa susma erdemini gösterin bence...

      Sil
    8. Mahdut Mesuliyeti;

      Sana cevap vermemin bir faydası olmadığına inandığım için seninle siyasi ve ekonomik tartışmaya giremem. Ama şunu bil dünya siyasetinden zerre miskal anladığın yok.

      Malum Vakit kıymetli. Benim senin gibi her yorumun altına laf yetiştirecek kadar vaktim yok.

      Şunu fark ettim ki. Senin canını baya bi yakmışlar. Bir gevşe, bir sakin ol!! Bu dünyadan sen de sağ çıkamayacaksın. Şunu da unutma Mükemmel olan İslam'dır, müslüman değil.

      Buda son sözüm olsun.

      Sil
  25. değerli bilgiler için teşekkürler,sayın hocam aralık ayında tekrar faiz artışı başlayabilirmi,ve sizce hangi seviyeden dolarımı bozdurup realize edebilirim yakın zamanda yada böyle bir fırsat mümkün olabilirmi sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aralık erken. Şubat gibi olabilir.

      Sil
    2. Enflasyon düşerse de bir üretici olarak ben iflas ederim zaten bunu göze alamayanlar şuan üretimi durdurdu zaten yüksek girdi maliyetleri ile üretime devam ediyoruz zararı göze aldık 1 2 sene kazanamamayi da göze aldık ama enflasyon düşerse maalesef iflas ederiz arzın devamı için enflasyon lazım bize gelen zamları şu anda yansitmadik yavaş yavaş yansıyacak şuan gıda hala çok ucuz

      Sil
  26. toplumsal ahlakmı önce çöker yoksa ekonomi önce çöker

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hangisi önce çöker bilemem ama biri çökmeye başlayınca muhtemelen öbürü de çöker.

      Sil
  27. Tarım ürünlerinde dünya genelinde bir artış var. Bunlar hem üretim tarafındaki ülkelerdeki iklim kaynaklı, hem üretici ülkelerin maliyetleri ile alakalı, hem de tüketici ülkelerdeki yan hizmetlerin aksaması ile ilgili. Misal, bazı batı ülkelerinde uzun süren kovid süreci tır şöförlerinin başka işlere yönelmesi ve yeni tır şöförlerinin hemen piyasaya girememesi gibi.

    Geçen seneki kovid süreci ile bazı batılı ülkeler ile devlet geleneği eski ülkeler tarım ürünleri arzı için kendi içlerinde regülasyonlar yaptılar. Türkiyeye en yakın misal sanırım Rusya olacaktır.

    Tarım üretimi, binlerce yıldır devletlerin kaderine etki eden bir unsur. En büyük güvenlik sorunlarının başında gelir. Yanlış hatırlamıyorsam, Roma imparatorluğunun da yıkım süreci tarım üretim sorunu ile başlamıştı.

    Romanın ardından gelen Osmanlı'nın da kaderi Anadolunun tarım ürünleri verimliliklerinin düşüşü ile kötüye gitmiştir. Ulu Sultan Kanuni'nin, Viyana'yı alamamasının da temelinde ordu Tımar sistemi ve tarım arasındaki ilişki etkendir. Sözde Büyük Sultan bile askerine söz konusu geçim olunca laf geçirememiştir. Halil İnalcık bu konuyu iyi irdelemiştir.

    Anadolu topraklarındaki köylünün, her ne kadar eğitimsiz de kalsalar, binlerce yıllık bir hububat kültürü vardır. Kıtlık dönemlerini atlatacak, yazılı olmayan bir kurumsallaşma vardı. Bu kurumsallaşma üzerine Cumhuriyet Türkiyesinin iyi kötü bir tarım politikası TMO kontrolleri ile eskiden yapılırdı. Son 4-5 yılını takip etmedim, durum nedir bilmiyorum.

    Köylü ve çiftçinin desteklenmesi konusunda Türk Cumhuriyet hükümetleri siyasi hatalar yapmıştır. Devlet politikasına sirayet eden yanlışlıklar malesef yapılmıştır. Eski asker olduğum için Doğu ve Güney doğu köylülerini iyi bilirim, anadili hem Kürtçe hem Türkçe olan köylümüzün hali harabat halini almıştı. Yanlış devlet politikası sebebi ile özellikle Kürtçe konuşan çiftçilerden malesef siyaseten korkulduğunu da çok iyi bilirim. Hükümetlerin tarım politikasını derinden etkilemiş bir siyasi korku vardı. Şimdi de malesef, hatalı yapılan HES projeleri ile ülke kendi rızkını heder etme noktasına gelip, güney doğuyu kendi eliyle kuraklığa itmektedir. Asker olarak PKK yı 6-7 kere temizleyip, hala bitmemiş olması da hatalı tarım politikası ile alakalıdır. Yani hem batıdan oy veren vatandaşın kaynağı heder edilmiş, hem doğu insanının toprağı heder edilmiştir. Günün sonunda, iki taraf böyle sıkıntılı zamanlarda aç kalmaktadır.

    Türkiyenin hem köylüsü hem de tarımı ile barışması gerekmektedir. Tarım üreticisi toplumların da yiyecek üretme telaşına düştükleri bu dar zamanda indirimli ürün satışları, marketlere baskı, manava baskı vs gibi politik çözümler malesef yaraya merhem olmaz. Bazı batı ülkeleri de bastıkları para ile tarım ürününün topraktan çıkacağı algısı ile hareket etmiştir, basından gördüğümüz kadarı ile onların da ürün teminlerinde ciddi sıkıntıları vardır. Boyalı kağıt basmak da malesef çözüm olmuyor. Onlar tarafında heder edilen kaynaklar başka ülke insanlarına da sıkıntı veriyor.

    Türkiyenin çözümü bellidir, binlerce yıl bu durumlarda yapılanı yapmak, köylü ile etnik kökenine bakmadan elele vermektir.

    S7nK1!7hZ&R4enlP

    YanıtlaSil
  28. Hocam bu ekonomiyi naçizane "gerizekalıya anlatır gibi" aktarmak gerekiyor, en azından zaman zaman. Instruments diye bir ifade var. Enstrumanlar diye çevirmişler. Neyin Enstrumanları bu?

    Yani misal param var korkuyorum. Zaten okumayı sevmeyen bir toplum olduğumuz düşünüldüğünde han duvarları bir ekonomi yazısını kavrayabilmek için çelik gibi sinirlere sahip olmak gerekiyor. Misal param var ben bu zihni garibanlıktan ötürü işe dahil olamıyorum.

    Vadeli mevduat diye bir kavram var onu şahsen "paranı çekmezsen 32. günde faiz alırsın, o da şu kadar.." diye - o tarz izah etmek lazım. Coin-koyun olaylarına ise hiç girmiyorum.

    Bu işe dahil ekonomist arkadaşlara sesleniyorum. Bizim gibi adamlar için ekonomi 101 tarzı DUMMY kitaplar içerikler hazırlayın. Yani bu sektör en uzun ve karmaşık cümleyi yazan adamın prim yaptığı bir alan olmamalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorun anlatımda değil sorun anlamak isteyip istememekte.

      Sil
  29. Hocam enflasyon terörüne karşı nasıl mücadele edebiliriz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk olarak bunun bir terör olayı olmadığını kabul ederek başlamamız lazım. Enflasyon bizim yanlış yönettiğimiz ekonomi politikalarının bir sonucudur. Kabahatin yüzde doksanı bizdedir. O zaman o yüzde doksanı düzeltmeye başlayarak yola koyulmamız gerekir.

      Sil
  30. hocam bu bilgilendirici yazı için çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  31. Eylül ayında TR'nin brüt rezervi nasıl arttı? Hisse stokları Eylül başında 24 milyar dolarmış, 24 Eylül'de 21 milyar dolara düştü. Bir de cari açık var. Bunlara rağmen rezerv nasıl artıyor? Swapla mı artıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 6,3 milyar dolarlık SDSR hesaplara dahil oldu.

      Sil
  32. hocam vakit geçti ama merak ediyorum. sorum vardı. yüksek vergi mi tekelciliğe sebep oluyor. yani düşük vergi sorunları çözer miydi? ( devlet harcamayı vatandaşa bırakıyor). fahiş fiyatlarlarla ilgili üreticinin direkt pazarlara ulaştığı bir sistem kurulamaz mı? ya da devlet 1000 market projesiyle bunu mu amaçlıyor. yani devlet bu market projesiyle aracılık rolünü mu üstlenecek. komisyonculuk mu yapacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devlet işin içine girdikçe tekelcilik de artıyor. Tabii kastettiğim bizdeki gibi bir devlet.

      Sil
    2. teşekkürler hocam, çok iyi anladım.

      Sil
  33. teşekkürler yazı için hocam

    YanıtlaSil
  34. Hocam ben ciftciyim bizim insanımız aç gözlü çünkü para kazanamiyorlar bunun nedeni çiftçinin tam kendisi ben 5.5 ton/dekar patates aldığım 250 lira kira ödediğim yere 500 kira ödeyip 2.5 ton patates aldılar ton maliyetim .80 kr. Olan malı 1.80 kr. Maliyetle üretmeyi başardılar seneye maliyetleri 2.5 liranın altında olmayacak makale okumazlar yatırım stratejisi bilmezler pazarlama bilmezler o tarla çok patates yapıyor hesabıyla elimden aldılar bu çiftçi batmak zorunda bu araziler sürekli şehirde yaşayan doktor iş adamı mühendis öğretim görevlisine geçiyor bu tarımda kayıpları çoğaltıyor toprağa 3 yıl yatırım yapmam gerekiyor verimli olması için sonraki yıllarda devam etmem gerekiyor ben kimseye güvenip kimsenin malına yatırım yapamıyorum Devletin bana uygun koşullarda arazi alım kredisi vermesi lazım memurlarını alakasız memurlarını tarla alımından uzak tutması lazım o zaman verim artar ihracat yaparız

    YanıtlaSil
  35. Hoca Merhaba, oncelikle elinize saglik. Bir malin satildigi bedelin, devlet tarafindan fais fiyatlidir denilip, bazi firmalara ceza verilebilmesini anlamiyorum. Urettigim ya da sattigim mali istersem 1 liraya istersem 1000 liraya satarim. Talep edenler fiyati yuksek bulup almayabilir. Burasi tamamen benim olmaz mi? Bana ait olan bir mali ne kadara satacagima kim nasil karisabilir; serbest piyasa mantigini dusundugumde hala aklim almiyor. Marketlerdeki fais fiyat kontrolunun yasal bir dayanagi var midir? (Yanlis anlasilsin istemem 2A kapsaminda calisan is yeri olan bir tanidigi ya da yakini da olmayan beyaz yakali bir calisanim). Sadece piyasa serbest diyip malin kac paraya satilacagini belirlemek ceza verebilmek bana mantiksiz geliyor, bu nedenle bunun yasal bir dayanaginin olup olmadigini sormak istedim. Iyi gunler, yeni yilinizi kutlarim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi