Çok Daha Zor Günler Kapıda

Yedi yıl önce bu blogda yayınlanan ‘Kapitalizmin Sonu mu Geliyor?’ başlıklı yazımda şöyle yazmıştım: “Kapitalizmin artık bütün dünyayı kapsaması, devre dışında kalıp da krizi dengeleyebilecek ekonomi bulunmadığını bize gösteriyor. İşte bu yüzden küresel kriz bir döngüsel krize dönüşebilme potansiyeline sahip bulunuyor. Eğer böyle bir döngüsel krize dönüşürse içinden çıkılmaz bir hal alabilir, büyüdükçe, yaygınlaştıkça esnekliğini kaybeden kapitalizm ilk kez çökme olasılığına yakın bir görünüm içinde görünüyor.”[i]

Bugün küresel krizin üçüncü aşamasındayız ve önceki yıllarda sistemi dengeleyen gelişmekte olan ekonomiler de krizin içine girmiş durumdalar.[ii]

Gelişmiş Ekonomilerin Durumu Çok Sıkıntılı

Gelişmiş ekonomiler, küresel krizle birlikte girdikleri sıkıntılardan aradan 14 yıl geçmesine, para arzını inanılmaz düzeylere çıkarmalarına, bütçeden ekonomiye büyük destekler vererek borç yüklerini neredeyse taşınamayacak düzeye getirmelerine karşın çıkamadıkları gibi bugün daha da zor durumda görünüyorlar. Aşağıdaki tablo gelişmiş ekonomilerin en büyüklerinin bugünkü göstergelerini gösteriyor (kaynak: https://tradingeconomics.com/ ) 

Büyüme verilerine buradaki gibi yıllıklandırılmış olarak değil de üç aylık olarak bakarsak Birleşik Krallık, ABD, Avustralya, Güney Kore ve Kanada dışındaki ülkelerde stagflasyona neredeyse girilmiş hatta bazılarında resesyonun eşiğine gelinmiş olduğunu görebiliriz (Almanya: 0,2, Fransa: - 0,2, İtalya: 0,1, İspanya: 0,1, Japonya: 0,2.) Japonya dışındaki bütün ülkelerde, özellikle İspanya, ABD, İtalya, Kanada ve Almanya’da enflasyon denetimden çıkma aşamasında görünüyor. Gelişmiş ülkeler bir yıl öncesine kadar para bastıkları halde enflasyon yaşamamanın rahatlığı içindeydiler. Bugün görünüm tamamen değişmiş bulunuyor. Rezerv para basarak ihraç ettikleri paralarla gelişmekte olan ülkelerden para kazanıp onlara yıktıkları enflasyon artık geri dönüyor. Gelişmiş ekonomiler bugün artık büyüme mi enflasyon mu seçeneğiyle karşı karşıyalar. Parasal sıkılaştırmaya gitmezler ve faizi artırmazlarsa enflasyon yükselecek, parasal sıkılaştırmaya gidip faizi artırırlarsa büyüme düşecek hatta küçülme (resesyon) gelecek.

Gelişmiş ülkeler, işsizlik konusunda bugün itibarıyla nispeten rahat görünüyorlar ama eğer parasal sıkılaştırma ve faiz artışına girerlerse düşen büyümeyle birlikte işsizlik oranları da kaçınılmaz şekilde artacak.

Gelişmiş ekonomilerin bütçe dengeleri tam anlamıyla bir faciayı yansıtıyor. Genellikle tavan olarak kabul edilen yüzde 3’lük Maastricht kriterini tutturabilen gelişmiş ülke yok. ABD, Birleşik Krallık ve İspanya tarihi rekor düzeyindeler. İdeale en yakın durumda Almanya görünüyor. Özellikle salgın döneminde yapılan yüksek kamu harcamaları, vergi indirimleriyle bütçeler tamamen dağılmış bulunuyor. Buna karşılık ABD ve Birleşik Krallık dışında cari açık sorunu olan gelişmiş ülke yok.

Küresel krizin yarattığı ağır tahribatı en açık biçimde yansıtan gösterge kuşkusuz kamu borç yükü (kamu kesimi borç stoku / GSYH.) Avustralya ve Güney Kore’yi (belki Almanya’yı da) hariç tutarsak bütün gelişmiş ekonomilerin tam anlamıyla bir kamu kesimi borçluluk batağında olduğunu görebiliriz. Bu durum artık borç alarak sistemi ayakta tutma olanağının tükendiğini gösteriyor. 1980’lerde büyük sorunlar yaratmaya başlamış olan Latin Amerika ekonomilerinin borç sorununu çözmek için uygulamaya konulan Braddy Planı’nın üzerinden 40 yıla yakın süre geçtikten sonra gelişmiş ekonomilerin kurtarılması gereken ülkeler durumuna düşmüş olması ironik bir durum.

Gelişmekte Olan Ülkelerde de Sıkıntı Büyüyor

Küresel krize girildikten itibaren ABD, Euro Bölgesi, Japonya ve Birleşik Krallık faiz düşürmeye ve parasal gevşemeye yöneldiler. Bu yolla ekonomilerini canlı tutmayı hedeflediler. Bu yaklaşımın en büyük riski enflasyonun alıp başını gitmesiydi. Bu sorunu da sermaye hareketlerinin serbestliğiyle aştılar. Artırdıkları para arzı içeride kullanılmadı, yatırım fonları aracılığıyla daha fazla faiz geliri elde etmek amacıyla yüksek getiri veren gelişmekte olan ülkelere yöneldi. Böylece enflasyonun gelişmiş ülkeleri etkilemesi engellenmiş oldu. Zaman içinde ekonomiler düzelince parasal sıkılaştırma ve faiz artırımlarıyla yavaş yavaş para arzının azaltılması planlanmıştı. Covid 19 salgını bu planları alt üst ettiği gibi gelişmekte olan ülkelerin de ağır darbeler almasına ve sıkıntı içine yuvarlanmasına yol açtı. Aşağıdaki tablo gelişmekte olan ülkelerin en büyüklerinin bugünkü göstergelerini sergiliyor (kaynak: https://tradingeconomics.com/

Suudi Arabistan, Türkiye ve Endonezya dışında gelişmekte olan ülkeler büyüme ivmelerini kaybetmiş görünüyorlar. Özellikle bir zamanlar yüzde 10’un üzerinde büyüyen Çin’in stagflasyona girmiş olması küresel sistem için ciddi bir sorun. Birçok alanda dünyanın adeta üretim deposu konumundaki Çin’in bu düşüşü bütün küresel sistemi tehdit ediyor. Her ne kadar yüzde 4,1 büyüyor görünse de bu oran Hindistan için oldukça düşük kabul edilebilecek bir oran.

Enflasyon oranlarına bakarsak orada durum daha karışık bir görünüm veriyor. Suudi Arabistan, Çin ve Endonezya enflasyonda sorunsuz görünüyorlar. Buna karşılık Türkiye ve İran hiper enflasyona doğru ilerliyor. Rusya, savaş başladıktan sonra yüzde 20’ye yaklaşan enflasyonu merkez bankasının faizi yüzde 20’ye çıkarmasıyla aşağıya döndürmeyi başardı.

İşsizlik açısından bakıldığında; yüksek işsizlik sorunu olan Güney Afrika ile Türkiye sorunlu görünüyor olsa da büyümedeki düşüşlerin devam etmesi halinde bütün ülkelerde işsizlik sorun olmaya başlayacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Bütçe açığının en ciddi boyuta yükseldiği ülkeler Suudi Arabistan, İran, Hindistan ve Güney Afrika. İran’ın ambargo nedeniyle petrolünü rahat satamamasına karşılık Suudi Arabistan’ın sahip olduğu büyük petrol rezervine ve petrol fiyatlarının yükselmiş olmasına karşın nasıl bu kadar bütçe açığı verdiği sorusunun yanıtını bulmak kolay değil. 

Gelişmekte olan ülkeler açısından belki de en sorunsuz kalen cari denge. Rusya, Güney Afrika, Meksika, Çin ve Endonezya cari fazla, diğerleri cari açık veriyor.

Kamu borç yükü için yüzde 60’lık tavanı (Maastricht kriteri) doğru eşik kabul edersek sorunlu olan ülkeler; Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, Çin olarak karşımıza çıkıyor.

Özetle söylememiz gerekirse gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkeler kadar olmasa da artık ciddi sıkıntılar içine girmeye doğru hızla ilerliyorlar.

Küresel Krizden Sonra Gelişen Olaylar: Salgının Yarattığı Sorunlar, Tedarik Zincirinde Kırılmalar, Enerji Fiyatlarında Artışlar

2008’de ABD’de önce finansal kriz olarak başlayan sonra reel kesime de yayılarak küreselleşen kriz bütün dünyada ciddi ekonomik sorunlar ortaya çıktı. Bu sorunlar gelişmiş ülkelerin para arzını artırarak yani parasal genişleme ve düşük faiz yaklaşımıyla çözülmeye çalışıldı. Enflasyon yaratmadığı sürece bu yaklaşım başarılı göründü. Ne var ki basılan paraları geri çekmeye fırsat kalmadan bir seri sıkıntı daha ortaya çıktı ve enflasyon yaratan süreç başladı.

2020 yılında Çin’de başlayıp bütün dünyaya yayılan Covid 19 salgınıyla birlikte bu kez tedarik zinciri kırılması sorunu ortaya çıktı. Tedarik zinciri, ürünün üreticiden, toptancıya, oradan dağıtıcıya/ perakendeciye ve sonunda da tüketiciye ulaşmasını kapsayan sürece verilen addır. Bu zincirin görünmeyen parçaları arasında ürünün satış süreci, stok yönetimi, malzeme satın alınması, dağıtım sürecinin planlanması ve müşterilere sunulan hizmetler de yer alır. Bu zincirde Covid 19 salgınıyla birlikte ortaya çıkan aksamalar; ürünün talep edildiği yerde sunulamamasından, yani arz yetersizliğinden ürünün fiyatının artmasına hatta kalitesinin düşmesine kadar birçok soruna neden oldu. Emtia fiyatlarında görülen büyük sıçramalarda bu kırılmanın önemli etkisi bulunuyor.

Petrol ve doğalgaz başta olmak üzere bütün enerji kaynaklarının fiyatlarında dönem boyunca yaşanan inişler ve çıkışlar Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek üzere giriştiği savaşla birlikte ciddi artışlara dönüştü. Bu artışlar, üretimin de darbe almasına ve dolayısıyla zaten tedarik zinciri kırılmasıyla ortaya çıkan fiyat artışlarının destek bulmasına yol açtı.   

Bütün bunlar gelişmekte olan ülkelerin de küresel krizin parçası olmasıyla sonuçlandı. Başta Çin olmak üzere bütün gelişmekte olan ülkeler artık küresel krizin hem etkisi altında hem de krizin etkileyicisi durumunda bulunuyor.   

Özetle söylemek gerekirse küresel sistem bugün son derecede ağır tehditler altında görünüyor.

Bu Krizden Çıkış Hiç Kolay Değil

14 yıldır süregiden küresel kriz, kapitalizmin bugüne kadar karşı karşıya olduğu krizler içinde en ağırı olarak karşımızda duruyor. Parasal genişleme ve faizi düşürerek sorunu ertelemeyi seçen sistem çok daha ağır bir duruma gelmiş bulunuyor.

Ekonomilerin buraya gelmesinin pek çok nedeni var kuşkusuz: Nüfusun çok artmış olması, neoliberalizmin kural tanımaz kâr güdülü yaklaşımları, etik değerlerin yıpranması, büyümenin her şeyin üzerine çıkmış olması, çevrenin bozulması, Covid 19 salgınının etkisi vs.

Küresel Finans Krizi kitabımda (2008) henüz daha krizin ilk yılında bu krizden çıkışın etik ile denetim arasında doğru bir denge yaratılmasına bağlı olduğunu vurgulamıştım. Geçtiğimiz 14 yılda bu sağlanamadı. Tam tersine panik halinde çözümler üretildi ve sorun ertelendi. Bugün gerek gelişmiş ülkelerde gerekse gelişmekte olan ülkelerde servet etkisi, öne çekilmiş talep, paradan kaçma gibi etkilerle talep canlılığını koruyor ve ekonomileri ayakta tutuyor. Ne var ki artık tümüyle bir balona dönüşmüş bulunan kapitalist sistemin bu şekilde sonsuza kadar sürmesi mümkün değil.

Ne yazık ki dünyayı çok daha zor günler bekliyor.

Türkiye’nin Durumu

2002 krizi sonrasında IMF desteğinde yeni bir ekonomi programını uygulamaya koyan Türkiye, uyguladığı bu program sayesinde krizden hızla çıktı. 2002 sonunda yaşanan iktidar değişimine karşın yeni gelen iktidar da IMF programını aksatmadan uyguladı. Bu program bankaların ve finans sisteminin güçlendirilmesi, kamu kesimi mali disiplininin sağlanması sonucu bütçe açıklarının düşürülmesi ve kamu kesiminin borçlanma gereğinin düşürülmesi gibi iki önemli temele dayanıyordu. Bu iki alandaki düzenlemeleri izleyerek Türkiye, AB ile tam üyelik müzakerelerine başladı ve yalnızca 2006 yılında bütün Cumhuriyet dönemi süresince gelen doğrudan yabancı sermaye toplamından yüzde 30 fazlası geldi. Yabancı sermayenin bu ilgisi yaklaşık on yıl azalarak da olsa sürdü. Türkiye bu dönem boyunca cari açığından fazla döviz girişi yaşadı. Bunun sonucunda TL güçlendi, dolarizasyon yüzde 57’den yüzde 29’a geriledi, bütçe açıkları azaldı, enflasyon ve faizler hızla düştü, büyüme yüksek düzeye çıktı, GSYH büyüklüğü üç katına yükseldi. Dönemin tek sorunu cari açığın yüksekliğiydi.

2008 ortasında IMF programı bitti ve IMF ile devam edilmeme kararı alındı, ardından AB ile ilişkiler bozulmaya başladı, yabancı sermaye girişi yerini dış borçlanmaya bıraktı. Yapılması gereken yapısal reformlar yapılmadığı gibi mevcutlar da yavaş yavaş bozulmaya başladı. Ekonomideki bozulmanın yanı sıra geçmişte yapılmış sosyal ve siyasal reformlardaki bozulmalar düzeltilecek, ileri götürülecek yerde tam tersine geriye götürüldü.

Bugün gelinen noktada Türkiye, dünyanın en yüksek enflasyonlarından birisine sahip, cari açığı ve bütçe açığı büyüyen, CDS primi dünyanın en riskli üç ülkesinden birisi düzeyinde bulunan, dış kaynak bulamayan ve durumu swap anlaşmalarıyla idare etmeye çalışan bir ekonomi görünümündedir.

Türkiye 2003 – 2010 arasında yükselen piyasa ekonomileri arasında yıldızdı. 2014 – 2018 arasında bu konumunu yitirerek düşüşe geçti, 2018’den sonra bu ekonomilerin en umutsuzları arasına girdi. Özetle Türkiye, 2003 - 2022 arasında bir kuyruklu yıldız gibi parlayıp kayboldu.

Türkiye’nin yeniden bir çıkışa geçmesi için yapılması gerekenler ekonomiyle ilgili adımların çok ötesinde bir çaba gerektiriyor. Sosyal, siyasal ve ekonomik alanların tamamında hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının yerleştirilmesinden başlayarak eğitimin bilimsel temele dayandırılmasına, güçler ayrımına, düşünce ve ifade özgürlüğüne dayalı bir demokrasinin yerleştirilmesine, laikliğin oturtulmasına, vergi ve teşvik sistemlerinin değiştirilmesine kadar uzanan bir yapısal reformlar paketinin uygulamaya konulması gerekiyor.[iii]

[ii] Küresel krizin ilk aşaması ABD kriziydi, ikinci aşamada diğer gelişmiş ekonomiler de krize girdi. Bu üçüncü aşamada gelişme yolundaki ekonomiler de krize girdi ve böylece bütün küresel sistem krize girmiş oldu.

[iii] Yapısal reformlar konusunun ayrıntılarını merak edenler için: Dr. Mahfi Eğilmez, Yapısal Reformlar ve Türkiye (Remzi Kitabevi, 2022.)

 

Yorumlar

  1. Degerli hocam anlamadigim bir konuyu ogrenmek icin yaziyorum. Stagflasyon yasanmasi icin oncelikle resesyona girilmesi gerekmiyormu? İkisi arasindaki iliskiyi cok kisa yazarsaniz cok sevinirim. Tesekkur ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Stagflasyon enflasyon varken durgunluk yaşamak yani sıfır dolayında bir büyümeye sahip olmak demek.
      Resesyon ise en az iki çeyrek üst üste ekonomik küçülme yaşamak demek.

      Sil
    2. 2014 ten sonra TR kendi bağımsızlığına gayet tabii olarak sahip çıktı.Bu durum Batıya rağmen sürdürülebilirdi.Batılı Sömürgeciler bu durumdan hazzetmediler ve TR yi darbe dahil her yolla baskılamaya başladılar, açtıkları bütün opsiyonları kapattılar.Bu durumun elbette ki ekonomik bir faturası olacaktı, oluyor.

      Sil
    3. Mahfi hocam elinize sağlık.

      Sil
    4. Hala yapılan bütün yanlışları yok komplo, yok Batı istemiyor diye bahane uydurarak savunun. 250 yıllık ekonomik teorileri bir çırpıda silip biz yaptığımızı biliyoruz diye bütün ülkenin içine ettiniz. Yanlışların bedelini bütün Türk halkı ödüyor, utanmadan konuşuyorsun bir de.

      Sil
    5. Değerli kardeşim günaydın.
      Mahfi hocamızın ülkemizin geleceğine ilişkin araştırmalarından ders alacaklara harmesajlar.laraçıklama ve örnekler

      Sil
  2. Büyüyemeyen AB çöker ve savaş başlar,Almanya kaybederse bizde kaybetmiş sayılırız.

    YanıtlaSil
  3. Hocam muhteşem bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Dünya ekonomisi, Türkiye Ekonomisi (son 20 yıl) ve krizler tarihi ders özeti bir arada 👏👏👏
    Hocam bana öyle geliyor ki; batının Çin’i durdurmak için oynadığı oyun elinde patladı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pek sayılmaz Çin de durmuş gözüküyor.

      Sil
    2. Çok teşekkür ederim.
      Çin eğer bu badireyi atlatamazsa Japonya'nın durumuna düşer.

      Sil
  4. Sizin şahsi olarak Türkiye’de en ideal olarak gördüğünüz ekonomik düzen hangisidir hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaos düzeni.

      Sil
    2. Demokratik, liyakate ve bilime dayalı, hukukun üstünlüğüne ve laikliğe dayalı düzen.

      Sil
    3. Peki hocam,

      Bana Anadolunun üç bin yıllık tarihinde;
      liyakate ve bilime dayalı, yasa temelli 3 tane dönem yazabilir misiniz?

      ( İki tane biliyorum, 3. yü bilmiyorum. Demokrasi ve laik düzen yeni kavramlar olduğu için çıkardım.)

      Sil
    4. Laiklik derken neyi kasdediyorsunuz onu anlamadım pek hocam başkalarının yaşam biçimine müdahale mi.

      Sil
    5. 3.000 yılmık sistemde oaha ekonomi trampadan, altın paraya, altın paradan kağıt haraya geçişe yeni başladı. Son 200 yıllık periyoda bakmanız lazım. İngiliz Sterlini, 1.Dünya savaşı ve sonrası 1944 Bretton Woods Sistemi, 1972 dolar hegemonyası sistemi, Global akonomi sistemi olmak üzere. Ekonomik sistem bu süreçte dört kez yenilendi.

      Sil
    6. Laikliğin tek bir tanımı vardır: Din ve devlet işlerini ayırmak. Ekonomi bilimi açısından bunun tek bir karşılığı vardır: Faizi ekonominin gereği basit bir araç olarak kullanabilmek. Bunu kullanamadığınız sürece ekonomi politikasını doğru biçimlendirmeniz mümkün olmaz. Laikliğin ekonomi açısından mesela önemi buradadır.

      Sil
    7. Trueblue,
      Son 200 yıllık süreçte Anadolu, Atatürk dönemi hariç bağımlı, uyduruk bir sömürgeydi.
      Günümüzde getirdikleri yer de başkanlık sistemi 2017 den sonra uyduruk bir sömürge.

      1923 - 2017, 94 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti.

      Tarih kitaplarında yazar, filan Sultan ülke kurdu, o yaşarken ülke büyüdü refah arttı, ölümünden sonra oğlu bilmem ne duraklama dönemine girdi, sonra dağıldı.

      Türkiye Cumhuriyeti için de aynısını yazacaklar.
      1923 yılında Mustafa Kemal tarafından kuruldu. Ekonomik refah arttı, barış dönemi geldi.
      Ölümünden 20 yıl sonra bozulma emareleri başladı, başa geçenler dağınık bir yönetim sergiledi, 2017 yılında idaresi değişti, kaynaklarını kaybetti, başka ülke insanları yerleşti ve Batısındaki Avrupa'nın güdümüne girdi.

      Bu kadarcık.

      Sil
    8. Hocam Selefilik ile zamanı 1.390 yıl öncede durmuş insanlara laf anlatılamaz. Altın paranın enflasyonunun çok düşük hatta hiç olmayacağını anlayamazlar. Kağıt para ile Altın para arasındaki farkı anlamadan faiz günah derler.

      Sil
    9. Yanıt olarak...19 Temmuz 2022 10:24

      İlericiliği "zamanı 1390 yıl öncede durmak" şeklinde kıyaslarsanız M.Ö. 'den kalmış, Eski İyon, Roma v.b. felsefe ve düşünce birikimini nereye koyacağız? İnanç ile bazı şeyleri -yanlışlıkla- karıştırmak, net değil bulanık bir düşünceye yol açar, gerçekleri astigmat görmeye neden olur. iNSAN İÇİN BİLİM de İNANÇ da İKİ KANATLI bir KUŞ GİBİDİR. Kanatlardan birisi olmazsa eğer... Not: Bilime de, felsefeye de değer veren, inanca da saygılı birisi. Teşekkürler...

      Sil
    10. Selam Yanıt olarak...

      İnançlı insanlar, Türkiyede son siyasi dönem sebebiyle, iki unsuru kıyaslarken diğer tarafa hakkaniyetsiz veya gereksiz bir kıyas unsuru koyar, sonra kendince kendini haklı çıkarır. Son dönemlerde çok yapılıyor.

      Verdiğiniz misal gibi.
      Evet, biri MÖ 300lerden kalma, İslam MS 600 lerin ürünü. Aralarında 900 yıl var.
      İşte o 900 yıl önceki insanlık gelişimine hizmet ediyor, insanlara ölçmenin, sorgulamanın gereğini anlatıyor.
      MS 600 deki olduğu gibi inanın diyor.

      Misaller ile anlatalım.

      Peygamberin hayatına bakarsanız, adam gençliğinde Türkiyenin ortasına kadar gelip o bilgilerden bir miktar almış bir insan. Kudüs şehrinden de çok etkilenmiş biri. Kendi toplumunda da bir şeyler yapmaya çalışmış. Ama eskidi. İlk eşi Haticenin amcaoğlu İncil den bilgiler aktarırken, kendi akrabaları Tevrat nüshaları toplardı. Böyle böyle kutsal kitabı oluşturdu. Hatta Ömer, şahsi imkanları ile pek çok Tevrat metnini satın almıştır, peygamber ile paylaşmıştır. Yusuf suresi de böyle ortaya çıkmıştır gibi...

      Herkes, kendinden öncekilerden bir şey aldı, koydu, yaptı ve gitti. Zaman hepsini eskitiyor.

      Felsefe ile inanç arasındaki fark şöyledir, inanç inanmak ile ilgilidir. Felsefe ölçümü ve sorgulamayı da alır. Peygamber, ben yukardaki ile konuştum dedi. Cenneti, cehennemi gördüm, dedi. Şimdi bunları demekle kalsa kimse itiraz edemez. Niye? Ölçemeyiz, bilemeyiz. Yaşandı ve gitti. İnanan inanır.

      Ama demekle kalmamış, ortaya bir şeyler yazmış, kurallar koymuş.

      O kuralları ölçebiliriz, yazılı metini inceleyebiliriz.

      Yazmış ki, kadın ile erkek mirastan eşit pay alamaz. O zaman itiraz ederiz. Artık dünya değişti.
      Yazmış ki, faiz işine bulaşmayın. Buna da itiraz edebiliriz, zira ölçtük ki faiz işi öyle değil.
      Yazmış ki, İbrahim oğlu olursa yukardakine kurban edecek. Buna da itiraz ederiz, çünkü oğlanı kesmenin mantığı yok. Niye isteyip sonra kesiyorsun?
      Yazmış ki, köleleri azat edin, onların sıkıntılarını azaltın. Buna da itiraz ederiz, çünkü köleliği kaldırın demiyor, bilakis savaşta köle edinin yazmış, köleyi ganimet saymış. Köleliği desteklerken, kölenin sıkıntısını azaltın demiş.

      Ölçüyoruz, sorguluyoruz, hatalarını buluyoruz.

      Felsefe ile inanç arasındaki fark budur. Sizin o MÖ diye sözde kıyaslama yaptığınız şey bize ölçün diyebiliyor. MS 600 deki ise olduğu gibi inanın diyor.

      Yanlış anlamayın, bunca lafı da size yazmadım, hani bir laf var ya kalp gözü kapalı diye,
      işte sizin aklınız kapalı, ben hikmet sahibi, sağduyu sahibi insanlara yazdım. Sizle alakası yok, istediğinize istediğiniz gibi inanın, umurumda değil.

      adqF9S5f&Wqtzhv!

      Sil
    11. Bir de inanç ile bilim iki kanatlı kuş değildir.

      Felsefe ile bilim iki kanatlı kuştur. Felsefe, sorgular, inanmaz, ölçüm ister, bilimi eleştirir. Bilim bulur.

      İnanç, kuşun ayağındaki taş'tır. Kuşu aşağı çeker.

      Müslüman dünyanın, bilimde kısmen ilerleyip durmasının sebebidir. Sorgulatmaz.

      İbni Sina, hakkında Şeyhülislamdan kafir diye fetva vardır.
      Yunus Emre hakkında kafir fetvası vardır.
      İbn-i Haldun hakkında kafir fetvası vardır.
      Ömer Hayyam'ı saymıyorum bile kendi ben kafirim diye inancı hicvetmiştir.

      Müslümanların, İslam Alimi diye saydıkları insanlar müslüman olmamakla beraber, en önde gidenleri hakkında en büyük dini otoriteler kafir fetvaları vermişlerdir.

      İnanca saygım yoktur da, inanan insanlara insan diye saygım vardır.

      Kimi kafasında yarattığı, gözle görünmeyen, elle tutulmayan bir puta inanır, kimi öküze inanır, kimi taşa inanır, kimi aya, kimi güneşe. Bize ne kim neye taparsa tapsın.

      El- İlah, bir zamanlar putların putu, Lut, Menat ve Uzza'nın babası, en büyük put iken, bazı insanlar onun ismini kullanıp kendi kafalarında farklı bir put haline getirmiş, günde 5 kere Eyy El-İlah, eyyy El-İlah diye ismini anıp, öyle tapınmaya devam etmişler. Bana ne?

      Benim günlük işlerime karışırsa itiraz ederim. Çok da ileri giderlerse kavga ederim. Hayat dengesini bulur.

      Laiklik de bu yüzden vardır. Birbirimiz ile kavga etmeyelim diye. Ama birileri laikliği de bitirmek istiyorsa, buyursunlar bitirsinler, kavgamız başlar, hayat yapacağını yapar.

      İnanç, duracağı yeri bilmeli.

      57$q52N&Th37S$Ep

      Sil
    12. Hala yaşam tarzımıza karışıyorlar safsatasını sürdürmeye bayılıyor bunlar. Laikliğin olmadığı yerde ne düzen olur, ne bilim yapılır, ne de ilerlenir. Örneklerini dünya üzerinde rahatlıkla görebiliriz. İnancıma karşılıyor dedikleri de ülkeyi selefi yapamadılar hala ondan. Burayı Afganistan yapmaya yemin etmişler.

      Sil
    13. Din bilgisi yerine felsefe zorunlu okutulsa bu perişanlıkta olmazdı insanlık. Sorar sorgular düşünür yani insan olurdu.

      Sil
  5. Yine kapsamlı ve çok güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık Hocam.
    Yazıda geçen iki kitap için kısa tanıtım yazılarım belki ilgilenenlerin işine yarayabilir.

    Küresel Finans Krizi: https://www.ergununutmaz.com/kuresel-finans-krizi/
    Yapısal Reformlar ve Türkiye: https://www.ergununutmaz.com/yapisal-reformlar-ve-turkiye/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim değerli Ergun Bey.
      Küresel Finans Krizi ve Yapısal Reformlar ve Türkiye kitaplarım için yazdığınız değerlendirme yazıları için bir kez daha teşekkür ederim.

      Sil
  6. Sayın Hocam kısa zamanda bir düzelme bekleyebilir miyiz ? Özellikle ülkemizde?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamerciğim hocanın yazısını okumadan mı soruyorsun böyle soruları?

      Sil
    2. Uzun zamanda bile kolay değil.

      Sil
  7. Hocam bir şey sorabilir miyim? Eğer bir yabancı trdeki hisse varlığını satarsa dolar yükselir mi? Ödemeler dengesi hep dengede olduğuna göre ne kadar çıkış olursa olsun rezervlerden karşılanması gerekmiyor mu? O zaman dolar niye yabancı çıkışıyla artıyor? Tl mevduat ve dibsten çıkışlar desem onlarda ödemeler dengesinde değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herhangi bir malda talep arzdan fazlaysa o malın fiyatı artar. Döviz de bir maldır.

      Sil
  8. Hocam merhaba, Paranın evriminin bir neticesi olan kripto paraların bütünüyle ekonomik sistemlere entegresi, kapitalizmi küresel nitelikte olan bu sıkıntıdan kurtarabilirmi? Merkez bankacılığının kriptolojiye olan direnişi kırılacak diyebilirmiyiz Bir diğer sorumda üretimin sadece tüketim için olacağı, kapitalizmin artık değer gibi güçlü bir argümanının köreleceği ve ülkelerin kapitalist olmayan kalkınma modellerini tercih edeceği post kapitalist bir evreyi deneyimlermiyiz saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @18 Temmuz 13:24
      Neo Emperyalist bir evreyi deneyimleyeceğiz.

      Sil
    2. Kripto paralar paranın üç işlevinden yalnızca birisini (değer saklama işlevi) taşıdığı için herhangi bir sistemi kurtarmak gibi bir katkısı olmaz.

      Sil
    3. Kötü para iyi parayı kovar.

      Haftasonu Milton ustanın bir vidyosunu izledim.
      Kötü paranın iyi parayı nasıl kovduğunu, yerinde örneklerle 1980lerde anlatmış.
      Şimdi, kripto moda, yeri geldi çakıl taşları, tütün, deniz kabukluları para olarak kullanıldı.
      Aslında her şey para olarak kullanılabilir, yerdeki çamuru da alıp kullanırsınız.
      Hepsinin sonunda birilerinin düzeni bozulur, paranın ayarı bozulur.

      Tütünün para olarak kullanıldığında, Milton, güzel bir misal vermiş.
      Tütün yetiştiricileri bir zaman sonra kaliteli tütünü dışarı satarken içeriye, bozuk tütün bırakmaya başlıyor. Sonrasında yine paraya dönen, tütün depolarında tütünlere sertifika verilmesi, tütün kalitesine göre değer biçilmesine giden süreci de işliyor. Tabi depo sertifikası kağıtların para olarak kullanımı da.

      Kripto, kullanılır, bir kağıda imza atarım para yerine geçer. Önemli olan arkada ne ile değerlendiği. Kripto'da diğer paralar gibidir, yenilmez, içilmez, insanlar ev, araba diye kullanamaz, kripto ile vidyo görüşme yapamaz. Çocuğa kağıt yazıyorum, sabah diyorum öğlen ne yiyelim diye, sonra kağıda yazıyorum süt, ekmek vs, imzalıyorum, çocuk okul kantinine veriyor, malı alıyor. En basit para.

      Kantin kağıdı gibi, o gün ne yazarsam alırım, para yaratma etkisini o gün hissederim.
      Ben de aç isem, cebimde para yoksa, kantine yazarım, öğleyin çocuktan alır yerim. Ancak, yedikten sonra aldığım enerji ile üretip, kazanıp ertesi günü itibarımı korumam lazım.

      Mahfi hocamızın, yapısal reformları gibi. Kantinden yemeği aldım, yedim, gittim gezdim, yattım. Ertesi gün ben de aç, çocuk da aç :)

      Yorumlarımda bazen aldığım kriptoları söylerim. Şu iki aydır, yine alımdayım.
      Spekülatif alım.

      Kripto, uygun blokzincir kullanımı ile, sözleşme saklama, paylaşma, değiştirilmediğinden emin olma, bilgiyi koruma hizmetleri de görür.

      Yazmıştım; misal ev alım satımında, alıcı, satıcı, alıcı ve satıcı emlakçıları, iki tarafın avukatları, kredi veren banka, sigorta firması, belediye, ev değerleme uzmanı, evin kalitesini inceleme uzmanı, banka avukatları, tapu koruma kurumu, ev ile ilgili işlemleri blokzincir, kripto ile entegre edip işlemleri hızlandırır. Bu bir teknolojidir, finans kurumları, parasal işlemlere de gelecek.

      Bazı merkez bankaları testlerine başladı, banka, finans kurumu, ticari kurumlar, teknoloji firmaları, gerçek kişiler arasında test grupları yaptılar, deniyorlar. MB'nın direk kişi hesabına para aktarabildiği senaryoları da var.

      Tabi ki bunlar, borsalarda para diye satılan kriptolardan farklı. Temel teknoloji aynı ama.
      Şöyle fark var, Merkez bankasının bastığı para da kağıt ve mürekkep temelli, benim kantine verdiğim de kağıt ve mürekkep temelli. Böyle bir temel benzerlik var aralarında.

      Bende de ne çene var yahu, yine yazmışım uzun uzun. Hadi gittim.

      *V66qmA$fQU75paE

      Sil
  9. Çok açıklayıcı ve değerli bilgiler ve tespitler için teşekkürler... Hocam 2008 de ne oldu da istikrardan koptuk?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      2008'de IMF gitti ve program bize kaldı. Disiplin kaybolunca da yavaş yavaş popülizme dönüş başladı. Bu dönüş 2013 sonrası hızlandı, 2018'den itibaren de zirve yaptı. Popülizm, istikrarın bir numaralı düşmanıdır biliyorsunuz.

      Sil
    2. Yanıtınız için teşekkür ederim..

      Sil
  10. Önceki soruyu soran bendim. Dış kaynak bulamayınca rezervlerle ödemiyor musun? O zaman 1 dolara 1 dolar veriyorsun. Dthlerde artmadığına göre yastık altı bir durum mu söz konusu? Dövize talep nasıl artıyor yani ülkemizde dthler artmadığına göre?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Kur korumalı mevduatı DTH olarak kabul edin. (2) Yastık altına ve kayıt dışına ciddi bir çıkış var.

      Sil
  11. Hocam şapkadan günün sonunda keynes mi çıkar yoksa hayek mi?

    YanıtlaSil
  12. Değerli Hocam, bu çok bilgilendirici yazı için gönülden teşekkürler.



    Kendime tam izah edemediğim birkaç hususu sormak istiyorum size:



    - ABD'de enflasyon rekor kırıyor, yani USD satın alma gücü en zayıf halinde. Ama yine aynı anda USD endeksi de zirvede ve USD diğer para birimlerine karşı da gücünün zirvesinde. Bu nasıl olabiliyor? Sepetteki para birimleri daha da kötü durumda olduğu için mi?



    - Bununla bağlantılı olarak bir başka konu Altın. Normalde enflasyon ile birlikte hareket etmesi beklenen Altın neden düşüyor bu küresel enflasyon ortamına rağmen? USD faizlerin yukarı gitmesi reel faiz hala negatif olmasına karşın Altın'ı zayıflatmaya devam mı ediyor? Yoksa başka bir sebep mi var?



    - Bir de enflasyonu tetikleyen unsurlardan biri olan emtialardaki fiyat artışı tersine dönmüş durumda. Bu düşüş enflasyonu neden aşağı çekemiyor? Buradan kaynaklı etki çok mu geç yansıyor? Yoksa enerji fiyatları buradaki kazancı da mı siliyor?



    - Son sorum şu; ABD'de faiz artıran FED'in amacı talebi kısmak sanırım ama talep gerçekten bu kadar güçlü mü? Enflasyonun önemli sebeplerinden biri tedarik zinricindeki sorunlar ve maliyetler ise faiz artışı ile talebi kısmak resesyonu daha da kaçınılmaz bir hale getirmez mi?



    Çok teşekkürler cevaplarınız için şimdiden. Saygılar sunuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Çünkü ABD faiz artırıyor, yani önlem alıyor, ötekilerin kafası karışık, durumu sadece izliyorlar.
      Dolar yükselince altın düşüyor. İnsanlar yükselene yöneliyor. Dolar biraz gerileyince altın yine yavaş yavaş yükselişe geçiyor.
      Emtia fiyatları düşse de satıcılar henüz emin olmadığından fiyatları değiştirmiyor bir de dediğiniz gibi hala yüksek olan enerji fiyatları nedeniyle taşıma maliyetlerinin yüksekliği söz konusu.
      Talep o kadar güçlü değil ama fiyatlar çok şiştiği için (özellikle konut fiyatları) bir türlü gerileme görülemiyor. Faizi fazla artırırsa resesyon oluşacak, o nedenle ağırdan alıyor Fed.

      Sil
  13. "Ayağını yorganına göre uzatmak" >>>>>>>> Rusya

    YanıtlaSil
  14. Hocam merhaba, Turkiye icin seçim sonrası bahsettiginiz reformları uygulayabilecegine dair guven ortamı olusturulursa kuresel anlamda negatif getiri ortamindan dolayi Turkiyeye ciddi bir sermaye akışı beklenebilir mi ve bu gerceklesirse Turkiye icin resesyona ya da stagflasyona girmeden bu kuresel krizden kurtulabilir mi acaba yorumunuzu merak ediyorum. Cok tesekkur ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin bu durumdan resesyona girmeden kurtulması kolay değil ama gereken adımlar atılırsa hızlı toparlanması mümkün.

      Sil
  15. Değerli hocam;
    ''Birçok alanda dünyanın adeta üretim deposu konumundaki Çin’in bu düşüşü bütün küresel sistemi tehdit ediyor. Her ne kadar yüzde 4,1 büyüyor görünse de bu oran Hindistan için oldukça düşük kabul edilebilecek bir oran.'' Hindistan yerine Çin yazacaktınız galiba.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok oradaki Hindistan. Çin'in büyümesi yüzde -0,4'e düşmüş durumda.

      Sil
  16. Hocam kapitalizmin tükenişini güzel özetlemişsiniz,sizce ABD pazarlayacağı dijital ürün ve hizmetlerle kapitalizmi yine kurtabilecekmi?

    YanıtlaSil
  17. Hocam harika bir yazı emeğinize sağlık.Hocam araç alım satımıyla uğraşıyorum ve kredilerin kısıtlanmasıyla şuan tamamen durduk.Arda arda çalan telefonlar yerini sessizliğe bıraktı,eylül ayına doğru kredi faizlerinin armasıyla ve alım gücünün düşmesiyle birlikte bir sudden stop yaşama ihtimalimiz var mıdır? Eğer böyle birşey olursa kendimizi nasıl koruyabiliriz? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun.
      Olabilir, sıkıntı büyüyor.
      Ne yazık ki bu durumdan bireysel olarak korunmak mümkün görünmüyor.

      Sil
  18. Merhabalar Hocam,
    Benim sorum şu; bundan sonra Türkiye ekonomisinde doların 2'yi 3'ü görmesi gibi bir şey söz konusu mu? Yoksa ekonomik refah yükselir ama dolar yine yüksek mi olur tıpkı Japonya'daki gibi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil, o günler artık çok geride kaldı.
      Ekonomik refah yükselir mi ondan da emin değilim. Bu ekonomi politikasıyla doğru bir şey yapılamaz.

      Sil
  19. Mahfi Bey yazınız mükemmel ve özellikle Türkiye’nin bu durumdan çıkış yolu için önerileriniz kimsenin aksini iddia edemeyeceği çoğunlukça bilinen şeyler olmasına rağmen neden uygulanamadığına dair açıkça görüş bildirmek biraz daha zor oluyor sanırım. Konunun bağımsızlığa veya başka iddialara uzanması söz konusu ki bu da ürkütücü. Tek dileğimiz, bu ülkede huzur ve insanca yaşamaktan başka bir isteği olmayan sade vatandaşlar olarak, Türkiye’nin gelişmiş demokrasi seviyesine ulaşmış saygın, şeffaf ülkeler ligine yükselmesi. Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun.
      Haklısınız ben de niçin doğru politikaların uygulanmadığı sorusunu yanıtlayamıyorum.

      Sil
  20. Hocam merhaba. En düşük enflasyona sahip olan İsviçre'nin durumunda da bahsedebilirmisiniz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsviçre, bağımsızlığın ve finans merkez olmanın rahatlığını yaşıyor. Salgında fiziksel üretim etkilense de finansal üretim o kadar fazla etkilenmedi.

      Sil
    2. Teşekkürler

      Sil
  21. Merhabalar hocam. Sorum Italya hakkinda.
    Sizce Italyan basbakani unlu ekonomist Mario Draghi gelecekte yasanacak buyuk felaketi gorup istifasini erken vermis olabilir mi? cunku su su anda italyan ekonomisinin gelecegi hakkinda bir yorum yapmak mumkun degil

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen başbakanlar veya üst düzey yöneticiler önerdikleri reformlar veya düzenlemeler kabul edilmeyince istifa ederler veya etmek isterler.

      Sil
  22. muthis bir yazi

    YanıtlaSil
  23. Hocam benimde kafam karışıyor bu konuda. Şimdi bir yabancı trden çıktı diyelim bu portföy yatırımlarında - resmi rrzervlerde + olacaktır doğru mu? Ama dolar talebi arttığı için dolar artacak mıdır? İkincisi damat bakan 128i satmasa da bunlar rrzervlerde değil miydi zaten? Yani bu farklı bir rezerv mi bu ödemeler dengesinde eksilen rezervden farkı ne?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dolar talebi artınca kur da artar. Hayır bu farklı rezerv değil aynı rezerv. Ama bu görünen brüt rezerv. 128 milyar dolar swap hariç net rezerv+ kamu bankaları rezervleri

      Sil
    2. Yani cari açıktan resmi rezerv gidiyor birde üstüne rezerv mi satıyorlar tlnin değeri düşmesin diye? Diğer konuda resmi rezervler azalınca parayı doğrudan etkilemiyor demiştiniz

      Sil
  24. Hocam öncelikle yazınız için çok teşekkür ederim, yine sade ve net bir dille durumu ortaya koymuşsunuz. Yazınızda yer alan bir cümleniz ile ilgili farklı görüşümü ifade etmek isterim. "Suudi Arabistan, Türkiye ve Endonezya dışında gelişmekte olan ülkeler büyüme ivmelerini kaybetmiş görünüyorlar." cümlesinden Türkiye'yi çıkarmanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Zira USD bazında GSYİH'mız 2013'ten bugüne düşüş trendinde. Mevcut büyüme rakamlarının oluşma nedeni deflatör olarak TUİK TÜFE verilerinin kullanılması. Onun yerine yine TUİK'in yayınladığı ve piyasayı daha doğru yansıttığı görüşünde olduğum ÜFE verileri ile deflate edersek son 5 yılın dördünde küçülme görülecektir. Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Haklısınız ama ben yalnızca an itibarıyla içinde bulunduğumuz durumu tanımladım.

      Sil
  25. Hocam petrol fiyatlarının artmasıyla lojistik maliyetlerinin yükselmesi ihracat konusunda Türkiyeyi öne çıkarabilir mi tekrardan tıpkı tedarik zincirlerini bozulması sonucunda siparişlerin Çin'den Türkiyeye kaymasi gibi? Ya da bu etkinin düşük seviyede mi olacağını düşünüyorsunuz?

    YanıtlaSil
  26. Her ne kadar kapitalizmin çöküşünün gölgesinde kalsa da özellikle bizim gibi ülkeler açısından belki kapitalizmin çöküşünden daha önemli bir olgu daha var, o da siyasal islâmın çöküşü. Bu topraklara miskinlik, kadercilik, nepotizm, ayrımcılık, evrensel ahlâktan, insan haklarından uzaklaşarak yozlaşma, köle-efendi düzenine neden olma gibi tümü de olumsuz nitelikler dışında hiçbir katkısı olmamış, toplumun tüm enerjisini emmiş, ülkeyi maddi-manevi çölleştirmiş bu primitif düzenin bir daha geri gelmeyecek şekilde başta ülkemiz olmak üzere dünyayı terk ediyor oluşu, bugüne kadar çektiğimiz ve daha bir süre çekeceğimiz sıkıntılara fazlası ile değer.

    Siyasal islâm prangasından kurtularak antitez dönemini kapatmış, çağdaş hukuk ve insanlık normlarına geri dönmüş, enerjisini yeniden kazanmış bir Türkiye çok kısa sürede toparlanacak, 21.yüzyılın geri kalanında tümüyle farklı bir hikâye yazacak ve muhtemelen bu krizden en hızlı çıkan ülkelerin başında gelecektir, bundan hiç kuşkum yok...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Mesuliyetli gelecek temennileriniz oldukça naif,zira çoğunluğun içgüdüsel yaklaşımları geleneksel inançların aynen sürdürülmesinden yanadır aksi olsaydı Ata'nın izinden giderdik.

      Sil
    2. Sayın Adsız 19:58

      Bu ülke son 20 yılda tarihin gördüğü en büyük psikolojik saldırıya maruz kaldı, şimdi de bu saldırıyı yapanlar tarihin gördüğü en büyük hezimeti yaşıyorlar.

      Eninde sonunda izleyeceğimiz yol bellidir, bu yola da o bahsettiğiniz çoğunluğun içgüdüsel yaklaşımları ile gireceğiz. Siz yüzde onluk bir azınlığın kudurganlığını çoğunluk zannetme hatasına düşüyorsunuz bence...

      Sil
  27. Hocam durum ve tespitlerinize göre ülke olarak nasıl bir umut bulabiliriz? Bizleri hedefe kilitleyecek bir umut yok mu Tr ekonomisinde?

    YanıtlaSil
  28. Nasıl insan covid olunca bir uyusam bir hafta sonra uyansam diyor.seçime kadar düzelmesi mümkün olmayan ülke ekonomisi öyle hastaki bir uyusak seçim günü uyansak gidip oyumuzu kullansak.

    YanıtlaSil
  29. Hocam yıllar önce sizin kitaplarınız ve makalelerinizi okuyarak kamu ve özel sektör mülakatlarına girmiş biri olarak değerinizin özellikle de İİBF mezunları için karşılaştırılamaz olduğunu söyleyebilirim. Mesela bu yazınızda bile bir İİBF mezunu için paha biçilemez kısa açıklamalar vardı: Tedarik Zinciri Kırılması, Maastricht Kriterleri, Resesyon, Stagflasyon, Braddy Planı..

    Diğer taraftan, son yazılarınız ışığında size sormak spesifik bir soru var. Türkiye'de kapsamlı bir yeniden reform çabası içine girilmese dahi, Çin'deki stagflasyon tehlikesi eneji, hammadde, ara mallar ve Çin'de üretilen rakip ürünler bakımından Türkiye'deki imalat sektörü için fırsat olabilir mi yoksa bu da ilave bir sınmama mı olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sermaye Çin den çıkmadığı sürece, Türkiye Çin e rakip olamaz.

      Çin üretimin en ucuz yapılabildiği yer, daha ucuzu yok.
      Bu nedemektir? Çin li bile satamıyorsa, Türk hiç satamaz.

      Sil
    2. Çok teşekkür ederim.
      Çok zor. Bizim üretimimizle Çin'in üretimi arasında ciddi bir teknolojik fark var. Ayrıca miktar olarak da o üretimi yakalama ihtimalimiz yok.

      Sil
  30. Cin neden hala gelişmek olan ekonomi sınıfında hocam ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü hukuk, demokrasi, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi gelişmişlik ölçülerinde hala çok geride.

      Sil
  31. Sevgili Mahfi hocam, emeğinize sağlık. Güzel ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Vatandaş olarak bir teşekkürü borç bilirim. Sağolun, varolun.

    YanıtlaSil
  32. Hocam yazınız her zamani gibi çok güzel elinize sağlık.Bunun dışında bşr konu hakkında görüşünüzü alabilir miyim? Geçen gün bir parti başkanı ülkenin ucurumun kenarında olduğunu,her an uçurumdan düşebileceğimizi belirtti eğer böyle bir şey olursa da benzin gibi maddeleri sınırlı alabileceğimizi günlük 8 saate varan elektrik kesintileri olacağını belirtti böyle bir şey günümüzde mümkün mü? Cevap verirseniz çok mutlu olurum saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Böyle bir şeyin olup olmayacağı döviz durumumuza bağlı. Eğer döviz bulamazsak bu olabilir.

      Sil
  33. Hocam Hepsi tamamda Laikle ekonomiyi nasil ilişkilendirdiniz,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle bir ilişkilidir ki.
      Büyük devletlerin hepsi bir şekilde laik yapılar.

      Çin i dışarı bırakıyorum, iki milyar insan, kuru ekmek, pilav üretip yeseler, dünya ekonomisinde ilk 20ye girerler, ki onlar da ateist, dincileri ya köle yapıp çalıştırırlar, ya hapse atarlar.

      Sil
    2. Faiz, enflasyonla mücadelede çok önemli bir araçtır. Faizi, bilime değil de inanca göre alırsanız bu işlerin içinden çıkma şansınız olmaz. Laiklik bu ayrımı yapmak açısından çok önemlidir.

      Sil
    3. Hocam,

      Siz faizin dini gerekçeler ile düşük tutulduğu yanılgısına niçin kapılıyorsunuz?
      Yoksa, yanılgıya kapılmayıp halka açık yorum yazdığınız için hükümetin yaptığı dini söylem propagandasını mı mecburen varsayım diye alıyorsunuz?

      Okuyuculara soralım:

      2002 hemen ardından en yüksek faizleri vermeye hiç tereddüt etmeyen hükümet,
      "paranın yemi faizdir, veririm gelir" diyen maliye bakanları çıkaran hükümet,
      O zamanlar daha keskin dini söylemleri kullanan hükümet gitti de,
      faiz düşürme konusunda son zamanlarda mı şahadet getirip müslüman oldu ?

      O zamanlar mücadelenin farklı safhasındaydılar.
      - Önce devlete girmeleri lazımdı.
      - Siyasi rakiplerini kontrol edebilmeleri lazımdı (Baykal kaseti, Bahçeli mevzuu, her rakip çıkan siyasi liderin bakan - başbakan yardımcısı olması)
      - Hukuk sistemine girmeleri lazımdı.
      - Cumhurbaşkanlığı makamını almaları lazımdı.
      - Orduyu ve istihbaratı temizlemeleri lazımdı.
      - Kanaat önderlerini, sivil dernekleri tasviye etmeleri lazımdı.
      - Başkanlık sistemi ile tam kontrol almaları lazımdı.

      Şimdi serveti eritme, finansal rakip bırakmayıp tam finansal kontrol sağlama, ahalinin gelirini düşürme safhası.

      Faizin düşük olması bunun için lazım.

      Tarihi izninizle herkese hatırlatırım, Batı Avrupa, Sevr imzalanana kadar, 120 yıl bekledi. 120 yılda Osmanlıyı 5 kere çökmekten korudu, iki kere Rus istilasından korudu, Çatalcaya gelmiş Rus askerlerin fotoğraflarını görmüşsünüzdür. Çatalca civarında 500 den fazla Türk kızına, askere kız yetmeyince, 10-15 yaş arasındaki erkek çocuklarına tecavüz ettiler. İstanbul'da oldu.

      Kavalalı Mehmet Paşa da, Mısır, Suriye, Sudan, ardından Anadolu'da Konya da oluşturduğu karargah ile Kütahya'ya kadar Anadoluyu almış, Osmanlıyı her savaşta yenmiş, üstüne Osmanlının bastıramadığı Mora isyanını kendi kuvvetleri ile bastırmış. Osmanlı çökmesin diye İngiltere, Fransa askerleri Osmanlıyı ayakta tuttu, korudu.

      Türkiye, Osmanlıya dönmüştür.

      Türkiyenin kontrolü için faizin bu dönemde düşük olması lazım.
      Bu işe ne din karışır, ne siz karışabilirsiniz, ne ben karışabilirim, ne de Türk halkı karışabilir.
      Zamanı gelince hep beraber göreceğiz, o faizler yükselecek.

      Bizzat faizi indirenler tarafından mezardakilere rahmet okutacak biçimde yükselecek.

      Dünyanın o kadar müslüman ülkesi var, bir tanesi faizi düşürmüyor, bi bizim müslüman meşrebimiz düşüyor.
      Hayatta inanmam, buna inananı uyarırım.

      Bu işleri kim yapıyorsa, işini çok iyi biliyor.

      %YGf752zRB3hgx7v

      Sil
    4. Cumhurbaşkanı nas dediği için ciddiye alıyorum.

      Sil
    5. Nazik cevabınız için teşekkür ederim Hocam,

      Tahminim gibi, siz gibi çok değeri zorda bırakıyorlar.
      Bakalım, ne kadar ne yapabileceğiz, sahada çalışanlar var da,
      Tünelin sonundaki ışığı göremiyorlar, dehlizde çalışıyor gibiler,
      Tünel ucundaki ışığa giden meşru yol siyasi yapıdan geçer,
      Siyaset yolu tıkalı, hepsinde kararlar sanki böyle bir kara kutudan geçiyor,
      Kara kutunun içinde ne var belli değil, şeffaf da değil,
      Çalışan, çabalayan kişi sayısı bunları takip için bile yetmiyor.
      Herkesin bi de hayat gayesi var, ailesi var, günlük aile gereksinimi var,
      Bir sorun da şu ki, liderler de o kara kutunın dışında,
      Kutunun kararlarında etkileri yok, kararlar vahiy gibi bir kısmına bir gece iniveriyor,
      Sahadakiler yukarı çıkamıyor, kendi mevkiisinde emek verip bekliyor,
      Seçim deseniz, şunun şurasında 300e yakın gün var,
      Aday bile yok ortada,
      Aday olsa, 80 şehri geçtik, en az 50 üzeri kent gezmesi lazım.
      Arada kış var, kent başına en fazla 2 günlük mesai çıkıyor,
      Ülke şartlarında diğer işlerinin bitirilmesi vs...
      Maddi olarak daha uzun zaman lazım.
      Ziyaret başına bile en az 6 günlük sahada çalışmak lazım,
      Aday kim olacaksa, sahaya inemeyecek,
      Sahaya inemeyen ne olur biliyorsunuz,

      Sahadaki en gayretli insana bile zaman yetmiyor.
      Bunu yapanlar işi çok ama çok iyi biliyor.

      En gençler arasındayım, benim bile yaşım 45 e merdiven dayadı.
      Ağırlık, 55-65 arası, 42 yaş altında kimse yok.
      Her sene sayıyı eksponansiyel azaltıyor.

      Kurtuluş savaşı döneminde bile böyle değildi,
      Teşkilatı Mahsusa nın ekibinin içinde,
      Bir tarafında Çerkes Ethem etrafında toplananlar,
      Bir tarafında 6 Müdafa-i Hukuk cemiyetini kuranlar,
      Bir tarafında Ankara Meclisini kuranlar vardı.
      Günümüze vurursak, yüz yıl öncekilerin insan kaynağı sayısıyla,
      Bugünün Türkiyesinde en az 3 siyasi parti kurulurdu.
      Emek verilmesine veriliyor da, daha da lazım.

      b8HTF^Y$u5QKKStP

      Sil
    6. Kusura bakmayın ama hoca haklı burada laiklik ne kadar önemli bir kez daha anlaşıldı benim kanimcada....zira sayın Cumhurbaşkanı burada dini bir söylem geliştirerek kitleleri kontrol altında tutmaya çalışıyor ve buda ekonomiye ciddi zarar veriyor. Laik ülkelerde böyle birşey olmaz Cumhurbaşkanı bilimi referans alır. Ve yanlış yapılmaz

      Sil
  34. Hocam, kendi bütçeme bakıyorum.

    Yıllık Borç / Gelir oranım; yüzde 450.
    Gayrimenkulu çıkarınca, yüzde 8.

    Devlet olsaydım, bataktaydım sanırım.

    YanıtlaSil
  35. Hocam petrol ve gaz fiyatlarının bu kadar arttığı bir dönemde bu yıl nasıl Bist ulaştırma endeksi en çok kazandırdı?
    https://www.sozcu.com.tr/2022/finans/borsada-ulastirma-kazandirdi-turizm-kaybettirdi-7251374/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Petrol ve gaz fiyatları arttığı için.

      Sil
    2. Teşekkürler hocam. Ama müsaadenizle ulaştırma sektörü yakıtı girdi olarak kullanmıyor mu hocam? Örneğin havayolu ve karayolu şirketlerinin petrol fiyat artışlarından olumsuz etkilenmesi gerekir diye düşünüyorum hocam. Saygılarımla.

      Sil
    3. Haklısınız ama şimdilik maliyetlere gelen zamları fazlasıyla fiyatlara yansıttılar. Bundan sonrası ise daha karışık.

      Sil
  36. Değerli Mahfi Hocam, yazılarınızı büyük bir ilgiyle takip ediyorum. Aynı zamanda kitaplarınız sayesinde ekonomi bilgime inanılmaz katkılar sağladınız. Tespitlerinize ve çözüm önerilerinize sonuna kadar katılıyorum. Bizleri aydınlatma yolundaki tüm emekleriniz için sonsuz teşekkürler. An itibariyle de Inferis romanınıza başlıyorum. Keyifle okuyacağıma eminim. En derin saygı ve sevgilerimle. İyi çalışmalar dilerim…

    YanıtlaSil
  37. Sayin Hocam değerli görüşleriniz için teşekkür ederim. Biz orta halli vatandaşlar ülkemizin ve dünyanin bu gidişatinda elimizdeki nakiti sizce döviz, emtia veya gayrimenkul gibi seçeneklerden hangisine yöneltirsek en az zararla kurtuluruz bu krizden

    YanıtlaSil
  38. Hocam yine çok güzel bir yazı kaleme almışsınız.Emeginize kaleminize sağlık olsun.
    Benim merak ettiğim konu küresel anlamda yaşanan bu krizi aşma konusunda hem gelişmiş ülkeler hemde gelişmekte olan ülkeler neredeyse aynı anda yakalandılar.
    Yapisal anlamda sorunlarını çözmüş ülkelerin sorunlari ile cozmemiş ulkerinin sorunlari aynı sarmal bağlamında çözmek yine bir sıkıntı yaratmaz mı.
    Sanırım küresel anlamda yaşanılan bu sorun kapitalizm sonunu mu getirecek veya bu sorundan çıkabilmesi için küresel bağlamda savaş kartını mı çıkaracak
    Sevgiler hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunları bilmek mümkün değil ama kapitalizmin esnekliğini akılda tutmak lazım.

      Sil
  39. hocam teşekkür ederiz bilgilendirdiğiniz için keşke ekonomiyi yönetenler böyle sizinki gibi bilimsel açıklamalar yapsalar da gözlerinden okumaya çalışmasak

    YanıtlaSil
  40. Hocam sizi biraz karamsar gördüm. Bence ekonomist Erdoğan yine şapkadan tavşan çıkarıp işleri yoluna koyar. Bir gecede doları 8 lira birden düşürebilen bir yönetim enflasyonu da faizi de halleder. Yeter ki biraz daha sabredelim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir gecede 8 lira düşürebilen bir yönetim iki gecede 16 lira artırabilecek demektir.

      Sil
    2. O kadar yetenekli oldugu halde bizi bu halde birakmaya göz yumuyorsa ,ülke ,millet aleyhine çalışıyor demektir.

      Sil
  41. Hocam merhabalar, malum seçim zamanı yaklaşıyor oy maksimizasyonu güdüsüyle alınacak olan kararlar, vazgeçilecek gelirler( sosyal açıdan her ne kadar doğru olsada kyk enf farkının-faizlerinin silinmesi gibi) enflasyonu ne derecede kamçılayacaktır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enflasyon yılsonunda ve gelecek yıl başında bir süre baz etkisiyle gerileme gösterir ama bu politikalarla sürekli gerileme gösterecek gibi durmuyor.

      Sil
  42. Sayın Mahfi Hocam,

    Kaleminize sağlık demekten başka bir şey gelmiyor aklıma. Küresel ve Türkiye ekonomisine dair bu yazınız adeta karanlığa ışık tutuyor. Teşekkürler, saygılarımla.

    Tuna Türkbey

    YanıtlaSil
  43. Hocam parladığı dediğiniz 2003 – 2010 yıllarında yabancılar görülmemiş faizi almak için dolar yağdırdılar. Gelip resmen soydular. Milli ekonominin reaksiyon vereceği bütün stratejik kurumlar satıldı. Bu başarı sayılabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adamlar bedavaya almadı, geldi, para verdi.
      Sorun şu, o paralarla ne yapıldı?

      Sil
    2. Arkadaşımın çekmeköyde dairesi var,
      ayda 4 bin lira kira alıyor,
      evi sattı gitti lüks araba aldı garajda yatıyor,
      ay sonunu zor getiriyor.
      Şimdi arkadaşım evimi aldılar, 3 bin liralık gelirime çöktüler derse doğru olur mu?

      Sil
    3. Sizin sorunuz "sonrasında ne oldu?" sorusu. Yani bunlar yapılırken ekonomik göstergeler en parlak dönemindeydi ama yorumunuza yorum yapan arkadaşlarımızın söylediği gibi bu parlaklık dönem parlaklığı olarak kaldı. Ele geçen imkânlar yanlış yerde kullanıldığı için parlaklık hem kısa sürdü hem de dediğiniz gibi sonraki dönemlerin iyice bozulmasına yol açtı.

      Sil
  44. Nitelikli ve anlaşılabilir değerlendirmeleriniz için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  45. Sayın Mahfi Bey
    İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde
    Ev fiyatlarında balon oluştu mu ?
    Ev fiyatları düşecek mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle oluştu ve mutlaka düzeltme olacak.

      Sil
    2. Mahfi Bey sizce ev fiyatlarındaki düşme ne zaman olabilir.Bu yıl sonbaharda olur mu?Teşekkürler

      Sil
    3. Bu yılın son 6 ayında nakit değerli gayrimenkul değersiz olacak deniliyor.Sizce bu doğru mu?

      Sil
    4. Zamanını tahmin etmek zor ama bu dediğiniz çok da uzak olmayan bir dönemde gerçek olacak.

      Sil
  46. Hocam süpersiniz yine tarihe not düşmüşsünüz!

    YanıtlaSil
  47. Hocam parladığı dediğiniz 2003 – 2010 yıllarında yabancılar görülmemiş faizi kapmak için dolar yağdırdılar. Gelip resmen soydular. Milli ekonominin reaksiyon vereceği bütün stratejik kurumlar satıldı. Bu başarı sayılabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dedikleriniz bizim hatalarımız, ahmaklıklarımız ya da başka bir şey. Buradan elde edilen gelirleri daha ileri gidebileceğimiz alanlarda kullanmak yerine çar çur etmemiz de bizim kusurumuz. Ama bunlar o dönemin parlak olmadığını değil o dönemin imkânlarını berbat ettiğimizi gösteriyor.

      Sil
  48. Hocam hayırlı akşamlar. Ben de asgari ücretli bir aileden geliyorum. Fakat hem aileme hem de çevremdeki zor insanlara yardımcı olmak gibi bir hayalim var. Tam olarak bilemiyorum fakat gerçekten bu krizde venezuela lübnan gibi olur muyuz? Yani artık ekmek makarna bile alamamak uzun süreli elektrik kesintileri akaryakıt yokluğu gibi. Ve ben ülkemize "yoksul" yaftasini yakıştıramıyorum. Tekrardan çok teşekkür ederim makalelerinizi ilgiyle okuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız ama bilim dışına çıkan her ülke ne yazık ki bu sıkıntıları yaşıyor. Umarım en kısa zamanda bilime geri döneriz.

      Sil
    2. bizim ülke hiçbir zaman zengin olmadıkı yoksul olsun hep öyleydi araada bir parlama olur o kadar kalıcı bir ışık olmadı ya çok yandı sonrada söndü

      Sil
  49. Hocam, bu saydıklarınızın çoğu Rusya’da da yok. Sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda hukukun üstünlüğü , yargı bağımsızlığı, güçler ayrımı, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi. Fakat Rusya ekonomisi tüm göstergelerde bize göre çok daha iyi. Bunun sebebi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru ama bunlar Rusya'da hiçbir zaman olmadı. Yani Rusya hiçbir zaman yer değiştirmedi. Dolayısıyla Rusya bu açıdan istikrarlı. Oysa bizde vardı ve biz sürekli yer değiştirdiğimiz için istikrarsız görünüyoruz. İstikrar önemlidir.

      Sil
  50. Hocam merhaba. "Kamunun 2018 yılından itibaren özel sektör döviz borçlarını üstlenmesi" tam olarak ne demek. Kamu böyle bir şey ilan etti mi?

    YanıtlaSil
  51. Açıklayıcı yazınız için teşekkür ederim. Daha zor günler kapıda ve neredeyse durgunluk ve enflasyonla mücadele nedeniyle(tükiye hariç) herşey düşüşe geçiyor. Bizde de cds artıyor. Bu durumda bizi 7 8 yıllık bir türk devlet eurobondu korurmu. Zira alım gücündeki küçülmeye dövizde kalmak dahil hiçbirşey çözüm olamıyor.

    YanıtlaSil
  52. Mahfi Hocam Merhaba,
    Öncelikle yazınızın biz okurlarınıza konuya farklı pencerelerden bakmamıza olanak sağladığı için kendi adıma teşekkür ederim.
    Sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda Türkiye'den çok daha geride kalmış, ciddi reformlara ihtiyacı olan ülkeler bulunuyor. Elbette belirttiğiniz reformlar herhangi bir ülkede uygulansa kuşkusuz ekonomik göstergelerde pozitif etkilere yol açacaktır. Bu ülkelerden bir çoğunun ekonomi karnesi Türkiye'den daha kötü görünüyor. Ancak durumu iyi durumda olan ülkeler de mevcut. Sorum kabaca şudur, biz neden sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda bizden daha çok reformlara ihtiyaç duyan ancak ekonomik anlamda bizden iyi görünen ülkelerden daha kötü durumdayız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun.
      Çünkü biz elimizdeki malı mülkü satarak ele geçen parayı çok daha verimsiz yerlere yatırdık. Şimdi oralardan geri dönüş sağlayamıyoruz hatta tam tersine otoyol, köprü vs gibi yatırımlara bütçeden destek vermeye devam ediyoruz.

      Sil
  53. Mahfi Hocam Merhaba,
    Öncelikle yazınızın biz okurlarınıza konuya farklı pencerelerden bakmamıza olanak sağladığı için kendi adıma teşekkür ederim.
    Sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda Türkiye'den çok daha geride kalmış, ciddi reformlara ihtiyacı olan ülkeler bulunuyor. Elbette belirttiğiniz reformlar herhangi bir ülkede uygulansa kuşkusuz ekonomik göstergelerde pozitif etkilere yol açacaktır. Bu ülkelerden bir çoğunun ekonomi karnesi Türkiye'den daha kötü görünüyor. Ancak durumu iyi durumda olan ülkeler de mevcut. Sorum kabaca şudur, biz neden sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda bizden daha çok reformlara ihtiyaç duyan ancak ekonomik anlamda bizden iyi görünen ülkelerden daha kötü durumdayız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Bizden kötü olan pek çok ülke var. Bizim farkımız biz iyiyken (en azından daha iyiyken) kötüye gidiyoruz ve iyiye gidecek hamleler yerine sürekli daha kötüye gidecek hamleler yapıyoruz.

      Sil
  54. Hocam selamlar...neye dayanarak kripto paralar sadece "deger saklama" islevine sahip diyorsunuz? Degisim araci olmasi (dex) ve deger olcusu olmasi (stablecoin) ozelliklerinin olmadigini nereden cikardiniz? Gunumuzde gayette bu ozellikleri sergiliyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz bana bitcoinle alış veriş yaptığınız bir market söyleyebilir misiniz? Ya da evini şu kadar ethereum karşılığı satıyorum diyen birisini örnek verebilir misiniz?

      Sil
  55. Mahfi Hocam merhabalar, öncelikle elinize sağlık keyifle okudum bir solukta. Üniversite dönemini isminize hayranlık duyarak ve kitaplarınızın derslerimizde tavsiye edildiği şekilde geçirmiş, İşletme çift anadal programıyla İktisat okumuş ve yaklaşık 8 sene önce mezun olmuş bir sistem çalışanıyım. Şu cümlenizin tam karşılığını alıglayamadım yazınızda.
    ''Ne var ki artık tümüyle bir balona dönüşmüş bulunan kapitalist sistemin bu şekilde sonsuza kadar sürmesi mümkün değil.''
    Kapitalist sistemin teorik veya ideolojik bir eleştirisi mi bu , yoksa revizyona girmesi gerektiğinden mi söz ediyorsunuz ? Kısacası ben iktisadi açıdan sermaye kökenli liberal ekonomi yanlısı bir birey olarak(ideolojik olarak ise sosyal devlet temelli liberalizm taraftarıyım), siz değerli hocamınız ekonomiden veya komple sistemden beklediği nedir bunu merak ettim açıkçası. Görüşlerinizi fazlasıyla dikkate alan biri olarak merakla bekliyor olacağım cevabınızı.
    Şimdiden teşekkür eder , iyi çalışmalar dilerim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nazik sözleriniz için teşekkür ederim.
      2000 yılında dünya GSYH'si yaklaşık 34 trilyon dolardı. Yani bütün dünya toplam yıllık gelirini 2000 yılda (milattan itibaren) 34 trilyon dolara yükseltebilmişti. 2021 sonunda dünya GSYH'si 96 trilyon dolar olmuştu. Yani 21 yılda 2000 yılda gelinen gelir toplamının 2,5 katından fazlasına çıkılmıştı. Bu, bize kesinlikle ahlakın, çevrenin aşırı zorlandığını ve balonlar oluştuğunu gösteriyor. Bunun patlamadan şişirilmeye devam etmesi mümkün değil.

      Sil
    2. İlginiz için çok çok teşekkür ederim hocam. Çok daha iyi anladım anlatmak istediğinizi. Sizinki bir başkaldırıdan ziyade sermayenin tabana daha kolay yayılabildiği ve paranın iktidardan ziyade ihtiyaç amaçlı kullanıldığı, ekolojik olarak nefes alan bir dünyada tamamen sürdürülebilir temele inşa edilmiş bir iktisat evreni oluşmasını dilemek esasında. Peki bu balonun patlama kısmı nasıl gerçekleşecek veya gerçekleşmeli ? Belirli zümrelerde toplanmış ve tekelleşerek yönetilen bu balon(96 trilyon dolar) nasıl patlamalı ?

      Sil
  56. Sayın Hocam, Öncelikle Türkiyeye kattığınız değer için bir vatandaş olarak teşekkür ederim. Sorum şu (aof iktisat mezunuyum umarım çok basit ve gereksiz bir soru değildir 🙏) : Türkiye deki büyüme TL cinsinden mi ölçülüyor, eğer öyleyse bu bizi yanıltmaz mı, yani dün toplam mal hizmet para 100 TL , bugün 110 TL ama %197 enflasyonla bakarsak aslında küçülme var anlamına gelmiyor mu? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünyanın her yerinde GSYH ulusal para cinsinden ölçülür, sonra enflasyondan arındırılır ve önceki yılın GSYH'siyle kıyaslanıp büyüme hesaplanır. Yani büyüme fiyat değişimlerinden arındırılmış fiziksel büyümeyi ifade eder.

      Sil
  57. ABD, şu zamana dek bastığı paranın %80'ini COVID devrinde birkaç sene içinde basmış olmasına rağmen niçin dolar değer kazanıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü diğer ülkelere göre enflasyona çok daha net önlemler alıyor.

      Sil
    2. Cevabınız için çok teşekkür ederim.

      Sil
  58. Hocam bitmeyen çalışma azminiz bizim için bir şans emeğiniz için teşekkür ederiz. merak ettiğim bir hususu sizinle paylaşmak istiyorum.
    Enflasyonist ortamda insanların yatırım güdüleriyle ilk etapta büyüme olsa da sonraki süreçte büyümenin yavaşlayacağı söyleniyor. insanların artık ev veya arabaya yatıracak parası kalmayacak, alan almış olacak. Türkiye özelinde özellikle Arap, İran ve Rus gibi dış faktörler var. yani 2-3 milyonluk evi alacak yerli vatandaş kalmayabilir ama bunu alacak bir Körfez vatandaşı faktörü var. Türkiye'deki üretimden, daralmadan etkilenmeyen, kazancı Türkiye'den bağımsız ama parası Türkiye içinde dolaşım olanaklarına sahip bu dış faktörün etkisi ne olacak, işleri daha da zorlaştıracak mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Evet bu analiz önemli ölçüde doğru. İşler tesrine dönünce o dış unsurlar da gelmez olur.

      Sil
  59. Şimdi cari açık verince ve finanse edemeyince rezervlerden gitmiyor mu zaten? birde ekstra brüt rezervlerden mi satış yapılıyor kuru tutmak? cari açık verince ve finanse edemeyince kur değer kaybediyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cari açığı finanse edememek diye bir şey yok. Finanse edemeyeceğiniz cari açığı vermeniz zaten mümkün değil.
      Cari açık eğer borçlanmayla vb finanse edilememişse rezervlerden finanse edilir.
      Ülkede riskler büyürse kur yükselir.
      Kur yükseldiğinde Merkez Bankası faizi artırarak bunu önleme yolunu seçmemişse o zaman piyasaya rezervlerinden döviz satarak kuru düşürmeye çalışır. Ama bu kısa vadeli yapılır. Sürekli yaparsanız rezervleriniz tükenir. O da başka bir risktir ve kuru yükseltir.

      Sil
  60. Sayın Eğilmez, Hükümet 2023 yılının başına kadar zar , zor idare edecek: Gelecek yılın başında bazı yerlerden borç döviz alarak piyasaya sürecek, sığ piyasamız süratle etkilenerek , döviz düşecek, piyasa biraz canlanacak ve seçimleri kazanacaklar. seçimleri kazanmalarının başka yolunu göremiyorum. Ne dersiniz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız ama artık borç almak da çok zor. Belki swap.

      Sil
  61. Hocam emekleriniz için çok tesekkür ederiz, hocam benim merak ettiğim husus belirgin bir resesyon durumunda abd eski alışkanlığı olan parasal genişlemeye devam mı edecektir, yoksa resesyonun derinleşmesini göze alıp rezerv para olma özelliğini yitirmememek adına parasal sıkılaşmaya devam mı eder ( tabi resesyonun boyutunu kestirmek zor)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sorunun yanıtını ABD Hazinesi ve Fed de bilmiyor sanırım. Müthiş bir açmaz içindeler.

      Sil
  62. Elinize sağlık çok bilgilendiren bir yazı kaleme almışsınız, sağolun

    YanıtlaSil
  63. Harika bir yazi olmus hocam elinize, akliniza saglik. Kuyruklu yildiz benzetmeniz de tam isabetli bir analoji.

    Enflasyon ile ilgili bir yorumum olacak, Hollanda'da yasiyorum, burada da enflasyon artiyor ancak alim gucumuz ve genel populasyonun hayat standartlarinda pek bir degisiklik gozlemlemiyorum. Asgari ucret alan kisiler 10 sene once ciktiklari tatile bu sene de cikabiliyorlar. Buyuk calkantilar yok. Turkiye'de hangi asamada ne yanlislar yapildi bilmiyorum ama gelismis ulkelerin ayni cukura dusecegini ongormuyorum. Turkiye'deki sorun sadece ekonomi de degil, gucler ayriliginin olmamasi, zayif demokrasi, tek kisi tarafindan yonetilmek, hukuk ve adalet sisteminin zayifligi. Neresinden tutsak elimizde kalan bir ulke.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun, beğendiğinize sevindim.
      Çok doğru analiz etmişsiniz. 1980'lerde de aynen böyle yüksek enflasyon vardı ama hayat pahalılığını hissetmezdik. Çünkü ücretlere gerçekte enflasyon oranında artış verilirdi.

      Sil
    2. Tesekkurler hocam yorumunuz ve yanitiniz icin. 80'lerde cocuktum. Enflasyona oranli maas artisi yapildigini bilmiyormusum :) Evde hep bir enflasyon lafi gecerdi ama alim gucu veya hicbir seye paramizin yetmemesi konusundan hic soz edilmezdi (ogretmen anne baba, yani orta sinif bir aileden geliyorum). Hatta market alisverislerinde kisitlandigimizi hic animsamiyorum. 90'larda ev ve araba sahibiydik mesela. Gunumzde bunlar ogretmen maasiyla imkansiz..

      2006'da ise universiteden mezun olup, sadece ailemin verdigi harcliklari biriktirerek Ingiltere'ye 1 senelik Marketing ve Research programina gidebilmistim. Kuyruklu yildizin en cok parladigi donem oymus demek ki ve o firsati degerlendirebilmisim.

      Bugun universiteden yeni mezun ogrenciler kahvenin fiyatindan, basit bir tatil yapmanin pahaliligindan soz ediyor.. Gercekten cok uzuluyorum ve ulke degistirmek de mutlu olmaya yetmiyormus. Aklimiz ve dusuncelerimiz hep Turkiye'de. En az 3 nesle yeni bir hayat borclu bu hukumet ve hicbir sorumluluk da kabul etmiyorlar. Cok cok uzucu.

      Sil
  64. Hocam kolay gelsin küçük yatırımcı olarak önümüzdeki dönemde ne yapmalıyız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki birey olarak yapabileceğimiz pek bir şey yok. Bir şeyler yapması gereken hükümet.

      Sil
  65. Hocam sizce demokrasi mi daha iyidir yoksa teknokrasi mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Liyakate dayalı, etik kurallara saygılı, insan haklarına ve eşitliğe göre biçimlenmiş bir demokrasiden iyisi yoktur.

      Sil
    2. Bilmeyenler icin Teknokrasi tanimi: the government or control of society or industry by an elite of technical experts.

      Sil
    3. Teknokrasi, kısa dönem için, zorlu koşullardan çıkarmak amaçlı faydalı olurken, uzun vadeli başarıyı getirmez, toplumun uzun vadeli başarıya göre dizayn edilmesi lazımdır.

      Atatürk dönemi , kısa bir teknokrasi denemesi de denilir. Her ne kadar seçimler olsa bile, devleti kuranlar, askeri elitler arasından gelmiştir, devleti oluşturanlar, eski osmanlı yönetici elitleri arasından, romanya dan ıraka, kırımdan libya ya kadar bölgeden doğmuş, osmanlı gibi bir devletin kadrolarında görev almış kimselerdi.

      Tabi, teknokrat elitlerin değerleri ile toplum değerleri uzlaşmaz. Elit, ismi üzerindedir, alanındaki uzmanlar arasındaki en iyiler arasına gelmiş kimsedir. Ahali ile arasında ciddi fark olur.

      Elit derken tabi, anlam kayması ile insanlar, sosyetik zengin kimseleri düşünüyorlar.

      Bir mobilya ustası da alanında elitleşir. İşini yapış ve bakışını, ahalinin anlaması imkansızdır.
      Ekonomi alanında Mahfi hocamız elittir.

      60 yaşına gelmiş bir yakın akrabam var, o da ahşap işçiliği ile uğraşır. Ortaokul terk. 16 yaşından beri en basit aletler ve elini kullanarak ahşap işçiliği yapar. Motor ve makina asla kullanmaz. 45 yıllık emeği var ahşap üzerine. İstanbul'da iki güzel sanatlar üniversitesinde hocaların bireysel gayreti ile iki dönem öğrencilere ders verdi. Yök sebebi ile akademik dünyaya giriş onun gibi ortaokul mezunlarına kapalı.

      O da elittir mesela. İstanbul zenginlerinin mimarları ondan hizmet alır. Tarihi yalı ve yapılarda da el emekleri vardır.

      Bir gün dükkanına ziyarete gitmiştim, üzgündü, bir mimar bundan 1e aldığı işçiliği 10 kattan fazla müşterisine satmış. Çalışma müşterinin hoşuna gittiği için tanışmak istemiş, çağırmış. Orda öğrenmiş fiyatı. Ses de edememiş, mimar sipariş kesmesin diye.

      Yurt dışında bulunduğum yerde bir deneyelim, dedim bakalım nasıl olacak? Bir kaç galeri gezdirdim, eserlerin fotolarını çekti. Elitlik öyle bir seviyedir ki, birbirlerini anlarlar. Onun orda eserlere bakışı ile benimki arasında dünyalar kadar fark vardı. Oradan birinin de dikkatini çekti. Konuşmaları ben çevirdim. Kendi yaptıklarından öyle detaylara girdiler ki, tercümem eksik kaldı.
      Anladılar birbirlerini, kendi yaptıklarını paylaştı. Sonra bir tane gösterdiler buna, benzerini istediler, ahşap ve malzeme alınacak yerleri sorduk, lisanım yetmedi o detaylara, kendi gitti dilini bilmediği yerin ahşabını, cilasını, boyasını eliyle kontrol etti.

      Çok beğenildi çalışması. Ara ara verilen siparişlerin ardından atelye sahibinin biri, çalışma izni çıkardı, haftanın iki günlüğünü kendi atelyesinin çalışmalarına vermesini istedi.

      Bizimkinin, Anadolu ve İstanbul'da taa eskinin Ermeni, Mardin'in Süryani ustalarından, günümüz insanına uzanan bir öğrenme süreci vardı. Hepsinin izini bilir.

      Elit olmak, teknotratlık bir alanda, toplumlar, dinler, ırklar üzeri mevkiye ulaşılmasını sağlar. Teknokrat yönetim bir topluma uzun süre hizmet veremez. Kısa süreli hizmet verir. Doğası da böyledir.

      Yönetim de böyledir. Ordu, kamu, bazı sivil kurumlardan geçer yöneticinin yolu. Benimki ordudan, Mahfi hocamınki kamudan geçmiş, yolu Koç, Anadolu holding gibi firmalardan geçen yönetici elitlerimiz de var. Tüm bunları bir ırka, bir topluma hizmet için bir araya getirmek de zordur. Bazen yasalar bile engeldir.

      En güzeli, toplumun teamüllerinden, kendi konjonktürlerinde sorumluluk almalarıdır. Demokrasi buna denir.

      Osmanlı sonunda, Atatürk döneminde, askeri elitler bitmiş ülkeden bir şekilde devlet oluşturmuşlar. İyi kötü bir teknokrat yönetim de kurulmuş, ama gördük ki 90-95 yıl kadar ömrü olmuş. Bitti, gitti şimdi. 90 küsür yıl sürebildi.

      Toplumlar da böyledir. Demokrasi olmayınca, gelirler, kültürleri bir süre yaşar ve gider. 150 yıl önce deseler ki, Balkanlarda hiç Türk kalmayacak, Doğu Anadolu da Ermenice konuşan kalmayacak. Kim inanırdı? Kültürleri gitti, bitti. 20 sene önce Kilis, Adana, Antep bölgelerinde Türkçe ikinci dil olacak dense kim inanırdı? Eriyip gidiyor işte. Kültürü köklü kılacak demokratik teammüller olmayınca saman alevi gibi sönüyor, kalabalığın içinde eriyor.

      6w9nEEE3!&Nm@xyw

      Sil
    4. 19:56 Kilis, Adana, Antep bölgelerinde Türkçe ikinci dil olacak derken???

      Sil
    5. 19:56 az yazmış, Hatay, Antep, Kilis, Mersin, Adana, Urfa, Osmaniye; birinci derecede tehlikeli durumdaki iller. Hem Suriyeye yakın, hem nüfusları fazla, iki ülke arası geçişkenliğin yüksek olduğu yerler. Kamu gücüyle kontrol imkanı olmayacak yerler. Yani bir olay olduğunda polis ve ordu etkisiz kalacak. Etkisiz kalacak çünkü, en uzun kara sınırı o iller.

      Adana, Ceyhan, Seyhan bölgeleri, bilakis Ceyhan, 40 yıl öncesinin en saf türkçe konuşulan, türk geleneklerinin çok güzel yaşandığı yerler, şimdilerde tanınmaz halde. Ceyhan'ın o güzel bağ, bahçe evleri gitmiş, yerine arapça müziklerin çalındığı kötü apartmanlar dolmuş. Yerli halk gına getiriyor, göç ediyor.

      Kürt nüfus yoğunluklu illerde böylesine hızlı artışlar yok. Sanki bir el, o bölgenin demografisini bilerek değiştiriyor. Sınırını da belirlemiş gibi.

      Sil
  66. Hocam malum yeni dünya düzeni kuruluyor,sizce ekonomide ne tür hatalar bizi daha
    güç pozisyona sokar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bundan daha güç pozisyona nasıl düşeriz ben bilmiyorum.

      Sil
    2. Faiz arttırmak işleri daha zora sokar.

      Sil
    3. Hangi işleri zora sokar mesela?

      Sil
    4. Alacak verecek işlerini zora sokar.

      Sil
  67. Hocam merhabalar bir şey sormak istiyorum. Hollanda 70 küsür milyar dolar tarım ürünü ihraç ederken, wikipedia'da gsyh'nin yalnızca %1,9'u tarım olarak gözüküyor. Bu nasıl oluyor? Sadece tarım işçileri ve patronlarının elde ettiği gelir mi tarım sektörünün geliri oluyor? Örneğin bir tarlada çalışan zirai mühendisin elde ettiği gelir hizmetler sektörüne mi yazılıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. GSYH üç şekilde hesaplanır biliyorsunuz. Üretim açısından bakarsak denklemimiz: Y = Ap + Ip + Sp + o şeklinde yazılır (Y: GSYH, Ap: Tarımsal üretim, Ip: Sanayi üretimi, Sp: Hizmet üretimi, o da diğerleri dir) Tarlada çalışanların, mühendislerin vb üretimi hizmet üretimine girer. Tarımsal üretim ise tahıl, sebze meyve vb üretimidir. Bunlar da çoğu kez sanayide başka ürünlere dönüştürülür. Mesela domates salça haline getirilip konserve yapılır ve sanayi üretimi haline gelir. % 1,9'un içine girenler muhtemelen hiçbir işlem yapılamadan doğrudan tarım ürünü olarak değerlendirilenlerdir.
      Bizde de bu anlamdaki tarımsal üretim (Ap) GSYH'nin yüzde 6'sına kadar düşmüştür.

      Sil
  68. Rezerv para basarak ihraç ettikleri paralarla gelişmekte olan ülkelerden para kazanıp onlara yıktıkları enflasyon artık geri dönüyor. - Burada neyden bahsediyoruz acaba, gelişmekte olan ülkelerin bu paraları rezerv olarak almaları sebebiyle mi bu durum oluyor. nasıl gelişmekte olan ülkelerden para kazanıp onlara enflasyonu yıkıyorlardı? açıklarsanız sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD merkez bankası Fed, Avrupa MB AMB, İngiltere MB, dolar, euro ya da pound basıp bankalara onların elindeki tahvilleri alıp verdiğinde bankalar bu paraların çoğunu büyük fonlara düşük faizle verdiler. ABD'de, Avrupada ya da İngilterede bunları tahvile yatırsalar ya da kredi olarak verseler ellerine geçecek faiz % 1 - 2 idi. Oysa mesela Türkiye, Brezilya, Meksika gibi % 6 - 7 faiz veren ülkelere bu fonlar aracılığıyla götürüp yatırsalar çok daha iyi para kazanacaklardı onlar da öyle yaptılar. Bu ülkelerin dış kaynak ihtiyacı da olduğu için onlar da bu paraları memnuniyetle aldılar. Bu paralar o ülkelerde para bolluğu ve enflasyon yarattı. Böylece gelişmiş ülkeler bastıkları bol parayı kendi ülkelerinde tutup enflasyon yaratacaklarına dışarıya yollayıp oralarda enflasyon yarattılar. Ne var ki şimdilerde bu paralar geri dönmeye ve bu kez gelişmiş ülkelerde de enflasyon yaratmaya başladı.

      Sil
  69. türkiyede kısa dönemli dış borc diğer ülkelere göre nasıldır? bu borç döviz talebi yaratacağı için kur için büyük bir problem midir ve yatırımların gelmesini önler mi? bunu hesaplayan bir oran var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://www.mahfiegilmez.com/2022/06/turkiyenin-ds-finansman-skntsnn.html

      Sil
  70. Sayın Eğilmez, makalelerinizi takip ediyorum. Yazılarınızın içeriği, anlatımı, güncel ekonomik olayların analiz edilmesi, tablolar ile desteklenmesi açısından çok önemli bir kaynak niteliğinde. Bu sayfalarda yer alan bilgileri, analizleri,yorumları kitaplaştırma gibi bir düşünceniz var mı? Makaleleriniz tutarlı, bilgiye, deneyime, emeğe dayanan yol gösterici belgeler durumunda. Gelecek kuşaklara aktarılırsa önemli bir kaynak olacaktır. Gayretli çalışmalarınız ve bizlere aktardığınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Bu önerinizi düşüneceğim.

      Sil
  71. Faiz arttırmak işleri daha zora sokar diye yazılmış bende şöyle bir açıklama yapayım siz karar verin tuik den bakdım GTİP 2700 grubu ithalatımızın 58% ini tutuyor (petrol ve ürünleri) 8400 17% (makina)8500 10% (elektrik&elektronik) gerisi 15% küçük gruplar 58% petrol ithalatı bedeli dolar ile ödeniyor hergün değeri artan dolar ülkemizi çok zor duruma sokuyor devam eden rusya-ukrayna savaşı nedeniyle brent petrol 100 doların altına düşemiyor düşse 60 dolar civarına gelecek ve fakirler rahatlayacak yani dolar artışı ile hergün petrol faturamız kabarıyor şu anda yaz aylarında olduğumuz için konut ısınma harcaması yok hava soğuduğu zaman dolar artışı böyle devam ederse fatura doğal gaz bedeli ile daha da kabaracak . Şimdi bir de faiz artırmak neden kötü deniyor şundan olabilirmi bildiğim kadarı ile faiz halkdan toplanan vergilerle ödeniyor fakat dolarizasyon zararımızda halkdan toplanan vergilerle ödeniyor eğer dolarizasyonu durduracaksa faiz artırmak daha iyidir ayni zamanda enflasyonu durdurucak çünkü fakir insanların en büyük sorunu enflasyon ve pahalı enerji dir sürekli artan enflasyon ve değerlenen dolar sadece zenginleri daha zenginleştirmektedir.İşsizlik olacak deniyor hangi konuda işsizlik olabilir sadece pahalı konut üretiminde olabilir çünkü çok fazla stok olduğu açıklanıyor.Türkiyenin çok ucuz konut ihtiyacı var (42% evsiz var) enflasyon düşüşü ile bu tür konut yapımı başlarsa işsizlik olmaz Türkiyenin itibarı artar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faizi tek başına artırmak çözüm getirmez. Daha doğrusu kısa vadede çözüm getirmiş görünür ama kalıcı çözüm getirmez. Türkiye için çözüm yapısal reformlardadır.

      Sil
  72. Merhaba hocam. Ben eski bir Türkiye mezunu, Turkmenistan vatandaşıyım.
    Sayfanızda yayımladığınız yazıları büyük ilgiyle takip ediyorum. Çok eğitici. Teşekkür ederim.
    Acaba Orta Asya ülkeleri ekonomileri ile ilgili de yazılarınız veya yorumlarınız varmıdır? Küresel ekonomik kriz, Rusya-Ukrayna savaşı derken durum iyice kötüleşti. Biraz görüşlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim değerli Sada Sözlük.
      Orta Asya ülkeleriyle ilgili yazım yok ama bu konuda bir planlama yapıyorum ve orta doğu ve orta Asya ülkeleri üzerine yazmayı düşünüyorum.

      Sil
  73. Hocam kaleminize sağlık. 2002-2008 arasındaki dönemin tek sorunu cari açık olduğundan bahsetmişsiniz. Cari açığı azaltabilmenin yolu da İthalat ihracat dengesini kurmaktan geçiyor. Kur düşük olunca da ithalat artıyor. Burada nasıl bir politika izlemek gerekir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faizi enflasyonun biraz üzerinde belirler ve risklerinizi azaltmaya çalışırsanız kur sorunu doğmaz.

      Sil
  74. Hocam beni en çok endişendiren, toplumun ruh hali. Yönetim değişse de insanların üretime karşı isteksizliği, hazırcı zihniyeti yeni yönetimi yine benzer yollara sokacak. Muhalefetin vaadlerine bakıyorum; iktidarı zorladığı yollara bakıyorum; hiç umut görmüyorum. Seçilmişler temsilci sadece. Yaşam tarzları, harcama alışkanlıkları, hayat beklentileri yıllar geçtikçe temsilcilere yerleşiyor.

    Bas sıcak parayı, ver ne istiyorsak diyecekler. Oyalama bizi, beklemeye sabrımız yok diyecekler. Sonra yeni borçlar, yeni sarmallar... Bu döngüden çıkmamız zor.

    Köklü bir sistem ve zihniyet değişikliği lazım.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  75. https://eksisozluk.com/entry/140225230

    YanıtlaSil
  76. Hocam emeginize saglik, her zamanki gibi derinlemesine dolu dolu bir yazi olmus. Bahsettiginiz kapitailst sistemin cokusu durumunda ongorunuz nedir? Karma ekonomilerde devletlerin agirligi mi artar? Insanlarin ve hatta devlerin egilimi tekrar altina ve hatta belki kripto paralar gibi daha inovasyonel araclara mi yonelir? Elbette cok farkli sonuclari olacak cok genis bir konu fakat genel olarak yorumunuz nedir? Tesekkurler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      kapitalist sistemin çöküşü öyle bir apartmanın depremde çöküşü gibi olmayacak. Kabuk değiştirecek muhtemelen.

      Sil
  77. "Türkiye bu dönem boyunca cari fazlasından daha çok döviz girişi yaşadı" Hocam burada yanlışlık var gibi. Doğrusu şöyle olması gerekir: "Türkiye bu dönem boyunca cari açıktan daha çok döviz girişi yaşadı"

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düzelttim, çok teşekkür ederim.

      Sil
    2. yabancı fonlar gelişmekte ülkelere basılan paralarla yatırım yapınca nasıl enflasyon oluşuyor?

      Sil
    3. Bir soru sorabilir miyim? merkez bankasının rezervi olmazsa bankalardan döviz alınması nasıl mümkün olabiliyor onuda mı borç alıyor? şuan mbnin döviz rezervi var mı? tablo elimde var ama çok karışık geldi.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı