21. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Türkiye Ekonomisi ve GOÜ Karşılaştırması

Büyüme (%)

2000 ile 2023 yılları arasında Türkiye, Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) ile ortalama olarak aynı oranda (yüzde 5,1) büyümüş bulunuyor. Türkiye’nin, GOÜ’ye göre çok daha dalgalı bir büyüme patikası izlediğini grafikten görmek mümkün. Bu dönemde Türkiye 2001 krizinde ve 2009 küresel kriz etkisiyle, GOÜ de pandemi etkisiyle bir kez slumpflasyona (enflasyon + küçülme) girmiş görünüyor. Büyümede, GOÜ ortalamasından daha fazla görülen dalgalanmaların ekonomi politikasındaki kararsızlıkların, sık değişikliklerin ve bilim dışına savrulmaların yarattığı istikrarsızlıklardan kaynaklandığını söyleyebiliriz.  

Özetle Türkiye bu dönemde aralarında yer aldığı grubun ortalamasına göre çok daha dalgalı bir büyüme yolu izlemiş, gruptan kopmamış, aynı ortalamayı yakalamış ama gruba göre bir üstünlük de sağlayamamıştır. Grupta Çin, Hindistan gibi yüksek hızla büyüyen ekonomilerin yanı sıra birçok fakir Afrika ülkesinin de bulunduğuna dikkat etmek gerekir.

Enflasyon (%)

Bu 24 yıllık sürede Türkiye enflasyonda inişli çıkışlı bir gelişme göstermiş görünüyor. 21’inci yüzyıla çok yüksek enflasyon oranlarıyla başladıktan sonra enflasyonu denetim altına almayı başarmış, hatta uzunca bir süre tek hanede tutabilmiş olsa da sonunda yeniden çift haneli bir döneme girmiş.

Dönemin ortalama enflasyonu yüzde 20,3 gibi yüksek bir enflasyon oranını işaret ediyor ki bu oran Türkiye’nin de aralarında yer aldığı GOÜ ortalamasının üç katından fazla bir oranı gösteriyor.

Grafik, yüzyıla girerken Türkiye’deki enflasyonu GOÜ ortalamasının çok üzerindeyken ilerleyen yıllarda düştüğünü ve 2004 ile 2016 arasında GOÜ ortalama enflasyon oranına paralel seyrettiğini, sonrasında yine koparak yükseldiğini ortaya koyuyor. Grafik bize Türkiye’nin enflasyonla mücadeleyi dönemsel bir konu olarak algıladığını seçimlerden sonra enflasyonla mücadeleye giriştiğini, seçimlerden önce seçimi kazanmak amacıyla bu mücadeleyi terk ettiğini anlatıyor. Siyasetin teknik konulara müdahale etmesinin ne kadar yanlış bir şey olduğunu belki de en iyi anlatan grafik budur.

Dönem, enflasyon konusunda Türkiye açısından büyük bir başarısızlık örneği olarak ortaya çıkmaktadır.

Cari Denge (GSYH’nin yüzdesi olarak)

Türkiye, geleneksel olarak cari açık veren bir ekonomidir. Bunun başlıca iki nedeni vardır: İlki tasarrufların yetersizliği ya da belki daha doğru bir ifadeyle söylemek gerekirse iç tasarrufların yatırımların altında kalmasıdır. İkinci nedeni ise Türkiye’nin üretimde ağırlıklı olarak ithal girdi kullanmasıdır. İthal girdiye (hammadde, ara malı ve yatırım malları) dayalı üretim yapısı Türkiye’nin üretimini ve dolaysıyla büyümesini ithalata bağlı hale getirmektedir.

Tablo bize Türkiye’nin 24 yıllık sürede ortalama olarak GSYH’nin yüzde 3,4’ü kadar cari açık verdiğini gösteriyor. Dönem süresince ciddi bir dalgalanma sergileyen cari denge 2001 ve 2019 yılında iki kez fazla vermiş görünüyor. Söz konusu yıllarda büyümede düşüş yaşandığı için ithalat azalmış ve cari fazlayla karşılaşılmıştır. Türkiye’nin bu dalgalı cari denge görünümüne karşılık GOÜ cari denge ortalaması 2015 – 2018 yılları arasındaki düşük oranlı açıklara karşılık dönem boyunca fazla vermiş, istikrarlı bir salınım içinde bulunmuştur.

Büyüme verileriyle cari denge verilerini bir arada ele aldığımızda dönem boyunca aynı büyüme ortalamasına (yüzde 5,1) sahip olan Türkiye bu büyümeyi yüzde 3,4 oranında cari açıkla sağlarken GOÜ aynı oranda büyümeyi yüzde 1,4 oranında cari fazlayla gerçekleştirmiştir.

Türkiye, dönem boyunca aralarında yer aldığı GOÜ’lerin ortalamasından oldukça uzak kalmış ve bu konuda son derecede başarısız olmuş görünüyor. 

Dış Borçlar (GSYH’nin yüzdesi olarak)

Söz konusu 24 yıllık sürede Türkiye ortalama yüzde 45,8 oranında bir dış borç yükü (dış borç stoku / GSYH) oranı yakalamıştır. Zaman zaman yüzde 60’lara yaklaşan dış borç yükü 2005 yılında en düşük düzeyine (yüzde 34,8) düşmüş, sonrasında dalgalı bir seyir izlemiştir. En yüksek düzeyini 2020 yılında gören dış borç yükü izleyen yıllarda düşüş eğilimine girmiş ve 2023 sonunda yüzde 44,2’ye gerilemiştir.

Aynı dönemde GOÜ yüzde 29,9’luk bir dış borç yükü ortalamasıyla yol almıştır. Dönem boyunca GOÜ ortalamasının en yüksek olduğu yıl 2002 olmuştur (dış borç yükü yüzde 36,4.)

Türkiye’nin dış borç yükü dalgalı bir seyir izlerken GOÜ ortalaması çok daha yumuşak ve pek fazla değişmeyen bir yapıda gitmiştir.

Özetle söylemek gerekirse söz konusu 24 yıl Türkiye’nin, aralarında yer aldığı GOÜ’ye göre oldukça başarısız olduğu bir dönem olarak karşımızda durmaktadır. 

Sonuç

21’inci yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna gelirken Türkiye’yi en önemli 4 makroekonomik gösterge açısından içinde yer aldığı GOÜ grubunun ortalamalarıyla karşılaştırdık. Bu karşılaştırmalar, Türkiye’nin, bu 24 yıllık sürede hiçbir biçimde başarılı olamadığını içinde yer aldığı GOÜ grubunun ortalamasını geçmek bir yana çok geride kaldığını gösterdi. Uyguladığımız siyasal, sosyal ve ekonomik politikaların yanlış olduğu anlaşılıyor. Yüzyılın ikinci çeyreğine artık kesinlikle hukukun üstünlüğünü, güçler ayrımına dayalı demokrasiyi, bilime dayalı eğitimi getirecek, ekonomi politikası yanlışlarını giderecek, siyasetin teknik konulara hiçbir şekilde karışmamasını sağlayacak yeni bir modelle girmemiz gerektiği açık bir gerçek olarak karşımızda duruyor.   


Açıklama Notları:

Gelişmekte olan ülkeler (GOÜ), IMF tarafından gelişmiş olarak sınıflandırılan 41 ülke dışında kalan ve yükselen piyasa ekonomilerini de (emerging markets) kapsayan toplam 155 ülkeden oluşan grubun adıdır. Bunların 30’u Asya’da, 15’i Avrupa’da, 33’ü Latin Amerika ve Karayipler’de, 32’si orta doğu ve orta Asya’da, 45’i de Afrika’da yer almaktadır. 

Enflasyon Türkiye için de GOÜ için de aynı şekilde TÜFE (CPI) ile ölçülmüş verilere dayanmaktadır. Tablodaki oranlar ve grafiğe yansıtılmasında yılsonu enflasyon verileri kullanılmıştır.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            

Yorumlar

  1. AKP hükümetlerinin karnesi gibi olmuş ama enflasyon konusunda az makyajlanmış verilerle bile anca bu kadar olmuşa benziyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama muhtemelen GOÜ ülkelerinde de benzer makyajlamalar vardır.

      Sil
    2. Gelişmekte olupta bir türlü gelişemeyen ülkeler..Yeni-sömürgeler demek çok daha açıklayıcı olurdu.

      Sil
  2. Hocam tüik olmasa bu makro iktisadi datalar daha kötü olurdu. Enflasyon yari yariya düşük açıklanıyor. Büyüme hesaplama metodu da birkaç defa pozitif olacak şekilde değiştirildi manipüle edildi. Dis borç kur sürekli baskı altinda tutulduğu için ve ayrica yurt içi yerleşik yabanci kurumlardan alinan döviz borçları dış borç sayılmadığı için ki; bence dövize endeksli her borç dış borç sayılmalıdır . Dış borç stokumuzun gsyh ye orani oldugundan düşük gösterilmiş oluyor. Iddia ediyorum bizim dış borç stokumuz gsyh mizin % 60 'ından fazladir. Net.

    YanıtlaSil
  3. "Post-truth [gerçek ötesi]" çağda, bu yazdıklarınızın kıymeti yok!

    Lütfen bana kızmayınız Mahfi bey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye kızayım? Sizin yazdığınız post truth değil truth.

      Sil
  4. Türkiye zaten normal büyüme potansiyeli % 5 'tir. Bu kadar borç stoku biriktirmemize rağmen potansiyelimizin üzerine cikamadik. Çünkü borçlanma ile rant yarattılar. Sermaye dağılım mobilizasyonunda büyük çarpıklık oluşturdular. Çarpık büyüme yasatildi ekonomiye. Prodüktivite giderek düştü. Toplam faktoriyel verimliliği azaldi. Tarim hayvancilik sanayi yani somut üretim gücü sürekli tirpanlandi. Sadece beton ve kağıt ekonomisi dediğimiz finansal ekonomi büyüdü. Bu da bizi GOÜ lerin birçoğundan geride bıraktı. Ve bu gerilemeyi maalesef eğitimi de katlederek percinlestirdiler. Önümüzdeki 10 yil bu fark dsga da aleyhimize açılacak.

    YanıtlaSil
  5. Bu durumda ortaya atılan Türkiye Yüzyılı kavramı da bir algıdan ibaret olmuş oluyor.

    YanıtlaSil
  6. Elinize sağlık hocam. Bir konuda fikrinizi almak istiyorum.
    Veri seti büyüklüğü açısından 1 vs 154 ülke karşılaştırmasında volatilite farkı oluşması normal değil mi? Türkiye'nin başarılı olduğunu savunmuyorum ancak bu yaklaşım ile Türkiye başarısız demeli miyiz? Gelişmekte olan ülkelerden herhangi birini karşılaştırma konusu yapsaydık yine benzer bir volatilite farkı görebilirdik diye düşünüyorum. Cari denge konusunda başarısız olduğumuz aşikar fakat büyüme kısmı sanki biraz istatistiğin oyunu gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonuçta içlerinde çok iyiler var, ortalamalar var ve kötüler var. Ortalamayı aldığımıza göre çok da yanlış sonuçlara varmayız diye düşünüyorum.

      Sil
  7. Hocam emeğiniz için teşekkürler. Lakin bu kıyaslamayı yetersiz buluyorum. Çünkü Fenerbahçe de Afrika Şampiyonlar Ligi'nde oynasaydı her sene şampiyon olurdu. Bu yüzden Türkiye'yi, gelişmekte olan ülkelerden aralarında 45 Afrika ülkesinin de bulunduğu toplam 155 ülkeyle değil de, Türkiye'yi, gelişmekte olan 15 Avrupa ülkesiyle kıyaslayabilir misiniz? Böylece gerçek bir karşılaştırma yapmış ve yerimizi de daha net görmüş oluruz. Sonuçta bizi asıl kıskananlar da bunlar değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de merak ettim. Türkiye acaba gelişmekte olan 15 Avrupa ülkesiyle kıyaslansaydı sonuç nasıl olurdu diye. Muhtemelen en az 2 kat daha fazla yerin dibine girerdik ya da 3 kat, bilmiyorum. Bu konuda yapılmış bilimsel bir çalışma var mı hocam?

      Sil
    2. Var mı bilmiyorum. Ama büyümede onların önünde gelirdik.

      Sil
    3. Önemli olan cari açık vermeden büyümektir hocam. Borçlanarak, hele ise borç rekorları kırarak ben de büyürüm; siz de büyürsünüz. Yanılıyor muyum?

      Sil
  8. Türkiye, daima hırçın dalgaları sever; boğulan boğulur, geri kalanlar yoluna devam eder.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef o dalgaları yaratan rüzgarı da biz çıkarıyoruz.

      Sil
  9. Neden GOÜ hocam, sonuçta biz kendimizi hep "Gelişmiş ülkeler liginde görüyoruz, Almanya'nın bizi kıskandığı bir gerçekliğimiz" ( ! post-truth) var.

    YanıtlaSil
  10. SAYIN HOCAM , EGEMEN DEVLET İLE GELİŞMİŞ ÜLKE ARASINDA BİR DENGE VARMI. GELİŞMİŞ ÜLKELERE BAKTIĞIMIZDA KENDİLERİNİ EGEMEN DEVLET OLARAK TANIMLIYORLAR.KORKARİMKİ BİZ EGEMEN BİR DEVLET DEĞILIZ.YANILIYORMUYUM.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Egemenlik kendi ülkesinde yönetimde olmaksa biz de egemen devletiz ama eğer egemeni hegemon diye tanımlıyorsak o zaman batı dünyasında ABD, Avrupa özelinde Almanya, uzak doğuda Çin hegemon devlet konumunda sayılabilir.

      Sil
  11. Özetin özeti " söz konusu 24 yıl Türkiye’nin, oldukça başarısız olduğu bir dönem olarak karşımızda " durmaktadır.

    YanıtlaSil
  12. Hocam gi endeksine baktığımızda, nüfusu az, yüzölçümü az, eğitimi yüksek olan ülkeler İLK 10'a giriyor.Nufusu fazla, yüzölçümü fazla gsmh fazla olan ülkelerde G7 de ilk sıradalar.Iktisat bunu nasıl açıklar.Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İktisat her şeyi açıklamak zorunda değildir. Bunu da başka bilim dalları açıklasın.

      Sil
  13. 2003 2024 YILLARI ARASI YATIRIM, 2024' DEN SONRASI KAZANIM OLABİLİRMİ HOCAM.YOKSA HAYALMİ KURUYORUM.

    YanıtlaSil
  14. iktidarın elinin bu kadar güçlü olmasında anamuhalefet partisi chp,NIN hiç mi suçu yok HOCAM. Neticede chp de 23 YILDIR anamuhalefet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. CHP bizi ilgilendirmiyor. Biz 23 yıldır iktidarda olan ve TC tarihinin en uzun tek adam iktidarını elinde tutmuş, yasamadan, yargıya, yürütmeden orduya kadar ülkenin bütün güçlerine hükmetmiş bir partinin bu 23 yılda ülkeyi nereden nereye getirdiğini irdelemek ve niçin bir türlü gelişme yolundaki ülke konumundan gelişmiş ülke konumuna geçemediğimizi sorgulamak durumundayız. Burada sorumluluğu muhalefete, halka veya dış güçlere yüklemek kesinlikle doğru bir yaklaşım olmaz. Bunun tek sorumlusu siyasal iktidardır.

      Sil
  15. HOCAM, BU KADAR TECRÜBENİZE GÖRE YAKIN ZAMANDA EKONOMİDE GÖRECEĞİMİZ İLK KRİZ NE OLABİLİR.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçinde bulunduğumuz çok yüksek enflasyonu, eğitimdeki feci durumu, hukukun tek taraflı çalışır hale gelmesini, demokrasinin giderek kaybolmasını krizden saymıyorsunuz sanırım.

      Sil
    2. Turkiye in sorunu bu maalesef arkadas ortalama gelirsin üstünde oldugu için kendini her zaman alttaki lerle kiyas yapiyor

      Sil
    3. Turkiye in sorunu bu maalesef arkadas ortalama gelirsin üstünde oldugu için kendini her zaman alttaki lerle kiyas yapiyor

      Sil
  16. Hocam, doların uzun süre stabil kalması, patlamaya hazır bir bombamı, yoksa normal akışındamı gidiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Taşıma suyla dönen değirmen taşınacak su kalmadığında durur.

      Sil
  17. Hocam bu sene ya herro ya merro mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herro ve merrodan ne anladığınıza bağlı olarak değişir.

      Sil
    2. Herro ve merro Hitit dininde iyilik ve kötülük tanrıları olarak geçmektedir.

      Sil
  18. Değerli Hocam;
    Maalesef politize olmuş Türk Bürokrasisi bu tabloları tersine çevirir.
    Nasıl mı? Önce "sözde bilim gibi sözde kriterler" getirir.
    Ortalamayı yükselten Çin ve Hindistan gibi ülkeler "yüksek nüfus" kriterinden, Afrika "düşük gelir grubu" kriterinden, AB adayı veya yeni AB üyesi ülkeler "AB şemsiyesi" kriterinden vb kapsam dışı bırakılır...
    Sonra "Gelsin Türkiye Yüzyılı":)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bürokrasi yukarıya sormadan adım atamıyor.

      Sil
  19. Cevabınız nedir:

    RTE, 2028 seçimlerde yine aday olacak mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anayasa değiştirilmediği ya da meclis kendini feshedip erken seçime gidilmediği sürece mümkün değil. Tabii bu dediğim hukuk içinde kalındığı takdirde olması gereken.

      Sil
    2. mümkün olmayan o kadar şey mümkün kılınıyor ki!
      Her şey yine birinin çıkıp "fiili duruma hukuki yol aranmalı" demesine bakar.

      Sil
  20. Az gitti uz gitti dere tepe düz gitti 24 yil 24 güz gitti bir de baktik ki oldugu yerde durmus...

    YanıtlaSil
  21. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP) 2023-2024 İnsani Gelişme Raporu’nda (İGR) yer alan İnsani Gelişme Endeksi'nde (İGE) Türkiye, 193 ülke arasında 45'inci sırada yer alıyor.

    YanıtlaSil
  22. Elimizde olumlu olarak değerlendireceğimiz tek veri, ortalama 5.1 oranındaki büyüme. Gelişmekte olan ülkeler de 5.1 (aynı oranda) büyümüş. Lakin biz -3.14 cari açık vererek büyürken, onlar 1.4 cari fazla vererek büyümüşler. Dolayısıyla büyümüşüz derken de gelişmekte olan ülkelerin gerisinde kalmışız. Kaldı ki bu büyüme neden ücretlere yansımıyor? Büyüyoruz fakat halkın alım gücü düşüyor. 1 emekli maaşıyla 1 kira bile ödenemiyor.

    Ortalama enflasyon 3.22 kat fazla. Cari açık 3.42 kat fazla. Dış borçlar da 1.53 kat fazla. Hepsini toplayıp 4'e bölünce, gelişmekte olan ülkelerin 2.04 kat gerisinde kalmışız. Üstelik 155 ülkenin 45'i Afrika ülkesi. Buna rağmen en önemli 4 makroekonomik göstergede gelişmekte olan ülkelerin 2.04 kat gerisinde kalmışız. Demokrasi endeksinde 102. sıradayız. Hukukun üstünlüğü endeksinde ise 148. sıradayız. Tüm bunlar algı değil, gerçek. İtibar itibar diyoruz ya alın size itibar. İtibarımız yerlerde sürünüyor. Çok kötü yönetiliyoruz. Çeyrek asırda geldiğimiz nokta, berbat bir nokta.

    YanıtlaSil
  23. Hocam, kendilerini iyi hissetsinler diye mi gelişmemiş ülkelere gelişmekte olan ülkeler deniyor? Bir de geçtiğimiz yıllarda dünyanın en büyük 17. ekonomisiyiz lafı çok popüler olmuştu, sonra bir baktım, 1970'lerin başından beri hep 17. sıradaymışız ))) Şu politika ve insanları ikna etme işi, gerçekleri çok fena eğip büküyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet. Eskiden bu ülkelere geri kalmış ülkeler deniyordu. İtiraz ettikleri için gelişmekte olan ülkeler denilmeye başlandı.

      Sil
  24. Hocam , kelime ve algı oyunu.

    YanıtlaSil
  25. Yunanistan gibi bir ülkenin gelişmiş sayılması çok ilginç. Avrupa bilrliğinden dolayı diyeceğim ama Bulgaristan o listede yok. Bir kayırma durumu olmuş belli ki

    YanıtlaSil
  26. Hocam bu veriler de gelir dağılımı nasıl. Gini göstergesi.

    YanıtlaSil
  27. Yazdığınız geçekler iç açıcı değil maalesef. Ancak, Türkiye'nin G20'de yer almasını anlayamadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. G20 üyeleri seçilirken GSYHsi en yüksek olan ülkeler seçiliyor. Türkiye GSYH büyüklüğü açısından dünyada 17. sırada.

      Sil
    2. Teşekkür ederim. Bana göre yanlış bir sınıflama yapılıyor.

      Sil
  28. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  29. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  30. Türkiye'de esnafın yüzde 84'ü siyasi partilere üye. En çok zammı esnaf yapıyor sattığı mal ve hizmetlere ve enflasyonu da arttırıyorlar. Çoğu konuda beraber hareket ediyorlar ve hatta Hep beraber hisse senedi alıp hep beraber satıyorlar. Dahası konfederasyon başkanları bakkal ama eğitim, vergi, tarım, otomotiv ile ilgili hükümetlere politika önerisinde bulunuyor. Bu durum bana yönetmenliğini Mike Judge'ın yaptığı 2006 yapımı Starbucks ve Latte sahnesi de olan filmi getirdi.

    YanıtlaSil
  31. Hocam teşekkürler eline sağlık çok güzel özetlemişsiniz biraz daha açarak ve oranların yanında mutlak rakamlarda verirseniz kanımca daha etkin olur ve teori ile destekleyip naçizane tavsiyem kitap haline getirin

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Suriyeliler Ülkelerine Dönerse Ekonomiye Etkisi Ne Olur?

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı