Faiz Giderlerini Lanetlerken

Öteden beri faiz giderlerinin devletin bütçesinde ve nakit dengesinde büyük yer tuttuğu, faiz giderlerinin düşürülmesi halinde sorunların önemli ölçüde çözüleceği öne sürülür ve genellikle de bu görüş doğru kabul edilir.

Hazine ve Maliye Bakanlığı ve TÜİK verilerinden yararlanarak hazırladığım aşağıdaki tablo 2005 yılından bu yana devletin toplam nakit giderlerini, bu toplam içinde faiz dışı giderler[i] ile faiz giderlerinin paylarını milyar TL olarak ilk üç sütunda, faiz giderlerinin toplam giderler içindeki payını da yüzde olarak son sütunda sergiliyor.  

Tablonun son sırasında turuncu boyalı kısımlar 2005 yılından 2024 yılsonuna kadar söz konusu giderlerde kaç kat artış olduğunu, mavi boyalı kısım ise faiz giderlerinin toplam giderler içindeki payında bu süre içinde ortalama yüzde kaç oranında artış olduğunu gösteriyor. Buna göre devletin toplam nakit giderleri 20 yılda 76 kat artarken, faiz dışı giderler 100 kat, faiz giderleri ise 25 kat artmış. Demek ki toplam giderleri asıl artıran kalemler faiz dışı giderler. Şimdi bu tabloyu bir grafiğe dönüştürelim ve durumu daha net görelim:

Grafik bize sorunun faiz dışı giderlerin artışından kaynaklandığını gösteriyor. Esasen faiz giderlerinin artmasının nedenlerinden birisi de faiz dışı kamu giderlerinin artması. Faiz dışı kamu giderleri arttıkça, kamu açığı ve dolayısıyla kamu borçlanması artıyor. Kamu borçlanmasının artması faiz giderlerinin de ister istemez yükselmesine neden oluyor.

Faiz giderlerinin artmasının bir başka nedeni enflasyonun yüksek olmasıdır. Enflasyon yüksekse faiz oranları da yüksek kalıyor ve dolayısıyla faiz giderleri artıyor.

Amacımız faize güzelleme yapmak değil. Faiz giderleri düşürülmelidir ama grafiğe bakınca faiz giderlerinin oransal olarak faiz dışı giderlere göre fazla yüksek olmadığını görüyoruz. Buna karşın toplumun çoğunluğu, bütün sorunların kökeninde faiz giderlerinin yattığı inancını taşımaya devam ediyor. Bu algının yaygınlaşması önemli ölçüde siyasetçilerin bu yöndeki açıklamalarından kaynaklanıyor. Faiz, bu toplumda en kolay lanetlenebilen kalemdir. Dikkatlerin faiz giderleri üzerinde toplanmasıyla kamu giderlerinin başka alanlarındaki aşırılıklar gözden uzak tutulmuş oluyor. Faiz karşıtlığı yaygın bir nefret odağı oluşturduğu için bu tür bir ortak lanetleme faiz dışı giderlerin rahatlıkla artırılmasına olanak sağlıyor. Toplum, faizi lanetlerken, kamu kesiminin diğer alanlarda yarattığı büyük israfı ve faiz giderlerinin artmasındaki asıl nedenin bu diğer giderlerdeki artış olduğu gerçeğini gözden kaçırıyor. 



[i] Faiz dışı giderler: Personel giderleri, cari giderler (devlet binalarının, arabalarının bakım onarım giderleri, yakıt giderleri, aydınlatma giderleri vb.), yatırım giderleri ve transfer giderleri.


Yorumlar

  1. "Grafikten görülebileceği gibi faiz giderlerinin toplam giderler içindeki payı 2016’ya kadar enflasyonun üzerinde iken o tarihten itibaren enflasyonun gerisinde kalmaya başlamış".

    Bu analiz analitik bir kıyaslama değil hocam, rasyonel bir çıkarsama atfedilemez. Biri toplam içindeki payın değişimi diğeri ise artış hızıdır. Muhakkak bir kıyaslama yapılacaksa, faiz giderlerinin bir önceki artışı oranı ile enflasyonu - tüfe - mukayese etmek bir mana ifade edebilir. Meselâ 2020 yılında faiz giderleri bir önceki yıla göre yaklaşık %24 artmış, oysa aynı yıl TÜFE 14,6% imiş, dolayısıyla faiz giderlerindeki artış enflasyonun üstünde seyretmiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. O kısmı çıkardım.

      Sil
    2. Hocam size genellikle katılırım ama ben rakamlara değil, rakamların yüzdesel oranlarına bakarım. Sonuçta bu tabloda görünen, genel giderler içinde faizin oranı yüzdesel olarak sürekli düşmüş görünüyor. Ha tabii siz diyebilirsiniz ki, genel giderlerde rekorlar kırarak artmış ona bir şey diyemem ama sonuçta faiz giderlerinin genel giderlere yüzdesel oranı sürekli düşmüş! Tabloda böyle görünüyor! Bundan ne sonuç çıkarmalıyız??

      Sil
  2. Sen faize bak ki ben diğer taraftan malı götüreyim hesabı...

    YanıtlaSil
  3. Sayın Hocam, ekonomist değilim ama şöyle bir düşüncem var müsadenizle. Ülkemiz yıllardır bir tüketim çılgınlığına düşmüş durumda. Ev al, araba al, sürekli tüket, sürekli harca ve onu ''enflasyona yedir''. Ama sanırım bu okyanusun sonuna geldik. 10 yıllık tahvil fazileri %30'lardaysa artık NAS'lı günler, popülist vaadler kolay değil.

    Korkunç bi ahlaksızlık da beraberinde geldi. Bir kahve 150-200 liraya satılmaya çalışılıyor, 100 gr kahve markette 50-60 TL iken. Havaalanıda 50- 100 liraya su satılıyor, 3 harfli markette 3,15 TL iken. Bu ahlaksızlığa prim veren halkımızı da anlamıyorum. Sorsanız ''dolar baskılı''. Biz sanki döviz bürosuna gitsek bize baskısız dolardan 50-60 TL'den bozacak...

    Yıllarca yurtdışında çalışmış ve dünyalığını çoktan yapmış, yükünü çoktan tutmuş, Türkiye'de yaşayan Hollandalı, biri olmama rağmen bu ahlaksızlığa prim vermemek adına bu sahtekarlara para kazandırmıyorum. Kahvemi kendim yapıp termos bardağımda sahilde içiyorum. Havaalanına gitmeden önce suyumu çok daha ucuza satın alıp gidiyorum.

    Anlayamadığım şey şu, çok daha durumu kötü olan insanların malum kahve bardaklarını statü gibi ellerinde taşımaları, daha acısı ''aynı markaların yurtdışındaki ürünlerine göre çok daha kalitesiz ve aynı fiyatta olması''. Asgari ücret, UK £12.21/saat, Türkiye 22.104,67 TL/aylık olmasına rağmen...

    Sosyal medyada fahiş fiyatlı faturalar atıyorlar, altına yorum yazanlar ''ee normal bu fiyatlar, ne bekliyorsun...'' yazıyorlar. Ne kadar acı ki profillerine bakılırsa zar zor geçinen insanlar olduğunu görüyorum. Çok uzattım hocam kusura bakmayın, bizim insanların da artık bu ahlaksız fiyatlara karşı koyması diğiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Anonim,

      Aslında tüketime sebep olan şey enflasyondur. İnsanlar, bugün aldıkları malı veya hizmeti bir ay sonra daha yüksek bir fiyattan alacaklarını bildikleri için tasarruf yapmayıp tüketime yöneliyorlar. Yoksul toplumlarda gelir yükseldikçe tasarruf artar; gelir düştükçe ise tasarruf azalır ve tüketim artar.

      Türk toplumu da yoksul olduğu için kazandığı iki kuruş parayı bir kahveye 150 lira harcayarak ya da tatile çıkarak harcıyor. Ancak, insanımızın gösterişi sevdiği gerçeği de göz ardı edilemez.

      İyi akşamlar.

      Sil
    2. Çok açıklayıcı oldu. Teşekkür ederim.

      Sil
    3. bu yüzden beklentileri yönetmek çok önemlidir. düşük - orta kesimin harcamalarını azaltıcı yönde adımlar izlenmeli tabi bu da büyük sorunları beraberinde getirebilir gelir eşitsizliği artışı vs. bu konular üzerinde daha çok durulmalı. talep azaltıcı politikaların vergi üzerinden olması gibi durumlar aslında beklentiyi negatife çekerek enflasyonun tekrar artmasına bile sebep olabilir.

      Sil
    4. Haklısınız, Buse Hanım beklentiyi yönetmek gerçekten kritik. Türkiye, gelir eşitsizliğinde dünyada ilk sıraları zorluyor. Bu makas daha ne kadar açılabilir, kestiremiyorum. Ülkedeki vergilerin yaklaşık %65’i dolaylı (tüketimden), %35’i ise dolaysız (gelirden) alınıyor. Aslında bu, tüketim vergilerinin yüksekliği nedeniyle harcamaları düşürmeli. Ancak Türk halkının bu duruma artık alıştığını ve özellikle düşük gelirli kesimin, yukarıda da belirttiğim nedenlerle, harcamalarını kısmadığını düşünüyorum.

      Bu vergi politikası, kazananlardan değil harcayanlardan vergi aldığı için; gelir eşitsizliğinin %50 - %50 oranına yaklaşmadığı sürece Türkiye'de giderileceği pek mümkün görünmüyor.

      Beklentilere gelirsek, bence bir iktidar değişikliği insanların beklentilerini en olumlu yönde etkileyebilecek gelişme gibi duruyor.

      Biraz uzun bir yanıt oldu, kusura bakmayın. İyi akşamlar.

      Sil
    5. İktidar değişikliği ekonomimizde çok kıymetli bir etken fakat bunun beraberinde değişmesi gereken çok şey var. Ekonomik kararları ekonomistlerin almıyor oluşu mesela :)

      Sil
  4. Ben bir kamu muhasebecisiyim faiz giderleri önemli bir gider. Ana para +faiz ödemesi 3 trilyon 680 milryar ödenecek ayda 155 milyar faiz ödemesi az değil . Faiz dışı giderlerde ki artış ise sermaye transferleri ile aktarılan harcama kalemlerinde ki artışda, kamu harcamalarinda ki personel gideri at başı önde.yıllık emekliye ödenen tutarla faiz+ana para ödemeleri neredeyse birbirine yakın. Böyle giderse hükümet ek bütce isterse şasırmam. Bütçede ki açığı frenlemek için vergiyi tabana yayma çabası son iki ayda piyasayı daralttı. Bu bütçe senenin sonunu getirmez gibi geliyor hocam. Sizcede değil mi

    YanıtlaSil
  5. Hocam ilk önce yazınız için çok teşekkür ederim. benim bir sorum olacaktı. Geçmişte biliyorsunuz ki diğer ülkeler faizi artırırken biz indirmeye başladık. bunun sebebi hükümetin diğer ülkelerin faiz artırması sonucu talebin azalacağını dolaylı olarak ihracatın düşeceğini tahmin edip üretimin düşmemesi için içe yönelik harcamaları artırıcı politikalar izlemesi olabilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle değil. Bunun sebebi dinsel yaklaşımla oy kaygısının bir araya getirilmesinden ibaretti. Herhangi bir ekonomik rasyonalite aramayın.

      Sil
  6. Hocam kırılma noktasına mı yaklaşıyoruz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok bizim ekonomi kırılmayacak kadar esnek bir hal aldı.

      Sil
    2. Hocam bu esnek ve sağlam yapıyı iktidara borçlu değil miyiz?

      Sil
  7. Kısaca aylık kredi kartı faizim arttı diye yönetime kızarken harcamaları katkat artıran hanıma çıt diyememem:)

    YanıtlaSil
  8. Yapısal reformlarla grafiğin eğimini değiştiremezsek, daha da fakirleşeceğiz olarak yorumladım ben bu yazınızı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında fakirleştik zannetsek de aslında zenginleşiyoruz. Çünkü fazlalıkları üzerimizden atmış oluyoruz.Gerçek zenginlik budur bence.

      Sil
    2. Grafiğin eğimi bilgisayarda değiştirebilir.Bunun için yapısal reforma ihtiyaç var mı?

      Sil
    3. Hocam bu ciddiyetsiz yorumlardan yorulduk artık.
      Daha sıkı bir filtreleme yapmanız mümkün müdür yorumları onaylamadan önce?

      Sil
  9. Faiz, sorunlar listesinde kaçıncı sırada sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin öyle ağır sorunları var ki bence faiz listeye zar zor girer. Ama tabii insanların çoğu o ağır sorunların (hukuk eksikliği, demokrasi zaafları, liyakat yokluğu, eğitimin giderek kalite kaybedişi, sığınmacılar, gelir dağılımı bozukluğu, hayat pahalılığı vb.) sosyal alanda gelenlerine (hukuk, demokrasi, liyakat vb.) aldırmadığı için faizin önemli bir sorun olduğunu düşünüyor.

      Sil
  10. %30 'dan %10' düşmüş bence gayet iyi bir oran yani bir de dünyanın geneline bakmak lazım bütçenin %10 u faize ayrılıyorsa yani çok normal bir oran gibi görünüyor. keşke sıfır olsa ama böyle bir şeyin imkansız olduğunu herkes biliyordur umarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıfır olmaz tabii ama eğer kamu kesimi israfı azaltsa çok daha düşük olabilir.

      Sil
  11. Süreç nasıl işleyecek onu öngörmek lazım.
    Ekonomi bozulduğunda halk, önce sol bir partiyi yüksek bir oranla iktidar yapar. Sol parti , asgari ücreti 2 - 3 katına çıkartır, yüzbinlerce işyerinin kapanmasına sebep olur, bununla birlikte, emekli ordusuna milyonlarca emekli eklenir, emekli maaşları 2-3 katına çıkar kamu personeli sayısı da bir o kadar artar(Unutma, Kılıçdaroğlunun sözü var, muhtarlara yardımcı atanacak ve işsizllik bu şekilde düşürülecek!!!) çünkü sınırsız gelir var sanılır. Tüm sektörlere destek verilir(Tarım,küçük esnaf,tekstil,turizm v b.)

    Günün sonunda enflasyon %200 lere dayanır.Faizler de bir o kadar artar. Astronomik asgari ücret artışları ve faizler sebebiyle ortada vergi verecek özel sektör falan da kalmayınca, devlet, maaşları ödemek için sürekli para basmak zorunda kalır, %200 enflasyon, bitmiş bir ekonomi ile seçimlere gidilir, %50 ile iktidar olan sol parti, %5 oy alamaz ve meclis dışında kalır.

    Arjantin'de olduğu gibi liberal politikalara dönülmek zorunda kalınır. Şuandaki gidişat bunu gösteriyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediklerinizin çoğu zaten son 5-10 yılda yaşanmadı mı yani?

      Sil
  12. Hocam, devletin gideri gelirinden fazla ise bunu borçla mi kapatır, plansız para basarak mı? Bizdeki güncel durum nedir? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer paranız dolar gibi Euro gibi, Pound, Yen gibi rezerv para (dünyada başka yerlerde de kabul gören para) konumundaysa para basarak kapatabilirsiniz. Nitekim ABD, Avrupa, İngiltere ve Japonya böyle yaptı ve yapmaya da devam ediyor. O zaman o basılan paralar içeride kalmıyor daha yüksek faiz veren ülkelere gidiyor. Ama eğer paranız bizimki gibi yerel nitelikteyse o zaman basacağınız paranın hepsi içeride harcanacağı için talebi artırarak enflasyon yaratıyor. bu durumda bizim gibi ülkeler açısından borçlanmak daha az enflasyon yaratıyor.

      Sil
    2. Hocam Türk lirası da Suriye'de rezerv para niteliğinde.

      Sil
  13. Peki bu veriler doğru mu yoksa TÜİK tadında mı?

    YanıtlaSil
  14. Beyler yesin içsin hesabı biz ödeyelim durumu

    YanıtlaSil
  15. Cambaz iptemi, öldümü... bu tipik bir cambaza bak hikayesinin matematiksel karşılığı. Bu arada Yılmaz ÖZDİL'İ anmadan geçemem, çünkü cambaz hikayesini ondan öğrendim...

    YanıtlaSil
  16. Sayın hocam, faiz dışı giderler hakkında daha detaylı bilgi verebilir misiniz? Harcama kalemlerinin ağırlığını takip edip hangisinden tasarruf yapılabileceği hakkında fikir sahibi olabiliriz.
    Çevremizi aydınlatabiliriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onu ileride ayrıca ele alacağım. Ayrıntılı bir çalışma gerekiyor.

      Sil
    2. Şimdi ele alsanız daha iyi olurdu sıcağı sıcağına.Ama sağlık olsun.

      Sil
    3. Mahfi üstadım, sinirlenmeyeyim diyorum ama kendime mani olamıyorum. Yukarıdaki yorumun hadsizliği kadar senin sabrın da beni hayrete düşürüyor. Sevgilerimle,

      Sil
    4. Ömer Böke10 Temmuz 2025 16:47 Ömer Hocam, sizi tanıyorum ve Mahfi Bey'le dostluğunuzu biliyorum.Ama bana haksızlık etmişsiniz.Hocamıza hadsizlik yapmak değildi niyetim.Onun fikirlerinden ne kadar çok ve hızlı faydalanabilirsem kendimi o kadar şanslı addediyorum.

      Sil
  17. Faiz ile toplumu kandırmanın da temelinde yine dini hassasiyetler yer alıyor. Toplumu bu hassasiyetler üzerinden yıllardır yöneten iktidar, yeri geldi baş örtülü bacım dedi, yer geldi faiz dedi, yeri geldi onların doları varsa bizim Allah'ımız var gibi anlamsız kıyaslara bile düştüler. Ne yaptıklarını bilmeyen her yönetim gibi bir şeylerin arkasına saklanmak bunların en iyi yaptıkları şey. Milletimizin de her şeyi yiyip yutmasından sıkıldık. Azıcık kafayı çalıştırıp okusunlar, araştırsınlar. Böyle böyle iyice tek adam rejimine dönen bir siyasi ortam ve bununla beraber güvensiz ekonomi yapısı ortaya çıktı.

    YanıtlaSil
  18. Y.İ.D modeli kara delikler en büyük sorun ..Devlet kurumlarına yandaş dolduran LİYAKAT ten uzak adaletsiz düzen ..Kamunun şatafatlı İsrafı Adalet sisteminin bozulması ..bu ülkenin en büyük sorunlardır ..ülkeyi batiracak kadar büyüktür ..ekonomi en son sırada

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ülke batık zaten.

      Sil
    2. Adsız9 Temmuz 2025 11:59 Bunu da avantaja çevirip batık turizmini ön plana çıkarmalıyız.

      Sil
  19. Merhaba hocam, muhtemelen önemli bir ekten de yap islet devret modeli. Devlet borc alip altyapi yatirimi yapip bunun icin faiz ödeyecegine, fiyat garantileri veriyor ve o da kamu harcamalarindan karsilaniyor. Bu durumda faiz gideri düsüp harcamalar artiyor. Yatirimin günün sonunda daha ekonomik oldup olmadigi tabi soru isareti. Saygilarimla

    YanıtlaSil
  20. Mahfi hocam darphane altın sertifikasındaki düşüşü takip ediyor musunz? S1 deki varlığınızı koruyor musunuz? Sizin bu dönemdeki s1 stratejiniz ne alım mı, bekleme mi, yoksa çoktan elden çıkardınız mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzliyorum, ben 13 - 14 TL iken aldığım için bekleyebiliyorum.

      Sil
  21. Hocam nedir bu vaziyet,mevduata stopaj oranı yüzde 17,5'e yükseltilmiş ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten %15'ti.Çok büyük bir artış değil. 2.5 puan faiz indirimi gibi düşünün.

      Sil
    2. Artış aslında çok büyük faiz 40 ın altına sarkar millet tlden kaçar.

      Sil
    3. esinlikle katılıyorum. Faiz indirildiğinde insanlar TL’den kaçıp dövize yönelecek. Ancak döviz, seçim öncesi dönemde olduğu gibi baskılanırsa, bu durumda ne faize ne de dövize yatırım yapılabilecek bir ortam oluşur. Bu da tarihin tekerrür etmesine ve konut fiyatlarının yeniden fırlamasına neden olabilir.

      Elbette, döviz baskılanmayıp 50-55 TL seviyelerine çıkmasına izin verilirse, bu durum farklı sonuçlar doğurur. Hatırlarsak, sadece iki yıl önce dolar 20 TL civarındaydı.

      Sil
    4. Faizde indirim beklenirken stopajı arttırmak yine güveni sarsan bir işbilmezliktir.

      Sil
  22. Hocam durgunluk kronikleşirmi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Durgunluk zaten kroniktir. Anlık durgunluk diye bir şey yoktur.

      Sil
  23. Hocam kandırılıyormuyuz?

    YanıtlaSil
  24. Mahfi hocam size birşey sormak istiyorum yani bu zombi şirketleri üstümüzden atmamız gerekiyor ve şuan hala tam kurtulamadık ama bunlar çöktüğünde tedarik zinciri problemiyle daha sağlıklı olan şirketlerin de küresel ticaret sıkıntılarından azalmış talepleri olanlar da zarar görüp bi kriz çıkabilir gibi gözüküyor sanki bşrde
    Faiz düşürme geliyor belli ki hala harcamalar fazla kamuda birde çıkışların artma olaslığı var yabancı da ve bir noktada yerli tl de olanın da bunlar enflasyonu 30 larda tutabilir gibi bir süre daha sanki ( tüik herşeyi yapıpı düşürür o ayrı )
    Birde bence herşeyin çözümü dış kalıcı yatırımcı için düzgün bir hukuk sistemi liyakat kamuda tasarruf ve en önemlisi güneş enerjisi hidroelektrik gibi büyük projelerle yenilenebilir enerji ile enerji masrafını kısmak ve gelişen sektörlere arge harcama
    Ne düşünüyorsunuz bunlar hakkında
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer kamu kesiminin en yukarıdan başlayan ve derece derece aşağıya kadar inen büyük israfını üzerimizden atamazsak zombi şirketlerden şikayet etmeye hakkımız olmaz. Asıl zombi kamu kesimi.

      Sil
  25. Hocam, FİGAVEYİD'ler (Fiyat Garantisi Verilen Yap İşlet Devret Projeleri) bu açıktaki en büyük suçludur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu FİGAVEYİD'lere ilişkin yapılmış detaylı bir çalışma nerden bulabiliriz hocam?

      Sil
    2. Bu konu ile ilgili Alattin Aktaşın bir yazısı var. Biraz eski ama yine de fikir verebilir. https://www.dunya.com/kose-yazisi/devlet-71-milyar-dolar-gelirden-niye-vazgecti/390764

      Sil
  26. Murat Bozdoğan9 Temmuz 2025 17:00

    Hocam,
    Hazine borçlanmayıp para bassa mı maliyet daha yüksek olur borçlanıp faiz ödese mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer paranız dolar gibi Euro gibi, Pound, Yen gibi rezerv para (dünyada başka yerlerde de kabul gören para) konumundaysa para basarak kapatabilirsiniz. Nitekim ABD, Avrupa, İngiltere ve Japonya böyle yaptı ve yapmaya da devam ediyor. O zaman o basılan paralar içeride kalmıyor daha yüksek faiz veren ülkelere gidiyor. Ama eğer paranız bizimki gibi yerel nitelikteyse o zaman basacağınız paranın hepsi içeride harcanacağı için talebi artırarak enflasyon yaratıyor. bu durumda bizim gibi ülkeler açısından borçlanmak daha az enflasyon yaratıyor.

      Sil
    2. Diğer yorumları okumayıp aynı soruyu sorana mı kızayım, Mahfi Bey'in cevabının kes yapıştır yapana mı sinirleneyim bilemedim.

      Sil
  27. Siyasilerimiz aynı faiz gibi IMFyi de kötülerler, tabii insan ister ki seçtikleri bütçeyi doğru idare etsin ve IMFye ihtiyaç olmasın. Ama onların IMFyi öcü göstermelerindeki sebep IMFnin istedikleri gibi harcama yapmalarına müsaade edilmemesidir. Ve ne yazıktır ki IMF geldiğinde arzu edilen mali disiplin sağlanmakta ve ülke düzlüğe çıkmaktadır. Aynı işlemi yapacak, hatta belki daha iyi yapacak adam gücümüz var ama dinleyen kim onları göreve çağıran kim? AÇ

    YanıtlaSil
  28. Eğer merkez bankası para arzını arttırmasaydı ve hazineyi desteklemeseydi, bütçedeki faiz gideri oranı kaç olurdu buna bakmak lazım. Yoksa bu tablo gerçeği yansıtmıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merkez Bankasının para arzı artırımı enflasyon + GSYH büyüme oranı toplamından fazla değil. Merkez Bankası para basıyor söylemi şehir efsanesi. Mesela 2024'de 2023'e göre para arzını % 48 artırmış. Aynı yılın ortalama enflasyonu % 55 ve GSYH büyümesi de % 3,2. Dolayısıyla Merkez Bankası para arzını enflasyon + GSYH büyüme hızı toplamından az artırmıştır. Burada sorgulanması gereken şey para arzı artışı değil enflasyon ve büyüme verilerini gerçeği yansıtıp yansıtmadığıdır.
      Özetle söylemek gerekirse sokak muhabbetlerinden hareket ederek sonuç çıkarmak doğru değildir, verilere bakmak lazım.

      Sil
    2. Hocam , "şehir efsanesi" sözünü siz de kullanmışsınız. Krizden fırsat çıkarmak "şehir efsanesi" dir diyerek yazdığımda kabul etmediniz. "şehir efsanesi " sözü , doğru bilinen yanlışlardır.

      Sil
    3. Krizden fırsat çıkarmak şehir efsanesinden ziyade bir safsatadır diye düşünüyorum.

      Sil
    4. Safsata laf salatası demektir, şehir efsanesi daha doğru gibi hocam.

      Sil
    5. Hocam , şehir efsanesi safsatadır diyelim .

      Sil
    6. Her şehir efsanesi bir safsatadır ama her safsata bir şehir efsanesi değildir.

      Sil
    7. Hocam şehir efsanesi şehir efsanesi, safsata safsatadır.
      Safsata, (logical fallacy) yanlış mantıksal çıkarım anlamındadır. "Balık yüzüyorsa, her yüzen şey balıktır " gibi.

      Sil
  29. Hocam , KKM kur korumalı mevduat için ödenen faizler bu tablolarda var mı ? Faiz giderleri miktar olarak 2020 yılından itibaren artıyor , yüzde olarak sabit veya çok az fark var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onları TCMB ye yükledikleri için burada yok. Onlar TCMB zararı olarak görünüyor

      Sil
    2. Hocam , KKM kur korumalı mevduat için ödenen faizler TCMB zararı olarak görünüyorsa , bu veriler ve istatistikler doğruyu yansıtmıyor , diyebilir miyiz ?

      Sil
    3. Bu veriler sadece Hazine hesabını yansıttığı için yanlış diyemeyiz ama devlet açısından eksik diyebiliriz.

      Sil
  30. Hocam önden yüklemeli faiz indirimi olurmu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önden yüklemeli faiz artırımı olur, indirimi olmaz. O yavaş yavaş olur.

      Sil
    2. Hocam , birçok yorumda bu durumun suçlusu olarak FİGAVEYİD'ler gösterilmiş.Ama on yıllardır yapılmayan altyapı yatırımları mecburen hızlı bir şekilde yapılmak zorundaydı ve bu garantiler de o nedenle yüksek tutuldu. Tek suçlu FİGAVEYİD'ler midir? Ülkenin hayati altyapı yatırımlarını erteleyen zihniyetlerin hiç suçu yok mu?

      Sil
    3. Hiçbir şey maliyetinin üç beş kat yükseğine yaptırılmak zorunda değildir.

      Sil
  31. Hocam merkez bankasının yıl sonuna doğru faiz oranını düşüreceğini biliyoruz. Yıl sonunda memur ve asgari ücret zamları yapılacağı içinde, yıl sonuna kadar enflasyonun yükselmemesi için dövizde tutulacaktır hem faizin hem dövizin düşük kalması 2022 dönemindeki gibi gayrimenkul fiyatlarının talep artacağı için büyük oranda yükselmesine sebep olmaz mı ?

    YanıtlaSil
  32. Mayısta güya sanayi üretimi 3.1 artmış. Yillik 4.9 artmis mis da yerseniz. Büyük sanayi işletmeleri zarar üzerine zarar bilançoları yayınlıyor. Konkordato dalgasi var iflas eden işletmeler artiyor. Ama bizim serbetli sanayimiz bu iktisadi iklimde uretimini artırmış oluyor. Tüik in enflasyon yalanindan bile daha büyük bir yalan. Ve bizim sözde anlı şanlı iktisatçı kesim de bu aciklamaya dayali yorumlarda bulunuyor. Enag na söyleyelim de şu büyüme rakamlarini da hesaplayip açıklasın doğruyu öğrenelim artik. Bu yalan rüzgarından pardon fırtınasından kurtulalim.

    YanıtlaSil
  33. Merhaba Hocam, bazı soru cevaplar gerçekten halkın aydınlanması için yüzlerine belki tokat gibi gelmesi adına bazı demeçleri instada fotoğrafını çekip yayınlamam sizin için uygun olur mu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence doğru olmaz, çünkü yorum sahiplerinden izin almak gerekir diye düşünüyorum.

      Sil
    2. Av. Orhan Özoğuz11 Temmuz 2025 16:29

      Hocam, yorum yapanlar anonim bir hesap üzerinden kendi isimleri görünmeyecek şekilde yorum yapıyorlarsa, herhangi bir müstear isim (nickname) de kullanmıyorlarsa, kanunen yaptıkları yorumlar anonim addedilir ve başka bir platformda kullanmaya mani bir durum teşkil etmez.Bu konuda sarih yargıtay içtihadları bulunmaktadır.

      Sil
    3. Sayın Av. Özoğuz,
      Yorumcular, anonim olsun ya da olmasın sorumluluğu kendinde olmak üzere kamuya açık ama aitliği gerçek kişiye ait olan (M. Eğilmez)'e telifi devretmiş olmuyorlar mı? Burda izin alınması gereken kişi Mahfi Eğilmez değil midir?

      Sil
    4. Ahlaki olarak doğru olmaz.

      Sil
    5. 5 yorumum varben izin verdim gitti.

      Sil
  34. Hocam , cehaletimi mazur görün .Bazı yorumlarda FİGAVEYİD diye bir şey gördüm.Nedir bu?Böyle bir tabir var mıdır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yukarıda - - > Adsız 9 Temmuz 2025 14:58 adlı yorumcu yazmış:
      "...FİGAVEYİD'ler (Fiyat Garantisi Verilen Yap İşlet Devret Projeleri)..."

      Sil
    2. Fiyat Garantisi Verilen Yap İşlet Devret Projeleri.

      Sil
  35. Mahfi hocam Altın gümüş rasyosu XAU/XAG = 89'larda. Gümüşün değerlenmesi balon mu? yoksa yatırımlar gümüşe mi kaydı?
    Siz gümüşün durumunu ve geleceğini nasıl yorumluyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben gümüşü, altın kadar yakın izlemiyorum. O nedenle yorum yapmam doğru olmaz.

      Sil
  36. Hocam elinize sağlık. Arabanın tamir haneye uğraması lazım. Hava kaçak ları, yağ kaçak ları, motor ömrünü tamamlamış. Saygılarımla Fatih Demirtaş

    YanıtlaSil
  37. Konudan bağımsız;

    Alakasız bir gece uyku kaçıran merak neticesinde zincirleme sorular nihayetinde bloğunuza rastladım.
    Bu kadar aklı selimin bir arada olduğu; yazarının kibirsizce yoruma kulak verdiği gerçekçi insanın bakmadığımız bilmediğimiz yerlerde de olması cılız umudu canlandırdı.
    Ankara’da ikamet eden efsanesi olduğunuz İBF’lerinden birinin ekonometri mezunu ortalama bir beyaz yakalıyım. Bazen duraksayıp işyerinde veya yemek yeyip kahve içtiğim yerlerdeki insanları gözlemleyip bakıyorum konuştuklarına, uğraştıklarına; Ahmet HAŞİM’in meşhur mektubundaki eşyanın şeklini bozan camın soyutu bu sefer zihin dünyası için olanı elimde gibi hissediyorum. Herkes bildiğimi bilsin istemiyorum ama ben hobi olarak ilgilenirken iş yeri açmış tescili olan bir oto sanayi ustasına tork ayarlı anahtarı da ben anlatmayayım. Kendi cürmüm geliyor aklıma daha da dehşete düşüyorum. Sıklıkla umuda tek bağım “umutsuz durum yoktur, umutsuz insan vardır” sözüne devrettiğim iradem oluyor. Günlerimi “başkentte” kurumsal bir şirkette gündelik yaşantısında çoğunluğu lisans önlisans eğitimi almış insanların arasında kronik anksiyete krizi içerisinde yaşıyorum.
    Üzerime düşeni yapacağım bu kollektif gelişimde mutlaka ama yarınlara güven vermek ben ve üç beş küskün kabuğunda sıkışmış arkadaşıma düşmemeli biz kapısının önünü süpürüp bütünü destekleyen olmalıyız. Çünkü devletin ve ailemizin bizden isteklerini iyi niyetle yerine getirmek için uğraşıp, gece çalışıp gündüz üniversitesine gidip, erdem sahibi olmaya çalışan; tüm bunlara rağmen bu sorumluluğu hiç benimsememiş hatta tam aksini yapmış lisede öğretenini taciz ettiği için uzaklaştırılan yalnızca BESYO mezunu olduğu için teğmen olabilmiş bügün çok daha kazançlı çıkmış akranları arasında hala bu fikrin savunucusuyuz dahası için kendimizi bile inandıramayız..

    Kısacası siz lütfen yazın, yorumlayanlar lütfen yorumlasın farkında olmadan bende varım hallederiz el birliği ile diyorlar. Bana vuran piyango çocuğuma da vurmasın diye uğraşacak tanımadığım insanların varlığını farkettiriyor.

    İçimi bu kadar açık seçik bir şekilde gece yarısı, sabaha karşı seçkin iktisat profesörünün kişisel bloğuna dökeceğim hiç aklıma gelmezdi. Abesle iştigal eder diye silmek isterseniz gücenmem. Yazın lütfen mesajım ulaşmıştır nihayetinde.

    Saygılar, daha çok sevgiler.

    YanıtlaSil
  38. Cevabınızı çok merak ediyorum.

    Haziran'da yayınladığınız şu iki yazınızda, "ekonomik kriz"i toplumumuzun nasıl yaşadığını anlatırken, "kriz"i; toplumdaki 3 grubun (kesimin, katmanın) farklı seviyelerde hissettiğini yazmıştınız.

    Şunlar:

    https://www.mahfiegilmez.com/2025/05/ne-krizi.html

    https://www.mahfiegilmez.com/2025/06/insanlar-olmayan-parasn-nerelere-harcyor.html

    1. grup (kesim, katman) =
    Parasal anlamda en zenginler. "Kriz"i, tehlikeli boyutlarda hissetmiyorlar. Kendileri için endişelenmeleri pek olası gözükmüyor.

    2. grup (kesim, katman) =
    Parasal anlamda "orta direk". "Kriz"i, günlük hayatlarını etkileyecek şekilde hissedenlerin sayısı artıyor. Fakat henüz "patlama" safhasına ulaşmadı.

    3. grup (kesim, katman) =
    Parasal anlamda "hayatta kalmak için mücadele edenler". "Kriz"i iliklerine kadar hissediyorlar. Aç kalmak, işsiz kalmak, evsiz kalmak gibi "büyük tehlikeler"in tam ortasındalar.

    Size sorum şu:

    "3. grup (kesim, katman)", itiraz etmeye ne zaman başlayacak? Kendi hayatlarında daha nelerin kötüye gitmesini bekliyorlar? Çektikleri eziyet yetmedi mi? Bu grup (kesim, katman) için, bıçak kemiğe dayanmadı mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tahmini çok zor. Kaderlerine razı görünüyorlar.

      Sil
    2. Okuyucunuzun sorusuna ek sorum var Mahfi bey:

      "Orta direk" olarak adlandırılan "2. grubun (kesimin veya katmanın)" eğitim düzeyi görece iyi, hem ülkede hem dünyada olan-biteni takip edip, başka ülkelerdeki "orta direk" ile kendi günlük hayatlarını kıyaslayıp bunlardan çıkarım yapabilecek kadar tecrübeleri var. Bu "orta direk"in Türkiye'yi terk edip, başka ülkelere yerleşip, oralarda hayat kurma plânları da artık yok denecek kadar azaldı. Hem yurtdışında güvenilir iş bulma imkânları (ve parasal fırsatlar) daraldı, hem ülkelerin göç politikaları daha da sertleşti.

      • Bu anlattıklarımı baz aldığınızda; Türkiye'deki "orta direk"in de (3. gruptaki insanlar gibi) kaderci olduğunu söyleyebilir miyiz? Bana olası gözükmüyor. Siz ne derdiniz?

      • Eğer bu gruplar arasından hangisinin "itiraz" edeceğini tahmin etmeye uğraşıyorsak; asıl itirazın, asıl patlamanın, asıl protestoların, "orta direk"ten gelmesi gerekmez mi?

      Sil
    3. Orta sınıfın sayısı azaldı. Öte yandan onlar şimdilik idare edebiliyor. Bir de orta sınıf ekindekini de kaybetmekten çok korkar. O nedenle de ses çıkarmıyorlar. Kendi aralarında isyanlarını paylaşıyorlar, dışarıya yansıtamıyorlar.

      Sil
    4. Kaderlerine değil karaktersizliğe razılar. Yolsuzluklar hirsizliklar yapılır bize de azıcık pay düşer nasılsa diye karaktersiz ilkesiz kafa yapisi taşıyor bu yığın. Bu ülke hak ettigi dibi dsha yaşamadı. Bir an önce yaşaması dileğiyle..

      Sil
  39. Kabak tadı verdi bu sosyal katman tespit ve analizleri,itirazı olan insanlar miting alanlarında zaten.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız (13 Temmuz 2025 / 16:32)

      Kabak tadı verdiğini iddia ettiğiniz "sosyal kesim, grup, katman" tespitini; Mahfi bey, bilimsel yöntemlerle yapıyor, karnından uydurmuyor!

      Eğer hâlâ okumadıysanız, okuyun isterseniz! Belki bir-iki kelime öğrenirsiniz!

      "Ne Krizi?"
      (30 Mayıs 2025)
      https://www.mahfiegilmez.com/2025/05/ne-krizi.html

      "İnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor?"
      (5 Haziran 2025)
      https://www.mahfiegilmez.com/2025/06/insanlar-olmayan-parasn-nerelere-harcyor.html

      Sil
    2. Ben kopyala yapıştır soruları kasettim.

      Sil
  40. Dünyada görece büyük GSYH sahip olupta borcu olmayan yada ekonomisine göre komik rakamlarda olan ülke var mı hocam ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnanmayacaksınız ama Türkiye. kamu borcu GSYH'sinin %30'u. İlk 20'deki hiçbir ülkede Suudi Arabistan hariç böyle bir rasyo yok.

      Sil
    2. Eh köi leri kamu borcu saymaz gsyh oldugundan fazla gösterilip dolar da sürekli city of london desteğiyle bastirilinca yüzde 30 gibi imiş gösteriliyor. Gerçekte kümülatif borç stokumuz gsyh nin en az %75 idir. En az diyorum. Sadece dis borç stoku gsyh nin % 60 sindan az değil. Ya bu blog da bile tüik ve saray menşeli yalanlari baz alanlar var. Pes dogrusu!..

      Sil
  41. Suudi Arabistan. Borcu GSYH'sinin %17'si.

    YanıtlaSil
  42. Hocam ,Hazinenin faiz giderleri yanında bir de faiz gelirleri var.Kabaca 13.5 trilyon TL mevduatlardan %17.5 stopaj vergisi Hazineye faiz geliri geliyor.Ayrıca Hazine ihraç ettiği tahvillere faiz ödüyor ama bu tahvillerin müşterisi bankaların stopaj vergisi olmasa da ,elde ettikleri faiz kazancının %30'u kurumlar vergisi olarak Hazineye geri dönüyor.Ayrıca Hazinenin faiz giderlerinin bir bölümü yurt dışı yerleşiklere ödenen döviz cinsinden faiz giderleri.Bunlar çıkarılınca TL faiz gelirleri,TL faiz giderlerinin önemli bölümünü karşılıyor gibi,yani net faiz gideri göreceli olarak yüksek değil gibi gözüküyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı

II. Abdülhamid ve Osmanlı Maliyesinin İflası