Üçüz Açıklı Türkiye

Bir ekonomide iki alt denge vardır: İç ekonomik denge ve dış ekonomik denge. İç ekonomik denge ikiye ayrılır. İlki özel kesim dengesidir. Tasarruf (S) yatırım (I) dengesi de denilen bu dengeyi şöyle gösterebiliriz:
(S – I)
İç dengenin ikinci alt dengesi kamu kesimi gelir (T) ve kamu kesimi gider (G) dengesidir. Bütçe dengesi de denilen bu dengeyi şöyle yazabiliriz:
(T – G)
Bu iki alt dengenin toplamı bize iç ekonomik dengeyi verir:
(S – I) + (T – G) = İç ekonomik denge
Dış dengeyi, yurtdışı yerleşiklerden elde edilen döviz gelirleriyle (X) yurtdışı yerleşiklere ödenen döviz giderlerinin (M) farkı olarak gösterebiliriz:
(X – M) = Dış ekonomik denge

Bir ekonomide iç ve dış ekonomik dengeler birbirine eşittir. Ya da aynı anlama gelmek üzere iç ve dış ekonomik dengelerin toplamı sıfıra eşittir. :
(S – I) + (T – G) = (X – M)

(S – I) + (T – G) toplamı yani iç ekonomik dengenin toplamı eksi ise yani iç ekonomik denge açık veriyorsa o zaman (X – M) yani dış ekonomik denge de o kadar açık veriyor demektir.

Bu üç dengeden birisinin açık olduğu duruma tekil açık, hem kamu kesimi iç dengesinin hem de cari açığın olduğu duruma ikiz açık deniyor. Ben, bunlara özel kesim açığının da eklendiği duruma üçüz açık adını veriyorum. Örneğin Çin, Almanya ve Japonya’da yalnızca bütçe açığı yani tekil açık var. Buna karşılık ABD, İngiltere ve Fransa’da hem bütçe açığı hem de cari açık yani ikiz açık durumu söz konusu. Türkiye ve Polonya’da ise üçüz açık geçerli.

Bu analizi 2012 yılsonunda gerçekleşen Türkiye değerlerine uygularsak karşımıza şu tablo çıkıyor (cari denge dolarla ifade edildiği için ötekiler de ortalama kurla dolara çevrilmiştir.) 
(S – I) + (T – G) = (X – M)
(- 31,8) + (- 16) = (- 47,8) 

Buna göre Türkiye ekonomisi 2012 yılında, özel kesim dengesi açığı, bütçe açığı ve cari açıkla karşılaşarak üçüz açık yaşamıştır.  

Bu denklemi 2013 yılı için (OVP tahminlerini esas alarak)  yazarsak şöyle bir denkliğe ulaşabiliriz:
(- 42  ) + (-19) = (- 61)

Türkiye, 2013 yılında da üçüz açık olgusunu yaşamaktadır.

Türkiye, bu konuda son yıllarda yalnızca kamu kesimi açığını düşürmek konusunda başarılı olmuş ve ne yazık ki onu da özelleştirme gelirleri gibi geçici gelirlerle sağlamıştır.

Üçüz açık genellikle iç tasarrufları yetersiz olduğu halde potansiyelinin üzerinde büyümeye çalışan ekonomilerde ortaya çıkıyor.

Üçüz açık bir ekonomi için her türlü krize açıklık anlamına gelir. Ve bir atasözü der ki “Sırça köşkte oturuyorsan komşuna taş atma.” 

Yorumlar

  1. Saygı ve hürmetlerimle teşekkürler,klavyeninize saglık hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam; aytınlatıcı, eğitici, yol gösterici, yazılarınız için ve bana İktisatı sevdirdiğiniz için çok teşekkürlerler. Sağolun. Saygılarımla.

      Ferruh Atalay

      Sil
  2. Sayın hocam günaydın, yazınızı okudum,ancak anlayamadığım bir nokta var. Ic ekonomik denge ile dış ekonomik dengeyi neden birbirine eşit gibi düşünüyoruz? Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü denklem şöyle de yazılabilir:
      (S - I) + (T - G) - (X - M) = 0
      Bu ilişki için şuraya bakılabilir: http://en.wikipedia.org/wiki/Twin_deficits_hypothesis

      Sil
  3. Peki bu ucuz acik dengesizligini onlenede yapilmasi gereken para ve maliye politikalari ne sekilde yapilmalidir bununla ilgili ne dusunuyorsunuz tesekkurler verdigini bilgiler icinhocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İç tasarrufların artırılması, cari açığın azaltılması, bütçe için sürekli ve sağlıklı gelir kalemlerinin bulunması, kamu harcamalarının düşürülmesi. Özetle: Yapısal reformlar.

      Sil
    2. Bu yapisal reformlarda dogal olarak cebimizdeki parayi azaltacak degil mi? Hukumette bunu goze alabilirmi sizce ? Yazilariniz icin cok tesekkur ederim sayenizde kitaplardan ogrendigim teorik bilgileri oturtabiliyorum

      Sil
  4. çünkü tasarruf açığı (ya da fazlası) ödemeler bilançosundaki açık (ya da fazla) ile dengeleniyor

    http://www.ekodialog.com/eko_sorular/eko_denge.html

    YanıtlaSil
  5. Hocam Özel kesim dengesinde açık durumu cok onemlı mı ? Tamam anlıyorum Yatırım Tasarufu gecerse acık verır ama sonucta Banka sektörüde var. bır kesım Tasarufunu bankaya yatırıyor dıger kesım bu sermayeyı degerlendırıyor Yatırım yapıyor Paranın gerı donucegını dusundugumuzde uzun vadede olsa ozel kesım açığı uzun vadede kapatılabılır bır durumda olucagını dusunuyorum. Yanı bole bır degerlendırme yapabılmek ıcınde gercı Degerlere bakmamız gerekır . Durum Nasıl acaba ? Yada dusuncenız nedır bu konuda ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özel kesim tasarrufuna hane halkı da dahil. Dolayısıyla S dediğimizde T dışındaki tüm iç tasarrufları kastediyoruz.

      Sil
  6. mahfi hocam bize iktisatta şu şekilde öğretildi; (G-T)=(I-S)+(X-M)sizin anlatımınızla uymuyor gibi, o yüzden anlamakta güçlük çekiyorum.yardımcı olur musunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrusu
      (S - I) + (T - G) = (X - M) dir.
      Bu linke bakabilirsiniz:
      http://en.wikipedia.org/wiki/Twin_deficits_hypothesis

      Sil
    2. Merhaba Onur Cayir.

      Disa kapali bir ekonomide milli gelir hesabi denkligi der ki:

      Y = C + I + G

      Yani toplam ulusal uretim, yani milli gelir (Y) yurtici yerlesiklerin tuketim harcamalari (C), fiziki yatirim harcamalari (I), kamu harcamalarina gider (G).

      Disa acik bir ekonomide ise buna ek olarak uretilen urunlerin bir kismi kismi ihrac edilir (X), ama ote yandan disa acik bir ekonomide tanim itibariyle toplam harcamalarin (C+I+G ) bir kismi yabanci urunlere yapilan harcamalar olabilecegi icin milli gelir denkligini yazmak icin ithal edilen mallari hesaptan dusmek icab eder (yoksa sag tarafla sol taraf esit olamaz). O yuzden:

      Y = C + I + G + X - M

      Toplam tasarruf ise hanehalki tasarruflari + kamu gelir-gider dengesisir (vergi gelirleri - kamu harcamalari):

      (Y - T - C) + (T-G)

      O yuzden milli gelir denkliginden hareketle:

      (Y - T - C) - I + (T-G) = X - M

      yazariz. Mahvi Hoca S = (Y - T - C) ile ozel tasarruflari ifade ettigi icin ise

      (S - I) + (T - G) = (X - M)

      elde ederiz.

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    4. Mahfi hocam affiniza sığınarak kısa bir ifade de ben eklemek istiyorum.
      GSMHyi ifade ederken
      Y=C+I+G+X-M şeklinde yazıyoruz. Harcama tipi gsyh oluyor.
      Diğer tarafta, harcanabilir gelir kavramı var.
      Yd=C+S gelir ya harcanir ya da tasarruf edilir. Peki harcanabilir gelire nasil ulasiriz? Kabaca topam gelirden vergileri çıkarırsak Yd ye ulasiriz.
      Yd=Y-T; aynı zamanda Yd=C+S ise;
      Y-T=C+S olur.
      Buradan Y=C+T+S denklemine ulasiriz.
      Y=C+I+G+X-M;
      Y=C+T+S;
      Y=Y
      S-I+T-G=X-M olur.

      Sil
  7. Ekonomiden hiç anlamasamda yazılarınız sayesinde televizyonda birbirleri ile çakışan ifadeleri çözümleyebiliyorum.

    Siyasetin söz sanatı olduğunu daha iyi anlıyorum.


    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. Mahfi Bey,Sirca Kosku hep duyardim hatta kullanirdim ama sayenizde Sabahattin Ali'ye kadar ulasip hikayenin bir ozetini okumus oldum.Hazirladiginiz bilgileri olabildigince yalin aktardiginizin farkindayim,tarziniz ve bilimsel yaklasiminiz yazilariniza ayri bir deger de katiyor.Yapilan yorumlardan takipcilerinizin cogunun biliminsani,akademisyen yada en azindan meslektasiniz oldugunu anliyorum.Bazen sorularin ve aciklamalarin birkismini anlamasam da yazilarinizi takip ediyorum.Benim gibi duz bir sekilde elindeki parayi ne yapacagini dusunenler icin de tavsiyeler vermenizi dilerdim.Ayse Teyze,Hasan Amca tavsiyeleri gibi.Ornegin,keske elinde ithal bir sedan alacak kadar parasi olan bendeniz icin bir tavsiye yazabilseniz.Iyi calismalar,F.O.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nazik sözleriniz için teşekkür ederim.
      Bu tavsiyelerde bulunmak için dolar, euro, altın gibi değerlerin kırılma veya bükülme noktalarını tahmin etmeye yarayan teknik analiz yapmak da gerekiyor. Ben teknik analiz yapmıyorum. O nedenle paranızı şuraya yatırın veya buraya yatırın diye bir tavsiye vermiyorum.
      Ama elinizde bir sedan araba alacak kadar paranız varsa satın almayı ciddi olarak düşünün çünkü önümüzdeki dönemde hem kurların artacağı hem enflasyonun hem de vergilerin artacağı bir döneme gireceğimiz anlaşılıyor.

      Sil
    2. Hocam onumuzdeki secimler nedeniyle vergi artisi ve enf. yaratmak istemeyen ekonomi yonetimi sorunu otelemek isteyecekler realite bu Nasil yontemler kullanilabilir Ne yapabilirler Merak ettim gercekten

      Sil
    3. Kullanılması gereken ilk yöntem riskleri düşürmek. Şu ana kadar tersini yaptık. Riskleri düşürmeden alınacak önlemlerden sonuç almak kolay değil.

      Sil
  9. Hocam merhabalar yazılarınızı büyük bir beğeni ile takip etmekteyim.. Ve genel olarak yazılarınızda ülkemizde tasarrufların çok düşük olduğunu ifade etmektesiniz özel kesimin tasarruflarını nasıl arttırabileceğine dair fikriniz nedir teşekkür ederim..

    YanıtlaSil
  10. HOCAM SAYGILAR.BU HÜKÜMET HALK ÜZERİNDE YARATACAĞI ALGI SEBEBİYLE YAPMAZ AMA BEN NET DEVALÜASYONUN KISMEN FAYDALI OLABİLECEĞİ KANAATİNDEYİM. SİZ NE DERSİNİZ

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dalgalı kur rejiminde devalüasyon diye bir olgu yok biliyorsunuz. Çünkü kurlar piyasada belirleniyor. Yani bir kamu otoritesi (örneğin MB) kurları sadece gösterge amaçlı belirliyor. Ona uymak diye bir konu yok. Bu durumda da zaten piyasada her gün kurlar değişiyor. Yani bir anlamda her gün devalüasyon oluyor.

      Sil
    2. TEŞEKKÜR EDERİM. DALGALI KUR REJİMİ BANA BİRAZ İNANDIRICI GELMİYOR. ÇÜNKÜ ÖYLE OLSA VE DÖVİZ KURUNU PİYASA BELİRLESE MB BU KADAR ÇIRPINMAZ PİYASAYA BU KADAR DÖVİZ SATIP DÖVİZİ TUTMAYA ÇALIŞMAZ DEDİĞİNİZ GİBİ PİYASAYA BIRAKIRDI. BANA BİRAZ ŞÖYLE GELİYOR BU TABİRİ KULLANDIĞIM İÇİN ÖZÜR DİLERİM. HERGÜN UFAK UFAK YEDİRE YEDİRE ANLAMI ÇIKARTIYORUM. BİLEMİYORUM DOĞRU ANLADIM MI

      Sil
  11. Hocam yazılarınız takip etmekteyim,çok başarılı ve öğretici bulmaktayım.Hocam bir sorum olacak şimdi bir ülke büyümesini arttırmak istiyor ise önce tasarruflarını arttırmalı daha sonra bu tasarruflar faizleri düşürmeli ve insanlar bu düşük faizden borçlanıp yatırım yapmalı bu yattırım istihhdamı arttırmalı istihdam ile üretim artmalı toplam talep artmalı ve büyüme sağlanmalı diye biliyorum peki bizim gibi geliri düşük olan ülkelerin en büyük sorunu tasarruf açığıdır.Bunu sizin bütün yazılarınızda görmek mümkün, biz bu tasarruf açığını nasıl kapatabilir ve tasarruflarımızı arttırabiliriz? Teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Degerli hocam,
      Turkiye'de tasarruflar neden fazla degildir. Bircok diger ulkede, ozellikle Japonya'da, tasarruf cok yuksek.
      Bunun sebebi nedir? Tasarruf yapacak kadar zengin mi degiliz?
      Butcemize gore luks mu yasiyoruz?
      Tamam, faiz gibi seyler de onemli ama baska daha onemli bir etken var mi?

      Simdiden tesekkurler
      -- Sizi Amerika'dan takip eden okurunuz

      Sil
  12. hocam, GSYH hesaplamalarında "I" kamu yatırımlarını da içeriyor. dolayısıyla (T-G) kamu tasarrufunu yani kamu yatırımları düşüldükten sonra genel yönetimin bütçe dengesini gösteriyor. Maliye Bakanlığı verilerine göre "kamu yatırımları hariç" genel yönetim bütçe dengesi 27 milyar TL fazla veriyor. bu da Türkiye'de "üçüz açık" değil "ikiz açık" olduğunu gösteriyor.
    Türkiye'de 2012 yılında;
    S = 174,7 milyar TL (özel tasarruflar)
    I = 287,3 milyar TL (toplam brüt yatırımlar, kamu yatırımları dahil)
    T = 530,7 milyar TL (genel yönetim gelirleri)
    G = 503,7 milyar TL (genel yönetimin yatırım dışı harcamaları)
    X-M = -85,6 milyar TL (cari denge)
    olarak gerçekleşmiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kamu yatırımları I'da değil G'de yer alır. Bütçe fazla vermiyor açık veriyor.

      Sil
  13. Hocam benim sorum şu: Özel kesimin borçlanması mı daha iyidir, kamu kesiminin mi? Krize girme konusunda daha çabuk etkilenen hangisidir sizce?

    Yazılarınız çok başarılı emeğinize sağlık!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ölçülü olan herşey iyidir, ölçü kaçmışsa kamu özel farketmez. 2000'ler öncesi kamu ölçüyü kaçırmıştı şimdi ise özel kesim.
      Teşekkürler.

      Sil
  14. Hocam bu denkleminizdem şu sonucu çıkartabilrimiyiz ; Türkiye 2012 yılında gerçekleşen dengeye göre 46,9 milyar dolarlık yabancı tasarrufları kullanmış bunun 30,9 milyar doları ülkede belirli yatırım düzeyini gerçekleştirecek kadar tasarruf olmadığından ithal edilmiştir 16 milyar doları ise kamu harcamaları için yeteri kadar tasarruf olmadığından tasarruf ithal edilmiştir
    Hocam birde 2012 yıl sonundaki cari açık 46,9 milyar dolarmıydı ben sanki farklı bir değer mil gibi hatırlıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2012 cari açığı 47,8 milyar dolar.

      Sil
    2. Hocam 2012 cari açığı 47,8 milyar dolar ise 46,9 yerine 47,8 neden kullanılmadı ?

      Sil
    3. TCMB sonradan düzeltme yaparak 47,8 milyar dolara getirdi.

      Sil
  15. Mahfi hocam yazınız için teşekkürler benim bir sorum olacak ama bu konuyla alakalı değil.MB nin kuru düşürmek adına yaptığı döviz satım ihalelerinde piyasaya ör:350 milyon dolarlık satım yapacağını ilan ediyor ve bu 350 milyon doları yine ör 380 milyon dolara satıyor yani parayı daha fazla parayla satıyor bu sistemi açıklayabilirmisiniz teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Merkez Bankası'nın dün en fazla 350 milyon dolar olarak açtığı döviz satım ihalesine, 850 milyon dolarlık teklif gelmişti." bu bir haber sitesinden alıntı bunu demek istedim.

      Sil
    2. yani nasıl oluyorda MB nin kuru düşürmek için piyasaya sürdüğü dolardan daha fazla bir dolar talep ediyor

      Sil
    3. TCMB, piyasa talebini karşılamak için 350 milyon dolar satacağını açıklıyor ama TCMB'ye dolar almak üzere gelen talep 850 milyon dolar olmuş. Bu durumda TCMB, kendisine gelen talebin ancak 350 milyon dolarlık kısmını karşılayabilmiş ve kalan 500 milyon dolarlık talebi karşılamamış.

      Sil
    4. bu fazla gelen talebi ayrıştırmak için dolar talep edenler MB nin satım ihalesi için belirlediği kura mı teklıifte bulunuyor.

      Sil
  16. TR nin bu kadar borcu ve acigi varken, hukumetin ^ÎMF ye borcumuz sifir` biz hukumet olarak odedik cigirtkanligi yapmasi ne kadar dogru ve durustce. Kurlar artiyor, ihracat iyi gider sacmaligida cabasi. Turkiyeyi kotu gunlerin bekledigi bir gercek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki siyasetçiler her zaman böyle açıklamalar yapıyorlar. İleride bunlar başa bela oluyor.

      Sil
  17. Öğretici bir yazı olmuş. Emeğinize teşekkürler hocam.

    YanıtlaSil
  18. Kaleminize sağlık Hocam;

    Şu durumda yabancıya satış yoluyla yapılan her özelleştirme T'yi azaltıp M'i arttırıyor. Yani kısa vadede X olarak yazılsa da satışından itibaren M kalemine biteviye ilave demek oluyor.

    Sayın Mehmet Şimşek'in Özelleştirme idaresi ile ilgili yaptığı "satılacak mal kalmadığından kapatılmasına..." konulu açıklamasından da anlaşılacağı üzere artık önemi kalmadı ama hep merak ediyorum tüm ekonomistler özelleştirmeleri neden bu kadar destekledi?

    Bir diğer konu da yabancı iştirakler yoluyla özel şirket-banka satışları/birleşmeleri. Bu da I olarak yazılsa da her yıl S kaleminin süreklilik arz edecek şekilde azalması ve M kaleminin artması demek.

    Şu durumda gelişmiş ve gelişmekte olan, cari fazla veren ülkeler birleşme ve satın almalar yoluyla sermaye transferi yapıp "sürekli" gelirlerini arttırıyorlar, ya da Amerika gibi cari açığa rağmen bunu başarıyorlar; Özelleştirme ve yabancıya satış yapan ülkelerin ise sürekli gelirleri düşüyor.

    Neden her özelleştirme veya yabancıya satış/birleşme haberinde bu kadar sevinip heyecanlanıyoruz?

    Bu eylemler anladığım kadarıyla sadece günü kurtarmaya yarıyor ama bir gün çarpacağımız mukadder olan duvara bizi bir adım daha yaklaştırıyor.

    Yanlış mı anlıyorum?

    Saygılarımla Hocam..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özelleştirme T'yi yani kamu gelirlerini artırır. Denge akım denge olduğu özelleştirilen varlık stoktan çıktığı için kamu servet stokunda azalma yaratır onun bu denklemde yeri yoktur.
      Yabancıların bankaları ya da yerli özel şirketleri satın alması S'de artış sağlar. Yani özel kesimin yatırım amaçlı kullanacağı fonlar artmış olur. Burada da akım ve stok değişken farkı olduğu için bu tür satışlar özel kesimin servet stokunda azalma demektir. Onun da bu denklemde yeri yok.
      Özelleştirme gelirleri düşürmez artırır. Buna karşılık kamu kesiminin servet stokunu azaltır.
      Servetini nakde çeviren bir kamu kesimi eğer gelecekte gelirlerini giderlerine denk hale getirmeye yarayan yapısal reformları yapmışsa o zaman bu hamleler o ara dönemi kurtarmak için doğru hamlelerdir. Ama eğer bu dönüşümü yapamamış ve günü kurtarmak için servetini nakde çevirmişse o zaman bugünü kurtarmış ama geleceği daha büyük tehlikeye sokmuş demektir.
      Özelleştirmeyi ben de yukarıdaki koşulların yani kamu dengesinin sürekli kurulabilmesini sağlayacak yapısal reformların yapılması koşuluyla destekliyorum. Çünkü be mal ve hizmet üretimini özel kesime bırakılması ve kamu kesiminin işin yönetilmesini sağlayacak politikalar üretilmesiyle uğraşması gerektiğine inanıyorum.

      Sil
    2. Teşekkür ederim Hocam.

      Sil
  19. yorumcu arkadaşlar yazının özünü kaçırmış görünüyor..Mahfi Bey komşuna taş atma tehlikedesin diyor..aptal siyasileri kibarca uyarıyor..biz ne yapıyoruz?..komşuya terör ihraç ediyoruz..israil'e posta atıp karşılığında abd'den fırça yiyiyoruz,daha saymakla bitmez..velhasıl ekonomik durum iyi olsa bile (ki değil),dış siyasetteki hatalar ekonomik krize davetiye çıkaracak şekilde devam ediyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siyasal kriz oluşursa olay ekonomik krizden daha ciddi hale gelir.

      Sil
  20. hocam diyanet kurumunu kaldırarak iç dengeyi biraz daha sağlayabiliriz diye düşünüyorum(diyanet kurumunun olması laikliğe de aykırı bir durum zaten).2013 diyanet bütçesi 4.6 milyar tl hocam 4.6 milyar tl.(ankara-konya arası hızlı tren hattı 1 milyar tl ye yapılmıştı yanlış hatırlamıyorsam).yani 4.6 milyar tl yi toprağa göm daha iyi.sonuçta diyanet kurumu bize geri getirisi olmayan bir kurum.üstelik devletin bir inanç grubuna ayrıcalık tanıması laikliğe de aykırı.kısacası Türkiye inançların daha özgür ve eşit yaşandığı(tam laik) bir ülke olursa çok daha güzel bir ülke olacaktır.
    çok teşekkür ederim hocam çok güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  21. Bir ülkenin bağımsızlığının ana sembolünü IMF İle anlaşma yapmamasına dayandırmaktansa bir ülke nin bağımsızlığını bütçe açığına ve cari açığına bakarak yorumlanırsa daha anlamlı olacaktır hocamında yukarıda verdiği rakamlara göre biz eğer böyle giderse sürekli cari açık vererek devam edersek zaten kendi miz bağımsızlığımızı tehlikeye sokuyoruz demektir o yüzden IMF bağımsızlığımızı tehlikeye söküyor parolasını tekrarlamak yerine ekonomik kralganlığımzı nasıl azaltabiliriz sorusuna cevap aramalıyız.döviz yükümlülüklerimiz döviz alacaklarımızın çok üzerinde ve milli hasılanın %53 ü düzeyinde tabi bu nasıl oluştu ekonomimiz yatırım düzeylerini karşılayacak kadar tasarruf üretemediğinden biz de belirli bir büyümeyi tutturmak adına yabancı tasarruf ithal ettik ve bu sebepten dolayı döviz yükümlülüklerimiz Diğer ülkelerle karşılaştırıınca haddinden fazla bu döviz yükümlülüklerinin de %70 özel kesime ait döviz kuruna yukarı yönlü az bir oynaklık şirketleri tehlikeye sokarak üretimin azalmasına sebebiyet veriyor sırf bu kırılganlıklarımız tasarruf oranımızın makul düzeylerde olmamasının bir hediyesidir bu gün bir Venezuela Malezya Kazakistan kadar bile tasarruf üretemiyoruz işte sorun burada yatıyor ekonomik kırılganlıklarımızın azalması için cari açığımızı Makul düzeye getirerek kendi yatırımları için gerekli finansmanı arge harcamaları için gerekli finansmanı dışarıdan karşılayarak onlara faiz ödemektense içeriden karşılamanın yollarını aramalıyız bunun Yolu da tasarruf yapan bireyleri cezalandırmamaktan geçiyor bilmem katılıyorsunuz hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. IMF, ülkelerin gönüllü olarak üye oldukları, kota adı altında para ödedikleri ve başları sıkıştığında yardıma çağırdıkları bir kurum. IMF'den çıkmayı bağımsızlık olarak kabul eden ülkelerin IMF'den ayrılmalarında bir engel yok.
      Ama bir yandan IMF'den kurtulduk, bağımsızlığımıza kavuştuk, bu IMF bizi sömürüyordu, zaten hep yanlış politikalar uygulattı deyip bir yandan da üye kalmak ve hatta borç veriyoruz diye övünmek çelişkili. IMF, ülkelerin bağımsızlığını elinden alan, onları batıran, işe yaramayan bir kurumsa niçin ona borç vermeye çalışıyoruz? Niçin o kötü kurumun içinde kotamız artınca önemimizin arttığını savunuyoruz? Bunları açıklamak mümkün değil. IMF, bizim gibi ülkelerde daima iç siyaset malzemesi yapılmıştır.
      1985'de IMF'yi yolladık diye bir bayram ilan etmediğimiz kalmıştı. 1994'de ekonomi batınca bu kez IMF'yi getirdik diye bayram ilan etmediğimiz kalmıştı.

      Sil
  22. hocam belki diğer bir yazınızın konusu olabilir ama , ilk olarak ; bu borçlanmaları gelişmekte olan ülkeler , ileride gelir getirecek yerlere yatırım yapması doğal değil midir ? Türkiye için örnek verecek olursak 3. havalimanı. ikinci olarak ise Türkiye gerçekten bu şekilde üretim getiren yatırımlara mı yoksa sürekli tüketime mi harcıyor bu paraları ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tür borçlanmalar başlangıçta yatırımları yapmak amacıyla alınır. Ama giderek stokta birikir ve öyle bir nokta gelir ki alınan yeni dış borçlarla eskiler ödenir hale gelir. Türkiye, bir yandan aldığı dış borçlarla eskileri öderken bir yandan da yeni işleri için dış borç almaya devam eden bir ülke konumunda bulunuyor.

      Sil
  23. Merhabalar yazilarinizi takip etmeye calisiyorum, 2000 den once kamu borclari ölçüyu kacirmisti simdi de ozel sektör 160 milyar dolarlik borcla olcuyu kacirmis diyebiliriz sanirim. Benim sorum su eger sermaye girisi olmazsa onumuzdeki yil ozel sektor bu borclari nasil odeyebilir odeyemez ise yogun bir iflas dalgasi olusabilir mi bu risk sizce yuzde kactir, genelde kimse boyle konularda kesin konusmak istemiyor ileride yanildigini belirtmesinler diye. Fakat bu seferlik degerlendirme dışı olmak kaydiyla cevabinizi rica ediyorum.
    Teşekkürler, iyi çalışmalar. ..
    Hasan O.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özel sektörün dış borcu elimizdeki son veriye göre (2012 sonu) 226 milyar dolar. 160 milyar dolar önümüzdeki 12 aylık süre içinde vadesi gelecek dış borçların toplamı. Bu 160 milyar dolarlık stok borç ödemesine 12 aylık sürede oluşması beklenen cari açığı da eklersek kabaca 220 milyar dolarlık bir dış finansman ihtiyacı ortaya çıkıyor. Eğer dışarıda likidite geçtiğimiz 12 ay kadar bol olsa sorun olmayacaktı. Yani Türkiye bunu bulmakta sıkıntı çekmezdi. Nitekim geçmişte buna yakın miktarları bulmayı başardı. Ama şimdi hem gelişmiş ülkelerde buralardan çekilme söz konusu hem de çevremizde savaş riski giderek artıyor. Bu ortamda ne kadar finansman bulunur bilmek mümkün değil.
      Eğer Türkiye bu finansmanı bulamazsa elbette ki özel kesimde ciddi sıkıntılar yaşanır.

      Sil
  24. Hocam bu aralar üretime dayalı ekonomi kavramını çok sık duyuyorum. Ekonomimizin tüketime dayalı olduğu söyleniyor. 10 yıldır aynı hükümet başımızda bu 10 yılda hiç mi fabrikalar kurulmadı. Ayrıca fabrika kurmak devletin görevimidir yoksa devlet fabrika kurmayı teşvik mi etmeli.

    Yazılarınız için ayrıca teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer bir ekonomi dışa kapalı olsa yani sadece kendi ürettiğiyle geçinse üretim = tüketim olurdu. Ama dışa açık ekonomilerde bu ilişki
      Üretim + İthalat = Tüketim + İhracat
      şeklinde düşünülmeli.
      Üretimi olmayan ekonomi diye bir şey yoktur. Olsa olsa ürettiğinden fazlasını tüketen ekonomi vardır. Son on yılda üretime yönelik fazla bir yatırım yapılmadı. Daha çok kamunun elindekiler özel kesime satıldı ya da özel kesim elindekileri yabancılara sattı.
      Fabrika kurmak artık devletin görevi değil. Çok özel haller dışında teşvik de etmemeli. Devlet sadece siyasal ve ekonomik istikrar sağlayıp özel kesimin üretim yapmasına alt yapı sağlamalı.

      Sil
  25. Hocam bu yazinizla dogrudan baglantili olmasa da Merkez Bankasi Baskani'nin yil sonu dolar kuru beklentisinin 1,92 olmasini nasil degerlendiriyorsunuz? Mevcut verilerin ve konjonkturun durumuna bakildiginda gercekci buluyor musunuz? Yoksa piyasaya "sozlu" bir mudehale mi sadece? Simdiden yanitiniz icin tesekkur ederim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gereksiz bir açıklama. TCMB Başkanından çok siyasetçi açıklamasına benzedi. TCMB'nin enflasyon hedefini tutturmaya bakması lazım.

      Sil
  26. hocam faiz yükseltmeden liranın değerini artıracaklar.. nasıl bir yöntem yapılır bunu için. saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım piyasada TL'yi azaltacaklar yani para sıkılaştırması yapacaklar.

      Sil
  27. Hocam, beğenelim beğenmeyelim Süleyman Demirel birkaç yıl önce bir röportajında çok güzel tespitlerde bulunmuştu. aklımda kaldığı şekliyle aktarayım:
    - "bugün vatandaş şehrin her tarafında şantiyeler görüyor. evinden işine giderken, dönerken inşaatların hızla yükseldiğine tanık oluyor. "daha önce böyle inşaatlar yoktu, ülke gelişiyor, kalkınıyor, zenginleşiyor" diye düşünüyor. vatandaşımın hadiseyi bu şekilde algılaması doğaldır. oysa ki geçmiş dönemlerde bugün ne kadar yatırım, imar faaliyeti yapıldıysa o zaman da yapıldı ama vatandaşım Urfa'da, Elazığ'da milyarlarca dolara mal olan barajlar yapılırken, iletim hatları döşenirken bunları gözüyle görmedi. evinden işine giderken bunların yapımına tanık olmadı. bugün AVM'ler, konutlar yapılırken tanık oluyor ve geçmişe kıyasla daha fazla yatırım yapıldığı hissine kapılıyor"
    - "bugün hükümet, kamu yatırımlarını çok azaltmış durumda. Erdoğan hükümetlerinden önceki 15 yılda kamu yatırımlarının milli gelire oranı %7 idi. mevcut hükümet döneminde %3,5-4'lere geriledi. başbakan ağırlığı yatırımlardan eğitim-sağlık hizmetlerine kaydırmış durumda. "nasıl daha fazla oy alırım?" onun hesabını yapıyor. bugün sanayide bir işçinin istihdamı için 150-200 bin dolar yatırım yapılması gerekir. hükümet "bir kişiyi istihdam etmek için bu kadar para harcayacağıma, aynı parayla 10-15 kişiye daha iyi sağlık hizmeti verir, daha çok oy toplarım" diye düşünüyor. ve muvaffak da oluyorlar."
    - "kamu yatırımlarını azaltıp ağırlığı eğitim-sağlık hizmetlerine verilmesi vatandaşımın refah seviyesini yükseltir. ancak maliyeti var. eğitim-sağlık bunlar tüketen sektörlerdir. bilgisayar alacaksınız, ilaç alacaksınız, tıbbi cihaz alacaksınız, çoğu dışarıdan gelir. bunlara ağırlık verilmesi refahı yükseltir ama ithalatı artırır"
    - "devlet enerji yatırımlarından elini, ayağını çekmemeli. bugün hidroelektrik potansiyelimizin %15'ini kullanıyoruz. niye? çünkü gerekli altyapı yatırımları yapılmadı. yapılmayınca gaza daha çok bağımlı olduk. o da ithalatımızı artırdı."
    - "madencilik yatırımlarında çok gerideyiz. nedeni malum, devlet sırtını bu sektöre de döndü. özel müteşebbis madencilikte sadece risk çok düşükse yatırım yapar. bugün yatırım riskinin yüksek olduğu yere devlet girmek zorundadır. dünyanın her yerinde bu böyledir. Amerika'da da böyledir"

    üçüz açık problemimizin en önemli sebeplerinden birkaçını Demirel güzelce özetlemiş gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bu röportajı görmemişim. Olağanüstü bir özet yapmış Demirel.

      Sil
    2. Hocam,
      el insaf,bu kadar da ideolojik olunmaz ki. Demirel'den medet umacak kadar AKP karşıtı olunmaz ki. 1984-2002 arası (18 yıl)Türkiye hidrolik elektrik kurulu gücü toplam 8366 MW artırılmışken, 2003- Temmuz 2013 arası, yani 11.5 yılda, yani AKP döneminde ise toplam 8281 MW artırılmış (Kaynak: TEİAŞ).

      Dahası Türkiye özel sektör temelli bir ekonomik kalkınma modelini benimsemiş ki bu yüzden elindeki birçok yatırım aracı olan işletmeleri de özelleştirmiştir. Dahası, Türkiye bir çok kamu yatırımını PPP müdeli ile, yani kamu özel sektör ortaklığı modeli ile gerçekleştirmektedir.

      devlet kamu yatırımlarına ağırlık verse, yok seçim bütçesi, verimsizlik şundan bundan bahsedersiniz, özel sektörün rolünün artması gerektiğinden bahsedersiniz. Şimdi ise resmen devletçilik yapıyorsunuz. Hükümet eğitim ve sağlık gibi insani kalkınmamın temel unsurları olan alanlara yatırım yapmazsa hükütümeti siyaseten linç edersiniz. Şimdi ise hükümet bu alanlara ağırlık verdiği için popülizm ile suçlayan Demirel'i övüyorsunuz.

      İşinize geldiğinde oransal rakamlarını kullanısırnız, işinize geldiğinde mutlak rakamlarını kullanırsınız. Kamu yatırımlarının mutlak değerine bakmayıp GSYH içindeki düşen orarınan bakıyorsunuz, diğer yandan ise kamu borç stoku gündeme geldiğinde Cumhuriyet tarihin en yüksek borç miktarı diye feryat ederseniz.

      Sil
  28. Cari açık tarafıyla ilgili tam olarak ikame olmasa da bir nevi ithalatı azaltacak teşvik yasası epey bir gündemde olmuştu.Yanlış hatırlamıyorsam siz de kısmen de olsa olumlu bulmuştunuz bu hamleyi. Uygulanmaya başlayalı aylar geçti. Küçük yatırımlar haricinde büyük hareketlilikler görülmedi. Bu yetersiz sonuç, teşvik metodundan mı kaynaklanıyor yoksa risklere bağlı yatırım isteğinin yeterli olmayışı ya da tasarruf eksiğimizden mi Mahfi Bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla ben de sonucunu merakla bekliyorum. Ama aradan geçen zamanda hiçbir gelişme göremedim. Demek ki takdim edilenle yapılan aynı şey değilmiş. Biraz daha bekleyelim bakalım.

      Sil
  29. Hocam uzun süreli tasarruf olarak bilinen bireysel emeklilik sistemindeki devlet katkısı tasarruf oranlarının artmasında fayda sağlar mı? Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  30. hocam yakınlarda mülakatım var.güncel konular açısından ağırlıklı olarak nelere bakmamı önerirsiniz?teşekkürler

    YanıtlaSil
  31. Hocam bir sorum var, KİTler temettü dağıtır mı?

    YanıtlaSil
  32. hocam peki geçenlerde ilk kez bütçe fazla verdi seneler sonra falan tarzında haberler yapılmıştı o sadece belli bir periyodu kapsadığı için mi fazla verdiği söylendi?

    ikinci sorum bugün mb başkanı erdem başçının açıklamasında yüzde 4.5 luk politika faizi için bu bankaların zorunlu karşılıklarına verdiğimiz paradır diye konuştu bildiğim kadarıyla temel olarak artık zorunlu karşılıklara faiz verilmiyor ama burda neden bahsetmek istedi sayın başçı?

    birde piyasayı fedin varlık alımı ve sözlü şekilde iki türlü yönlendirdiğini söyledi. sözlü yönlendirmeden kasıt nedir hocam

    şimdiden teşekkürler hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dönem olarak fazla verse de yıl itibariyle açık veriyor.
      Faiz oranı düşük olduğu için ihtiyaç duyan bankaya düşük faizle borç vererek bedava aldığı karşılıkları bir anlamda ödüllendirmiş oluyor.
      Doların belini kırarız gibi ifadeleri kastediyor.

      Sil
  33. bazı ekonomistler ve köşe yazarları brezilya merkez bankasının 60 milyar dolarlık döviz satım işlemine benzer bir işlemin bizim merkez bankası tarafından da yapılması gerektiğini söylüyor. buna neden olarak enflasyon tehlikesini gösteriyorlar. ben bir araştırma yaptım. brezilyanın dış borcu 322 milyar dolar, altın rezervleri dışında net döviz rezervleri 375 milyar dolar. bizim dış borcumuz 350 milyar dolar, altın dışı net rezervler ise 35 milyar dolar.
    hocam belli ki brezilyanın durumu bizden iyi. onların merkez bankasının döviz imkanları bizimle kıyaslanmayacak kadar geniş. bizim ekonomistler bunu bilmiyorlar mı? veya biliyorlar da olsun rezervden yesek de olur mu diyorlar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Brezilya MB aynı zamanda hiç tereddütsüz faizi de artırıyor. Bizimkinin yapamadığı o. Tek başına döviz satarak basmadığın bir parayı denetleyemezsin.

      Sil
  34. merkez bankasında çalışan bir arkadaşım, merkez bankasının döviz borcu olan şirketlerin hedging işlemleri için aracılık yapmayı planladığını söyledi. bir nevi düşük kurdan döviz verme taahhüdü gibi. merkez bankasına göre kurdaki artışın en önemli nedeni döviz borcu olan şirketlerin döviz talebiymiş. hedging işlemlerine aracılık etmekle şirketlerin dth'larının çözülmesi ve daha az döviz talep etmeleri bekleniyormuş, bu sayede kur düşermiş.
    hocam merkez bankasının böyle bir politika izlerse, dalgalı kur rejimi artık sona erdi diyebilir miyiz? çünkü sabit kur garantisi gibi bir şey bu. ayrıca bu durum şirketleri dövizle borçlanmaya teşvik etmez mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. MB hedging işlemi yapamaz. Bunu yapan kurumlar var. MB nin görevi başkasının bastığı patayı değil kendi bastığı parayı savunmaktır. Olsa olsa Türk şirketlerini hedging konusunda yönlendirebilir.

      Sil
  35. Hocam seçimlerin yaklaşması ile populist politikalar sebebiyle yapısal reformlar yerine durumun vahametini makyajlamaya, olası krizi ötelemeye yönelik küçük ve çok kısa dönemi kurtaran hamleler yapılıyor. Sorum şu ki seçimler sonrası halihazırdaki hükümet ile yaşanacak kriz ile yeni hükümet ile oluşacak kriz arasında nasıl bir fark öngörüyorsunuz.

    Sorumun kendi açımdan cevabı ise hükümet yapısının değişmesi senaryosunda 2001 krizinin benzeri yaşandığı takdirde ülkenin bağlarının belli bir yöne tamamen kopma ihtimalini yüksek görüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu hükümet ekonomik bir kriz nedeniyle seçimi kaybedeceğini anlarsa geçmişte ettiği lafları yutarak IMF ile anlaşır. bunda tereddüt etmez. IMF anlaşmasından gelen kaynakla seçimlere kadar durumu idare eder merak etmeyin.

      Sil
    2. Seçime daha çok var. Çok şeyler değişir. Değişmeyecek tek şey yapısal reformların lafta kalmaya devam etmesidir.

      Sil
  36. hocam bankalar merkezden fon almak istedikleri zaman genelde tüketiciye vermek için gecelik faizi mi yoksa politika faizini mi kullanırlar. aralarında baya fark var. hangisi avantajlıdır.çok teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TCMB, politika faiziyle fazla para vermiyor. Dolayısıyla oradan pek kaynak alamıyorlar.

      Sil
  37. İşsiz bir kişiye hükümetin gelir testi yaptır,kendi sigortanı kendin öde yoksa seni icraya veririz diye ihbar mektubu göndermesi ne kadar dogru? Birçok işsiz Halkbankasın'da hesabınıza bakın görürsünüz aylık 150 TL borçlandırılıyor.. Böyle bir rezalet olabilir mi? Emeklinin çalışması kısıtlanıyor 800-1000 TL emekli maaşıyla mı geçinecek insanlar? Benim Avrupa'daki akrabalarım şaşıyor böyle şeylere..Akrabalarımın çogu Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yaşıyor ve bu ülkelerde İşsiz akrabalarım devlet parasıyla Marmaris'e tatile gidiyor.

    YanıtlaSil
  38. hocam yazınızın sonu çok manalı olmuş. siyasi gündeme de bir gönderme var anladığım kadarıyla. benim merak ettiğim ortalık yangın yeri görünüyor ve herkes bir bekleyişte, ekonomi için işler iyi gitmeyecek gibi bir algı var yakın zaman için. en azından eskisi kadar rahat harcama yapamaycağız halk olarak. ama zaten bugüne kadar sürdürülen düşük kur politikası ile haddinden fazla ithal malı harcaması yaptığımız da düşünülürse, kurun biraz yükselip, insanları tüketimi kısıp, ihracat eğilimini artırması sonucu artık tüketmekten ziyade üretip ihrat etmeye zorunlu tutacak olması bence olumlu ve er ya da geç gerçekleşmesi gereken bir düzeltmeydi. siyasi tercihler insanların görece tüketip, refah sağlayabildiği bir süreci doğurdu ama galiba görünen o ki 7 yıl bolluk döneminin sonuna geldik, şimdi 7 yıllık bir kıtlık dönemi olacak. bu süreci üretmeye çabalayarak harcarsak bir sonraki 7 yıllık bolluk dönemimiz daha uzun süreli olabilir. ayrıca türkiye'deki durumun reel business cycle teoiris ile örtüşür bir yanı var mıdır acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir yayın var mıdır bilmiyorum. Ama gelişmekte olan ülkeler sıkıntılı bir döneme giriyorlar.

      Sil
  39. Bence Türkiyede cari açığın önüne geçilmesi diye bişey olamaz. Hiç formüle hesaba bile gerek yok. Bizim işyerinde asgari ücretle çalışan insanlar var ceplerindeki telefon maaşlarının 3 katı. Hatta ben kendi yiğenlerimden örnek vereyim 4 tane yiğenim daha üniversite öğrencisi bile değil. Hepsinin cebinde akıllı telefon. En nihayetinden elin oğlu bu telefonları öpücükle vermiyor bize. Herşey düzgün olsa bile bizde bu mantık olduktan sonra hayatta cari açığın önüne geçilmez bence.

    Hükümet hiçbir şekilde insanları tasarrufa yönlendirmediği gibi geçmişte ''Alıyoruz veriyoruz ekonomiye can veriyoruz'' diyerek halkı adeta labirentin en dibine soktu.
    2014 yılının gazete başlıklarını görebiliyorum... Boşanma oranları patladı... Kredi kartı intahar ettirdi... Bilmem kaç kişi işten çıkarıldı.... Şu kadar esnaf kepenk kapattı... haberlerini sıkça okuyacağız gibi görünüyor..
    Tabi Suriye ye yapılacak operasyonun ve bize maliyeti ise paha biçilemez...:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz tüketim malları ithalatı toplam ithalatın % 12'si dolayında. Bizim asıl ithalatımız yatırım malları, ara malları ve hammadde. Enerji ithalatı (petrol ve doğalgaz) en büyük ağırlığa sahip. Yani Türkiye, tüketim malı ithalatını kesse bile bu sorunu çözemiyor çünkü üretmek için ithalat yapmak zorunda.
      Tasarrufların GSYH'ya oranı 2000'lere gelirken % 22 idi. Şimdi % 14. Bunun temel nedeni mevduat faizlerinin düşük kalması. Faiz takıntısı Türkiye'yi batağa götüren temel takıntıdır.

      Sil
  40. döviz deki bu hızlı artış ne zaman bir son bulur? ve yakın zamanda yenıden eski seviyesine ulaşır mı özellikle Euro teşekkurler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pek öyle görünmüyor. Buralarda riskler artıyor. Risk artan yerden yabancı kaçar. Yabancının kaçtığı yerde döviz ve faiz yükselir, borsa düşer.

      Sil
  41. Bana göre ''Ak akçe kara gün içindir'' sözüyle atalarımız bilinen en iyi ekonomik modeli ortaya atmışlardır. Keşke büyük lafı dinleseydik....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında ilkokullarda ve hatta liselerde öğrencilere Atasözleri diye bir ders okutmak gerekir.

      Sil
  42. Değerli Hocam;
    Makalenizde Üçüz açık kavramından bahsederken kurduğunuz eşitlikte alıntı yaparak ifade etmek gerekirse "ABD, İngiltere ve Fransa’da hem bütçe açığı hem de cari açık yani ikiz açık durumu söz konusu." Şeklinde bir tanımlama yapılmış eşitlikte yerine koyar isek (S – I) + (T – G) = (X – M) olan formülasyonda Örneğin ABD için Cari Açık yani (S-I) ,(-A) olarak Bütçe açığını yani (T-G) (-B) olduğunu düşünürsek (-A)+(-B)= HER DURUMDA DIŞ AÇIK olacaktır.
    Bu açıdan bakıldığında üçüz açık ikiz açığın doğal bir sonucu gözükmektedir.
    Bu noktayı anlayamadım .
    Saygılar sunar . İyi çalışmalar Dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (S - I) özel kesim yatırım tasarruf eşitliğidir.
      ((S - I) fazla verebilir. Yani S>I olabilir. Bu durumda S ile (T-G) açığının bir bölümü finanse edilebilir. Finanse edilemeyen kısmı ise (X - M) ile karşılanır.
      Yani tekil açık da ikiz açık da üçüz açık da ayrı ayrı mümkündür.

      Sil
    2. ABD, İngiltere ve Fransa’da hem bütçe açığı (T-G) hem de cari açık (S-I) olması hasebi ile onlarında üçüz açıkları olduğundan bahsetmek bu bakış açısı mümkün müdür? Bu kadar büyük ekonomilerin bu sarmalda olması büyümenin ya da resesyonun bir sonucu mudur? Yoksa farklı bir sebebi mi bulunmaktadır. Ayrıca yorumumu cevapladığınız içinde sonsuz teşekkür ederim.

      Sil
    3. Hayır onlarda özel kesim açığı yok. Yani (S - I) pozitif yani S > I.
      Bu üç ekonominin ikiz açık vermesi doğal. Bütün mesele açıkların büyümemesi. Son dönemde açıklar büyüdüğü için sorunlar da büyüyor.
      Bu açıklardaki artışlar daha çok genişlemeci politikaların sonucunda ortaya çıktı.

      Sil
  43. Sayın hocam yaklaşan fırtına sebebiyle birikimlerimizin değerini korumak için faiz-döviz-borsa şeklinde yumurtaları 3 farklı sepet yapmamız mantıklı olur mu?

    YanıtlaSil
  44. Hocam, yukarida yazmistim ama belki farketmediniz diye tekrar geciyorum buraya.

    Degerli hocam,
    Turkiye'de tasarruflar neden fazla degildir. Bircok diger ulkede, ozellikle Japonya'da, tasarruf cok yuksek.
    Bunun sebebi nedir? Tasarruf yapacak kadar zengin mi degiliz?
    Butcemize gore luks mu yasiyoruz?
    Tamam, faiz gibi seyler de onemli ama baska daha onemli bir etken var mi?

    Simdiden tesekkurler
    -- Sizi Amerika'dan takip eden okurunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarruflar biliyorsunuz gelirin ve faizin bir fonksiyonu. Bizde kişi başına gelir düşük. Öyle olunca tasarruflar da düşük kalıyor. Ayrıca 2000'lere gelinceye kadar faizler yüksekti ve tasarrufların GSYH'ya oranı % 20'nin üzerindeydi. 2000'ler sonrasında faizlerdeki düşüşle birlikte tasarruf oranı da % 12'lere kadar geriledi. Şimdi % 14 dolayında. Yani gelir düşük faiz de düşük olunca bunların bir fonksiyonu olan tasarruflar da düşük kalıyor.

      Sil
  45. türkiyede ne kadar tasarruf var ve ne kadar olmalı. türkiyedeki tasarrufu artırmak için neler yapılabilir. tşk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'de tasarrufların GSYH'ya oranı % 14. Yatırımların oranı ise % 22. Demek ki tasarrufların en az 8 puan artırılması gerekiyor. 2000'ler öncesinde tas/GSYH oranı % 20 idi.
      Türkiye'deki tasarrufları artırmak için neler yapılabileceği konusunun yanıtı burayı aşar.

      Sil
  46. Hocam adam smith gibi düşünmek lazım,
    Bırakınız yapsınlar, bırakınız gecsinler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adam Smith'in dünyası büyük ölçüde kapalı ekonomi dünyasıydı. Para henüz bugünkü kadar yaygın kullanılmıyordu. Dışa açıklık yalnızca sermayeyle sınırlıydı. Köle ticareti vardı. Sendikalar filan yoktu. Sanayi devrimine giden yolda emeğin neredeyse sınırsız sömürüsü söz konusuydu.

      Sil
  47. Hocam,
    S–I, yani tasarruf açığı cari açığa eşit midir?
    teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer T - G sıfırsa S - I cari açığa eşittir.

      Sil
  48. Hocam,
    2012 toplam yurtiçi tasarrufların milli gelire oranı %14.2, o da yaklaşık 112 milyar dolar yapıyor, aynı şekilde yatırımların milli gelire oranı da %20.3, o da yaklaşık 160 milyar dolar yapıyor, yine 2012'de bütçe açığı 16 milyar dolar, cari açık da 48 milyar dolar. (S – I) + (T – G) = (X – M) formülünden yola çıkarak rakamları yerine koyduğumuzda, (112-160) + (-16) = (-48) eşit olmuyor, neden acaba?
    teşekküler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplam tasarrufları değil özel tasarrufları, toplam yatırımları değil özel yatırımları almalısınız. Ötekiler T ve G'nin içinde.

      Sil
    2. Hocam formülden yola çıkarak kamu yatırımlarının cari açığı artırdığını söyleyebilir miyiz?

      Sil
    3. Kamu harcamalarıyla (G) kamu gelirleri (T) arasındaki açık özel tasarruflarla (S) özel yatırımlar (I) arasındaki açıktan daha küçük. O nedenle cari açığı asıl büyüten özel kesim harcamaları.
      Tasarrufları (S) artırmaktan başka çare yok.

      Sil
    4. Hocam,
      Cari açığı bütçe açığı ile ilişkilendiren bir iki çalışma da mevcut, muhtelemen zaten biliyorsunuz bu çalışmaları:

      http://www.tepav.org.tr/upload/files/1306131145-7.Cari_Acigin_Sebebini_Merak_Eden_Butceye_Baksin.pdf

      http://www.tepav.org.tr/upload/files/1335342857-5.Tasarruf_kamudan_baslar.pdf

      Sil
  49. Hocam cari açığın milli gelire oranı kaç seviyelerinde olursa sürdürülebilir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir sihirli oran yok. Finansman bulabildiğiniz sürece cari açığı sürdürebilirsiniz.

      Sil
  50. sayın Hocam, hem dolar yüksek hem faiz yüksek, faiz yüksek olduğu için ülkemize sıcak para gelmez mi? bu yüzden de doların düşmesi gerekmez mi? üçlü çıkmaz dediğimiz olay bu mudur? yani ben hem doların hem de faizin bir arada yüksek olmasını anlayamadım, size sormak istedim
    saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır. Risk yüksekse faizin yükselmesi sorunu çözemez. Türkiye, olası bir savaşın, savaş alanının yanıbaşında. Bu durumda yabancı sermaye ürker.

      Sil
    2. hocam, çok teşekkür ederim aydınlattığınız için,
      Saygılar.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı