Büyüme mi Cari Açık mı?

Bir ekonominin büyümesi yatırım yapmasına ve bu yolla üretim kapasitesini artırmasına bağlıdır. Yalnızca 100 ekmek üreten hayali bir ekonomi düşünelim. Diyelim ki bu ekmekleri üreten iki fırın var ve bu fırınlar yüzde 80 kapasiteyle çalışarak 50’şer ekmek üretiyor. Ekmeklerin fiyatının 1 TL olduğunu kabul edelim. Bu durumda bu ekonominin GSYH’sı 100 TL’dir (yalnızca nihai malların fiyatı hesaba alınır. Buğday, un, onlar için harcanan emek, elektrik, su vb hepsi bu fiyatın içinde yer alır.) Şimdi diyelim ki bu iki fırın da makinelerine daha yüksek kapasitede çalışacak yeni teknoloji yatırımı yaparak kapasitelerini yüzde 80’den yüzde 90’a çıkarmış olsun. Bu durumda her ikisi de 56’şar ekmek üreteceği için toplam üretim 112 ekmeğe, dolayısıyla GSYH da 112 TL’ye çıkar. Bu basit hayali örnekten üretimi artırmanın genellikle bir yatırım sorunu olduğunu görmüş olduk. Yatırım yapabilmek için gerekli olan nedir? İlk ağızda gerekli olan şey tasarruftur. Yani fırın sahipleri ekmek satışından ellerine geçen paranın bir bölümünü biriktirmelidirler ki o parayla makinelerine yeni teknolojiyi monte edebilecek yatırımı yapsınlar.
Bir toplum yeterince iç tasarruf yapamıyorsa büyümek için gerekli üretim artışını ve üretim artışı için gerekli yatırımı yapabilmesi dışarıdan tasarruf ithal etmesine bağlıdır. Makroekonomik dengeyi gösteren denklemi yazalım:

(S – I) + ( T – G) = (X – M)

Yani özel kesim tasarruf (S), yatırım (I) dengesi ile kamu kesimi gelir (T), gider (G) dengesi, cari dengeye (X – M) eşittir.

Bizde bu dengelerin ayrıntısı şöyle bir görünüm içindedir:

S < I
Özel kesimin tasarrufları yatırımlarını karşılayamamaktadır
T < G
Kamu kesiminin gelirleri giderlerini karşılayamamaktadır (bütçe açığı)
X < M
Ekonominin döviz gelirleri döviz giderlerini karşılayamamaktadır (cari açık)

Bu durumda Türkiye’nin karşısında iki seçenek bulunuyor: (1) Tasarrufları kadar yatırım yapmak. Yani (I)’yı (S) düzeyine indirmek. Bu durumda orta vadede büyüme hedefi olarak alınan yüzde 7’lik büyümeyi tutturmak mümkün olmaz. (2) Hedeflediği oranda büyüyebilmek üzere yatırımları (I) yı artırmak için dışarıdan tasarruf ithal etmek. Türkiye, krize girdiği yıllar dışında ikinci yolu seçmekte ve yüksek oranlı büyümek için gerekli sermaye mallarını, ara mallarını ve hammaddeleri dışarıdan ithal etmektedir. Bu ithalatı finanse edebilmek için de dışarıdan tasarruf ithal etmektedir. Dışarıdan tasarruf ithali başlıca iki şekilde olur: (1) Doğrudan yabancı sermaye girişi, (2) Dış borçlanma. Doğrudan yabancı sermaye girişi, büyüme oranı olarak hedeflenen yatırımın finansmanına yetmediği için Türkiye ağırlıklı olarak dış borçlanmaya başvurmaktadır.   

2013 yılında yüzde 4 dolayında bir büyüme oranı elde edilmesi bekleniyor. Buna karşılık cari açığın GSYH’ya oranının yüzde 7 dolayında olacağı tahmin ediliyor. Yüzde 7’lik cari açık, sürdürülmesi zor bir finansman oranına işaret ediyor.  

Ya büyümemizi finanse edebileceğimiz noktaya kadar düşüreceğiz ya da bu kadar yüksek cari açık, riskleri ve dolayısıyla faizleri artıracak. Kırk katır mı kırk satır mı? Yapısal reformları yapmayan ekonomiler sürekli bu soruya yanıt ararlar. Yapısal reformlar can sıkıcıdır ve günlük popülariteyi düşürür. Ama ülkenin geleceğini kurtarır. 

Yorumlar

  1. hocam Türkiye gelirinin yaklaşık yalnızca %13 ünü tasarruf eden bir ülke. sizin de dediğiniz gibi devamlı olarak dış borçlanma devam edecek. Ancak kendi tasarruflarımızdan değil de dış borçlanarak büyüdüğümüz için sizce orta gelir tuzağına şimdiden yakalandık mı yoksa hala şansımız var mı bu konuda?
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye orta gelir tuzağına düşmüş bulunuyor. Buradan çıkış yapısal reformlara bağlı.

      Sil
  2. Üstat,

    Geçmiş de Türkiye ihtiyaç duyduğu dış kaynaklı tasarruf için daha yüksek faiz (maliyet) öderdi. Enflasyon, bütçe açıkları ve siyasi istikrar gibi başlıklarda önemli ilerlemeler kaydetti. İçeriği Tabiki tartışmaya açık. Ancak ulaşılan rakamlar bunu gösteriyor. Dolayısı ile ve şimdilerde bu tasarrufu ithal etme maliyeti çok daha düşük.
    Bunun cari açığımızı daha da yukarı çıkmasına katkı sağladığını dönüşüyorum.
    Siz ne düşünüyorsunuz?

    Çok selamlar,
    Cafer Demir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru diyorsunuz. Benzer bir olay euroya geçtikten sonra maliyeti düşen borçlanmaya bedava para gibi sarılan Ynanistanda ortaya çıktı.

      Sil
    2. Üstat,

      Geri dönüşünüz için teşekkür ederim.

      İyi akşamlar
      Cafer Demir

      Sil
  3. Hocam elinize sağlık. Cari açık konusunda ülkemiz diğer ülkelere göre baya bir önde. Büyümeden biraz kısıp cari açığımızı düşürmek daha mantıklı değil mi sizcede? Ben mi çok sığ düşünüyorum yoksa..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır doğru düşünüyorsunuz. Eğer cari açığa neden olan şeyleri düzelterek aynı oranda büyüme imkanı yoksa o zaman tek çözüm büyümey düşürmektir.

      Sil
    2. Bu konuda Amerika ve Avrupa'nın farklı stratejilere sahip olduğunu gözlemliyorum. Amerika piyasaya dolar enjekte edip, şirketleri iflastan kurtarıp, yatırımların artarak devam etmesini destekleyerek büyüme odaklı bir yol izlerken Avrupa tasarrufları arttırıp, giderleri azaltıp, yatırımları, kamu harcamalarını kısıp büyümeyi yavaşlatarak cari açığı azaltmayı ve ekonomik gidişatı iyileştirmeye çalışıyor. Büyemeyi yavaşlatarak cari açık/GSYH oranını aşağı çekmek istiyorsak, cari açığı en az bu yavaşlama oranı kadar aşağı çekmemiz gerekirki bugün olduğumuz yerde olalım. Oranı aşağı çekmek istiyorsak, cari açığı yavaşlamadan daha büyük oranda azaltmamız gerekir. Alternatif olarak cari açığı rakamsal olarak bularda tutup, büyüemeyi arttırarak GSYH olan oranını aşağı çekmeye çalışmak daha doğru olabilir mi? Avrupanın bugününü ve gidişatını değerlendirince, bunun daha doğru olabileceğine inanıyorum.

      Sil
    3. Hocam yazilarinzla bizi aydinlattiginiz için teşekkür ederim. Benim kafama takılan nokta, cari açık için büyümeden fedakarlık etmemiz gerekli bu durumda buyume ile cari açık doğru yönlü işliyor fakat Y=C+I+G+(X-M) denkleminde ters yönlü değil mi burda ithalat azaldığında cari açık küçülüp gelir artmaz mi? Cevabınız için şimdiden teşekkürler

      Sil
  4. Hocam borçlanmanın sürdürülebilir olması için reel faiz oranının büyüme oranından daha düşük olmasının gerekmekte olduğunu söyler Yeni Klasik İktisatçılar, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde enflasyonun yüksek olmasından dolayı reel faiz oranı hemen her zaman zaten büyüme oranının altında gerçekleşmeyecek midir? Öyle ise şu durumda Türkiye'de borçlanmanın sürdürülebilir olmasından söz edilebilir Yeni Klasiklere göre. Hocam Yeni Klasiklerin bu mantığı doğru mudur sizce? Bu mantıkla hareket ederseniz reel faiz oranını sürekli olarak büyüme oranının altında tutabilir siniz ve dışarıdan rahatlıkla sermaye çekebilirsiniz. Büyüme oranının da reel faiz oranından yüksek olması ekonomiler için istenilir bir durumdur sanırım. Ama enflasyon oranının yüksek olması başlı başına bir problemdir. Buradaki tezatlığı anlayamadım hocam. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeni klasikler gelişmiş ülkelere göre akıl yürütüyorlar. Türkiye gibi gelişme yolundaki ülkelerde reel faiz yabancı için farklıdır yerli için farklıdır. Yerlilere verilen reel faiz büyüme oranının altında hatta çoğu kez negatiftir. Yabancılar için durum farklıdır. Bu blogda Türke Başka Yabancıya Başka Reel Faiz başlıklı yazıma bir göz atı.

      Sil
    2. O yazınızı okumuştum hocam, şimdi siz yerli ve yabancı feel faiz olarak hatırlatınca doğrudan aklıma geldi zaten:) Teşekkürler elinize sağlık.

      Sil
  5. Hocam gerçekten mükemmel bir anlatım ekonomi bu kadar basite indirgenebilirdi kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  6. Hocam (S-I) = (T-G) + (X-M) olması gerekmez miydi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır ya (S-I) + (T-G) = (X-M). Ya da
      (S - I) + (T - G) -(X -M)

      Sil
    2. Hocam ders kitaplarında anlatılan:
      (S - I) = (G - T) + (X - M)
      yukarıda arkadaş sanırım bunu yazmak istemiş. (G-T) eşitliğin diğer tarafına atıldığında (T-G) olacaktır.

      Sil
    3. Bence yine de S - I) + (T - G) = (X - M) şeklindeki gösterim daha anlamlı çünkü sol taraf iç ekonomik dengeyi sağ taraf dış ekonomik dengeyi gösteriyor.

      Sil
  7. Gelişmemiş Olunca; "Fakirliğin Kısır Döngüsü",
    Gelişmekte Olan Olunca; "Orta Gelir Tuzağı" ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Likidite tuzağı ve beklenti tuzağı da var ama onlar daha farklı konuları anlatıyor

      Sil
  8. Üniversiteden yeni mezun olmuş ve ekonomiyi yeni yeni anlamaya çalışan biri olarak söylüyorum yazılarınız bana ışık oldu. Daha rahat anlıyorum ve sevmeye başlıyorum. Katkınız büyük, emeğinize sağlık size minnetarım..
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  9. Hocam aklıma takıldı da acaba yaptığımız her harcama neden GSyh yı artırıyor sonuçta yaptığımız harcama stoklardan karşılanıyorsa üretici üretimi artırmaz değil mi öyleyse neden yapılan her harcama GSyh yı artırıyor
    2) hocam örneğin bazı mallar 2012 yılında üretildi ve bunların da satılmadığını varsayalım bu mallar harcamalar yaklaşımına göre yatırım harcamalarının içersinde yer alacaktır şimdi 2013 yılında bu stokta kalan malların satıldığını düşünelim üretim yöntemine göre geçen seneden stokta kalan mallar satılsa da üretim hesabına göre 2013 yılında hesaba alınmayacaktır (2012 yılında alındığı için ) ama bu harcamalar yöntemine göre 2013 yılında hesaba girecektir hocam bu şekilde olunca yani 2013 yılında geçen seneden stokta kalan mallar satılsa bile üretim yöntemine göre hesaba katılmayıp harcamalar yöntemine göre hesaba katılması iki yönteminde aynı çıkması için engel değil mı ?
    Hocam sizden ricam benim anlayacağım bir şekilde anlatırsanız çok sevinirim zira bu soru kafama çok takıldı

    YanıtlaSil
  10. Hocam
    Benim gözlemlediğim kadarıyla son yazılarınızda genel olarak yapısal reformlardan bahsediyorsunuz. Sizce Türkiye bahsettiğiniz yapısal reformları bir an önce yapmazsa ciddi bir tehlike mi beklemekte (kısa vadede).
    Teşekkürler. Saygılar Hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece Türkiye'yi değil bütün gelişme yolundaki ekonomileri tehlikeler bekliyor. Cari açık sorununu çözmenin yolu kurla oynamak olamaz. Bu geçici bir zaman kazandırır.

      Sil
  11. Hocam bazı iktisatçılar cari açık finansman edildiği sürece sorun değildir diyorlar . Benim burada şu aklıma takılıyor Türkiye'nin yanılmıyorsam geçen seneki cari açığı 46 milyar dolar bu da demekki gerek li büyümeyi yakalayabilmek için 46 milyar dolar kadar yabancı tasarruflarını kullanmışız . Bu kadar yüksek meblağda tasarruf kulanmamız bizim açımızdan risk oluşturmaz mı sonuçta her sene bu kadar parayı dışarıdan bulacak bir garantimiz olmadığımdan büyüme oranımızda dalgalı bir seyir izlemez mi ? Sonuçta rezervlerimizle bu büyümeyi karşılamak imkansız olduğuna göre bazı iktisatçıların bu düşüncesini savunmalarında ki maksat nedir ? Kaçırdığım bir nokta mı var ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cari açık finanse edildiği sürece sorun oluşturmaz. Ama finanse edilemediği anda büyümeniz düşer, ekonominiz teklemeye başlar. Çünkü o cari açıkla büyümeye alışmış bir ekonomi cari açığı finanse edemezse ister istemez düşürür ve o da büyümeyi düşürür.

      Sil
  12. Teşekkürler Hocam.

    YanıtlaSil
  13. Hocam, Merhaba !

    Türkiye'nin bana göre 3 sorunu var. a) Tasarruf Açığı b) Teknoloji Açığı c)Döviz Açığı .Bütün bunların birarada çözümü ancak yabancı sabit sermaye yatırımları ile çözülebilir. Bu da sanıyorum birinci sınıf demokrasiye geçmek ile mümkün olabilecek. Birinci sınıf demokrasiye geçmeye neden çalışmıyoruz? Maliyeti çok mu fazla ? Mesela, Avrupa Birliği'ne girmesek de Avrupa birliği normlarını uygulamak gibi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Avrupa Birliğine girmesek de Avrupa Birliği normlarını uygulayacağız demek aslında bu normları uygulamayacağız demenin dolaylı yoludur. Madem bu noröları uygulayacağız niçin Avrupa birliğine girmeyelim?
      Bizim kafamız berrak değil. Mesela yargı bağımsızlığını yasalara yazdık mı oldu sanıyoruz. Ama Avrupalı öyle bakmıyor uygulşamöada da aynı şeyi görmek istiyor. Biz ise yargının adı bağımsız olasun ama istediğimiz gibi karar versin diyoruz.

      Sil
  14. Hocam yukarıda ki soruyu şu yüzden soruyorum 2012 yılında üretilipte satılmayan malları stok kalemi adı altımda yatırım harcamalarına sokuyoruz bu mallar 2013 yılında satılınca da bu sefer aynı malları yine yatırım harcamaları içine sokuyoruz
    Anlamadığım nokta 2012 yılında stokta kalan mallar üretim hesabına göre hesaba katılırken 2013 yılında bu mallar satılsa bile 2012 yılında katıldığı için 2013 yılında katılmıyor ama harcamalar yöntemine göre her iki senende katılıyor 2012 senesinde stok harcamaları olarak yatırm harcaması olarak hesaba katılırken 2013 yılında yine yatırım harcaması olarak hesaba katılıyor hocam burada bir gariplik yok mu
    Kusura bakmayın dert dimi tam anlatabilmek için bu kadar uzattım anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum

    YanıtlaSil
  15. sayın hocam 1973 yılında meydana gelen stagflasyonda kendine 'nobel ödülü'nü getirecek açıklamaları yapan friedman tarafından para arzının gerekenden fazla basıldığı için mi 1973 krizi oluştu? ekonomik refah için basılan para bir noktadan sonra durgunluğa deva olmazsa stagflasyon mu oluşur? fed 22 mayıstan bu yana bu sinyali belki daha sonra verseydi bir stagflasyon beklenitimiz olabilirmiydi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Stagflasyonun altında yatan bieçok neden olabilir. Bazen çok para basılması da bir neden olabilir.

      Sil
  16. Hocam merhaba,

    Öncelikle samimi ve çok çok faydalı paylaşımlarınız için teşekkür ederim. Benim sorum bu yapısal reformların yapılamamasış olması üzerine. Gerçekten de geçmiş yıllarda ve bulunduğumuz dönemde de, uzun vadeli istikrarlı büyüme ve ülkenin topyekün kalkınması adına uygulanması gereken yapısal reformlar, aslında bilinmeleri ve sizin gibi saygın kişiler tarafından defalarca kaleme alınmalarına rağmen; kısa vadede pazarlanabilir, rant (gelir ya da oy) sağlamak için sunulabilir olmamalarından dolayı mı siyasi odaklar tarafından radikal ve çağın gerektirdiği esneklikte uygulanamıyorlar? Bir de bireysel hak ve özgürlüklerde uygulanıcak daha liberal ve demokrat politikaların sizce iktisadi olarak ne derece önemi var?

    Tekrar teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Ne yazık ki siyasetçin,in kendine biçtiği ömre göre daha uzun sürebiliyor bu yapısal reformlar. Çoğunlukla o nedenle girişilmiyor.
      Bizim seçtiğimiz yol demokrasi ve özgürlük yolu. O halde burada sonuna kadar gitmeliyiz. Yoksa tersini seçip de ileri gidenler devar. Ama artık bizim için o dönüş çok büyük zaman kaybı olur.

      Sil
  17. Hocam size geçen hafta açıklanan net hata noksanda ortaya çıkan büyük meblağ ile ilgili bir sorum olacaktı. bazı ekonomistler bu kalemin büyük çıkmasında varlık barışı'nın etkisi olabileceğini belirttiler. ama bu benim aklıma yatmadı sonuç olarak varlık barısından gelen dövizler bizde kayıt altına girmiyor mu? giriyor ise bunun net hata noksan kaleminde yer alması mümkün müdür?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Varlık barışı kayıt altına giriyor.O nedenle bu konuyu açıklayamaz. Bütün açıklamalar sğekülasyona dayanıyor bu aşamada.

      Sil
  18. Çok değil 2 hafta önce Merkez bankası başkanı şu lafları söyledi, kur yıl sonunda 1.92...

    açıkcası şüpheyle yaklaştım. beklentilerim değişmedi. kur çok riskliydi veriler ardı ardına açıklandı beklentılerın biraz üstünde biraz altında veriler geldi. kur biraz duruldu.. ve bugün kurlar dip yapıyor. ben bu ülkeyi anlamıyorum. dün kur riski cari açık diyorduk. ve açıkcası kurların yükselmesi bana göre cari açığı biraz da olsa hatta epey kısacaktı. ama görüyorum ki kurlar eski seviyelere düşecek gibi ve cari açık bu miktarda stabil kalacak. ben anlamıyorum kaç sene sürer yapısal reforma ama şunu görüyorum sanırım siyasi iktidar güçlü olduğu sürece sürdürülebilir bir ekonomimiz olacak, ne zaman gezi parkı gibi eylemler siyasal iktidarı yıkacak düzeye gelir işte o anda her şey batacak. yani sonuç şuraya geliyor galiba hocam, sürdürülebilir ekonomi=sürdürülebilir hükümet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu TCMB başkanının söyledikleriyle ya da eylemnleriyle ilgili değil biliyorsunuz. Tamamen Fed ve onun çevresinde dönüyor. Eğer biz şimdiye kadar hiç dövize müdahale etmemiş olsak da muhtemelen bugün aynı yerde olurduk. Önemli olan TCMB Başkanının üç yıl boyunca kur hedefimiz yok deyip ani,den kur hedefi açıklaması. Yanlışlık orada.

      Sil
  19. Hocam son aylarda sermaye hareketliliğinin yetersiz olması MB nin cari açığı rezervlerden finanse etmesine neden olurken ,kısa vade de çözüm sağlayabilir diye düşünüyorum ;ama uzun vade de ne gibi problemlerle karşı karşıya kalacağız ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Problem çok fazla buraya sığmayacak. Belki başka bir yazı konusu olur.

      Sil
  20. Hocam, bugün dolar düşerken bile merkez bankasının döviz satması ve ihaleye gene yüksek talep gelmesini nasıl karşılıyorsunuz?

    çok teşekkürler, saygılar sunuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demek ki döviz talebi devam ediyor.Şirketler açık pozisyon kapatıyor, çıkmak isteyenler de dövizini alıp gidiyor. Yani bu ,iyileşmeyi geçici görüyorlar.

      Sil
  21. Hocam yaziniz icin tesekkurler. Benim bu konuda soyle bi ongorum var. Ak parti 2023 ylina kadar iktidarda kalacagina kesin gozuyle bakiyor bundan dolayi ekonomik ve siyasi istikrar surdugu muddetce yuzde 6-7 gibi bi cari acigi surdurmeye ve buyumeye devam ediyor. Malum bizim cari acigimizin temelinde enerji var 2023 yilinda 4 nukleer unite hizmete girecek, hes lerle beraber yenilenebilir enerji yatirimlari ile enerjide ithalat orani ciddi sekilde azalacak bu da 2 trilyon dolari gecmis bi ekonomide yuzde 2-3 civarinda cari acik oraninin yakalanmasini saglayacak.(ayrica kuzey irak petrollerinden pay alma ihtimalinide dusunuyorlar)

    Bence ak partinin plani bu ve bu yuzden yapisal refornlari yada su anki cari acik oranini cok
    umursamiyorlar

    YanıtlaSil
  22. Fırıncıların tasarruf yaptıktan sonra büyümeleri ve ülkenin büyümesi örneği müthişti büyümenin formülünü sonsuza kadar unutmayacağım. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  23. Hocam,

    Ne zaman birisi cikip --mevcut haliyle-- cari acigin surdurulmesinin zor oldugundan bahsetse, muheteremin, esasen, Turkiye ile Azerbeycan ve Kurdistan'in tam integrasyonunu son derece zarif bir dille ifade ettigini dusunurum.

    Yanlis mi dusunurum? :)

    YanıtlaSil
  24. kaleminize sağlık,

    iyi çalışmalar,

    YanıtlaSil
  25. Hocam yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Sizden birşey rica edicem. Türkiye nin ekonomik durumunu 4-5 cümle ile özetlemenizi istesem ne söylemek istersiniz? Fed ve gezi olaylarına bağlı olarak ta olabilir. Teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye ekonomisi, tasarrufları düşük, bütçe dengesi güçlü, cari açığı ve enflasyonu yüksek, büyümesi dalgalı, dış finansmana bağlı ve o nedenle dış dünyadaki gelişmelerden aşırı etkilenen bir ekonomidir.

      Sil
  26. Sayın hocam, Fed in tahvil alımını azaltacağını açıklamasından sonra faizler nasıl yükseldi sizce? Çünkü daha tahvil alımı azaltılmadı? İkinci sorum bu tahvil alımının azaltılması , hangi yoldan giderek faizleri arttırır? Benim görüşüm, tahvil alımının azalması, doların piyasaya salınımımın azalması anlamına gelir. Böylece piyasaya para arzı azalır ve faizler yükselir. Bu görüş sizce doğrumu. Aynı şekilde doların bu aralar yükselmesi , piyasaya salınan doların azalması ve azalan dolar miktarının değerinin artmasına bağlıdır diyebilirmiyiz. Nitekim doların değeri şu günlerde yükselmekte, Yanlışmı düşünüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed'in tahvil alımını azaltmaya başlayacak olması, ABD ekonomisinin iyiye gitmekte olduğunun sinyali olarak kabul edilecek. Tahvil alımını azaltma kararı aynı zamanda piyasaya verilecek likiditenin de azaltılması anlamına geliyor. Bu durumda kuruluşlar ellerindeki likiditeyi artırmak üzere sahip oldukları tahvilleri sadece Fed'e değil piyasaya da satmaya başladılar. Tahvil arzı çoğalınca da tahvil fiyatları düştü. Tahvil fiyatları düşünce tahvil faizleri artar.

      Sil
  27. Hocam bu bankalar arasında gerçekleşen döviz piyasasını yazı konusu yapmanız mümkün mü? Bankalar arasında ki döviz kuru başka piyasada bireylerin döviz talep ederken karşılaştığı fiyatlar başkamı ?başka olmasının sebebi nedir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankalar her zaman itibarlı müşteriye (bankada çok parası olan ya da bankayla kredi mevduat ilişkileri yüksek olan müşteriler) farklı faiz oranları veya kurlar önerebilir. Bankalar birbirleri açısından karşılıklı sürekli işlem yaptıkları için itibarlı müşteri konumundadır. Bu nedenle bir banka bir başka bankaya döviz satarken piyasaya uyguladığı kurdan daha iyi bir kur uygulayabilir. Çünkü bir süre sonra kendisi de o bankadan döviz alma durumuna gelebilir.

      Sil
  28. süper bir yazı daha..
    Hocam, cari açığın önemi büyümeden daha yüksek değil mi ? büyümenin rakamsal açıdan büyüklüğü yerine %2-3 stabil büyümelerle devam edilmeye çalışılsa en azından daha az dış finansmanla çünkü tünelin sonunda bu paraların gidiceği yerler belli, uzun vade riskleri düşmüş bir çizgi çizilemez mi ?
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Evet ama siyasetçi düşük cari açığı seçmenlerine kolay anlatamaz. Oysa büyüme kendi kendini anlatan bir şey. Sokakta insanlara sorun eğer ekonomi ya da işletme vb eğitimi almamışsa ya da bu tür bir işte çalışmıyorsa cari açığın ne olduğunu bilmez.

      Sil
  29. Hukuk Fakültesi mezunu bir avukat olarak yazılarınızı dün takip etmeye başladım. Ekonomiye sürekli ilgi duymuş ancak bu derece anlaşılabilir düzeyde kaleme alındığına rastlamamıştım. Gerçekten elinize sağlık hocam. Her okuyucunuza ayrı ayrı vakit ayırıp cevap yazmanız yaptığım işte kimseye yoğunum deme hakkım olmadığını bana bir kez daha öğretmiş oldu.

    Saygılarımla
    Av.Ömer Sevban CEYLAN

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahfi hocam, eoro ve usd ne olur, hangisi orta vadede daha kazançlı olur?

      Sil
    2. Fed'in yarın açıklanacak kararı önemli. Kısa vadede hep dalgalanmalar yaşarız ama orta vadede Euro USD'ye karşı değer kazanacak gibi görünüyor. Çünkü ABD, ekonomide toparlanma olsa bile mali krizl (borç tavanı,bütçe vb gibi) aşamıyor.

      Sil
  30. Mahfi Hocam,
    İki sorum olacak;
    1- Bundan 15-20 yıl önce üretimimiz ara mal ithalatına ve enerji ithalatına dayalı değil miydi ki önceleri cari açık sorunundan bahsedilmiyordu? Bu son yıllarda ne değişmiştir?
    2- Eğer eskiden de vardı ama küçüktü diyorsak o zaman da borcun milli hasıla içindeki payı konuşulurdu. Ekonomi yapımız değişmediği halde, dış borca bağlı olarak büyüdüğümüzden dolayı cari açık önemli oldu ancak borcumuzun oranı da önceki yıllara göre düştü.Sizin programlarınızda önemli olan "oran" dendiğini hatırlıyorum. O zaman cari açık şimdi neden bu kadar acil konu haline geldi?
    saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) 15 - 20 yıl önce enerji bu kadar pahalı değildi. Brent petrolün varili 20 USD dolayındaydı. Şimdilerde 110 USD.
      (2) Borcumuzun düşeni kamu kesimi borcu. Buna karşılık özel kesim borcu yaklaşık 5 kat arttı.
      Çünkü eskiden cari açığımız GSYH'nın yüzde 2'si dolayındaydı şimdilerde yüzde 7'si dolayında. Bu nedenle özel kesim dış borcu da arttı.

      Sil
  31. (S – I) + ( T – G) = (X – M)

    Hocam bizde (-)+(-)=(-)
    bunun oluru nedir hocam eşitliğin sağ tarafı + olursa en mantıklısı onu kabul edersek
    bu durumda ilk 2 değişkenden biri negatif olursa diğeri baya bir pozitif olma durumunda değil mi. bu durumda tasarrufu baya bir pozitif yapamayacağımıza göre ki yaparsak faiz oranını artırmamız gerekli sonra içeriye gelen sıcak paralar ekonomiyi görsel şişirmeler ve konjonktürden kaynaklanan parasal arzların likiditenin azalma sinyalinin verilmesi işsizliğin artması daha düşük enflayon için rezervlerden yememiz ithal etmemiz bu cari açığın sürüdürelemez oluşunu bir yana bırakırsan bütçe fazlasını baya bir pozitif yapma durumundayız. bütçe fazlasının baya bir pozitif olması için ya harcamaları kısacaz ya da vergi gelirlerini artıracaz. kamu harcamalarının sürekli artma eğiliminde olduğunu düşünürsek vergi gelirlerini artırmalıyız. kayıtlı ekonomıye gecıs cabaları bu yönde sanırım vergiyi tabana yaymak ve denetimi etkinleştirmek ve bunun denetimini yapan insan sayısını artırmak. vergi bilincini aşılayabiliriz de. peki sizce bu çözüm mümkün gözüküyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2000'ler öncesinde tasarruflar aşağı yukarı yatırımlara eşitti. Cari açık da oldukça sınırlıydı. Buna karşılık bütçe açığı yüksekti. 2000'ler sonrasında bütçe açığı düştü, tasarrufların payı düştü ve cari açık yükseldi. Tek çözüm tasarrufları artırmak. Vergiyi artırdıkça kamu harcamaları gerekli gereksiz artıyor. O nedenle tasarrufları artırmaya odaklanmak gerekiyor.

      Sil
  32. hocam öncelikle değerli yorumlarınız için teşekkürler.Fakat kafama takılan bir konu eğer cari açığı engellemek için büyümeden feragat edeceksek,büyümenin ekonomi üzerine yaratacağı olumlu etkileri fırsat maliyetine eklemiş olmaz mıyız?Ayrıca büyümenin ekonomik göstergeler üzerine yapacağı etkiler dışında bireylerin beklentileri üzerine de çok büyük olumlu etki yarattığını ve ülkemizin son yıllarda bunu ziyadesiyle kullandığını düşünüyorum.cari açık ise ekonomik göstergelere ağır etkileri olsa da bireylerimizin açığı kanıksadığını düşünüyorum.yanlış mı düşünüyorum bilmiyorum ama ufak bir aydınlatma yapabilirseniz çok sevinirim.

    tekrar teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru düşünüyorsunuz. İnsanlar bir kriz çıkmadığı sürece açıklara aldırmıyor ve borçlanmaya devam ediyor. 2001 krizi öncesinde cari açık düşük bütçe açığı yüksekti, özel kesim borcu düşük kamu kesimi borcu yüksekti. İnsanlar kamu borcuna ve yüksek bütçe açığına aldırmıyordu. Sonra kriz çıktı ve o insanların bir bölümü işini kaybetti, işyerini kapattı. Şimdi artık bütçe açığı ve kamu borcu konusunda daha hassaslar. Ama onların yerini bu kez özel kesim borcu ve cari açık aldı. Şimdi de buna aldırılmıyor.
      Büyümek iyidir tabii ama sağlıksız finansmanla büyümenin sonu iyi gelmiyor.

      Sil
  33. Hocam tasarruf - yatırım açığına = cari açık denilmektedir hocam bunun sebebi cari açık dışarıdan ne kadar tasarruf kullandığımızı gösterirken tasarruf - yatırımda dışarıdan ne kadar tasarruf kullandığımızı gösteriyor onun için mi tasarruf- yatırımı cari açık olarak kabul ediyoruz ? Hocam siz güzel bir izahını yaparsanız sevinirim
    Hocam ben bir de bu denklemden şunu anlıyorum ; tasarruflarımız 100 lira yatırımlarımız 120 lira ise bu sadece bize şunu göstermez mi 100 liralık tasarrufumuzla 100 liralık yatırım yapacağımıza göre 120 liralık yatırımı 20 lira dışarının tasarruflarını kullanarak yapmışız yani ben bu denklemden şunu anlıyorum yatırım yaparken ne kadarını kendi ekonominizden yapmışız ne kadarını da yabancı tasarruf kullanarak yapmışız bunu anlıyorum ama bu denklemin cari açığımızı nasıl gösteriyor anlamıyorum
    Tasarruflarımız 100 lira yatırımlarımız da 100 lira olsa bu bize yatırımlarımızı kendi tasarruflarımız la yaptığımızı gösterecek ama bu bize cari açığımız ne kadar bir bilgi vermeyecek herhalde
    Hocam umarımderdimi anlatabkmişimdir soruyu cevaplarsanız sevinirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir ülkenin iç tasarrufları yatırımlarından düşükse o ülke cari açık veriyor ve bunu finanse etmek için de dışarıdan borçlanıyor demektir. Olayın özü buradadır.
      100 TL'lik tasarrufumuzla 100 TL'lik yatırım yapabiliriz. Eğer 120 TL'lik yatırım yapmak istiyorsak dışarıdan 20 TL'lik yatırım malı almak zorundayız demektir. Bu 120 TL'lik fark cari açıktır. Bunu alabilmek için de borç alırız.

      Sil
  34. Hocam kitapta görüpte tam anlayamadığım bir noktayı açıklığa kavuşturursanız memmunolurum
    Özel Tasarruf + Kamu Tasarrufu + Net Dışl Dünya Ödemeleri = Toplam Yatırımlar
    Şimdi hocam bu denklemde yatırımları katşılamak için özel tasarruf ve kamu tasarrufunu kullanıyoruz da net dış dünya ödemeleri ne ? Oraya pek anlam veremedim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Net Dış Dünya ödemeleri bizim yurtdışında çalışan işçilerimizin buraya yolladıkları paralarla bizim burada çalıştırdığımız yabancılara ödediğimiz paralardan onların ülkelerine yolladığı paraların çıkarılmasıyla bulunan farktır.

      Sil
  35. türk ekonomisi yüksek cari açıkla büyüme yaşar; kur şokuyla cari açık kapanır ve krize kadar büyümeyle elde ettiğinden daha fazlasının buharlaştığını ve dış ekonomilere transfer olduğunu görür. ne dersiniz hocam?. 1994-2001 finansal krizlerinde aynen böyle olmamış mıydı?. ayrıca: cari işlemler açığına dayalı büyüme bizde borsa- vob gibi veya konut gibi alanlarda yaşanan balonlaşmalara dayalı yani sanal büyüme şekline kolayca dönüşebiliyor maalesef!. saygılar hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır 1994 ve 2001 krizlerinde cari açığın değil bütçe açığının büyüklüğünün etkisi vardı. Cari açık, bütçe açığının bir sonucu olarak en sonda ortaya çıktı. Bizde 2001 krizi sonrasında model değişti ve cari açığa dayalı büyüme modeli uygulamaya geçti.

      Sil
  36. hocam, ricardo-barro hipotezi ile likidite tuzağı arasında zayıf da olsa sanki korelatif bir bağ var gibi geliyor bana!. yanılıyor muyum hocam?. mesela: japon ekonomisinin son 15-20 yılı bu ilişkiye bir örnek teşkil ediyor gibi!. saygılar....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama bu tür zayıf ilişkiler her konuda ortaya çıkabilir. Bir de sanırım Japonya iyi bir örnek değil, çok kendine özgü (eski deyimiyle nevi şahsına münhasır) bir ekonomi.

      Sil
  37. Hocam yazilariniz ve verdiğiniz bilgiler için teşekkürler.anlasilir bir sekilde yaziyor olmaniz bircok seyi sizden ogrenmemizi sagliyor..benim sorum yazinizla alakasiz olacak kusuruma bakmayin..bugün ppk toplantisi sonucu beklenen oldu.peki merkez bankasi rok ile ilgili bir karar verseydi sonucu ne olurdu.bir de rok zorunlu değil MB nin boyle bir karar alması bankaları nasil bagliyor zaten banka isterse zorunlu karsiliklarin bir kismini yabanci para yada altin olarak veremiyor mu...saygilar hocam şimdiden tesekkurler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ROK isteğe bağlı bir mekanizma, yani bankalar döviz olarak aldıkları mevduatın karşılığında döviz olarak zorunlu karşılık yatırmak zorundalar ama TL olarak aldıkları mevduatın belirli oranını (% 60'a kadarki bölümünü) TL yerine döviz ya da altın olarak yatırabiliyorlar.
      Bunun da kendi içinde oranları var. Bunlar miktar arttıkça artıyor. İşte ROK değişikliği denen şeyle bu oranlardaki değişiklikler kastediliyor (bu mekanizmanın çalışma biçimi için benim bu blogda yayınlanan şu yazıma bakabilirsiniz: http://www.mahfiegilmez.com/2012/11/karslklar-politikas-ve-rezerv-opsiyon.html

      Sil
  38. Üstad şu meşhur formül tüm ülkeler ya da yönetim modelleri için geçerli midir ? Yoksa kabul şartları var mıdır ? Örneğin Çin, Küba ya da daha katı uygulama modeli olan eski yıllardaki bazı ülkelerde mevcut olan yönetim şekillerinde de geçerlimidir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu denklem dışa açık bütün ekonomiler için geçerlidir. Dışa açık olmayan ekonomi de yok zaten. Sovyet sistemi de COMECON aracılığıyla kendi sistemi içinde dışa açıktı.

      Sil
  39. Hocam tabii ki ideali borçsuz ve cari açıksız bir ülke; ancak birini feda etmek gerekirse, kesinlikle cari açık feda edilmeli diye düşünüyorum. Cari açıkta başımıza gelecek en büyük tehlike kurun ani yükselişi olur, ama bütçe ve borçluluk disiplininin sonu allah muhafaza..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz karışık bir yorum olmuş. Yüksek büyüme ve yüksek cari açık mı tercih edilmeli yoksa zarar yok büyüme o kadar yüksek olmasın ama cari açığımız denetim altında olsun mu denmeli. Belki de konuyu bu şekilde ortaya koysam daha açık olurdu diye düşünüyorum.

      Sil
  40. Hocam şimdi bizim ekonominin toplam tasarruf miktarı 3.000.000 lira olsun ve 7.000.000 liralık ta yatırım yapmayı planlasın yapacağı yatırımlarda dışarıdan ithal edeceği mallar değil içeride de dolar kurunun 1 dolar = 1 tl olsun içeride 7.000.000 liralık yatırım yapması için 4.000.000 $ yabancı tasarruf kullanıp bunuda içeride bozdurması gerekir değil mi?

    YanıtlaSil
  41. Sayın hocam ekonomist değilim bir eğitimci olarak yazılarınızı takip etmeye çalışıyorum. Türk Milli Eğitim sistemi yapılandırılmalıdır. ÖSY oranları değerlendirildiğinde Türk öğrencilerinin sayısal verileri %15 civarında gözükmektedir. Bu oranın %25 lere çıkartılması girişimci ruhu taşıyan belirttiğiniz gibi memur zihniyetinde olmayan, sanayi ve üretime katkısı olan dolayısıyla büyüme oranlarını arttıracak, işsizliği azaltacak bireylerin yetiştirilmesi ile mümkün olacağı kanaatindeyim. Ancak milli eğitim sistemimizde teknik personelin yetiştirilmesi veya yetiştirilen bu personelin kendi alanlarını seçmesinde sorun gözükmektedir. İşsiz sayısının oranını eğitim sisteminin arttırdığı düşüncesini taşıyorum. Sistem yapılandırılmalıdır. Şahsımın YÖK üyeliği yapmış şahsınıza yönelteceği soru şudur; Milli eğitim bürokratları ile ekonomi bürokratları Türkiye'nin gelecek 30 yıla ait personel yetiştirme, istihdam edilecek personel sayısı ve alanları ile çalışmaları var mıdır? Gelecek yıllara ait istihdam ve personel planlanları yapılmışmıdır? Aksi takdirde işsizlik oranları düşürülemeyeceği gibi girişimci ruhu beceri ve bilgisini taşıyacakların yetişmesi de mümkün olamayacaktır. Dolayısı ile büyüme sanal tedbirlerle devam edecektir düşüncesindeyim saaygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Eskiden beş yıllık kalkınma planları daha ciddi yapılıyor ve bu alanlarda adım atılmaya çalışılıyordu. Şimdi artık o planları yapanlar bile dönüp bir daha bakmıyor.

      Sil
    2. [1. BÖLÜM]

      Sayın Nural'ın yorumuna topyekün karşı değilim. Ve aşağıda yazılanlar Sinan Beyin şahsına ve yorumuna bir tepki olarak yazılmamıştır. Sadece bir hatırlatma niteliğindedir.

      En başta özel sektörün ısrarla gerçekleştirmek istediği "Türkiye'nin sanayi iklimine uygun bir öğrenci prototipi yaratılmalı ve buna uygun öğrenci yetiştirmeye bir an önce başlanmalıdır." cümle düşünülüyorsa; bu prototip kısa ve orta vadede ülkenin atılım yapması için iyi gözükmektedir fakat uzun vadede bir yararı yoktur.

      Konuyu kısa tutmak için Mahfi Bey üzerinden örnek verelim.

      Mahfi Beyin esas mesleği "iktisat". Ekmeğini buradan kazanıyor. Eğer akademi dünyasında var olmak için çabalamasaydı; "657"lik bir matematik öğretmeni ve/veya özel bir şirkette müdür olarak da hayatını kazanabilirdi. Alternatifler çoğaltılabilir.

      Mahfi Beyin esas mesleği "iktisat"ın üstüne bir de "Hitit Medeniyeti" ile ilgili yaptığı (akademi havasını iyi solumuş bir birey olduğundan) profesyonele (academic neutrality) çok yakın araştırmaları da mevcut. Motivasyonunu, projelerini, üniversitede verdiği derslerin heyecanını vb. yüksek tutabilmek için dünyaya hep farklı pencerelerden bakmaya çalışmakta, "algı dünyası"nı genişletmeye halen devam etmektedir.

      Özellikle 1975-1980 sonrası doğan nesiller gözlemlenirse -- çok büyük bir genelleme yapacak olursak -- "iyi para kazanmak = müreffeh bir hayat sürmek" bir arada düşünülüğünden, nesiller en başta anne-babaları tarafından bu anlayışla yetiştirildiğinden; "bir şablondan çıkmış dantel" örneğine yakın "insan" hayata akmaktadır. Bu benzetme sadece Türkiye için değil, dünya geneli için de uygun bir örnektir (istisnalar kaideyi bozmaz).

      "Ekonomik büyümenin hızlanması için iyi eğitimli nesil, girişimci ruhlu nesil" tabiri ile sadece "para kazanmayı hızlandırma" temeli üzerinden düşünülüyorsa; ortaya çıkan fikirlerin neredeyse hiçbirinin hem bireyin kendisine, hem mensubu olduğu ülkeye, hem de insanlığa bir yararı olmayacaktır.

      "Girişimcilik" denilen kavram sadece "NLP kursları"na katılıp "acaba satışlar nasıl arttırılır?" sorusuna cevap arayarak ilerletilemez. "Tarih" ve güzel sanatlar başta olmak üzere "kültür" kelimesinin kökeni nesillere öğretilmezse, nesiller "para nasıl daha çok ve hızlı kazanılır?" sorusuyla birlikte "Ahmet Adnan Saygun ve Aşık Veysel müziği arasındaki ilişki ne olabilir?" sorusunu da kapsayacak şekilde eğitilmezse; "ekonomik büyüme" beklemeyelim.

      ["Büyüme" - "Kalkınma" - "Gelişme" kavramları arasındaki ilişki ve farklılıklar araştırılırsa bu satırlarda yapılan eleştiriden ne ima edilmeye çalışılıyor daha doğru anlaşılacaktır. Sanırım Mahfi Bey de "İnsani Gelişme Endeksi (Human Development Index)" ile iktisadi bakış açısıyla daha verimli bir katkıda bulunabilir. "İnsani Gelişme Endeksi" en çok filozofa sahip ülkelerin listesini gösteren bir parametreler bütünü değildir; ülkeler arasında kaba tabirle "kültürlü sıradan insanlar" sayısını gösteren parametrelerdir. Son olarak -kültür- kelimesi; "Elitizm" / "Anti-elitizm" çatışması kesinlikle değildir!]

      [DEVAMI 2. BÖLÜMDE]

      Sil
    3. [2. BÖLÜM]

      Unutmayalım ki; özellikle İİBF mezunlarının yabana atılamayacak bir kesimi "audit" denilen sektörde, Maslak'taki herhangi bir -prestijli- binada kariyer yapmak için tabiri caizse kendilerini hırpalamakta, "İnsan Kaynakları" departmanlarının gözüne girmek için karakterleriyle hiç alakası olmayan alanlarda kendilerini geliştirmeye çalışmaktadır. Ve ne yazık ki bu nesillerin ne Ünsal Oskay gibi bir şahsiyetten ne de Neşet Ertaş'a niçin "bozkırın tezenesi" denildiğinden haberi vardır. Bütün bu isimler bu nesillere sorulduğunda, çoğunlukla alınacak cevap: "İnsan Kaynakları ile mülakata girdiğimde bana Veysel'in bağlamasını sormayacaklar ki; Apple ve Android application market'lerine sokabileceğim projelerim var mı, -developer- yönüm kuvvetli mi, harika bir sunum yapabilecek -diksiyona- sahip miyim gibi sorular soracaklar. Veysel zamanını doldurmuş ve bu dünyadan göçmüş. Ne bana ne de neslime bir yararı var. Sadık yarimin kara toprak olmaması için bu mülakatı geçmek zorundayım; o nedenle zamanımı böyle boş -kültür- sorularıyla harcama." şeklinde olacaktır (istisnalar kaideyi bozmaz).

      Altın soruyu hem Mahfi Bey önceki yazılarında, hem tüm dünyadan yüzbinlerce iktisatçı sormaya devam ediyor (özellikle 2008 krizinden sonra daha yüksek sesle): "İnsan ekonomi için mi var? - Ekonomi insan için mi var?" & "İnsan para için mi var?" & "Para insan için mi var?"

      Çerçeveyi biraz daha geniş tutabilmek için psikiyatr Yankı Yazgan'ın kitapları ve demeçleri tavsiye edilir.

      Sayın Yazgan ile bitirelim:

      "Çocuklar... Hayat önlerinden twitter akışı gibi akıp giderken gördükleri arasından neyin önemli olduğunu iyi sezemeyen çocuklar, bağlamın gerekli ve zorunlu kıldıklarını ya da zevkli bulduklarını yaparak geleceğe ilerliyorlar.

      Yaşamın temel sorusu şu oluyor: Şart mı? Değil. O zaman kalsın.

      Okulda, işte, hayatta sadece şart olanları yapmakla yetinip 'o lüzumsuz bu lüzumsuz' dediğimizde geriye anlamlı pek az şey kalmakta; o zaman, hayatımızda doğan boşluğu neyle dolduracağımızı şaşırıyor, ne bulursak dolduruyoruz."

      28 Nisan 2013 / Kaynak: http://bit.ly/18yd7yT

      Saygılarımla,

      Sil
    4. Ekonomistin düz memur, edebiyatçının polis, tarihçinin güvenlikçi, sporcunun belediye işçisi, teknik personelin hizmet sektöründe istihdam edildiği bir ülkede sanat, kültür, ekonomik ve sportif faaliyetlerde başarılardan bahsedilmesi mümkün gözükmemektedir. Üretim sektöründe yaşanan istihdam açığı veya meslek kollarında gözüken istihdam fazlalığı tamamı ile plansızlığın ürünü olduğu kanaatindeyim. Kendi meslek alanlarında üretime katılamayan bireylerin oluşturduğu bir toplumun her alanda gelişmesi, büyümesi sağlanamayacaktır ki mevcut durum bunun göstergesidir. Bireyler yetenek, ilgi ve kabiliyetlerine göre en üst düzeyde yetiştirilmeli ve alanları ile ilgili başarıları gerçekleştirmelidir. Her alanda eğitim yatırımları arttırılmalıdır. Eğitim planlanmalıdır. Tuik verilerine göre gelecek 40 yılda eğitim sistemimizdeki öğrenci sayısı artmayacaktır. Bu durum değerlendirilmeli üretimin, sanatın, kültürün ve bilimin alt yapısını oluşturacak ortamlar geleceğe sunulmalıdır. Ösy sınavı verilerinde artışları gerçekleştirecek şekilde eğitim sistemi yapılandırılmalıdır.Sanayi ekipmanları ithal eden bir toplum yapısından teknik personeli ile ekipman üretebilen, ihraç edebilen toplum yapına kavuşmamız gerekmektedir. Aksi takdirde büyüme gerçekleşmeyecek, sanal dövizlerle yatırımlar gerçekleşecek, işsizlik 2050 yılına kadar aynı seviyelerde kalacak,cari açık hiçbir zaman düşmeyecek, sosyal ve kültürel yatırımlar yapılamadığı için sanatsal, sportif ve kültürel gelişimler sağlanamayacaktır. Bireysel yeteneklerin dışında başarıdan söz edilmesi mümkün olamayacaktır. Bütün bu ve diğer sebeplerden dolayı eğitim yapılandırılmalıdır. Saygılarımla

      Sil
  42. Merkez bankalarının bağımsızlığına ilişkin de açıklamalarda bulunan Durmuş Yılmaz, siyasetçilerin genelde tüm dünyada kısa süreli düşündüğünü ve halkla daha iç içe olduğu için baskıya dayanamadığını ve para basımına yöneldiğini vurguladı.

    Bunun da faizleri yükselttiğini ve uzun vadede ekonomik büyümenin olmadığını aktaran Yılmaz, şöyle konuştu:

    "Bu nedenle merkez bankalarının bağımsız olması gerektiği kabul edildi. Merkez bankaları, bu bağımsızlığı zorla da almadı, siyasiler bunu kendileri verdi. Ancak Merkez Bankası yöneticilerinin yapması gereken şey, bu bağımsızlık konusunda efelenmek değil, kafa tutmak değil. Çünkü son tahlilde ülkeyi yöneten siyasetçi. Vatandaşa hesabı veren, iktidarda kalabilen ya da kaybedebilen o. Dolayısıyla son söz onun olmalı. Ancak Merkez Bankası siyasetçiyi, 'Şunu yaparsan, sonucu böyle olur. Dolayısıyla uzun vadede sen de zarar görürsün' diyerek, ikna etmeli. Yani Merkez Bankası başkanının görevi hükümeti ikna etmek, efelenmek, kafa tutmak değil. Sonuçta bağımsızlığı veren Parlamento. Verdiği gibi geri de alabilirler.

    hocam eski merkez başkanı para basılırsa faiz artar demiş gariplik yok mu bunda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tahvil açısından bakarsanız yok. Para miktarı artarsa tahvil talebi çoğalır. Tahvile talep artarsa tahvil fiyatı düşer, faizi artar.
      Mevduat faizi açısından gariplik var. Çünkü para bollaşır da bankalara giderse mevduat bollaşacağından bankalar faizi düşürür.
      Durmuş Yılmaz'ın hangisini kastederek faiz artar dediğini bilmiyorum. Ama tahvil faizini kasdetmişse doğrudur.

      Sil
    2. Hocam, yatırımcılar rasyonel davranacağına göre, piyasadaki vadeli mevduat ve tahvil faizleri birbirine yakınsayacaktır. Neticede, para arzı arttığında piyasada faiz dengesi nasıl oluşur peki?

      Sil
    3. Genellikle düşmesi gerekir.

      Sil
  43. http://www.zaman.com.tr/saruhan-ozel/fed-yine-her-zaman-yaptigini-yapacak_2137428.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bari ben de kendi görüşümün reklamını yapayım.
      Bernanke niyetini açıkladıktan sonra, tahvil alımlarının azalacağı yönünde bir beklenti yarattı. Şimdi herkes alımlarda 10 ila 15 M$ lık daralma olacağı yönünde bir beklentiye girdi.

      Fed 5M$ lık indirim yapsa, beklentinin altında kalmış olur ve sanki para genişlemesi devam ediyomuş gibi bir hava ortaya çıkar.
      Eğer 10-15M luk bir daratlma yaparsa, piyasa beklentilerine uygun hareket etmiş olur.

      Oysa Fed'in amacı tahvili alımını azaltarak piyasanın bu yeni duruma uyum göstermesini sağlamak. Beklentilere göre hareket ederek bu mesajı nispeten karşılamış olur ama en önemli ayrıntı piyasayı takip etmiş olur. Oysa Fed'in tercihi piyasanın onu takip etmesi olmalıdır.

      Yani beklentinize 5M$ ekleyın.
      Benim beklentim 15M @ yönünde. Demek ki FED 18-20M arası bir indirim yapacak .

      Sil
    2. Güzel bir mantık yürütme. Bakalım göreceğiz.

      Sil
    3. Yanıldım :)
      Çok da şaşırdım.
      Mayıs ayında Bernanke konuştu. O günden bu yana piyasalar çalkalandı, bir beklenti oluştu. Sonra dün, Bernanke veriler ne derse onu yapacağız, veriler birşey göstermiyor dedi ve piyasalar allak bullak oldu.

      Bu verilerin ne olduğunu çok önceleri belirlenmişti zaten. Mayıs ayında o konuşma yapılmamış olsa da verilere göre hareket edileceği belliydi.

      Ne dediyse, demek ki boş konuşmuş. FED Başkanlarının da boşboğazlık yaptığını görmüş olduk.

      İşsizlik oranını %6,5 e düşürmek için etrafa para saçmak, piyasaları hoplatıp zıplatmak gerekiyor mu gerekmiyor mu yolu bu mudur ayrı bir konu.

      İşsizlik verilerine güvenemiyormuş. Enflasyon verilerine neden güveniyorsun, o da sonuçta bir istatistik: Altın fiyatlarını baz alırsan uzun bir süre inanılmaz enflasyon, son donemlerde de deflasyon görürdü! Ama altın işinde çalışan biri için durum aynı böyle.

      Velhasıl; bence FED çok şey kaybetti.

      Not: FED'e işsizlik konusuna çok önem veriyormuş. Birkaç önerim olacak:
      1. Adama göre iş değil, işe göre adam: Mevcut açık pozisyonlar ile iş arayanlar arasındaki farklılıkları kapatacak şekilde mesleki kurslar düzenlemelerini öneriyorum.

      2. Işsizlik bürosuna başvuran işsizlerin bilgi, beceri ve yeteneklerini test ederek, eğitimden fayda sağlayabilecekleri için burs vermelerini öneriyorum.

      3. Fed başkanını işsizler arasından seçmelerini öğreniyorum. Böylece en az 1 tane işsiz iş bulmuş olur. FED başkanı rakamlara bakıp karar verecekse; temel ekonomi eğitimi bu qualifikasyonları sağlar.

      Sil
  44. Hocam şu açıklama doğrumudur Türkiye iki sebepten dolayı dışarının tasarruflarını ithal etmektedir 1) cari açığını. Finanse etmek için
    2) içerde yapacağı yatırımların finansmanını Türkiye de bulamadığı için tl ihtiyacını karşılamak üzere tasarruf ithaletmektedir eğer tasarruflarımız artarsa 2. Sebepten dolayı ithal ettiğimiz tasarrufu ithal etmek durumunda kalmayız

    YanıtlaSil
  45. Doğkan Aygün18 Eylül 2013 15:04

    Hocam dikkat ettimde arkadaşlar tarafından tasarruf ile cari açık ilişkisi ile alakalı çok soru geliyor müsadenizle ben anladığım kadarını aktarmak istiyorum sizde 2. Baskıdan geçirirseniz sevinirim ayrıca yanlışım varsa da düzeltirseniz memnun olurum
    Dışa kapalı ekonomide iç tasarruflar ile yatırımlar birbirine eşittir ama dışa açık ekonomide eşit olmak zorunluluğu yoktur
    İç tasarruflar + yabancı tasarruflar = toplam yatırımlar Bu toplam yatırımların içinde ekonominin kendi ürettiği tasarruf lar ile yaptığı yatırımlar ve tl ihtiyacı için dışarıdan borçlanıp burada bozdurarak elde ettiği tl ile yaptığı yatırımlar ve ayrıca dışarıdan borçlanıp dışarıdan aldığı aramalı sermaye gibi mallar için kısacası cari açığından dolayı yaptığı yatırımlar var . Bir ülkenin cari açığı demek o ülkenin dışarıdan ne kadar yabancı tasarruf kullandığını gösterir eşitliği tekrar yazarsak iç tasarruflar + cari açık = toplam yatırımlar ( bu da S-I = cari açık demek ) ayrıca tasarruflarımız biraz fazla olsa tl ihtiyacımız için dışarıdan borçlanıp burada bozdurduğumuz yabancı tasarrufu ithal etmek durumunda kalmayız hocam lütfen eksiklikler varsa düzeltirseniz memmun olurum zira nerede yanlış varsa görebilirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kamu kesimi açığı yoksa bu yazdığınız doğrudur. Ama eğer kamu kesimi açığı varsa o zaman (S - I) + (T - G) = Cari Açık olur.

      Sil
  46. Hocam içeride yatırım yapacak kaynak bulabilmek için döviz borçlanıyoruz da biz ne tür yatırımlar yapıyoruz ki tasarruflarımız yatırımlarımızı karşılamıyor ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her türlü yatırım. İhracat için gerekli ithalat miktarı örneğin yüzde 60'ın üzerinde. AVM'leri düşünün. Musluklar bile ithal. Otomotiv parçaları var. Bunları yapan makineleri ithal ediyoruz. Aklınıza ne gelirse.

      Sil
  47. Hocam son zamanlarda Fed in bazı kararlarından dolayı ilerleyen zamanlarda yabancı tasarruflara ulaşma zorluğu bizim hem içeride ki yatırımları karşılayacak finansmana ulaşma sıkıntımıza yol açacak hemde cari açığımızın finansmanında sıkıntılara yol açacak bu şekilde özetleyebilirmiyiz Hocam

    YanıtlaSil
  48. Düşünün ki enerji de dışa bağımlısınız. Yani temelde yüzde yüz yerli bir üretimimiz yok. Yani bir ürününün tamamını yerli kaynaklarla yapmamız mümkün değil. enerji, yakıt hayatımızın her anında var. Bu sorunu sürdürülebilir bir noktaya getirmedikçe dövize hep ihtiyacımız olacak. Enerji ithalatimizin yarısını yerli kaynaklarla karşılar durumuna gelsek, turizm gelirlerimizi iki katına çıkarsak cari açığımızı sıfırlarız gibime geliyor. En azından bu noktaya gelebilmek imkansız mı?

    YanıtlaSil
  49. Diğer bir sıkıntımız da zaman. Dünyada herkezin kazandığı bir ekonomi modeli içinDe yaşamıyoruz malesef. Büyümemiz en azından rakip ülkelerin büyümesinden düşük olmamalı. Her yıl işgücü ordusuna katılan gençlerimize iş sahaları yaratmak durumundayız. Büyümeden yapılacak her bir puanlık vazgeçiş işsizler ordusunu arttırmak demek. Deli gibi cari açığımızı arttırmayalım ama vakit de kaybetmeyelim. Hermen herşeyin çaresi var birtek kayıp zamanın telafisi yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru tespitler ama ne yazık ki tespiti doğru yapmak yetmiyor.

      Sil
    2. Kurları, faizi, altını konuşuyoruz, ileride ne olacak diye kafa yoruyoruz da enerji kıtlığımızı nasıl çözeriz'e neden ilgi göstermiyoruz:) gündemimiz de yok. Buna da benim aklım yetmiyor hocam. Oysa imkansızlıklar, kıtlıklar da bir fırsattır. Çözümün de bu coğrafyadan çıkmasını beklemek hata mı?

      Sil
  50. hocam iyi günler, bir yerde şöyle bir şey okudum; (aşırı) sıcak para girişi yerli parayı daha değerli hale getirir, rekabet gücünü azaltır dolayısıyla ihracata olumsuz yansır, öte yandan ithalata olan bağımlılığı da artırır. fakat benim anlamadığım siz ise zaman zaman döviz kurunun yükselmesinin ithalatı pahalı hale getirdiğinden bahsediyorsunuz, yani bu iki görüşe baktığımızda paramızın değer kazanması da kaybetmesi de ithalat-ihracat ilişkisi anlamında bize olumsuz yansıyor. buradaki bağlantıyı kuramıyorum hocam bilmiyorum ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşırı miktarda sıcak para girişi içeride dövizin bollaşmasına ve dolayısıyla TL'nin kıtlaşmasına yol açar. Sonuçta bollaşan döviz ucuzlar ve kıtlaşan TL değer kazanır. TL'nin değer kazanması ihracatçının eline geçecek parayı artırır ve dolayısıyla ihracatı teşvik eder. Buna karşılık ithalatı pahalı hale getirir ve düşmesine yol açar. Fakat bu olay yerli üretimin yerini ucuz ithalatın almasına yol açtığı için ekonomiyi ithalata ve dış borçlanmaya bağımlı hale getirir.
      Orta - uzun dönemde ideal durum kurların fazla oynamadan içerideki enflasyon kadar değer kaybederek istikrarlı kalmasıdır.

      Sil
  51. Hocam Açık finanse edildigi surece sorun degil midir?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı