Seçim Sonrası İçin Ekonomi Paketi Önerisi

2016 yılının nasıl olacağını bekliyorsunuz şeklinde sorulan soruya reel sektör temsilcileri ve finans yetkilileri hep olumlu yanıtlar veriyor. İktisatçılar daha karamsar. Bunun böyle olması da normal çünkü reel sektör ve finans sektörü olumlu durumda para kazanır. İktisatçılar ise olumsuz durumda daha çok aranırlar. Bu yapıdan kurtulup da konuya bakarsak 2016 yılının, 2015 yılına göre çok daha fazla belirsizlik taşıdığını görebiliriz. Fed’in nasıl karar alacağı, Çin’deki gelişmelerin nasıl sonuçlar doğuracağı, emtia üreticisi gelişme yolundaki ülkelerin düşen emtia fiyatları karşısında ne kadar direnebileceği, gelişme yolundaki ekonomilere yönelik uluslararası fon akımlarının azalıp azalmayacağı bu çerçevede en önemli soru işaretlerini oluşturuyor. Örneğin Fed faizi artırırsa sonuçlar olumsuz, tam tersine vadesi gelmeye başlayan tahvil ödemelerini yapabilmek için yeni bir parasal genişlemeye giderse olumlu olacak. Çin, iç talebi yerli yerine oturtmaya yönelik ekonomik dönüşüm programını, ekonomiyi resesyona sokmadan başarabilirse etkisi olumlu, başaramazsa olumsuz olacak.  

1 Kasım seçimleri sonrasında ya bir tek parti hükümeti ya da bir koalisyon hükümeti kurulacak. Hangisinin olacağını tahmin etmek benim işim değil. Ama 1 Kasım seçiminden sonra ekonomideki durumla ilgili düşünce üretmek ve varsa önerilerimi sıralamak benim işim. Ve benim de önerilerim var. Kim veya kimler hükümet olursa olsun burada önerdiğim ekonomi paketini uygulamasında yarar olduğu kanısındayım. Böyle bir uygulamanın, içeride bozulmakta olan ekonomik yapıyı yeniden toparlayacağını ve dış dünyadaki muhtemel olumsuz gelişmeleri göğüsleyerek Türkiye’nin benzer ekonomilerden olumlu ayrışmasına yardımcı olacağını düşünüyorum.

Önce bir durum tespiti yapalım.

Seçime Giderken Ekonominin Durumu
Aşağıdaki tabloda çeşitli makroekonomik göstergelerin 2002 – 2014 yılları arasındaki ortalamalarıyla 2015 yılı için tahminlerin karşılaştırılmasına yer verilmiştir (2015 yılı tahminleri için OVP, IMF, Dünya Bankası ve kendi tahminlerimi esas aldım.)

Çeşitli Göstergeler
2002 - 2014 Ortalaması
2012 – 2014 Ortalaması
2015 Tahmin
Enflasyon
10,7
7,3
8,0
Gösterge Faiz
20,1
8,5
10,2
Büyüme
4,9
3,1
3,0
İşsizlik
10,8
9,9
11,0
Bütçe Dengesi / GSYH
-3,5
-1,6
-1,5
Kamu Borç Stoku / GSYH
45,9
35,0
32,5
Cari Denge / GSYH
-5,0
-6,4
-5,7

Tablonun bize gösterdiklerine göre 2001 – 2014 yılları ortalamasına göre 2015 yılında bozulmuş görünen göstergeler şunlardır: Büyüme, işsizlik ve cari denge/GSYH oranı. İyiye gitmiş görünen göstergeler ise şunlardır: Enflasyon, faiz, bütçe dengesi / GSYH oranı, kamu borç stoku / GSYH oranı. Bütçe dengesi / GSYH ve kamu borç stoku / GSYH oranlarındaki iyiye gidişi, öteden beri devam eden bir iyileşme olduğu için, tartışmasız olumlu göstergeler olarak kabul edebiliriz. Buna karşılık enflasyon ve faizde görünen iyiye gidiş, 2002 – 2014 yıllarını kapsayan dönemin ilk yıllarındaki oranlar çok yüksek olduğu için yanıltıcıdır. Aslında son üç yılın ortalamasını birkaç yılı sergileyen sütuna bakarsak bu iki göstergede de kötüye gidişi görebiliriz.

Burada yer almayan bazı göstergeler de var. Örneğin doğrudan yabancı sermaye girişi 2004 – 2007 arasında yıllık 20 milyar dolar ortalamasına ulaşmışken son yıllarda bunun yarısına gerilemiş ve cari açığın finansmanında ağırlık sıcak paraya kaymış bulunuyor. Bunun nedenleri arasında yalnızca ekonomideki gelişmeler değil, ülke riskini artıran siyasal ve sosyal gelişmeler de yer alıyor.  

Buna göre 2016 yılına geçerken ekonomideki sorunları sıralayabiliriz: (1) Siyasal ve sosyal yapıdaki bozukluklar ekonomiyi ve özellikle yabancı yatırımları ve dış finansman akışını olumsuz etkiliyor. (2) Ekonomi potansiyel büyümesinin altında büyüyor. (3) İşsizlik yüzde 10 düzeyinin altına getirilemiyor, tam tersine yükselme riski taşıyor. (4) Enflasyon, bütün çabalara karşın düşürülemiyor, hatta yükselme riski taşıyor. (5) Büyüme 4 yıldır potansiyel büyümenin altında kaldığı halde cari açık yüzde 5 düzeyine düşürülemiyor. (6) Türkiye, orta gelir tuzağından çıkamıyor.

Bu sorunların bazılarının çözümü hemen yaşama geçirilmesi gereken önlemlerle gerçekleştirilebilir. Bunların içinde en önemlilerinden birisi potansiyel büyümeye geri dönebilmektir. Çünkü o zaman işsizlik sorunu, yabancı yatırımcıların ilgisinin artması gibi bazı sorunlar çözüm yoluna girebilir. Buna karşılık bu adım yapısal reformlarla tamamlanamazsa bir süre sonra işe yaramaz hale gelir.

Şimdi sırayla hangi adımların atılması gerektiğine değinelim.

Ekonomiyi Toparlamak İçin Çözüm Önerileri
(1)Ekonominin büyüme patikasına dönmesi için atılması gereken adımlar
Bu konudaki görüşüm bütçe harcamalarını ve vergi gelirlerini aynı miktarda artırarak bütçe açığı vermeden yani mali disiplin çapasını kaybetmeden talebi artırarak ekonomik büyümeyi yukarı çekmektir. Burada harcamaların ve vergilerin bir yıla özgü olarak artırılması şarttır. Aksi takdirde bu uygulama vergi artışına karşın enflasyon yaratır.

Bu konudaki düşüncelerimi ve görüşlerimi ayrıntılı olarak şu yazımda ortaya koymuştum:

Söz konusu yazımda değindiğim vergi artışı için ücretlilerden kesilen gelir vergisi dışındaki stopaj vergilerinin (faiz gelirleri, işyeri kira gelirleri gibi) bir yıllık bir dönem için 1 puan artırılması da bir seçenek olarak değerlendirilebilir.

(2)Ekonominin sağlıklı kalabilmesi için atılması gereken adımlar
Ekonomide büyüme patikasına geri dönüş için ekonomiye verilecek can suyu niteliğindeki ilk önlemi izleyerek yapısal reformlar paketinin açıklanması gerekir. Bu tür bir adımın iki koşulu vardır: (1) Bu açıklamaya mutlaka sadık kalınmalıdır. Aksi takdirde itibar kaybı artar ve lehte olması beklenen gelişme aleyhte olur. (2) Yapısal reform konusunda gerçekten insanların yapısal reform yapıldığını düşüneceği düzenlemelere gidilmelidir. Örneğin eğitim süresini artırmak yeterli değildir. Eğitimin tümüyle bilim temeline dayanacağı bir düzenleme getirilmesi gerekir. Bu çerçevede bugüne kadar yapısal reform adıyla takdim edilmiş bulunan bütün düzenlemelerden bu isimlendirme kaldırılmalıdır.

Bu konudaki düşüncelerimi ve görüşlerimi ayrıntılı olarak şu yazımda ortaya koymuştum:

Söz konusu yazımda ele aldığım yapısal reformlar başlangıcı ve bitişi tarihlendirilerek bir takvim çerçevesinde kamuoyuna ilan edilmeli ve o takvime sadık kalarak gerekli düzenleme ve aksiyonlar yaşama geçirilmelidir. Böyle bir takvim açıklandığı andan başlayarak beklentileri olumlu hale getirerek birinci başlıkta değinilen talep artırıcı adımın daha çabuk ve güçlü bir etki yaratmasına da olanak sağlayacaktır. 

Yorumlar

  1. Birde vaatleri var asgari ücreti gibi işsizlik artirmazmi bakanların söyleminde kaynak yok aslında ÖTV artircagiz diyorlar? Sizce hocam bu kadar dusuk asgari ücrete bile işsizlik tek haneli rakama indermediysek şimdi tek haneliye indirecek merak ettim .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim önerim o vaatlerin yerine bir seferlik ikramiye ve vergi uygulamasıdır. Bu, ekonomiyi ve mali disiplini bozmaz.

      Sil
  2. Hocam Fed faiz artırmak yerine, genişleme yaparsa ve yine enflasyon artmazsa herangi bir kriz ile karşı karşıya gelince elinde faiz silahı kalmamış olur, o durumda kalmayı tercih etmek makul mu hocam?
    Ülkemize yazdığınız gibi dünya ekonomilerini ele alan bir yazı bekliyorum. Ozellikle Abd, Çin ve AB bazlı hocam, bu borç stoğu nereye doğru gidecek?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed'in işi çok zor.
      Bu dediğiniz yolda bir yazım var: http://www.mahfiegilmez.com/2015/10/dunyann-ekonomik-gorunumu-2015-2016.html

      Sil
  3. Şu anda piyasa o kadar berbat durumda ki sektöre göre 9-12 aylık çekler piyasada dönmekte ve bu çeklerin büyük bölümünün karşılığı yok. Konuyu iyi niyetli bakış açısıyla ele alırsak sanayici veya esnafın üretttiklerini satıp paraya çevireceği umuduyla kestiği çekler piyasada dönüyor ancak beklentileri gerçekleşmezse ödemeyi karşılayacak bir paraları yok. En ufak bir sarsıntıda domino ektisine uğramamız işten değil. Diğer konuyu ise hiç söylemiyorum(Gerçek karşılıksız çekler). Bilindiği gibi dış pazarlar da sıkıntılı olduğu için tüketimin arttırılması şart. Ancak şunuda söylemek gerekir ki bırakın çalışmayanları reel ücretlerin yıllardır baskılanmasından dolayı işim var diyenlerin dahi geçim masrafları haricinde ekstra harcama yapması lüks haline geldi. Bu ortama birde gereksiz harcamalar ve hortumlamalar eklenince konu artık bilimin dışına çıkmaya başladı. Kazanmadığımız parayı harcayan, geçmişin birikimlerini bitiren, köşe dönmenin ve kaynağı ne olursa olsun zenginliğin marifet sayıldığı, bu kişilerin toplumun saygısını kazandığı ve baş köşeleri tuttuğu, en önemlisi de hukuka saygının kalmadığı hukuksuz bir toplum olduk. Ekonomi siyaset ve hukuk bir arda bilinir, yorumlanır ve uygulanırsa daha doğru sonuçlar alınacaģını düşünüyorum.
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle katılıyorum, durumun en iyi özeti bence.

      Sil
    2. Bende katılıyorum.

      Sil
    3. Ben katılmıyorum.

      Sil
  4. hocam şimdi harcamaları 1 yılla sınırlıycaz ama vergiler aynı kalacak veya her ikiside bir yılla sınırlı olacak.o zaman büyüme 2017de baz etkisi düşer:)fed belki 2016da motor freni yapar ama 2017de pedala asılacağı kesin.bide bütçeyi 2017de sıkılaştırınca daha kötü olmasın kısa vade bakıyoruz herşeye

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada atıfta bulunduğum yazıda vergi artışının da bir yılla sınırlı olması gerektiğini belirtmiştim.
      http://www.mahfiegilmez.com/2015/10/butce-acgn-artrmadan-buyume-oran.html
      Ama yine de bir karışıklık olmaması için bu dediğinizi yazının içine de monte ettim. Teşekkürler.

      Sil
  5. Net Uluslararası yatırım pozisyonu 2014 yıl sonunda -440,5 milyar $ iken 2015 haziran sonunda -371.2 milyar $. Rezerv varlıklar 2014 yıl sonuna oranla 6,1 milyar $ azalmış.Bankaların efektif ve mevduat cinsinden tl ve yabancı para 2014 yıl sonuna göre 44,7% artmış.Yükümlülükler ise ağustos 2015 itibariyle doğrudan yatırımlar(sermaye) döviz kurların etkisi ülke içindeki durumlardan 2014 yıl sonuna kıyasla 17,6%azalmış.2015 ağustos 2014 yıl sonuna kıyasla pörtföy yatırımları 36,6 milyar $ azalmış.Yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stoğu 2015 ağustos ayında 2014 yıl sonuna kıyasla %30,3 ve dibs stoğuda 34,8% azalmış.(Yatırımlar ve sermaye kaybının görülebilmesi için kısa bir kesit)
    2015 yılı fed yunanistan çin hükümet terör derken olanlar bunlar. 1 kasım seçim sonucunda kurulacak hükümetin ekonomik istikrarın korunabilmesi ve ilerleyişin sağlanabilmesi için yapısal değişimler sonucunda yapısal reformlar şart sizinde dediğiniz gibi.
    sevgi ve saygılar hocam.ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Merhaba Hocam,
    Öteden beri Türkiye ekonomisinin düzenli olarak kötüye gittiğini ve son 12 yılda gelişmekte olan ülkelere akan ve düzenli olarak artan sıcak paradan aldığı payı son derece verimsiz kullandığını anlatırsınız. Nitekim bugünkü manzaraya tamamen uyuyor.
    Geçen hafta Draghi' nin açıklamalarında gördük ki parasal genişleme yaklaşık iki katına çıkacak ve bu işlemin süreci uzayacakmış.
    Sizce AMB parasal genişlemesi, önümüzdeki dönemde Türkiye'yi bir nebze olsun rahatlatır mı?
    Ayrıca Türkiye tarihinde daha önce hiç konut balonu patladı mı?
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizce AMB parasal genişlemesi, önümüzdeki dönemde Türkiye'yi bir nebze olsun rahatlatır mı? sorunuzla eğer, TCMB'nin 1 haftalık repo faizi (yani PPK faizi) oranına göre ülkemize gelen paranın (Euro'nun) olup olmayacağını soruyorsanız, yanılıyorsunuz.

      'Avrupa Birliği bölgesi' içinde birçok piyasa henüz canlı değil. Yani fabrikalardan başlayın hizmet sektörüne kadar çok geniş alanlarda 'canlanma' yok. Avrupa genelinde enflasyon çok düşük. Niçin? Tüketim (yani 'talep') az. Tüketimin az olduğu yerde üretim de az.

      AMB'nin parasal genişlemeyi iki katına arttırmayı istemesindeki temel sebep, bu paranın daha çok Avrupa Birliği sınırları içinde üretim yapan reel alanlara (fabrikalara, imalathanelere vb.) aktararak, çarkların dönmesini ve nihayetinde tüketimin de artmasını sağlamak.

      Eğer AMB'nin raporlarını dikkatle incelerseniz, bu paranın yanlış yerlerde harcanmasının önüne geçmek için, nokta atışlı reel sektörlerden bahsettiğini, bunları sıraladığını görürsünüz.

      Eğer Avrupa Birliği ülkelerinde tüketim artmaya başlarsa, üretim de artmaya başlayacak. Ve enflasyon yükselme eğilimine girecek.

      Türkiye'nin en büyük ihracat (ve ithalat) pazarlarından biri Avrupa. Eğer Avrupa'da, AMB'nin politikaları sonucu ekonomiler canlanırsa, bundan Türkiye'de faydalanacak. Bu ekonomiler canlanmazsa Türkiye yine kumbaba gibi oturacak.

      Türkiye'nin döviz gelirleri daha çok Euro ağırlıklı.
      Türkiye'nin giderleri (ve borç ödemeleri) daha çok Dolar ağırlıklı.

      Dolar, dünya çapında rezerv para olduğundan, FED'in parasal genişleme yaptığı dönemlerde, TCMB gibi bankaların verdiği faiz görece yüksek olduğundan, Dolar bizim gibi ülkelere oluk oluk aktı. Şimdi rüzgâr döndü, devir değişti! Eğer FED faiz arttırmaya başlarsa, Türkiye'den Dolar çıkışı hızlanacak! Ve ne yazık ki TCMB 1 haftalık repo faizi arttırmaya mecbur kalacak!

      AMB'nin parasal genişlemesi sonucunda, TCMB'nin 1 haftalık repo faizinden faydalanmak için Türkiye'ye oluk oluk Euro akacağını ümit etmek, gerçekçi değil!

      AMB'nin ilk hedefi, AB içindeki ekonomileri canlandırmak. Bu nedenle parasını da, nokta atışlı sektörlere 'sadece Avrupa Birliği içinde' aktaracak.

      Mahfi Hoca'mızın daha detaylı cevabını bekliyoruz...

      Sil
    2. Yorumunuz için teşekkür ederim sayın Adsız,
      Sorumun kaynağı ; Euro girdisi ve Dolar çıktısı olan bir ekonomimiz var. coğrafi olarak ta olsa Avrupa'nın bir parçası sayılır Türkiye. 2,4 trilyon Euro Iuk bir genişleme söz konusu. Bir şekilde bundan etkileneceğimizi düşünüyorum. ABD basıp ta dünyaya dağıttığı doları geri çağırıyor ve ilk faiz artışı ile bu daha da hızlanacak. Bana göre TCMB nin şu an düşük tuttuğu politika faizinin yukarıya doğru sert bir tepkisi olacak. Geçen yıl olduğu gibi.
      Zaten siz de eğer AB ekonomisi canlanırsa Türkiye bundan faydalanacak demişsiniz.
      Ayrıca Türkiye'ye oluk oluk Euro akması umudunda olduğum söylenemez. Türkiye son 12 yılda, gelişmekte olan ülkelerde görülen para bolluğundan faydalanıp ta üreten ekonomi olma fırsatını elinin tersi ile itti. Tam aksine tüketti. Hem de kendisine ait olmayan parayla boyundan büyük refah yaşadı. Malum, hane halkı borcunun nerelere geldiği ortada.
      Her halk hak ettiği biçimde idare edilir derler. Ayrıca hak ettiği hayatı da yaşar bence. Buradan sahte refahın da acı bir geri dönüşü olacağını düşünüyorum.
      Sizin de söylediğiniz gibi Mahfi Hoca mızın noktayı koymasını bekliyoruz.

      Sil
    3. Mahfi hocamızın detaylı cevabını beklemeden önce sizin çıkış noktalarınızın biraz daha açık olmasını da bekleyebiliriz. Örneğin; "AMB'nin parasal genişlemesi sonucunda, TCMB'nin 1 haftalık repo faizinden faydalanmak için Türkiye'ye oluk oluk Euro akacağını ümit etmek, gerçekçi değil!" ifadesinin açıklanması gerek. Para paradır. QE yapıldığında bu kez Avrupa'dan bu parayı alma hakkına sahip olanlar neden daha yüksek bir faiz veren Türkiye'ye yönelmeyecek? AB'nin bu parayı kendi sınırları dahilinde tutması mümkün mü?

      Bu gidişle hem FED QE4 başlatacak, hem de AMB. Bu durumda bir de kendi aralarında yarış başlamış olacak ve dünya para dolacak. Bu paralar yine yükselen piyasalara yönelecek ve bu kez görece daha az faizlerle bu paraları çekmek mümkün olacak. Bu da tarihin kısmen de olsa tekerrürü anlamına gelebilir.

      İster misiniz bu seçimlerden sonra ya tek AKP ya da AKP+CHP gelip bir 12 yıl daha bu rüzgarı kullansın? Durum düzelmeye başlayınca AKP'nin sırtından CHP'yi atıp mazinin başarı hikayeleri ile bir süre daha devam etmesi mümkün. Bunlara göre planlar yapanlar da mevcut olsa gerek bu çevrelerde.


      Sil
    4. Üç önemli nokta var: (1) Fed'in durumu. Yani faizi artıracak mı yoksa vadeleri gelene tahvillerin yerine yeniden parasal genişleme mi yapacak? Bu mesele henüz net değil. (2) Çin'in ve emtia üreticisi gelişen ekonomilerin durumu. Bunlarda yaşanan olumsuzluklar krizin üçüncü aşamasına geçilmesine yol açacak mı? (3) AMB parasal genişlemeyi daha da artıracak mı? İlk ikisi üçüncüden çok daha etkili bence. Yani AMB'nin parasal genişlemeyi artıracağını açıklaması bakın USD'yi 2,90'dan 2,86'ya düşürdü ama ardından Çin faizi düşürünce yeniden 2,91'e yükseldi.
      Yani seçim sonuçları ancak bu gelişmelerden sonra gelir.

      Sil
    5. Umarız Mahfi Hocamız, niye bu kadar uzattınız, diye kızmaz. Ama açıklanması gerekenler var.

      Herşeyden önce, Hocamızın, dünyada yaşanan gelişmeleri ilk sıraya, Türkiye içinde yaşananları sona koyarak sıralama yapmasına katılıyorum. Türkiye, ve gelişme yolundaki ülkelerin çoğu, fırtınada oradan oraya savrulan kurumuş yaprak tanesine döndüler! Şu an yaşadığımız, yarın da yaşayacağımız bu!

      Sayın 20:41'in, "Para paradır. QE yapıldığında bu kez Avrupa'dan bu parayı alma hakkına sahip olanlar neden daha yüksek bir faiz veren Türkiye'ye yönelmeyecek? AB'nin bu parayı kendi sınırları dahilinde tutması mümkün mü?

      Bu gidişle hem FED QE4 başlatacak, hem de AMB. Bu durumda bir de kendi aralarında yarış başlamış olacak ve dünya para dolacak. Bu paralar yine yükselen piyasalara yönelecek ve bu kez görece daha az faizlerle bu paraları çekmek mümkün olacak. Bu da tarihin kısmen de olsa tekerrürü anlamına gelebilir." açıklamasını biraz daha genişletelim.

      Ülkelerin, kıtaların, kültürlerin; harcama alışkanlıkları, tasarruf alışkanlıkları, ekonomik krizden etkilenme dereceleri, krizden kurtulma süreçleri, krizden sonra sergiledikleri tavırlar aynı olmayabilir. Hocamız da bunu her zaman dile getirir.

      FED'in uygulayıp sonlandırdığı QE'ler ile AMB'nin Mart 2015'te başlattığı QE, iktisadi zeminde aynı teori üzerine kuruludur. Fakat bu QE'lerin 'etkileri' aynı olmayabilir!

      Unutmayınız:

      2013 sonu 2014 başından beri dünya genelinde muazzam talep daralmaları yaşanıyor!

      FED için bile, ha Haziran 2015'te, ha Eylül 2015'te faiz arttıracak beklentileri oluşmuşken, sırf dünya genelindeki talep daralmalarını gerekçe göstererek faizi arttırmadı! Aralık 2015'de arttıracağına inananlar da gitgide azalıyor!

      AMB içindeki ekonomistler de en az FED'inkiler kadar işlerinin erbabı. FED'in uyguladığı QE'ler sonucunda, paranın hangi alanlara dağıldığını, monitörlerindeki chart'lardan saniyesi saniyesine takip ettiler. FED, 2008'deki o meşhur 'yatırım bankalarını kurtarma operasyonları' yani 'bail-out'lar da dahil olmak üzere bütün QE'lerinde trilyonlarca doları dünyaya saçtı. Bu paraların, talebi arttırıp, nihayetinde enflasyonu yukarı ivemelemesi umulurken, hiç de öyle olmadı!

      AMB, işte bundan ders aldı!

      Sermayenin serbest dolaşımı ilkesi ile ilgili, yasalarında, tüzüklerinde kısıtlama getirebiliyorlar mı, buna yetkileri var mı, tam olarak bilmiyorum. Fakat, FED'in QE'lerinin başı boşluğunun aynısı AMB'nin QE'sinde de olmasın diye, nokta atışlı reel sektör alanlarına Euro'yu akıtacakları ile ilgili raporlar hazırladılar.

      Eğer AMB, kendi QE stratejisini bu "nokta atışlı reel sektör alanlarına Euro'yu akıtmak" şeklinde uygularsa, üretimi ve talebi (tüketimi) aynı anda canlandırabilir mi; buna kimse cevap veremiyor! Nobel ödüllü ekonomistler de dahil!

      FED, 3 tane QE'yi ardı ardına yaptı. ABD ekonomisini ufak ufak kıpırdatmayı başardı. Ama dünya genelindeki talep daralması nedeniyle, FOMC faizi arttıramıyor!

      AMB, kendi QE'sini 'nokta atışlı' yapmayı planlıyor. Etkili olur mu; kimse bilmiyor!

      'Faiz arttırmak' meselesinde, dünyada erteleme yaygınlık kazanırken,
      QE'lerin tekrar başlatılması gündeme yavaş yavaş geldiği hâlde, bunun bile artık işe yarayıp yaramayacağı sorgulanıyorken,
      Hâlâ ama hâlâ 'talep canlandırılamıyorsa' ortada derin bir hastalık var demektir!

      Kısaca:
      QE'ler yıllarca uygulandı, talepte umulan yükseliş yaşanmadı. AMB'nin QE'sinin de işe yarayıp yaramayacağı bilinmiyor!
      Merkez Bankalarının faiz politikalarının, QE'lerden umulan sonuç (yani 'talep canlanması') elde edilemediği için, işe yarayıp yaramayacağı bilinmiyor!

      Peki bu hastalık nasıl tedavi edilecek?
      Neyi bekliyoruz?

      Sil
    6. Sn. Eğilmez ve sn. diğer yorumcular AMB'den TR'ye çok para gelmediğine dair bir yazı vardı. Bir de Çin faizi düşürünce neden TR'de dolar arttı ? Çin'deki ABD dolarının Dünya'ya saçılıp daha yüksek getirili piyasalar geçmesi gerekmiyor muydu ? Yani neden ters orantılı ? http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ugur-gurses/bol-para-ruyasinda-sona-yaklasirken-1435146/

      Sil
    7. Ortada bir gerçek var: QE'ler hem çok geniş çaplı hem de uzun süre uygulandığı halde İngiltere dışında net bir sonuç alınamadı. ABD'de toparlanma var ama aradan geçen 6 yılda ve bu kadar yüksek parasal gevşemeyle çok daha iyi sonuç alınmalıydı. Bunun iki nedeni var: İnsanlar bütün bu genişlemeye karşın hala kendilerini yeterince güvende hissetmiyor ve para harcamıyor. (2) Dağıtılan paralar ülke dışına çıkıp daha yüksek faiz veren ülkelere gidiyor.
      Çin faizi düşürünce, gelişmekte olan ülkelerdeki sıkıntının daha yaygın olduğunu algılayan sermaye Çin ile birlikte bütün bu ülkelerden çekilerek ana vatanına dönmeye başladı. O nedenle de bu ülkelerde ve o arada Türkiyede yerli paralar değer kaybetmeye başladı.

      Sil
    8. Cevaplar için teşekkürler.

      İnsanoğlu bir şekilde serbest piyasa ekonomisi çerçevesinde bu hastalıktan hep çıkış yolu buldu bir şekilde. Bir yerlerden yeni bir Keynes mi doğar artık bilinmez ama tüketim ve talebi arttırmanın yolunu bulurlar herhalde.

      Sil
    9. Öyleyse 'serbest piyasa ekonomisi'ni yerlere göklere sığdıramayanların, yüceltenlerin şunu da anlaması gerekir:

      İnsanlar, harcama yapmakta serbestse, ve bunun sefası varsa,

      İnsanlar, harcama YAPMAMAKTA DA serbest, bunun da cefası var!

      Demek ki, 'serbest piyasa ekonomisi' serbest filan değil!

      'Daima harcama yapmak üzerine kurulu, hedonist, dayatmacı bir ekonomi' şeklinde tanımlamak daha doğru olurdu!

      Sil
    10. Para basimi irkciligi da issizligi de dusurur.

      Sil
    11. sayin adsiz serbest piyasa ekonomisi olmazsa batariz haberiniz yok mu sizin. Serbest piyasada ekonomik kalkinma daha iyi isler insanlar daha ozgurdur. ekonomide belirleyicidirler sirketler calisanlarini sevindirdikce verimliligi artar. bankalar kart dagittikca alim gucumuz genisler piyasada mallar bollastikca halkin iscilerin kendine guveni gelir- serbest piyasa ekonomisi bolluk bereket ugur getirir. istikrar getirir

      Sil
    12. Dünyanın başına ne geldiyse, 'serbest piyasa ekonomisi' ismiyle yutturulan 'Daima harcama yapmak üzerine kurulu, hedonist, dayatmacı bir ekonomi' nedeniyle geldi!

      Kapitalizmi ortadan kaldırmadığımız sürece, dünya rahata kavuşamayacak!

      Sil
    13. Serbest piyasa neden ille de "Daima harcama yapmak üzerine kurulu, hedonist, dayatmacı bir ekonomi" olmak zorunda? İnsanın sadece kendine gerekenleri aldığı ve bunların değişim bedellerinin serbest yani rekabet sayesinde optimum düzeyde gezindiği bir piyasanın kime ne zararı var? İnsanları ihtiyaçları olmadığı şeylere tüketime zorlamak ile zaten tüketen bir canlı olduğumuzu unutmamalı. Fiyatların merkezden belirlendiği faciaları unutmamalı. Aksinin örneğini görmedik desek yalan olmaz.

      Sil
  7. Rakamlarda bir tutarsizlik yok mu?

    Buyume 4,9 3,1
    İşsizlik 10,8 9,9

    Hem daha az buyuyup daha az issizlige nasil sahip olabildik? Maaslar felan mi dustu nasil olabilir ki bu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rakamlar tümüyle TUİK'den alınmıştır.

      Sil
    2. çok basit matematik hesabı; büyüme varken , doğum oranının üzerindeyken işsizlik niye düşmesin?
      üstelik emekli olan memur ve özel kesim çoğunlukta, kamuya alımlar da arttı.

      Sil
    3. Adsiz 12:56, Sayet kamu issizligi dusurmus olsa idi bu dogrudan GSYH'yi yani buyumeyi arttirirdi. Cunku kamu maas harcamalari GSYH icinde yer alir.

      Sorunun cevabi sanirim burada var:
      http://globalpse.org/turkiyede-issizlik-sorunu-2002-2015/

      2012 Cumhurbaskanligi secimleri belirgin bir aykiri veri olusturuyor. 2012'den sonra artisa bakarsaniz nufus artisinin buyumeden daha az oldugu varsayiminizin yanlis oldugunu gorursunuz. Turkiye'nin ortalama buyume orani 5% olduguna ve olculen issizligin de 10%'da sabitlendigini varsayarsak, kabaca 5% buyumenin altinin her zaman issizligi arttiracagini dusunebiliriz. Tabi en son ne zaman is aradiniz anket sorusunu birden bire 3 aydan 1 aya indirirseniz arada bir 8'leri gorursunuz, sonra dengeye geliyor zaten.

      Sil
    4. Hesaplama yöntemi değiştiğinden dolayı işsizlik rakamları TÜİK'in sitesinden göreceğiniz üzere geçmiş yıllarla kıyaslanamaz. Eğer kıyaslama yapılacaksa rakamların değişen hesaplama yöntemine göre düzeltilmesi gerekir.
      TÜİK rakamlar konusunda, koltuğunu korumak için, iyi iş çıkarıyor.

      Sil
    5. resmi rakamlara bir bakın, ondan sonra yorumunuzu yapın.
      2002 nüfus 65 m. emekli 6,5 m. memur 2,2 m.
      2015 nüfus 75 emekli 10,5 memur 3,2

      Sil
  8. Bütçe dengesi / GSYH oranı, kamu borç stoku / GSYH oranı, cari denge/GSYH oranı vs. belirli göstergelerin GSYH ya oranlamak ne ifade ediyorhocam? ... Mesela bütçe dengesini GSYH ya oranladığımız zaman çıkan sonuç bize neyi anlatıyor?
    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendi eviniz gibi dusunun. Butce dengesi geliriniz - masraflariniz olsun, GSYH ise geliriniz. 2000 lira geliriniz var ve 2100 lira masrafiniz var. Butce dengeniz -100. Acik veriyorsunuz. Burada kabaca butce dengesi / GSYH, -100 / 2000, -0.5% dir.

      Sizi baska bir hanehalki ile mukayese edelim.

      Onlarin 10.000 tl geliri var, 10.100tl gideri var. Butce dengesi -100 tl. Butce dengesi sizinle ayni ama butce dengesi / GSYH oranina baktiginizda -100 / 10000, -0.1 dir. Eger karsilastirma yaparken sadece butce dengesine bakarsaniz iki hane halkinin da ayni finansal riski barindirdigini dusunebilirsiniz. Ama butce dengesi / GSYH'ya baktiginizda 10bin tl gelirli hane halkinin borcunu gerektiginde pek zorlanmadan (sizden 5 kat daha kolay) kapatabilecegini anlarsiniz. Size kredi verecek bir banka (ulkeler icin 'yatirimcilar') ikiniz arasinda tercih yaparken hic dusunmeden 10bin tl gelirli hanehalkini sececektir, ya da ona daha dusuk faiz oraniyla borc verecektir.

      Ozetle GSYH oranlari risk analizi yapmakta ve karsilastirmalarda kullaniliyor.

      Sil
    2. Güzel bir açıklama olmuş. Öğrenmiş olduk. Adsız 16:21 e teşekkür ederiz.

      Sil
    3. Güzel açıklamış arkadaşımız.

      Sil
  9. hocam iktisat bölümü ikinci sınıf öğrencisiyim sizin makro ekonomi , mikro ekonomi ve ekonomi politikası kitaplarınızı okumak istiyorum ama hangi sıra ile okumam gerekiyor bilmiyorum sizce hangi sıra ile okursam daha verimli olur ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu blogdaki yazılar/kitaplar başlığını tıklayın orada biraz aşağıya inerseniz kitaplarımın okunma sırasını verdim. O listeye bakın.

      Sil
    2. çok teşekkür ederim hocam kitaplarınızı en yakın zamanda okuyup bitireceğim .

      Sil
  10. Mahfi Hocam bu mesajı Van'dan gönderiyoruz. Belki aramızda mesafe var ama biz de sizin öğrencileriniz.

    Sınıfımızda, Mikroekonomi kitabınız ve Makro için de toplu alım yapmaya karar verdik. Makro tükenmiş, sipariş verdik gelecek.

    Fuar için yayıncınızla görüşeceğinizi yazmışsınız. Van'a kadar fuar düzenlenir mi bilemiyoruz. Hele şu fokur fokur kaynayan ortamda!

    Ama Hocam, eğer fuar düzenlenirse, Van'ı da ziyaret eder misiniz?

    Sizden hem bir konuşma dinlemeyi hem de imzayı ne çok isteriz!

    Belki gölden enfes bir balık, otlu peynir ve belki o meşhur kahvaltıdan da tatmak istersiniz.

    Gelir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginiz için çok teşekkür ederim.
      NTV ve CNBCe kanallarında düzenli olarak günlük yorum programları yaptığım için İstanbul dışına gidemiyorum.
      Fırsat ve imkan olsa Van'a gelmek isterdim.

      Sil
  11. Aziz Yıldırım hakkındaki görüşleriniz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kişiler değil sistemler önemlidir görüşüne sahip olduğum için kişilerle ilgili yorum yapmıyorum.

      Sil
  12. hocam, seçim sonrası ister tek iktidar isterse koalisyon olsun iktisaden canlılık kazandırmak adına mesela emeklilere % 20 zam ve vergi oranlarına da aynı oranda zam yapılırsa çarpan etkileriyle belli bir büyüme artışı sağlanabilir ve ayrıca bu büyümede kamu harcamaları artmış olsa bile sanırım bütçe dengesinde ciddi bir bozulma olmayacaktır.. tasarrufu artan bireyler de eğer sadece % 20 lik bu tasarrufları harcayıp da artık değerlerini harcamazlarsa cari dengemizde de sanırım nötr bir eğilim yaşanır. böylece ikiz açığımızı büyütmeden ekonomik büyüme sağlamış olur muyuz hocam?. saygılar....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet benim de yazımda anlatmaya çalıştığım konu bu.

      Sil
  13. AKP'nin esas korkusu AKP'nin azınlıkta olduğu bir TBMM'nin çalışmaya başlaması... o 3 partiye asla güvenemeyeceklerini bildikleri için hükümetin kurulamasını engelleme yoluyla seçim yeniletiyorlar...

    Tek dertleri AKP rejimini vücuda getiren yasaların kaldırılmasını, değiştirilmesini önlemek... Tabi o 3 parti AKP'nin eski yeni bakanlarını ve başbakanlarını Yüce Divana da yollayabilir.. buna da meydan vermemek lazım!

    Anketlere göre seçmen tercihinde değişme olmadığına göre bu zoraki seçim nasıl 1 Kasıma denk düşürüldüyse 3 Mart'ta da yeniden seçim var...Kimsenin ekonomiyi salladığı falan yok... koyun can derdinde siz et derdindesiniz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklı olabilirsiniz ama şu kadarını söyleyeyim: Bu ekonomi bu kadar başıboşluğu kaldıracak halde değil.

      Sil
    2. kimse bir seçim olmasını istememekle birlikte gidilen nokta yine seçim tekrarı, bunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

      Sil
    3. bir sonraki seçim tarihi 3 Mart... yanılacağımı sanmıyorum..

      Sil
    4. Ben de seçimlerin AKP'nin tek başına iktidar olamaması durumunda yineleneceğini düşünüyorum.AKP dışındaki partiler nasıl iktidar olabilirler onu da anlayamadım aslında, çünkü hükümeti kurma görevi bile verilmedi ki AKP dışındakilere. Denemelerine izin bile verilmedi. Eski dönemlerden hatırlarım, Demirel cumhurbaşkanı iken tek tek parti liderlerine görev verirdi. Biri başaramadı ise diğerine verirdi. Tüm seçenekler tüketilirdi , seçim ondan sonra yapılırdı. O dönemler de çok muhteşem değil idik ama o zamanki yöneticiler şahsi olarak çok daha yüksek seviyede insanlar idi bana göre. Şu anki siyaset ve tartışmalar o kadar basit ve seviyesiz ki.

      Sil
    5. 1 Kasım seçimlerinde, AKP %41'in altında oy alırsa, koalisyon hükümeti kurulacak. Bu koalisyon, minimum 6 ay, maksimum 2 yıl yaşayacak.

      1 Kasım seçimlerinde, AKP %41 ile %43 arasında oy alırsa, Mart 2016'da ve hatta Haziran 2016'da genel seçimler yeniden yapılacak!

      Birileri, Türkiye ekonomisinin durumunu mu soruyor?

      Eğer Ağustos, Eylül ve Ekim 2015 aylarında Türkiye ekonomisindeki çalkalanmaya rağmen, hem şirketler, hem hanehalkları seslerini çıkarmadılarsa, Kasım-Aralık-Ocak-Şubat-Mart'ta da seslerini çıkarmazlar!

      Sil
    6. Oncelikle tum anketler uc asagi bes yukari ayni sonuclain cikacagi yonunde fakat bu sefer surec bence Akp disaridan destekleyecegi tabir-i caizse kukla bir hukumet olacak bu hukumet chpmhp chphdp bazli akpnin disaridan destekleyecegi bir hukumet olur muhtemelen bu hukumet beceriksiz acemi olacak akp de bak gordunuz mu diyerek ipini cekcek hukumetin erken secime gidecek yine turkiye bu sefer akp yeni kadrolarla tek basina iktidara oynayacak.
      .

      Sil
    7. 5 gunde CHP'nin hukumet kurma sansi yoktu. 5 gun kalana kadar AKP ile guya koalisyon pazarligi yapma gorunumu de ellerinde patlayan bir siyasi hamle idi. Su an siyasi arenadaki partilerin hicbirinin birbirinden farki yok, yuzde 10 gibi yuksek bir baraj ile de yeni bir akimin sans bulmasi cok zor. Isler iyice kaosa girip barajin indirilmesi ya da kaldirilmasi gibi radikal bir cozum gelene kadar dibe dogru ilerleyecegiz. Muhalefetin haline bakin, Allah askinda siyasiler egitime karismayacak diyen bir siyasi partinin neyi cozmesini bekliyorsunuz? Kendilerini siyasi olarak gormuyorlar tapinak sovalyesi saniyorlar herhalde. Ironinin biri bin para.

      Sil
  14. Derhal ama derhal kurumlar vergisi indirilmelidir. 2 ya da daha fazla evi olandan bir defaligina her ev basina 300 lira emlak vergisi alinmalidir. buradan gelecek para ile emeklilere bir defaligina ekstra para verilmelidir. Yurt disina cikis harci 15 liradan 50 liraya cikartilmali buradan gelecek para ogrenci burslarina ekstra zam olarak yansitilmaldir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen gercekten trolluk yaptiginizi dusunuyorum.

      Sil
    2. Kendi ülkesinden çıkarken devletine para vermek zorunda olan bir biz varız ve siz de daha bu rakamın arttırılmasını istiyorsunuz. Bu bedeli hangi gerekçeyle ödediğimizi dahi bilmiyoruz.

      Sil
    3. oneri sunmanin neresi trolluk varsa alternatif bir onerin yaz acikla. boyle ucuz holigan ifadelerde neyin nesi

      Sil
    4. ve ayrica kaynak belirterek kaynak yaratarak populizm yapmadan zenginden alip fakire sunarak bir cozumun neresi trolculuk yaniliyorsunuz.

      Sil
    5. Kurumlar vergisi oranı 20% olarak dünya ortalamasının bir hayli altında ancak gerçek vergi yükü sanılanın aksine %7 civarındadır (istisna ve muafiyetler nedeniyle).
      Bu ülkede kaynak yaratmak için yapılması gereken en önemli şey birazda kolaycılığı teşvik eden veraset ve intikal sisteminin veraset kısmındaki vergilerin artırılarak insanların babadan değil alın çalışarak kazanmaya teşvik edilmesi ve vergi kanunlarındaki adaletsizliğe yol açan istisna ve muafiyetlerin düzenlenmesi gerekmektedir.

      Sil
    6. genel olarak servet vergisi konmasına ben de hemfikirim. gini yi düzeltir ama bunu yapabilmek zor. demokrasi genel olarak zenginlerin fonladığı kişiler arasındaki bir yarış.
      kurumlar vergisi oranı da dediğiniz gibi 20lerde değil, şirketi olan giderlerini oradan düşüyor.
      ama yurtdışına çıkıştan harç almak makul değil. hele pasaport denen kimlikten 550 tl alındığı ayıbı varken.

      Sil
  15. Hocam merhaba.bir soru kafama takıldı.normal şartlarda bir ekonomi talebini dışarıdan içeriye kaydırırsa iç talep artar ve içerideki fiyatlar artar.peki niye almanya gibi ülkelerde talep genelde içerideki mallara dönükken(ihracat yüksekken) fiyatlar çok düşük?teşekkürler

    YanıtlaSil
  16. Hocam bende konuya iliskin goruslerimi aciklamak isterim. Gelir dagilimindaki dengesizligi ortadan kaldirici politikalara yonlenirsek refah duzeyi ve halkin hukumete inancini guvenini arttirak daha cok uretmeyi saglayabilir miyiz? Bu ayni zamanda issizlik oraninin azalmasini saglarmi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha çok üretmek için daha çok iç ve dış talep olması gerekir. Satılamayan malı kimse üretmez.
      Gelir dağılımı düzeltildikçe az gelirlinin (ki bu kesim daha çok harcama yapar) eline daha çok para geçeceği için harcama ve dolayısıyla talep artar ve bu da üretimin artması yoluyla işsizlik oranını azaltabilir.

      Sil
  17. Mahfi hocam her seçim döneminde siyasiler işsizlik konusunda birtakım vaatlerde bulunmaktadır. Ancak ben bunların birçoğunu pek makul bulmuyorum. İktisat teorisinde doğal işsizlik oranı diye bir olgu var. Bununla birlikte iyi bir ekonomide belirli bir seviyede işsizliğin olmasının gerekli olduğu bize öğretildi. Bu noktada sormak istediğim bir soru var. Acaba kısmi olarak teknokratik bir yönetim anlayışı hakim olsa en azından maliye,ekonomi,gümrük ve ticaret gibi bakanlıklara sadece doktora yapmış kişilerin ya da akademisyenlerin bakanlık yapması gibi bir anayasal düzenleme yapılsa sizce yapısal reformların etkinliği daha yüksek olmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz pek de öyle olmuyor. Merkez Bankası başkanı doktora yapmış iyi bir akademisyen. Ama biliyoruz ki kararları özgürce alamıyor. Ayrıca yapısal reformun ne olduğu ve nasıl uygulanacağı konusunda bir görüş birliği de yok. Bence mesela eğitim reformu tümüyle bilime dayalı bir eğitime dönmekle olur. Ama başkaları tümüyle din ağırlıklı bir eğitim sistemine geçişi reform olarak niteleyebiliyor. İki görüşü de destekleyen profesörler, akademisyenler var. Şimdi burada hangisinin eğitim reformu olduğuna kim karar verecek?

      Sil
    2. Eğitim reformu yapılırken, fen bilimleri ile din birlikte öğretilse kime ne zararı var?

      Niçin eğitim reformu yapılırken, din i külliyen dışarıda tutmak gibi bir görüşünüz var?

      Din, bilime karşı değil! Din in bilimi daima desteklediğini siz de biliyorsunuz!

      Şunu derseniz: 'Din i istismar ederek, eğitimin yapısını bozuyorlar.'

      Şu cevabı alırsınız: 'Kimya eğitimi almış bir kişi, uyuşturucu madde geliştirip hem kullanabilir hem başkalarında dağıtabilir! Tıp eğitimi almış bir kişi, organ mafyasına karışabilir! Peki bu olaylar yaşanıyor diye, kimya öğretilmesin, tıp fakülteleri kapatılsın, demek mantıklı mı?'

      Siz din e bu açıdan bakıyorsunuz!

      Din i birileri istismar ediyor diye, 'okullarımızda din eğitimi verilmesin' demek mantıksızdır!

      Hatanızı görünüz!

      Sil
    3. Dini dışarıda tutmak filan gibi bir düşüncem yok. Ama siz din dersiyle birlikte evrimin anlatılmasını kabul ediyor musunuz?

      Sil
    4. Evet Hocam kesinlikle kabul ediyoruz!

      Bu arada sadece İslam'la yetinmeden, Hristiyanlık, Musevilik, Asya dinleri, Amerika dinleri, Şamanizm gibi dinlerin ve geleneklerin de anlatılmasını istiyoruz!

      Artık okullarımızda 'İmam Hatipler yıllarca kapalı kaldı, mağduruz da mağduruz' diye ağlaya ağlaya dolaşanların dikte ettiği zihniyet olmayacak!

      Eğitim reformuysa, tam eğitim reformu!

      Din(ler) de var!
      Evrim teorisi de var!
      Ateizm de var!
      Deizm de var!
      Teizm de var!
      Agnostisizm de var!
      Bilim de var!

      Umarız şüpheleriniz bir nebze azalmıştır Hocam?

      Sil
    5. Şüphelendiğim yok. Ama mevcut eğitim sistemi evrim teorisini okutmuyor. Yıllardır böyle.

      Sil
    6. Öte yandan para teorisinin ve politikasının bel kemiğini oluşturan faiz meselesine haram helal yaklaşımı dışında bilim çerçevesinde bakabilecek miyiz?

      Sil
    7. Eğer bu konuda, inşaat ekonomisi rantlarından daha fazla gelir elde etmek isteyen din bezirgânlarının öne sürdüğü 'alimsi' kişilerin ne olduğu belirsiz görüşleri ile değil de,

      Herhangi bir ticari alana ve herhangi bir siyasi alana teşne olmayan ve olmayacak din bilginlerinin (dikkat buyurun sadece İslam bilginleri değil) görüşleri ile, sizler gibi 'iktisadın üstadları' bir araya gelerek, taş atmak için değil, oturup efendi efendi konuşmak, tartışmak, müzakere etmek ile bir sonuca ulaşılabilir!

      Şimdiye kadar bu 'müzakere etmek' imkânının oluşmasına hiçkimse yanaşmadı!

      Umarız şu eğitim reformu konusu ciddi ciddi görüşülmeye başlandığında bu müzakere imkânını elimizin tersiyle bir kez daha reddetmeyiz!

      Bir ekonomik kriz ülkemize yaklaşıyor, bunu hissediyoruz. Bu krizle beraber eğitim konusu da gündemin merkezine oturacağından, 'faiz başlığında müzakere imkânı' doğmasını ümit ediyoruz! Belli mi olur, eğer bir sonuca ulaşırsak, dünyaya bir örnek olabiliriz...

      Sil
    8. Hocam şu mektubu lütfen okuyunuz.

      Bir akademisyenin yaşadıkları:

      Benim ailem 1976’da Erzincan’ın bir köyünden Karlıtepe’ye (Taşlıtarla’nın bir mahallesi) göçtü, ben ortaokula gideyim diye. Kayıt yaptırılan okul ise Kadri Yörükoğlu Ortaokulu’ydu. Okula gitmeden önce bize tembihlenen, kimseye asla Alevi olduğumuzu söylemememizdi. Bu bizim öğrendiğimiz ilk derstir! Bu, her Alevi’nin öğrendiği ilk şeydir. Benim ve kuzenlerimin din hocası tarafından nasıl hırpalandığını da bize sınıfta ‘dinsiz’ denildiğini de iyi hatırlıyorum.

      Yine aynı semtte, ‘kızılbaşın’ kestiğinin yenilmemesi gerektiğini, kızılbaşın önce Hıristiyan sonra Müslüman olması gerektiğini, hep duyduk dinledik. Aynı komşulardan! Bunların arasında ‘dini bütünü’ gibi, ‘sarhoşu da’ bize aynı şeyi öğütlüyordu. Kuşkusuz istisnalar vardır; sizin yaşadığınız da sizin gerçeğinizdir. Buna ne benim ne de başkasının söyleyeceği bir şey olmalı.

      Yalnız, geçmişte ne Taşlıtarla’da, ne Rami’de, ne de İstanbul’da sizin anlattığınız gibi bir komşuluk vardı. Bugün olanlar sadece geçmişin bu güne yansımaları. Yalnızca Ak Parti ve Erdoğan’ın getirdikleri değil. Bugün gördüklerimiz/yaşadıklarımız Türkiye Sünni devlet/toplum yapısının sonucu.

      Gelin açıklayayım ne demek istediğimi: 1997’de MEB burslusu olarak doktorayı tamamlayıp Türkiye’ye döndüm. YÖK’e İstanbul Üniversitesi doğrultusunda tercihimi ilettim ve YÖK beni, İstanbul Üniversitesi’ne (İÜ) atadı. İÜ bana tam olarak bir akademik dönem ‘Temel İnşaatı’ dersi verdirtti ama atamamı hiçbir zaman yapmadı. Sonra hakkımda ‘Bilimsel, eğitsel ve sosyal’ olarak ‘İÜ öğretim üyesi olamayacağım’ kararı verildi.

      Buna ne zaman karar verildi? Güvenlik soruşturmasında Alevi olduğumu öğrendiği zaman. Daha sonra, bilgi edinme kanunu kapsamında yazdığım dilekçelere yanıt olarak, bana ‘deneme dersi’ verdirdiklerini belirttiler. Siz hiç üniversiteye öğretim üyesi alınırken bir dönem bedava ders verdirilip denendiğini gördünüz, duydunuz mu? Bir hukuk devletinde, devletin vatandaşına ‘Sosyal’ olarak devletin kurumunda çalışamayacağını söylemesi ne demektir? İliklerine kadar faşistlik degil midir bu? Hukuk devleti de ‘sosyal yetersizliğimi’ kabul etti, çünkü ben Alevi’ydim, daha da kötüsü, kızılbaştım!

      Yine İÜ’ye, bana ücret ödenip ödenmeyeceğini sordum. Bu konuda iki yazı var. Biri ‘deneme dersi’ verdirtildiği için para ödenmediğini, diğeri ise bana tahakkuk eden ücretin günü gününe ödendiğini söyleyen yazılar! Bunlar, ilerici/çağdaş/Atatürkçü üniversite, rektör ve YÖK başkanları zamanında oldu. Bunların hiçbiri ‘dinci’ degildi! En azından bize/topluma öyle söylendi.

      Gelelim son çalıştığım Dokuz Eylül Üniversitesi’ne. Siz hiç araştırma yaptı diye birisine soruşturma açılıp kınandığını duydunuz mu? Ya da derse gelmeyen öğrenciyi bıraktığınız için hakkınızda soruşturma açıldığına tanık oldunuz mu? Ya da yardımcı doçentlikte üç yıllık sürenin sonunda bölümde görüş dahi alınmadan dekanın rektöre yazı yazıp benim görev süremin uzatılmayacağını, dolayısıyla ‘ne yapılması gerektiğini’ sorduğuna tanık oldunuz mu? Doçentlik sınavına girdiğinizde, jüri üyelerinin toplamından daha fazla yayın olduğu halde dört kez sözlü sınavda bırakılanı duydunuz mu?

      Bunlar hep Alevi olduğum içindi ve Ak Parti gelmeden önceydi. Ve sonuçta, Amerika’ya geri dönmek zorunda kaldım. Son örnek, İzmir’de ABD’de doktora yapıp aynı evde kalan dört yardımcı doçentin doçentlik sınavında, iki Alevi’nin kaldığını ve iki Sünni’nin doçent olarak döndüğünü duydunuz mu? AK Parti’nin bugünkü uygulamaları ne yazık ki benim yukarıda anlattıklarımın yansımasıdır. Yani dün olanların bugünkü karşılığı. Dün susanlar, bugün konuşur gibi yapıyorlar. Ortada ciddi bir iki yüzlülük söz konusu.

      P.S. Yukarıda yazdıklarımı kitap haline getirip Türkiye’de birkaç yayıncıya gönderdim. ‘Biz bunu yayınlarsak, yayınevini kapatmamız gerekir’ dediler!

      25 Ekim 2015
      http://www.diken.com.tr/sizin-inandiginiza-inanmiyorum-yazisina-bir-alevi-yurttas-yaniti/

      Sil
    9. Din ne zaman bu işlere ya da bu işler ne zaman dine karıştıysa işler kötüye gitmiştir. Hangi dönem olduğu önemli değil.

      Sil
  18. Hocam, Oktay Sinanoğlu'nun kitaplarını okudunuz mu?

    YanıtlaSil
  19. Hocam bankalar faiz ile çalışıyor bunu biliyorum da, finans kurumları faiz ile mi yoksa kâr payı ile mi çalışıyor?... Kâr payı adı altında verilen para faiz midir acaba?...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle olmadığını söyleseler de faizden bir farkı yok.

      Sil
  20. Hocam bir zombi tarafından ısırılacağım ve ben de bir zombiye dönüşeceğim diye çok korkuyorum!

    Ne yapmamı önerirsiniz Hocam?

    YanıtlaSil
  21. Hocam affınıza sığınarak soruyorum..

    Bir miktar parayı yıllık belli bir oranda faizle bankaya yatırmak ile; arsa satın alıp hiçbirşey yapmadan değerlenmesini bekleyip satıp aradaki farka konmak arasında ekonominin tabiatı açısından ne fark var???

    Yada şu na katılır mısınız?? http://www.radikal.com.tr/yazarlar/guven-sak/faiz-ranti-haram-da-arsa-ranti-helal-midir-1111973/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Paranızı bankaya yatırırsanız sermaye ihtiyacı olan birisi kredi olarak alıp kullanır bir iş kurar, yatırım yapar, başkalarına istihdam yaratır. Ya da ihtiyacı olan birisi kredi olarak alır harcama yapar. O harcama bir başkasına gelir olur. O da harcar. Böylece talep artar. Talep artınca üretim, üretim artınca yatırım artar ve ekonomi büyür.
      Bu şekilde bankaya yatıracağınız paraya karşı alacağınız faiz enflasyonun biraz üzerinde (bazen de altında) bir getiridir.

      Paranızla arsa ya da altın alıp onun ileride değerlenmesi için beklerseniz o parayı o süre için toprağa gömmüş olursunuz. Ekonomiye hiçbir yararı olmaz. Ama ileride bu arsa çok değer kazanırsa satarak ciddi rant elde etmeniz imkanı vardır.

      Bu ikisinden hangisi daha haram hangisi daha helaldir karar sizin.

      Sil
    2. hocam arsayı satan kişi parayı ne yapacak ya bankaya yatıracak ya da harcayacak ekonomi sonucu olarak aynı etki değil mi acaba?

      Sil
    3. arsa aldınız, parayı arsa sahibine verdiniz. arsa sahibi o parayı ne yapacak?
      ne yaparsa yapsın o para bir şekilde banka sistemine ya da ekonomiye dönmek zorunda zaten.

      Sil
    4. çok cahilane bir yorum. o zaman altın da alma, dolar da alma, ev de alma.. hep tl de kal...

      Sil
  22. hocam, konu başlığıyla fazla bir ilgisi yok ancak ben yine de yüksek müsaadenizle sormak istiyorum: 1929 buhranı aşırı reel iktisadi üretimin aynı seviyeye karşılık gelecek hacimde finansal sermaye üretememesi neticesinde talebin mali yönden desteklenememesi; buna karşın 2008 krizi ise aşırı finansal sermaye üretimine karşın aynı seviyede reel iktisadi değerin üretilememesi nedeniyle meydana gelmiştir diye düşünüyorum?.. bu konudaki düşünceniz nedir hocam?. saygılar....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşağı yukarı doğru bir tanımlama diyorum.

      Sil
  23. Hocam ben koalsiyondan yanayım.

    İsteğim de şu:

    AKP-CHP-MHP-HDP-DSP-YTP-USD-EUR-INR-LLP-ÜÜF-ZZK-RRQ-FED-ECB-TCMB-IMF-BDDK-TOOB-JSA-XPW-Ahmet Mahfi Eğilmez.

    Eğer bu koalsiyon kurulursa, ben varım!

    Ya siz?

    YanıtlaSil
  24. hocam, kapitalizmin değil ama finansal kapitalizmin sonuna gelmiş olduğumuzu düşünüyorum. Ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugünkü aşamada ikisini birbirinden ayırmak mümkün değil. Birinin sonu gelmişse ötekinin de gelmiş demektir.

      Sil
  25. Hocam seçim sonrası için dolar farklı senaryolara göre aşağı veya yukarı yönlü bir hareket yaşayacak gibi görünüyor. Uzun süre paraler bir seyir izlemesi zor gibi. size göre doların hareket yönü ne olur ve tahmininiz ne acaba

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet 2016'da da dolar inişli çıkışlı bazen de yatay bir patika izleyecek muhtemelken ama yönü genel olarak yukarı olacak.

      Sil
  26. hocam kısa vadede seçim sonrası için uzun vadede 2016 sonuna kadar dolar tahmininiz ne acaba

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dolar, Fed faiz artırmadığı ve Çin'den yeni bir adım gelmediği sürece düşür veya yatay kalır. Ama hangi düzeyde olacağına dair (ben teknik analiz yapmadığım için) bir rakam veremiyorum.

      Sil
  27. Sayın Hocam, ABD'de QE ile dağıtılan paraların güvensizlik nedeniyle harcama olarak ekonomiye geri dönmediğini ya da yüksek faiz geliri için gelişmekte olan ekonomilere aktığını ve neticeten ABD enflasyonun istenen %2 seviyesine gelemediğini söylemiştiniz.

    Fed faiz artışına başlayacağı ve bunu sürdüreceği izlenimini verdiği takdirde paranın ABD'ye döneceği öngörülüyor. İlaveten Fed'in faiz artışı için enflasyonun beklenen düzeye gelmesini beklediği de her açıklamada tekrarlanıyor. Yani bu denklemde faiz artışı için istenen enflasyon oranının ancak faiz artışına başlanarak elde edilebileceği ortada gibi. Peki neden Fed bu uygulamaya başlamıyor? Çin veya AB verileri iç piyasasındaki enflasyondan daha mı önemli, öyle ise neden?

    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü oralarda yaşanacak kriz dönüp dolaşıp ABD'yi de vuracak. Küresel sistem bütün dünyayı kapitalist sistemin içine çekince tam anlamıyla bir bileşik kaplar düzeneği oluştu.

      Sil
  28. medyaya çıkan iktisatçı sayısı amerikada ters indikatör olarak kullanılıyor. mesela şubat-mart 2009’da medyada yer alan iktisatçı sayısı rekor kırmış ki o tarihler amerikan borsalarının dip yaptığı zamanlar. bu yıl ağustos sonu ile eylül sonu arasında özellikle fed kararı öncesinde de iktisatçı enflasyonu artmış. bu zamanlar yine orta vadeli dipten çıkışa denk geliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genellikle kriz zamanları, sarsıntılarda vb iktisatçılara itibar artar. Bu doğrudur. İyi zamanlarda finansçılar, kötü zamanlarda iktisatçılar itibarlıdır.

      Sil
  29. Hocam fed qe yaparsa dolar/tl nereye kadar düşer? Tahmininiz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu bilemeyiz. Miktar, zamanlama önemli.

      Sil
    2. Miktar, zamanlama önemli. diye cevaplamışsınız.

      Hocam siz QE4'ün yapılacağını düşünüyor musunuz? FED'in QE'leri bitti artık.

      Sil
    3. Karedenizli fıkrasındaki gibi "Mesela dedik."

      Sil
  30. Cem Toker hakkındaki görüşleriniz nedir?

    YanıtlaSil
  31. Hocam Dolar'a ne oluyor yine yahu?

    2,91'in üzerine çıkmaya çalışıyor gene!!!

    Ne oldu, hangi olay vuku buldu da Dolar yeniden yükselişe geçti!

    Durmuyor bir türlü yahu durmuyor yaa.. Nasıl borçlarımı ödeyeceğim şimdi! Elim ayağım birbirine dolanıyor!

    YanıtlaSil
  32. Hocam şu yapısal reformlar konusunda ayrıntılı ama baya bir ayrıntılı çalışma yapsanız iyi olacak. Her iş biraz tarif etmekten çıkınca herkes bu lafa sığınıyor. Ama ayrıntısı ile bu konuyu anlatan yok. Allah aşkına eğitim diye başlamayın bir eğitim sisteminin bırakın meyvelerini almayı sistemin oturması bile 10 yıllar sürüyor. AR-GE falanda demeyin çünkü bunu esası ile yapacak insan gücüde biraz önce sözünü ettiğim yeni eğitim sisteminden çıkacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğitimi düzeltmeden yapısal reformları yaşatmak mümkün olmaz.

      Sil
  33. Sizi Sarıyer'de bir gün yakalayacağım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çarşamba günleri 12.30 dan itibaren Sarıyer Pazarında oluyorum.

      Sil
  34. Stanley Fischer telefonunuzu çaldırıyormuş, cevap vermiyormuşsunuz.

    Niçin?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed'e akıl veriyormuş gibi olmak istemiyorum ondan. Kendi kararlarını kendileri alsınlar.

      Sil
  35. ''İki türlü enflasyon var: Maliyet enflasyonu ve talep enflasyonu. Eğer örneğin kur artışı dolayısıyla üretimde kullanılan ithal girdilerin maliyeti artıyorsa ya da petrol fiyatındaki artışlar nedeniyle üretim maliyetleri artıyorsa o zaman maliyet enflasyonu var demektir. Bu durumda faizlerin artırılması maliyetlerin daha da artmasına ve enflasyonun yükselmesine yol açabilir.''
    Hocam bu metin 'Enflasyon, Faiz ve Taylor Kuralı' başlıklı yazınızdan. Yaklaşık son bir yıldır, kur artışı dolayısıyla üretimde kullanılan ithal girdilerin maliyeti artması nedeniyle faizi artırıp, kuru düşürerek maliyetleri azalmamız gerektiğini yazıyorsunuz. Peki ama bu yazınızda kur artışıyla gelen maliyet enflasyonu için faiz indiriminden söz ediyorsunuz. Hocam kafama karıştı?...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kur artışıyla gelen maliyet enflasyonu için faiz indiriminden nerede söz ettiğimi bulamadım.

      Sil
    2. ''Kur artışı dolayısıyla üretimde kullanılan ithal girdilerin maliyeti artıyorsa ya da petrol fiyatındaki artışlar nedeniyle üretim maliyetleri artıyorsa o zaman maliyet enflasyonu var demektir. Bu durumda faizlerin artırılması maliyetlerin daha da artmasına ve enflasyonun yükselmesine yol açabilir''
      Faiz indirimi değil de, faizi artırmanın olumlu sonuçlar vermeyeceğini,enflasyonu daha da artıracağını yazmışsınız.

      Sil
    3. Hocam arkadaşın sorusundan sonra benim de kafam karıştı.

      Şu kısım biraz bulanık: "Bu durumda faizlerin artırılması maliyetlerin daha da artmasına..."

      Örneklendirelim:

      Dolar/TL kurunda, Dolar'ın yükselişi, Türkiye genelinde "maliyet enflasyonu"nu arttırır. Burada hemfikiriz.

      "Maliyet enflasyonu"nu frenleyebilmek için TCMB'nin 1 haftalık repo faizini yükseltmesi gerekir. Burada hemfikiriz.

      "Maliyet enflasyonu", "talep enflasyonu"na göre daha derin bir sorun olduğundan; TCMB'nin 1 haftalık repo faizini yükseltmesi dönemsel iyileştirme yapar, köklü çözüm değildir. Köklü çözüm için ilk önce faiz arttırılmalı, aynı anda yapısal reformlara başlanmalıdır. Yapısal reformlarla birlikte ülke genelinde ekonomi dışarıya bağımlılığını azaltarak üretim yapmaya başlayacağından, (maliyetler düşmeye) enflasyon da düşme eğilimine girecektir. Ve TCMB'nin 1 haftalık repo faizi de otomatikman düşürülmeye başlanacaktır.

      Şimdi Hocam:

      Siz "Bu durumda faizlerin artırılması maliyetlerin daha da artmasına..." yazmanızla; galiba, zaten yükselmekte olan "maliyet enflasyonu"na, bir de TCMB'nin 1 haftalık repo faizini de yükselterek, enflasyondaki yükselişi daha da hızlandıracağı gibi bir (yanlış) algı oluşmuş. Muhtemelen arkadaşımızın ve benim de kafamızın karıştığı yer burası oldu.

      Kafamızdaki bu karışıklığı düzeltir misiniz?

      Sil
    4. Sanırım bu ifadeyi şu şekilde genişleterek yazsam kafa karışıklığı giderilmiş olacak:
      Kur artışı ithal girdilerin fiyatlarını artıracağı için maliyetlerin artmasına ve dolayısıyla fiyatların artmasına yol açar. Bu durumda faizi artırarak kur artışına engel olmak doğru bir yaklaşımdır.
      Buna karşılık faiz artışı da finansman maliyetlerini artırarak yine fiyat artışlarına yol açar. Kurlar, eğer ülkede yükselen riskler nedeniyle artıyorsa bu durumda faizi artırmak kurları düşürmeye yetmeyebileceği gibi ilave maliyet artışına da yol açabilir. O nedenle faiz artışına gidilmeyip risklerin düşmesini beklemek daha uygun olabilir.

      Sil
    5. Peki Hocam, kur baskısı sebebiyle enflasyon yükselmeye başlamışken siz de, sanırım Ali Ağaoğlu gibi birçok iktisatçı da, TCMB'nin faizi gıdım gıdım arttırmasının doğru olacağı yönünde görüşler beyan etmiştiniz. Eğer TCMB faizi arttırmakta gecikirse, Ocak 2014'te yaşadığımız ani şok gibi, tek seferde faizi %4,5'ten %10'a arttırmaya mecbur kalması gibi feci durumları yeniden yaşayacağımız riski olduğundan bahsetmiştiniz.

      ( http://www.ntvpara.com/yorum-ve-analiz/dr-mahfi-egilmez/merkez-bankasi-faizi-artirdi )

      Şimdi:

      "Faiz artışı da finansman maliyetlerini artırarak yine fiyat artışlarına yol açar." cümlenizde, finansman maliyetleri ne demek?

      "Kurlar, eğer ülkede yükselen riskler nedeniyle artıyorsa bu durumda faizi artırmak kurları düşürmeye yetmeyebileceği gibi ilave maliyet artışına da yol açabilir. O nedenle faiz artışına gidilmeyip risklerin düşmesini beklemek daha uygun olabilir." Burada, TCMB'nin "bekle gör" taktiğini izlediğini mi söylemek istiyorsunuz?

      Siz de dahil birçok iktisatçı şu ikisini söyler:

      1. "TCMB'nin yapması gerekenler vardır."

      2. "Bir de, ülkedeki siyasi iklimin dayatması sebebiyle TCMB'nin ne yapacağını öngörebilmek vardır."

      1. şıkka göre, TCMB faiz arttırmalı. İktisat bilimi bunu söylüyor.

      2. şıkka göre, TCMB üzerindeki siyasi baskı sebebiyle faize dokunamıyor.

      Şimdi:

      Sizlerin "TCMB'nin faizi gıdım gıdım arttırmasının doğru olacağı yönünde" görüşleriniz
      ile
      Yine sizlerin "faiz artışına gidilmeyip risklerin düşmesini beklemek" görüşünüz
      birbiriyle çelişmiyor mu?

      Sil
  36. Hocam yazılarınızı daha yeni okumaya başladım. 6 farklı üniversitede (arkadaşlarım gel dersi dinle dedi diye gittim yoksa 6 üni okumadım tabii) iktisat-finans derslerine girdim.İnanın 6 okulda da hocalar sizin yazılarınızı takip etmemi önerdiler. Sanırım sizin için hocaların hocası tabiri yerinde olur...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah.
      Sanırım benim gibi teoriyle uygulamayı birleştirerek yazan kişi sayısı az olduğu için bu blog üzerinde böyle bir referans yoğunluğu oluşuyor. Bir de sınavlarda ve mülakatlarda bu blogdan çok soru çıkıyor. Onun da nedeni güncel ekonomik konuları teoriyle harmanlayıp anlatmaya çalışmam olsa gerek.

      Sil
  37. Hoc yazinizda harcama ve vergi artisinin tek seferlik uygulanmasi gerektigini yoksa artan vergilere ragmen enflastyonist egilimlerin olusacagini belirtmissiniz bunun sebebi nedir? Simdiden cok tesekkur ederim

    YanıtlaSil
  38. (Konu dışı)
    Hocam,
    Yatırım nedir, ne değildir? Nasıl yapılır, nasıl yapılmaz? konusunu kapsayan bir makaleniz-çalışmanız var mı?
    Kişisel yatırım stratejinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi