Kamu Kesiminin Dövizli Borçları

Biz genellikle dış borç stokuna ve dış borç yüküne (Dış Borç Stoku / GSYH) bakıyoruz. O nedenle bu her zaman baktığımız Türkiye’nin dış borç tablosunu paylaşayım (Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı, Kamu Borç Yönetimi Raporu, Mart 2024 verilerinden tarafımdan hazırlanmıştır.)

Bu tablodaki veriler bize yurt içinde dövizle yapılan borçlanmaları göstermiyor. Oysa gerek kamu kesiminin gerekse özel kesimin yurt içinde yaptığı dövizle borçlanmalar ve kur korumalı mevduat da söz konusu. Şimdi de dövizli iç borçlanmaları da kapsayan tabloyu paylaşayım (Aşağıdaki tabloyu meslektaşım Hakan Özyıldız’ın yayınlanmamış bir çalışmasından aldım.)

Bu tablonun önemi dış borçlanma ya da iç borçlanma ayrımı olmaksızın dövizle yapılmış bütün borçlanmaları kapsıyor olması.

Buna göre Türkiye’nin toplam dış borç stoku yaklaşık olarak 500 milyar dolar olduğu halde toplam dövizli borç stoku 727 milyar dolardır. Benzer şekilde kamu kesimi dış borç stoku 202,5 milyar dolar olduğu halde merkez bankası ve kur korumalı mevduat dövizli borçları da dâhil olarak kamu kesimi dövizli borç stoku 365,6 milyar dolardır.

2024 yılı Ocak ayı itibarıyla vadesine bir yıl ve daha az süre kalmış olan dış yükümlülüklerimizin toplamı 225,4 milyar dolardır (kaynak: TCMB, Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri, Ocak 2024). Bu stokun 47,4 milyar dolarlık bölümü kamu kesimine, 46,1 milyar dolarlık bölümü Merkez Bankası’na, 131,9 milyar dolarlık bölümü de özel kesim kuruluşlarına aittir. Özel kesim kuruluşlarına ait olan 131,9 milyar dolarlık bölümün 61,4 milyar dolarlık kısmı bankalar ve diğer finans kuruluşlarının, 60,5 milyar dolarlık kısmı da reel sektör kuruluşlarının yükümlülüğüdür. 

Yorumlar

  1. Alacağımız hiç yokmu nette ne durumdayız veri var mı bu konuda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin gerçek toplam borcunu dış yatırımcılar da herhalde biliyordur. Türkiye'ye kim yatırım getirir. Böyle bir olasılık var mı?

      Sil
    2. Bağımsız hukuk olmadıkça yatırım gelmez. olanlar bile teker teker çıkıyorlar.

      Sil
  2. Yazınız için teşekkürler!

    YanıtlaSil
  3. Hocam ipin ucu kaçtımı?

    YanıtlaSil
  4. Hocam şu swap hariç net rezervin son noktası neresidir merak ediyorum. Kaça kadar inebiliyor. Pratikte nerede müdahale imkanı kalmıyor?

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  5. Kamu olarak harcamalarımızı kısmaktan başka çaremiz yok gibi. Kamunun fakir gibi kazanıp, zengin gibi harcamaya hakkı yok.

    YanıtlaSil
  6. Türkiye’nin toplam dövizli borç stoku 727 milyar dolar , hemen her yıl sürekli artmakta. Bu ne kadar sürdürülebilir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun süredir sürdürüyoruz.

      Sil
    2. fazla bir borcu yok türkiyenin.
      kamu dış borcu dünya ortalamasında en düşük ülkelerden biri.

      Sil
    3. Fazla borcu yok mu? Şaka olmalı. Rezerv parasıyla borclanan veya doğal kaynak açısından zengin olan, ikide bir saçma sapan ekonomi politikalarıyla kurun ve enflasyonun tavan yapmadığı, demokrasinin ve hukuk devletinin vazgeçilmez olduğu ülkelerle karışmasın Türkiye.

      Sil
    4. YAP İŞLET DEVRET MODELİYLE HAZİNE GARANTİSİYLE ALINAN DIŞ BORÇLAR NE KADAR ? KAYIDI HANGİ HESAPTA?BU RAKKAMLARA İLAVESİ GEREKİR.

      Sil
  7. Hocam merak ettiğim şu; dolara endeksli olmayan, gerçek çil çil yeşil dolar ile ödenmesi gereken borç ne kadar?

    YanıtlaSil
  8. Kaleminize ve aklınıza sağlık değerli hocam

    YanıtlaSil
  9. Demirel'in kısaca özetlediği gibi, "hiç ödeyemeyecek olana borç verirler mi?"
    Bu borç kısmından türkiyeye bişi olmaz.
    dış borcu en düşük ülkelerden biri türkiyedir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O dediğiniz kamu kesimi dış borcu. Toplam dış borçta o kadar da düşük değil.

      Sil
  10. Mahfi bey, sanki tabloları sıkarak posasını çıkarmak gibi bir maksadım yok.

    Sadece dikkatimi çektiği için soruyorum:

    İkinci tabloda; hem kamu kesiminin, hem özel sektörün sadece "dövizli iç borçları" sürekli azalarak devam etmiş:

    Kamu kesiminin "dövizli iç borçları": 36,2 > 29,8 > 27,4 > 27,2

    Özel sektörün "dövizli iç borçları": 145,9 > 137,6 > 111,8 > 110,5

    Bunun temel sebebi; 2020 yılından beri kurların dalga boyu yüksek seyrettiği için, her iki kesimin de döviz satın alırken zorluk yaşamaları mı?

    Yani, dövizle borçlanma maliyeti 2020'den beri her sene arttığı için, her iki kesim de dövizle yaptığı borçlanmaları 2020'den beri azaltarak devam etmek zorunda kalmış.

    Yoksa başka bir sebep mi var?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Döviz gelirinizi aşacak biçimde dövizle borçlanmak akıl işi değil. Buna karşılık geçmişte kur daha sakinken dövizle borçlanmak (düşük faiz vb nedeniyle) uygun görünüyordu. Kur yükselmeye riskler artmaya başlayınca bu yöntem sıkıntı yaratır diye düşünülünce dövizle iç borçlanma yavaş yavaş terk edilmeye başlandı.

      Sil
  11. sayın hocam dış borcun da döviz olarak arttığı görülüyor dış borç artışları üretim için yatırım artışımı yoksa borcu çevirmek için daha yüksek faizle alınan başka borçlarmı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi de. Ama son zamanlarda daha çok borç çevirmek için.

      Sil
  12. Mahfi bey 12 Ekim 2018'de "Rahip Brunson'un serbest bırakılması yapısal reform değildir." tweetini yazdığı andan itibaren Türkiye ekonomisi çalkalanıyor.

    https://twitter.com/mahfiegilmez/status/1050745250413760512?lang=en

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. elimizde fazladan papaz tutmamız lazımdı,
      birini saldık tüm cephane bitti.

      Sil
  13. Üstad, 2002 yılında ki dış borç stoku ile ilgili, yaklaşık da olsa, bir rakam verebilirmisiniz.

    YanıtlaSil
  14. Mahfi hocam,
    Uzun süredir toplam borç yaşadığımız sıkıntı oranında atmadığını ve bu durumun bir ölçüde kayıt dışı ekonomiden kaynaklı olduğunu düşünüyorum.
    Bizim vatandaşlarımızın yurt dışına çıkarttığı önemli bir miktar döviz stoğu var bu doviz bazen giriyor bazen çıkıyor olmasının nedeni nedir?
    Net hata noksan rakamı bunla ilgilimidir?
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Net hata noksan içinde bunlar da olabilir. Ama bizimkilerin yurt dışındaki paraları daha çok sanki paralarını tuttukları bankalardan kredi almışlar gibi geliyor. Bu geliş gidişlerin nedeni işlerini toparlamak için. Kayıt dışı olduğu için sermaye olarak getiremiyorlar ayrıca öyle getirmek de istemiyorlar çünkü öyle gelirse bir daha çıkarılamaz.

      Sil
  15. Seve seve borç verecek Avrupa ve Abd. Yarın rest çekip ödemiyoruz borcumuzu desek hiçbir şey yapamazlar. Canımızı alacak değiller ya. Üstüne tüm dünyayı borç krizine sokmuş oluruz. O yüzden bizle iyi geçinmek zorundalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. türkiyenin aldığı alabileceği tüm borç dünyada kuş kadar etki yapmaz.
      onlara bişi olmaz biz ödemezsek.

      Sil
    2. Bize olur ama. Borcu ödediğimiz halde vize vb. olaylarına bakın ne haldeyiz, bir de ödemesek ne olurdu kim bilir?

      Sil
    3. Rusya ödemedi. Putinin oligarklarının batıdaki paralarına el konuldu. Merak etmeyin biz gerekirse emeklinin boğazına basar o borcu öderiz.

      Sil
  16. Hocam yazılarınızı zevk ile okuyorum. Bir konuda bilginize ihtiyaç duyuyorum. Gerek Türkiye'de ikamet eden gerekse geçici olarak Türkiye'ye gelip giden gerçek kişilerin ülkelerine gidip gelir iken yanlarında getirdikleri ve dövizlerin Turkiye'de harcanan miktarları tespit edilebilir mi?
    Şimdiden teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve TCMB bu dediğinizi anketlerle tespit ediyor.

      Sil
  17. fırtına öncesi sessizlik bu

    YanıtlaSil
  18. Dünyada özelikle 2008 kriz sonrasi fedin cömertleşmesiyle bizim gibi gelismekte olan bir cok ulke bu durumda iyidir dogrudur demiyorum tabiki sagliksiz bir durum...ben elinde sonunda kamu ,özel sektor ve bankaların bir canlınin suya oksijene muhtac oldgu gibi dövizemuhtaç hale gelecegimize borcu cevirebilme kapasitemizin oldukca düşecegine inaaninyorum heleki boyle bir siyasi tablodan sonra haksizmiyim hocam yaniliyormuyum...yazinz icin teskurler aklınıza saglik.

    YanıtlaSil
  19. Mahfi bey cari açıkla dış borç artışı parelelmidir. Iç borç azalırken kkm ile artmış gözüküyor. Dışarıdan borç almayla ülkeye yatırım adı altında kısa süreli giren döviz arasındaki fark nedir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir paralellik var tabii ama bire bir olması söz konusu değil. Dış borçlanma faizle geri ödenmesi gereken belirli bir vadeye bağlı kaynak girişi, doğrudan sermaye yatırımı ise buraya yerleşmek için gelmiş, iş kurmuş ya da belli bir işletmeyi satın almış sermaye. Yani kalıcı. Bu tür yabancı yatırımlar faiz almazlar ama buradan elde ettikleri karı kendi ülkelerine transfer ederler. En önemli fark ilkinin kısa süreli olmasına karşılık yatırımın teorik olarak kalıcı olmasıdır. Bir de portföy yatırımları var. Onlar da borsaya gelen yabancı kaynaklar. Onlar da duruma göre girip çıkıyorlar.

      Sil
    2. Teşekkür ederim. Portföy yatırımlarının dışarıdan borç almayla farkı yok gibi. Öğrenmek istediğim buydu aslinda

      Sil
  20. Kendi para birimin olmayan bir parayla borçlanmak; iş geri ödemeye gelince ne büyük bir dezavantaj, hele bir de kendi para biriminden 32-35 kat daha değerliyse...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. O nedenle hep "döviz kazancınız yoksa dövizle borçlanmayın" diyoruz.

      Sil
    2. Hocam ımf ile ilgili de bir yazı yazabilir misiniz bu duruma çözüm olarak

      Sil
  21. bize bişi olmaz hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani bu durumu bir şey olmadı diye düşünürsek olmaz tabii. Daha ne olsun. Bulgaristan bile bizi geçti.

      Sil
  22. Hocam . Bütün bunlara nasıl cevap vereceksiniz . 24 saat çalışmanız lazım . Bir de adımon çıkması için ne yapmam lazım . Muvaffak GÖZAYDIN

    YanıtlaSil
  23. Bu 500 milyar dolar borcun,Yıllık dolar faizi var birde ,Dolar faizini ödeyelim yeter..Anaparanın ödeneceğini zannetmiyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vadesi gelenler var. Oldukça yüklü miktarlar. Ama dediğiniz gibi onlar genellikle yenilenip uzatılıyor.

      Sil
  24. Yazilarinizi yillardir takip ediyorum. Borc yigidin kamcisi derler, ama artik kamciya sirt dayanmiyor :)

    YanıtlaSil
  25. Kör kuyulara yapılan yatırımlar , sınırsız hesapsız kamu harcamaları ülkeyi bu hale getirdi. Çözüm zor ama imkansız değil. Üretim seferberliği ile kamu harcamalarının kısılması ilk adım olmalı .Bu iktidarın sizin kasdettiğiniz anlamda yapısal reform yapabileceğini sanmıyorum.Yazınız için sağolunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef doğru.
      Sağ olun.

      Sil
    2. herkes para istiyor iktidarın 11 milyon üyesi var 10 milyon sığınmacısı var yıllardır parasını aldıkları emeklilere açlık sınırının 20 bin TL yarısı kadar 10 bin TL maaş veriyorlar daha fazla veremeyiz yok diyorlar ama TCMB devamlı para basıyor dolaylı vergiye abanıyorlar özellikle yurt dışına ihraç amaçlı mikro/küçük girişimcinin üretimine destek vermiyorlar/veremiyorlar melek yatırımcıya git diyorlar çünkü bu iş için görevli kişiler ne yapacaklarını bilmiyorlar hep yanlış yerlere destek olmuşlar en büyük sorunları bu
      zenginlere negatif faiz ile krediyi yıllardır veriyorlar ve Türkiyeye ne kadar zarar verdikleri ortada
      bunlar sadece borcu çoğaltırlar borç reformlar yapıldıkdan sonra adil şeffaf denetlenebilir ekonomik sistem ile ödenebilir.

      Sil
  26. hocam yine güzel bir yazı. merak ettiğim konu herhangi bir hükümet kamu borçlarını kapatma yolunda hareket edip bu borç rakamlarını çok düşük seviyelere düşürülmesi amaçlı politika izlese faydalı olur mu? nasıl bir sonuç ortaya çıkar, merak ediyorum. bizde sürekli artan bir borç trendi var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir politika izlemeye gerek yok. Sadece geliri (GSYH) borçlardan daha fazla artırmak yeterli. Oransal olarak borç yükü azalırsa sorun çözülür.

      Sil
  27. hocam bizde zamanında AB ye girip 1nisanda romanya ve bulgaristan gibi serbest dolaşıma katılsaydık..ülkenin yarısı özellikle gençleri ülkede tutamazdık..dış borç bundan olumlu mu etkilenirdi,olumsuz mu?birliğe girmenin diğer olumlu ekonomik kazanımlarını hesaba katmadan tabiki..ya da şöyle sorayım ülkemizin en zengin %10u bu sene tatilini her zaman gittikleri ege akdeniz kuzey kıbrıs yerine yunan adalarında yapacak.vize muafiyeti nedeniyle çünkü çok daha az paraya çok daha kaliteli tatil demek bu..imkanı olan mutlaka değerlendirecektir..paket turlarda haziran sonuna kadar doluymuş zaten..bugün gitseniz temmuz başına tarih verebiliyorlar en erken..bunun cari açıga etkisi ne olur? en zengin 8-10milyon türk vatandaşının bu ani tatil alışkanlığı değişikliği?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Türkiye'nin AB'ye girmesinin ülkeyi her açıdan olumlu etkileyeceğini düşünüyorum. demokrasimiz eksik, hukukumuz eksik, laikliğimiz eksik, hoşgörümüz eksik. Bırakın ekonomiyi bunları AB sayesinde tamamlardık. Yılların diktatörlükleri Romanya, Bulgaristan bile AB'ye girdikten sonra bambaşka ülkeler oldular.

      Sil
    2. Mahfi bey 2008-2010 arası yunanistan veri hatasından dolayı ekonomik krize girmedimi. O zaman dünya ekonomik göstergeler bundan daha iyiydi. AB zoraki olsada yunanistanı kurtardı. Ukranya savaşının başında batının desteğini aldı. Şuan maddi olarak bile yardım etmek istemiyorlar. Tarim ürünlerini ekonomik denge bozulmasın diye ithal etmek istemiyorlar. Türkiye acısından zaten birçok mevzuatımız ab'nin kopyası, dilimiz, ırkımız, dinimiz...farkli batı ile doğu arasında tampon ülkeyiz şuan karşılıklı olarak verdiğimiz sözleri ya tutmuyoruz yada zoraki tutuyoruz. AB bizi neden kabul etsin, kabil etti diyelim biz onlara yük olursak neden bizi taşısınlar

      Sil
    3. Türkiye artık AB ye giremez o konu kapandı çünkü 10 milyon sığınmacı T.C. vatandaşlarının iki misli hızında ürüyor gelecekde çoğunluk olacaklar.

      Sil
    4. 2019'a kadar dem secmenide otekiydi. Özellikle 14-28 mayis sürecinde el üstünde tutuldu. 31 martta zirve yaptı. Zaten sizin soylediginizden baska birşey yazmadım. Türkiye doğu-bati arasında tampon bölge bunu 91 körfez savaşında net olarak gorebilirsiniz

      Sil
  28. Sn.Hocam,
    Dış borç/GSYİH oranı açısından Türkiye’nin durumu gelişmiş 30 ülke arasında iyi durumda diye biliyorum.Gemi su alsa bile,giren suyu vergilerimizle tahliye ediyoruz,yani borcu borçla çevirebiliyoruz.Bu açıdan bakarsak “iyi bir sistem” kurulmuş da diyebiliriz.Baksanıza normalde 50-55 TL olması gereken bir $ kuru 31-32 bandında tutuluyor,bunu dünyada yapabilecek bir ülke yok.
    Tabii ki birçok gelişmiş ülkenin dış borcunun kendi parası cinsinden olduğunu da unutmayalım. Hep söylediğim gibi ülkemizde öyle yüksek bir kayıtdışılık var ki,bu sayede tüketim düşmüyor ekonomi gemisi yüzebiliyor.
    Türk halkı adeta tüketmek için yaşıyor, Alman gibi gezmek,Amerikalı gibi yemek, İngiliz gibi eğlenmek istiyor fakat buradaki sorun onlar gibi üretmiyor ve tasarruf etmiyor olmamız.Biz borçlanmayı tüketimi sürdürmek için kullanıyoruz,gelişmiş ülkeler ise üretim yatırımları için.
    Bayrama çeyrek kala tüketim yine zirve yapacak gibi duruyor.
    Saygılarımla,Fatih Gülşen

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız Türkiye borç yükü konusunda kötü durumda değil. Türkiye tam anlamıyla bir tüketim ekonomisi. O nedenle bütçe açığı veriyor o nedenle cari açık veriyor. Sistem ve yönetim tasarrufu değil, tüketimi özendiriyor. Bizim açımızdan büyüme modeli tüketimi artırarak büyüme haline dönüşmüş durumda.

      Sil
  29. Gerçekte yabancılara borcumuz daha yüksek. Yani daha doğrusu dış borcumuz. Neden mi?. Çünkü; turkiyede yerleşik yabancı finans kurumlarına olan döviz borçlarımız iç birçok sayılıyor. Aslında o borçlarımız da dış borç sayılır.

    YanıtlaSil
  30. Sayın Eğilmez,

    Eğer sizin için bir sakıncası yoksa:

    Mansur Yavaş'la ilgili görüşleriniz nedir?

    YanıtlaSil
  31. Mahfi bey elimizde ne varsa sattık , kasayı boşalttık , halkı cahilleştirdik aklı çalışan nüfusu kaçırdık . Atatürk’ün gençliğe hitabesinde geçen tüm koşulları ekonomi olarak yeterince yerine getirdik bir işgal edilmemiz birde yeni anayasa altında parçalanmamız kaldı sanırım.

    YanıtlaSil
  32. Türkiye'nin kaderi bellidir, avrupaya mal yetiştirecek avrupaya hizmet edecek bütün mesele bu ve bu sebeple bile avrupa kendine ait borçları rahatlıkla yapılandırmaya gidebilir. Türkiye'ye bir şey olmaz söylemi doğrudur. Avrupa ya turizm olsun sanayi olsun her şekilde hizmet ettiğimiz sürece en kaliteli sebze ve meyveleri o ülkelere sattığımız sürece avrupa bizi sıkıntıya sokmaz, dünyanın en kaliteli sebze ve meyvesini Türkiye'de üretebilirsiniz ancak avrupa o kadar keyif ülkesidir ki en kaliteli sebze ve meyveyi yemek için bile milyarlarca dolar para yakmayı göze alır

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. herkes kendi kaderini kendi yazar. Bu, ülkeler için de geçerlidir. Beceriksizlikleri kader olarak kabul ederseniz o sizin kaderiniz olur.

      Sil
  33. dünyada en kaliteli sebze ve meyveyi üreten ülke Türkiye'dir bu coğrafyada bu gerçek var, ayrıca maden olarak ta zengin bir ülke ve turizm açısından dünyanın en iyi ülkesi pariste dandik demir eyfel kulesi varken bizim 5 bin yıllık tarihimiz var biz avrupanın her zaman işine yararız. abd ise malesef bizi asker ülke olarak görüyor. abd askerimizi avrupa sebze meyve yer altımızı sömürüyor bu 2 ülkeden kurtulmak için tam bağımsızlık için kendimiz üretip kendimiz yememiz gerekiyor. ama içimizdeki hainler içimizdeki abd ab ajanları olduğu sürece bu mümkün değil olay ekonomik değil siyasi bence. şimdi bu yazıya bakıp paranoyak ahaber izleyicisi bir aktrol zannedecekler beni ama işin gerçeği bu gençler
    Türkiye'de araba üretimi yapalım dediklerinde sizin neyinize araba üretmek siz gidin şeftali üretin diyen bir zihniyet şuan Türkiye'nin en büyük holdingi! araştırın gençler araştırın milliyetçi kesim.. içimizdeki hainleri ortaya çıkarın ki ilerleyelim . teşekkürler hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizi kimin nasıl gördüğünün önemi yok. Biz kendimizi nasıl görüyoruz önemli olan o. Bizim sorunumuz hatalarımızı kabul etmeyip onları hep dış güçlere bağlamamız. Öte yandan herkesin ucuza ürettiği otomobili pahalıya üretip zararına satıp aradaki farkı bizim vergilerimizle üreten şirkete ödeyerek otomobil yapmanın doğru bir iş olmadığını ben de söylüyorum.

      Sil
    2. Antalya da yaşıyorum etrafımızda seralar bol
      Nasıl üretim yaptıklarını görseniz en kaliteli sebze meyve lafını ağzınıza almazsınız. Atılan zehir kullanılan gübre savaşta kullanılmaz.

      Sil
  34. Hocam selamlar, iyi akşamlar. Hocam uzun zamandır yazılarınızı takip ediyorum. Bana finansal okuryazarlık kazandırdınız teşekkür ederim. Siyaset bilimi kamu yönetimi öğrencisi olarak kaymakamlık sınavına hazırlanıyorum. Şuan da 3. Sınıftayım. Bildiğiniz üzere sınavda Türkiye ekonomisi alanında 14 soru sorulmakta, sizin entellektüel bilgi birikiminize dayanaraktan sizden Türkiye ekonomisi kitabınızı önermenizi istiyorum. Önerdiğiniz kitabı bir baş ucu kitabı olarak kullanacağım hocam. Teşekkür eder ve sağlıklı, sıhhatli günler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Türkiye Ekonomisi konusunda bildiğim en kapsamlı kitap Yakup Kepenek'in kitabıdır.

      Sil
    2. Erdoğan Akgül6 Nisan 2024 11:06

      Teşekkürler hocam

      Sil
    3. Sınavda Yakup Kepenek'in adını geçirmeyin yalnız. Kalacağınız garanti olur.

      Sil
  35. Merhaba, Özel Sektörün iç ve dış döviz borcunun kalemlerle olan halini nereden bulabilirim? Bankacılık sektörünün borcunu merak ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2024/04/Web_Kamu_Borc_Yonetimi_Raporu_Mart_2024-1.pdf

      Sil
  36. Peki hocam, satılmadık fabrika, liman, işletme, maden, toprak kalmadı, hala borçlar artıyor, yok mu bu korkunç gidişe dur diyecek..?

    YanıtlaSil
  37. Hocam Türkiye ekonomisinde arada bir de olsa iyi giden bir şey olmuyor mu hiç? Neden hep "hep" içimizi karartıyorsunuz? Bilim insanları da politize olduysa vay halimize, doğruyu nereden öğrenelim Google dan mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demek ki yok. Baksanıza siz de iyi giden bir şey bulamıyorsun uz ve Google'dan aramak zorunda kalıyorsunuz. Bulabilirseniz bana da söyleyin ben de yazayım.

      Sil
  38. Mahfi bey, sizle paylaşmak istedim:

    Meslektaşınız; Karadeniz Teknik Üniversitesi, İktisat Bölümü, Öğretim Üyesi, "Prof. Dr. Yakup Küçükkale" şöyle bir twit yazmış:

    "Türkiye'deki ihracatçıların dikkatine:

    Siz "TL'nin değer kaybı" dışında ihracat yapmasını bilmiyorsunuz. O zaman yapmayın ihracat. İç piyasa için üretim yapın. Bırakın ihracat falan sizin işiniz, sizin harcınız değil. Siz bırakın, kim becerebiliyorsa onlar devam etsin.

    Defalarca söyledik, defalarca anlattık. Alman işadamı ihracat yapmak için "Avro'nun değerini düşürelim" demiyor. Amerikalı işadamı ihracat yapmak için "Doların değerini düşürelim" demiyor. Onlar nasıl ihracat yapıyor?

    Çünkü onlar, ihracatın; kalite artışı ile, verimlilik artışı ile, yenilikçi ürün tasarımı ile olabileceğini biliyorlar. Siz bunları bir türlü öğrenemediniz. Aslında bunları siz de biliyorsunuz. Ama kolayınıza gelen yolu seçiyorsunuz. Kolaya kaçan tiplersiniz. Ülke ekonomisine yarardan çok zarar veriyorsunuz..."

    Kaynak:
    https://twitter.com/ykucukkale/status/1776172356148330762

    Yorumunuz nedir Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gelişmiş ülkeler bu üretimleri kendi ülkelerinde pahalıya mal olduğu için yapmıyor ucuz işçilik ülkelerinde yaptırıyor demekki Türkiyeden daha ucuz işçilik ülkeleri var gelecekde bu pazarlarda kaybolacak çünkü alıcılar bu üretimlerde robot çalıştırma argeleri yapıyorlar karanlık fabrikalarda bu tür üretimler gelecekde yapılacak gelişmiş ülkelerde arge-patent çalışması çok yaygın çünkü ortamları müsait bizim ülkemiz patent fakiri ülke arge ile uğraşmak isteyen girişimcilerin başarılı olamayacağı bir ülkeyiz ülkemizde emlak-inşaat-ticaret ve köşe dönme işleri ile uğraşan bütün yasaların çiğnendiği bir toplumuz bu sebeple ulusal paramız her gün eriyor ve gelecekdede erimeye devam edicek.

      Sil
  39. Hocam Fenerbahçe, Trabzonspor lig maçından sonra neden U19 protestosunu lig maçlarında değil de kupa maçında uyguluyor? Bu durumda bir mantık hatası yok mu? Eğer Trabzonspor lig maçı olaylı geçmeseydi, bu protesto da olmayacaktı. Peki o halde neden U19'la maçlara çıkmak ligde değil de kupada oluyor? Bu mantıksal hatayı Galatasaraylılar ''Fenerbahçe bizden korkuyor'' şeklinde yorumladılar. Basiretsiz kişilere yetki verince tüm bu saçmalıklara da katlanmak durumunda kalıyoruz maalesef. Federasyona baskı yaparak, hiç olmayacak şeyleri talep etmek, aslında yenilgiye önceden kılıf hazırlayıp, yenilgiyi peşinen kabul etmek demek oluyor. Benim anlamlandıramadığım asıl nokta ise ligde yaşanan bütün haksızlıkları neden kupa finalinde çekiyoruz? Lig maçlarında neden aynı sözde U19 cesaretini gösteremiyoruz. Neden tıpkı kupadaki gibi 2 yıl boyunca lig müsabakalarına U19'la katılacağız diyemiyoruz? Tüm bu alınan basiretsiz kararlar, sözde cesaretli gözüken korkakça kararlar ve mantıksız kararlar bize yakıştı mı hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fenerbahçe kimseden korkmaz. Korksalar İstanbul'dan Anadoluya gizlice silah kaçırmaya girmezler, pek çok kişinin ve yaptığı gibi Padişahın yanında dururlardı. Bu bir. İkincisi Fenerbahçe son 20 yılda o kadar büyük haksızlıklara uğradı ki bir şekilde tepki verdi. Bu haksızlıkların son örneklerinden biri Riyad'da oynanacak süper kupanın iptali olayıdır. Fenerbahçe ve Galatasaray o olayda birlikte karşı çıktılar. Ama sonunda Fenerbahçe sanki bu işi tek başına iptal ettirmiş gibi yapayalnız bırakıldı. Bütün fatura ona çıkarıldı. Bu aşamada bu tepkilerin doğruluğunu yanlışlığını tartışmak uygun olmaz.

      Sil
    2. O zaman Trabzonspor maçından sonra değil, Riyad hadisesinden sonra bu karar alınmalıydı. Çünkü mantık bunu gerektirir hocam.

      Sil
    3. Trabzon olayı bardağı taşıran damla oldu sanırım.

      Sil
    4. Haksızlıklardan bahsetmişsiniz fakat Fenerbahçe birçok maçta gerek penaltılarla olsun gerekse gösterilmeyen kırmızı kartlarla olsun hakemler tarafından kollandı. Trabzon maçında Osayi güvenliğin kontrolünde olan yerdeki adamı darp etti. Fakat bırakın ceza almayı, uyarı bile yapılmadı. Oysaki bu durum nefsi müdafaayı aşar. Çünkü adam güvenlik tarafından kontrol altına alınmış, yerde yatıyordu. Bu gibi haksız kararları da Fenerbahçeli olmayanlara anlatamazsınız. Eğer yaşananları teraziye koyup, haksızlıklarda kimin daha ağır bastığını irdelersek işin içinden çıkamayız. Çünkü yıllarca Anadolu'nun farklı bölgelerinde yaşamış ve haksızlıklara yakinen tanıklık etmiş birisi olarak Anadolu takımlarının uğradığı adaletsizliklere üç büyüklerin yanaşamayacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Evet, işin içinde renkler olunca olaylara objektif bakabilmek çok zor fakat duyguların esiri olmak da bir yere kadar. Çünkü adalet herkes için olmalı diyorsak bu durumda asla tek taraflı düşünemeyiz.

      Fenerbahçe neden Fenerbahçeli olmayan hiç kimse tarafından sevilmiyor ve neden başkaları antipatik değil, hatta çoğu zaman sempatik gelirken Fenerbahçe bu kadar antipatik oluyor bunun irdelenmesi lazım. Aslında bunun yanıtını vermek kanımca zor olmasa gerek. Ali Şen, Aziz Yıldırım ve Ali Koç. Hepsinde sürekli bir meydan okuma ve herkesle savaşma hırsı var. Balık baştan kokar misali bu durum tüm camiaya hatta taraftarlara kadar sirayet etmiş vaziyette. Bundan dolayı Fenerbahçe tüm ötekilere antipatik geliyor. Bu yüzden ben acilen Fenerbahçe'nin sağduyulu, itidalli ve yıkıcı değil, birleştirici olan bir başkanla yönetilmesi gerektiğini düşünüyorum. Süleyman Sebalar, Özhan Canaydınlar her kaybedişlerinde belki de 1 milyon gönül kazanmışlardır. Bu yüzden sempatik olmuşlardır.

      Haksızlıklarla mücadele etmek yıkıcı olmayı gerektirmez. Erdoğan Mısır liderine kızdı yıllar sonra barıştı. Olan Türkiye'nin milyar dolarlık ticari ilişkilerine oldu. Anlatmaya çalıştığım haksızlıklarda bile itidalli olmak, diplomatik olmak ve stratejik hareket etmek gerektiğidir. Yıkıcı olmanın hiç bir sonuç alamayıp, bütün gönülleri de darmaduman etmek gibi travmatik sonuçları vardır. Fenerbahçe başkanını değil, başkanlık profilini değiştirmediği sürece bence bu çıkmazdan kurtulamayacak ve her yıkıcı davranıştan sonra da antipatik kalmaya devam edecek. Hoş, Fenerbahçelilerin de belki umurunda değil bu durum. Bizi sevmeyen sevmesin gözüyle de bakabilirler olaylara. Lakin yıkıcı olmak çözüm değil. Hem de hiç değil. Kendi bacağına sıkıp, hiç bir adım atamamak gibi bir şey bu. Pozitif adımdan bahsetmiyorum, hiç adım atamamaktan bahsediyorum. Bunun şimdi anlaşılmasa bile ilerleyen yıllarda çok daha iyi anlaşılacağını ve travmatik sonuçları olacağını düşünüyorum. Bu yüzden aklı selimin galip gelmesi ve başkanlık profilinin de acilen değiştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Saygılar hocam.

      Sil
    5. Bütün bu dedikleriniz doğru olabilir ama unutmayın ki Türkiye'de bu saydığınız takımlardan hiçbirinin otobüsü kurşunlanmadı, oyuncuları ölümden dönmedi. Bu cinayet teşebbüsü kovuşturulmadı bile. O yıl Fenerbahçe şampiyonluğa gidiyordu. Bu olaydan sonra yabancı oyuncular bıraktılar. Devlet, bu olayı soruşturmadı bile. Belki hatırlamazsınız Fenerbahçe kadın basketbol takımı Euroleague şampiyonluğuna gidiyordu. Dianae Taurasi ve Penny Taylor adlı dünyaca ünlü iki oyuncusu hakkında doping ihbarı yapıldı. O olaya kadar bütün doping testleri Viyanada yapılırken bu oyuncuların testleri Hacettepe Üniversitesinde yaptırıldı. Bu oyuncuların doping yaptığı açıklandı ve oynamaları yasaklandı. Fenerbahçe Euroleague şampiyonluğunu kaçırdı. Sonrasında yapılan itirazlar üzerine test sonuçları Viyanada tekrar incelendi ve doping olmadığına karar verildi. Ve bilin bakalım Taurasi sonrasında hangi kulübe gitti? Son 20 yılda yaşananları bir kez daha gözden geçirirseniz Fenerbahçe'nin başına gelenlerin hiçbir kulübün durumuyla kıyaslanabilir gibi olmadığını göreceksiniz. Sevgiler

      Sil
    6. sayın hocam 1980 öncesi üniversitede okuyordum amatör basketbol oynuyordum ve istanbuldaki basketbol maçlarının hepsine profesyonel oyuncuları seyretmek için giderdim çünkü o zaman başka öğrenebileceğimiz kaynak yokdu basketbol maçlarında küfür kavga asla olmazdı FB GS maçlarındada en ufacık bir saygısızlık olmazdı herkes dikkatle oyuncuları seyrederdi çünkü seyircilerin çoğu basketbol oyuncusuydu ve bayan seyircide çokdu o zamanlar FB basketbolda başarılı değildi sonra FB maçlarına FB futbol taraftarları gelmeye başladı onlar devamlı küfür ediyorlardı ve kuralları bilmiyorlardı itirazlarına gülünüyordu bir gün galiba GS-PTT maçını seyrettim PTT li bir amerikalı oyuncuyu seyretmek için gitmişdim çıkarken FB liler yolu kesmiş çıkmayın diyorlardı ben okuldaki kavgalardan alışkın olduğum için birşey olmaz dedim tam trt yi gördüm tiyatro binasının önünde yan yana yolu kesmişler aralarında bir kişinin geçiceği kadar boşluk vardı ordan geçerken kulağıma GS linin Anasını xxxxxxx dedi GS değilim dedim hiç umursamadan geçdim kişilerin hepsi ceketli idi hepsinde büyük bir ihtimalle tabanca vardı bir tanesini tanıdım bizim okulda birini öldürmüş ve aranıyordu ben orada en ufacık bir duraksama yapsa idim beni infaz ederlerdi polise gitmenin anlamı yokdu salondaki polisler görmüş hiçbirşey yapmamışlardı galiba FB nin BJK ile maçı vardı kaybetmişlerdi o kızgınlıkla yukarı çıkıp GS basketbol seyircisine saldırmak istediler basketbol seyircisinin tamamı sporcu ve bayandı kavga küfür etmeyen bilmeyen insanlar sonra ne oldu bilmiyorum bir daha basketbol maçına gitmedim.bu FB lileri gördükten sonra FB ile sporu bağdaştıramıyorum.

      Sil
    7. Oysa FB olmasa Türkiye'de sporun hiçbir dalında rekabet kalmaz. Erkek basketbola, kadın basketbola, erkek voleybola, kadın voleybola, atletizme, yüzmeye, boksa bakarsanız hepsinde Fenerbahçe şampiyonluk mücadelesi veriyor. Her alanda Fenerbahçe var ama her alanda rakip farklı: Futbolda Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, erkek baskette Efes, kadın baskette ÇBK Mersin, kadın voleybolda Eczacıbaşı ve Vakıfbank, atletizmde ENKA, yüzmede İstanbul Yüzme İhtisas.

      Sil
    8. Hocam dün maç oynandı. U19 takımı Urfalı taraftarlara saygısızlık olmasın diye maç başlar başlamaz sahadan çekilmedi. Amaç 15 dakika oynayıp, sahadan çekilmekti. Fakat 1. dakikada golü yediler ve topa hiç dokunamadılar bile. Golü yedikten sonra defans oyuncularının üzüntüsüne bakar mısınız? Şimdi bu gençlerin ömür boyu bu travmayı atlatabilmeleri mümkün mü? Eğer çekilmeyi gol yedikten sonra erkene alacaksanız, en azından top Fenerbahçeli futbolcuların ayağındayken çekilmeyi yapmanız gerekirdi. Top bizim ayağımızdayken kendi kararımızla çekildik mesajı verilirdi. Şimdi sanki golü yedikten sonra 15 dakikada maç farka gitmesin diye erken çekildik şeklinde algılandı.

      Şimdi bu protesto doğru muydu? Hollanda, İspanya ve İngiltere'deki haberlere bakın. Saçma sapan bir karar olduğundan bahsetmişler. Golü yedikten sonra çekildiler ve en büyük rakibine kupayı hediye ettiler demişler. Çözüm bu mu olmalıydı? Çözüm, Aykut Kocaman'ın dediği gibi mertçe mücadele edip kupayı almak olmalıydı. Çünkü en iyi cevap sahada verilirdi. Takım as takımla çıkar Galatasaray kalesini abluka altına alır, pozisyon üstüne pozisyona girer kupayı alırdı. Kupa töreninde de tüm futbolcular Federasyon Başkanına sırtına dönerek protesto yaparlar, sonunda kupayı da U19 kaptanına verirlerdi. İşte onurlu duruş böyle olurdu.

      Şimdi en büyük rakibimize kupayı hediye etmiş olduk. Gençleri bu duruma alet ettik ve U19 gençlerini ömür boyu unutamayacakları bir travmaya sürükledik. Topa bile dokunamadılar. Ne gerek vardı buna? Yazık değil mi hocam? Maçtan doğru şekilde çekilmeyi bile beceremedik. Şimdi herkes sosyal medyada Fenerlilerle dalga geçiyorlar. Golü yiyince farka gitmesin diye korkup erkenden çekildiler diyorlar. Kupayı resmen Galatasaray'a verdiler, böyle enayilik olmaz diyorlar. Şimdi bu U19 gençleri bu yazılanları okuyunca nasıl kendilerine gelecekler? Ben taraftarım fakat benim bile psikolojim bozuldu. Hiç olmadı hocam, onurlu duruşumuzu bu şekilde değil, başka yollarla da gösterebilirdik. Ali Koç'un bir an evvel başkanlık koltuğunu bırakması gerekiyor hocam.

      Sil
    9. Fenerin asıl hedefi lig şampiyonluğu. Bunun için kupayı feda ettiler. Amaç, bizi lig şampiyonu yapmak istemiyorsunuz demek, bu yüzden kupayı feda edecek kadar büyük bir tavır ortaya koyarak, ligin geri kalan maçlarında hakemleri baskı altına alıp onlara ültimatom vermekti. Aksi halde bu çekilme olayı kupada değil, lig maçlarında olurdu. Fenerbahçe çok istediği bir hedefe ulaşabilmek için nispeten daha az önemli bir hedefi feda etmiş ya da bir başka deyişle hediye etmiş oldu.

      Sil
  40. Sizden bir Fenerbahçe yazısı bekliyorum. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neden hocam? Yazdıklarım fayda etmiyor derseniz, yapısal reform yapmayanlar için de aynı durum geçerli. Fakat gerçekleri anlatmaktan vazgeçmemeliyiz diye düşünüyorum.

      Sil
  41. 8 milyar insan arasında, 7.999.999.999 insan eğer "faiz"e karşı çıkarsa;

    Siz 1 kişi bile kalsanız, "faiz"i savunmaya devam eder misiniz Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tespitiniz yanlış. Çünkü faizi savunmamak demek enflasyonu savunmak demektir. Ben enflasyonu değil faizi savunmayı tetcih ederim.

      Sil
    2. Adsız6 Nisan 2024 20:07 negatif faiz alamadığı için kızgın galiba
      sayın adsız keşke faiz 0 olsa ve enflasyonda 0 olsa ama enflasyon 140% yıllık olursa faiz 0 olursa sabit maaş alan 16 milyon emeklinin 10.000 TL sinin alım gücü bir sene sonra ne olur bunu hesapla ondan sonra bu 140% olan enflasyonu düşürüp emeklinin yaşamasına imkan vermek için faizin ne olması gerekdiğini bize söyle.
      negatif faiz=elinde/bankadaTL tutan halkın ve sabit maaşlı emekli asgari ücretli ve memurun parasının çalınmasıdır hırsızlıkdır.
      faiz>=enflasyon olmalı konusunu toplumumuz maalesef anlamıyor hocam her yazınızın altında faiz>=enflasyon olmalı konusunu anlatan çok kısa ayni yazıyı yazın lütfen ve bundan sonrada hala soran olucağını zannetmiyorum.

      Sil
  42. Hocam öncelikle yazınız için sağolun. Ayrıca neredeyse bütün yorumlara cevap vermenizde ayrı bir emek.

    Tüm bu paralar kimden geliyor ? Kaynağı sürülebilir olmalı. Bu kadar parayı belli kurum ve oluşumlar dışında toplamak imkansız. O kadar sövdükleri birilerine mi el açıyorlar yoksa araplara mı ?

    YanıtlaSil
  43. Hocam elinize sağlık sorguladığınız ve sorgulattığnız için teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
  44. Problem dış borcun büyüklüğü değil borcun faizinin büyüklüğü ve borç ödeme gücü. Dış ticaret açığı ve cari açık büyümeye devam ediyor. Döviz aşağı yönde baskılandığı sürece de bu devam edecek. Ülke borçları son zamanlarda azalmış görünüyor. Bunun nedeni yüksek faizler ve borç bulamamak. Türkiye'nin CDS puanının düşmesinin de rasyonel izahı yok. Şuan görünen en önemli döviz kaynağı halkın yastık altındaki dövizleridir.

    Herkese birikimlerini koruma konusunda başarılar dilerim.

    YanıtlaSil
  45. Kısa vadede Turizm ile Tarım ve Hayvancılık , Becerilirse Sıyrılırız Hocam
    ; Yok Kağıt,Borsa ,Tahvil ,İnşaat gibi İşlerlerle uğraşılırsa Bence Daha çok çıkmaza gider Hocam

    108 Milyar Euro İspanyanın 2023 Turizm Hasılatı , Biz Çok Geride Kaldık 50 Milyar Dolarlarda
    Kib...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi