Faiz İndiriminin Zamanlaması
ABD Merkez Bankası Fed’in faizi, çoğunluk beklentisi olan 25 baz puan yerine 50 baz puan düşürmesiyle birlikte dünyada faiz – enflasyon – büyüme – işsizlik oranı ilişkileri ön plana çıktı.
Son Dönemde Yapılan Başlıca Faiz Değişiklikleri ve Nedenleri
ABD’de yıllık enflasyon oranı
Ağustos ayı itibarıyla yüzde 2,5 olarak açıklandı. Enflasyon oranı, Fed’in
yıllık ideal hedef olarak tanımladığı yüzde 2’lik hedefe çok yaklaşmış durumda
ve son üç ayda düşüş temposu içinde bulunuyor. Fed’in geleceğe ilişkin
kararlarını daha çok etkileyen çekirdek enflasyon oranında son üç ayda hafif de
olsa bir artış eğilimi görülüyor. Bu artış geleceğe ilişkin olarak enflasyon
açısından rahatsız edici bir görünüm. ABD büyümesine ilişkin elimizdeki son
veri ikinci çeyrek büyüme oranı olan yüzde 3,1. Son dört çeyrekte ekonomi yüzde
2,9 ile 3,1 arasında büyüme oranı yakalamış görünüyor. Bu açıdan bakarsak
büyümede bir sorun görünmüyor, hatta tam tersine ekonomi, potansiyel
büyümesinin (kabaca yüzde 2,5 – 2,8 arası diyebiliriz) üzerinde büyüyor. İşsizlik
oranı, Ağustos ayı itibarıyla yüzde 4,2. Bir önceki aya göre 0,1 puan gerileme
söz konusu. Bu son aydaki düşüşü saymazsak, işsizlik oranı yılın başından
(yüzde 3,7 idi) bu yana düzenli sayılabilecek bir yükselme eğilimi sergiliyor.
Fed’in faiz kararı verirken en fazla üzerinde durduğu bu üç göstergedeki
(enflasyon, büyüme, işsizlik oranı) gidişe bakarsak faizi 50 baz puan düşürmesine
yol açacak bir durum görünmüyor. O nedenle de beklentilerin çoğunluğu 25 baz
puanlık bir indirim çevresinde toplanmıştı. Fed, genellikle çoğunluk
beklentisine göre karar verir. Çünkü o beklentiyi zaten karardan önce kendisi
yaratır ve sürpriz yapmaz. O nedenle bu kez sürpriz sayılabilecek 50 baz
puanlık indirim kararını niçin verdiği konusunda ekonomik kökenli tahminlerin
yanına bir de siyasal spekülasyon eklendi. 25 baz puanlık indirim kararı yerine
50 baz puanlık indirim kararı alınmasının ardında ekonomik nedenler olduğunu
öne sürenlerin görüşüne bakılırsa Fed’in elindeki erken uyarı verilerinin önümüzdeki
dönemde ekonomide bir durgunluk eğiliminin ortaya çıkacağını gösteriyor. Bu
veriler, Avrupa’da, ve Japonya’da ortaya çıkan resesyon eğilimleri ve Çin’de
görülen ivme kayıplarıyla birleştiğinde dünya genelinde hiç de parlak
görünmeyen bir 2025 yılına doğru ilerlendiğine işaret ediyor. Bu yorumları
yapanlara göre Fed, enflasyon yükselirken yaşadığı ve enflasyonun daha da
yükselmesine neden olduğu duraksamayı yaşamadan faiz indirimine giderek
ekonomik durgunluğu baştan önlemek istiyor. Hatta bu adımı atmakta da biraz geç
kaldığını düşünerek 25 baz puan yerine 50 baz puanlık indirime gitmiş olduğu
düşünülüyor. Konuya siyasal açıdan bakanlar ise Fed’in seçimler öncesinde
ekonomide bir canlılık yaşanmasını sağlamak ve Demokratlara (Kamala Harris’e)
üstünlük kazandırmak için böyle bir indirim yaptığını öne sürüyor. Ben ilk
görüşte olanlara katılıyorum. Fed, dünyada durgunluğa doğru genel bir gidiş
olduğunu görüyor ve yeniden bir küresel krize girilmesini önlemek için adım
atıyor. Bence Fed bir önceki toplantıda yapması gereken 25 baz puanlık faiz
indirimini yapmadığı ve sonrasında geç kalmışlık endişesine kapıldığı için bu
kez 50 baz puanlık bir indirim yaptı.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) uzun
süredir yüzde 4,5 olarak sabitlediği faizini Ağustos’ta yüzde 4’e ve Eylül’de
yüzde 3,65’e düşürdü. ECB’nin resesyon endişesi giderek artıyor.
İngiltere Merkez Bankası (BOE)
faizi yüzde 5 olarak sabit tuttu (bir önceki ay yüzde 5,25’den 5’e indirmişti.)
Bir de faiz artıranlar var.
Japonya Merkez Bankası (BOJ) önce Mayıs’ta, ardından da Temmuz’da faizi yüzde
(eksi) 0,1’den yüzde (artı) 0,25’e yükseltti. İki çeyrektir üst üste küçülen ve
dolayısıyla teknik olarak resesyona girmiş bulunan Japonya’nın enflasyon da
öyle çok da alarm verici bir durumda olmamasına karşın bu artırımı niçin
yaptığı tartışılıyor. Faiz artıranlardan birisi de Brezilya Merkez Bankası
(BCB.) BCB, uzun süren enflasyon düşüşünün ardından son aylarda gelen artışları
(Ağustos ayında enflasyon yüzde 4,24 oldu) durdurabilmek için faizini yüzde
10,50’den 10,75’e yükseltti. Bunun nedeni enflasyondaki yükselmeye paralel
olarak büyümenin de yükselmesi. Bu gidişin enflasyonu daha da yükselteceğinden
endişe eden BCB, ekonomiyi yavaşça soğutmaya karar vermiş görünüyor. Faiz
yükseltenler arasında en ilginci Rusya. İlginçliği savaş içinde olmasına,
ekonomik ambargo yaşamasına karşın ekonominin sağlam kalabilmesinde. İlk çeyrekte
yüzde 5,4, ikinci çeyrekte yüzde 4,1 büyüyen Rusya’nın büyüme konusunda pek bir
sorunu görünmüyor. Buna karşılık enflasyonu son iki ayda yüzde 9,1 gibi yüksek
bir düzeyde takılıp kalmış bulunuyor. Bu durumu göz önüne alan Rusya Merkez
Bankası, faizi Temmuz’da yüzde 18’e ve Eylül’de yüzde 19’a yükseltti.
Türkiye’de Durum ve Merkez Bankası’nın Yaklaşımı
Türkiye’deki enflasyon yukarıda
değindiğimiz ülkelerdeki enflasyona göre çok yüksek olduğu için sorunlarımız ve
çözüm yollarımız da farklılaşıyor. Bizde mesela enflasyon, yukarıda
değindiğimiz ülkelerden en kötü durumda olan Rusya’daki enflasyon düzeyine
(yüzde 9,1) inmiş olsa bizim açımızdan sorun olmaktan çıkacak. Çünkü biz elli
yıldır ortalama yüzde 38 enflasyonla yaşıyoruz. Dolayısıyla yüzde 10 dolayında
bir enflasyon bizim için düşük enflasyon gibi kabul ediliyor. Öte yandan bizde
uzun süredir egemen olan dolarizasyon olgusu altında insanlar döviz almayı,
döviz tevdiat hesabı açmayı, faizi sıfır bile olsa, anaparayı koruyucu bir
yatırım olarak görüyor ve dövize yatırım yapıyor. Dolayısıyla ekonomi büyük
ölçüde dövize bağlı bir yapıya dönüşüyor. Bu yapı yüksek enflasyonla birleşince
fiyatlama alışkanlıkları da dövize endeksli bir hal alıyor. Bir başka ciddi
sorun bir yıl içinde ödenmesi gereken dış yükümlülüklerin toplamının çok yüksek
olması (232,7 milyar dolar.) Her ne kadar bu borcun çevrilmesi yıllardır bir
sorun yaratmamış gibi görünse de tıpkı yüksek tansiyonun vücudu yorması gibi
ekonomiyi yoruyor. Bütün bunların yanında Türkiye ekonomisinde çok yüksek
oranlı bir kayıt dışılık var. Bu kayıt dışılığın bir bölümü kara para,
uyuşturucu ticareti gibi yasa dışı işlemlerden kaynaklanıyor. Bu şekilde sistem
dışı kalan servetler ve gelirlerin bir bölümü kara para aklama mekanizmalarıyla
sisteme harcama aşamasında giriyor. Türkiye, bunları vergilendiremiyor (ya da
vergilendirmiyor.) Bunları arayıp, bulup, ortaya çıkarıp vergilendirmek yerine
mevcut vergi mükelleflerinden biraz daha fazla vergi alarak şeffaflıktan,
denetimden uzak kamu harcamalarını karşılamaya çabalıyor. Bu tür yaklaşımlar da
enflasyonu besliyor. Bütün bunlar toplumda, geleceğe ilişkin kötümser
beklentiler yaratıyor. Meselenin enflasyon yanı böyleyken bir de büyüme tarafı
var.
Beklentilerin değiştirilmediği
bir ortamda enflasyonun baz etkisiyle ve faizi yüksek, kuru sabit tutarak
düşürülmesi mümkün olsa da bunun sürdürülmesi mümkün değil. Her ekonominin
kendine göre ağırlıkları ve tercihleri var. Mesela Amerikan halkı ve
dolayısıyla siyasetçisi açısından en korkulan şey işsizliğin artmasıdır. Enflasyon
da korkulan bir durumdur ama ilk sırada işsizlik artışı gelir. Bu, 1929
Krizinden kalma bir travmadır. Fed, bir yandan enflasyonu kollarken bir yandan
da büyümenin düşmemesi ve işsizliğin artmaması için özel çaba gösterir.
Almanlar ve Avrupalılar ve dolayısıyla Avrupalı siyasetçi için ilk sırada enflasyon
korkusu gelir. Bu da birinci dünya savaşı sonrasında Almanya’nın yaşadığı hiper
enflasyon ve onun yol açtığı krizden kaynaklanır. Büyümedeki ivmenin kaybı da
önemlidir tabii ama o, enflasyondan sonra gelir. ECB, bir yandan enflasyonu
kollarken büyümenin de peşinden koşar. Buna karşılık ECB’nin durumu Fed’den çok
daha zordur. Çünkü ECB, birbirinden farklı sorunları olan ülkelerin sorunlarını
bir arada çözmeye çalışır. Mesela Almanya son dönemde resesyona girdiği için ne
kadar enflasyonla mücadeleden yana olsa da büyümeyi sağlayacak gevşemeye de
kapısını aralıyor.
Türkiye’de siyasetçinin ilgisi
daha çok büyüme ve işsizlik oranı üzerindedir. Enflasyonun çok yükselmesi ve
halkın hayat pahalılığı karşısında şikâyetinin artması da kuşkusuz etkilidir
ama Türkiye’de asıl etkili olan işsizliğin artmasıdır. İnsanlar bir işte
çalıştığı sürece şikâyet etse de hayat pahalılığını idare edebiliyor ama işini
kaybettiği anda siyasetçiye olan desteğini hemen çekiyor. 2001 krizi bunun en
açık kanıtıdır.
Bütün bunları göz önüne
aldığımızda Türkiye’de Merkez Bankası’nın (TCMB) faizi ne kadar süreyle yüksek
tutacağının yanıtını bize üçüncü çeyrek büyüme oranı gösterecek. Onu da 29
Kasım 2024 tarihinde göreceğiz. Bu veriler açıklandıktan sonraki Para Politikası
Kurulu (PPK) toplantısı 26 Aralık tarihinde olacak. Bu toplantıdan önce
TCMB’nin politika faizini indirmesi için öncü göstergelere göre üçüncü çeyrek
büyümesinin sıfıra, dördüncü çeyrek beklentisinin eksiye (küçülmeye) doğru
gittiği kanısına varması ve siyasetçinin de aynı düşüncede olması gerekir diye
düşünüyorum.
Sayın hocam Geçici sığınmacı ve kaçaklar bu kadar fazla iken bu kişilerin ekonomi üzerindeki yüküyle ilgili görüşlerinizi merak ediyorum. Hükümet ekonomi politikası uygularken ülkede bunca yabancı insanın varlığını hiç dahil etmeden planlama yapiyor. Diyelim ki iktidar değişti ve tüm sığınmacı ve kaçaklar gönderildi. Ekonomiye ciddi bir olumlu etkisi olmaz mı?
YanıtlaSilBir diğer husus faiz indirimleri haberleri bile fırsatçıların ev fiyatlarını hemen artırmaya başlamasına neden oluyor. Bu fırsatçılık ile bir şeyler alıp satmak yine güç olacak. Yine olumlu bir şey olmayacak gibi
Etkisi sadece ekonomiye değil sosyal yaşama da olur.
SilTüm sığınmacı ve kaçaklar gönderilirse ekonomiye ciddi bir olumsuz etkisi olur.
SilGeçici sığınmacı ve kaçakların ekonomiye etkisi karmaşık bir konu. Bu kişilerin varlığı, bazı açılardan ekonomik yük oluşturabilirken, diğer açılardan da katkı sağlayabilir. İşte bazı noktalar:
SilEkonomik Yük: Sığınmacılar, sağlık hizmetleri, eğitim ve sosyal yardımlar gibi kamu hizmetlerine talep oluşturabilir. Bu durum, devlet bütçesi üzerinde ek bir yük oluşturabilir.
İstihdam: Bazı sektörlerde sığınmacıların iş gücü olarak katkıları olabiliyor. Özellikle inşaat, tarım ve hizmet sektörlerinde, iş gücü ihtiyacını karşılayarak ekonomik faaliyeti artırabilirler.
Tüketim: Sığınmacılar, tükettikleri ürün ve hizmetlerle yerel ekonomiye katkıda bulunurlar. Bu durum, özellikle yerel işletmelere olumlu yansıyabilir.
Gönderilme Senaryosu: Eğer tüm sığınmacılar gönderilirse, kısa vadede kamu harcamalarında bir rahatlama olabilir. Ancak, iş gücü eksikliği ve bazı sektörlerde yaşanabilecek boşluklar, ekonomik dengeleri de olumsuz etkileyebilir.
Sonuç olarak, hükümetlerin ekonomi politikalarını oluştururken bu faktörleri dikkate alması önemli. İktidar değişikliğiyle birlikte sığınmacıların gönderilmesi, kısa vadede bazı olumlu etkiler yaratabilir, ancak uzun vadeli etkiler dikkatle değerlendirilmelidir.
Adsız 14:03.
SilDur tahmin edeyim. Kadıköy'de ya da Beşiktaş'ta yaşıyorsun.
Türkiye bu iki semtten ibaret değil.
Bu semtlerden 15-20 dk mesafedeki semtleri bir zahmet dolaş.
Arabayla dolaşma. Yürüyerek dolaş.
Ana caddeler ve Avmlerde değil, ara sokaklarda yürü.
Mesela Kağıthane, Esenler, Esenyurt, Ümraniye..Bağcılar...Küçükçekmece..Fatih..
Ve sonra dönüp yazdığın yorumu bir daha düşün.
Adsız 23:52
SilTepitiniz mükemmel.
Ekonomik kalkınmanın formulünü bulmuşsunuz.
Bunu daha önce nobel ödüllü ekonomi bilimcileri bile düşünememişti.
Bu durumda tüm özbek, afgan, tacik, ırak, suriye ve pakistan vatandaşlarını ülkemize alalım.
Bu vesileyle toplam 500 milyona yakın insanı ülkemize getirmiş oluruz.
Sonra arkamıza yaslanıp ülkemizin şahlanışını izleriz.
Geçici sığınmacı ve kaçaklar gönderilirse başta ekonomi olmak üzere, demografik yapı, iç ve dış güvenlik, sağlık gibi birçok alanda ülke rahatlayacaktir. Ucuz iş gücü için bazı sektörler kusura bakmasın ama emeklerinin tam karşılığını vererek bizim insanlarimizi calistirsin. Kalifiye eleman yerine vasıfsız yabancı sömürmek ile olmuyor
SilAdsız22 Eylül 2024 12:40 hayır bilemediniz. Üsküdar Çamlıca'da oturuyorum. Dolayısıyla sorunun farkındayım.
Silhe yani sığınmacılar olmasa ülke çökecekti öylemi 100 senedir sığınmacılar yoktu niye herşey güllük gülistanlıktı ozaman?
SilKimse bana sığınmacıların ülkemize faydası var demesin. Her şey karıyla ve zararıyla birlikte gelir.
SilSığınmacıların karı nedir? İşveren için SSK primsiz masrafsız ucuz iş gücü. Bundan kim faydalanıyor. Sadece yandaş en fazla 1 milyondur herhalde.
Sığınmacıların zararı nedir? Sığınmacıların diğer bütün giderlerini ve İşverenin ödemediği SSK primlerini 80 milyon prim ödeyen bütün ülkenin üstüne yıkarak sığınmacıların diğer bütün giderlerini SAĞLIK-EĞİTİM-GÜVENLİK-BARINMA-GIDA sağlamak.
İşte bu zararı bütün ülke çekerken, karı sadece bizden-yandaş bir avuç şerefsizin toplamasıdır yanlış olan. Bu bir avuç haramzade o zavallı sığınmacıları da sömürüyor bu ülkenin insanına da ihanet ediyor. TÜRK kendi ülkesinde ikinci sınıf vatandaş olmuş. İş bulamıyor, oturacak ev tutamıyor, tedavi olamıyor. evlenemiyor. Her yer Suriye olmuş. Birileri hala kalkmış bana sığınmacıların faydası var diyor. Arkadaş bir avuç namussuza 1 faydası var ise, 80 milyona 80 zararı var. O zaman düzenleme yapılsın bunları kim ucuz iş gücü olarak sömürüyorsa tüm giderlerini de onlar karşılasın. Eğitim-Sağlık-Barınma-Gıda bütün ihtiyaçlarını bunları çalıştıran işveren karşılasın da görelim.
Bu neyin kafasıdır yahu. Trollerinde bile zeka sıfır. Kalitesizliği anlamak için trollerin zeka katsayısına bakmak bile yetiyor artık.
harikasınız hocam
YanıtlaSilEstağfurullah, sağ olun
SilÇünkü biz elli yıldır ortalama yüzde 38 enflasyonla yaşıyoruz. Hocam bunu nasıl hesapladınız?
YanıtlaSilBende 1944 den bu yana enflasyon verileri var.
SilYanlış veri değerleri ile hesaplanınca her türlü sonuç yanıltıcı oluyor. Yapısal reformlar olmadıkça ve gerçeği yansıtmayan rakamlar ile planlama yapıldıkça faiz - enflasyon sarmalı sürer gider. Gelecek seçimlere dek belirsizlik artarak sürecektir..
YanıtlaSilYazınız için sağolunuz...
Teşekkür ederim.
SilKesinlikle katılıyorum. Yanlış veya manipüle edilmiş veri değerleri, ekonomik karar alma süreçlerini olumsuz etkileyebilir ve yanıltıcı sonuçlara yol açar. Yapısal reformlar olmadan, sadece yüzeysel politikalarla faiz-enflasyon sarmalından çıkmak zorlaşır.
SilBu durum, hem yatırımcı güvenini zedeler hem de ekonomik belirsizliği artırır. Seçim dönemleri, belirsizliklerin genellikle arttığı zamanlardır; bu da hem piyasalarda hem de tüketici davranışlarında dalgalanmalara neden olabilir. Ekonomik istikrar sağlanmadan, sürdürülebilir bir büyüme elde etmek güçleşir. Uzun vadeli çözümler ve şeffaflık, bu sürecin yönetilmesi açısından kritik öneme sahip.
ABD fişini çekti hocam uzun yıllar doğrulamazlar. Biz ise tam tersi rasyonel ve bağımsız kararlar alarak ekonomide altın bir çağa doğru yaklaşıyoruz.
YanıtlaSilSadece ekonomide değil her alanda altın çağ yaşıyoruz. Ama maalesef altın sahte.
Sil"Altın sahte" :)))
SilHocam merhaba. Yazınız her zamanki gibi başlı başına bir bilgi havuzu. Lakin bu cevap yazınızın marjinal faydasına jet yakıtı olmuş… tebrikler.
Sil9 Eylül tarihinden beri yollarda gözle görülür şekilde her türlü trafik gittikçe azalmakta , küçük esnaflarda da işler azalmakta . Bunlar durgunluğun ayak sesleri . Umarım yanlış düşünüyorum. Birde elektrik , akaryakıt ve doğalgaz tüketimine bakmak gerekir.
YanıtlaSilHocam bizde resesyon filan olmaz,tuik sağolsun.
SilResesyon TÜİK dinlemez.
SilAdsız20 Eylül 2024 23:54 Hala hükümet kurumlarının propagandasını mı yapıyorsunuz?Paralı trollüğün de bir sınır olmalı.
SilHocam fed abd nin resesyona gittiğini gördüğü için 50 baz puanlık jumbo indirim yaptı kanaatimce. Zira pmi ism gibi öncü parametreler 50 altında son aylarda.
YanıtlaSilDoğru.
SilFed’in 50 baz puanlık faiz indirimi, kesinlikle resesyon belirtileri ve öncü göstergelerdeki zayıflıkların bir yansıması olarak değerlendirilebilir. PMI gibi göstergeler, ekonomik aktivitedeki yavaşlamayı işaret ediyorsa, bu durum Fed’in ekonomik büyümeyi desteklemek için harekete geçme ihtiyacını artırıyor.Düşük PMI değerleri, üretim ve yeni siparişlerin azaldığını gösteriyor ve bu da genel ekonomik durumu olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, Fed’in faiz indirimini, büyüme ve istihdamı desteklemek amacıyla bir strateji olarak görmek mantıklı. Ancak, bu tür indirimlerin enflasyon ve piyasa dinamikleri üzerindeki etkileri de dikkatle izlenmelidir. Ekonomik belirsizliklerin arttığı bir dönemde, bu tür adımların uzun vadeli sonuçları önemli olacak.
SilHocam ekonomik veriler ortadayken bizdeki tüketici güven endeksi nasıl ve neden yükseliyor rica etsem açıklayabilir misiniz?
YanıtlaSil"...Mevcut dönemde hanenin maddi durumu endeksi geçen ay 63,1 iken eylülde yüzde 2,8 artışla 64,8'e çıktı. Gelecek 12 aylık dönemde hanenin maddi durum beklentisi endeksi ağustosta 76,6 iken bu ay yüzde 1 yükselişle 77,4 oldu. Ağustosta 71,5 olan gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi endeksi yüzde 4,2 artarak bu ay 74,5'e yükseldi... kaynak: gercekgundem"
Tüketici faizden para kazanmaya başlayınca güveni artıyor.
SilHocam siz genelde , Tuketici guven endeksi ile doviz kurunun arasinda iliskiden bahsederdiniz, Doviz kurunda yukselis oldugunda tuketici guven dusuyor genelde. fakat son 3 yildir toplum. doviz ve gram altinda ciddi para kazandi lakin tuketici guven iyi seviyelerde degildi
SilDemekki fed,de bağımsız değilmiş.
YanıtlaSilFed için yasada bizdeki gibi tanımlanmış bir bağımsızlık ifadesi yok.
SilSAYIN HOCAM MERKEZ BANKALARI NE ZAMAN ELİNDEKİ ALTINLARI SATMAYA BAŞLAR.
YanıtlaSilHer zaman satabilir, ihtiyaca bağlı. Sonra tekrar alabilir.
SilMerkez bankalarının ellerindeki altınları satma kararı, genellikle ekonomik koşullara, enflasyon seviyesine, döviz rezervlerine ve piyasa dinamiklerine bağlıdır. Eğer bir ülke ekonomik belirsizlikler yaşıyorsa veya döviz rezervlerini artırma ihtiyacı hissediyorsa, altın satışları gündeme gelebilir. Ayrıca, döviz kurlarındaki dalgalanmalara karşı bir önlem olarak da altın satışı yapılabilir. Ancak bu kararlar, her merkez bankasının stratejisine ve piyasa koşullarına göre değişkenlik gösterir. Kısacası, altın satışları için belirli bir zaman dilimi vermek zordur; ekonomik duruma göre şekillenir.
SilAmerika seçimlerine 2 ay kala fed faiz indirimi YAPTI.ak parti iktidarına kızanlar, bundan ders çıkarmalı.
YanıtlaSilABD de enflasyon yüzde 2,5 ve faiz yüzde 5,5 iken Fed faiz indirdi. Bizdekiyle aynı mı yani bu?
SilEvet, Amerika'daki seçim dönemlerinde Fed'in faiz indirimleri, ekonomik durumu canlandırmak amacıyla sıkça görülür. Bu durum, seçim öncesi halkın ekonomik koşullarını iyileştirmek için bir strateji olarak değerlendirilebilir. AK Parti’nin karşılaştığı benzer durumlarda, kamuoyunun ekonomik algısı ve siyasi sonuçları önemli bir rol oynuyor. Ekonomik zorluklar, seçmen davranışlarını etkileyebilir, bu yüzden siyasi iktidarların, ekonomik politikalarını dikkatli bir şekilde yönetmesi gereklidir. Bu tür örneklerden ders çıkarmak, yerel siyasi dinamikler için de önem taşıyor.
SilBu soruya bile Evet diyen birine, cevap yazmaya gerek yoktur. Mahfi beyde zahmet edip cevap yazmamış.
SilHOCAM devamlı olarak 2001 kriziyle karşılaştırıyorsunuz.sonuç olarak 8 TANE banka battı.şu an bankalarda böyle bir tehlike varmı.
YanıtlaSilBankalarda yok ama diğer bütün kurumlar batık durumda. Ne dersiniz?
Sil2001 krizinde yaşanan bankacılık çöküşü, finansal sistemdeki zayıflıklar ve denetim eksiklikleri nedeniyle ortaya çıkmıştı. Günümüzdeki durum ise farklı dinamiklere sahip. Şu anda bankaların sermaye yeterliliği, likidite durumu ve düzenleyici denetim düzeyi daha güçlü. Ancak yine de, global ekonomik belirsizlikler, enflasyon ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar gibi faktörler bankalar için risk oluşturabilir. Özetle, mevcut durumda büyük bir tehlike yok gibi görünse de, dikkatli olmak her zaman önemlidir.
SilHOCAM tcmb erken bir faiz indirimine giderse, aynı döngüyü tekrar YAŞARMIYIZ.
YanıtlaSilErken faiz indirimine girmese de bu sistemde evam ettiğimiz sürece hep bu döngüyü yaşarız.
SilEğer TCMB erken bir faiz indirimine giderse, geçmişte yaşanan ekonomik döngülerin tekrarlanma riski olabilir. Faiz indirimi, kısa vadede borçlanmayı artırabilir ve ekonomik büyümeyi destekleyebilir. Ancak, bu durum enflasyon üzerinde baskı oluşturursa, uzun vadede istikrarsızlığa yol açabilir. Ayrıca, piyasalarda belirsizlik artarsa, döviz kurlarında dalgalanma görülebilir. Yani, uygun politikalarla yönetilmezse, aynı sorunlarla karşılaşma ihtimali bulunuyor.
SilEge cansen'in müthiş bir sözü var.enflasyonun başlangıcı ile SONU farklıdır.ama bizde farklı.enflasyon belli bir oranda düşüşünü görmeden faiz indirimi bekliyoruz.yazık çok yazık.......
YanıtlaSilÇünkü toplum bu sistemle enflasyonun düşeceğine inanmıyor.
SilEge Cansen’in bu sözü, enflasyon dinamiklerinin karmaşıklığını çok güzel özetliyor. Enflasyonun başlangıcı ile sonu arasındaki fark, durumu yönetmek için gereken stratejilerin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Türkiye’deki ekonomik ortamda, enflasyon düşmeden faiz indirimi beklemek, riskli bir yaklaşım olabilir. Bu durum, mevcut belirsizliklerin ve dalgalanmaların artmasına neden olabilir.Sürdürülebilir bir ekonomik istikrar için, öncelikle enflasyonun kontrol altına alınması ve ardından faiz politikalarının buna göre şekillendirilmesi önemlidir. Yatırımcı ve tüketici güvenini sağlamak için şeffaf ve sağlam politikalar gereklidir. Gerçekçi hedeflerle hareket edilmediğinde, sonuçlar çoğu zaman hayal kırıklığı yaratır.
SilSAYIN HOCAM, MEHMET ŞİMŞEK SON AÇIKLAMASINDA 2025 YILI ÇOK RİSKLİ DEDI.BU NE ANLAMA GELİYOR.
YanıtlaSilBilmem, kendisine sormak lazım.
SilMehmet Şimşek'in 2025 yılı için "çok riskli" ifadesi, ekonomik durumun veya mali istikrarın çeşitli zorluklarla karşılaşabileceği anlamına gelebilir. Bu, ekonomik büyüme, enflasyon, dış borç, döviz kurları gibi faktörlerin bir araya gelerek ülkede belirsizlik yaratabileceğini gösteriyor olabilir. Özetle, 2025’te ekonomik dengelerin bozulma ihtimali var demektir. Bunun detayları, global ekonomik gelişmelere ve iç politikaya bağlı olarak şekillenecektir.
Sil2025 yili borsalarda olusan balonlarin patlamasi ile finansal kriz tetiklenebilir. Zaten bazi bankalarin aktiflerinde ciddi kalite düşüşleri var. Keza kredi tarafinda da öyle görünüyor. Nvidia tek başına 3 trilyon dolar olabiliyorsa burada bariz balon var. Waren buffet gibi yatirim gurusu son 9 ayda 600 milyar dolar satış yaptiysa bi durup düşünme gerekir. 50 baz puan fed faiz indirimi alarm.olarak algılanması lazim derim.
SilUcuz parayla, pahalı ürün alma döneminemi giriyoruz.
YanıtlaSilEvet, ucuz para dönemi ile pahalı ürün alma döneminin bir araya geldiği bir süreçten geçiyor olabiliriz. Uygulanan düşük faiz politikaları, borçlanmayı teşvik ederek hanehalkı ve işletmelerin harcama yapmasını kolaylaştırıyor. Ancak, bu durum aynı zamanda enflasyonun artmasına ve ürün fiyatlarının yükselmesine yol açabilir.
SilDolayısıyla, ucuz kredi imkanlarıyla ürün alımının artması, bir yandan ekonomik büyümeyi destekleyebilirken, diğer yandan fiyatların yükselmesine neden olabiliyor. Bu döngü, kısa vadede tüketici harcamalarını artırsa da, uzun vadede ekonomik dengesizliklere yol açabilir. Dikkatli bir izleme ve uygun politikalarla bu durumun yönetilmesi önemli.
Pahali ve dandik olarak duzelteyim arkadasimi..
SilHOCAM fed ısrarla yüzde 2 hedefini gösteriyordu.hedefe varmadan faiz indirimi düşündürücü değilmi.
YanıtlaSilEvet düşündürücü.Ama üzerinde düşündüren şeyler daha keyifli değil midir?
SilFed, yalnızca enflasyonu değil aynı zamanda büyüme ve işsizliği de gözetiyor.
SilFed yüzde 2.5 ENFLASYONLA faiz 5.5 ile faiz indirdi.yani faiz ENFLASYONUN 2 katı.matematik olarak bizimde yüzde 25 enflasyonu görmeden faiz indirmemeniz gerekiyor.
YanıtlaSilBizdeki enflasyon da zaten % 50 mi değil mi orası karışık.
SilBiz de her sey karisik degil mi?
SilHocam enflasyonda nasıl bir patikaya girdik?
YanıtlaSilAn itibarıyla patika enflasyonundayız hangi tarafa gideceğimizi bilemiyoruz.
SilTürkiye'deki enflasyonun patikası, birkaç faktörün bir araya gelmesiyle şekillendi:
SilYüksek Talep: Özellikle pandemiden sonra, talep artışı yaşandı. İkincil olarak, hanehalkı harcamalarının artması enflasyonu tetikledi.
Döviz Kurları: Türk lirasının değer kaybetmesi, ithal ürünlerin fiyatlarını artırdı. Bu durum, doğrudan tüketici fiyatlarına yansıdı.
Enerji Fiyatları: Enerji fiyatlarındaki yükseliş, gıda ve ulaşım gibi temel mal ve hizmetlerin maliyetlerini artırarak enflasyonu etkiledi.
Üretim Maliyetleri: Girdi maliyetlerindeki artış, özellikle ham madde fiyatlarının yükselmesi, üretici fiyatlarını artırdı.
Küresel Faktörler: Tedarik zincirindeki bozulmalar ve küresel enflasyon eğilimleri, Türkiye'deki enflasyonu olumsuz etkiledi.
Ekonomik Politikalar: Faiz politikaları ve para arzındaki artışlar, enflasyonist baskılara neden oldu. Özellikle düşük faiz politikaları, enflasyonla mücadelede etkin bir araç olamadı.
Tüm bu etkenler, Türkiye’nin enflasyonunun yüksek ve dalgalı bir seyir izlemesine neden oldu. Kısa vadede bu durumun düzelmesi zor görünüyor; yapılandırıcı reformlar ve sürdürülebilir ekonomik politikalar gerekecek.
Sabit kur yüksek faizle belirli bir kazanc vadetmişken.nasıl olacak bu faiz indirimi hocam enflasyonda egitim ve mevsim etkisi..fiyatlarda devulasyon endişesi köpğü,artan vergi yüküyle enflasyon deniz gibi köpürdükce faizi indirsen bir dert indirmesen iki?bu cary işinin sonu hiç hayırlı bitmeyecek gibi:(
YanıtlaSilTek başına faizle bir şey olmaz.
SilHocam tüm yazı ve ekonomi kitaplarınızı okudum, sanıyorum bu yazınız bugüne kadarkilerin en iyisi hem çok kapsamlı hem sade kolay okunuyor çok bilgi veriyor elinize sağlık lütfen devam edin mutlaka çok faydası oluyor (örneğin ben 250 kişi olan İ.Ü İktisat Fakültesi mezunlarından oluşan grubumuzda ve çalışanlarımızla paylaşıyorum yazılarınız daha geniş kitlelere ulaşıyor)
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilEnag'ın açıklamış olduğu eylül yıllık TÜFE %90,35. Buna rağmen bazı ekonomistler pozitif reel faize geçtik diyor. Bu ortamda faiz indirimine gidilirse 2025'te yıllık enflasyonun %20'ye düşeceğini beklemek tamamıyla hayaldir.
YanıtlaSilEylül'de açıklanan %90,35'lik yıllık TÜFE, yüksek enflasyonun devam ettiğini gösteriyor. Bazı ekonomistlerin "pozitif reel faize geçtik" demesi, nominal faiz oranlarının enflasyondan daha yüksek olduğunu ve bu durumun tasarruf sahipleri için daha cazip hale geldiğini ifade eder. Ancak bu, enflasyonun sürdürülebilir şekilde kontrol altına alındığı anlamına gelmez.
SilFaiz indirimleri, kısa vadede ekonomik büyümeyi teşvik edebilir, fakat yüksek enflasyon ortamında bu politikaların etkisi karmaşık olabilir. Faizlerin düşmesi, enflasyonu artırabilir ve böylece reel faiz oranlarını olumsuz etkileyebilir. Dolayısıyla, 2025'te yıllık enflasyonun %20'ye düşeceğini beklemek, mevcut koşullar altında pek gerçekçi görünmüyor. Ekonomik istikrar sağlanmadan, bu tür hedeflere ulaşmak zor olacaktır. Yani, dikkatli bir politika yürütülmesi şart.
Hocam bence yakın gelecekte faizin %50 altına indirilmesine elverişli koşullar oluşmayacak. İndirim yapılırsa bu koşullara rağmen yapılacak ve enflasyon kronikleşecek. Yüksek enflasyon içindeki küçük düşüşler kabul görecek. Yani gerçeklere karşı yine gözümüzü kapatacağız.
YanıtlaSilİlk adım gerçekleri kabul etmek ve verileri önümüze koymak olmalıydı. Bunu yapmadıktan sonra ne desek boş.
Teşekkürler
Evet gerçeği kabul etmeyince çözüm de gerçek dışı kalıyor.
SilHocam faizde hesap dönermi?
YanıtlaSilKeser döner, sap döner . Gün gelir hesap döner.
SilMahfi bey bu saatten sonra hemen yarin faiz indirimi yapilsa bile zombi isletmeleri kurtaramazlar. Karliligi dusuk ve ozkaynagi zayif olanlar coktan battilar. Imalat sektorunden bildiriyorum bunlari sektorun icinden. 2025 basindada asgari ucret emekli ve memur maaslarida "hedeflenen" enflasyona gore yapilacagi icin daha buyuk bir daralma bekliyorum. Ama bence "birakiniz batsinlar, birakiniz issiz kalsinlar." Bu kadar acik cektiysek en azindan kanserli hucrelerimizden kurtulalim.
YanıtlaSilSanırım konu artık zombilerden normal işletmelere doğru kaydı.
SilSektördeki durum gerçekten zorlu; düşük kârlılık ve zayıf özkaynaklar, birçok işletmenin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Faiz indirimi, kısa vadede bazı şirketleri destekleyebilir, ancak yapısal sorunları çözmezse bu işletmeleri kurtarmakta yetersiz kalabilir.
SilAsgari ücret, emekli ve memur maaşlarının enflasyona göre belirlenmesi, gelir dağılımı ve harcama gücü üzerinde ek bir baskı yaratabilir. Bu durum, daha geniş bir ekonomik daralmaya yol açabilir.
"Zombi işletmeler" ifadesi, bu tür şirketlerin ekonomik verimliliği ve yenilikçilik açısından sürdürülemez olduğunu vurguluyor. Uzun vadede bu tür işletmelerin piyasadan çekilmesi, ekonomik dönüşüm açısından faydalı olabilir. Ancak bu süreç, işsizlik ve sosyal zorluklar gibi olumsuz etkiler doğurabilir.
Sonuçta, ekonominin sağlıklı bir şekilde yeniden yapılandırılması için bu tür radikal değişiklikler gerektiğinde dikkatli bir planlama ve destek mekanizmaları oluşturulması önemlidir.
Sayın Ali Sarıkaya ""birakiniz batsinlar, birakiniz issiz kalsinlar." Bu kadar acik cektiysek en azindan kanserli hucrelerimizden kurtulalim." sözünüze sonuna kadar katılıyorum. En azından kan emici parazitlerimizden kurtuluruz.
SilTCMB ile kıyaslandığında BCB’nın reel faizi çok daha cazip değil mi Hocam?
YanıtlaSilBCB bu oranlarla yüksek yabancı para girişi sağlayabiliyor mu?
Rakamları görebileceğimiz türkçe bir kaynak var mıdır?
Saygılarımla.
Evet, BCB (Brezilya Merkez Bankası) genellikle daha yüksek reel faiz oranları sunarak yabancı yatırımcılar için cazip bir ortam yaratıyor. Bu durum, Brezilya'nın döviz rezervlerini artırabilir ve yabancı sermaye girişini teşvik edebilir. Yüksek faiz oranları, yatırımcıların risk algısını etkileyerek ülkeye doğrudan yabancı yatırım çekebilir.
SilTCMB ile BCB'nın faiz oranları kıyaslandığında, BCB'nın yüksek reel faiz sunması, özellikle enflasyonun kontrol altında olduğu dönemlerde yatırımcılar için cazip hale geliyor.
Rakamları takip edebileceğiniz Türkçe kaynaklar arasında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve TCMB'nin resmi web siteleri yer alıyor. Ayrıca, ekonomik analiz yapan yerli finansal haber siteleri ve ekonomik raporlar da faydalı olabilir. Brezilya ile ilgili verilere ulaşmak için de BCB'nin resmi web sitesi ve uluslararası finans kuruluşlarının raporları göz atılabilir.
Cevap için teşekkür ederim.
SilTürkçe kaynak derken kastım BCB verilerine dair kaynaklardı.İngilizcemin ve arama motoru çevirisinin imkân verdiği oranda inceleyeceğim.
BCB'nin verdiği reel faiz çok çekici tabii ama kur USD/TL'ye göre daha oynak. Öyle olunca çekicilik azalıyor.
SilHocam konferansa gelmeyi plânlıyordum ama fiyatlar benim bütçemi aşıyordu.
YanıtlaSilİkinci kez siteyi ziyaret ettiğimde ise “Tükendi” yazısını gördüm.:)
Ne diyeyim,sağlık olsun…
Elimde bir bilet var ama katılamayacağım.Dilerseniz size gönderebilirim.
SilÇok sevinirdim ama bütçemin ölçeğinde bir değişiklik olmadı maalesef!
SilYine de çok teşekkür ederim.
Adsız21 Eylül 2024 14:11 Sizden bir ücret talep etmeyecektim.
SilAdsız21 Eylül 2024 14:51 İletişim bilgilerinizi yazarsanız gönderim sağlamak isterim.
SilYurt dışı bankalardan düşük faizle kredi çekmek mümkün mü? İnternette mümkün yazıyor ama sormak istedim.
YanıtlaSilMümkün. Mail ya da sosyal medya hesabınızı yazarsanız size ulaşalım.
SilBildiğim bir konu değil. Dikkatli olun.
SilMahfi Eğilmez21 Eylül 2024 14:18 Hocam hiç merak etmeyin.Son derece güvenli.
SilYurt dışı bankalardan düşük faizle kredi çekmek teknik olarak mümkün, ancak bu süreç bazı zorluklar ve riskler içerir. Öncelikle, kredi başvurusu için genellikle belirli belgeler ve finansal geçmiş gereklidir. Ayrıca, yurt dışındaki bankaların sunduğu şartlar, Türkiye'deki yasal düzenlemelere tabidir. Düşük faizli krediler, özellikle döviz riskleri nedeniyle ek maliyetler doğurabilir. Dolayısıyla, bu tür bir kredi almadan önce dikkatli bir araştırma yapmak ve profesyonel danışmanlık almak önemlidir.
SilBenim bu yazıdan çıkardığım sonuç;Atatürk gerçekten bu ülkeyi çok güzel yönetmiş, dengeli bir ekonomi yönetimi sergilemiş. Keşke ders alınsa. Mustafa Kemal'in askerleriyiz.
YanıtlaSilHaklısınız.
SilElinize sağlık, çok yararlı ve bilgilendirici oldu! Bir sorum olacak : carry trade’in zararı nedeniyle (dolara rekor faiz) MB’nin sonbaharda yavaş yavaş indirime başlamasının uygun olacağını söylemiştiniz yanlış anlamadıysam. Bu öneriniz değişmedi değil mi? Saygılar, K Alp
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Evet, ama görebildiğim kadarıyla MB tam tersini yaparak carry trade'i daha da artırmaya yöneliyor.
SilEvet, carry trade'in yarattığı olumsuz etkiler nedeniyle, Merkez Bankası'nın dikkatli bir şekilde faiz indirimine gitmesi uygun olabilir. Ancak bu indirimlerin enflasyon ve ekonomik büyüme gibi faktörlerle dengelenmesi gerektiğini de unutmamak önemli. Ekonomik koşullar ve piyasa tepkileri göz önünde bulundurulduğunda, bu strateji esnekliğini korumalıdır.
SilYapısal reformlar yapılmadan sadece yüksek faiz düşük kur ile bu sistem daha ne kadar devam ettirilebilir? yaklaşık 1 senedir yeni ekonomi yönetimi olmasına rağmen faiz yükseltip ek vergi getirmekten başka birşey yapmadılar buna rağmen bana nedense piyasada fazla iyimserlik varmış gibi geliyor. Baz etkisiyle enflasyonu düşmüş gibi gösterip faizleri yükseltip üzerine ek vergiler getirmek bana başarıymış gibi gelmiyor. Bunu önceki ekonomi yönetimleride yapabilirdi, halen daha Mehmet Şimşeğe bağlı kalınmasının sebebi alternatifinin düşünülememesi 85 milyonluk türkiyenin geldiği nokta içler acısı...
YanıtlaSilTürkiye'nin geldiği nokta uzun zamandır içler acısı yeni değil.
Sil"Bence ikişer puanlık indirimler halinde başlanmalı. Çünkü carry trade yoluyla resmen ülkenin servetini dışarıya transfer ediyoruz." Demişsiniz bir yorumda. Enflasyon 90 civarında carry tradeciler %40 faiz alıyor o zaman burda kar eden banka değil mi? %50lik makası banka cebine atıyor. Nasıl serveti dışarı çıkarmış oluyoruz?
YanıtlaSilBu yazımda anlatmıştım:
Silhttps://www.mahfiegilmez.com/2024/07/kkmden-carry-tradee.html
Carry trade, düşük faizli bir para birimi ile borçlanıp, yüksek faizli bir para birimine yatırım yapma stratejisidir. Eğer Türkiye’deki faizler, enflasyona göre düşükse, yatırımcılar bu farkı kullanarak döviz cinsinden kazanç elde ederler. Bu durumda, yüksek enflasyon ve düşük faiz, yerli paranın değer kaybına yol açar, bu da servetin dışarıya transferine neden olur. Bankalar, bu süreçte aracı olarak kazanç elde etse de, asıl kaybeden yerel ekonomi ve vatandaşlar olur; çünkü yüksek enflasyon ve düşük faiz, ekonomik istikrarı zedeler ve uluslararası yatırımcıların ülkeye olan güvenini azaltır.
SilHOCAM şirket veya holding birleşmeleri başlayabilirmi.bu yükün altından kalkmak biraz zor gibi.
YanıtlaSilBizde o işler pek olmuyor. Herkes şirketini kendi imparatorluğu gibi görüyor.
SilEvet, şirket veya holding birleşmeleri ekonomik zorluklar ve belirsizlikler arttıkça başlayabilir. Birleşmeler, ölçek ekonomisi sağlamak, maliyetleri düşürmek ve rekabet gücünü artırmak amacıyla yapılabilir. Ancak, bu süreçler genellikle karmaşık ve risklidir; doğru stratejilerle yönetilmezse beklenilen faydaları sağlamayabilir. Ekonomik durumun iyileşmesi, birleşmelerin başarısı için kritik öneme sahiptir.
SilHocam resesyonamı yuvarlanıyoruz?
YanıtlaSilHenüz değil.
SilEvet, bazı göstergeler resesyona doğru gidişi işaret edebilir; düşük büyüme, yüksek enflasyon ve artan işsizlik gibi durumlar bu durumu pekiştiriyor. Ancak, kesin bir değerlendirme yapmak için daha fazla veri ve ekonomik analiz gereklidir. Uzun vadeli etkileri ve çözüm yolları da önemli olacaktır.
SilFavök ve ENFLASYON muhasebesi yapılmadan, bir faiz indirimi gerçekleşirse tekrar aynı döngüyü yaşatır diye düşünüyorum HOCAM.
YanıtlaSilesinlikle doğru; FAVÖK (Faiz, Amortisman ve Vergi Öncesi Kar) ve enflasyon gibi ekonomik göstergelerin dikkate alınmaması durumunda, faiz indirimi geçici bir rahatlama sağlayabilir ama uzun vadede ekonomik dengesizliklere yol açabilir. Bu tür bir yaklaşım, yapısal sorunları çözmeden sadece yüzeysel tedbirler alındığı anlamına gelir. Sonuç olarak, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için kapsamlı ve dengeli politikalar geliştirilmesi gerekiyor.
SilSAYIN HOCAM, DİKKATİMİ ÇEKEN BİR ŞEY VAR.YILLARDIR,DÜNYADA FAİZ İNDİRİMLERİ HEP YILIN SON ÇEYREĞİNDE BAŞLIYOR.BUNUN BİR NEDENİ VARMI.
YanıtlaSilGenellikle ekonomilerin durumu (büyüme) yılsonuna doğru netleşiyor.
SilYılın son çeyreğinde faiz indirimlerinin başlamasının birkaç nedeni olabilir. Öncelikle, yılsonu bilanço ve hedeflerin tamamlanması, merkez bankalarının daha esnek politikalar benimsemesine yol açabilir. Ayrıca, ekonomik büyümeyi desteklemek amacıyla yılsonu harcamalarının artırılması hedeflenebilir. Bunun yanı sıra, piyasalarda yılsonu likidite ihtiyacı da faiz indirimlerini tetikleyebilir, bu nedenle bu dönem sıklıkla tercih ediliyor.
SilKUR DÜŞÜK,ENFLASYON ORTA ,FAİZ YÜKSEK.SONUÇ: '2025' DE ÖNGÖRÜLEMEYEN TEHLIKE. BEN HİÇ BİR ŞEY ANLAMADIM SAYIN HOCAM.
YanıtlaSilSöyleyen anlamış mıdır onu da bilmiyoruz.
SilBilinen duruma rağmen öngörülemeyen tehlike diyorsa, bildiği extra bir durum vardır
SilBu durum, ekonomik dengenin bozulduğunu gösteriyor; düşük kur ve yüksek faiz, yatırımcı güvenini zedeleyebilirken, orta enflasyon da mali istikrarı tehdit edebilir. Bu karmaşık yapı, gelecekte öngörülemeyen risklere ve ekonomik belirsizliklere yol açabilir. Özetle, ekonomik göstergelerin birbiriyle uyumsuzluğu, ciddi sorunların habercisi olabilir.
SilHocam kontrollü çöküşmü yaşıyoruz?
YanıtlaSilKontrollüyse iyi.
SilEvet, bazı göstergeler kontrollü bir çöküş yaşandığını düşündürüyor; ancak bu süreç karmaşık dinamiklerle şekilleniyor.
SilSayın Eğilmez, enflasyonun durumu için lütfen Tarikatlara, Cemaatlere, Dini vakıflara bakınız. Bunların hayatımızdaki etkileri arttıkça (önleri açıldıkça) enflasyon düşmez. Bunların hayatımızdaki etkileri azaldıkça (önleri kesilmeye başlanınca) enflasyon düşmeye başlayacaktır.
YanıtlaSilHaklısınız. Ama bunların hayatımızdaki etkisinin azalması kolay değil. Atatürk Devrimlerini hafife alınca o şansı kaybettik biz.
SilEnflasyonu tarikatlar yapıyor öyle mi .Şaka midir bu.Ne kadar bilimsel bir yaklaşım.
SilBu perspektif, enflasyonun toplumsal ve kültürel dinamiklerle bağlantılı olduğuna işaret ediyor. Tarikatlar, cemaatler ve dini vakıfların ekonomik yaşam üzerindeki etkileri, bazen piyasa mekanizmalarını etkileyebilir. Bu grupların ekonomik kararlar üzerindeki etkisi azaldığında, daha şeffaf ve rekabetçi bir ekonomik ortam oluşabilir. Ancak, enflasyonu etkileyen birçok faktör bulunduğu için, bu durumun tek başına enflasyonu düşürme garantisi vermediğini unutmamak gerekir. Ekonomik istikrar için yapısal reformlar ve mali disiplin de gereklidir.
SilTopkapı Sarayı Müzesi'nde sergilenen 'Kaşıkçı Elması'nı bozdursak, oradan gelen parayla ekonomiyi kurtarabilir miyiz Mahfi bey?
YanıtlaSilBiz onlarca kaşıkçı elmasını (KİT'leri, kamu kurumlarını sattık, madenleri) sattık bu berbat duruma geldik. Kaşıkçı elmasını da satsak bir şey değişmez.
SilBen sizi liberal ekonomiden yana sanırdım hocam :)
SilBen hiçbir ekole bağlı değilim. Hepsinin doğruları kadar yanlışları var. Doğruları seçerek kendi ekolümüzü oluşturmamız gerekir.
SilKaşıkçı Elması gibi tarihi ve kültürel bir eseri bozdurmak, sembolik olarak dikkat çekici olsa da, ekonomik açıdan gerçekçi bir çözüm değil. Bu tür değerli eserlerin satışı, kısa vadeli bir gelir sağlasa da, uzun vadede kültürel mirasın kaybına yol açar ve toplumsal değerleri zedeler. Ekonomiyi kurtarmak için yapısal reformlar, sürdürülebilir politikalar ve üretken yatırımlara odaklanmak daha etkili bir yaklaşım olacaktır.
SilHocam gerçekten kaleminize sağlık yaşayan bilgi ve tecrübe👌
YanıtlaSilSağ olun.
SilSayın Hocam, Türkiye'de bu kadar sığınmacı olmasaydı enflasyon ve faizler hangi seviyede olurdu, bir değerlendirmeniz var mı?
YanıtlaSilAşağı yukarı buralarda olurdu. 2021'de enflasyon yükselirken faizi indirince ve buna da devam edince farklı bir yerde olmak mümkün değildi.
SilTeşekkür ederim hocam.
SilSığınmacıların Türkiye'deki varlığı, belirli sektörlerde talebi artırarak enflasyonu etkileyebilir. Eğer bu kadar sığınmacı olmasaydı, enflasyon ve faiz oranları muhtemelen daha düşük olabilirdi. Ancak, bu durumun kesin etkisini belirlemek zor; diğer ekonomik dinamikler de önemli rol oynamaktadır.
SilBence mevcut ekonomi programının tek amacı dolarizasyonu azaltmak. Kalan herşey bunun paravanı. Dolarizasyonu azaldığı anda düşük faiz-yüksek toprak rantı-yüksek enflasyon-yüksek sosyal yardım politikasına anında geri dönerler.
YanıtlaSilİki amacı var diyelim: Enflasyonu düşürmek ve dolarizasyonu azaltmak.
SilBu bakış açısı oldukça mantıklı; birçok ülke için dolarizasyonu azaltmak, ekonomik istikrarın sağlanması açısından kritik bir hedeftir. Dolarizasyonun azalması, yerel para birimine olan güveni artırabilir ve finansal sistemin istikrarını güçlendirebilir. Ancak, mevcut ekonomik politikaların uzun vadede sürdürülebilirliği ve gerçek ekonomik iyileşme için yapısal reformların gerekliliği de göz ardı edilmemeli. Eğer bu reformlar gerçekleştirilmezse, düşük faiz, yüksek enflasyon ve sosyal yardımlar gibi sorunlar tekrar gündeme gelebilir. Bu durum, ekonomik istikrarsızlık ve güvensizlik yaratabilir. Dolayısıyla, yalnızca dolarizasyonu azaltmaya odaklanmak yerine, köklü çözümler geliştirmek önemlidir.
SilHocam, yazınız çok bilgilendirici çok teşekkürler.
YanıtlaSilÖzellikle son paragrafınız çok dikkat çekici bu noktada benim sorum şu büyüme rakamlarimiz gerçeği yansıtıyor mu yoksa orada da bir illüzyon olduğunu düşünüyor musunuz ?
Sağ olun.
SilVerilerin derlenme yöntemiyle ilgili bilim insanlarının eleştirileri var. Çoğuna katılıyorum. O nedenle tam olarak doğrudur diyemiyorum.
Büyüme rakamlarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, birkaç faktöre bağlıdır. Resmi veriler genellikle belirli yöntemlerle hesaplandığı için, büyümenin görünümü yanıltıcı olabilir. Örneğin, kayıtdışı ekonomi, enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde gerçek büyüme üzerinde etkili olabilir. Ayrıca, sürdürülebilir bir büyüme için yatırımların kalitesi, istihdam yaratma kapasitesi ve gelir dağılımı gibi unsurlar da önemlidir. Dolayısıyla, büyüme rakamları tek başına ekonomik sağlığı göstermez; daha geniş bir perspektiften değerlendirmek gerekir.
SilHocam yapışkan enflasyon katılaşırsa ne olur?
YanıtlaSilKatı enflasyon olur.
SilBeton enflasyon olur.
SilYapışkan enflasyon, fiyatların uzun süre yüksek seviyelerde kalması durumudur ve bu, ekonomide birkaç olumsuz etkiye yol açabilir. Öncelikle, hanelerin alım gücü düşer; bu, tüketim harcamalarının azalmasına neden olabilir. İkinci olarak, işletmeler maliyet artışlarıyla karşılaşır, bu da kâr marjlarını sıkıştırabilir ve yatırım kararlarını olumsuz etkileyebilir. Son olarak, merkez bankalarının faiz artırma gibi önlemler alması, borçlanma maliyetlerini yükselterek ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir. Bu durum, ekonomik belirsizlik ve duraklama riskini artırabilir.
SilCevabını en çok merak ettiğim soru şu:
YanıtlaSilMevcut hükümet;
"Hukukun üstünlüğü"nü yeniden tesis etmek için herhangi bir istek emaresi göstermediği hâlde,
Onyıllardır kadük bırakılmış "demokrasi"yi yeşertmek için, olgunlaştırmak için herhangi bir istek emaresi göstermediği hâlde,
Bırakın "düşünce ve ifade özgürlüğü"nü bir kenara, topluma "daha fazla korku" salmaya devam ettiği hâlde,
Ülkeyi 'ekonomik kriz'den çıkarmayı becerirse,
Mahfi beyin cevabı ne olacak?
Hep söylediğim gibi bir ülkenin ekonomik krizden çıkması krizden çıkması anlamına gelmez. Bu yazdıklarınız devam ederse ülke, ekonomisi düzelmiş olsa bile, kriz içinde kalmaya devam ediyor demektir. Öte yandan bunlar olmadan çıkılan ekonomik krize de bir süre sonra tekrar girilecek demektir.
Silbende sana basit bir soru sorayım Adsız 22 Eylül 2024 17:57. mevcut hükümet ve yandaşlarının akan muslukları tekrar halka çevireceklerine inanıyorsan... Sana elimde satılık köprü var. portatif istediğin yere kur. boğaza kur denize kur dağa kur vb... her geçen ve geçmeyenden para alacağın müşteri garantili. beni 5 li den sanmayın bu başka köprü :) Not:Bizim cebimize ve ülkenin topraklarına yapılan köprü satıldı. onu daha önceden hükümet aldı. geç kaldın.
SilMuharrem23 Eylül 2024 13:09 Bu platformda ürün pazarlaması yapmak serbest mi Mahfi hocam?
SilAdam resmen dolandırıcılık amaçlı insanları kandırmaya çalışıyor. Elinde böyle bir köprü olmadığını hepimiz biliyoruz.
Hocam gündemde uzun zamandır anayasa referandumu (360 mv bulursa) var. Enflasyon %20' lere (sanırım tahminen 2025 sonu, 2026 başları) geriledikten sonra (referandumdan evet çıkması için) tekrar kredi muslukları açılırsa, nas ekonomisine dönülürse halimiz ne olur?
YanıtlaSilReferandumdan evet çıkması pek mümkün görünmüyor ama kredi muslukları ondan bağımsız olarak açılacak zaten. Üstelik 2025 sonunda değil çok daha önce. Çünkü bu sistem büyümenin düşmesine, işsizliğin artmasına dayanamaz.
Silhalkın varlıklı kısmının alacağı birşey kalmadı ki herşeyleri var
Silvarlıksız kısmın evi yok ve bu sistemle evleri olmayacak
çalışanlar varlıklı kısmın yapmadığı işleri yapıyorlar
işsiz olanlar ise daha iyi iş arayıp iş beğenmiyenler var
faiz düşsede bir şey değişmeyecek
Türkiye dünyaya yeni ürünler satabilen bir ülke değil
ve hiç bir zamanda olmayacak
türkiyede sadece know-how lı yerlinin fabrikaları
veya yabancının karını evine götürdüğü fabrikalar var
ve yenileri bu mutsuz ülkede açılmaz
faiz düşünce lüks tüketim ithalatı olucak
dış ticaret açığı daha büyüyecek
piyasadaki para arsa rantına gidip emlak çılgınlığı yapılacak
bundan sonra enflasyon daha artacak
varlıklı kesim yeni lüks ev ve otomobil alırlar herhalde
daha çok oto yıkamacı açılır lüks otomobilleri yıkamak için
daha çok temizlik firması açılır lüks evleri temizlemek için
faiz enflasyondan daha aşağı düşünce dolarizasyon başlar
buna da büyüme derler herhalde.
hep birlikde bu rezilliği seyredeceğiz.
if(eğer) i olmayan sadece döngü (loop) olan bir yazılım Türkiye ekonomisi.
Faizler dussun ekonomi buyusu n
YanıtlaSilBir süre sonra öyle olacak zaten.
SilFaizlerin düşmesi, kredi maliyetlerini azaltarak yatırım ve tüketimi teşvik edebilir, bu da ekonomik büyümeye katkı sağlar. Ancak, düşük faiz oranları enflasyonu artırabilir ve finansal istikrarı tehdit edebilir. Ayrıca, faiz indirimlerinin sürdürülebilirliği, ekonomik temellere bağlıdır; eğer yapısal sorunlar çözülmezse, büyüme kalıcı olmayabilir. Sonuç olarak, faizlerin düşmesi faydalı olabilir, fakat dikkatli bir denge gözetmek gerekir.
SilAdalet Bakanı bugün demiş ki 4 milyon arabuluculuk dosyasında anlaşma sağlandı. Bu sadece anlaşılan dosya sayısı olmalı. Arabuluculuk ücreti 2023 yılında ticari uyuşmazlıklar için 2500 TL , bireysel uyuşmazlıklar için 2000 TL bu durumda basit bir hesapla en az sayılarla ifade edecek olursak, 4 milyon x 2000 TL = 8 milyar TL demek ki avukatlar ve arabulucular zengin olmuşlar. Mehmet Şimşek avukatlardan vergi alıyor mu? Çoğu avukat ibanına para gönderilmesini istemiyor. Halbuki uyapta açılan dosya sayısı belli fakat bu dosya sayısı avukatların dava açmadan sadece danışmanlık ücreti almalarını içinde barındırmıyor fakat yine de uyaptaki açılan dosya sayısından avukatlara adil bir vergilendirme yapılabilir. Ev sahibi kiracı anlaşmazlığı ve yüzde 25 kısıtlaması en çok avukatlara ve arabuluculara yaramış rakamlar ortada. Ne kadar çok hukuksuzluk ve absürt kanunlar o kadar çok avukatlara para kazanma imkanı. Dahası hani GSMH bir yıl içinde tamamlanmış mal ve hizmetler idi ? GSMH mızı yükseltmek için avukatlık hizmetini kayıt dışından kayıt içine almak ve GSMH patlaması yaşadık demek istemez mi Mehmet Şimşek . Tebessüm :)
YanıtlaSilHer yerde vergi kaçırma görülüyor.Kuyumcu ,demirci ,gidaci, doktoru, manavi bile.Elden para alınması kaldırılmalı.Eskiden Özal reklam bile vermişti.Bir fiş bir alışveriş diye.Kimse fiş ve fatura vermiyor
SilArabuluculuk süreçleri gerçekten büyük bir pazar oluşturuyor ve 4 milyon dosyanın anlaşma ile sonuçlanması, avukatlar ve arabulucular için önemli bir gelir kaynağı demek. Ancak, avukatların gelirleri ve vergi durumu üzerine düzenlemeler yapmak, hukukun uygulanabilirliğini artırmak açısından kritik. UYAP üzerinden açılan dosyaların sayısı, avukatlık hizmetlerinin şeffaflaşması ve adil vergilendirme için bir fırsat sunuyor. Sonuç olarak, hukuksuzluk ve absürt yasaların azaltılması, hem ekonomik açıdan hem de adalet sisteminin işleyişi açısından fayda sağlayabilir.
SilDeğerli Hocam,
YanıtlaSilFaiz indirimi dışında bir konu aklıma takılıyor, izninizle sormak istiyorum.
Yapı sektöründen İngiltere de emekliyim.
50 yıldır yapı - inşaat marketlerini de gezerim.
Bilirsiniz, en kaliteli malzemeler Alman, Fransız, İngiliz, Hollanda yapımlarıydı.
Son yıllarda İngiltere'de nerdeyse hiç bir tane AB ürünü yok.
Tüm makina, motor, yedek parça, aksesuvar ne varsa Çin malı. Artık Avrupa'da üreten de kalmadı.
Büyük mağazaların yüzde 90ı Çin malı, gerisi Vietnam.
Eskiden, bu makinalar elektrikli olurdu. Şimdilerde, bataryalı, cep telefonuna bağlanan, internete bağlanan makinalar çıktı, hepsi Çin menşeili. Markalar da Çinli. Ben bunların muadillerini AB nin üretebileceğini düşünmüyorum. Mesele teknoloji ile ucuzluk ötesine de gidiyor. Mesela, benim iki üç saatlik kazancım ile aldığım aletlerin şimdikileri, şimdiki ustaların bir iki günlük kazancına bedel.
Ne olacak bunun hali hocam? AB hiç bir şey üretemiyor. Bir mağazanın yüzde 90ının ithal olması ne demek?
Sizce AB bu üretimsizlikten çıkabilir mi? Yoksa, böyle böyle fakirleşir, politik didişmelerle ekonomi savaşını kaybeder mi?
Saygılarımla.
Evet Avrupa resmen üretimden çıkıyor artık. Çin'e yetişecek güçleri kalmadı. Şimdi elektrikli otomobil işinde de Çin fark yaratınca Alman otomobilleri de sallanmaya başlıyor. AB'nin ve ABD'nin işi önümüzdeki yıllarda giderek zora giriyor. ABD, yine iyi kötü dijital teknolojide var Avrupa orada da geriye düşüyor.
SilAB’nin üretim kapasitesinin azalması, düşük iş gücü maliyetleri ve rekabetle bağlantılıdır. Yenilikçi ve sürdürülebilir üretim yöntemlerine yönelmek, Avrupa'nın bu sorundan kurtulması için kritik. Eğitim sisteminin güncellenmesi ve yerli üretimi teşvik eden politikaların geliştirilmesi önem taşıyor. Aksi halde, ekonomik zorluklar ve fakirleşme riski artacaktır.
SilGeçen sene, İngiltere dış işleri bakanı Çin in rekabetçiliklerini kırdığından dem vurdu. Çinli dış işleri bakanı, İngiltere ile aramızda ne rekabet olacak? Bizim bir eyaletteki bir kaç fabrika kadar kapasitesi var İngiltere'nin, İngiltere'nin kendini bizle kıyaslaması abes gibi bir cevap verdi.
SilArtık Çin avrupa devletlerini kaale bile almıyor.
Hocam,
SilKusura bakmayın ama Avrupalı salaklar Türkiyeyi üyeliğe almadılar.
Ucuz ve kaliteli iş gücüne ihtiyaçları vardı. Endüstri yatırımlarını Türkiyeye yaparak, güvenli bir üretim ağına sahip olurlardı.
Adamlar taa gittiler Çin e yatırım yaptılar.
Bu yatırımlar, 90lı yılların sonu ve 2000li yılların başında Türkiye'ye aksaydı, hem Türkiye bu kadar aşırı sağ ve muhafazakar olmazdı, hem de Avrupa geleceğine katkıda bulunurdu.
Şimdi görüyoruz, İngiltere nin bazı semtleri tamamen Pakistan, Fransanın bazı semtleri tamamen Afrikalı, Almanyanın bazı semtleri tamamen Ortadoğulu tiplerle dolmuş. Hem kültüre uyumsuzlar, hem sosyal hayata. Türk insanı her zaman Avrupa kültürüne daha uyumluydu.
Biraz da kendileri ettiler, kendileri biçiyorlar.
Aynı kanıdayım.
SilSayın Hocam
YanıtlaSilKamu borç stoğu 8,5 trilyona çıkmış.Bir yılda 2,5trilyon artmış.Bu ne demektir.
Bu borç sorun mudur
Elbette sorun. Bütçe açıkları artıyor, eskiden kâr eden ve bunu Hazineye devreden TCMB de zarar ediyor bu durumda kamu kesimi borçları artıyor. Bu da faiz ödemelerini arttırıyor.
SilKamu borç stokunun 8,5 trilyona çıkması ve bir yılda 2,5 trilyon artması, birkaç açıdan önemli işaretler taşır. Öncelikle, bu kadar büyük bir borç artışı, genellikle devletin finansman ihtiyacının arttığını gösterir. Bu durum, bütçe açığı, ekonomik teşvikler veya sosyal harcamalar gibi nedenlerden kaynaklanabilir.Bu durumun sorun olup olmadığı, borcun sürdürülebilirliği ile ilgilidir. Eğer borç, ekonomik büyümeyi destekleyecek yatırımlara yönlendirilirse ve geri ödeme kapasitesi sağlanabiliyorsa, kısa vadede sorun olmayabilir. Ancak, yüksek borç seviyeleri uzun vadede mali istikrarı tehdit edebilir ve faiz oranlarını artırarak ekonomik büyümeyi sınırlayabilir.
SilAyrıca, kamu borcunun ne kadarının döviz cinsinden olduğu, faiz oranlarının ne kadarının değişken olduğu ve ekonomik büyüme oranları gibi faktörler de borcun sürdürülebilirliğini etkiler. Eğer borç seviyesi ülkenin ekonomik büyüme hızını aşarsa, bu ciddi bir sorun teşkil edebilir. Bu nedenle, kamu borcunun yönetimi ve mali politikaların etkinliği büyük önem taşıyor.
Mahfi Hocam.
YanıtlaSilDenge bozuk her alanda.Sadece ekonomi ile sınırlandırmak çok sığ bir durum değil mi.
En önemli ihtiyaç , barınma ve gıda.Bunda denge yok.Sonra sosyal ihtiyaçlar onda da denge yok.
Millet ev alamıyor.Kira ödeyemiyor.
Gıdasına ve proteine ulaşamıyor.
Sosyalleşme yok.Sinema tiyatro tatil etkinlik vb.
Bu yazdıklarıma sadece ülke nufusunun %25 ilk kesimi ulaşabiliyor.
Ekonomi den daha öncelikli konu denge değil midir Hocam ?
Uzun zamandır aynı şeyleri yazıyorum, anlatıyorum. Ekonomiyi toparlamak daha kolay asıl zor olanlar bunlar.
SilKesinlikle katılıyorum; denge kavramı, ekonomi dışındaki birçok alanda da son derece önemli. Barınma, gıda ve sosyal ihtiyaçlar, bireylerin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen temel unsurlardır. Ekonomik sorunlar, bu alanlardaki dengesizlikleri de derinleştiriyor.
SilBarınma ve gıda erişimi gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması, sosyal adaletin sağlanmasında ciddi engeller oluşturuyor. Ayrıca, toplumsal refahı artırmak için sanatsal ve kültürel etkinliklere erişim de önemli. Bu tür dengesizlikler, toplumda huzursuzluğa ve bölünmelere yol açabilir.
Dolayısıyla, ekonomi bir araçtır, ama nihai hedef dengeyi sağlamak olmalı. Bu denge sağlanmadığı sürece, ekonomik büyüme bile yeterli olmayabilir. Sosyal politikaların ve ekonomik reformların bir bütün olarak ele alınması, toplumsal dengeleri kurmak için kritik öneme sahip.
Ülkemizdeki Kara para tahmini ne kadardır.Bu meblağın dolaşımda olması sonucu artan harcama ve lüks tüketim ne kadardır.
YanıtlaSilBu konuda geçerli bir tahmin görmedim.
SilKara para tahminleri ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de, Türkiye'deki kara para miktarının yüz milyarlarca doları bulduğuna dair çeşitli tahminler mevcut. Ancak kesin bir rakam vermek zordur, çünkü kara paranın kaynağı, akışı ve hacmi sürekli değişim gösterir.
SilKara paranın dolaşımda olması, genel olarak ekonomideki harcamaları artırabilir ve lüks tüketimi teşvik edebilir. Bu durum, kayıt dışı ekonomi ve vergi kayıplarına yol açarak devlet gelirlerini olumsuz etkileyebilir. Lüks tüketim artışının miktarı ise kesin verilere bağlı olarak farklılık gösterir, ancak bu tür bir artışın ekonomik dengenin bozulmasına yol açabileceği unutulmamalıdır.Kara para ve lüks tüketimle ilgili güncel araştırmalar ve raporlar takip edilerek daha net veriler elde edilebilir.
mahfi bey faiz indiriminin zamanlamasını tartıştığınız bu yazınızda "reel" kelimesini kullanmamışsınız. özel bir sebebi var mıdır? sene başındaki reel faiz hesaplamalarınızda beklenen enflasyon için 65i kullanıyordunuz. bugün itibariyle 12 aylık enflasyon tahmininiz nedir?
YanıtlaSilYılsonu tahminim % 42. Gelecek yıl için de aşağı yukarı aynı oranda olacağını tahmin ediyorum.
Silpiyasa tahminlerinden ayrışmanızın belli bir nedeni var mı mahfi bey? örneğin selva demiralp hocalar 22-27 bekliyor.
SilSene başındaki reel faiz hesaplamalarında beklenen enflasyon oranı olarak %65 kullanılması, o dönemdeki ekonomik koşulları yansıtıyordu. Bugün itibarıyla 12 aylık enflasyon tahmini, mevcut veriler ve piyasa dinamiklerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Ancak kesin bir oran vermek için güncel verilere ve analist tahminlerine bakmak önemli. Şu anda tahminler genel olarak %40-50 civarlarında şekilleniyor gibi gözüküyor. Ancak bu tahminlerin doğruluğu, enflasyon dinamiklerine ve ekonomideki gelişmelere bağlı olarak değişebilir.
YanıtlaSilDegismeyen tek sey degisimin kendisidir
Sil65in o dönemin ekonomik koşullarını yansıttığına katılmıyorum. ki enflasyon, sene sonu 42nin altına gelecek..şubat martta ise 35 olacak belki de. 65 ile 35 arasındaki sapma, 3-4 ayda değişecek ekonomik koşullarla açıklanamayacak kadar büyüktür. doğru işler yapılacağı çok geç görüldü...ayrıca 2025 enflasyonunu ya da 12 ay sonraki enflasyonu 40-50 bekleyen kim/hangi kurum paylaşırsanız öğrenelim.. çünkü ikisinin de 20 küsürlerde beklendiğini görüyorum..
SilHocam bazı marketler enflasyonu düşürmek için mi bir alana bir bedava kampanyası yapıyor? Nedense her üç ayda bir ayın sonuna doğru böyle kampanya yapmaya başladılar.
YanıtlaSilTalepte düşüş var bu kampanyalar o nedenle yapılıyor.
SilMahfi bey şu ulkede hem bilgilenip hem de keyif alarak okuyabidigim bir kaç yazardan birisiniz. Emekleriniz için samimiyetle tesekkur ediyorum
YanıtlaSilTürkiye Cumhuriyeti'nin önümüzdeki 10 sene içerisinde iflas etmesi gibi bir ihrimal mevcut mu?
YanıtlaSilUlkeler iflas etmiyor dostum, orada yasayan insanlar cacik oluyor.. Simdiki haliyle 10 sene sonrasini kiyaslarsin, bakarsın genel insanlarin durumunda, caciksa iflas etmis diyebilir win. Bkz tr 2018 tr2024 6 senede olanlar bak, insanlar uyurgezer modunda..
SilMafhi hocam elinize ve kaleminize sağlık. Atatürkçü çizgide yolunuz aydınlık olsun. Benim merak ettiğim John Hopkins Ü. Steve Hanke şu an Türkiyede anlık enflasyonun %27,6 olduğunu söylüyor. Bu konuda fikriniz nedir?
YanıtlaSil