Hukukun Üstünlüğü, Yolsuzluk ve Türkiye

World Justice Project (WJP, Dünya Adalet Projesi) dünyada hukukun üstünlüğünün geliştirilmesini görev edinmiş bağımsız bir kuruluştur. WJP, hukukun üstünlüğünü şöyle tanımlıyor: Hukukun üstünlüğü; hesap verebilirlik, adil hukuk, açık hükümet ve erişilebilir tarafsız adalet olarak sıralanan dört evrensel ilkeyi sağlayan sürdürülebilir bir yasalar, kurumlar, kurallar ve toplum mutabakatı sistemidir. WJP başta hukukun üstünlüğü ve yolsuzluk yokluğu endeksleri olmak üzere dünyada adaletin yaygınlığı ve etkinliği üzerine ölçümler yapmakta ve bu ölçümleri endeksler olarak ülkeleri sıralayarak yayınlamaktadır. Bu endeksler arasında hukukun üstünlüğü açısından ikisi çok önemli: Hukukun üstünlüğü endeksi ve yolsuzluk yokluğu endeksi.

Ülkelerde hukukun üstünlüğünü ölçerken dört temel ilkeye göre ölçüm yapıyor: (1) Hesap verebilirlik ilkesi; devletin ve özel kişi ve kurumların hukuk karşısında hesap verebilir konumda olmasını öngörüyor. (2) Adil hukuk ilkesi; yasaların herkese eşit biçimde uygulanmasını esas alıyor. (3) Açık hükümet ilkesi; yasaların kabul ettiği, yönettiği ve uygulanmasına çalışıldığı süreçlerin herkese açık ve tarafsız olması temeline dayanıyor. (4) Erişilebilir tarafsız adalet ilkesi; adaletin zamanında, yetkin ve tarafsız kişiler eliyle sağlanmasını şart olarak görüyor.

WJP, yolsuzluk yokluğu endeksini oluştururken hükümet görevlileri ve yönetici konumundaki kamu görevlilerinin, yargı görevi yapan kamu görevlilerinin, polislerin, askerlerin ve milletvekillerinin bulundukları makamı ve ellerindeki yetkileri kendi özel amaçları ve çıkarları için kullanıp kullanmadığına bakıyor.

WJP, bu ölçümleri her yıl yapıyor ve yayınlıyor. 142 ülkeyi kapsayan 2024 yılı ölçümlerini ve sonuçlarını da geçenlerde yayınladı. Yukarıda değindiğim iki önemli endekste bazı ülkelerin ve Türkiye’nin sıralamasını aşağıdaki tabloda sunuyorum: 

Danimarka her iki endekste de birinci sırada. Bu anlamda hukukun üstünlüğü ve yolsuzluk yokluğu açısından dünyanın en temiz ülkesi olarak ortaya çıkıyor. Tabloda yer almayan diğer kuzey ülkeleri de hemen Danimarka’nın arkasında yer alıyor. Tabloda dikkati çeken üç ülke var: Arjantin, Çin ve Rusya. Üçü de hukukun üstünlüğü açısından Türkiye’den iyi durumda. Sadece Rusya yolsuzluk yokluğu endeksinde bizden kötü durumda bulunuyor.  

Hukukun üstünlüğü endeksindeki ilk on ülke sırasıyla: Danimarka, Norveç, Finlandiya, İsveç, Almanya, Yeni Zelanda, Lüksemburg, Hollanda, İrlanda, Estonya.

Yolsuzluk yokluğu endeksindeki ilk yirmi ülke de aşağı yukarı aynı ülkeler. Sadece Estonya’nın yerini Hong Kong almış.

Estonya (20.245 dolar) dışında ilk onda yer alan bütün ülkelerin kişi başına geliri (cari fiyatlarla) 40 bin doların üzerinde.  

Hukukun üstünlüğü ve yolsuzlukların önlenmesiyle gelişmişlik arasında net bir bağ olduğunu yıllardır vurguluyoruz ve yine yıllardır yapısal reformların ilk başlatılması gereken alanın hukukun üstünlüğünün sağlanması olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.

Bazen bir istatistik verisi kitapların anlatamadığını anlatır.


Yorumlar

  1. SAYIN HOCAM, ENFLASYONİST BASKILARDA, İNSANLAR HARCAMA YÖNÜNE GİDİYORSA BUNU ÖNLEMENİN EN İYİ YOLU NEDİR.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu düşürmenin yolu da, faizi artırmak, insanların fazla tüketim ve üretim yapması için vergi belirlemek değil mi hocam? Farklı yolları var mıdır peki enflasyona müdahelenin?

      Sil
    2. "Covid'e karşı en etkili yöntem hasta olmamaktır" gibi bir çözüm önerisi oldu hocam.

      Sil
    3. Para arzını kademeli düşürmek.

      Sil
    4. Faşizmin iktidar olduğu ülkede hukuktan bahsetmek hangi mantıktır?

      Sil
    5. Enflasyon kültürel bir olgudur.

      Madem ki bu halk enflasyondan korkuyor, neden altın gibi güvenli limanları seçmeyip de gidip araba ya da ev gibi tüketim eşyaları alıyorlar.

      Akşama kadar telefona bakıp, göbeğini kaşıyarak bugün ne alsam acaba diye düşünen milyonlarca insan var.

      Bu ülkede enflasyon hiç düşermi?

      Hiçbir şey yapmasa bile can sıkıntısından gidip arabasını değişiyor. Ya da telefonunu.

      Bugün özel sektörde holdinglerde normal pozisyonlarda çalışan 100 binlerce insan 3 bin doların üstünde maaaş alıyor.

      Özel sektörde binlerce holding üst düzey yöneticisi senelik milyonlarca dolar prim alıyor. Bunların onbinlerce müdürleri yüzbinlerce dolar primler alıyorlar.

      Doktorların maaşları 3 bin doların üstünde. Özelde çalışan doktorlar para basıyor. Bu parayı bile beğenmeyip yurtdışına gitmek istiyorlar. O ayrı konu..

      İnşaat işçilerinin günlük yevmiyesi olmuş 100 dolar.

      Türk halkı hiç olmadığı kadar zengin ve refah içinde.

      Para yok diye yakınanlar, ekonomi kötü diyenler dürüst değiller.

      Para harcamayı çok seven bir toplum çok iyi paralar kazandığı için haliyle enflasyonda düşmüyor.

      Enflasyonun sebebi para harcamayı çok seven halkın zengin olması.

      Nokta!

      Sil
    6. Adsız15 Kasım 2024 11:44 Türk halkı hiç olmadığı kadar zengin ve refah içinde mi? Tabi tabi herkes zaten holdinglerde üst düzey yönetici olarak çalışıyor, senede milyonlarca dolar prim alıyor. Ne anlatıyorsunuz siz? Dalga mı geçiyorsunuz. Emekli 12500 ve biraz üstüne, çalışan ise 17000 ve biraz üstüne sıkıştırılmış vaziyette. Ülkede değil yoksulluk sınırının açlık sınırının da altında yaşamaya çalışan MİLYONLAR var. Toplumda borcu olmayan neredeyse kimse kalmamış. Gençler işsiz, üniversite mezunları işsiz. İnsanlar evlenemiyor, kirasını ödeyemiyorlar. Mahkemeler ev sahibi-kiracı davalarıyla dolmuş taşmış durumda. İnsanlar ay sonunu getiremiyorlar. Çarşı pazara çıkıp fahiş fiyat dolayısıyla eli boş dönenler var. Halk perişan vaziyette. Ülkede orta sınıf kalmamış, halkın alım gücü düşürülmüş, halk fakirleştirilmiş. Fakirlikten ve çaresizlikten çocuklar yanarak ölüyorlar. Daha sayayım mı?

      Zenginin daha çok zengin fakirin ise daha çok fakir olduğu bir ülkede siz sanırım zenginler sınıfındasınız. Rezidansınızdan inin de aşağı mahalle sokaklarında biraz dolaşın; ülkenin gerçeklerini belki görmüş olursunuz.

      Holdinglerde çalışan küçük bir azınlık halkın durumunu yansıtmaz. Toplumun geneli halkın durumunu yansıtır. Ne var ki sizin gözünüz kör. Rezidansınızda 12500 lira ile sadece 1 gün yaşayın bakalım yaşayabiliyor musunuz? Tabi halkın gerçeğini görmek işinize gelmez. Zaten görmek isteseniz de göremezsiniz çünkü empati duygunuzu tamamen kaybetmişsiniz. Para sizi şımartmış. Güçlünün zayıfı ezdiği bir sistemden besleniyorsunuz. Halkın gerçek gündemine uzaksınız. Halktan kopmuşsunuz. En kötüsü ise topluma yukarıdan bakıyorsunuz. Bu kibirli tavrınızdan dolayı kendinizden utanmalı, aynanın karşısına geçip kendi silüetinize tükürmelisiniz.

      Ülkede fakirlikten ölenler varken, küstahça bir tavırla Türk halkı hiç olmadığı kadar zengin ve refah içinde diyemezsiniz. Bilakis Türk halkı hiç olmadığı kadar fakir ve sefalet içindedir. Ülkede değil yoksulluk sınırının açlık sınırının da altında yaşamaya çalışan MİLYONLAR var. Gerçekleri saklayan TÜİK istatistikleri bile bunu söylemektedir. Siz, rezidansınızda öyle hissetmeseniz de toplumun gerçeği maalesef ki budur.

      Sil
    7. Adsız 17:08
      Rezidansta yaşadığımı nereden çıkardın.
      Ben de alt seviye gelir grubundayım. Maaşlı bir çalışanım.

      Ama fakir biri olmam gerçekleri görmeme engel değil.

      Kusura bakma ama; galiba bir sen, bir de ben fakir kalmışız.

      Selamlar

      Sil
  2. Avrupa kıtasında olupta fakir olan bir ülke varmı.neden 185 ülke arasında gelişmiş olan ülkelerle kıyaslıyorsunuz HOCAM.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arjantin, Çin ve Rusya gelişmiş ülke değildir.

      Sil
    2. Hocam Rusya ve Çin, tabi kaynaklar veya ucuz üretim üzerinden ne kadar zenginleşirlerse zenginleşsinler, siyasi/sosyal/kültürel değer yoksulu oldukları için gelişmiş ülke statüsüne geçmeleri zor görünüyor.

      Sil
    3. Adsız arkadaşım yorum yaparken neden beynini bir kenara bırakıyorsun? Kendini tabi ki gelişmiş ülkelerle kıyaslayacaksın. Gelişmek için yapman gereken bu. Neyi yanlış yapmışız neyi eksik yapmışız da gelişememişiz!!! Senin cümlen bu ülkenin neden gelişemeyeceğinin de kanıtı. Üzücü

      Sil
    4. Arnavutluk, Bosna-Hersek, Makedonya, Moldova, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ, az biraz da Romanya

      Sil
  3. HOCAM YATIRIM TAVSİYESİ VERMİYORSUNUZ AMA , SON 3 YILDIR ÇOK GÜZEL SİYASİ TAVSİYE VERİYORSUNUZ, AMA YİNEDE OLMUYOR.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bunlar siyasi tavsiye değil bunlar siyaset üstü tavsiyeler.

      Sil
  4. SİZ BİLE BU KOKUŞMUŞ ZİHNIYETİ 30 YIL ÖNCE BIRAKIP GITMIŞŞINIZ.BIZ NE YAPALIM HOCAM.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiçbir yere gittim yok bakın hala yazıyorum, anlatmaya çalışıyorum, kendi çapımda mücadele ediyorum.

      Sil
  5. Merhaba Hocam, Emeğinize sağlık, yıllardır söyledikleriniz. Refahı topluma yaymak istiyorsak, Hukuk ve Adaletin de eşit bir şekilde uygulanması lazım.

    YanıtlaSil
  6. TÜİK enflasyon verilerini acıklamayi reddetmiş.
    Mahkeme TÜİK lehine sonuçlanmış.
    Verileri saklandığına göre yalan söyledikleri tescillenmiş oluyor mu sizce.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok daha önemlisi hukukun üstünlüğünün olmadığı kanıtlanmış oluyor.

      Sil
    2. Faşizm şartlarında hukuktan bahsetmek abesle iştigaldir.

      Sil
  7. Hocam, teşekkür ederiz, emeğinize sağlık. Bizim için, ütopik bir yazı olmuş...Bırakın hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini... kanun devleti statüsüne girebiliyor muyuz acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olun. Biz polis devleti çerçevesini aşamadık henüz.

      Sil
  8. Merhaba Üstat. Bizden bağımsız ABD'nin her iki endeksteki yerine katılmıyorum bence Türkiye'ye çok yakın sıralarda olmalıydı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bize yakın sıralarda Angola, Honduras, Meksika var.

      Sil
  9. Sonuçta bütün bu veriye rağmen Almanya bizi kıskanıyor. Bir de bu açıdan bakıp şükretmek lazım gerçek yaşam verisi esas bu.
    Not: ironi içerir.

    YanıtlaSil
  10. Taşkın Turan12 Kasım 2024 09:10

    Mahfi bey, entelektüel birikiminiz ve rasyonel bakış açınız tartışılmaz. Bu çerçeveden yola çıkarak çok iyi bildiğinize eminim ki, ekonomik gelişmişlik sıralaması ve hukukun üstünlüğü sıralaması arasında paralellik bulunması, aralarında nedensellik ilişkisi bulunduğunu ispat etmez. Okulun müzik yarışmasında birinci olan öğrenci, atletizm yarışmasında da birinci oluyorsa; bu durumu, öğrencinin çok çalışkan, kararlı ve disiplinli olmasına bağlarız, müzik yeteneği ile spor yeteneği arasında bir korelasyon olduğuna değil. Benzer şekilde gelişmiş olan ülkeler de, "aynı anda bir çok doğruyu yaptıkları için" muhtelif disiplinlerde birinci çıkıyor olabilirler. Elbette ben de hukukun ekmek kadar, su kadar ihtiyaç olduğunu; toplumu daha adil, yaşanır, güvenli, mutlu kıldığını düşünüyorum. Sadece istatistik bilimi açısından bir değerlendirme yapmak istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Taşkın Bey. Haklısınız bu ülkeler başka birçok şeyi doğru yaptıkları için aynı yerde duruyor olabilirler. Yani hukuk tek başına gelir yüksekliğini açıklamaz ama sanırım açıklayıcı değişkenlerden birisi olarak almak yanlış olmaz. Sevgiler.

      Sil
    2. Taşkın Turan12 Kasım 2024 14:35

      Yanlış varsayım, yanlış sonuç. Saygılar,

      Sil
    3. Sayin hocam bu iki endekse gore sonlarda yer alan ama ekonomik olarak gelismis olan (zengin degil !) ulke varmidir ?

      Sil
    4. Taşkın Turan13 Kasım 2024 17:03

      Yukarıdaki 2. yorum şahsıma ait değildir. Bu konuda hocamın görüşlerine taban tabana zıttım ama bu ona hadsizlik edeceğim anlamına gelmez.Yazık.

      Sil
    5. Tablonun tamamına baktığımda öyle bir ülke göremiyorum.

      Sil
    6. Yanlış varsayım değil zira hukuk olmayan yerde yatırım olmaz, şu anda Türkiye'ye doğrudan dış yatırım gelmiyor, dahası Türk yatırımcılar Türkiye'nin dışında yatırım yapmağa başladılar...Gözleri parlayan Maliye Bakanımız Londra'da Türkiye'ye yatırım yapmaları için verdiği demeç "bürokrasiden korkmayın, ben ve CB mız problemleriniz anında halleder" gibi bir şey söyledikten sonra salon boşaldı...yatırımcı adalet ister kıyak değil, çünkü hep o kişinin iki dudağı arasında olamak istemez. Yolsuzluk ise devletin imkanların hazinesini boşaltıp ülkenin fakirleşmesine neden olur, a paraların birilerini zengin etmek için değil eğitim, alt yapı vb o zaman sizin belirttiğiniz "başka doğrular" için kullanılır, toplumu yükseltecek yerlere harcanır. Onun için hocanın belirttiği gibi bu iki ölçü gelişmişlik için çok önemlidir. Teşekkürler Mahfi Bey. AÇ

      Sil
    7. Taşkın Turan14 Kasım 2024 15:35

      Adımı kullanarak yorum yapan 2. ve 3. yorumlar benim değil hocam. Ne varsayımınızın yanlış olduğunu düşünüyorum, ne de görüşlerim sizinkiyle taban tabana zıt. Tam tersine sizin bir çok görüşünüzden feyiz alıyorum her okuduğumda. Neden başkasının kullanıcı ismiyle yorumlar yapılıyor anlayabilmiş değilim.Birileri sayfanızı sabote etmeye mi çalışıyor acaba?

      Sil
    8. sen söylemişsin varsayımının yanlış olduğunu ne sabotesi

      Sil
  11. Kalitesizliği önleyen kanunlar en büyük hukuksuzluk;
    Her cuma okunan "Allah adaleti... emreder, ahlaksızlığı... yasaklar" ayetini doğru anlasaydık tüm partiler, sivil toplum kuruluşları ve halk bu kanunlar konusunda bir ve beraber olmak zorunda kalırdı;
    - Devlet kaliteli üreteni hilekara karşı korurdu; aflatoksinsinli, hormonlu, hileli, haram gıdayı kimse satamazdı
    -Devlet halkını enflasyona ve develüasyona karşı korurdu ;Gerçekten döviz yetmiyorsa lüks ürünlerin vergisini artırırdı, planlama ve ihale sistemi ile enflasyonu önlerdi
    - Devlet yatırımcısını korurdu ;Reel sektörün karına bağlı borsa ve kar payı sistemi ile kazanç gelir, döviz, altın ve ₺ yi tutan dış borç faiz bedelini öderdi.
    - Kaynakların istafını önlerdi; Krediyi onaylı kredilere vererek istediği alana yönlendirirdi. Para; ev, iş, yol, köprü, ihtiyaç üretimine yani refahı artıracak alanlara giderdi.....

    YanıtlaSil
  12. Hocam, bizde maalesef "Hukukun Üstünlüğü" yerine "İktidarın Üstünlüğü" amaç edinilmiş ve tüm aksiyonlar buna göre alındığı için, bu sıralamalarda yukarıya çıktığımızı görmemiz pek mümkün görünmüyor.

    YanıtlaSil
  13. "...OECD’ye göre Türkiye’de ekonominin yaklaşık yüzde 30’unu kayıt dışı sektör oluşturuyor. Bu oran ile Türkiye OECD ülkeleri arasında vergi kaçağında zirvede yer aldı. "(gercekgundem.com)

    Dünya da vergi affı yapan ülke de yok deniliyor. Bizde nasılsa af çıkar diye kimse vergi ödemeye yanaşmıyor. ödeyen ödediği ile kalıyor. Vergi bilinci en zayıf ülke olabiliriz :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vergi sisteminde değişiklik yapılmadıktan sonra böyle devam eder. Araba alıyorsun 2 tanede hükümete alıyorsun. telefon alıyorsun aynısı, ne alırsan zaten dolaylı vergilerle çok daha fazlasını alt kademeden alıyor hükümet. Asıl vergi alınması gereken şirketler ve zenginlerden vergi alınmıyor veya affediliyor. Diğer alınması gereken kiralar(Ör: istanbul havalimanı) 20 yıl sonrasına erteleniyor. Daha neler yazılır bunlara ek.

      Sil
  14. Hocam , Kuzey Avrupa ülkelerinin hukukun üstünlüğü endeksinde sürekli yüksek sıralarda yer almasının sebeplerini düşündüğümüzde bunun sadece kamudan mı geldiğini söyleyebiliriz yoksa halkta bu konuda çalıştı mı ?

    YanıtlaSil
  15. Günaydın hocam elinize sağlık...Türkiye, rejimin bekası açısından çok ama çok önemli bir kavşakta dururken, vaziyet ve manzara-i umumiye tam da budur. Saygılarımla. Fatih Demirtaş

    YanıtlaSil
  16. Hocam,
    …”bağınmış bir kuruluştur.” diye biten ilk cümledeki sözcükte bir yazım hatası olmuş.
    “Bağımsız” olmalı sanırım.
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  17. Tek kelimeyle kısaca önce "Adalet" .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Adalet yoksa, hukukun üstünlüğü yoksa buralarda kalmaya devam edeceğiz demektir.

      Sil
    2. Evet, dediğiniz gibi önce "Adalet". Sonra "Kalkınma" , sonra "Ve" sonra "Partisi".
      Partisinden de anladığımız gibi, "Adalet lafı" en adaletsizlerin bile elinde oyuncak olabilen bir şey olduğu için "Önce adalet" lafının da kendisi muğlaktır. Dolayısıyla, doğru tanımlama "Önce Laik Adalet" olmalıdır. Böylece gerçek adaletin birinci ve olmazsa olmaz ilkesini de belirterek, tanımlanmış adalete vurgu yaparsınız.

      Laiklik adaletin birinci sınıfıdır. Biz bin yıldır o birinci sınıfta kaldığımız için Dünya adalet endekslerinde son sıralardayız. Bunun da tek suçlusu, sanıldığı gibi laiklik karşıtı hacı-hocalar değil, bu ülkeyi laik sanan, en azından AKP öncesi Türkiye'deki uygulamaları "Yeterli laiklik" olarak gören, güya modern, güya çağdaş, güya Atatürkçü kesimdir. Adaleti tüm topluma öğretmesi gereken bu kesim dahi laiklikte sınıfta kaldığı için kendisi bile adalette ikinci sınıfa geçememiştir.

      Örnek olarak, yukarıdaki yorumlardaki, Mehmet Ateş adlı arkadaşın, "Ayete bakarak adalet", "Ayete bakarak ahlak" önerisini okuyabilirsiniz. Böyle insanlar, İran, Suudi Arabistan, Afganistan vb. gibi ülkelerin ayete bakmadıklarını düşüyor olmalı. Ama bu laflarla farkında olmadan destekledikleri şeriat sistemi gelirse, eli sopalı-kırbaçlı yöneticilerin, bu lafları söyleyenleri diğer ayetlerle yöneteceğini unutmasınlar.

      Ayetlerden beklenen adalet, ayetlerden beklenen ahlak bin yıldır bir türlü gelmedi. Ama güya adil, güya laik kesim bile bin yıldır aynı şeyleri söyleyip bin yıldır farklı sonuç beklemekten bıkmadı. Oysa ki laikliğe aykırı en küçük davranış bile sadece adalete değil, aynı zamanda da ahlaka da aykırıdır. Çünkü dinlerin, ayetlerin hiç birisi ahlak önermez. Dinlerin önerdiği şey, ahlak değil "Namustur". Bizim milletimiz bin yıldır ahlak ile namusun farkını anlayamadı. Ahlak dünyanın her köşesinde standardtır, aynıdır, yani evrenseldir. Namuslar ise dinden dine, mezhepten mezhebe değişkenlik gösteren, coğrafyaya bağımlı kavramlardır. Ahlak tektir ama "Namuslar" çok çeşitlidir. Namusların ahlakla uyuşan tek yanı, hırsızlığa karşı olmalarıdır. Hırsızlık hariç, diğer her şey, namuslarda coğrafyaya göre değişir.

      Sil
  18. Hocam merhabalar,maliye alanında bir yüksek lisans öğrencisiyim ve ekonomistler arasında idol olarak sadece sizi görüyorum,bir gün sizin gibi başarılı bir ekonomist olucam.Her şey için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Umarım çok başarılı olur hepimizi geçersiniz.

      Sil
  19. Danimarka’daki yasaları ve bu yasaların işleyiş şekillerini analiz etmeliyiz. Hatta verilen eğitim sistemini, ceza sistemini ve halkın adaletsizlikler karşısındaki tutumunu / birleşme gücünü de analiz etmeliyiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Ne yazık ki biz tam tersini yapıp bilimi dışlayan adımlar atmaya devam ediyoruz.

      Sil
    2. Hatırlıyorum, Danimarka Başbakanı'nın çiğ tavukla soğanı aynı tahtada doğraması günlerce tartışılmış ve bu durum toplumsal bir tepkiye dönüşmüştü. Demek ki bizdeki gibi anayasa mahkemesini tanımamazlık, ihaleleri yandaşlara verme, mülakatla yandaşları işe alma, devlet televizyonunun yandaşlaştırılması, 1 gün kaçırdığı için 17 yıl bekleme, TÜİK'in gerçeği yansırmayan verileri ya da köpek katliamı gibi adaletsizliklerle cebelleşselerdi; kafayı sıyırırlardı.

      Sil
    3. Elias Jelert de ortamı gördükten sonra afallaşmış, psikolojik travma geçirmiş ve bundan dolayı da uyum sağlayamamış olabilir. Tekrar Danimarka'ya gitse, Danimarka ona artık cennet gibi gelecektir. Nelsson da mesela ilk geldiği gün onu kimse yıkamıyordu; sonra sisteme alıştı, şimdi dokunsan yerden kalkmıyor. Dolayısıyla biz, dışarıdan gelen insanları da kendimize benzetiyoruz. Türk dizileriyle övünüyoruz ama dünya bizim sayemizde birilerinin kuyusu nasıl kazılır, katakulli nasıl yapılır hepsini öğrenmiş oluyor. Çünkü bizim kafamız sürekli neyi nasıl fırsata çeviririz, neyden nasıl nemalanırız şeklinde çalışıyor. Bu acıdan cin gibiyiz, dünyada lideriz; çünkü zehir gibi aklımız var. Oysaki kafamız biraz hak, hukuk ve adalet için insan hakları, hayvan hakları ve doğa hakları için çalışsaydı bu utanç verici seviyede de olmazdık.

      Sil
    4. Evet, zehir gibi çalışan bir zekamız var. Danimarka eğer bizim gıda sahtekarlıklarımızı ve insanların sağlıklarıyla nasıl oynadığımızı görseydi, Türkiye ile olan gıda ticaretini hemen askıya alırdı. Bizim acilen kendimize çeki düzen vermemiz; aklımızı kötüye değil toplumun yararına çalıştırmamız gerekiyor. Eğitim sistemini, ceza sitemini tekrar gözden geçirmemiz ve eksik kaldığımız her alanda ciddi ve sağlam reformlar yapmamız gerekiyor. Ne yaparsak yapalım her şeyi adil bir şekilde ve adaletten asla şaşmadan yapmamız gerekiyor.

      Sil
  20. Hocam biz kendimize müslümanız. Kendi mezhebimize, kendi zümremize, kendi yandaşçı ve şakşakçılarımıza karşı müslümanız. Topluma müslüman değiliz. Fakat sorsanız, müslümanlığı savunuyoruz derler. Oysaki kitaptaki evrensel ilkelere bile aykırı davranmaktadırlar.

    YanıtlaSil
  21. Sayın Eğilmez, yazınız için tekrar teşekkürler. Halkımız artık Ülkemizde olan biteni daha iyi görebiliyor. Bu sizin yazılarınız sayesinde oluyor. Yılmadan, size karşı tüm yalan, yanlış bildirimlere, saldırılara rağmen Halkımız artık göz boyamalara, algı yönetimlerine rağmen doğru yönde ilerliyorsunuz. Yazılarınıza, bizleri aydınlatmaya devam etmenizi rica ediyorum. Bizlerin Hukukun Üstünlüğü, Yolsuzluk ve Türkiye sıralamasında üst sıralara yükselmemiz zamanla olacaktır. Ben bu durumun en az üç nesil zaman süresi tutacağını düşünüyorum. Herkesin bildiği üzere bir zamanlar, II. Abdülhamid'in hiç toprak kaybetmediğini, çakıl taşı bile kaybetmediğini iddia edenler vardı. Artık Halkımızın büyük çoğunluğu II. Abdülhamid'in en çok toprak kaybeden Sultan olduğunu anlamaya başladı, böyle iddialar artık geçmiyor. Yolunuz, yolumuz uzun, ancak yolunuz doğru ve karşıtlarınız güçlü, Halkımızın çoğu korkuyor, baskıya karşı çıkamıyor, yeterli bilgiye sahip değil. İkinci, Üçüncü nesillerimiz, Mustafa Kemal Atatürk'ün düşüncelerini gerçekleştireceklerdir. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke dediğiniz gibi olsa. Demokrasi, hukukun üstünlüğü falan halkımızın umurunda değil. Bu işleri ciddiye alıp endişelenenler azınlıkta ne yazık ki.

      Sil
  22. Halkin hukuk talebi yok ki hocam. Iyi eğitim talebi de yok. Hele yolsuzluk hirsizlik sikayeti hiç yok. Tek istediği birey birey bu yolsuzluk hirsizlik rant hukuksuz iklimden bana ne veriliyor ve bana fazla fazla verilsin. Zaten iyi bir halk olsaydik cumhuriyetimiz bu duruma asla düşürülemezdi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı kanıdayım ama biz yine de doğruyu söylemeye, savunamaya devam edelim.

      Sil
  23. Listede Türkiye'nin üzerinde olup mutlak krallık rejimiyle yönetilen Kuveyt, Ürdün, Fas vb, ülkelerin yanı sıra, anayasal tek parti rejimiyle yönetilen Çin ve serbest seçim olmayan Belarus vb ülkeler var.
    WJP denilen organizasyonun yönetiminde ise yine mutlak krallık yönetimindeki Katar kraliyet ailesinden Sheikha Al Misnad var.Bu ülkelerde hukukun üstünlüğü mü, üstünün hukuku mu olduğunu okuyucularınıza bırakıyorum.
    Yani ülkemizi eleştirelim ama, şu algı kuruluşlarının listelerini de ciddiye almayalım hocam. Sayg.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle diyorsunuz ama Türkiye on yıl önce bu saydıklarınızın hepsinin üzerindeydi. Son on yılda hukuk ve yolsuzluk alanında gerilediğimizi inkar edemeyiz herhalde.

      Sil
    2. Evet ,o yüzden eleştirelim diyorum hocam.Ama yukarıdaki ülkelerde demokrasi ve hukuk üstünlüğü mü inşa edildi ?Bizim mi haberimiz olmadı?

      Sil
    3. Hayır biz geriye gittiğimiz için onlar ilerlemiş görünüyor.

      Sil
    4. Hocam Belarus Türkiye'den daha ileri bir hukuk ülkesi denilirse ben bu listeyi ciddiye alamam.

      Sil
  24. Hocam merhabalar asgari ücrete yüzde kaç zam yapılmalı ki hem zamdan dolayı ücretler ciddi oranda artmasın hem de emekçi vatandaş enflasyon karşısında ezilmesin? Bence 20 bin₺’nin üzerinde belirlenecek bir ücret, tüketim fiyatlarını çok ciddi oranda arttıracaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tekrar söylüyorum 2024 başında asgari ücret17.002 TL idi. Yani o gün asgari ücretle 17.002 liralık mal ve hizmet alınabiliyordu. 2024 yılsonu enflasyonu % 44 bekleniyor. Buna göre 17.002 lirayla 2024 yılsonunda (17.002) - (17.002 x 0,44) = 9.521 liralık mal ve hizmet alınabiliyor. Asgari ücreti 2024 başındaki kadar mal ve hizmet satın alabilir düzeye getirmek için % 44 artırmak gerekir. Buna göre asgari ücret (17.002 x 1,44 =) 24.482 TL'den az olmamalı ki 2024 başında alabildiği mal ve hizmeti alabilir duruma gelsin. Bakın burada aslında bir artış falan yok; sadece eski satın alma gücünün iadesi ar.

      Sil
  25. Her zaman yazdığınız konuların altını yine çizmişsiniz. Elinize sağlık hocam. Ama şöyle betimlersek, ben hırsızsam, dolandırıcıysam, namusuzsam ve başkasının kötülüğünü istiyorsam; herşey benim kontrolümde olmasını isterim yani hukuğun üstünlüğünü istemem. Eğer ki ben dürüstsem, korkacak,saklayacak ve sakınacak bir durumum yoksa zaten benim için hukuk en önemli önceliğim olur. Kızılderili atasözü "Ne yersen onu sıçarsın." Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  26. Bir dönem daha Erdoğan hükümetini secersek bence hukukun üstünlüğü gibi birçok şey düzelir. Halkın hiç talebi olmasa da yine de böyle lüzumsuz şeyler için yine çalışıyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bu. Aranan yorum geldi.

      Sil
    2. Hocam ben de şikayetçiyim.Ama muhalefet de umut vermiyor.Mecburen istemeye istemeye vereceğiz Ak Parti'ye oyumuzu.ş

      Sil
    3. Hiç oy vermemek gibi bir seçenekte var bunu hiç düşündünüz mü? Hiç birinizi istemiyorum siyasete ve siyasetçiye güvenmiyorum anlamına gelir oy ver-me-mek. Oy vermekse oy verdiğinize destek vermek ve onaylamak demektir.

      Sil
    4. Adsız13 Kasım 2024 20:33 Oy vermek zorunlu diye biliyorum ben kanunen.Hatam varsa düzeltin.Geçen mahallemizdeki muhtar da uyardı herkesi bu konuda.O yüzden mecburen yazdım.

      Sil
    5. Kimin ne dediği önemli değil OY VERMEK ZORUNLU BİR GÖREV DEĞİL BİR HAKTIR. ben kaç kez sandığa bile gitmedim hiç bir şey olmadı. Seçime katılım şu kadar bu kadar diye neden açıklıyorlar sanıyorsunuz. Mesela son seçimlerde seçime katılım düştü yani seçmen sandığa gitmedi. Seçime katılmadı. Bana göre bütün siyasetçilere verilecek en iyi cevap budur. Hiç birinizi istemiyorum hiç birinize oy vermiyorum.

      Sil
    6. Adsız14 Kasım 2024 19:44 Teşekkürler. Ben yine de risk almayayım. Şikayetçiyim ama en azından bildiğimiz adam.

      Sil
    7. Evet siz risk almayın batışı tam garantileyin. 30 yıldır ülkeyi tek başına aynı adam yönetiyor, bu defada reise bir şans verin. İnsan öz evladına bu kadar şans tanımadı Aktroll

      Sil
    8. Adsız15 Kasım 2024 18:08 30 yıl değil, 22 yıl oldu.2028'e kadar 26 yıl olacak. Orda da seçilirse 31 yıl olacak. Ben de 30 yılın üzerinde birinin ülkeyi yönetmesine karşıyım. O yüzden 2028'den sonraki seçimde oy vermem Ak Parti'ye.

      Sil
  27. Hocam etki ajanlığı yasa taslağı geçerse blog yazmaya devam edebilecek misiniz? Ekonomiye yönelik her negatif tespitiniz birileri tarafından şikayete konu olmaz mı :-( Ne yapacağız böyle bir durumda bizlerde yorum yapamayız :-(

    YanıtlaSil
  28. Yabancı yatırımcıyı ikna etmeye çalıştığımız tablo.

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdilik ikna oluyorlarmış gibi duruyor.6 ayda 50 milyar doların üzerinde para girişi oldu.

      Sil
    2. Risk alıyorlar sadece.

      Sil
  29. Rahmetli babama bu enflasyon neden yıllardır böyle yüksek bu ülkede demiştim, boşver oğlum benim gençliğimde de enflasyon hep yüksekti dedi. Yastık değişir kader değişmez derler, bu ülkenin kaderinde yüksek enflasyon var,bize bişey olmaz biz şerbetliyiz hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bize bir şey olmaz değil bizden bir şey olmaz gibi duruyor.

      Sil
  30. Çin, Rusya, Venezuela BRICS üyesi, Türkiye ve Arjantin de bu kulübe katılsa mükemmel olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam sizin paylaştığınız tabloya göre Çin ve Rusya bizim baya üzerimizde. O zaman buraya katılırsak durumumuzu biraz iyileştirir, bir kaç kademe ilerleriz.En azından onların seviyesine geliriz.

      Sil
  31. Üstünlerin hukuku

    YanıtlaSil
  32. Mahfi Hocam, hukukun üstünlüğü Türkiye'de hukukçunun ve kolluk kuvvetinin üstünlüğüne dönüşmüş durumda. Hani kanunlar önünde herkes eşitti? Hakim ve savcıya trafik cezası yazılamıyor. Polisler askerlikten muaf. Polisler olmaz yere park ettikleri arabalarinin on veya arka camina polis sapkalarini koyuyorlar veya kimliklerini ceza yazilmasin diye? Bedelli askerlik diye bir şey çıkardılar git gide kimse askerlik yapmak istemiyor hele basit bir hesapla yapınca bu sene 250bin TL olacakmış vatan borcunun bedeli asgari ücret 25bin TL olacak deniyor o zaman 12×25bin. TL senelik 300bin TL ediyor bu durumda 1 sene askerlik yapacagina bir sene asgari ücretle çalışsa kişi 50 bin TL de kara geçiyor. Bir de gazeteler bedelliye rekor zam geliyor diye haber yapıyor gazeteler. Bedelli ucreti 250bin TL 1 senelik asgari ücretli maaşı bedelli ücretinden yüksek. En az 1 senelik asgari ücretin 2 katı olmalıydı yani 600 bin TL ve de 1 sene bedava kamu hizmeti yapmaliydi cunku garibanin cocugunun vakti gidiyor haksizlik oluyor. Ben tamamen bedelli askerliğe ve polislerin askerlikten muaf olmasına karşıyım. Sonra baktım siyasetçilerin çocukları hep yararlanmişlar bedelli askerlikten. Dahası Meclisteki vekiller kendileri yaşdan emekli olabilsin diye EYT çıkarıyorlar. Hatta siyasetçilerin lise 3'e giden cocukları universite sınavına girip kazanamayanlar bir sonraki sene dereceye girsin az kişiyle yarissin diye 3 senelik liseyi 4 seneye çıkaranlar da Meclisteki siyasetçiler. Hani nerede hukukun üstünlüğü? Tespit: Hakkını arayıp gösteri yürüyüşü yapanlara haksız ve Anayasaya aykırı polis engellemeleri ve polis müdahaleleri yüzünden maalesef Türkiye bu hale gelmiştir. Anayasa 34.madde önceden izin alınmaksızın herkesin gösteri duzenleyebileceğini söyler ama belkide Fransızların Napolyon zamanindaki tabiriyle polisin kendi ajan provokatörleri gosterileri karistiriyor ve gösterilere bunu bahane edip polisler mudahale ediyor. Nerede hukukun üstünlüğü? Amerikada polis kamu muhendisi kadar ve daha fazla maaş alabiliyor mu?

    YanıtlaSil
  33. Murat DAĞLIOĞLU12 Kasım 2024 20:54

    Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  34. Hocam peki bu durum nereye kadar gidecek yani birileri fakir birileri zengin olarak hayatını sürdürmeye sonsuza kadar devam edecek diyebilir miyiz yoksa bir yerden sonra inceldiği yerden toptan kopuş olur mu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kopuş olmaz evvelden beridir ayni duzen gidiyor.

      Sil
    2. Halkımız bu durumu anlayana kadar gidecek.

      Sil
    3. Hocam anlıyoruz bu durumu ama muhalefet de çok çaresiz duruyor.Mecburen veriyoruz oyumuzu iktidara.

      Sil
    4. Mahfi Eğilmez13 Kasım 2024 05:19 Halkımız bir yere gidemez hocam. Başka Türkiye yok.

      Sil
    5. adsız 13 kasım 15.02,
      halkımızın bir yere gitmesinden değil durumun gidişatından bahsedilmiş. Çok yanlış anlamışsınız, ilk yorum sahibi size açıklar belki.

      Sil
    6. Adsız15 Kasım 2024 10:59 Hiçbir şeyi yanlış anlamadım.Sanırım Başka Türkiye yok ifademden rahatsız olduğunuz için böyle yazdınız. Çok yazık.

      Sil
  35. Danimarka'da asgari ücret 1600 euro. Yaklaşık 60 bin lira. Karı koca yani 2 kişi çalışsa 120 bin lira yapar. İyi para. Bizim aklımız ancak bu hesaba çalışır hocam. Hak hukuk adalet bizi aşan kavramlar. Sürekli ezildiğimiz ve haksızlığa uğradığımız için bünyemiz insanca muameleyi kaldırmıyor ve daha iyisini hayal edemiyoruz. Arada bir sizin insan haklarını içeren yazılarınızı okudukça, acaba diyoruz biz bu kadar değerli miyiz; küçük bir sanrı hali oluşuyor. Bizi şımartıyorsunuz hocam. Ertesi gün işe gittiğimizde altta kalanın canı çıksın muamelesi görünce bu sanrı hali de sonlanmış; Türkiye gerçekleriyle yüzleşmiş oluyoruz. Soğuk duş etkisi. Yine de vermiş olduğunuz güzel duygular için size teşekkür ederiz hocam.

    Bence biz düzelmeyiz hocam. Ezen ezdiğiyle, ezilen de ezildiğiyle kalır. İçinde bulunduğumuz durum ise bize müstehak. Çünkü biz gücü ele alınca alttakini ezmeyi ve onun hakkını yemeyi seviyoruz. Mesela iş dünyasında mümkünse insanları sigortasız çalıştırmayı, fazladan çalıştırıp mesai vermemeyi, farklı olsa bile asgari ücret üzerinden prim göstermeyi seviyoruz. Ezilenler de buna razı çünkü var olanı da kaybetme korkusu var. Bundan dolayı da haksızlıklarla mücadele edilmiyor; göz göre göre boyun eğiliyor.

    Ülkede hak mücadelesi veren bedel ödüyor ve biz istiyoruz ki hiç bedel ödemeyelim ve birileri çıksın bizim adımıza bedel ödesin istiyoruz. Oysaki bu dünyada bir insanı belki de en değerli kılan şey hak mücadelesi vermesidir. Danimarka belki de bu yüzden Danimarka olmuş. Toplum olarak Başbakan'a karşı tek vücut olunmuş ve denmiş ki; nasıl olur da tavuk ve soğanı aynı tahtanın üzerinde kesebilirsin? Bir onların gündemine bir de bizim gündemimize bakar mısınız. Şaka gibi gerçekten. Köyümüzden dışarıya çıkmadığımız için insanlık seviyesinin geldiği noktayı kavramakta gerçekten güçlük çekiyoruz.

    Biz ezmeye de ezilmeye de alışık olduğumuz için içimizde bir özlem olsa da bir üst seviyeyi hayal etmekte zorlanıyoruz hocam. İnsan hakları kavramı bu yüzden bizi aşıyor. İçinde bulunduğumuz en büyük paradoks ise hiç bedel ödemeden bizi bu durumdan kurtaracak kişinin, bizi bu duruma sokan kişiyle aynı kişi olacağına dair inancımızdır.

    YanıtlaSil
  36. Hocam bu enflasyonun sonu nereye varacak..talep enflasyonumu maliyet enflasyonumu..yoksa faizmi sebep?hukuksuzlukmu adeletsizlikmi..guvensizlikmi..dolar kıtlıgından mı bollaşan dovizin maliyetindenmi..annanemin yaptigi ezo gelin corbası bile bu kadar karışık degildi,?dayanack gücumz kalmadı:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün bunların nedeni aslında bilim dışına çıkmış olmak. Hukuk da bir bilim. Hukukun dışına çıktığınızda hiçbir şey düzgün gitmez.

      Sil
    2. Hem talep enflasyonu var hem maliyet.

      Sil
    3. Adsız13 Kasım 2024 23:13 İkisi bir arada olamaz. Talep enflasyonu varsa maliyet düşüktür, maliyet enflasyonu varsa talep azalır.

      Sil
    4. Adsız14 Kasım 2024 15:50 her ikisi de mevcut

      Sil
  37. Mahfi hocam size dizi önerebilir miyim? Bende izlemeye yeni başladım çok keyifli bir dizi.
    Only Murders in the Building
    Three strangers - who live in the same New York City apartment building and share an obsession with true crime - suddenly find themselves embroiled in a murder.
    imdb puanı 8.1/10
    https://m.imdb.com/title/tt11691774/
    Şuan 4 sezonu tamamlanmış Disney+ da yayında.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler paylaşım için. Şu sıralar Netflix'de The Resident adlı diziyi izliyorum o bitince bu önerdiğinize başlarım.

      Sil
    2. Hocam Netflix'teki Türk yapımlarından Muhafız'ı izleyin bence. Çok orjinal bir senaryosu var.Osmanlıdan kalma tılsımlı gömleği giyerek üstün güçlere erişen bir süper kahramanın hikayesi.

      Sil
    3. Hocam, Netflix de şu ara suç ve komediyi harmanlayan 'Ölümcül Farkındalık (Murder Mindfully) ' dizisi çok popüler. Herkes birbirine öneriyor.

      Sil
    4. Hocam ben geçen yine Netflix'te Kolonya Cumhuriyeti'ni izledim.Gerçekten çok güçlü bir oyuncu kadrosu var.Senaryo bu klasmanda bir filmden beklenmeyecek derecede başarılı.Verilen mesajlar günümüz siyasi konjonktürüne uyuyor.Güldürürken düşündüren bir film.Tavsiye ederim.

      Sil
  38. Bunca hukuksuzluğa rağmen hala yollu olanlar var. Sevindici bir değer.

    YanıtlaSil
  39. Değerli Hocam,

    21 yaşında teknik üniversitede bilim öğrencisi olarak kendimi bilgilendirmeye çalışıyorum. Kolay ekonomi kitabınızı okuyordum ki blog yazdığınızı da hatırladım. Kitapta ve blogda kullandığınız dilin sadeliği ve anlaşılırlığı yeni başlayan birisi olarak içimi açtı. Umarım yeterince bilgilenirim ve sizle gelecekte tanışma fırsatım olur. Bilgi ve görüşlerinizi paylaştığınız için toplumun genç bir bireyi olarak teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Umarım bir yerlerde karşılaşır, sohbet etme şansı yakalarız.

      Sil
  40. Mahfi hocam,
    1988 ABD yapımı fantastik komedi film Beetlejuice (Türkçe adı: Beterböcek)'i izlemiş miydiniz? Fantastik korku-komedi türünde kült bir filmdir: https://m.imdb.com/title/tt0094721/

    Yıllar sonra ikincisi de çekildi. 2024 yapım. İlkinde yakaladığı ilgiyi görür mü bilinmez ama belki izleme listenize alırsınız: https://m.imdb.com/title/tt2049403/

    YanıtlaSil
  41. Hukuk olursa yolsuzluk olmaz yolsuzluk olmayınca kamunun yatırımları verimli olur yani devleti özel bir şirket kabul edersek hissedarlar yani seçmenler ve denetleyici kamu görevlileri şirketteki yanlışları yasalar ve demokratik seçimlerle düzeltir.Toplumdaki ahlak ve kurallara yasalara baglılık giderek artar ,düzene uymayanlar sistemden ekarte edilir.Toplum bu düzen sayesinde zenginleştigini farkeder ve sisteme daha çok sahip çıkar.
    Bunu tersinden düşünürsek adaletin olmadıgı çalmanın teşvik edildigi sistemi regüle edenlerin çaldıkça muteber oldukları bir sistemde kamu kaynaklarının talan edilmesi ile küçük bir hırsız grubu çok zenginleşirken toplum giderek fakirleşir ve fakirleşen halk için ahlaki degerler yasalar anlamsız hale gelir tepeden aşagıya suç artar hukuk alttakiler ve tek başına olanlar için çalışırken yujarda ya da yukarı baglantılı olanlar alt yükleniciler korunur ve kollanır.
    Ekonominin bozulması peşine ahlaki degerlerin yıpranması ileaile,sosyal doku bozulur çözülür ve devletin maddi yapısının ötesinde ruhu tükenir sonuç devletin herhangi bir iç ya da dış stressde yıkılıp ortadan kalkmasıdır

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli Hocam, tüm paylaşımlarınız için canı gönülden teşekkür ederim. 2019 yılı aralık ayında 50.000 dolara satılan ev 2024 yılı ocak ayında 216.000 dolara el değiştirdi. Tek ev bazlı değil bölgenin tammında fiyatlar bu şekilde(Hatay-İskenderun) Yaş almış bir ekonomist olmanız sebebiyle soruyorum. 1) Türkiye geçmişteki krizlerinde böyle bir artış şekli gördü mü? 2) Arjantin ve Venezuela’da böyle bir artış oldu mu? Kısaca bize benzer bir durum dünyada görüldü mü? Selamlar

      Sil
    2. Faizin enflasyonun altında kaldığı ve gelecekte enflasyonun düşmesinin beklenmediği yerlerde bu durum ortaya çıkıyor. Birikmiş parasıyla mevduattan enflasyonun üzerinde faiz alamayacağını gören insanlar konutları sadece oturmak için değil yatırım amaçlı da almaya başlıyor. Bu da konut talebini artırıyor ve fiyatları yükseltiyor. Fiyatlar yükseldikçe konuttan para kazanıldığını görenler daha çok konut talebinde bulunuyor. Böylece kısır döngü başlıyor.

      Sil
  42. Cumhurbaşkanı maaşının 1.5 ay sonra 238 bin lira olacağı konuşuluyor. Buna göre asgari ücretin de 238/4.75 = 50 bin 105 lira olması gerekmektedir. Neden 4.75? Çünkü bu oran gelir eşitsizliğini ortadan kaldıracak Avrupa bölge ortalamasıdır. Böylece aradaki ücretler de buna göre şekillenmiş olacaktır.
    Eğer Cumhurbaşkanlığı maaşına hiç zam yapılmazsa, bu durumda asgari ücret 183/4.75 = 38 bin 525 lira olmalıdır. Mesele geçmiş ya da gelecek enflasyon olmamalı, sosyal adaleti ve gelir dağılımındaki adaleti tesis etmek olmalıdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Putin bile hem kendisinin hem de tüm yüksek ücretli bürokratların maaşını % 10 indirmişti.
      O kadar zor dönemlerden geçtik; ben, Türkiye tarihinde böyle bir örnek görmedim.
      Eğer Cumhurbaşkanı maaşında % 10 indirime gidecek olsa (ki gitmez) o zaman yaptığınız adaletli gelir dağılımı hesabına göre asgari ücretin 34 bin 675 lira olması gerekir.
      % 20 indirime gitse (ki asla gitmez) o zaman da asgari ücret 30 bin 820 lira olurdu. Hayaller, hayaller…

      Sil
  43. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Kişilerin hukukunu, şahsi çıkarlarından önemsiz gören bir anlayış ne kadar uzun süre dayanabilir ki? Tabi ondan sonra kendi başarısızlıklarını savaş çığırtkanlığı yaparak örtmeye çalışırlar. Kaleminize sağlık Hocam.

    YanıtlaSil
  44. Pembe domates 150 lira olmuş. Beni kimse enflasyonun %50 olduğuna inandıramaz. TÜİK bundan dolayı mahkeme kararına rağmen madde fiyat bilgisini açıklamıyor. Eğer bir yerde hesap verebilirlik yoksa orada hukukun üstünlüğü de yoktur; hesap verebilirlik yoksa despotizm vardır; despot vardır. Dediğim dedik; yaptığım yaptık anlayışıyla hiç bir yere varamayız. Dürüst ve şeffat olmalı; hukukun üstünlüğünü tanımalı ve hesap verebilir olmalıyız. Başka türlü ne adaleti tesis edebiliriz ne de muasır medeniyetler seviyesine çıkabiliriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Saygıdeğer Hocam, sizin çok değerli tespitlerinize ilişkin tartışılan konuya ilişkin çok güncel olan DARON ACEMOGLU 2024 NOBEL EKONOMİ ÖDÜLÜ bağlamında bir hususa atıfta bulunmak istiyorum.
      Daron Acemoglu, Economics, MIT.edu üzerinde doğrulanmış e-posta adresine sahip
      Alıntılanma sayısı toplamı: 249.989
      DANİ RODRİK, HARVARD UNİVERSİTY.edu üzerinde doğrulanmış e-posta adresine sahip
      Alıntılanma sayısı toplamı: 174.438 dir. Sadece toplam alıntı sayısıları dahi bu bilim insanlarının çalışmalarının ne kadar kıymetli olduğunu göstermektedir. Bu bilim insanlarından; Daron Acemoğlu ve ...“Ulusların Düşüşü“ ile Dani Rodrik'in "Institutions for High-Quality Growth: What They Are and How to Acquire Them" ve "The Rule of Law, Democracy, Openness, and Income" makaleleri incelendiğinde çok önemli tespitlerde bulunmaktadır. Bu çok önemli bilimsel araştırmaların ortak noktası, Daron Acemoğlu nun çalışmasında, Hukukun Üstünlüğü Ve Demokrasiyi, kapsayıcı kurumların bir parçası olarak değerlendirir. Hukukun Üstünlüğü ile birlikte Demokratik süreçlerin güçlü kapsayıcı kurumlar oluşturduğu ve bu kurumların EKONOMİK BÜYÜMEYİ TEŞVİK ETTİĞİNİ önemle altını çizmektedir.
      Dani Rodrik ‘in ise çalışmalarında, Hukukun Üstünlüğü Ve Demokrasinin Ekonomik Performansı Nasıl Etkilediğini, Demokrasi, Hesap verebilirliğin ve Katılımcılığın EKONOMİK İSTİKRARA ÖNEMLİ KATKI SAĞLADIĞINI vurgulamaktadırlar.

      Sil
    2. Bizim yaşayarak, deneyimleyerek gördüğümüz ve yazdığımız şeyleri bu iki önemli iktisatçı ülke karşılaştırmaları yaparak ve tarihi çerçeve içinde ortaya koyarak anlatıyor. Çok doğru tepitler.

      Sil
  45. Hocam Diyanet sadece Ağustos ayında 9 milyar 905 milyon 630 bin lira harcama yapmış. Bu rakam 12 ayda yani yılda yaklaşık 120 milyar lira yapar. Ülkede 12500 lira maaş alan 4 milyon emekli var. Eğer bu bütçeden çıkan para emeklilere bölüştürülseydi, her emekli senede 30 bin lira ayda ise 2500 lira ektra maaş almış olurdu.

    Emekli açlık sınırının altında yaşıyor; sürünüyor. Bir taraftan da namaz kıldırana maaş bağlıyoruz. Namaz saatinde cemaat birisini seçer; aralarından en ehil kimse namazı o kıldırır. Neden maaş bağlıyoruz? Peygamber şu anda dünyaya gelse ve namaz kıldırsa, namaz kıldırdığı için kendisine para verilse o parayı alır mı? Bir Müslüman namaz kıldırdığı için para alır mı? Namazı Allah rızasını gözeterek kılmalı ya da kıldırmalıdır. Aksi halde bu durum dini ticarete çevirmek olacaktır. Atatürk'ün en büyük tarihi hatası Diyanet'i kurmasıdır. Laik bir devlet anlayışında Diyanet'in ne işi var? Kaldı ki Diyanet bir mezhep savunucusu. Ben ise sadece Kuran'a inanıyorum. Dolayısıyla benim inanmadıklarımı savunan bir kuruma neden benim vergilerimle bir bütçe ayrılıyor? Bu yüzden laik bir devlet anlayışında Diyanet olmamalı ve devletin kaynakları da buraya aktarılmamalıdır. En fazla vakıf kurulur ve bu vakıf her hangi bir menfaat beklemeksizin karşılıksız hayır yapar. Toplanan bağışlarla camilerin masrafları karşılanır. Bunlar yapılırken de herhangi bir mezhep ya da tarikat savunulmaz. İşte ancak o zaman samimi bir din yaşanacak ve dini ticarete çevirme anlayışı da sonlanmış olacaktır.

    Özetle, emekliler yerlerde sürünürken bir taraftan da devletin Diyanet'e bu kadar bütçe ayırması, kendilerine özel araç tahsis etmesi vs. asla kabul edilemez. Ülkedeki en büyük adaletsizliklerden birisi de maalesef ki budur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diyanet adaletten bahsediyor fakat kendilerine gelince para var; emeki ve işçiye gelince para yok. Bu adaletsizliği de açıklasınlar lütfen.

      Sil
  46. Wipo 2024 raporunda alt girdi kurumlar verisinde de Türkiye çok gerilerde. Singapur kurumlarda ilk sirada, hukukun üstünlüğünde de ilk sırada. Singapur PİSA'da ilk sırada.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuzey ülkeleri ve uzak doğu ülkeleri açık ara en önlerde yer alıyor.

      Sil
  47. yeni alfabe reformu hakkinda dusunceniz nedir qwx harfleri kullanilicak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olabilir. Ama bu bir reform değil. Buna reform dersek Atatürk'ün alfabe ve dil reformuna ayıp etmiş oluruz.

      Sil
  48. Ne ekilirse o biçilir şu andaki durumun devam etmesi istendiği için eğitim şu andaki düzene göre devam etdiriliyor şu andaki istenen düzen zengin olmanın peşinde koşmak nasıl olursa ol zengin ol yasalara uymasanda hukuksuzda olsa bilime aykırıda olsa zengin ol ki sana beyefendi yada hanımefendi desinler tek amacı zengin olmak olan bir toplumda zengin olamayanda zengine hizmet eder sistem devam eder zenginde zengine hizmet edende mutlu olur zngin olmayanda zengine hizmet etmeyende sistemden değildir hukuk güclülerin hukuku olur güclü parası çok olan olur bilim ise zenginliği koruma amaçlı olur.
    Saygılar canım Türkiyem

    YanıtlaSil
  49. Mbnin derhal parasal gevsemeye baslamasi lazimdir enflasyon nasil olsa inmeyecek bu nedenle siki para politikasinin uygulanmasi niye? niye kendimizi piyasalari bunaltalim. Piyasalarin rahatlamasi icin degil sadece kendimiz icin parasal gevseme sarttir. Cok bunaldik strese girdik artik lale devri sart negatif reel faiz bol basilmis liralar bizi rahat tutar hos tutar carsi pazar hareketlenir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçmişte hep bu dediklerinizi yaptığımız için çoğu ülkede enflasyon diye bir sorun kalmamışken bizde hala devam ediyor.

      Sil
  50. Hocam konudan bağımsız bir sorum olacaktı. Yıllardır yazılarınızı büyük bir keyifle okuyorum ve şu anki mesleğime giriş sınavlarımı kazanmamda üniversite hocalarım kadar sizin yazılarınızın da emeği oldu, öncelikle bunun için çok teşekkür ederim. Şu an bir devlet kurumunda çalışıyorum ve memur maaş zammının nasıl hesaplandığıyla ilgili bir yazı yazmanıza çok ihtiyacım var. Birkaç farklı kaynaktan bunu okuyup anlamaya çalıştım fakat bir şeyler hep havada kalıyor. Temel düzeyde anlayabileceğimiz şekilde böyle bir yazı yazabilir misiniz acaba? Sizleri çok seviyor, ekonomi dünyasına olan katkılarınız için çok teşekkür ediyorum. Saygılarımla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, size bu yolda katkım olduysa ne mutlu bana.
      Memur maaş zammının hesabına ilişkin bir yöntem olduğunu sanmıyorum. Her yıl farklı yaklaşımlarla zam yapılıyor. Seçim yılıysa zam yüksek tutuluyor, seçim yılı değilse düşük.
      O nedenle nasıl hesaplandığı konusunda bir şey söylemek mümkün değil.
      Ama nasıl hesaplanması gerektiği konusunda bir şeyler söyleyebilirim.
      Asgari ücreti ele alalım.
      2024 başında asgari ücret17.002 TL idi. Yani o gün asgari ücretle 17.002 liralık mal ve hizmet alınabiliyordu. 2024 yılsonu enflasyonu % 44 bekleniyor. Buna göre 17.002 lirayla 2024 yılsonunda (17.002) - (17.002 x 0,44) = 9.521 liralık mal ve hizmet alınabiliyor. Asgari ücreti 2024 başındaki kadar mal ve hizmet satın alabilir düzeye getirmek için % 44 artırmak gerekir. Buna göre asgari ücret (17.002 x 1,44 =) 24.482 TL'den az olmamalı ki 2024 başında alabildiği mal ve hizmeti alabilir duruma gelsin. Bakın burada aslında bir artış falan yok; sadece eski satın alma gücünün iadesi var.
      Memur maaş artışının da en az bu hesaba göre yapılması lazım. Burada dikkat ederseniz bir artış falan yok. Sadece kaybedilmiş satın alma gücünün yerine konulması söz konusu.

      Sil
    2. Peki hocam çok teşekkür ederim. Esasen öğrenmek istediğim şey şu idi, enflasyon hesaplanırken aylık enflasyon oranları üst üste konularak zam döneminde bir rakama ulaşılıyor ve bu rakam günün sonunda maaş zammı hesaplanırken kullanılıyor olmalı diye düşünüyorum. Mesela içinde bulunduğumuz Kasım ayında, bir önceki zam döneminden bu yana %12,03’lük bir enflasyon hesaplanmış durumda. Yıl sonunda bu rakamın %18’e ulaşmasının öngörüldüğünü düşünelim. Sizin anlattığınız şekilde %18 zam yapılması gerekmekte, fakat yapılan zam oranı (toplu sözleşme zamları ile birlikte) örneğin %15 olabiliyor. Bunun arkasındaki hesaplama yöntemini öğrenmek istemiştim fakat buna ilişkin açık bir yöntem yok diyorsunuz. Yanlış anlamadım değil mi?

      Sil
    3. Görebildiğim kadarıyla böyle bir yerde tanımlanmış net bir yöntem yok.

      Sil
    4. Teşekkür ederim hocam

      Sil
  51. Hocam siz polisiye roman da yazıyordunuz. Polisiye roman yazan bir yazarın gözünden Narin cinayetinde sizce eldeki delillere göre en olağan şüpheli kim olabilir? Herkesin sustuğu ve üç maymunu oynadığı; bu yüzden de gizlenen gerçeklerin bir türlü açığa çıkartılamadığı bu soruşturma, öyle tahmin ediyorum ki bir itiraf gelmediği taktirde çözülemeyecek. Hal böyleyken, eldeki delillerle uyuşan en güçlü senaryo sizce ne olabilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İfade tutanaklarını, savcının iddianamesini okumadım. Basından ve televizyon tartışma ve yorumlarından izledim. O kadarlık bilgiyle bu konuda görüş belirtmem mümkün olmaz, doğru da olmaz diye düşünüyorum.

      Sil
    2. Aslında tüm bunlar gerçek değil de bir kurgu olsaydı ve böyle bir roman yazılsaydı, yazar, finali nasıl yapardı diye sormak lazım. Eğer ki yazar ben olsaydım; kalemimi kırarak müthiş bir finalle kitabı noktalardım. Bugüne kadar devleti oyalayan, devleti yanıltmaya çalışan ve çelişkili ifade veren (Melek Güran dahil) kim varsa hepsini cinayetten sorumlu tutar ve en üst cezayı verirdim. Çünkü ha öldürmüşsün ha ölümü gizlemeye çalışmışsın. İkisi de aynı şey. Adalet adalet diyoruz ya, işte bu hikayedeki gerçek adalet de budur. Çelişkili ifade veren ve gerçekleri saklayan herkes olağan şüpheli değil; cinayetin baş sorumlusu kabul edilmelidir.

      Tüm bu kişilerin telefonlarını başka yerde bırakıp olay yerinde olmadıkları ne malum?

      Madem devleti oyalıyorlar, yanıltmaya çalışıyorlar ve çelişkili ifadeler veriyorlar o halde hepsi baş sorumludurlar.

      Sil
    3. Sayın Adsız14 Kasım 2024 17:37 Evet, bence de emsal bir karar alınmalı. Bir üst mahkeme de bu kararı bozmamalı. Ondan sonra tek tek nasıl aynı şekilde çelişkisiz ötmeye başladıklarını da hep birlikte izleriz.

      Sil
    4. Hocam siz de ana akım bir kanalda çubukla harita üzerinden anlatsanız bize anlatacaklarınızı. Daha etkili olmaz mı?

      Sil
  52. Sayın Mahfi Eğilmez, yine emeğinize sağlık, güzel bir yazı olmuş.
    İlk on veya yirmideki ülkelerin laikliği içselleştirmiş olduğunu düşünüyorum. Devlet işlerine dini karıştırmıyorlar. Eğitim sistemlerini de yap boz gibi değiştirmiyorlar. Hocam ülkelerin laiklik endeksine bakılabiliyor mu? Ya da böyle bir endekse hiç rastladınız mı? Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. öyle bir endekse rastlamadım. Sadece Anayasalarında laik oldukları yazan ülkeler listesi var.

      Sil
    2. Fransa 1. sırada , Vatikan son sırada olur.

      Sil
  53. Çok zor şartlardan geçiyoruz.
    Devletin bir şey yapacağı yok.
    Ne adaleti tesis eder ne de halkın alım gücünü iyileştirir.
    Bundan dolayı ne yapacaksak milletçe yapmalıyız.
    Ülkede 5 çocuk çaresizlik ve fakirlikten yanarak öldü.
    Devlet dahil, hepimizin ayıbı bu.

    Olan, olmayanı bulup araştırsın; acil ihtiyaç sahibiyse hemen versin.
    Sadece bir kere vermekle kalmasın uzun vadede iş de versin.
    Eğer patron değilse o zaman merdiven temizletsin; yemek yaptırsın ücretini de fazladan versin ki zor durum sömürülmüş olmasın.
    Amaç ne merdiven temizletmek ne yemek yaptırmaktır.
    Bunlar yan nedenler.
    Asıl amaç insanları onurlu bir şekilde hayata tutundurmak, onun bu zor şartlardaki yaşamına destek olmak olmalıdır.
    Devlet sözde gitmiş; gitse ne olacak bu insanların hayatına hiç dokunamamış ki.
    Peki bizler gittik mi?
    Aşağı mahallemizdeki bir sokaktan hiç geçebildik; onların şartlarını yerinde görebildik mi?

    Kısacası devletin bir şey yapacağı, toplumdaki sosyal adaleti sağlayacağı falan yok.
    Eğer o 5 çocuğun çaresizlikten yanarak öleceğini bilseydik; öncesinde kim bilir neler neler yapardık.
    Peki şimdi neden yapmıyoruz?
    Toplumda açlıkla cebelleşen milyonlarca insan var.
    Olan, olmayanı bulup onun hayatına dokunmadıkça bu sınavı maalesef hep birlikte kaybetmiş olacağız.

    YanıtlaSil
  54. Değerli hocam, yazılarınızı beğenerek takip ediyorum. Her gün ilk iş göz attığım sitelerden biri sizin blogunuz. Şimdi bir haber gördüm kitaplar ödüllendirilmiş. Yeni bir polisiye görünce aklıma siz geldiniz:) ''Çocuk, Bir Başkomiser Aras Emre Polisiyesi CENGİZ BAHADIR'' okudunuz mu acaba bu yazarı? Bir arkadaşım gibi size sormamı maruz görün beğendiyseniz ben de okuyacağım. Sizin üçlemenizi ve Ahmet Ümit kitaplarını severek okudum. Bu vesile ile ilk kez size yazmış oldum. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize teşekkür ederim.
      Bu kitabı okumadım. En son Ahmet Ümit'in Yırtıcı Kuşlar Zamanını bitirdim. Çok sürükleyici, iki buçuk günde bitti. An itibarıyla elimde Tevfik Altınok'un Bankacılığın En Uzun Yılı adlı inceleme- eleştiri kitabı var.

      Sil
  55. Sayın Eğilmez,

    Ekşi Sözlük'te "Atatürk olmasaydı, Kurtuluş Savaşı yine kazanılırdı" başlığı sürekli en üst sıralarda.

    Size sorum şu: Biz bugün 2024 yılına gelmişiz, 2025'e gireceğiz, niçin bu tür konuları hâlâ konuşuyoruz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın adsız 15 kasım 10.06,
      siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, sizce toplumu kavgaya düşürecek tartışmalar yaratmak mı amaç? O bahsi geçen sözlükte aksi tartışma başlığı da var mı? Konuyu başlatanın diğer yazıları yorumları nasıl, destekçileri sürekli aynı kişiler mi?

      Sil
    2. Kurucusuna bu kadar saygısız bir toplum az bulunur. Kurumlara mekanlara Atatürk adını bile verimiyoruz. AKM ve olimpiyat stadı dışında Atatürk adını taşıyan kurum yok. Heykelleri çok az.

      Sil
  56. ABD'de enflasyon yükseldiği an; oranın vatandaşları iktidarın gözünün yaşına bakmıyor, seçimlerde hemen iktidarı değiştiriyor.

    Türkiye'de ise; enflasyon altında yıllarca ezildiğimiz hâlde, bizim vatandaşlarımız hâlâ ama hâlâ mevcut iktidara oy vermeye devam ediyor!

    Hiç anlayamıyorum!

    Biz niye böyleyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada bir üstteki soruya verdiğim yanıta ek olarak biat kültürü etkisi de söz konusu.

      Sil
    2. Muhalefet bölünmüş görüntü çiziyor,iktidara alternatif olamıyor.

      Sil
    3. Bir süredir yaşadıklarımıza Adalet ve Kalkınmanın yok oluşu diyebilir miyiz Hocam?

      Sil
    4. Bu sadece adalet ve kalkınmanın değil koskoca bir ülkenin ideallerinin geleceğinin yok oluşu ne yazık ki.

      Sil
  57. Hocam Trump ın tekrar kazanmasının finansal piyasalar ve ekonomik ilişkilere etkileri ne oldu, ekonomik ilişkilerde Türkiye ile ne olması bekleniyor. Vaktiniz varsa yorumlamanız mümkün mü?

    YanıtlaSil
  58. Hocam riskler azalıyormu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Az önce baktım bu kadar çabaya karşın CDS primi hala çok yüksek (255 bp.) Demek ki riskler düşüyor olsa bile yabancı yatırımcı nezdinde henüz satın alınabilir düzeyde değil.

      Sil
    2. Bu yonetim gittigi gun riskler azalacaktir

      Sil
  59. Hukukun üstünlüğü mesela Amerika'ya kaçan ve Torinolu şaban lakaplı Futbolcunun çıkardığı mühendislik tamamlama yasası ile ilgili ve bu şekilde mühendis olup içeriden kamu kadrolarına alınanlarla ilgili ne yapabilir? Nerede adil rekabet? Yahut 2005-2020 arası dönemde online sınavlarla , 5-6 kişinin toplanıp bilgisayar başında kopya çekerek beraber sınav çözerek bilgisayar mühendisliği diploması aldığı orta Asya'daki Ahmet Yesevi üniversitesinden mezun olup kamuyu zarara uğratanlara hukukun üstünlüğü ne yapabilir ki çıkarılan yasaları avam kamarasındaki eğitimsizler çıkarınca? Hiç ülkenin menfaatine bir şey yapıyorlar mı? Bu konuda TMMOB ve ona bağlı mühendislik odaları da hep sessiz kaldı. Fakat bu şekilde uyduruk yasalarla türetilen mühendislerle iş piyasasında arz talep dengesi bozulduğu gibi büyük müteahhitlerin ve sistem entegratörlerininde işine geldi kamuda böylesi yarım yamalak mühendislerin olması.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla sessiz kalanlar sadece onlar değildi. Toplumun büyük çoğunluğu pek çok şeye sessiz kaldı. Bugün bağırsalar da duyan olmuyor.

      Sil
    2. Hocam bize de dokunduruyorsunuz sanırım , ama biz mühendisler sesimizi gür bir şekilde çıkardık. Bence sizin meslek grubunuz bu konuda çok zayıf kaldı.Ekodiyalog günlerindeki iktidar güzellemelerini hatırlıyorsunuzdur hocam.

      Sil
    3. Valla o dediğiniz kişi ben değilim. Birlikte program yaptığım kişilerle pek çok yönden fikir ayrılığım vardı. Ve iktidar güzellemesi yaptığımı hiç sanmıyorum. O dönemde bankacılık reformu, kamu mali disiplinin sağlanması, AB ile tam üyelik müzakeresi gibi girişimler vardı. Onları desteklediğim doğrudur. Bugün aynı şeyler yapılsın (ki mümkün değil) yine desteklerim.

      Sil
    4. Bu arada şunu da söyleyeyim, meslek grubu sesini çıkarmadı diye ben de aynı kategoriye giremem. Sesini en çok çıkaranlardan birisi benim. Hem de tek başıma.

      Sil
    5. Hocam yapmayın. Ali Babacan'ı nasıl öveceğini şaşırmıştı her bir yorumcu. Hadi siz az övdünüz diyelim, Asaf Savaş Akat ve Deniz Gökçe ballandıra ballandıra övüyorlardı ,düşük kur, aşırı değerli TL ve sıcak paraya dayalı ekonomi politikalarını. Sizin de onlarla çatıştığınızı pek hatırlamıyoruz hocam.

      Sil
    6. Karıştırıyorsunuz. Ben Ekodiyalogdan 2002 sonunda ayrılmıştım.

      Sil
    7. 2009'da dönmüştünüz hocam.

      Sil
    8. Hatta 2006 falan bile olabilir. Tam hatırlayamadım.

      Sil
    9. 2009 ve o zaman da kimseyi methetmedim. IMF programından çıktıktan sonra ve AB ile müzakereler tavsıyor diye eleştirmiştim. Çok iyi hatırlıyorum. Diğer arkadaşlar için bir şey diyemem.

      Sil
    10. Çok karıştırılan bir durum bu: Bir grupla birlikte bir yerde olsanız hepsinin aynı görüşte olduğu sanılıyor.

      Sil
  60. Hocam yukarıda birisi Erdoğan’a oy vereceğinden bahsetmiş. Bildiğim kadarıyla anayasaya göre tekrar aday olamıyor. İlgili maddenin değişmesi için çoğunluk da sağlanamıyor. Peki nasıl olacak bu iş?
    Erken seçime mi gideceğiz?
    Oysaki Erdoğan erken seçim de olmayacak demişti. Peki bu durumda 2028’de nasıl tekrar aday olabilecek?
    Hukuka aykırı değil mi hocam bu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hangi hukuka? Anayasa hükümlerini dinlemeyen, onlara uymayanlardan söz ediyorsunuz. Onara uymayanlar hukukun hangi düzenlemesine uyacaklar ki?

      Sil
    2. Meclis fesh edilip erken seçim ilan edilirse aday olabiliyor. Anayasayı açın okuyun lütfen.Çok basit bilgi.

      Sil
    3. Tamam da Erdoğanın bizzat kendisi erken seçim olmayacak dedi. Bu durumda 4 yıl sonra nasıl aday olabilecek?

      Sil
    4. Anayasa yok tek adam var

      Sil
    5. Hukuk yok kardesim. Erdogan erken secim yok demesine bakma sen. Hukukuna uydurulacak mevzuular bunlar. Sen canini sikma hic, Reisimiz bir yolunu bulur kendini tekrar sectirir.

      Sil
    6. En düşük emekli maaşı açlık sınırının altında olduğu sürece benden Erdoğan'a oy yok.

      Sil
  61. Hukukun üstünlüğü kavramı tarihte ilk kez Kral'ın yetkilerinin kısıtlanması sonucunda Magna Carta Libertatum (Büyük Özgürlük Sözleşmesi) ile 1215 yılında atılmıştı. O tarihten bu yana 8 asır geçti ve hala hukukun üstünlüğü kavramını tartışıyor olmamız ve bu üstünlüğe aykırı hareket etmemiz oldukça üzücüdür. İtibar itibar diyoruz ya işte asıl itibar araba konvoylarında değil; bu konuda olmalıydı. Ne var ki 142 ülkeden 117. sırada bulunmamız itibarımızı son derece düşürmüş olmakta ve bundan dolayı da ülkemize istenilen seviyede yabancı yatırımcı gelmemektedir.

    YanıtlaSil
  62. Hukukun üstünlüğü olması gereken ama Sistem tıkanacak şekilde kurgulanmışsa nasıl hukuk üstün gelecek? Mesela en basitinden bir izale-i şuyu davasını ele alırsak, 1 adet gayrimenkul istanbul'da 10 adet mirasçısı var. Neden açık arttırma ile veya uyap esatış sistemi ile ortaklık sonlandırmak yerine , herkesin normal zamanlarda yaptığı gibi (emlakçı vasitasıyla) mahkemenin atayacağı bilirkişiler muhammen bedeli belirledikten sonra ve civardaki online veya emlak dükkanlarındaki ilanlarında (veya araba için benzer şekilde)yaklaşık fiyat hakkında rayiç fiyatı hakkında bir fikir sahibi olunduktan sonra(herkes heryerde hangi gayrimenkulun ne kadar edecegini biliyor emlakçilar ve emlak siteleri gazeteler vasitasıyla), nasıl normal bir gayrimenkul emlakçı ile değerinde satılıyorsa hak kaybına uğranmıyorsa, miraslı gayrimenkul de mahkeme kanalıyla ve bilirkişilerle emlakçı kanalıyla değeri üzerinden satılabilir veya istekli olması halinde mirasçılardan almak isteyen birileri değerinde alıp tapusunu üzerine tamamıyla gecirip , satıştan ele geçen para mahkeme kanalıyla mirasçıların banka hesaplarına paylaştırabilir çok hızlı bir şekilde mahkemeye yük olmadan ve uzatmadan ve hatta bankalar bu iş icin depozito hesabi kullandirmaktan çok memnun olurlar o yüksek miktarlı paraları bir kaç gün isletecekleri için altyapı da sunarlar. Uyap esatışin anasayfasında bir uygulama kılavuzu bile gözükmüyor nasıl kullanılacağına dair belki vardır ama kolay gözüken bir yerde değil veya login olmayanlara kapalı. Çok kişi katılsın diye kurgulandı diyorlar uygulamayı kullanmayı az kişi biliyor.Basit basit davalar 2 sene 5 sene 10 sene sürüyor.Hukuk sistemi hep tıkanıklık üzerine kurgulanmış. Ayrıca tüm Türkiye çapında böyle belki yüzbinlerce dava olduğundan sanırım bu teminat , ihale aliş bedeli vs. paralarını döner sermaye olarak mı işletiyor diye baktım öyle bir döner sermaye de yokmuş yani milyar tllik rakamlar ediyor tüm davalar düşünüldüğünde Türkiye'de. Onu geçtim youtubeda , eksisozlukte, twitterda uyap esatis ve habertürkte uyap esatista robotların teklif verip son saniyede ihaleyi aldığına ilişkin haberler var geçen sene. Ayrıca kimileri de sosyal medyada çetelerin uyap esatis ve icra mahkemeleri önünde cirit attığını ifade etmişler ekşisozluk , twitterdaki yorumlar dahil. Yani bu onlarca milyar TL'lik yekünde büyük meblağ eden sistem niçin vatandaşa daha iyi ve daha hızlı hizmet etmek için kurgulanmaz? Mesela esatistan gayrimenkul alıp parasini ödedigini tapusunu geçirme aşamasında 4 ay beklediğini ve yatırdığı milyonlarca tllik parasının sistemde bekletildiğini söyleyenler var eksisozlukte, facebookta, twitterda. Mesela bu yorumu yazdığım adıma (Mehmet Yıldız) tıklayınca bu konu ile ilgili benzer bir şikayet videosu çıkıyor. İnternette niceleri var mahkemelerin satışa çıkardıkları ilaçlarla ilgili gerek uyap esatis sistemi ve gerekse klasik yüz yüze açık arttırma.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlatımınız biraz karışık olmuş.

      Sil
    2. Aynen dediğin şekilde bilirkişi emlakçı vasıtasıyla satılıp bu iş icin bankaların özel olusturacağı mirasçıların depozit hesabına banka vasıtasıyla gönderilirse para , mirasçının payında haciz varsa da o depozit hesaba haciz konulur ve borcu da rahat alınır ve böyle karışıklıklar olmaz. Bakın devletin lojmanlarını üçte biri fiyatına bu sistemin karışıklığı yüzünden kimler almış kelepire getirmis.

      Sil
    3. Uyap Esatış'da anlamadığım nokta ya internet bağlantısı koparsa ya elektrik kesilirse adam gerekli sürede teklif veremezse mirasta hissesi çok olduğu halde miraslık evini kelepire mi kapıyorlar? İnternet gitti ve 10 dakika gelmedi ve zamanında teklif veremedi mesela kim sorumlu olacak? Turkcell mi Telekom mu yoksa mahkeme mi yoksa adalet bakanlığı mı? Bir sorumlu olacak mı ortada? Bence de emlakçı ve her bir mirasçıya açılacak miras depozito hesabı çok mantıklı ama sadece icra ve alacaklılar değil Mehmet Şimşek ve Maliye de hemen gayrimenkul satılınca alacağını, vergisini çat diye o deposit dediğin hesaptan alır.

      Sil
  63. halk ımızın çoğunluğu maalesef bütün kültürünü iktidar medyasından alıyor ve bilgileri tam iktidarın istediği gibi hatta iktidar ve biat edenler de Türkiyeyi kurtardıklarını çok iyi bir yola götürdüklerine inanıyorlar o kadar çok algı içindelerki öğrendiklerinden inandıklarından farklı birşey söylendiğinde şaşırıp tepki gösterip söylenenleri hakaret olarak algılıyorlar onlara göre tuik dahil enflasyonu pahalılığı uçuran bütün kurumlar ve odaklar mükemmel emekliler asgari ücretliler ve bütün muhalefet haksız bilgisiz ve seslerini kesmeli.

    YanıtlaSil
  64. Üç tane zıt kavrama örnek verin diye sorsalar, aklıma ilk gelenler şunlar olurdu;

    1- Beyaz ve siyah
    2- Aydınlık ve karanlık
    3- Hukukun üstünlüğü ve Türkiye

    YanıtlaSil
  65. Hocam, tarzınız değil ama yinede dinlersiniz belki : https://youtu.be/wbsy9gI1aNM?feature=shared

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!