Gösteriş Tüketimi

Tüketim üç şekilde yapılır: İhtiyaçları karşılamak, arada bir ihtiyaçtan ötesini karşılamak, gösteriş yapmak.

İnsanların ihtiyaçları için tüketim harcaması yapmasıyla ihtiyaç ötesi için tüketim yapması arasında farkı bir örnekle açıklayalım: Araba sahibi olmak için yapılan tüketim harcaması bugünün dünyasında bir ihtiyaçtır. Buna karşılık süper lüks bir araba sahibi olmak için yapılan tüketim harcaması ihtiyaçtan ötesine yönelik bir harcamadır.

Çağımızın önemli eğilimlerinden birisi olan gösteriş tüketimi, kapitalizmin yarattığı bir olgudur. Kişinin toplumdaki yerini veya durumunu olduğundan yüksek göstermek amacıyla yaptığı ve çoğu kez ihtiyaçla ilgisi olmayan tüketim harcamalarını ifade eder. Bireyin bu tür tüketim harcamaları yapmasının nedenleri arasında yüksek gelirli, zengin ve başarılı görünme arzusu ön planda gelir.

Gösteriş tüketimi çoğu kez ihtiyacı normal yoldan karşılamaya değil pahalı yoldan karşılamaya dönük harcamaları ifade eder. Örneğin geliri çok yüksek olmayan bir kişi açısından, aynı işlevleri gören daha ucuz bir cep telefonu yerine daha fazla tanınmış bir markayı almak böyle bir harcamadır. Buna karşılık geliri çok yüksek olan bir kişi açısından böyle bir harcamanın gösteriş tüketimi kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği tartışmalıdır. Çünkü yüksek geliri ve serveti olan bir kişinin bunu göstermeye ihtiyacı yoktur. Kuşkusuz bu da bir görgü meselesidir. Bazı insanlar zenginliklerini sergilemeyi severler. Daha görgülü insanlar ise tersine bunu sergilememeye çabalarlar.

Gösteriş tüketimi için örnekler verebiliriz: Markalı elbiseler, ayakkabılar, takılar, saatler, gözlükler, kravatlar, eşarplar, lüks arabalar, lüks tatiller, en pahalı restoranlarda yemek yemek, son model ve pahalı mobil telefonlar, dizüstü bilgisayarlar. Bu sayılanların çok daha ucuza ve büyük ölçüde aynı işlevi görecek çeşitleri de olduğu halde insanların bir bölümü bunları almayı tercih eder.   

Yüksek geliri olanların bu tür pahalı tüketim ürünlerine yönelmeleri bir dereceye kadar anlaşılabilir bir yaklaşımdır. Eğer bu ürünü alarak kendisini daha iyi hissedecekse ve parası da varsa pek sorun olmaz. Buna karşılık birçok insan yeterince parası olmasa da kredi kullanarak, borç alarak bu tür ürünleri almaya yönelebiliyor. Bu, özellikle gelişme yolundaki ülkelerde çok yaygın olan bir davranış biçimi. İnsanlar en son model cep telefonları piyasaya çıktığında onu satın almak için kuyruk oluşturuyorlar. Bunların bir bölümü parası yeterli olanlar olsa da daha büyük bölümü o telefonla statü kazanacağını, prestij sağlayacağını düşünen daha düşük gelirli insanlar. Bu insanları bu tür bir harcamaya yönelten etkilerin başında “sürü etkisi” geliyor. Sürü etkisi; kişinin, çoğunluk görüşünü benimsemesi, başkaları tüketiyor diye aynı şeyleri tüketmeye yönelmesidir. Tipik örneği; kişinin, çoğunluğun kullandığı marka güneş gözlüğünü satın almasıdır. Yine insanları bu yönde harcamaya iten bir başka etki de “Weblen etkisi”dir. Weblen etkisi;  fiyat yükseldikçe kalitenin de yükseleceği düşüncesinden kaynaklanan etkidir. Tipik örneği; iyi bir restoranda pahalı şarapların ucuz şaraplara göre daha fazla talep görmesidir.

Tüketimi, ihtiyaç karşılamaktan ötesine taşımak kapitalizmin özünü oluşturuyor: Tüketim toplumu yaratmak, tüketiciye ihtiyacından ötesini satmak, gerekli gereksiz mal ve hizmetleri üretmek ve pazarlamak ve tabii ki kazanmak. Sanırım kapitalizmi böyle özetlemek yanlış olmaz. Bunu başarabilmek için yapılanların başında da insanların düşünce ve yaklaşımlarını yönlendirmek için yapılan reklamlar geliyor.

Sonuçta, kapitalizmin yönlendirmesiyle bütün dünyada tüketim toplumları yaratıldı. Çok tanınan bir marka yeni bir cep telefonu piyasaya sürdüğünde insanların bir bölümü sahibi oldukları cep telefonu atıp bu yeni çıkanı almaya yöneliyor. Son derecede pahalı olan bu yeni sürüm piyasada bulunmaz hale geliyor ve o zaman talep daha da artıyor.

Bu aşamada Jean Baptiste Say’ın (1767 – 1832) ortaya attığı ünlü “her arz kendi talebini yaratır” biçiminde formüle edine Say Yasası ya da John Maynard Keynes’in (1883 – 1946) bu yasayı tersine çevirerek ifade ettiği “her talep kendi arzını yaratır” yaklaşımlarından hangisinin doğru olduğu meselesi gündeme geliyor. Bence ikisi de doğru: Reklamların da etkisiyle arz talebi, gösteriş tüketimi ve sürü etkisinin itişiyle de talep arzı yaratıyor.

Yorumlar

  1. Hep bir şey kendisini kaybettiğinizde sizi kahrediyorsa, dünyanız yıkılıyorsa ona sahip olmamanız gerekir diye düşünürüm; bazı insanlar görüyorum çoluğunun çocuğunun nafakasını gösterişe harcıyor mesela masraflarını karşılayamayacağı arabaya borç harç sahip olup otopark parasını bile dert ederken arabaya bi şey olsa dünyası yıkılır.

    YanıtlaSil
  2. Mahfi Hoca okumus adam tabi; ayranı yok içmeye atla gider ..... diyememis, gosteris tuketimi demis 😂 şaka bir yana bu durum da pandemi sonrasinda artti, bunun da sebebinin irdelenmesi lazim bence hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten bunun irdelendiği yazıya yorum olarak "bunun irdelenmesi yazmak" da ne bileyim.

      Sil
    2. "Pandemi sonrası artma sebebi"ni kastettim.

      Sil
  3. Hocam, altın alalım mı?

    YanıtlaSil
  4. Hocam dizüstünü kucaküstü diye siz mi uyarladınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında laptop'un tam çevirisi kucak üstüdür ama Türkçe'ye dizüstü diye geçtiğine göre ben de ona uyayım ve değiştireyim. 😀

      Sil
    2. Bu kez "dizüstü" yerine "diz üstü" şeklinde yanlış yazım olmuş hocam. Sağlık olsun.

      Sil
    3. Gelişmiş ülkelerdeki zenginlerde gösteriş tüketimi pek göremezsiniz. Bizdeki gösteriş tüketimi görgüsüzlükden ileri geliyor.

      Sil
    4. Katılmıyorum, bahsettiğiniz ülkelerde de gösteriş tüketimi vardır, belki o ülkelerde zengin sözcüğü altında değerlendirilen toplumsal katmanı değerlendirme fırsatınız olmuyor ya da ortalama gelir düzeyinin seviyesinden dolayı böyle bir konuya ilgi duyulmuyor olabilir, nacizane Ayrım, Statü vb gibi düşün kitaplarına göz gezdirmek daha kapsamlı değerlendirmelr için faydalı olacaktır

      Sil
    5. Gelişmiş ülkelerde en zengin 10% luk kesim ülke varlığının büyük miktarını ellerinde tutarlar ve diğer kesimlerden izole yaşarlar. Bu bağlamda, gösteriş tüketimine ihtiyaçları yoktur. Örnek; Amerika'da Warren Buffet.

      Sil
  5. Sosyal bir konuya değinmişsiniz hocam. elinize sağlık. Birazda kültürel bakış açısı ve yaşam stiline göre bakmak lazım. Türkiyede statü seviyesi gibi görüyor bazı kesimler. Ama ingiltere ve japonyada belli markanın telefonunun sosyal statü seviyesi olarak görülmesini kendime açıklayamadım. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız ama artık hiçbir ülke eski konumunda değil. Çok göç aldılar, dünyaya çok açıldılar ve dışarıdan çok etkilenir oldular. Bunda 20 - 30 yıl önce gösteriş tüketimi az gelişmiş ülkelerde geçerli görülürdü, şimdi her tarafa yayıldı. Tabii bizim gibi ülkelerde çok daha yaygın ama İngiltere'de falan da görülüyor artık.

      Sil
    2. Haklısınız hocam.Akp iktidarı sonrası oluşan refah insanları gereksiz harcamalar yapmaya itti.80'lerde , 90'larda fakir ama daha mutlu bir ülkeydik. Elimizdekiyle yetinmeyi biliyorduk.Şİmdi hep daha fazlasını isteyen bir halk var.

      Sil
    3. 17:15 de yazan kişiyi tanımıyorum hocam. ülkede milletin işi gücü sahtekarlık olmuş. isim hırsızlığını bile yapmaya yelteniyor insanlar. halkın büyük kesimi sağlıklı beslenme konusunda bile yetersiz kalırken hep daha fazlasını isteyen halk yazan kişinin vicdanını sorgulamak lazım.

      Sil
  6. Bu gençliğin gösteriş yapacak hali yok hocam. Hele ise zengin züppe çoçuklarından değilse hiç yok. Çünkü para yok. En fazla ayda bir kere arkadaşlarıyla kafeye kahve içmeye gider bunu da instigramda paylaşır. Bu kadar. Diplomalı işsizler ordusu olarak gündelik işlerde çalışıyoruz, bir orada bir burada sürünüyoruz. Bazen hiç iş bulamadığımız da oluyor. Böyle durumlarda babamızdan para istemeye de utanıyoruz. Babamız da hiç halden anlamıyor. Cebimize bir şeyler sıkıştırsa, biz de gerek yoktu babacığım desek ne olurdu ki en azından gururumuz kırılmazdı. Fakat arkadaşlarımla konuştum onların babaları da böyle yapıyormuş. İlla isteyelim istiyorlar. Aklı sıra bizleri cezalandırıyorlar. Bak beni dinlemedin şimdi bana muhtaç kaldın demek istiyorlar. Tamam da biz sürekli iş değiştiriyorsak ve aralarda da işsiz kalıyorsak var olan sisteme boyun eğmek istemediğimiz için bunu yapıyoruz. Ben bazen içimden şöyle diyorum. Baba, beni neden dünyaya getirdin, bu kölelik sisteminde köle olmam için mi? Tabi, bunu babama söyleyemiyorum. Öyle bir sistem var ki hakkımızı aramaya çalışınca hemen kapıyı gösteriyorlar. Bu yaşıma kadar anlayabildiğim tek şey diplomanın bu ülkede hiç bir işe yaramadığı, adam kayırma ve torpilin ise hat safhaya ulaştığıdır. Hayallerimizi, umutlarımızı bitirdi bu hükümet.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen çok düzgün bir gençsin yazdıklarına bakılınca. Ümidini yitirme ve pes etme

      Sil
  7. Sevgili yavrum, size bu hisleri yaşattığımız için bizi affedin. Yeterli direnişi göstermedik. Başta konut kredileri dağıttılar, buldumcuk gibi atladık. Sonra krediyi ödemek için işimize dört elle sarıldık. Birçok haksızlığa sustuk. Kendi namıma, gençlerin yüzüne bakarken utanır hale geldim.

    YanıtlaSil
  8. Ah be hocam para yok ki böyle bir sorunumuz olsun. Lafınız ilk 35 milyonaysa ülkedeki doğru tabii

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla bizim eve geçenlerde bir tamirci geldi, adamdaki cep telefonu iphone'un en son modeliydi. "İşler nasıl" diye sordum, "çok kötü" dedi. Ya doğruyu söylemiyor ya da kredinin tavanına vurmuş.

      Sil
  9. Hocam TÜİK inandırıcılığı pek olmayan rakamlar açıklamaya devam ederse ve otomatik pilotta faiz indirimleri devam ederse ne olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yine yükselir. Çünkü enflasyonu düştüğü yerde tutmak için kamu kesimi israfına son vermek lazım. Bizde öyle bir eğilim yok.

      Sil
  10. Sayın Eğilmez,

    Eylül 2020'de "Covid" telaşının devam ettiği günlerde, "maske"den yola çıkarak bir analiz yazmıştınız:

    "Züppe etkisi"

    Yazınızın şu kısmını hâlâ hatırlıyorum:

    Arz fazlasının ortaya çıkardığı rekabet ve fiyat düşüşü; üreticiyi bu kez, insanların en insancıl ama irrasyonel yanından yararlanmaya yöneltti. Tamamen aynı nitelikteki cerrahi maskelerin; renkli, resimli ve desenli olanları üretilerek, daha yüksek fiyatlarla ("1,5 TL & 2,5 TL / adet" gibi) satışa çıkarıldı. Böylece, cerrahi maske piyasasında hepsi aynı işlevi görse de; "beyaz maskeler için" ayrı, "diğerleri için" ayrı fiyatlar oluştu.

    Bunlara ek olarak üreticiler, "züppe etkisi"nden yararlanma yolunu burada da uyguladılar. Ünlü markalar kendi markalarını, logolarını taşıyan bez maskeleri çok yüksek fiyatlarla (saptayabildiğim en pahalı, logolu bez maske "270 dolar") piyasaya sürdüler. Bu bez maskeler kuşkusuz kâğıt maskelere göre daha uzun kullanma imkânına sahip olsa da, fiyatları dayanıklılıklarıyla pek uyumlu değil. Bununla birlikte bu ünlü markalar, Covid-19 salgını çıktığında sağlık merkezlerinin emrine çok sayıda ücretsiz maske üretip vermişlerdi. Bu hamleleriyle oradaki harcamalarını karşılıyorlar. Yani bir anlamda, zenginden alıp fakire aktarmış ve arada da para kazanmış oluyorlar.

    Piyasanın yaratıcılığı burada da durmadı. Sonuçta yeni bir mal çıkmıştı ortaya. Ek mallar da çıkarmayı planlayan üreticiler; bu kez "maske takma aparatı", "maskeleri saklama kutusu" ya da "cüzdanı" gibi tamamlayıcı ürünleri üretip piyasaya sürdüler.


    • Bir Maskeden Çıkan Ekonomik Analiz
    (11 Eylül 2020)
    https://www.mahfiegilmez.com/2020/09/bir-maskeden-ckan-ekonomik-analiz.html

    • Tüketim, Gösteriş Tüketimi, Züppe Etkisi, Veblen Etkisi ve Sürü Etkisi (Bandwagon effect)
    (25 Eylül 2020)
    https://www.mahfiegilmez.com/2020/09/tuketim-gosteris-tuketimi-zuppe-etkisi.html

    • Gösteriş Tüketimi ve Züppe Etkisi
    (17 Ekim 2019)
    https://www.mahfiegilmez.com/2019/10/gosteris-tuketimi-ve-zuppe-etkisi.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahfi bey

      "270 dolar" olduğuna emin misiniz?

      Siz yanlış görmüş olmayasınız?

      Bahsettiğiniz "maske"nin fiyatı, "27 dolar" olmasın sakın?

      Sil
  11. Yazıyı yanlış okumadıysam (ben böyle düşünüyorum) siyasilere laf anlatamıyorum. vatandaşa yazayım. Siyasiler her türlü vatandaştan alıyor. Bireyler toplumun gazına gelip gelirinden fazla harcama yapmasın. Herkese ve herşeye rağmen ayağını yorganına göre uzatsın

    YanıtlaSil
  12. Mahfi bey yeni yazıya geçtiğiniz için buradan soruyorum. Uzun uzun cevap vermek zorunda değilsiniz:

    "İsrail / İran" çatışması devam ederken, Türkiye'nin izlemesi gereken dış politika yine Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" sözü çerçevesinde mi olmalı?

    Bugün bile, Atatürk'ün uyarılarının geçerliliği var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün daha da fazla geçerli. Türkiye, iki tarafı barıştırmak için girişimde bulunmalı.

      Sil
    2. Üstadım,

      Atatürk, 1938'de aramızdan ayrıldı.

      İsrail ise, 1948'de kuruldu.

      Atatürk'ün görüşlerinin daima geçerli olduğunu nasıl söyleyebiliriz ki?

      ("Trol" değilim. Eğer yanlış düşünüyorsam, düzeltiniz.)

      Sil
    3. Doğru politikaların zamanı olmaz.

      Sil
  13. Hocam yazılarınız ve değerlendirmeleriniz çok kıymetli. Mülakatım için sizin paylaşımlarınızı da takip ediyorum ve güncel yorumlarınızın katkılarıyla günlük çalışmalarımda çok çok faydalanıyorum.Bunun için size çok teşekkür ederim. Rica etsem GUY mülakatım için okumamı tavsiye edeceğiniz kitaplarınızdan 2 tanesini benimle paylaşır mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Ozan, ben olsam Makroekonomi, Kamu Maliyesi ve Türkiye ekonomisini okurdum. Başarılar dilerim.

      Sil
    2. Hocam geri dönüşünüz ve öneriniz için çok teşekkür ederim. Sağlıklı günler dilerim.

      Sil
  14. Mahfi hocam insanlar gibi ülkeler de gösteriş harcaması yapar mı? Gösterişli köprüler, yollar, hava alanları gibi?

    YanıtlaSil
  15. Alenen her yerde söylediği için sakınca yoktur sanırım Bartın 'da il milli eğitim müdürü sürekli fen lisesi kontenjanları azaltarak nasıl imam hatip' e öğrenci kaydırdığı ile övünüyor. Yukarıda yorum yazan üniversiteli işsiz arkadaşımız sanırım hepimizi üzdü. Arap komşularımız dahi modern dünyanın gereklerine göre eğitim ve sosyal sistemlerini çağdaşlaştırmaya çalışırken biz niye böyleyiz niye? Neden?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Layık olmayan insanları makamlara getirirseniz o da kendisinden daha az layık olanları etrafına toplamak ister. Bu böyle en aşağılara kadar iner ve sonunda toplum liyakati kaybeder.

      Sil
  16. En büyük gösteriş harcaması düğünlerdir! Düğün yapmak için harcanan para kadar boşa harcanmış bir gider kalemi bilmiyorum, sanki mütevazi olunca evlilik olmuyormuş gibi.. Şatafatın haddi arşı aşınca süper mutluluk kendinden geliyor sanılıyor. Sonrası kredi borcu ödemek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer devletin en üst makamlarında israf olmasa herkes kendisine çeki düzen verir.

      Sil
  17. Gösteriz merakı doğu toplumunda ve geri kalmış ülkelerde çok daha fazla gözükmektedir . Özelikle Ortadoğu ve Arap ülkeleri ve bizim ülkemiz . Ben gösteriş merakına gorgusuzluk diyorum . Malesef bu gorgusüzluk bizim yüzyıllar boyu genetiğimize işlemiş atalarımız bile zamanında bunları yaşamis ve yüzyıllar boyu bize kadar gelmiştir . Günümüz politikacıları bile itibardan tasarruf olmaz deyip halkı da tesvik etmiştir . Türkiye’den Almanya ya çalışmaya giden Türkler bile ile fırsatta pahalı arabalarini almışlar ve memleketlerine gelip hava atmışlar ve böğürlenmişlerdir sonuç olarak bu bizim genetiğimizde vardır . Bati toplumu ise karayı hayatını zenginlestirmek için kullanır kitap , kültürel geziler tiyatro sinema gibi hayatı zengilestirirler . Bizim de bilinçli ve akıllı para kullanma ve hayatımızı zenginleştirmek dileğiyle .

    YanıtlaSil
  18. Mahfi Hocam emeğinize sağlık yazı için. Özellikle boşanmış çiftlerde çocuk istediğini aldırıyor, hem de en yeni çıkmış şeyleri bu bir bisikletin bir parçası olabilir. Borç bulunur veya dedelerden yardım alınır ama o neyse mutlaka alınır. Ondan sonra da o çocuk ilerki yaşlarında ne ister?
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz sadece boşanmış çiftlerde değil herkeste geçerli. Benim kuşağımda evin yöneticisi babaydı, anne de onun yardımcısıydı. Şimdiki kuşakta evin yöneticisi çocuk.

      Sil
  19. Trump'ın geçen gün ki milyon dolarlık askeri gösterisinde, sponsorlara teşekkür etmeleri gerçekten, tüketim toplumunun nerelere ulaşabildiğinin bariz göstergelerinden. Türkiye'de, askeri bir gösteride böyle bir şeyin yapıldığını hayal dahi edemiyorum.

    YanıtlaSil
  20. Bu arada savaş varsa altın fiyatları artar sloganı çalışmadı, acaba savaş Ortadoğu’da olduğu için mi? Coğrafya altın için de kadermiş.!
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İranın dış ticareti yok ki, bu savaş diğer ülkelerde stres biriktirsin güvenli limana kaçsınlar. Ama abd çin öyle değil. Dünyanın iki güçlü ülkesi ordaki ticaret sekteye uğrayınca strest biriktirdi. Zaten ticaret vergi hamlesiyle trump her ülkenin stoğunu top seviyede arttırmasına neden oldu. Tek başına iran savaşı uluslararası ekonomiyi strese sokmaz.

      Sil
    2. Altın kısa sayılacak dönemde yüksek prim yaptığı için bir yandan da kâr realizasyonu yapılıyor. Olayın uzaktan savaş olarak devam etmesi ve sona erecek gibi görünmesi de etkili. Biraz sertleşirse yine fırlar gider.

      Sil
  21. Diğer taraftan ben ne savaş olsun ne de bir insan (hatta canlı) ölsün isterim. Bu net düşümcemdir.
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
  22. Bugün bir çok sosyal medya ve bu alanlardan para kazanan insanlar, algılar ile oynayarak ihtiyaç olmayan ürünleri, ihtiyaç olarak hayatımıza konumlandırıyor. Reklam algoritmaları da cabası.

    YanıtlaSil
  23. Hocam sosyolojik konulara da değinen yazınız için teşekkürler. Kapitalizmin tüketim çılgınlığını arttırdığı bir gerçek ancak bahsi geçen konuların altında insanın doğası var diye düşünüyorum.Yani bu durum bin yıl önce de olabilir. Nasreddin Hoca fıkrasında geçen "ye kürküm ye" hikayesi geldi aklıma okurken.İhtiyaçlarını karşılayabilip kendi iç huzurunu sağlayan insanların lükse kaçan harcamalarla sağlanan prestije ihtiyaçları olduğunu sanmıyorum. Ama bu insanların sayısının oldukça az olduğunu da düşünüyorum.Toplumların çoğunluğu algılarla yönetildiği için yapılacak bir algıyla 3 ay sonra neden ferrari marka spor arabam yok diye dert edinecek bir sürü insanla birlikte yaşıyoruz.

    YanıtlaSil
  24. Hocam , Dünya'yı yiyip bitireceğiz . Gösteriş tüketiminden vaz geçmeliyiz . Torunlara sağlıklı Dünya bırakmalıyız .

    YanıtlaSil
  25. Hocam, bu yazılarınızı yeniden bir kitaplaştırsanız mı? :)

    YanıtlaSil
  26. Kaleminize sağlık Hocam, gösteriş salgını nerdeyse tamamımızı etkisi altına almış. Nasıl kurtulunabilir bu durumdan bilmiyorum. Tespitlerinizle ilgi bir anı paylaşmak istiyorum. Kış aylarında sabah erken saatlerde işe gitmek için otobüs durağında beklerken bir genç kafası üzerinde taşıdığı bir tabla simidi durakta satmaya çalışıyordu. Üzerinde mont, palto, parka vb. giyeceği yoktu. Kendi kendime genci çok takdir ettim. Sonra bir gün baktım o zamana göre bile pahalı bir marka sigara içiyor. Sonra telefonunu gördüm. O da o zamana göre bayağı pahalı bir marka idi. Bu sefer hem çok kızdım, hem çok üzüldüm. O ayazda üzerinde eski püskü bir gömlekle simit satarak geçinmeye çalışan birisinin böyle bir harcamayı neden yaptığını. Sebep sizin yazdıklarınızmış demek ki

    YanıtlaSil
  27. Bu işin en büyük sorumlusu sosyal medyadaki luks hayatlardir.Babam 10 yıldır aynı telefonu 20 yıldır aynı arabayı kullanır ve durumu iyi. Biz nesil olarak görüp özendik hep iyisini istedik kredi cektik aldik ve sonuç orlarak battık.artik babamın yolundan devam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu işin en büyük sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir. Onlar lüks saraylar, konutlar, ofisler ve arabalar kullandıkça, bol keseden ücret aldıkça toplum da harcar.

      Sil
    2. Sosyal medyayı iyi kulalnıyor hükümet. ülkede her kesim aynıymış gibi herkes lüks hayat yaşıyormuş gibi insanları kandırıyor. ülkenin %80 e yakını karnını doyırmakta zorluk çekiyor. 17-18 milyonluk kesimi ise lüks içerisinde yaşıyor. Herhangi tek maaşla ev geçindiren biri taş üstüne taş koyabiliyor mu? Nerden nereye...

      Sil
  28. Çok hızlı ve kaynağı meçhul zenginleşmelerin de itibar kazanmak için gösterişli ve lüks kalemlere aşırı para harcadıklarını da göz ardı etmemek lazım. AÇ

    YanıtlaSil
  29. Hocam bir de Tüketim Eğilimi (Propensity to consume) kavramı vardı. Siz pek bahsetmediniz. TR deki gelir seviyesiyle biz her zaman harcamaya mahkumuz.

    YanıtlaSil
  30. Hocam Merhabalar; ilgi çekici yazınız için teşekkür ederiz. Airfryer, temizlik robotları, vb. gibi ürünleri de hatırlamamıza vesile oldunuz:))

    Say Yasası'yla ilgili bir şey sormak istiyorum. Bu Yasa'nın özü 'arz edilmeye hazır yani mamul bir ürünün üretim faktörlerine gelir yaratarak talep yaratması' değil midir? Reklamların etkisiyle üretim faktörlerinden biri olan 'ücret'lere mi göz dikilmiş oluyor?

    YanıtlaSil
  31. Hocam galiba 3 ders bütünleme sınavına kaldım temmuzda inşallah hepsini geçmeyi planlıyorum. Bu arada ders çalışmaktan arta kalan zamanda dinlenirken, Fon kitabınızı okumaya devam ediyorum . Az sayfa kaldı bitmesine. Sadece polisiye değil aynı zamanda ders verici ögeleri yüksek bir kitap olmuş. Fırıldak tarikatçılar fonun açılış toplantısında şampanya şarap ikram ediyorlar o kısmında güldüm. Hem finans anlamında hem de hukuk anlamında insanlara gerçek hayattan güzel dersler veriyor. Romanda Bekar olduğunu duşündüğüm İş adamının çalışanının kendi telefonuyla aradığı ve iş adamının ofisine gelen eskort kız adamı uyutup bilgisayarına girip dosyaları kapıyor. Sonra düşündüm, neden böyle bir şey için çalışanına arattırıyor telefonla diye ; sonra dedim ki Yani öyle bir teknoloji çağı ki iş adamı otele gitse belki birileri tckimlik no ile beraber videosunu kaydedip şantaj yapacaklar yani böyle bir veritabanı yapmak çok kolay gözüküyor primary key tckimlikno veya telefonno , telefonla kendi arasa iş adamı hem belki Bilgi Teknolojileri dinleyecek hem de escort telefon numarası ile videosunu kaydedip şantaj yapacak iş adamına en iyisi parası varken Almanya'ya , Hollanda'ya gitsin bir kılığını değistirip bir ihtiyaç harcaması yapsın ya da gösteriş harcaması adamın başı yanacak gibi bu gidişle diye düşünürken burada kitaba bir ara vererek, üç ders sınavlarına tekrardan çalışmak üzere konsantre olmaya çalışıyorum Ankara'da kuru sıcaklar başladı Hocam..

    YanıtlaSil
  32. Sayın Eğilmez, bence gösteriş tüketimine önde gelen konu; Yazlık evler olmalı. Ülkemizde Yazlık evi olmayana neredeyse acınacak biri diye bakılıyor. Emekliler haricinde aktif çalışanların tatilleri genellikle bir ayı geçemiyor. Karı - koca çalışan çiftler için beraber Yazlığa gidebilmeleri için tatillerini de ayarlamaları ayrı bir sorun. Tatil yöresinin kış nüfusu ile yaz nüfusu oranı Belediyeler için de ayrı bir sorun. Yeterli gelire sahip olmayan insanların, Yazlık sahibi olmaları, Yazlıklardaki komşuların bir birleriyle gösteriş yarışına girmeleri ayrı bir komedi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı

Osmanlı'dan Devraldığımız Borçlar