Ekonomi Sözlüğü
A
AB Tanımlı
Genel Yönetim Nominal Borç Yükü
Günümüzde
AB tanımlı genel yönetim nominal borç stokunun GSYH’ya oranı bu amaçla
kullanılmaktadır. Bu hesaplama yapılırken genel yönetim iç ve dış borç
stoklarının toplamı alınmakta bu toplamdan ayarlama kalemleri (bu kalemler
içinde düşülmekte ve bulunan tutar GSYH’ya bölünmektedir.
AB tanımlı
genel yönetim nominal borç stoku = Merkezi yönetim borç stoku (bütçe dışı
fonlar ve döner sermayeler dahil) + yerel yönetimler borç stoku + sosyal
güvenlik kurumları borç stoku (işsizlik sigortası fonu dahil) + ayarlama
kalemleri
Denklemdeki
ayarlama kalemleri üç ayrı ayarlamayı içeriyor. Genel yönetimi oluşturan kurum
ve kuruluşların ellerindeki DİBS’ler brüt borç stokundan düşülüyor, iskontolu
olarak ihraç edilen DİBS’lerin nominal değerleri hesaba katılıyor, dolaşımdaki
bozuk para tutarı merkezi yönetim iç borç stokuna ekleniyor.
AB tanımlı
genel yönetim nominal borç stokunun GSYH’ya oranlanmasıyla da AB tanımlı genel
yönetim nominal borç yükü bulunuyor.
ABD Merkez
Bankası (Fed)
ABD Merkez
Bankası (Fed), 1913 yılında kurulmuştur. Fed’in kuruluş yasasında izleyeceği
para politikası için üç temel amaç belirlenmiştir: En üst düzeyde istihdamın
sağlanması, fiyat istikrarının gerçekleştirilmesi ve uzun dönemli faizlerin
makul düzeyde tutulması.
Fed’in
yönetim yapısı Guvernörler Kurulu (Board of Governors), Açık Piyasa İşlemleri
Kurulu (Federal Open Market Committee – FOMC) ve 12 bölgesel Federal Rezerve
Bankası’ndan oluşmaktadır. Guvernörler Kurulu, ABD Başkanı tarafından atanan ve
Senato tarafından onaylanan 7 üyeden oluşur. Bu üyeler 14 yıllık bir süre için
atanırlar.
Açık (iç ve dış ekonomik denge açıkları)
Bir
ekonomide iki alt denge vardır: İç ekonomik denge ve dış ekonomik denge. İç
ekonomik denge ikiye ayrılır. İlki özel kesim dengesidir. Tasarruf (S) yatırım
(I) dengesi de denilen bu dengeyi şöyle gösterebiliriz:
(S – I)
İç
dengenin ikinci alt dengesi kamu kesimi gelir (T) ve kamu kesimi gider (G)
dengesidir. Bütçe dengesi de denilen bu dengeyi şöyle yazabiliriz:
(T – G)
Bu iki alt
dengenin toplamı bize iç ekonomik dengeyi verir:
(S – I) +
(T – G) = İç ekonomik denge
Dış
dengeyi, yurtdışı yerleşiklerden elde edilen döviz gelirleriyle (X) yurtdışı
yerleşiklere ödenen döviz giderlerinin (M) farkı olarak gösterebiliriz:
(X – M) =
Dış ekonomik denge
Bir ekonomide
iç ve dış ekonomik dengeler birbirine eşittir. Ya da aynı anlama gelmek üzere
iç ve dış ekonomik dengelerin farkı sıfıra eşittir. :
(S – I) +
(T – G) = (X – M)
(S – I) +
(T – G) toplamı yani iç ekonomik dengenin toplamı eksi ise yani iç ekonomik
denge açık veriyorsa o zaman (X – M) yani dış ekonomik denge de o kadar açık
veriyor demektir.
Bu üç
dengeden birisinin açık olduğu duruma tekil açık, hem kamu kesimi iç dengesinin
hem de cari açığın olduğu duruma ikiz açık deniyor. Ben, bunlara özel kesim
açığının da eklendiği duruma üçüz açık adını veriyorum. Örneğin Çin, Almanya ve
Japonya’da yalnızca bütçe açığı yani tekil açık var. Buna karşılık ABD,
İngiltere ve Fransa’da hem bütçe açığı hem de cari açık yani ikiz açık durumu
söz konusu. Türkiye ve Polonya’da ise üçüz açık geçerli.
Açık piyasa işlemleri (APİ)
Para politikası uygulaması açısından merkez bankalarının piyasadaki para miktarını artırmak ya da azaltmak amacıyla hazine kağıdı alım veya satım işlemlerini yapmasıdır. APİ çerçevesinde bu kağıtların alım satımı kesin alım satım olabileceği gibi geri satım vaadiyle alım (repo) ya da geri alım vaadiyle satım (ters repo) biçiminde de yapılabilir.
Açık Pozisyon (Short Position)
Bir işletmenin döviz yükümlülüklerinin
döviz varlıklarından daha büyük olması haline açık pozisyon denir. Örneğin,
dolar kurunun 1,8 TL olduğu bir tarihte, bir bankanın toplam yükümlülükleri 1
milyar TL ve 200 milyon dolar, buna karşılık, toplam varlıkları 1 milyar TL ve
150 milyon dolar olsun. Bu durumda bankanın açık pozisyonu (200 milyon dolar - 150 milyon dolar =) 50 milyon dolardır. Bu banka bilançosu açık pozisyon
taşımaktadır çünkü döviz yükümlülükleri döviz varlıklarından fazladır. 1 USD = 3,0 TL kuruyla bakarsak bu bankanın net döviz yükümlülüğü olan 50 milyon doların karşılığı (50 milyon dolar x 3,0 =) 150 milyon TL'dir. Başka
her şey aynı kaldığında, dolar kuru 3,0 TL’den 3,25 TL’ye çıktığı takdirde,
bankanın net döviz yükümlülükleri TL cinsinden (50 milyon dolar x 3,25 =) 162,5 milyon TL'ye yükselecektir. Bu durumda banka kur artışı nedeniyle 12,5 milyon TL zarara girmiş olacaktır.
Ahbap çavuş kapitalizmi (crony capitalism)
Ahbap çavuş kapitalizmi denilince işadamlarının işlerini, siyasal iktidar ve bürokratlarla olan yakın
ilişkilerine dayanarak yürüttüğü sistem anlaşılıyor. Siyasal iktidarın ve onun
talimatı altında bürokrasinin verdiği izinler, ihaleler, teşvikler ve
destekler, ahbap çavuş kapitalizminin başlıca alanını oluşturuyor.
Akım Değişken
Belli bir dönem içinde ölçülen
değişkenlere akım değişken denir. Örneğin, gelir bir akım değişkendir,
çünkü gelir belli bir dönem içinde ölçülür, ayda 1.000 TL ya da yılda 12.000 TL
gibi. Bir ekonominin bir yılda ürettiği mal ve hizmetlerin fiyat cinsinden
ölçülmesi anlamına gelen gayrısafi yurtiçi hasıla da üç aylı ve yıllık olarak
ölçüldüğü için bir akım değişkendir. Akım değişkenlerin başlıcaları
şunlardır: GSYH, Bütçe Geliri, İhracat Gelirleri.
Akıl Yürütme Yöntemi
Akıl Yürütme Yöntemi
Sir Arthur Conan Doyle’un ünlü
roman kahramanı Sherlock Holmes, en karmaşık polisiye olayları çözerken akıl
yürütme yöntemi adını verdiği bir yöntemi kullanır. Bu yöntemi kendi sözleriyle
şöyle özetlemek mümkün: “olanaksız olanları kenara ayırırsan geriye kalan
gerçeğin ta kendisidir.” Sherlock Holmes, bu yöntemi polisiye olaylara
uygularken olay yeri inceleme sonuçlarından yararlanır. Yöntemi ekonomiye
uygularken yararlanacağımız şeylerin başında eldeki veriler gelir. Eldeki
verileri tıpkı bir olay yeri incelemesi gibi ele alıp değerlendirmek gerekir.
Verilerin birbiriyle ve olaylarla ilişkisi kurmak hangi verinin hangisine
dayandığını hangisinin neden hangisinin sonuç olduğunu bulmak gerekir. Akıl
yürütme yöntemi ekonomideki değişkenlerin birbiriyle olan ilişkilerinin
anlamakta ve analiz etmekte matematik ve istatistik kadar önemlidir. Verileri
birbirine bağlayamayan bir kişi konuyu analiz edemez.
Algoritma
Algoritma
Algoritma, belli bir problemi
çözmek veya belirli bir amaca ulaşmak için tasarlanan yoldur. Bir problemin
çözümü için izlenen yol açısından algoritmik ve sezgisel olmak üzere iki
yaklaşım vardır. Algoritmik yaklaşımda çözüm için olası yöntemlerden en uygun
olan seçilir ve yapılması gerekenler adım adım ortaya konulur. Asıl olarak
matematik ve bilgisayar biliminde bir işi yapmak için tanımlanan, bir başlangıç
durumundan başlayarak açıkça belirlenmiş bir son durumunda sonlanan, sonlu
işlemler kümesini ifade etse de ekonomide de aynı amaçla kullanılır. Algoritmalar
bir programlama dili vasıtasıyla bilgisayarlar tarafından
işletilebilirler. İlk algoritma, El Harezmi tarafından "Hisab
el-cebir ve el-mukabala" kitabında sunulmuştur. Algoritma sözcüğü de El
Harezmi'nin isminin Avrupalılarca Algoritma olarak telaffuz edilmesinden
gelmektedir.
Alternatif Maliyet
Alternatif maliyet veya fırsat
maliyeti ya da vazgeçme maliyeti olarak adlandırılan kavram; herhangi bir mal
ya da hizmeti satın almaya karar ona alternatif olabilecek olan başka bir mal
veya hizmeti kullanmaktan vazgeçmek anlamına gelir. Ekonomi bilimi açısından da
fırsat maliyeti üretim ya da tüketim ile ilgilidir, kısıtlı kaynaklar
üretim ya da tüketim için akılcı karar almayı gerektirir. Örneğin; bir birim
mal veya hizmetin üretilmesi için başka bir mal veya hizmetten vazgeçilmesi
durumunda vazgeçilen alternatif üretimden elde edilecek fayda fırsat
maliyetidir.
Birikmiş paranızı bir yıl süreyle
hisse senedi veya devlet tahvilinde değerlendirmek gibi iki seçeneğiniz
olduğunu varsayalım. Hisse senedi bu bir yılda değer kaybedebilir ama tahvilden
alacağınız faiz daha baştan bellidir. Buna karşılık hisse senedinin bu bir yıl
boyunca hızla değerlenerek size iyi bir kazanç sağlaması da mümkündür. İşte bu
nokta paranızı örneğin tahvile yatırmayı seçmişseniz o zaman bu tahvilin
alternatif maliyeti hisse senedi olmuş demektir.
Altın
Altın, parlak, ağır ve kolay tepkimeye
girmeyen bir metaldir. O nedenle dış etkenlerden fazlaca etkilenmez. Örneğin
paslanmaz ve kararmaz. Saf haliyle son derecede yumuşak olduğu için kolay şekil
verilebilir. İletkenliği yüksek olsa da az bulunduğu
için iletken olarak kullanılamayacak kadar pahalıdır.
Altının saflık derecesi ayar ya da karat
denilen ölçüyle ölçülür. Ayarın formülü şöyledir:
X = 24 (Mg/Mm) Bu formülde; X altının
ayarını, Mg alaşımdaki altın miktarını, Mm alaşımın toplam ağırlığını
gösteriyor.
Bu formülü kullanarak örneğin 91,6 gram
altınla 8,4 gram gümüşün karışımından oluşan bir alaşımın ayarını bulalım:
X = 24 (91,6 / 100) = 21,99 = 22 ayar
24 ayar altın yüzde 100, 22 ayar altın
yüzde 91,6, 18 ayar altın yüzde 75,14, 14 ayar altın ise yüzde 58,5 oranında
saf altın içerir. Geri kalanı gümüş, nikel, bakır, paladyum ile tamamlanır.
Altın gümüş karışımı altına yeşil, altın nikel karşımı beyaz renk verir.
Altın Standardı
Paranın değerinin belli ağırlıkta altının
değerine bağlandığı parasal sisteme altın standardı ya da altın standardı
sistemi adı veriliyor. Para sistemi 19. yüzyılın başlarından 1. Dünya
Savaşının sonuna kadar yani yaklaşık yüzyıl kadar altın standardı esasına
dayalı olarak yürütüldü. Bu sistem ilk kez 1821 yılında İngiltere’de uygulamaya
kondu. 1937 yılından sonra sistemi uygulayan tek ülke olarak ABD kaldı. 1 Ons
altının değeri 35 ABD doları olarak tanımlanmıştı. ABD, 1971 yılında bu sistemi
terk edince dünyada parasının karşılığı altın olan ülke kalmadı.
Amortisman
Yatırım mallarının kullanıldıkça eskimesi
ve değerinin düşmesi nedeniyle kullanım süresi sonunda yenisinin alınması için
ayrılması gereken miktarlara amortisman deniyor. İki tür uygulanma şekli vardır: 1.Sabit
oranlı amortisman. Bu yöntemde amortisman olarak ayrılacak tutar eşit parçalara
bölünerek sabit değerin ömrüne gore yıllara yayılır 2.Azalan bakiyeler
yöntemiyle amortisman. Bu yöntemde en başta büyük bir kısım ilk yıla ayrılır.
Daha sonra ise bu miktar giderek azalır.
Mali açıdan gelirleri giderlerinden çok
olan firmalar daha az vergi vermek için giderleri yükseltmek için azalan
bakiyeler yöntemini kullanırlar. Daha az kar eden ve sektöründe ortalama olan
bir firma için ise sabit amortisman yönteminin uygulanması firma için daha
uygundur.
Ankes
Bankaların mevduat çekilişi veya günlük
işlemlere ilişkin ödemelerini karşılayabilmeleri amacıyla kasalarında hazır
bulundurdukları paraya ankes denir. Bunun miktarı ve şekli bir zorunluluğa
değil bankaların kendi karar ve uygulamalarına bağlıdır. Bankalar gün sonunda
bu değerleri genellikle TCMB’ye gecelik olarak borç verirler.
Arbitraj
Fiyat farklılıklarından kazanç sağlamak
amacıyla para, değerli maden, hisse senedi ve tahvil gibi değerleri alıp satma
işlemine arbitraj adı veriliyor. Arbitrajın en yaygın uygulanışı döviz
piyasasında görülür. 1 Euro’nun 1 ABD Doları karşısındaki kurunun New York’ta
1,25, Paris’te 1,26 olduğunu, alış satış kurlarının aynı olduğunu ve alış
satışta komisyon alınmadığını varsayalım. Bu durumda 1 Doları New York’tan 1,25
Euro’ya alıp Paris’te 1,26 Euroya satmak kârlı olacaktır. İşte bu işlem arbitraj
olarak anılır. Günümüzde bilişim sistemiyle piyasalardaki
bütün işlemler anında bütün dünyada izlenebilir ve dolayısıyla farklılıklar
anında giderilebilir hale geldiği için arbitraj giderek daha zor yapılabilir
bir işlem haline gelmiş bulunmaktadır.
Arz Yönlü Ekonomi (Supply Side Economics)
Ekonominin gelişimini üretim tarafında
görerek üretimin artırılması için vergi indirimleri, piyasaların
deregülasyonunu ve libere edilmesini savunan ekonomi yaklaşımına arz yönlü
ekonomi deniyor. Arz yönlü ekonomi daha çok Keynesyen talep
yönetimine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu görüşün savunucuları talebin
kısıtlanmasını ya da denetim altına alınmasının ekonomiyi denetlemeye yaramakla
birlikte üretim ve yatırımı da kısıtladığı görüşündedirler. Onlara göre asıl
olan ekonomik dengeyi ve istikrarı sağlamanın yanı sıra üretimin de
arttırılması yoluyla toplumsal refahı yaygın hale getirmektir. Çünkü sonuçta
ekonominin amacı toplumun refahını arttırmak ve yaygınlaştırmaktır. Arz yönlü iktisatçılar, üretimi arttırmak
için vergilerde indirim yapılmasını, üretimi engelleme noktasına varmış bulunan
çevre standartlarının hafifletilmesini, kuralların gevşetilmesini ve
deregülasyona gidilmesini önermekte, bu yolla üretimin artacağını ve
ucuzlayacağını ileri sürmektedirler. Onlara göre talep denetimi yoluyla
sağlanacak enflasyonla mücadele politikasının yerini arzı arttırmak suretiyle
yaratılacak fiyat ucuzluğu politikası almalıdır. Arz yönlü ekonominin özellikle vergiyle
ilgili önermeleri ABD’de Reagan, İngiltere’de Thatcher ve Türkiye’de Özal
zamanında uygulanmış, fakat iddia edildiği gibi vergi oranı indirimleri vergi
tahsilâtını artırmamıştır. Bunun nedenleri üzerine yapılan çalışmalar vergi
oranlarının Laffer’in iddia ettiği kadar yüksek olmadığı ya da durumun bir çan
eğrisi ile temsil edilmesinin yanlış olduğu yolunda sonuçlara
ulaşmıştır.
Asgari Ücret
Asgari ücret, işçi ve ailesinin
günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacağı
hesaplanan minimum ücrettir. Sosyal devlet anlayışının geçerli olduğu günümüz
ekonomilerinde asgari ücret uygulaması yapılmakta ve işverenin işçiye bu
tutarın altında ücret ödemesi önlenmektedir.
Asimetrik Bilgi
Bigi, kuşkusuz her alanda çok önemli bir
birikimdir. Bilgi birikimi olmadan yapılan işler çoğu kez kötü deneyimlerle
biter. Küçük bir kasabada yaşayan, elinde dedesinden kalma antika bir cep saati
olan ve bu saati en yüksek fiyata satmak isteyen bir kişi düşünelim. Ve yine
düşünelim ki bu saate kasabanın saatçisi 1,000 TL değer biçmiş olsun. Bu
kişinin önünde üç seçenek vardır. Bu saati: (1) Kasabanın saatçisine satmak,
(2) Kasaba gazetesine vereceği ilanla satmak, (3) İnternet üzerinden işlem
yapan müzayede sitelerinde açık artırmaya koymak. Kasaba gazetesine vereceği
ilan için ödeyeceği para 20 TL, internet sitesine ödeyeceği bedel ise satış
değeri üzerinden yüzde 5 olsun. Eğer ilanla satabilir ve saatçinin dediği
miktarı alırsa eline geçecek net değer 980 TL, eğer aynı bedele internet sitesi
aracılığıyla satarsa eline geçecek net değer 950 TL’dir. Her iki durumda da en
iyisi bu saati 1,000 TL’ye saatçiye satmaktır. Buna karşılık internet sitesinde
saatin açık artırma yoluyla daha yüksek bir değere satılması olasılığı da
vardır. Diyelim ki bu kişi saati internet sitesine 1,000 TL başlangıç değeriyle
koymuş ve sonunda 1,400 TL’ye satmış olsun. Bu durumda siteye ödeyeceği
komisyonu düşersek eline 1,330 TL geçecek ve saatçinin öngördüğünden 330 TL
fazla kazanç elde etmiş olacaktır. Ortaya çıkan bu 330 TL’lik ek kazanç bu
kişinin bilgi birikiminin sonucudur. Eğer bu kişi bu tür internet sitelerinin
varlığını bilmese saati 1,000 TL’ye satacak ve bu ek kazançtan (ki buna
mikroekonomide tüketici rantı adı veriliyor) mahrum kalacaktı. Yine aynı saati örnek verelim. Ve diyelim ki kasabanın saatçisi bu saat henüz
dedenin elindeyken iki kez bakımdan geçirmiş ve içinde bir parçanın oldukça
eskidiğini saptamış olsun. Bu durumda saatin ileride bozulma olasılığı
taşıdığını bilmekte ve o nedenle değerinin biraz altında bir teklifte bulunmaktadır.
Bu saati internet sitesinden açık artırmayla alan kişi ise bu bilgiye sahip
olmadığı için bu saate daha yüksek bir fiyat teklif etmiş olmaktadır. Kasabanın
saatçisi ile saati siteden satın alan kişi arasındaki bilgi farklılığı bizi
asimetrik bilgi denilen olguyla karşılaştırır. 2001 yılında iki iktisatçıyla
birlikte (A. Michael Spence ve Joseph E. Stiglitz) Nobel ekonomi ödülü alan
George Akerlof, bu ödülü asimetrik bilgi üzerine yaptığı çalışmalarla
almıştır. Bu analiz bize bilgiye erişim konusunda farklı konumların olduğunu
göstermektedir. Bu durumda, özellikle kullanılmış mallarda ya da müzayede ile
satılan mallarda bilgi farklılığı fiyat farklılığını da birlikte getirmektedir.
Yani pazarda fiyat farklılaşmasının bir nedeni de asimetrik bilgiden kaynaklanmaktadır.
Avrupa Birliği (European Union)
Avrupa Birliği (European Union)
Avrupa Birliği (AB) toprakları büyük
ölçüde Avrupa kıtasında bulunan ülkelerin siyasal ve ekonomik birlik sağlamak
üzere örgütlenmesine verilen addır. 1992 yılında Maastricht Antlaşması ile o
zamana kadar Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olarak anılan birlik o tarihten
itibaren yeni görev ve sorumluluklar üstlenince adı da Avrupa Birliği olarak
değiştirildi. 2012 yılsonu itibariyle 27 üyesi bulunmaktadır (Almanya,
Avusturya, Birleşik Krallık (İngiltere), Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti,
Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Kıbrıs, Hollanda, İrlanda, İspanya,
İsveç, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Polonya,
Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya ve Yunanistan.) AB’nin toplam nüfusu yaklaşık 500
milyondur, GSYH’sı da yaklaşık 17 trilyon USD’dir. AB’nin yönetim organları: Avrupa
Parlamentosu, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği Liderler Zirvesi, Avrupa Adalet
Divanı ve Avrupa Merkez Bankası’dır. Avrupa Parlamentosu 5 yılda bir Avrupa
Birliği vatandaşlarının oylarıyla seçilen milletvekillerinden oluşur.
Avrupa İstikrar Mekanizması
Finansal açıdan zorluk içine giren Avrupa Birliği üyesi ülkelere finansal destek sağlamak amacıyla geliştirilmiş bir mekanizmadır.
Avrupa Merkez Bankası (European Central Bank - ECB, AMB)
Avrupa Merkez Bankası (AMB) Avrupa Birliği
üyesi 17 ülkenin oluşturduğu Euro birliğinin para politikası ve uygulamalarını
yönetmek üzere kurulmuş olan merkez bankasıdır. Temel görevi bu 17 ülkenin ortak
para birimi olan Euro’nun ve dolayısıyla 17 ekonominin fiyat istikrarını
sağlamaktır. AMB’nin merkezi Frankfurt’tadır. Avrupa Merkez Bankaları Sistemi (AMBS),
Euro bölgesinde yer alan ülkelerin merkez bankalarından oluşur. Bunların
hepsinin bağlı olduğu Avrupa Merkez Bankası Euro bölgesinin para politikasının
belirlenmesinde tek yetkili kurumdur. AMBS içinde yer alan ülke merkez bankları
ise kâğıt ve madeni para basımı ve dağıtımı ile Euro bölgesi ödeme
sistemlerinde işlem yapma hakkına sahiptir.
Avrupa Yatırım Bankası (European Investment Bank)
1958 yılında Roma Antlaşmasıyla kurulmuş, merkezi Lüksemburg'da bulunan Avrupa Birliği'nin finansal kuruluşudur. Avrupa Birliği ve çevresinde büyüme, istihdam, çevre, rekabetin geliştirilmesi vb gibi konularda finansman imkânı sağlamaktadır.
Ayı Piyasası
Ayı piyasası; gelecek hakkında
karamsar beklentilerin egemen olduğu piyasaları anlatmak için kullanılan bir
deyimdir. “Ayıyı yakalamadan derisini satmak” deyiminin ayı piyasası
deyiminin kökeni olduğu rivayet edilmektedir. Piyasaların mevcut haline göre daha
kötüye gideceği beklentisine sahip olan kişiler, sahip oldukları hisse
senetlerini daha sonra düşük fiyattan geri alma beklentisiyle satarlar. Bu
işlemde amaç, satış ile alış fiyatları arasındaki pozitif farktan kâr elde
etmektir.
Ayrışma (Decoupling)
Ekonomilerin büyük çoğunluğu aynı yönde
giderken bazılarının farklı yönde gidebilmesi olgusunu kısaca ekonomiler arası
ayrışma olarak tanımlıyoruz. Örneğin gelişmiş ekonomilerde çöküş yaşanırken
gelişme yolundaki ekonomilerin çıkışa devam etmesi bu iki grubun birbirinden
ayrıştığını gösteriyor.
B
Baltık Kuru Yük Endeksi (Baltic Dry Index)
Balon ya da Köpük (ekonomik anlamı)
Deniz yoluyla taşınan hammadelerin fiyat hareketlerini değerlendiren bir endekstir. Her işgünü gemi brokerları Londra merkezli Baltık Borsasına değişik rotalar için taşıma maliyetlerini verirler. Endeks bu bilgilere dayanılarak yapılır. Taşınacak yük, taşıyacak gemi sayısına göre fazlaysa fiyat yükselir, taşınacak yük taşıyacak gemi sayısına göre az ise fiyat düşer. Bu durumda endeks yükseliyorsa dünya ticaretinde canlılık, düşüyorsa gerileme söz konusu demektir.
Sanal değerle reel değer arasındaki farkın
sanal olanı lehine giderek büyümesine balon ya da köpük deniyor. Balonların en
eski ve en tuhaf örneği 1636 ile 1637 yıllarında Hollanda’da yaşanan “Lale
Çılgınlığı”dır. Lale soğanı ilk kez Kanuni Sultan Süleyman zamanında Hollanda
büyükelçisi tarafından İstanbul’dan alınıp Hollanda’ya getirilmiş ve
tanıtılmıştı. O Zaman içinde lale, bir lüks ve statü sembolü haline geldi.
1630’lu yıllarda Hollanda’da savaşların geride kalmasının da yarattığı olumlu
hava ile spekülatif faaliyetler büyük artış göstermiş, hisse senetlerinin
değeri artmış, konut fiyatları yükselmiş, insanlar bu tür değerleri ve malları
spekülatif amaçlarla alıp satmaya başlamışlardı. Bu dönemde benzer bir
spekülatif talep artışı lale soğanları için de oluştu. Bu talep artışı lale
soğanı fiyatlarının artmasına ve giderek özel lale piyasaları oluşmasına yol
açtı. Hollanda’da o tarihte ortalama yıllık ücret 200 ile 400 gulden arasında
değişiyordu. Lale soğanlarının fiyatı ise 200 – 250 gulden aralığına kadar
fırlamış, yani bir çalışanın yıllık ücretine eşit hale gelmişti. İlgi o kadar
yükselmişti ki 1636 yılında lale, Hollanda’nın birçok kasabasında borsalarda
satılır olmuştu. Fiyatlar yükseldikçe yükselmiş, geleceğe dönük sözleşmeler
yapılmıştı. Fiyatların yükselmesinin temel nedeni bu tür sözleşmelerle lale
soğanı alanların bunları daha pahalıya satarak para kazanacakları inancında
olmalarıydı. Günün birinde her şey tersine dönüverdi. Lale sözleşmelerinin
alıcısı kalmadığı anlaşılınca sözleşme sahipleri lale yetiştiricilerine
sözleşme borçlarını ödeyemediler. Lale yetiştiricileri, laleleri almayan
sözleşme sahiplerini dava ettiler. Davalar aylarca sürdü, ama paraların
ödenmesi hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmedi. Lale piyasası böylece çöktü ve
fiyatlar hızla düştü. Balon patlamış, lale yetiştiricileri de spekülatör
sözleşme sahipleri de büyük zararlarla karşılaşmışlardı.
Basel Komitesi
Uluslararası bankacılık standartlarını, sermaye yeterliliklerini, çalışma kriterlerini belirlemekle görevli bu komite 1974 yılında Bank for International Settlements (BIS) tarafından oluşturulmuştur. Komite bankacılık standartları ve sermaye yeterlilik oranları ve sistemi üzerinde çalışmakta ve bu kararları revize ederek yayınlamaktadır. Komitenin yoğunlaştığı konular arasında kredi riski, piyasa riski ve operasyonel risk konuları da bulunmaktadır.
Batık Kredi
Vadesinden sonra belirli bir süre içinde ödenmemiş ve ödenmeme hali takibe alınıp borçluya bildirilmiş olmasına karşın devam etmiş olan kredilere batık kredi deniyor.
Baz Etkisi
Baz etkisi; karşılaştırmaya konu
olan iki dönemden ilkinde herhangi bir nedenle oran ya da sayılar üzerinde
ortaya çıkan aşırı bir yükseliş veya düşüşün karşılaştırılan dönemlerin
sonuçları üzerinde yarattığı etkidir. Bu etki bir sonraki döneme ilişkin
karşılaştırmada ortadan kaybolabilir. Bir örnekle açıklayalım. Geçen yılın ilk
aylarında kurlardaki artış sonucu Mayıs ayında aylık enflasyonun yüzde 1,5 gibi
çok yüksek bir ortanda geldiğini düşünelim. Bu aylık artış, endeksi 1,5 puan
artırmış olur. Bu yılın Mayıs ayında kurlar aynı sıçramayı göstermediği,
başkaca da bir olumsuz etki olmadığı için aylık enflasyonun yüzde 0,5 geldiğini
varsayalım. Bu durumda geçen yılın Mayıs ayına ait yüzde 1,5’luk enflasyon
oranı endeksten çıkacak yeni gelen yüzde 0,5’lik oran girecek ve 12 aylık enflasyon
1 puan düşmüş olacaktır. Buna baz etkisi deniyor.
Beklentiler (Expectation)
Bir olayla ilgili bitmiş, tamamlanmış bir
sonuç söz konusuysa buna gerçekleşme diyoruz. Örneğin yılsonunda enflasyon % 5
olarak çıkmışsa bu gerçekleşmiş enflasyondur. Eğer bir olayla ilgili henüz
gerçekleşmemiş bir bekleyişimiz varsa buna da beklenti diyoruz. Örneğin yılın
ortasında eldeki verilere bakarak yılsonu enflasyonunu % 7 olarak
gerçekleşmesini beklememiz halinde ortaya çıkan oran bizim beklentimizdir.
Ekonomik değişkenlerdeki ileriye dönük beklentiler geçmiş deneyimler ve
ekonomik yapıdan (tüketim ve yatırım eğilimleri gibi) önemli ölçüde etkilenir.
BIST Endeksleri: BIST 100 Endeksi; Borsa İstanbul Pay Piyasası için
temel endeks olarak kullanılmaktadır. Ulusal Pazar’da işlem gören şirketlerle,
Kurumsal Ürünler Pazarı’nda işlem gören gayrimenkul yatırım ortaklıkları ve
girişim sermayesi yatırım ortaklıkları arasından seçilen 100 şirketin hisse
senedinden oluşuyor, BIST 30 ve BIST 50 endekslerine dahil payları da kapsıyor. BIST
50 Endeksi; Ulusal Pazar’da işlem gören şirketlerle, Kurumsal Ürünler
Pazarı’nda işlem gören gayrimenkul yatırım ortaklıkları ve girişim sermayesi
yatırım ortaklıkları arasından seçilen 50 paydan oluşuyor ve BIST 30 endeksine
dahil payları da kapsıyor. BIST 30 Endeksi; Ulusal Pazar’da
işlem gören şirketlerle, Kurumsal Ürünler Pazarı’nda işlem gören gayrimenkul
yatırım ortaklıkları ve girişim sermayesi yatırım ortaklıkları arasından
seçilen 30 paydan oluşuyor. BIST 10 Banka Endeksi; Ulusal Pazar’da
işlem gören bankalar arasından seçilen 10 paydan oluşuyor. Bunların yanı sıra
şehir endekslerinin de aralarında olduğu başka endeksler de bulunuyor. Buna
karşılık İstanbul Borsası değeri denildiği zaman BIST 100 endeksi esas
alınıyor.
Bitcoin
Bitcoin, internet aracılığıyla kullanılan, herhaqngi bir
merkezi otoriteye ya da aracı kuruma bağlı olmayan, sanal bir para birimi. Bu
sanal para birimiyle kişiler ya da kurumlar tıpkı gerçek parayla yaptıkları
gibi harcama yapabiliyor ya da para kabul edebiliyor. Bitcoin’in kuru da
tıpkı paraların birbiri karşısındaki kuru gibi arz ve talebe göre piyasada
belirleniyor. Kişiler, internette oluşturdukları sanal cüzdanlarda
Bitcoin paralarını saklayabiliyor ve bu cüzdanlar aracılığıyla işlem
yapabiliyor. Bu cüzdanlar için kişilerin bilgilerine gerek duyulmuyor. Yani Bitcoin’i
reel paradan farklı kılan en önemli şey kişilerin kimliklerini açıklamadan para
işlemleri yapmalarına olanak sağlaması. Mal ve hizmet alımlarında,
yatırımlarda, para kabullerinde kişilerin isimlerinin açıklanması gerekmiyor. Bitcoin 8 basamağa bölünebiliyor yani 0,00000001 Bitcoinlik işlem yapabilmek teorik olarak mümkün.
Blockchain
Blockchain; şifrelenmiş
işlem takibi sağlayan dağıtık bir veri tabanıdır. Her bir bilginin bloklar
halinde, gelişmiş şifreleme algoritmalarıyla, birbirine bağlanarak kaydedildiği
bu dağıtık veri tabanı, bizlere bir merkeze bağlı olmaksızın işlem yapabilme
imkânı sağlıyor. Blockchain ağı, tüm para alışverişlerinin kaydının tutulduğu
bir sistemdir. Bu sistemin en önemli özelliği tek bir noktada tutulmak yerine, birden
fazla yerde yani bir ağın tamamında tutulmasıdır. Kayıtların birden fazla yerde
tutulmasının nedeni kayda alınmış bilgilerin güvenilirliğini arttırmaktır. Kayıt
yerlerinden birisi kaybolsa bile, bilgiler, ağda bulunan diğer kayıt yerlerinde
saklanmaya devam ediyor. Bilgilerin kaydedildiği yerler, özel bir şifreleme ile
kendinden gelen bir önceki ve sonraki block ile ilişki içindedir. Bu durumda
zinciri oluşturan halkalardan birisinde bilgi değiştirildiğinde bu bilgi kendinden
önceki kayıtlarla uyumsuz hale geliyor. Boğa Piyasası
Boğa piyasası; gelecek hakkında iyimser beklentilerin egemen olduğu piyasaları anlatmak için kullanılan bir deyimdir. Piyasanın yükseleceği beklentisi içinde olan kişilere boğa, boğaların yukarıya sürüklediği yapıya da boğa piyasası deniyor. Bu düşünceye sahip kişiler, piyasa yükselmeden, ellerinde yeterli para bulunmasa bile borçlanma yoluna giderek hisse senedi satın alır, beklentileri gerçekleşirse yüksek fiyattan satar ve kazanç elde ederler. Bu terimin kökeninin boğaların boynuzları ile her şeyi yukarı kaldırması olduğu inancı yaygındır.
Borç Servisi
Borçların anapara ve faizlerinin
alacaklılarına ödenmesine borç servisi deniyor. 01.01.2012 tarihinde iki
yıl vadeli olarak çıkarılmış bir tahvilin anapara ödenme zamanı 31.12.2013’de
gelmektedir. Diyelim ki bu tahvil 6 ayda bir faiz ödemeli ise bu durumda
30.06.2012, 31.12.2012, 30.06.2013 ve 31.12.2013 tarihlerinde faiz ödemeleri ve
31.12.2013 tarihinde anapara ödemesi yapılacaktır. Bu durumda bu tahvil için
son faiz taksitinin ve anaparanın ödenmesi gereken tarih olan 31.12.2013 borç
servisinin tamamlandığı tarih olacaktır.
Borç Stoku
Bir devletin, şirketin ya da kişinin belirli bir tarih itibariyle birikmiş borç miktarına borç stoku deniyor. Kamu borç stoku denildiği zaman kamu kesiminin belirli bir tarih itibariyle birikmiş iç ve dış borçlarının toplam miktarı anlaşılır.
Borç Tavanı
ABD’de Hazine’nin yapabileceği
borçlanmanın limiti için borç tavanı deyimi kullanılıyor. ABD Anayasası’nda yer
alan hükme göre ABD Kongresi’nin yasayla belirlediği bir tavana ulaşılıncaya
kadar ABD Hazinesi borçlanma yetkisine sahip bulunuyor. Söz konusu tavana
ulaşıldıktan sonra bu tavanın artırılması için yeniden Kongre’den yasa
geçirilerek izin alınması gerekiyor. Amerikan Anayasası’na göre borçlanmaya
karar verme yetkisi yalnızca Kongre’ye aittir. 1776’dan 1917’ye kadar
borçlanmaya yol açacak bütün harcamalar için tek tek Kongre’den yasa
geçiriliyordu. I. Dünya Savaşı’nın gerektirdiği harcamaların karşılanabilmesi
amacıyla daha esnek bir sistem arayışı sonucu 1917 yılında Kongre borçlanma
için bir tavan belirledi ve bu tavana ulaşılıncaya kadar yapılacak borçlanmalar
için Kongre’den tek tek yasa geçirilmesi zorunluluğunu kaldırdı. 1941 yılında
çıkarılan Kamu Borçlanması Yasası ile borç tavanıyla ilgili düzenlemelerin nasıl
yapılacağı belirlendi. 1940 yılından 2013 yılına kadar borç
tavanı 94 kez artırıldı. Borç tavanının artırılmaması halinde ABD
Hazinesinin yeni borçlanma yapamayacağı için harcamaları gerçekleştirememe
sıkıntısıyla karşılaşması söz konusu olacak. Bu durumda borçların geri ödenmesi
de sıkıntıya girer. Borç tavanının artırılamaması halinde ABD, mali
yükümlülüklerini yerine getiremez hale geleceği için temerrüde düşer (default.)
Borç Verilebilir Fonlar Piyasası (Loanable Fund Market)
Finansman fazlası olup da bunu ödünç
vermek amacıyla piyasaya arz edenlerle finansman açıklarını borçlanarak
karşılamak isteyenlerin buluştuğu piyasaya borç verilebilir fonlar piyasası ya
da ödünç verilebilir fonlar piyasası adı veriliyor.
Borç Yükü (Debt Burden)
Bir devletin, şirketin ya da kişinin belirli bir tarih itibariyle birikmiş borç miktarının toplam gelirine oranına borç yükü deniyor. Kamu borç yükü denildiği zaman kamu kesiminin belirli bir tarih itibariyle birikmiş iç ve dış borçlarının toplam miktarının GSYH'ya oranı anlaşılır.
Brent Petrol
Brent petrol, Kuzey denizinden çıkarılan ve varili uluslararası standart kabul edilen, kaliteli ham petrol türüdür. Brent petrol adını kuzey denizinde çıkarıldığı 5 ayrı tabakanın baş harflerinden alır; Broom, Rannoch, Etieve, Ness, Tarbat. %0.37 sülfür içermesinden dolayı tatli ve hafif ham petroller sınıfındadır ve benzin üretiminde kullanıldığından pazar değeri son derece yüksektir. Brent, Atlantik Havzası için önde gelen küresel ham petrol fiyat ölçütüdür. Dünyanın uluslararası ham petrol ticaretinin üçte ikisini karşılayan bölümünün fiyatlandırması için kullanılmaktadır. Fiyatlar varil olarak ifade edilir ve bir varil 159 litre petrol demektir.
Borç Yükü (Debt Burden)
Bir devletin, şirketin ya da kişinin belirli bir tarih itibariyle birikmiş borç miktarının toplam gelirine oranına borç yükü deniyor. Kamu borç yükü denildiği zaman kamu kesiminin belirli bir tarih itibariyle birikmiş iç ve dış borçlarının toplam miktarının GSYH'ya oranı anlaşılır.
Brent Petrol
Brent petrol, Kuzey denizinden çıkarılan ve varili uluslararası standart kabul edilen, kaliteli ham petrol türüdür. Brent petrol adını kuzey denizinde çıkarıldığı 5 ayrı tabakanın baş harflerinden alır; Broom, Rannoch, Etieve, Ness, Tarbat. %0.37 sülfür içermesinden dolayı tatli ve hafif ham petroller sınıfındadır ve benzin üretiminde kullanıldığından pazar değeri son derece yüksektir. Brent, Atlantik Havzası için önde gelen küresel ham petrol fiyat ölçütüdür. Dünyanın uluslararası ham petrol ticaretinin üçte ikisini karşılayan bölümünün fiyatlandırması için kullanılmaktadır. Fiyatlar varil olarak ifade edilir ve bir varil 159 litre petrol demektir.
Bretton Woods Sistemi
1944 yılının Temmuz ayında Bretton Woods kasabasında (ABD, New Hampshire eyaleti), toplanan Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı sonucunda kabul edilen ekonomik ve mali sistemdir. Sistem, katılan ülkelerin ortak bir parasal düzen üzerinde anlaşmalarına dayalıdır. Sistemin özünde dünya para sisteminin altına endeksli tek para birimi olan dolara bağlı olarak yönlenmesi kabul edilmiştir.
1944 yılının Temmuz ayında Bretton Woods kasabasında (ABD, New Hampshire eyaleti), toplanan Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı sonucunda kabul edilen ekonomik ve mali sistemdir. Sistem, katılan ülkelerin ortak bir parasal düzen üzerinde anlaşmalarına dayalıdır. Sistemin özünde dünya para sisteminin altına endeksli tek para birimi olan dolara bağlı olarak yönlenmesi kabul edilmiştir.
Bulyonizm
Bulyonizm sözcüğü Fransızca bouillondan İngilizce’ye
geçen bulyon sözcüğünden türemiştir. Aslında Fransızca kökeninde kaynamayı,
eritme yerini, darphaneyi ifade etmekle birlikte zamanla altın, gümüş gibi
değerli metal çubuklara verilen adı ifade etmeye başlamış ve bu anlamıyla da
İngilizce’ye geçmiştir. Bulyonizm servetin sahip olunan değerli
metallerden geldiğini öne süren yaklaşımın adıdır. 16. Yüzyılda İngiltere’nin
ihracattan elde ettiği gelirleri değerli metallere çevirmesi ve ülke içinden
dışarıya değerli metal çıkışını kısıtlamasıyla başlayıp dünyayı etkisi altına
almıştır. Merkantilizmin para politikasının temelini
oluşturan bulyonizm yaklaşımı, bir ülkenin ödemeler dengesini lehte
tutabilmenin yolunun değerli madenlerin ülkeye girişinin teşvik edilmesine
karşılık bunların ülkeden çıkışının kısıtlanmasından geçtiği tezinden hareket
eder.
Bütçe
Bütçe, belirli bir dönem için elde
edilecek gelirlerle yapılması planlanan giderleri gösteren bir tahmin
cetvelidir. Kamu bütçesinin ötekilerden farkı vergidir. Karşılıksız bir gelir
olan vergiyi yalnızca kamu kesimi tahsil edebilir. Kamu kesimi bütçesinin özel
bütçelerden bir başka farkı yasa olmasıdır. Bütçe yasası bir yıllık, yetki
veren bir yasadır. Kamu kesimi söz konusu olduğunda şöyle bir
bütçe denklemi yazabiliriz:
Bütçe Dengesi = Bütçe Gelirleri (vergi gelirleri + diğer gelirler) – Bütçe
giderleri (faiz dışı giderler + faiz giderleri) Faiz dışı giderler de personel
giderleri, yatırım giderleri, diğer cari giderler olarak sıralanabilir.
Borçlanmalar bütçeye gelir veya gider
yazılmaz, ayrı bir borç hesabında izlenir. Buna karşılık borçlar için ödenen
faiz giderleri, bütçenin gelirlerinden ödendiği için bütçeye gider
yazılır.
Bütçe Dengesi (Budget Balance)
Bütçe dengesi denilince üç durumdan
birisi karşımıza çıkar:
Eğer bütçe gelirleri = bütçe giderleri ise
bütçe denktir.
Eğer bütçe gelirleri > bütçe giderleri
ise bütçe fazlası vardır.
Eğer bütçe gelirleri < bütçe giderleri ise bütçe açığı söz konusudur.
Bütçe Dengesi = Bütçe Gelirleri (vergi
gelirleri + diğer gelirler) – Bütçe giderleri (faiz dışı giderler + faiz
giderleri)
Vergi gelirleri dolaylı ve dolaysız
vergiler, faiz dışı giderler de personel giderleri, yatırım giderleri, transfer
giderleri ve diğer cari giderlerden oluşur.
Borçlanmalar bütçeye gelir veya gider
yazılmaz, ayrı bir borç hesabında izlenir. Buna karşılık borçlar için ödenen
faiz giderleri, bütçenin gelirlerinden ödendiği için bütçeye gider yazılır.
Büyüme
Ekonomik büyüme, bir ülkede ya da bölgede
insan ihtiyaçlarını karşılayacak olan araçlarda ve ürünlerdeki artış olarak
tanımlanıyor. Bunu ölçmenin en kestirme yolu bir ekonominin ürettiği
ölçülebilir bütün değerlerin piyasa fiyatından karşılığını ifade eden GSYH’da
bir dönemden diğerine reel (fiyat artışlarından arındırılmış) bir artış olup
olmadığına bakmaktır.
C
Cari Denge (Cari Açık veya Cari Fazla)
Cari denge = (Mal ihracatı gelirleri +
satılan hizmetlerden sağlanan gelirler + diğer gelirler) – (mal ithalatı
giderleri + satın alınan hizmetlere ödenen giderleri + diğer giderler) +/- cari
transferler
Bu denklemde ortaya konan denge açık veriyorsa yani eksi işaret taşıyorsa cari açık, bu denge fazla veriyor yani artı işaret taşıyorsa cari fazla söz konusudur.
Carry Trade
Bu denklemde ortaya konan denge açık veriyorsa yani eksi işaret taşıyorsa cari açık, bu denge fazla veriyor yani artı işaret taşıyorsa cari fazla söz konusudur.
Carry Trade
Carry trade; faiz oranı düşük olan
bir para biriminden borçlanıp, borçlanılan parayı daha yüksek faizli bir para
birimine çevirerek gelir elde etme işlemidir. Bir örnekle anlatmaya çalışalım. Diyelim
ki Türkiye’de faiz oranı % 11, ABD’de % 2 olsun. Kendi ülkesinden % 2 faiz
oranıyla kredi alan bir Amerikalı yatırımcı bu parayı Türkiye’ye getirip
bozdurarak % 11 faizle bir yıl süreyle TL mevduata veya tahvile yatırdığında
eğer kurlar sabit kalmışsa bir yılın sonunda % 9 dolayında daha fazla faiz
geliri elde etmiş olur. Politik riskin olmadığını varsayarsak Amerikalı
yatırımcının burada üslendiği tek risk kur riskidir. Yani eğer TL, Dolara karşı
değer kaybederse bu Amerikalı yatırımcı zarar edebilir. Tersi olur da TL, Dolara
karşı değer kazanırsa Amerikalı yatırımcının kazancı katlanır.
Case - Shiller Endeksi
Bu endeks ABD’deki konut satış fiyatlarını
izlemek üzere ABD’li iktisatçılar Karl Case, Robert Shiller ve Alan Weiss
tarafından geliştirilmiş bir endeks. 2002 yılından bu yana Standard and Poor’s
adlı reyting şirketi tarafından yayımlanıyor. Endeksin birden fazla türü
bulunuyor: Ülke çapında endeks, 20 kenti kapsayan endeks, 10 kenti kapsayan
endeks ve 20 metropol alanı kapsayan endeks. Bunlar arasında en çok kullanılanı
bu sonuncusu. Bu endeks Phoenix, Los Angeles, San Diego, San Fransisco, Denver,
Washington, Miami, Tampa, Atlanta, Chicago, Boston, Detroit, Minneapolis,
Charlotte, Las Vegas, New York, Cleveland, Portland, Dallas, Seattle kentleri
metropol alanlarını kapsıyor. Case Shiller endeksi her ayın son Salı gününde ve
iki ay gecikmeli olarak yayımlanıyor.
Ceteris Paribus
Latince, “diğer tüm durumlar sabitken”,
“öteki koşullar değişmediği sürece” anlamına gelen bir deyimdir. Ekonomide, bir
değişkenin zaman içindeki değişimi izlenirken öteki değişkenlerin sabit olduğu
varsayımının yapılmasıyla ortaya çıkan durumu ifade eder. Ekonomik analiz bir ya da birden fazla
değişkenin zaman içindeki değişiminin incelenmesi üzerine kuruludur. Bu analiz
yapılırken gözlemi basitleştirmek için bazı varsayımlar yapılır. Bunlardan
birisi diğer değişkenleri sabit varsayarak incelemek istenilen değişkenin
onlardan bağımsız durumunu ele almaktır. Örneğin “Bir malın fiyatı artarken o
mala olan talep düşer, ceteris paribus” önermesi yapıldığında yalnızca fi,yat
değişkenindeki değişime bağlı olarak talepteki değişim ele alınmış, ikame
malların ve tamamlayıcı malların fiyatlarındaki değişim, zevkler ve
tercihlerdeki değişim ya da tüketicinin gelirindeki değişim sabit tutulmuş
olmaktadır.
CDS (Credit Default Swap)
CDS,
Credit Default Swap deyiminin kısaltmasıdır. Türkçede tam bir karşılığı
olmadığı için CDS olarak kullanılıyor. Biraz zorlamayla da olsa zaman zaman
“kredi risk primi” olarak adlandırılabiliyor. CDS, bir kişi ya da kuruluşun, kredi
sahibinin karşılaşabileceği alacağın ödenmemesi riskini belirli bir bedel
karşılığında üstlenmeyi kabul etmesinin bedelidir. Bu çerçevede bir anlamda
kredi sigortası gibi çalışır. Yunanistan devletinin borçlanma tahvilini alan
bir kurum düşünelim. Bu kurum bu tahvil karşılığında Yunan devletine belirli
bir faiz karşılığında belirli bir süre için kredi vermiş olur. Vade sonunda
tahvili verecek ve anaparasını, birikmiş faiziyle birlikte geri alacaktır.
Diyelim ki bu kurum Yunanistan’ın bu tahvilin bedelini geri ödeyeceğinden
endişe duyuyor olsun. Bu durumda bu kurum bu tahvili CDS işlemi yapan kuruluşa
götürecek ve ona belirli bir bedel ödemek suretiyle Yunan devletinin vade
sonunda ödememesine karşılık CDS şirketinin ödemesi garantisini satın
alacaktır. İşte bu kurumun CDS şirketine ödediği prime CDS primi (risk primi)
deniyor. Bir ülkenin ya da şirketin CDS primi ne
kadar yüksekse borçlanma maliyeti de o kadar yüksek demektir. Çünkü bu prim
ister istemez faize yansımaktadır.
Çapraz Kur
İki para birimi arasındaki
dolaylı değişim oranına çapraz kur adı verilmektedir. Uluslararası piyasalarda
döviz kurları genellikle ABD doları ile yerel paralar arasındaki değişim oranı
şeklinde ifade edilir. Bir başka ifadeyle bir ülke parasının dış değeri
genellikle ABD Dolarına karşı kuruyla ölçülür. Bu yaklaşım paralelinde ABD
doları dışındaki iki para birimi arasındaki değişim oranı bunların ABD doları cinsinden
fiyatlarına göre dolaylı olarak hesaplanmaktadır. Çapraz kur, iki ülkenin
paralarının her birinin bir üçüncü ülkenin para birimiyle arasındaki paritedir.
Bu üçüncü para birimi genellikle ABD dolarıdır. Örneğin Euro ile TL arasındaki
çapraz kuru bulmak için, Euro Dolar paritesini, TL Dolar kuruna bölmemiz
gerekir.
Çıktı Açığı
Bir ekonomide üretimin ya da gelirin toplam değeri olarak ifade edilen GSYH’nın, gerçekleşen düzeyinin, potansiyel düzeyinden farklı olması halinde aradaki farka çıktı açığı deniyor. Çıktı açığının pozitif olduğu durumlarda, talep fazlalığı ortaya çıktığı, dolayısıyla ekonominin normal kapasitesinin üzerinde çalıştığı ve bunun talep yönlü enflasyonist baskıya neden olabileceği düşünülür. Buna karşılık, çıktı açığının negatif olduğu durumlarda, ekonomide talebin zayıf kaldığı, dolayısıyla ortada bir arz fazlalığı veya atıl kapasite oluştuğu, bunun da enflasyonda düşüşe neden olabileceği düşünülür. Çıktı açığı, ekonomideki fiyat baskılarının değerlendirilmesinde önemli bir para politikası değişkeni olarak kabul edilir. Enflasyon hedeflemesi rejiminde merkez bankaları para politikasını geleceğe ilişkin enflasyon beklentilerine göre belirleyip yönlendikleri için çıktı açığını dikkate alırlar.
D
Damping
Damping iki temele dayanarak
tanımlanabilir. Fiyat açısından bakarsak; bir şirketin ürettiği malı iç
piyasada sattığı fiyatın altında bir fiyata ihraç etmesi halini damping olarak
tanımlayabiliriz. Maliyet açısından bakarsak; bir şirketin ürettiği malı
maliyetinin altında bir fiyata ihraç etmesi haline damping diyebiliriz. Damping
olgusu başlıca iki şekilde karşımıza çıkar. Eğer bir malın ihraç fiyatı geçici
bir süre için düşük tutuluyorsa geçici damping söz konusudur. Burada
ihracatçının amacı piyasayı ele geçirmekten çok elindeki stok fazlasını satmak
olabilir. Buna karşılık ihraç fiyatı sürekli olarak düşük tutularak rakip
üreticileri piyasadan çıkarıp piyasayı ele geçirmek hedefleniyorsa o zaman
sürekli damping olgusuyla karşı karşıyayız demektir
Davranışsal Ekonomi
Davranışsal Ekonomi
Davranışsal ekonomiyi; neoklasik
ekonomi yaklaşımının temel kabulü olan rasyonel insan varsayımının gerçek
yaşamda çoğu zaman geçerli olmayabileceğini dikkate alarak normal
insan davranışlarını anlamak için işin içine psikolojiyi de katan bir
ekonomi yaklaşımı olarak tanımlamak mümkün. Neoklasik ekonomi yaklaşımı,
rasyonellik kabulünden hareketle, insanın nasıl davranmasının beklendiğini
anlatmayı esas alırken, davranışsal ekonomi, insanların gerçek yaşamda nasıl
davrandığını anlamaya çalışıyor. Bu çerçevede davranışsal ekonomi; insanların duyguları,
eğilimleri ve ön yargıları gibi psikolojik faktörlerin rasyonel karar verme
sürecini bulanık hale getirdiğini, dolayısıyla ekonomi biliminde bunların da
hesaba katılması gerektiğini öne sürüyor.
Deflasyon
Deflasyon en kısa tanımıyla fiyatlar genel
düzeyinde sürekli düşüş halidir. Bu durumda paranın satınalma gücü yükselir.
Burada dikkat edilmesi gereken konu fiyat düşüşünün genel olması ve süreklilik
göstermesidir. Bir başka ifadeyle bir ya da iki malın fiyatının düşmesi ya da
bütün malların fiyatının bir defaya özgü olarak düşmesi deflasyon olarak
tanımlanamaz. Yılbaşında eğer 100 TL’ye alınan malların aynısını yılsonunda 90
TL’ye alıyorsanız o zaman paranızın satınalma gücü artmış demektir.
Değer Çelişkisi
Bir başka adı elmas – su
çelişkisidir. Su, yaşam için vazgeçilmez bir nesne, elmas ise süs ve gösteriş
dışında anlamı olmayan bir nesnedir. Buna karşın elmasın piyasa fiyatı suyunki
ile ölçülemeyecek kadar yüksektir. Bu çelişkinin nedeni ekonomideki temel
meselelerden birisine bolluk – kıtlık, arz – talep meselelerine götürür bizi.
Bir şey bolsa (yani arzı talebinden fazlaysa) fiyatı düşer, bir şey kıtsa (yani
arzı talepten düşükse) fiyatı yükselir. Su bol, elmas ise kıttır. Bir malın fiyatını, o malın ne
kadar yararlı ve vazgeçilmez olduğu değil onun ne kadar az ya da çok bulunur
durumda olduğu belirler.
Değişken
Farklı değerler alabilen bir
büyüklüktür. Örneğin fiyat, ekonomi teorisinde önemli bir değişkendir. “x
malının birimi 2 liradır” dediğimizde, bir birim x malı aldığımız zaman 2 lira
para ödeyeceğimizi söylemiş oluyoruz. Buradaki 2 lirayı gösteren x malı fiyatı,
değişken bir kavramdır. Çünkü zaman içinde birçok başka büyüklükle bağlantılı
olarak değişik değerler alabilir. Eğer bir değişken, bir modelin içinde
açıklanabiliyorsa içsel ya da bağımlı
değişken, modelin dışındaki faktörler aracılığıyla açıklanıyorsa dışsal ya da bağımsız değişken adını
alır. Örneğin; satılan ekmek miktarı x ekmek fiyatı = fırının cirosu şeklinde
basit bir modelimiz varsa ve ekmek fiyatını bize belediye bildiriyorsa buradaki
ekmek miktarı bağımlı değişken, ekmek fiyatı ise dışarıda belirlendiği için
bağımsız değişkendir.
Depo
Türk lirası depo borç alma ve borç verme imkânı, Merkez Bankasının belirli vadeler için gün içinde ilan ettiği faiz oranlarından Türk lirası borç almak veya borç vermek isteyen bankalara teminatları ve limitleri dâhilinde sağladığı mevduat imkanıdır. Söz konusu imkân Merkez Bankası bünyesinde faaliyet gösteren Bankalararası Para Piyasası aracılığı ile sağlanır.
Türk lirası depo borç alma ve borç verme imkânı, Merkez Bankasının belirli vadeler için gün içinde ilan ettiği faiz oranlarından Türk lirası borç almak veya borç vermek isteyen bankalara teminatları ve limitleri dâhilinde sağladığı mevduat imkanıdır. Söz konusu imkân Merkez Bankası bünyesinde faaliyet gösteren Bankalararası Para Piyasası aracılığı ile sağlanır.
Depresyon
Bir ekonomide ekonomik faaliyetlerin uzun
süreli olarak aşağı yönlü olması depresyon olarak adlandırılıyor. Depresyon ile resesyonu birbirinden ayıran
iki önemli nokta vardır: (1) Resesyon ekonomik faaliyetlerde daha kısa süreli
bir küçülme halidir. Genellikle iki çeyrek ile birkaç yıl arasında sürer.
Depresyon daha uzun süreli bir çöküşü ifade eder. Örneğin İngiltere ve ABD’de
Uzun Depresyon (1873 – 1896) neredeyse çeyrek yüzyıl sürmüştür. ABD’de Büyük
Depresyon (1929 – 1933) 5 yıl sürmüştür. (2) Resesyonda GSYH küçülmesi daha
düşük düzeydedir. Bazı iktisatçılara göre GSYH’daki küçülmenin depresyon olarak
kabul edilmesi için yüzde 10 dolayında bir küçülme olması gerekir.
Deregülasyon
Devalüasyon
Bir ülkenin ulusal parasının yabancı
ülkelerin ulusal paraları karşısında değişim değerinin (parite) idari bir
kararla düşürülmesi eylemine devalüasyon denir. Devalüasyon sabit kur rejiminde
uygulanan bir karardır. Dalgalı kur rejiminde oaranın değeri piyasada her gün
değişir.
Dışticaret Dengesi (Trade Balance)
Bir ülkenin yurtdışından döviz ödeyerek
ithal ettiği mallar için yaptığı döviz ödemeleriyle yurtdışına döviz karşılığı
sattığı mallardan elde ettiği döviz gelirleri arasındaki farka dışticaret
dengesi denir:
Dışticaret dengesi = Mal ihracatı
gelirleri – mal ithalatı giderleri
DİBS (Devlet İç Borçlanma Senetleri)
Hazinenin bir yıl ve daha uzun vadeli iç borçlanmada kullandığı senetlere Devlet Tahvili (ya da kısaca Tahvil), bir yıldan kısa vadeli iç borçlanmalarda kullandığı senetlere ise Hazine Bonosu (ya da kısaca Bono) adı veriliyor. Her iki borçlanma senedine ortaklaşa olarak Devlet İç Borçlanma Senetleri deniyor ve DİBS kısaltmasıyla gösteriliyor. Piyasada bunlara “Hazine Kağıtları” da deniyor. DİBS’ler, Hazine’nin yaptığı borçlanmanın vade yapısına göre yukarıdaki gibi farklılık göstermesinin yanı sıra faiz yapısına göre de farklılık gösterir. Kuponsuz (faizsiz) DİBS’ler, sabit getirili, iskontolu kağıtlardır. Bunların faiz getirisi kağıdın vade sonunda ulaşacağı nominal değeri ile satış fiyatı arasındaki farktan oluşur. Örneğin Hazine, ihaleyle 100 TL’lik tahvili satışa sunuyor ve diyelim ki 93 TL teklif edene satıyor. Yani bu DİBS’i alan kişi Hazine’ye 93 TL ödeyip bu kağıdı alacak ve bir yılın sonunda bunu Hazine’ye götürdüğünde 100 TL alacak demektir. Bu durumda bu kağıdın faizi (100 – 93)/93 = % 7,5 olarak belirlenmiş oluyor. Kuponlu DİBS’ler ise yatırımcıya belirli dönemlerde kupon ödemesi (faiz ödemesi) yapan, sabit ya da değişken faizli kağıtlardır. Kuponlu DİBS’ler TL ve döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak ihraç edilebilmektedir. Bu kağıtlar faiz yapısına göre farklı olabiliyor. Sabit faizli DİBS’ler faizi, ihraç sırasında belirlenmiş ve değişmeden kalacak olan senetleri ifade ediyor. Değişken faizli DİBS’lerde ihraç edilmiş olan kağıtların faizleri vadeden önce belirli bir sürede Hazine borçlanma ihalelerinde oluşan faizlerin ortalaması alınarak belirleniyor. Bunlar TÜFE endeks değerine bağlı olarak da ihraç edilebiliyor. Bu durumda faiz vade tarihindeki TÜFE endeks değerine göre belirleniyor.
Disponibilite
Merkez Bankası’nın bankaların kabul ettiği
mevduata karşılık kasalarında tutulmasını zorunlu kıldığı parasal karşılıklardır.
Ankes zorunlu olmadığı halde disponibilite zorunludur.
Doğrudan Sermaye Yatırımı
Doğal işsizlik oranı
Milton Friedman, geçici ve
yapısal işsizlik biçiminde ortaya çıkan işsizliği ‘doğal işsizlik’ ve bunun
oranına da ‘doğal işsizlik oranı’ adını veriyor. Doğal işsizlik oranı her
ekonomi için kendi yapısına göre oluşmuş farklı bir orandır. Bu tür hesaplamalar
genellikle uzun yıllar ortalaması alınarak yapılır. Mesela bu oran ABD
ekonomisi için yüzde 4 – 5 aralığı olarak hesaplanmaktadır.
Doğrudan Alım
Genellikle piyasada kalıcı
likidite sıkışıklığı olduğunda kullanılan doğrudan alım işlemleri, Merkez
Bankası tarafından tedavülde bulunan kıymetlerin, işlem tarihinde belirlenmiş
fiyat üzerinden işlem valöründe açık piyasa işlemi yapmaya yetkili
kuruluşlardan satın alınması işlemidir.
Doğrudan Satım
Genellikle piyasada kalıcı
likidite fazlası olan durumlarda kullanılan doğrudan satım işlemleri, Merkez
Bankası tarafından açık piyasa işlemleri portföyündeki mevcut kıymetlerin,
işlem tarihinde belirlenmiş fiyat üzerinden, işlem valöründe açık piyasa
işlemleri yapmaya yetkili kuruluşlara satılması işlemidir.Doğrudan Sermaye Yatırımı
Doğrudan yabancı sermaye
yatırımı; yatırımcının yerleşik olduğu ekonomi dışındaki bir ekonomide bir
işletmenin yönetimini kontrol ettiği veya yönetiminde söz sahibi olduğu uzun
vadeli bir yatırım şeklidir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımında, yatırımcının
işletmenin sermayesinde %10 veya daha fazla paya sahip olması veya yönetimde
söz sahibi olması esastır. Bu tür yatırımlar, yapıldığı ülkede elde ettiği kâr
payının bir bölümünü merkez kuruma transfer eder. Yabancı sermaye yatırımı bir
ülkeye yabancı kaynağın geliş yollarından en iyisidir. Çünkü kredi, portföy
yatırımı ya da faizli getirilere yatırım gibi yatırımlarda olduğu gibi en küçük
bir risk oluştuğunda çıkıp gitmez, kalıcıdır. Dolayısıyla finansal
piyasalardaki dalgalanmalara katkıda bulunmaz.
Dolar Endeksi
ABD Dolar
Endeksi, Amerikan dolarının 6 büyük para biriminin (Japon Yeni, Euro, Kanada
Doları, İngiliz Sterlini, İsveç Kronu ve İsviçre Frangı) oluşturduğu döviz
sepetine karşı değerini ölçen bir endekstir. DXY kısaltmasıyla ifade edilir.
Mart 1973'te Bretton Wood's sisteminin kaldırılmasından kısa bir süre sonra
1973 = 100 endeks değeri baz alınarak hesaplanmaya başlamıştır. Dolar endeksi
doların bu 6 önemli ve rezerv para karşısındaki değerini ölçtüğü için hangi
yönde ve hangi hızla değiştiğini ve dolayısıyla ABD ekonomisinin başlıca
ticaret partnerlerine karşı nasıl bir görünüm içinde olduğunu gösteren özet bir
endeks olarak kullanılır. Endeksin 100’ün altında seyretmesi doların diğer para
birimleri karşısında zayıfladığını 100’ün üzerinde seyretmesi ise doların diğer
para birimlerine karşı aşırı değer kazandığını gösterir.
Dolarizasyon
Bir ülkede yerli para dışında yabancı paraların da günlük alış verişlerde ya da değer belirlemede yaygın biçimde kullanılmasına dolarizasyon adı veriliyor.
Dördüncü Madde Konsültasyonu (Article Four Consultation)
IMF'nin anasözleşmesinin dördüncü maddesi gereğince üye ülkelerde yılda bir kez gerçekleştirdiği ekonominin görünümü ve gidişi hakkında inceleme ve değerlendirmeler ve ülke yetkili ve kurum temsilcileriyle yaptığı görüşmeler. Bu görüşmeler sonucunda IMF heyeti, ülkeden ayrılırken yetkililere özet bir not (genellikle concluding remarks diye adlandırılıyor) bırakırlar ve ABD'ye döndükten sonra da ülkenin ekonomik durumunu verilerle anlatan Dördüncü Madde Konsültasyon Raporunu (Article 4 Consultation Report) yazarak IMF İcra Direktörleri Kurulu'nun görüş ve onayına sunarlar. Rapor, kurulda görüşülüp onaylandıktan sonra yayınlanır ve yatırımcılar açısından önemli bir rehber olarak kabul edilir.
Dördüncü Sanayi Devrimi
Dördüncü Sanayi Devrimi
Sanayi Devrimi diye bilinen
Birinci Sanayi Devrimi ilk kez İngiltere’de buhar gücünün üretime
uygulanmasıyla başladı. Bu uygulama o zamana kadar atölyelerde büyük ölçüde
elle yapılan üretimin makinelerle yapılmasına yol açtı ve üretimin görülmemiş
biçimde katlanarak artmasını sağladı. Buhar gücünün yerini elektrik gücünün
alması üretimin hem hızlanmasının hem de miktar olarak artmasının yolunu açtı.
Elektriğin sanayiye uyarlanmasına 2. Sanayi Devrimi deniyor. Bunu elektroniğin
sanayiye uygulanması izledi. Bilgisayarların üretime yöne ve şekil vermesi
üretimi yeniden farklı ve üst bir düzeye çıkardı. Elektroniğin sanayiye
girişine de 3. Sanayi devrimi diyoruz. Dünya bugün artık robotların üretime
girerek üretime yön vereceği bir aşamaya geçmeye hazırlanıyor. İşte bu yeni
düzene de 4. Sanayi Devrimi adı veriliyor.
Döviz ve Döviz Kuru Nedir ve Nasıl
Belirlenir?
Döviz (ya da kambiyo), yabancı ülke
paralarına verilen genel addır. Dolar, Euro, Pound, Yen, Yuan bizim açımızdan
dövizdir. Döviz kuru, bir ülkenin parasının yabancı
paralar karşısındaki değerini belirleyen katsayıya verilen genel addır. Bu
çerçevede örneğin TL’nin Dolar karşısındaki değerine kısaca Dolar Kuru deniyor. 1 Dolar, piyasada 3,00 TL dolayında alınıp satılıyorsa için TL’nin
Dolar kuru 3,0 diyoruz. Eğer bir ülkede dalgalı kur rejimi
(floating exchange rate regime) uygulanıyorsa ülke parasının yabancı paralar
karşısındaki değeri yani döviz kuru piyasada belirleniyor demektir. Dövizi de
bir çeşit mal gibi kabul edersek onun fiyatı olan döviz kurunun da öteki
malların fiyatı gibi arz ve talep kurallarına göre belirlendiğini görebiliriz.
Bir ülkede döviz bol, yerli para kıtsa döviz kuru düşük, döviz kıt, yerli para
bolsa döviz kuru yüksek olacak demektir. Dalgalı kur rejiminde döviz kurları
piyasadaki hareketlere göre sürekli iner ya da çıkar. Eğer bir ülkenin parası
yabancı paralara karşı değer kaybediyorsa buna değer kaybı, değer kazanıyorsa
buna değer kazanımı diyoruz. Eğer bir ülkede sabit kur rejimi (fixed exchange
rate regime) uygulanıyorsa o ülkedeki merkez bankası ülke parasının döviz
kurunu tek tek bütün dövizler için belirler ve bu kurlar yeni bir karar alınana
kadar değişmeden kalır. Bu döviz kurunun merkez bankası tarafından ülke
parasına değer kazandıracak biçimde düşürülmesine revalüasyon, ülke parasına
değer kaybettirecek biçimde düşürülmesine de devalüasyon deniyor. Eğer bir ülkede müdahaleli döviz kuru
rejimi (dirty float) uygulanıyorsa, döviz kuru esas olarak piyasada
belirlenmekle birlikte merkez bankası bu kuru çeşitli müdahalelerle
yönlendirerek istediği düzeyde olmasına çalışır. Merkez bankalarının günümüzde
dalgalı kur rejiminde, döviz kurunun aşırı oynaklığını önlemek için yaptığı
müdahaleler dalgalı kur rejiminden müdahaleli kur rejimine geçiş olarak kabul
edilmemektedir. Bununla birlikte bu yargıya varabilmek için müdahalenin boyutu
ve süresine bakmak gerekir. Eğer müdahale sürekli ve yüksek boyutlu bir hal
alıyorsa o zaman dalgalı kur yerini müdahaleli kur rejimine terk etmiş
sayılır.
Döviz Depo İşlemleri
Döviz depo
işlemleri geçici bir süre için döviz likiditesi ihtiyacı olan bankalar ile
döviz likiditesi fazlasına sahip bankalar arasında Merkez Bankası
garantörlüğünde belirli bir faiz ve vadeyle yapılan işlemlerdir. Döviz
likiditesine ihtiyaç duyan bankalar Merkez Bankası tarafından belirlenen faiz
oranından da işlem yapma imkanına sahiptirler. Bu çerçevede, Merkez Bankası
euro ve ABD doları olmak üzere piyasa üyesi bankalara limitleri dahilinde fon
sağlamaktadır.Dünya Bankası (The World Bank, IBRD)
Dünya Bankası beş kuruluşu bünyesinde barındıran Birleşmiş Milletlerin özerk kuruluşlarından birisidir. Bretton Woods toplantısı sırasında kurulması kararlaştırılmış ve II. Dünya Savaşı sonrasında faaliyete geçmiştir. IMF ile birlikte ikisine Bretton Woods ikizleri adı verilmektedir. Amacı, üye ülkeler içinde yer alan gelişme yolundaki ekonomilerin kamu kesimi projelerini (kendisine bağlı IBRD eliyle) ve özel kesim projelerini (kendisine bağlı IFC eliyle) finanse etmektir. Ayrıca yine kendisine bağlı IDA aracılığıyla çok düşük gelirli üye ülkelere imtiyazlı finansman sağlamaktadır. Dünya Bankası şemsiyesi altında yer alan kuruluşlardan MIGA, gelişme yolundaki ülkelerde yatırım yapan yatırımcıları siyasal risklerden koruyan bir sigorta gibi görev yaparken ICSID de bu tür yatırımlardan ihtilaflı hale gelenleri mahkemeye gitmeden çözmeye çalışan bir hakem kurulu olarak görev yapmaktadır.
E
Ekonomide Isınma
Ekonominin ısınması en basit biçimiyle
GSYH büyümesinin, sağlam kaynaklara dayanmaksızın, potansiyel büyümenin ötesine
geçmesi anlamına geliyor. Potansiyel büyüme oranı da çeşitli biçimlerde
tanımlanabilir. Uzun yıllar büyüme ortalaması potansiyel büyüme oranı olarak
kabul edilebilir. Örneğin Türkiye için potansiyel büyüme oranı yüzde 5'tir.
Buna göre ekonomi yüzde 5’ten yavaş büyüyorsa potansiyelini kullanamıyor, yüzde
5’ten hızlı büyüyorsa potansiyelini zorluyor demektir. Eğer ekonominin büyüme potansiyelini
zorlaması örneğin cari açığın büyümesi ve bu açığın sıcak parayla finansmanı
yoluyla oluyorsa o zaman ekonomi ısınıyor demektir. Ya da ekonomideki
potansiyel üstü büyüme örneğin bütçe açığının hızlı artmasıyla sağlanıyorsa
ekonomi yine ısınıyor demektir. Bu gibi hallerde ekonomi soğutulamazsa sorunlar
ortaya çıkabilir.
Ekonomide Büyüme ve Fiyatlar İlişkisi
Ekonomiler büyüme ve enflasyonla ilişkilerine göre dörde ayrılırlar: (1) Bir ekonomi sıfır enflasyonla büyüyorsa orada enflasyonsuz büyüme geçerlidir. (2) Bir ekonomide hem reel büyüme hem de enflasyon varsa enflasyonlu büyüme söz konusu demektir. (3) Bir ekonomide reel büyüme sıfır ya da sıfıra yakın iken enflasyon varsa stagflasyon durumu geçerlidir. (4) Bir ekonomide GSYH reel olarak küçülürken enflasyon da ortaya çıkıyorsa o ekonomi slumpflasyon ile karşı karşıyadır.” Aslında bu dört durumun çeşitli varyansları da söz konusu olabilir. Örneğin deflasyonlu resesyon hali bunlardan birisidir. Bu durumda ekonomik küçülmeye fiyatların eksiye gitmesi hali eşlik eder.
Ekonomiler büyüme ve enflasyonla ilişkilerine göre dörde ayrılırlar: (1) Bir ekonomi sıfır enflasyonla büyüyorsa orada enflasyonsuz büyüme geçerlidir. (2) Bir ekonomide hem reel büyüme hem de enflasyon varsa enflasyonlu büyüme söz konusu demektir. (3) Bir ekonomide reel büyüme sıfır ya da sıfıra yakın iken enflasyon varsa stagflasyon durumu geçerlidir. (4) Bir ekonomide GSYH reel olarak küçülürken enflasyon da ortaya çıkıyorsa o ekonomi slumpflasyon ile karşı karşıyadır.” Aslında bu dört durumun çeşitli varyansları da söz konusu olabilir. Örneğin deflasyonlu resesyon hali bunlardan birisidir. Bu durumda ekonomik küçülmeye fiyatların eksiye gitmesi hali eşlik eder.
Ekonomik Safsata
Bir düşünceyi ortaya koyarken ya da anlamaya çalışırken yapılan yanlış
çıkarsamaya dayalı olarak ortaya atılan düşünceye safsata adı veriliyor. Bir
başka tanımlamaya göre safsata, ilk bakışta geçerli gibi görünmekle birlikte
yakından incelendiğinde doğru olmadığı ortaya çıkabilen iddialardır. Safsataların
en yaygın olduğu alanların başında ekonomi geliyor. Henry Hazlitt bu durumu
“Ekonomi, bütün diğer bilimlerden daha fazla safsatanın etkisi altındadır”
sözüyle özetliyor. Bazen safsatalar öylesine
mantıklı görünür ki insan sorup soruşturmadan arkasına takılır gider.
Soruşturmayı çoğu kez gerekli görmeyiz çünkü böyle bir safsatayı uydurmanın
kimseye bir yararı olmadığı gibi bir nedeni de yoktur. Sherlock Holmes’e göre:
“Çözülmesi en zor suçlar, nedensiz işlenen suçlardır.”
Ekonometri
Ekonometri, ekonomik verileri,
ekonomideki ilişkileri, matematik, istatistik ve bilgisayar bilimi aracılığıyla
deneysel bir biçimde değerlendirerek, inceleyen bilim dalıdır. Günümüzde daha
güçlü bilgisayar yazılımların varlığıyla ekonometrik analizlerin gücü
artmıştır. Kelime kökeni olarak "ekonomik ölçüm" anlamına
gelmektedir. Matematiksel İktisat, İstatistik ve Ekonomi Teorisi'nin bir
birleşiminden oluşur. Ekonomik teorinin deneysel analizle sınanmasını mümkün
kılar. Örneğin talep eğrisinin ekonomi Teorisinin öngördüğü gibi aşağı
doğru eğimli (negatif eğimli) olup olmadığı ekonometrik yöntemlerle test
edilir. Ekonomi Teorisi eğim katsayısının kesin değeri hakkında bir yorumda bulunmazken,
Ekonometri ile eğim katsayısının değeri kestirilmeye çalışılır. Talep eğrisi
örneğinde bir malın fiyatında meydana gelen bir birimlik artışın, talep
miktarında herhangi bir azalmaya yol açıp açmadığı, azalma oluyorsa belli bir
aralıkta yaklaşık olarak ne kadar bir azalmayı beraberinde getirdiği ekonometri
ile ölçülür. Ekonometrinin en çok kullanılan yöntemi regresyon analizidir.
Emperyalizm
Emperyalizm
Emperyalizm; bir devletin, başka
devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya yönelik
faaliyetleridir. Emperyalist devlet, etkisi altına aldığı devletin kaynaklarından
yararlanmaya başlar. Emperyalizm kavramı 1870'lerde İngiltere’de ortaya çıkmıştır.
Emperyalizmi tanımlamak için kullanılan ölçüler şunlardır: Bir ülkenin
topraklarını başka bir ülke aleyhine genişletmesi, bir devletin başka bir devleti
vergiye bağlaması, bir devletin başka bir devletin topraklarındaki kaynaklardan
yararlanması, bir devletin başka bir devletin halkına kendi kültürünü yayması.
Görüleceği üzere emperyalizm, ekonomik sonuçların ötesinde sonuçları da olan
bir faaliyetler toplamıdır. 1900’lerde Lenin, emperyalizmi kapitalizmin en
yüksek aşaması olarak tanımlayarak basit sömürgecilik yerine ekonomik nüfuzun
daha karmaşık şekillerine dikkat çekmiş, pazarların, arz kaynaklarının ve
yatırım yollarının egemenlik altına alınması ile ilgilenmiştir. Günümüzde
emperyalizm, bir devletin başka devletlerin topraklarını ele geçirmesinden çok,
başka devletlerin ekonomilerinde ve kültürel yaşamlarında egemen olması
şeklinde anlaşılmaktadır.
Emtia ve Emtia Piyasası
Arapça kökenli bir sözcük olan emtia, mal anlamına gelen meta sözcüğünün çoğul halidir. Bununla birlikte Türkçede hem tekil hem de çoğul anlamında emtia sözcüğü kullanılır olmuştur. Emtia; alım ve satıma yani ticarete konu olan bütün mallara verilen ortak isimdir. altın, petrol bakır gibi doğal maddeler, buğday, mısır, arpa gibi gıda ürünleri, metaller ve mineraller ile kendinden başka bir ürünün yapımında kullanılan hammaddelerin oluşturduğu mallara verilen isimdir. Emtia ticaretinin gerçekleştiği piyasaya “Emtia Borsası” denir. Emtia borsaları belirli emtiaların alım satımında uzmanlaşabileceği gibi daha genel borsalar olarak da örgütlenebilmektedir.
Enflasyon
Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin
sürekli olarak artış göstermesi demektir. Bu tanıma göre enflasyondan söz
edebilmek için iki önemli unsur gerekiyor: (1) Fiyatların değil fiyatlar genel
düzeyinin artması gerekiyor. (2) Bu artışın sürekli olması gerekiyor. Diyelim
ki bir ay içinde domatesin, biberin ve beyaz peynirin fiyatları arttı. Bu artış
enflasyon değil fiyat artışıdır. Bunun enflasyon olarak tanımlanabilmesi için
içinde bulunduğu sepetin toplamında bir artış olması gerekir. Diyelim ki
sepetimizde her birine eşit ağırlık verdiğimiz 100 çeşit mal var. Bu malların
yarısının fiyatı artmış yarısının fiyatı düşmüş ve sonuçta sepete ödediğimiz
para bir önceki aya göre değişmemişse enflasyondan söz edemeyiz. Olsa olsa bazı
malların fiyatlarının arttığından bazılarının düştüğünden söz edebiliriz.
Diyelim ki sepetimizdeki malların fiyatları toplam olarak o ay içinde bir
önceki aya göre yüzde 10 arttı ve bu artış sonraki aylarda devam etmeyerek o
düzeyde kaldı. Buna da enflasyon diyemeyiz bu da sadece fiyat artışıdır çünkü
sürekliliği yoktur.
Enflasyon Vergisi
Para, parayı basan açısından
yükümlülük, elinde tutanlar açısından varlıktır. Enflasyon, paranın satın alma
gücünü düşürdüğü için parayı ihraç eden devletin yükümlülüğünü, parayı elde
tutanların ise varlığını reel olarak azaltır. Bu anlamı ile enflasyon, gelir
elde eden açısından vergi özelliği taşımakta, dolayısıyla vergi gibi satın alma
gücünün devlete transferine neden olmaktadır. Özetle söylemek gerekirse enflasyon
vergisi, elinde para bulunduranların fiyatlardaki artıştan dolayı satın alma
güçlerinin, devlet açısından ise borç vb gibi yükümlülüklerinin azalması
demektir. Düşük gelirli kesim parayı faiz
ve benzeri finansal araçlara yatıramayıp yalnızca harcamalarında kullandığından
dolayı enflasyondan doğrudan etkilenir. Oysa yüksek gelirli kesimin elindeki
para enflasyona paralel olarak finansal araçların nominal getirisinin
artmasıyla değerini korur. Fiyatları doğru belirleyemeyenler enflasyon
vergisine maruz kalır. Örneğin, iş sözleşmesi yapan bir işçi belli bir aylık
ücret üzerinden işverenle anlaşır bu anlaşma sırasında gelecekteki enflasyonu
da dikkate alır. Enflasyon beklenenden yüksek olursa enflasyonu yanlış fiyatladığı
için enflasyon vergisine maruz kalır.
Erteleme ve Yeniden Finansman
Tahkim ve değiştirme İşlemlerinin
yanında borç ertelemesi deyimi de yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Gerçekte
bu deyim geniş ölçüde tahkim ile aynı anlama gelmekte ve fakat bazen
değiştirmeyi de kapsayacak şekilde faiz indirimine de yol açabilecek şekilde
uygulanmaktadır. Özellikle Güney Amerika ülkelerinin, borçlarını ödeyememek
sorunuyla karşılaştıkları dönemlerde bu ikili yapıyı taşıyan erteleme
uygulamaları yapılmıştır. Burada amaç, mevcut haliyle tahsili zorlaşan bir
alacağı vade uzatımı ve faiz indirimi yaparak ödenebilir şekle
getirmektir. Yeniden finansman borç ertelemesinin özel bir şekli olup,
süresi dolan bir borcun bir başka kredi ile değiştirilmesidir. Genellikle,
alınan yeni kredi daha düşük faizli olacağı ve borç yükünü hafifleteceği için
bu işleme başvurulur. Erteleme ile yeniden finansman arasında az da olsa fark
vardır. Ertelemede süresi gelen borcu vadesinin ileriye alınması, yeniden
finansmanda eski borcun tümüyle kapatılıp yeni bir krediyle değiştirilmesi söz
konusudur.
Esneklik (Elasticity)
Herhangibir denklemde bağımlı değişkenin bağımsız değişkendeki bir değişikliğe karşı verdiği tepkiyi ölçmeye yarayan birime esneklik denir.
Euro
Euro bölgesine katılan Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ortak para birimidir. 1 Ocak 1999 tarihinde ilk olarak dolanıma çıkarılmıştır. Madeni para birimi cent adını taşımaktadır.
Euro Bölgesi (Euro Zone)
Maastricht kriterlerine tabi olan ve ortak para birimi Euro'yu kullanan Avrupa Birliği üyesi ülkelerin oluşturduğu bölgenin adıdır.
F
Faiz Nedir? Nasıl Belirlenir?
Piyasa açısından bakarsak faizi, tasarruf
sahibinin, tasarrufunu, ihtiyacı olana belirli süre için kullandırmasının
karşılığı olarak aldığı bedel olarak tanımlayabiliriz. Ekonomi bilimi açısından
faiz iki farklı biçimde tanımlanır: (1) Bir borç anlaşmasının satışı sonrasında
elde edilen getirisi. (2) Üretim amaçlı olarak kullanılan sermayenin getirisi. Türkiye’de bankaların uyguladığı mevduat
ve kredi faizleri bankalar tarafından serbestçe belirleniyor. Buna karşılık
bankalar bu belirlemede TCMB’nin faiz kararlarından ve zorunlu karşılıklar
uygulamalarından etkileniyorlar. TCMB,
kendi uyguladığı faizleri Para Politikası Kurulu kararıyla belirliyor. Hazine’nin yaptığı iç borçlanmada ihraç
ettiği DİBS’lerin faizleri ise bunların satışa çıkarıldığı ihalelerde ya da
endekslendiği değerlerin faizlerine veya endeks değerlerine göre
belirleniyor.
Faiz Dışı Denge (Primary Budget Balance)
Faizler hariç tutularak bakılan dengeye de
faiz dışı bütçe dengesi deniyor. Bunu şöyle formüle edebiliriz:
Faiz dışı denge = Bütçe gelirleri – faiz
dışı giderler
Faiz dışı
dengenin önemi büyüktür. Bu dengeye bakmanın amacı şu soruyu yanıtlamaktır:
Eğer faiz ödemesi olmasaydı bütçe açık mı verirdi fazla mı? Bunun için bütçe
gelirlerinden faiz dışında kalan giderleri düşerek bir denge buluruz. Bu denge
açık veriyorsa bütçe, faiz ödemeleri olmasa bile açık veriyor demektir ki o
zaman ya gelirleri artırmak ya da giderleri kısmak için önlem almak gerekir.
Eğer faiz dışı fazla söz konusuysa o zaman bütçe gelirleri faiz dışı giderleri
karşılayabilmekte ve faiz ödemeleri için de bir miktar fazla elde
edebilmektedir. Yani borçlanma ihtiyacı en azından o faiz dışı fazla miktarı
kadar düşüyor demektir.
Faiz dışı dengede üç durumdan birisi
karşımıza çıkar:
Eğer bütçe gelirleri = faiz dışı giderler
ise faiz dışı denklik söz konusudur.
Eğer bütçe gelirleri > faiz dışı
giderler ise faiz dışı fazla vardır.
Eğer bütçe gelirleri < faiz dışı giderler ise faiz dışı denge açık veriyor
demektir.
Faktoring
Faktoring
Faktoring; yurt içi ve yurt dışı piyasalar
için mal ve hizmet satımı faaliyetinde bulunan firmaların mal ve hizmet
satışından doğmuş veya doğacak kısa süreli ticari alacak hakkını devretmesi
karşılığında likit fon elde etmesi işlemidir. Bunun yanı sıra, firmalara vadeli
satış bedellerini vadesinden önce tahsil etme imkânı sağlayan finans
kuruluşlarına da ‘faktoring’ kuruluşları denilmektedir. Bu firmalar, vadeli
satış yapmış şirketlerin fatura edilmiş alacaklarını peşin, fakat iskontolu
olarak satın alırlar ve vadesi geldiğinde alacağı kendileri tahsil ederler. Bir
örnekle açıklayalım. A Şirketinin B şirketinden 2 yıl sonra 100 bin lira
senetli alacağı olduğunu düşünelim. A Şirketi bu alacağını erken tahsil etmek
için bir miktar iskontoya razı olmakta ve senedi Faktoring Şirketine mesela 75
bin liraya devretmiş olsun. Bu durumda Faktoring Şirketi, 2 yıl sonunda B
Şirketinden 100 bin lira tahsil etmek için bugün A şirketine 75 bin lira ödemiş
olmaktadır.
Fayda (yarar)
Mal ya da hizmetlerin ihtiyaçları giderebilme derecesine fayda denir. Su, faydalı bir maldır çünkü insanın susuzluğunu yani su içmeye duyduğu ihtiyacı giderir. İnsan yaşamı su içmeden sürdürülemediği için suyun faydası büyüktür. Buna karşılık her gün su içen bir kişi bir bardak sudan sağladığı faydanın farkında olmasa da iki gün su içmediği takdirde içtiği bir bardak suyun faydasının ne kadar yüksek olduğunu anlar. Bu anlamda fayda zamana ve duruma göre değişiklik gösteren göreli bir kavramdır. Ekonomi teorisinde faydanın ölçülebilir olup olmadığı konusunda iki yaklaşım vardır. Ordinal fayda yaklaşımına göre fayda sayısal olarak ölçülemez. Fayda ancak en çok, çok, daha çok, daha az gibi ya da birinci derecede ikinci derecede gibi ordinal anlamda bir sıralamaya tabi tutulabilir. Kardinal fayda yaklaşımına göre fayda sayısal olarak ölçülebilir. Uygulamadaki ölçme zorlukları nedeniyle ordinal fayda yaklaşımı daha çok taraftar bulmaktadır.
Finans
Finans; ihtiyaç duyulan
kaynakların uygun koşullarla sağlanması ve etkin bir şekilde kullanılmasıyla
ilgili faaliyetlere verilen genel addır. Finansı şöyle de tanımlayabiliriz; kişilerin
veya kurumların maddi gelir elde etmeleri, yatırım yapmaları ve zaman içinde bu
yatırımları değerlendirmeleridir. Bu faaliyetlere ilişkin disiplinin adı da
finans bilimidir. Finans biliminin uğraşı alanı başlıca üç dala ayrılır: Bireysel
finans bir kişinin ya da ailenin bütçe, sigorta, tasarruf, yatırım, kredi,
tüketim harcamaları gibi konularda alacakları ve uygulayacakları kararlarla
ilgilenir. Kişinin ya da ailenin sınırlı kaynakla en doğru kararları almasını
ve onları belirsizlik ve risklerden korumaya sağlamayı amaçlar. İşletme finansı
ya da finansal yönetimin amacı bir işletmenin aktiviteleri için fon
sağlamaktır. Finansal yönetim genellikle karlılık ve riskin dengelenmesini
gerektirirken, işletmenin kazancını ve değerini en yükseğe taşımaya çalışır. Kamu
maliyesi; devlet ve kamu kuruluşlarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılan
harcamaları ve gerekli gelirleri inceler, dengelemeye çalışır.
Finansal Bulaşıcılık
Finansal bulaşıcılık; bir ya da
birkaç ekonomide ortaya çıkan ekonomik ve finansal sorunlar sonucunda
uluslararası yatırımcıların tedirgin olmaları ve bu nedenle sorunun çıktığı
ekonomilere benzer özellikler taşıyan ekonomilerdeki yatırımlarını hızla
çekmeleri ve bu şekilde olumsuz yatırım koşullarının diğer ülkelerin finansal
sistemlerine de yayılması halini tanımlar. Latin Amerika ülkeleri, Uzakdoğu
ülkeleri, körfez ülkeleri gibi ülkeler yatırımcılar tarafından benzer konumda
ülkeler olarak ele alınırlar. Herhangi bir Latin Amerika ülkesinde bir ekonomik
sorun çıktığında bu sorunun diğer Latin Amerika ülkelerinde de bulaşacağını
düşünen yatırımcılar hızla bu ülkelerin tümündeki çekilebilecek fonlarını çekip
gitmeyi tercih ederler. Bu durumda söz konusu finansal sorun bölgedeki bütün
ülkelere, hatta bölge dışı ülkelere de yayılabilir.
Finansal İstikrar Kurulu (Financial Stability Board)
2009 yılında G 20 tarafından kurulmuş bir kuruldur. Ulusal kuralları ve uygulamaları koordine ederek bunları uluslararası standartlar haline getirmeye yönelik çalışmaları yapmakla görevlidir.
Fiyat
Bir mal ya da hizmetin değiş tokuş değerine fiyat denir.
Fiyat teorisi
Ekonomi teorisinin mal ve hizmetlerin fiyatlarının nasıl oluştuğunu analiz eden dalına fiyat teorisi deniyor.
Fizibilite
Fizibilite; bir yatırımın
yapılabilir olup olmadığına ilişkin bir araştırmadır. Yatırım kararlarının
öncesinde bir durum değerlendirmesi yapılır ve bu değerlendirmeye göre o
yatırımın kazançlı olup olmayacağına ve dolayısıyla yapılıp yapılmayacağına
karar verilir. Öyle bir çalışma sonucunda hazırlanan rapora da fizibilite etüdü
denir. Değerlendirme sonucunda karlı bulunan yatırımlar için fizibil yani
yapılabilir denilir. Fizibilite çalışması yeni bir yatırım kararı için
yapılabileceği gibi, mevcut tesislerin genişletilmesi, yenilenmesi maksadıyla
da yapılabilir. Bir fizibilite çalışmasında esas itibariyle beş ana konuda
bilgiler toplanıp bir değerleme yapılmaya çalışılır. (1) Piyasa incelemesi, (2)
Kuruluş yeri incelemesi, (3) Mali inceleme, (4) Teknolojik inceleme, (5) Hukuki
inceleme. İnceleme sonucunda bu beş ana
daldaki bulgular bu yatırımın yapılabilir olduğu sonucuna ulaşılıyorsa
fizibilite raporu yatırımın fizibil olduğu bulgusuyla sonuçlandırılır.
Forex ve Forex Piyasası Nedir?
Forex ya da Fx İngilizce Foreign
Exchange sözcüklerinden türetilmiş bir kısaltmadır. Foreign Exchange (ya da fx)
günümüzde büyük ölçüde döviz ya da yabancı para birimi anlamında kullanılsa da
aynı köklerden gelen Forex kısaltması bir ulusal para ile bir başka ulusal
paranın değiştirilme işlemi için kullanılıyor. Bu işlemlerin yapıldığı yere
Forex Piyasası, bu işlemi yapan kuruluşlara da Forex Kuruluşu adı veriliyor. Forex
işleminin ayırt edici özelliklerinden birisi düşük miktarlı sermaye ile yüksek
miktarlı işlem yapabilmeye olanak sağlayan ve adına kaldıraç kullanımı denilen
sistemin varlığıdır. Önceleri döviz piyasasında başlamış olan Forex işlemleri
bugün dövizin yanı sıra altın, gümüş, petrol, pamuk gibi emtialar, hisse
senetleri, uluslararası endeksler üzerinde de yapılıyor.
Sözleşmeye konu olan bir işlemde (bu bir
para piyasası işlemi olabilir) vade, faiz ve miktar gibi unsurlar üzerinde
bugünden anlaşılan, ancak ileri bir tarihte başlayacak ve daha ileri bir
tarihte sona erecek işlemleri ifade etmektedir. Asıl varlık fiyatındaki dalgalanmalardan
korunmak isteyen ya da ondaki değişimlerden kâr elde etmek isteyen
yatırımcıların kullanabileceği bir üründür.
FTSE 100 Endeksi
Londra Borsası'nda piyasa değeri en yüksek 100 şirketin hisse senetlerinin yer aldığı endeksin adıdır. Financial Times gazetesei ve Londra Borsası tarafından ortaklaşa yürütülmektedir.
Future İşlemi
Standart miktar ve kalitede bir varlığın
önceden belirlenmiş bir fiyattan gelecekte belirli bir tarihte teslim etme ya
da teslim almaya ilişkin bir sözleşmedir. Vadeleri standarttır ve organize
borsalarda işlem görmektedirler.
G
G-8
Ekonomik açıdan dünyanın en zengin 7
ülkesinin, küresel sistemin ekonomik ve parasal sorunlarını görüşmek ve bu
konularda işbirliği gerçekleştirmek amacıyla oluşturdukları gurubun adıdır. Bu grubun üyeleri ABD, Japonya, Almanya,
İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada ve Rusya’dır. İlk kez G-6 adı altında 6 üye
ile 1975 yılında toplanmış, 1976 yılında Kanada katılınca adı G-7 olmuş ve 1997
yılında Rusya’nın da gruba girmesiyle adı G-8’e dönüşmüştür. Bu 8 ülkenin Ekonomi Bakanları ve sonra da
liderleri yılda bir veya iki kez bir araya gelerek küresel sistemin ekonomik ve
parasal sorunları hakkında görüş alış verişinde bulunurlar ve izlenecek ortak
politikalar için altyapı oluşturmaya çalışırlar. Her ne kadar burada
oluşturulan politikalar bu devletleri bağlar gibi görünse de bu ekonomiler
küresel sistemin ekonomik gücünün beşte ikisini oluşturduğu için küresel
sistemin tümünü etkileyecek ağırlıktadır.
G-20
Dünyanın 20 büyük ekonomisinin bir araya
geldiği gruba G 20 (Group of Twenty) adı veriliyor. Bu grupta 19 büyük ülkenin
ekonomiden sorumlu bakanları ya da maliye bakanlarıyla Merkez Bankası
Başkanları ve Avrupa Birliği Avrupa Konseyi Başkanı ve Avrupa Merkez Bankası
Başkanı bulunuyor. G-8 Maliye Bakanlarının Washington’da 25
Eylül 1999 tarihindeki toplantısında kuruluşu açıklanmıştır. Yılın belli
zamanlarında Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanları düzeyinde toplanmakta ve bu
düzeyde belirlenen konular hakkında karar alınmasını sağlamak üzere de yılın
belli zamanlarında bu ülkelerin Devlet Başkanları düzeyinde bir araya
gelmektedir. G-20 grubunun üyeleri şunlardır: ABD,
Çin, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Kanada, Rusya, Hindistan,
Arjantin, Türkiye, Brezilya, Meksika, Güney Afrika, Suudi, Arabistan, Kore,
Avustralya, Endonezya, Avrupa Birliği Dönem Başkanı ve Avrupa Birliği Merkez
Bankası Başkanı. G-20 toplantılarında alınan kararlar
küresel sitemin onda dokuzunu oluşturan ülkelerce alınmış sayıldığı için
sisteme yön verici nitelik taşır. Dolayısıyla bu kararlar ülkelerin izleyeceği
ekonomi politikası açısından yön gösterici olur.
Geç Likidite Penceresi
Geç likidite penceresi; Merkez Bankasının "borç veren son merci" fonksiyonu çerçevesinde, bünyesinde faaliyet gösteren Bankalararası Para Piyasası'nda bankalara TL depo borç verme ve bankalardan TL depo borç alma işlemidir. Geç likidite penceresinde işlemler gecelik vadede ve 16 ile 17 saatleri arasında, zorunlu karşılıkların tesis süresinin son iş gününde ise 16 ile 17.15 saatleri arasında gerçekleştirilir. Geç likidite penceresinden faydalanmak isteyen bankalar teminatları karşılığında limitsiz olarak, Merkez Bankası kotasyonlarından Merkez Bankasına TL depo borç verebilmekte veya TL depo borç alabilmektedirler.
Gelir ve Kullanımı (Tüketim ve Tasarruf)
Gelir (Y) iki şekilde kullanılır: Tüketim (C) ve tasarruf (S). Bunu şu basit denklemle gösterebiliriz: Y = C + S. Tüketim, gelirin bir fonksiyonudur. Yani tüketim gelire bağlı olarak hareket eder. Bunu da şöyle bir fonksiyonel ilişki ile gösterebiliriz: C = c (Y). Bu fonksiyonel ilişki aynı yönlü bir ilişkiyi gösterir. Yani gelir arttıkça tüketim de artar. Ne var ki artış oranı her zaman aynı olmayabilir. Yani gelir % 10 artarken tüketim % 10 artabileceği gibi % 10’un üzerimde ya da altında bir oranla da artabilir. Tüketimin artış oranı gelir sahibinin elde ettiği gelirin düzeyine, kişinin durumuna ve enflasyona bağlıdır. Düşük gelir düzeylerinde tüketim harcamaları gelirin neredeyse tamamını kapsar ve tasarrufa para ayrılamaz. Gelir yükseldikçe tüketimin gelir içindeki payında azalma olur. Aylık geliri 1.000 TL olan bir kişi gelirinin tamamını tüketime harcar ve hiç tasarruf yapamazken aylık geliri 10.000 TL olan kişi bunun 6.000 TL’sini tüketime 4.000 TL’sini tasarrufa ayırıyor olabilir. Bu durumda ilk kişinin tüketiminin geliri içindeki oranı % 100 iken ikinci kişinin tüketiminin gelirine oranı % 60’dır. Tasarruf, gelirin ve faiz oranının bir fonksiyonudur. Yani kişinin geliri arttıkça tasarruf oranı artacağı gibi faiz oranlarındaki artış da tasarruf oranının artmasında etkili olur. Bu fonksiyonel ilişkiyi şöyle gösterebiliriz: S = s (Y, i). Bu fonksiyonel ilişki de aynı yönlü bir ilişkiyi gösterir. Yani gelir ve faizler arttıkça tasarruflar da artar. Tasarruflar genellikle gelir arttıkça tüketimden daha hızlı artar. Yıllık geliri 70.000 TL olan ve bunun 50.000 TL’sini tüketime 20.000 TL’sini de tasarrufa ayıran bir kişi düşünelim. Bu kişinin tüketiminin gelirine oranı % 71, tasarrufunun gelirine oranı ise % 29’dur. Bu kişinin yıllık gelirinin 100.000 TL’ye yükseldiğini varsayalım. Bu durumda kişinin tüketim harcamalarının % 71’de kalması yani 71.000 TL’ye çıkmasına göre bu oranın biraz gerilemesi ve tasarruf oranının artması daha büyük olasılıktır. Kişiden kişiye, olaydan olaya değişmekle birlikte genellikle belirli bir gelir eşiği geçildikten sonra gelirdeki artış daha düşük oranlarda tüketime yansır. Çünkü tasarruf arttıkça daha fazla faiz geliri elde etmek olasılığı çekici hal almaya başlar. Tasarruf mevduatının faiz oranı yıllık olarak % 10, mevduattan kesilen verginin oranı % 15, yıllık enflasyon oranı da % 6 olsun. Bu durumda bu kişi 20.000 TL’lik mevduatına (20.000 x % 10 = 2.000) 2.000 TL brüt faiz geliri ve ((2.000) – (2.000 x % 15) =) 1.700 TL net faiz geliri elde edecektir. Bunun enflasyondan arındırılmış ((1 + net nominal faiz oranı) / (1 + beklenen enflasyon) -1) yani ((1,085 / 1,06) -1) formülüyle hesaplanmış reel faiz oranı % 2.36 olacaktır. Yani bu kişi 20.000 TL’lik tasarrufunu bankada bir yıl tutarak (20.000 x % 2,36 =) 472 TL net reel getiri elde etmiş olacaktır. Enflasyon oranı değişmediği halde faiz oranının % 20’ye yükseldiğini düşünelim. Bu durumda bu kişinin elde edeceği net nominal faiz ((20) – (20 x % 15)=) % 17, reel faiz ise ((1,17 / 1,06) -1)) % 10,4’e reel getiri ise (2.0000 x % 10,4) 2,080 TL’ye yükselmiş olacaktır. Önceki faiz oranıyla 20.000 TL’lik tasarrufuna 472 TL faiz geliri elde eden bu kişinin faiz artışı sonrası aynı miktar paraya 2,080 TL faiz geliri elde etmeye başlaması zorunlu tüketimi dışındaki tüketimini kısıp tasarrufunu artırmasına yol açar.
Gelir (Y) iki şekilde kullanılır: Tüketim (C) ve tasarruf (S). Bunu şu basit denklemle gösterebiliriz: Y = C + S. Tüketim, gelirin bir fonksiyonudur. Yani tüketim gelire bağlı olarak hareket eder. Bunu da şöyle bir fonksiyonel ilişki ile gösterebiliriz: C = c (Y). Bu fonksiyonel ilişki aynı yönlü bir ilişkiyi gösterir. Yani gelir arttıkça tüketim de artar. Ne var ki artış oranı her zaman aynı olmayabilir. Yani gelir % 10 artarken tüketim % 10 artabileceği gibi % 10’un üzerimde ya da altında bir oranla da artabilir. Tüketimin artış oranı gelir sahibinin elde ettiği gelirin düzeyine, kişinin durumuna ve enflasyona bağlıdır. Düşük gelir düzeylerinde tüketim harcamaları gelirin neredeyse tamamını kapsar ve tasarrufa para ayrılamaz. Gelir yükseldikçe tüketimin gelir içindeki payında azalma olur. Aylık geliri 1.000 TL olan bir kişi gelirinin tamamını tüketime harcar ve hiç tasarruf yapamazken aylık geliri 10.000 TL olan kişi bunun 6.000 TL’sini tüketime 4.000 TL’sini tasarrufa ayırıyor olabilir. Bu durumda ilk kişinin tüketiminin geliri içindeki oranı % 100 iken ikinci kişinin tüketiminin gelirine oranı % 60’dır. Tasarruf, gelirin ve faiz oranının bir fonksiyonudur. Yani kişinin geliri arttıkça tasarruf oranı artacağı gibi faiz oranlarındaki artış da tasarruf oranının artmasında etkili olur. Bu fonksiyonel ilişkiyi şöyle gösterebiliriz: S = s (Y, i). Bu fonksiyonel ilişki de aynı yönlü bir ilişkiyi gösterir. Yani gelir ve faizler arttıkça tasarruflar da artar. Tasarruflar genellikle gelir arttıkça tüketimden daha hızlı artar. Yıllık geliri 70.000 TL olan ve bunun 50.000 TL’sini tüketime 20.000 TL’sini de tasarrufa ayıran bir kişi düşünelim. Bu kişinin tüketiminin gelirine oranı % 71, tasarrufunun gelirine oranı ise % 29’dur. Bu kişinin yıllık gelirinin 100.000 TL’ye yükseldiğini varsayalım. Bu durumda kişinin tüketim harcamalarının % 71’de kalması yani 71.000 TL’ye çıkmasına göre bu oranın biraz gerilemesi ve tasarruf oranının artması daha büyük olasılıktır. Kişiden kişiye, olaydan olaya değişmekle birlikte genellikle belirli bir gelir eşiği geçildikten sonra gelirdeki artış daha düşük oranlarda tüketime yansır. Çünkü tasarruf arttıkça daha fazla faiz geliri elde etmek olasılığı çekici hal almaya başlar. Tasarruf mevduatının faiz oranı yıllık olarak % 10, mevduattan kesilen verginin oranı % 15, yıllık enflasyon oranı da % 6 olsun. Bu durumda bu kişi 20.000 TL’lik mevduatına (20.000 x % 10 = 2.000) 2.000 TL brüt faiz geliri ve ((2.000) – (2.000 x % 15) =) 1.700 TL net faiz geliri elde edecektir. Bunun enflasyondan arındırılmış ((1 + net nominal faiz oranı) / (1 + beklenen enflasyon) -1) yani ((1,085 / 1,06) -1) formülüyle hesaplanmış reel faiz oranı % 2.36 olacaktır. Yani bu kişi 20.000 TL’lik tasarrufunu bankada bir yıl tutarak (20.000 x % 2,36 =) 472 TL net reel getiri elde etmiş olacaktır. Enflasyon oranı değişmediği halde faiz oranının % 20’ye yükseldiğini düşünelim. Bu durumda bu kişinin elde edeceği net nominal faiz ((20) – (20 x % 15)=) % 17, reel faiz ise ((1,17 / 1,06) -1)) % 10,4’e reel getiri ise (2.0000 x % 10,4) 2,080 TL’ye yükselmiş olacaktır. Önceki faiz oranıyla 20.000 TL’lik tasarrufuna 472 TL faiz geliri elde eden bu kişinin faiz artışı sonrası aynı miktar paraya 2,080 TL faiz geliri elde etmeye başlaması zorunlu tüketimi dışındaki tüketimini kısıp tasarrufunu artırmasına yol açar.
Gelir Dağılımı Ölçüsü olarak Gini
Katsayısı
Gelir dağılımı eşitliğini ölçmek için
kullanılan araçlardan en çok kullanılanı Gini katsayısıdır. Bir kare çizerek
soldaki dikey eksene yüzde 20’lik bölümler halinde GSYH’dan alınan payları,
alttaki yatay eksene de yine yüzde 20’lik paylar halinde nüfusu yerleştirelim.
Her bir yüzde 20’lik nüfus payının gelirden ne kadar pay aldığını bu eksenlerin
arasında kalan alanda işaretlersek karşımıza bir eğri çıkar. Buna Lorenz Eğrisi
adını veriyoruz. Şimdi de soldan sağa doğru karenin köşegen çizgisini çizelim.
Buna da mutlak eşitlik çizgisi diyoruz. Yani bütün işaretlerimiz bu çizginin
üzerine gelirse o toplumda gelir dağılımı eşittir. Lorenz eğrisi mutlak eşitlik
çizgisinden ne kadar uzaklaşıyorsa gelir dağılımı o kadar bozuluyor demektir.
Lorenz eğrisinin kapladığı alanı mutlak eşitlik çizgisinin altında kalan alanın
tamamına bölersek karşımıza bir oran çıkar. Buna Gini Katsayısı diyoruz. Eğer gelir
dağılımı tam anlamıyla eşitse, yani bütün değerler mutlak eşitlik çizgisi
üzerindeyse o zaman Gini katsayısı sıfır çıkacak demektir. Sıfır ile bir
arasında değişen katsayı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımı eşitliğinin, bire
yaklaştıkça gelir dağılımı eşitsizliğinin arttığını söyler bize.
Gelişme (ekonomik gelişme)
Ekonomik gelişme, aslında ekonomik kalkınmadan çok farklı bir kavram değildir. Daha çok kalkınma aşamasını tamamlamış ve yapısal değişim içine girmiş ekonomilerin durumunu anlatmak için kullanılır. Gelir ve refah sorununu bir anlamda çözmüş olan ekonomilerin, sosyal alanlarda, eğitimde, hukuk alanında, demokraside, kültürel yaşamda ilerlemesini tanımlamakta kullanılır. Birleşmiş Milletlerin “insani gelişmişlik endeksi” bu kavramdaki ilerlemeyi ölçmekte de kullanılır. Kalkınmayı ve gelişmeyi ölçmekte kullanılabilecek bir başka veri seti de Dünya ekonomik Forumu tarafından açıklanan “küresel rekabet raporu”dur.
Getiri Eğrisi
Ekonomik gelişme, aslında ekonomik kalkınmadan çok farklı bir kavram değildir. Daha çok kalkınma aşamasını tamamlamış ve yapısal değişim içine girmiş ekonomilerin durumunu anlatmak için kullanılır. Gelir ve refah sorununu bir anlamda çözmüş olan ekonomilerin, sosyal alanlarda, eğitimde, hukuk alanında, demokraside, kültürel yaşamda ilerlemesini tanımlamakta kullanılır. Birleşmiş Milletlerin “insani gelişmişlik endeksi” bu kavramdaki ilerlemeyi ölçmekte de kullanılır. Kalkınmayı ve gelişmeyi ölçmekte kullanılabilecek bir başka veri seti de Dünya ekonomik Forumu tarafından açıklanan “küresel rekabet raporu”dur.
Getiri Eğrisi
Getiri Eğrisi belirli bir zaman
diliminde bir yatırım aracının çeşitli vadeleri ile bu vadelerdeki getirileri
arasındaki ilişkinin grafiksel ifadesidir. Bu grafikte dikey eksende getiri,
yatay eksende vadeler yer alır. Getiri eğrisi duruma göre pozitif eğimli, negatif,
düz şekiller alabilir. Getiri eğrisinin eğiminin artması, uzun vadede faizlerin
ve dolayısıyla enflasyonun yükseleceği beklentisini yansıtır. Eğimin azalması,
diğer bir deyişle pozitif eğimli bir getiri eğrisinin düzleşmesi ise,
yatırımcıların ileride enflasyonun ve dolayısıyla faizlerin düşeceği beklentisi
ile mevcut faiz oranlarından daha uzun süre faydalanmak için uzun vadeye
yönelmelerini ifade eder. Merkez
Bankası’nın enflasyonu ve enflasyon beklentilerini etkilemekte kullanabildiği
faizler kısa vadeli faizlerdir. Merkez Bankası, getiri eğrisindeki gidişi izler
ve kısa vadeli faizleri artırarak ya da duruma göre düşürerek uzun vadeli
faizlere ve dolayısıyla enflasyona etki yapmaya çalışır.
Girişimci Enterpreneur)
Kâr elde etmek amacıyla, üretim faktörlerini ve girdileri bir araya getirerek bir mal ya da hizmet üretimi yapan kişidir.
Gösterge Faiz
Vadesine 2 yıl kalmış olan, alım satım hacmi olarak piyasada en çok işlem gören Devlet Tahvilinin ikincil piyasada oluşan faizine verilen addır. Bu faiz, pek çok işlem için referans olarak alındığı için adına gösterge faiz ya da gösterge tahvil faizi deniyor.
Gösteriş Tüketimi
Kendisini başkalarına
zengin gösterme amacına yönelik tüketime gösteriş tüketimi deniyor. İlk kez Thorstein
Veblen tarafından kullanılmıştır. Veblen’e göre, zengin sınıfların pahalı
eğlenceleri, kat gezileri, balo düzenlemeleri gösteriş tüketimi amaçlıdır. Düşük
gelir gruplarında yer alanlar bile, kendi ölçüleri içinde, çevreyi etkilemek amacıyla
pahalı mallar satın alır ve kullanırlar. Sosyal statü kazanmak için gösteriş
tüketiminin gelişme yolundaki ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha yaygın
olduğunu görüyoruz. Günümüzde geçimini zorlukla karşılayan kişilerin bile çok
pahalı cep telefonu kullanmaları gösteriş tüketiminin en görünür örneğidir.
GSYH (gayrısafi yurtiçi hasıla)
Bir ülkede belirli bir dönem içinde (3 ay,
1 yıl) üretilen bütün nihai mal ve hizmetlerin piyasa fiyatları üzerinden toplanmasıyla
oluşan toplam değere gayrısafi yurtiçi hasıla (ya da kısaca GSYH) diyoruz. Bir
ülkede bir yıl içinde yalnızca 1000 adet ekmek, 25 kg beyaz peynir ve 500 şişe
su üretildiğini ve ekmeğin adedinin 1 TL, beyaz peynirin kilosunun 10 TL, suyun
da şişesinin 0,50 TL’den satıldığını varsayarsak GSYH’yı şöyle
hesaplayabiliriz:
GSYH = (1000 x 1) + (25 x 10) + (500 x
0,50) = 1.500 TL
Buna göre bu ülkede o yıl için piyasa
fiyatları cinsinden hesaplanan GSYH 1.500 TL’dir.
Banka konumunda bulunmayan ve bankacılık düzenlemelerine tabi olmayan ama ticari bankaların sağladığı hizmetlere benzer hizmetleri sağlayabilen kurumların yaptıkları işlemlerle banka konumunda bulunduğu halde bankacılık düzenlemelerine tabi olmaksızın benzer hizmetleri verenlerin yaptıkları işlemlere gölge bankacılık, bunların oluşturduğu faaliyet toplamına da gölge bankacılık sistemi deniyor.
H
Hanehalkı
Aynı çatı altında yaşayan ve ekonomik konularda ortak karar alan bireylerin oluşturduğu topluluktur.
Hazine Garantisi
Hazine Nakit Dengesi
Aynı çatı altında yaşayan ve ekonomik konularda ortak karar alan bireylerin oluşturduğu topluluktur.
Hazine Garantisi
(1) Hazine Geri Ödeme Garantisi: KİT’ler, sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait olan kuruluşlar, fonlar, kamu bankaları, yatırım ve kalkınma bankaları, büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar ile diğer yerel yönetim kuruluşları lehine bu kuruluşların dış finansman kaynağından sağladıkları dış borçların geri ödenmesi konusunda verilen garantilerdir. (2) Hazine Karşı Garantisi: Herhangi bir dış finansman kaynağının öngördüğü garanti programları çerçevesinde (1)’de sayılan kuruluşların borçlu sıfatıyla uluslararası piyasalardan temin edecekleri finansman imkânları için bir dış finansman kaynağı tarafından verilen garantiye karşı verilen garantilerdir. Yap-işlet devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri ile benzeri finansman modelleri kapsamında gerçekleştirilecek projelerle ilgili olarak da mevzuatta öngörülen Hazine garantileri ile sınırlı olmak ve şartları Hazine tarafından müzakere edilmek üzere, bir dış finansman kaynağı tarafından verilen garantiye karşı verilen garanti verilmektedir. (3) Hazine Ülke Garantisi: Yabancı ülkelerin herhangi bir dış finansman kaynağından sağlayacakları finansmanın geri ödenmesi hususunda verilen garantilerdir. (4) Hazine Yatırım Garantisi: Yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri ve benzeri finansman modelleri kapsamında ilgili mevzuat hükümlerine dayanan ve bunlarla sınırlı olmak üzere verilen garantilerdir.
Hazine Nakit Dengesi
Hazine nakit dengesi, bütçe nakit
dengesinden farklıdır. Bütçe nakit dengesi merkezi bütçenin nakit dengesini
ifade ettiği halde Hazine nakit dengesi merkezi bütçenin bir parçası olan genel
bütçenin nakit olarak tahsil edilmiş gelirleri ve özelleştirme fon gelirlerinin
toplamıyla nakit olarak ödenmiş giderleri arasındaki farkı ifade eder.
Hazine Nakit Dengesi = Nakit Gelirler +
Özelleştirme ve Fon Gelirleri – Nakit Giderler
Hedge (etmek)
Hedge (etmek)
Döviz ya da altın gibi emtiaları
ellerinde bulunduranlar, fiyatların düşme ya da yükselme olasılığı halinde
karşılaşacakları risklerden korunmak için yaptıkları işleme hedge (etmek) deniyor.
Bu işlem; var olan açık pozisyonu kapatmadan bu açık pozisyonun tam tersine
işlem yapmak suretiyle piyasada oluşabilecek risklere karşı kendini koruma
altına almak şeklinde yapılıyor. Bu işlem uzun ve kısa olmak üzere iki farklı
pozisyonda alınarak yapılabiliyor. Uzun pozisyonda, bir sözleşme satın alınır
ve bu sözleşme satın alanı fiyat artışlarına veya faiz oranı düşüşlerine karşı
korur. Kısa pozisyonda ise bir sözleşme satışı yapılır ve bu sözleşme, satanı
fiyat düşüşlerine veya faiz oranı yükselmelerine karşı korur.
Hedge Fon
Yüksek kar elde etmeye yönelik olarak farklı piyasalara, farklı yatırım araçlarına hatta stratejilere kısa vadeli yatırım yapan fonlara hedge fon adı veriliyor.
Herfindahl - Hirshman Endeski
Piyasa yoğunlaşmasını gösteren bir endekstir. Piyasadaki firmaların piyasa paylarının karesi alınır ve bunlar toplanarak bir değere ulaşılır. Ulaşılan bu değer sıfıra yaklaştıkça piyasada yoğunlaşma azalıyor, sıfırdan uzaklaştıkça yoğunlaşma artıyor demektir.
Heterodoks Ekonomik Yaklaşım
Heterodoks
sözcüğü ekonomideki kullanımı itibariyle "ana akımdan farklılaşmış, sapmış
teori ve uygulamalar" anlamını taşıyor. Heterodox Yunanca'dan gelme bir
sözcük. Sözcüğün temelini oluşturan iki parçadan heteros farklı, doxa ise
öğreti anlamını taşıyor.
I, İ
IMF
IMF (Uluslararası Para Fonu), üye
ülkelerin karşılaştıkları veya karşılaşma olasılığı içinde bulundukları
ödemeler dengesi sorunlarını aşabilmeleri için onlara bir program çerçevesinde
destek sağlamak üzere kurulmuş uluslararası bir kurumdur. 2016 sonu itibariyle IMF’nin 189 üyesi
vardır. Bu 189 ülke, ekonomisinin gücüne uygun biçimde IMF’ye kota adı altında
bir sermaye katkısında bulunur. SDR (özel çekme hakları)
İhracat Reeskont Kredisi
Reeskont işlemleri Merkez Bankası
Kanununun 45. Maddesindeki düzenlemelere dayanılarak yürütülmektedir. Firmalar
tarafından döviz üzerinden düzenlenmiş ve belirli koşulları taşıyan senetler,
bankalara kırdırılarak iskonto ettirlimekte ve karşılığında kredi
kullanılmaktadır. Bankalar da bu senetleri ikinci kez kırdırmak üzere Merkez
Bankasına getirmekte ve karşılığında ihracat reeskont kredisi alarak bu
kredileri ihracatçı firmalara yöneltmektedirler. İhracat reeskont kredileri
senette belirtilen döviz tutarının, kredinin kullandırıldığı tarihte ilan
edilen kurdan Türk lirası karşılığının bankalar aracılığıyla firmalara ödenmesi
suretiyle kullandırılmaktadır. Kredilerin vadesinde geri ödemesi ise döviz
olarak gerçekleştiğinden bu tutarlar Merkez Bankası’nın döviz rezervlerine
eklenmekte ve bu rezervleri güçlendirmeye yaramaktadır.
İkarus Çelişkisi
Kral Minos tarafından bir
labirente hapsedilen Daedalus buradan uçarak kaçabilmek için kendisi ve oğlu
İkarus’a balmumu ve kuştüyü karışımından kanatlar yapar. Kendisi kanatları
takıp uçarak kaçmadan önce oğlu İkarus’a gökyüzüne fazla yükselmemesi ve güneşe
yaklaşmamasını öğütler. İkarus, babasının ardından kanatlarını takarak uçmaya
başlar ve labirentten çıkar. Ne var ki uzun süre hapis kalan İkarus uçmanın ve
gökyüzünde yükselmenin tadına doyamaz. Uçtukça kendine güveni artar ve
babasının öğütlerini unutarak güneşe doğru yükselir. Güneşin sıcaklığı,
kanatlarındaki balmumunu eritince de denize düşer ve boğulur. Danny Miller 1990 tarihli İcarus
Paradox adlı kitabında bu efsaneyi iş dünyasına uyarlar. Miller’a göre çoğu
şirket, belirli bir başarıya ulaştıktan sonra bu başarı verdiği aşırı güvenle
şirket yapısının karmaşıklıklaşması, maliyetlerin artması, rakiplerin stratejilerini
küçük görme gibi yollara kolayca girerler. Bu tür yollara girdiklerinde de
genellikle denetimi elden kaçırırlar ve sonuçta çöküşe kadar giderler.
İmkânsız Üçleme (Impossible Trinity)
Ekonomideki imkânsız üçleme ya da üçlü
açmaz (impossible trinity ya da trilemma) hipotezine göre; sermaye
hareketlerinin serbestliği, sabit döviz kuru ve bağımsız bir para politikası
uygulaması aynı anda var olamaz. Eğer bir ekonomide sermaye hareketleri
serbestse ve sabit döviz kuru rejimi uygulanıyorsa o zaman bağımsız para
politikası uygulamak mümkün değildir. Bu durumda para politikası sermaye
hareketleri ve döviz kurundaki eğilimlere göre biçimlenecektir. Eğer bir ekonomide sermaye hareketleri
denetim altında ise sabit döviz kuru rejimi uygulanabileceği gibi bağımsız para
politikası da uygulanabilir.
İşletme
İşletme iki anlama gelir: (1) Mal
ve hizmet üretiminin gerçekleştirildiği iktisadi birimlere işletme denir. (2)
Kâr amaçlı kuruluşların, kuruluşu, finansmanı, üretim araçlarının
sağlanması, üretilen mal ve hizmetlerin pazarlanması, örgütlenmesi, yönetilmesi
ve finansal olaylarının izlenmesini inceleyen sosyal bilime işletme adı
veriliyor. Bir işletmenin başlıca amaçları;
işletmenin piyasa değerini artırmak, topluma hizmet etmek, varlığını
sürdürebilmek, işetme sahibine para kazandırmak, prestij sağlamak olarak
sıralanabilir. Bu amaçlarını
gerçekleştirebilmek için işletmelerin bir takım fonksiyonları yerine getirmesi
gerekir. Bunları da şöyle sıralayabiliriz: Üretim fonksiyonu, pazarlama
fonksiyonu, insan kaynaklarının yönlendirilmesi fonksiyonu, finansman fonksiyonu
ve muhasebe fonksiyonu.
İşsizlik Çeşitleri
Açık işsizlik; mevcut
çalışma koşulları ve ücretler düzeyinde çalışmayı kabul ettikleri halde iş
bulamayanların oluşturduğu işsizlik çeşididir.
Mevsimlik işsizlik; mevsimlik
olarak istihdam olanağı bulunan sektörlerde çalışanların bu mevsimler dışında
işsiz kalmaları durumunda ortaya mevsimlik işsizlik çıkar. Tarım ve turizm
sektörleri bu tür mevsimlik istihdamın yaygın olduğu sektörlerdir. Örneğin
turizm sektörünün en yoğun çalıştığı yaz aylarında deniz kenarındaki otellerin
doluluk oranı artar ve bu oteller bu süre içinde artan yükü karşılayabilmek
için mevsimlik çalıştırmak üzere eleman işe alırlar. Yaz mevsimi bitip de
doluluk oranları düştüğünde de bu elemanları işten çıkarırlar.
Geçici işsizlik; çalışan
kişilerin daha iyi koşullarda çalışabilmek için kendi istekleri doğrultusunda
işten ayrılmaları ve yeni bir işe girinceye kadar işsiz kalmaları halini
tanımlar. İstihdam oranının en yüksek olduğu ekonomilerde bile ortaya
çıkabilecek bir işsizlik türüdür.
Konjonktürel işsizlik; ekonomide
ortaya çıkan durgunluk ve küçülme hallerinde işletmelerin maliyetlerini
düşürerek ortama uyum sağlamak için istihdam azaltmasına gitmeleriyle ortaya
çıkan işsizlik halidir.
Yapısal işsizlik; ekonomide
sektörler arasında ortaya çıkan yapısal değişikliğin yol açtığı bir işsizlik
türüdür. Örneğin sanayileşen bir ekonomide tarım sektörü istihdam gücünü
kaybetmeye başlar ve bu kesimden sanayiye kayma olur. Bu kayma, tarım
sektöründe istihdam edilenlerin hemen sanayi sektöründe iş bulamamaları ve en
azından bir süre işsiz kalmalarına yol açar.
Teknolojik işsizlik; verimliliğin
artırılması amacıyla üretimde daha fazla ve yoğun makine kullanımına geçilmesi,
emek yoğun üretimden sermaye yoğun üretime dönülmesi işsizliği artırabilir. Bu
durumda teknolojik ilerleme bir yandan verimlilik artışına yol açarken bir
yandan da işsizlik artışı getirmiş olur.
Gizli işsizlik; bir
işletmede ya da bir sektörde çalışanların sayısı azaltıldığı halde o işletme ya
da sektörün üretim miktarında bir azalma olmuyorsa orada gizli işsizlik var
demektir. Gizli işsizlik aslında adına uygun bir durumu ifade etmez. Çünkü bir
işletmede çalışanların bir bölümünü işten çıkarmamıza karşın orada üretim
miktarı azalmıyorsa orada işsizlik değil tam tersine aşırı istihdam hali söz
konusu demektir. Bu işsizlik türü en çok tarım sektöründe görülür.İşsizlik Histeresisi
Olivier Blanchard ve Lawrence Summers, uzun süren işsizlik oranlarının doğal işsizlik oranını yukarılara çektiğini, yani bu tür eğilimlerin uzun dönemli işsizlik oranının da değişmesine yol açtığını öne sürüyorlar. Blanchard ve Summers'a göre bunun temel nedenlerinden birisi sendikaların varlığı. Sendikalar, üyelerinin reel ücretinin düşmesine direnirler. Bu direnç ücretlerin düşerek işsizliğin azalmasını engeller ve işsizlik oranının sıfıra yaklaşmasını önlerler. Uzun süreli işsizlik ortamlarında sendikaların bazı üyeleri de işsiz kalır ve sendika üyesi olma konumunu kaybeder. Bu durumda sendikalar reel ücretlerin düşmesine karşı çıkarak eski üyelerinin iş bulmasına da engel olmuş olurlar. Dolayısıyla uzun süreli işsizlik ortamları doğal işsizlik oranını yukarı taşır. Blanchard ve Summers bu olguya 'işsizlik histeresisi' adını veriyorlar. Histeresis, Yunancadan alınmış bir kelime ve gecikme, kısa kalma anlamlarına geliyor. Asıl olarak fizikte kullanılıyor. Bir hamur topağını alıp da yumruğumuzla bastırıp bırakırsak yavaş yavaş eski biçimine dönmeye yöneldiğini görürüz. Topağa bastırma süremiz ne kadar uzun olursa eski hale dönüş o kadar zaman alır ve o kadar başarısız olur. Blanchard ve Summers'ın bu deyimi kullanma nedeni de budur. Uzun süren yüksek işsizlik doğal işsizlik oranının eski haline gelmesine engel olur.
İşsizlik Oranı
İstihdam anketinin uygulandığı gün
ve önceki hafta içinde kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak
hiç bir işte çalışmamış kişilerden son 4 hafta içinde iş arama kanallarını
kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda bulunan 15 ve daha
yukarı yaştaki kişiler işsiz sayılıyor. İşsiz sayısının toplam işgücüne
bölünmesiyle de işsizlik oranı bulunuyor. Bu genel tanımdan hareketle bulunan
işsiz sayısının yanı sıra bir de iş bulmaktan umudu olmadığı için iş aramadığı
halde iş olsa hemen çalışmaya başlayacak durumda olduğunu ifade edenler var. Bu
grupta olanlar işsizlik istatistiklerinde işsiz kategorisinde sayılmıyor. Bu
kategoride olanları da işsizler toplamına eklediğimizde literatürde geniş
işsizlik kamuoyunda gerçek işsizlik oranı olarak bilinen kavrama ulaşıyoruz.
İşsizlik Sigortası Fonu
Oranları ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, devlet, işveren ve işçiden yapılan prim kesintileriyle oluşturulan ve koşulları sağlayan sigortalılara işsiz kalmaları halinde ödemeleri gerçekleştiren fonlara işsizlik fonu ya da işsizlik sigortası fonu deniyor. İşsizlik sigortası, bir işyerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, herhangi bir kasıt ve kusuru olmaksızın işini kaybeden sigortalılara işsiz kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir kaybını belli süre ve ölçüde karşılayan, sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren zorunlu sigorta olarak tanımlanıyor. Her ay işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na verilen bildirgelerde gösterilen “prime esas kazanç” üzerinden sigortalı ve işveren yüzde 1, devlet de yüzde 2 oranında işsizlik sigortası primi ödüyor. Bu ödemeler İşsizlik Sigortası Fonunda toplanıyor ve işsiz kalanlara buradan ödeme yapılıyor.
İthal İkamesi
İşsizlik Sigortası Fonu
Oranları ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, devlet, işveren ve işçiden yapılan prim kesintileriyle oluşturulan ve koşulları sağlayan sigortalılara işsiz kalmaları halinde ödemeleri gerçekleştiren fonlara işsizlik fonu ya da işsizlik sigortası fonu deniyor. İşsizlik sigortası, bir işyerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, herhangi bir kasıt ve kusuru olmaksızın işini kaybeden sigortalılara işsiz kalmaları nedeniyle uğradıkları gelir kaybını belli süre ve ölçüde karşılayan, sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren zorunlu sigorta olarak tanımlanıyor. Her ay işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na verilen bildirgelerde gösterilen “prime esas kazanç” üzerinden sigortalı ve işveren yüzde 1, devlet de yüzde 2 oranında işsizlik sigortası primi ödüyor. Bu ödemeler İşsizlik Sigortası Fonunda toplanıyor ve işsiz kalanlara buradan ödeme yapılıyor.
İthal İkamesi
İthal ikamesi, yurt dışından
ithal edilmekte olan malların, koruyucu ve özendirici önlemlerle yurt içinde
üretilmesini öngören bir sanayileşme politikasıdır. İthal ikamesi politikası,
bir yandan yüksek gümrük koruma önlemleriyle ithalatı kısıtlarken bir yandan da
teşvik önlemleriyle ithal edilen malın yurtiçinde üretilmesini sağlamaya
yönelir. Bu politikada ülke içinde kurulan üretim birimleri, her türlü dış
ticaret ve kambiyo politikalarıyla dış piyasanın rekabetinden korunmaya
çalışılır. Bu politika, özellikle yeni kurulan ve o nedenle bebek endüstriler
adı verilen sanayi dalları için uygulanır. Yeni doğmuş bebeklerin anne
tarafından korunmaya bakılmaya nasıl ihtiyacı varsa yeni kurulmuş endüstrilerin
de yanı bakım ve korunmaya ihtiyacı olduğu düşüncesinden hareketle bu politika
geliştirilmiştir.
J
J Eğrisi
Devalüasyon ya da yerli paranın değer kaybetmesi, ilk aşamada yeni koşullara kolay uyum sağlanamayacağı ve yeteri kadar esnek olunamayacağı varsayımı altında dış dengeyi bozar. Bu durumda dışticaret dengesinde açık yönünde bir yükselme ortaya çıkar. Bu bozulma bir süre sonra yeni koşullara uyum sağlanması sonucu bu kez ucuzlayan ihraç mallarına talebin artması ve pahalılaşan ithal mallarına talebin düşmesiyle tersine döner. Bu terse dönüş bir J harfini andırdığı için bu gelişmenin gösterildiği grafikteki dışticaret dengesindeki değişimi gösteren eğriye J Eğrisi deniyor.
K
Kalkınma
Ekonomik kalkınma, bir ülkede ya da
bölgede yaşam standartlarının yükselmesidir. Yaşam standartları dediğimiz zaman
gelir, tüketim ve tasarruf gücü gibi maddi kavramların yanı sıra eğitim,
sağlık, kaliteli yiyecek ve su gibi genel kavramları da kastediyoruz. Bunu
ölçmek için önerilen birçok endeks arasında en çok kabul göreni Birleşmiş
Milletler tarafından yayımlanan “insani gelişmişlik endeksi” dir.
Kamu Kesimi İç Borçlanması
Kamu kesiminin iç piyasadan yaptığı
borçlanmaya kamu kesimi iç borçlanması deniyor. Bu borçlanma ağırlıklı olarak
Hazine tarafından yapıldığı için bazen Hazine iç borçlanması deyimi de eş
anlamlı olarak kullanılıyor. Kamu kesimi iç borçlanmasının TL ile veya
dövize endeksli olarak ya da dövizle yapılması borçlanmanın niteliğini değiştirmiyor
ve bu borçlanma türü iç borçlanma olarak değerlendiriliyor. Burada borçlanma
kağıtlarının kimin elinde olduğu da önem taşımıyor. Yani bir yabancı parasını
getirip Türkiye’de bozdurup Hazine Bonosu almışsa o borç kamu iç borçlanması
olarak nitelendirilmeye devam ediyor. Burada borcun iç borç mu dış borç mu
olmasında ayırt edici faktör borçlanma otoritesinin bu borçlanmayı hangi
piyasada yapmış olduğu.
Kamu Kesimi Dış Borçlanması
Kamu kesiminin dış piyasalardan yaptığı
borçlanma kamu kesimi dış borçlanması olarak adlandırılıyor. Bu borçlanmada da
Hazine’nin önemli bir ağırlığı söz konusu. Bu borçlanma dört şekilde yapılabiliyor:
(1) Kredi almak yoluyla, (2) Tahvil ihracı yoluyla, (3) Devletlerden borçlanma,
(4) Uluslararası kurumlardan borçlanma.
Karşılıklar Politikası (Rezerve Requirements Policy)
Bankalar topladıkları mevduatın ve diğer
kaynaklarının merkez bankası tarafından belirlenen oranda belirli bir
miktarını, ileride karşılaşabilecekleri zorluklarda talep edip kullanabilmek
için merkez bankasına yatırmak zorundadırlar. Buna zorunlu karşılıklar, bunun
miktarını belirlemeye yarayan orana da karşılık oranı adı veriliyor. Merkez
bankasının, karşılık oranını artırıp azaltarak bankaların açabileceği kredi
miktarını ve maliyetini etkilemesi eylemine de karşılıklar politikası adı
veriliyor. Merkez bankaları, bankalardan aldıkları bu karşılıklar için belirli
bir faiz ödeyebilecekleri gibi herhangi bir ödeme yapmayabiliyorlar.
Kapasite Kullanım Oranı
Bir üretim biriminin belirli bir dönemde
fiilen gerçekleştirdiği üretim miktarının fiziki olarak üretebileceği en yüksek
miktara olan oranını gösterir. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı, Merkez Bankası’nın imalat sanayi
sektöründe çalışan işyerlerine her ay uyguladığı İktisadi Yönelim Anketi’ne
verilen cevaplara göre hazırlanıp yayımlanır.
Kapitülasyon
Bir devletin bir anlaşmaya bağlı olarak başka devletlere tanıdığı ekonomik ve sosyal ayrıcalıklar bütününe kapitülasyon adı verilir. Kapitülasyon Latince koşullar anlamına gelmektedir. Kapitülasyon baş eğmek, teslim anlaşması yapmak anlamlarını taşır. Tarihte kazandığı özel anlamla kapitülasyon, bir ülke tarafından başka bir ülkenin vatandaşlarına verilen ticari ayrıcalıklar bütünüdür. Osmanlı'da kapitülasyon ilk kez Fatih Sultan Mehmet tarafından Venediklilere verilmiştir. Ancak bu, kapitülasyonların Osmanlıya ait bir sistem olduğu manasına gelmemelidir. Kapitülasyonlar pek çok Avrupa toplumu olmak üzere Osmanlıdan önce ki Anadolu toplumlarında da uygulanmış ticari ve sosyal ayrıcalıklar bütünüdür. Osmanlı Devleti tarafından Yükselme Dönemi'nden imparatorluğun dağılışına değin Avrupa devletlerine çeşitli kapitülasyonlar verilmiştir. Osmanlı Devleti Fatih Sultan Mehmet zamanında Venediklilere, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Fransızlara kapitülasyonlar vermiştir. II. Mahmut, Baltalimanı Antlaşmasıyla kapitülasyonları İngilizlere de verdi. Osmanlı kapitülasyonları Lozan Antlaşmasıyla kaldırıldı.
Kartel
Aynı alanda üretim yapan firmaların ya da devletlerin çeşitli
anlaşmalarla tekel koşullarını yaratacak şekilde birlikte hareket ettikleri
yapılanmadır.
Kaya petrolü
Kayalar arasında bulunan kerogen adlı organik
maddenin çeşitli teknik yöntemlerle (Hidrojenerasyon veya termokimyasal
çözültmeler gibi) dönüştürülmesiyle oluşan bir petrol türü.
Kamu gelirlerini artırarak, kamu harcamalarını azaltarak ya da her ikisini bir arada yaparak kamu kesimi açığını düşürmeye çalışan önlemler bütününe kemer sıkma ya da kemer sıkma önlemleri deniyor.
Konjonktür
Kredi Notlarının Anlamı
Üç büyük kredi değerlendirme kuruluşu (Standard and Poor's, Moody's ve Fitch) yabancı para cinsinden verdikleri uzun vadeli kredi notlarının anlamları aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
Konjonktür
Konjonktür ya da iş döngüsü, ekonomik
döngü veya konjonktür devresi, ekonomik etkinlik veya üretimde
birkaç ay veya yılı aşan ekonomik dalgalanmaları belirtmek için kullanılan
terimdir. Bu dalgalanmalar uzun süreli bir büyüme eğilimi sırasında meydana
gelir ve tipik olarak nispeten hızlı ekonomik büyüme dönemleri ile durgunluk
veya gerileme dönemleri arasında zamanla değişimler gösterir. Konjonktür
dalgalanmaları, reel GSYH’daki büyüme oranları kullanılarak ölçülmektedir.
"Döngü" teriminin kullanılmasına karşın ekonomik etkinlikteki bu
dalgalanmalar mekanik veya öngörülebilir periyodik bir kalıp izlemez. Avusturyalı
iktisatçı Joseph Schumpeter dört aşamalı bir döngü oluşumunun varlığını öne
sürmüştür: (1) büyüme (üretim ve fiyatlarda artış, düşük faiz oranları); (2)
kriz (borsa çöküşü ve firmaların iflası); (3) resesyon (üretim ve fiyatlarda
düşüş, yüksek faiz oranları); (4) düzelme (fiyat ve gelirlerdeki düşüş
nedeniyle borsada düzelme). Bu modelde düzelme ve gelişme, üretkenlik, tüketici
güveni, toplam talep ve fiyatlardaki artış ile ilişkilidir.
Kredi Notlarının Anlamı
Üç büyük kredi değerlendirme kuruluşu (Standard and Poor's, Moody's ve Fitch) yabancı para cinsinden verdikleri uzun vadeli kredi notlarının anlamları aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
Kırılgan Beşli
Morgan Stanley’in Ağustos
ayı ekonomi raporunda kırılgan beşli diye bir gruplandırma ortaya atıldı.
Kırılgan beşli olarak adlandırılan bu grupta Hindistan, Brezilya, Endonezya,
Türkiye ve Güney Afrika yer alıyor. Bir zamanlar BRIC ülkeleri (Brezilya, Rusya,
Hindistan ve Çin) yükselen piyasaların en parlak örnekleri olarak lanse
ediliyor, bunların arasına zaman zaman Türkiye, Güney Afrika, Meksika,
Endonezya gibi ülkeler de katılıyordu. Şimdi bunlardan Çin, Rusya ve Meksika
dışındakiler kırılgan beşli grubunda buluşmuş bulunuyor. Kırılgan beşli
gruplandırması da ABD Merkez Bankası’nın (Fed) tahvil alımlarını azaltacağına
ilişkin açıklamasından sonra ortaya çıktı. Fed’in bu açıklamasının ardından
paraları en çok değer kaybeden yükselen piyasa ekonomileri bu beş ülke oldu. Bu
ülkelerin böyle bir grubun içinde değerlendirilmesinin nedenleri olarak yüksek
cari açık oranları, yüksek enflasyon oranları ve büyüme performansındaki
düşüşler gösteriliyor. Bu ülkelerin önümüzdeki dönemde dış finansman
ihtiyaçlarında önemli artışlar olacağı ve Fed’in kolay para politikasını terk
etmesi halinde bu ekonomilerin gerekli dış finansmanı bulmakta çok
zorlanacakları tahmin ediliyor. Bunlara ek olarak bu ülkelerin hepsinde gelecek
yıl genel seçimlerin yapılacak olması siyasal belirsizliklerin ortaya çıkmasına
ve dolayısıyla risklerin artmasına yol açıyor.
Kıyı Bankacılığı
Kıyı Bankacılığı
Off Shore bankacılık ya da kıyı
bankacılığı; ülke dışında sağlanan fonların, ülke dışında kullandırılması
amacıyla yapılan işlemleri kapsamaktadır. Bu tür işlemler bankacılıkla ilgili
çoğu yasa ve denetimin dışında kalmaktadır. Kıyı bankacılığının yapıldığı
başlıca yerler Cayman Adaları, Bahama, Bermuda, Bahreyn, Panama, Guernsey,
Jersey ve diğer 40 dolayında yerdir. Bu merkezler aynı zamanda vergi cennetleri
olarak da adlandırılmaktadır. Bunların yatırımcılara sağladığı başlıca
avantajlar şöyle sıralanıyor: Buralarda tutulan mevduata zorunlu karşılık
uygulanmadığı ve sigorta fonuna prim ödenmediği için daha yüksek getiri elde
edilmesi söz konusudur. Resmi denetim söz konusu değildir. Elde edilen getiri
üzerinden vergi alınmamaktadır. Bu tür işlemler dolayısıyla ülkelerin de
kayıpları söz konusudur: Ülkeler vergi kaybıyla karşılaşır. Merkez Bankası
zorunlu karşılıkları düşük kalır. Denetimin etkinliği kaybolur. Günümüzde kıyı
bankacılığı yasal olmayan ya da en azından etik olmayan kazançların kaynağı
haline gelmiş bir uygulamadır.
Kira Sertifikası
Kira Sertifikası
Hazine Müsteşarlığı Varlık Kiralama AŞ
tarafından kendi adına ve kira sertifikası sahiplerinin hesabına satın almak
veya kiralamak suretiyle edinilen varlıkların finansmanını sağlamak amacıyla
çıkarılan ve satın alanların bu varlıklardan elde edilen gelirlerden payları
oranında gelir elde etmelerini sağlayan senetlerdir. Bunlardan elde edilen
gelir kira olarak adlandırılıyor.
Konjonktür Dalgaları (Business Cycle)
GSYH'nın uzun dönemde potansiyel GSYH çevresinde gösterdiği periyodik dalgalanmalara verilen isimdir. Dört aşamadan oluştuğu düşünülür: Tepe, daralma,dip ve genişleme.
Konversiyon
Konversiyon
Borçların değiştirilmesi, borç
yükünün hafifletilmesi amacıyla, borçlunun ödeyeceği faiz oranında bir indirim
yapılması işlemini ifade eder. Değiştirme işleminde asıl olarak borcun anapara
tutarı ve vadesi değişmediği halde ödenecek faiz miktarı düşürülür. Eğer
değiştirme işlemi borçlunun tek taraflı kararıyla yapılıyorsa zorunlu
değiştirme, eğer borçlu ve alacaklının karşılıklı anlaşması sonucu yapılıyorsa
isteğe bağlı değiştirme söz konusudur. Değiştirme işleminin tahkimden en
önemli farkı şöyle özetlenebilir; tahkimin asıl amacı borcun vadesini uzatmak
olduğu halde, değiştirmeden güdülen amaç borç yükünün hafifletilmesidir.
Konvertibilite
Konvertibilite, genel olarak bir değerin bir
başka değere dönüştürülebilmesi işlemini ve bu işlemin hangi koşullarla
yapılacağını ifade eder. Konu para olduğunda konvertibilite, bir ülke parasının
altına veya diğer ülke paralarına, adına kur ya da parite denilen bir ölçü çerçevesinde
dönüştürülebilmesi anlamına gelir. Bir başka ifadeyle eğer bir ülkenin parasını
o ülkenin bankalarına götürüp karşılığında yabancı bir ülke parası almak
istediğinizde kur denilen ölçü uygulanarak alabiliyorsanız bu durum
bulunduğunuz ülke parasının konvertibl olduğunu gösterir. Konvertibilite söz
konusuysa, kişi elindeki TL’yi getirip örneğin dolara çevirmek isterse Merkez
Bankası bu değişimi geçerli olan kurdan yapacağını taahhüt eder. Merkez
Bankası’nın bu taahhüdü, öteki bankaların ya da döviz bürolarının da aynı şeyi
yapmalarına olanak sağlar.
Kur
Kur
Döviz kuru, bir ülkenin parasının yabancı paralar
karşısındaki değerini belirleyen katsayıya verilen genel addır. Bu çerçevede
örneğin TL’nin Dolar karşısındaki değerine kısaca Dolar Kuru deniyor. 1 Dolar,
piyasada TL ediyorsa bu durumda TL'nin Dolar kuru 3,00 demektir. Alış kuru: Döviz alım satımı yapan
kurumların döviz satın almak için yabancı para cinsinden belirledikleri kura
alış kuru deniyor. Satış kuru: Döviz alım satımı
yapan kurumların döviz satmak için yabancı para cinsinden belirledikleri kura alış
kuru deniyor. Bir
döviz bürosunda USD kuru olarak 3,05 - 3,07 ibareleri varsa bu, USD'yi 3,05'den
aldığını ve 3,07'den sattığını gösteriyor demektir.
Kur rejimi (exchange rate regime) bir
ülkenin kendi parasını yabancı paralarla değer açısından ne şekilde
ilişkilendireceğine ilişkin olarak izleyeceği yöntemin adıdır. Sabit kur rejimi (Fixed exchange rate):
Yerli paranın dış değerinin Merkez Bankası tarafından belirli bir kurla yabancı
paralara karşı eşitlenmesi rejimidir. Sabit kur bir kez belirlendiğinde Merkez
Bankası tarafından değiştirilinceye kadar aynı kalır. Sabit kur rejiminin çeşitli uygulanma
biçimleri vardır. Peg rejimi (Pegged exchange rate regime): Yerli parayı
belirli bir rezerv paraya ya da birden fazla paranın oluşturduğu bir sepete
bağlamaya peg adı veriliyor. Para kurulu rejimi (Currency board regime): Bu da
asıl olarak peg rejimiyle aynı ilke içinde yürür, yani peg rejimi için yapılan
tanımlama bu rejim için de geçerlidir. Para kurulu rejiminin belirgin farkı
yerli paranın basılmasının da döviz girişine bağlanmış olmasıdır. Dalgalı kur rejimi (floated Exchange rate
regime): Yerli paranın yabancı paralarla ilişkisinin piyasalarda (arz ve talep
kurallarına göre) belirlendiği kur rejiminin adıdır. Bu rejimde yerli paranın
yabancı paralarla olan ilişkisi gün içinde sürekli olarak yeniden belirlenir.
Dalgalı kur rejiminin farklı uygulanma biçimleri vardır. Tam dalgalı kur rejimi
(free float): Dalgalı kur rejiminde Merkez Bankası ya da başka bir kurum
paranın dış değerine müdahale etmiyorsa bu rejime tam dalgalı kur rejimi denir. Merkez Bankası’nın döviz kuru
dalgalanmalarına müdahale etmesi dalgalı döviz kuru rejimini bozmasa da tam dalgalanmadan
çıkarır. Müdahaleli dalgalı kur rejimi (dirty float): Dalgalı kur
rejiminde Merkez Bankası kurdaki değişimlere döviz alım satımı yaparak müdahale
ediyorsa bu rejime müdahaleli dalgalı kur rejimi (dirty float) denir. Bazen de
dalgalanmaya müdahale için bir bant aralığı seçilir. Bant içinde dalgalanma
rejimi (crawling bands, pegged with horizontal bands): Döviz kurunun belirli
bir bant aralığında dalgalanmasına bu bandın altına veya üstüne taşması halinde
Merkez Bankası’nın müdahale etmesi biçiminde uygulanan rejime verilen addır. Bu
uygulama bant aralığı içinde dalgalı, bant aralığı dışında müdahaleli
dalgalanma biçimini alır.
Kur Savaşları
Kur savaşları deyimi, ihracatı artırmak,
ithalatı sınırlamak için kendi paralarının değerini öteki paralara karşı düşük
tutmak için girişilen çabaları ifade ediyor. Birkaç ülke paralarının değerini
düşük tutarak dünya pazarındaki yerini genişletmeye yönelince öteki ülkeler de
benzer hamlelere girişiyorlar. Karşılıklı adımların sonunda herkesin zarar
göreceği aşamaya kadar gitmesi kur savaşlarının korkulan gelişim sürecini
yansıtıyor. Bretton Woods Konferansının amaçlarından birisi de bu olayın
dışticaret savaşları versiyonunu önlemekti. Bir ülke, cari açığını gidermek
için ithalat kısıtlamalarına giderse öteki ülkeler de aynı yolu izlemeye
başlayabilir ve bu durumda dünya ticaret hacmi küçülür. Kapitalizmin temel
önermelerinden birisi “dünyada ticaret ne kadar artarsa refah da o kadar artar”
olduğu için bu gelişmenin dünyada refahı düşüreceği düşünülmektedir. IMF, Dünya
Bankası ve sonradan eklenen WTO bu tür ithalat kısıtlamalarına yol açacak
gelişmeleri önlemek için dizayn edilmişlerdir. Günümüzde dışticaret
savaşlarının yerini kur savaşları almış bulunuyor.
Kur Riski
Kur Riski
Kur Riski; gelecekte döviz
kurunun değerinde yaşanabilecek dalgalanmalar sonucunda varlıklar veya
yükümlülüklerde meydana gelebilecek değişikliklerden zarar edilmesi olasılığını
ifade eden bir deyimdir. Bir Amerikalının kur 2,90 iken 100 Dolarını Türkiye’ye
getirip TL’ye çevirdiğini, eline geçen 290 TL’yi % 10 faizle bir yıllığına
bankaya yatırdığını düşünelim. Kurda bir değişim olmazsa Amerikalı yatırımcının
eline yılsonunda 319 TL geçecektir. Bunu Dolara çevirdiğinde eline 110 Dolar
geçer. Bu durumda Amerikalı yatırımcı 10 Dolar kazanmış olur. Bir yılın sonunda
kurun 3,20TL’ye çıktığını düşünelim. Amerikalı yatırımcı elinde geçen 319 TL’yi
Dolara çevirirse eline 99,6 Dolar geçer. Bu durumda Amerikalı yatırımcı faizden
kazandığından fazlasını kurdan kaybetmiş olur. İşte buna kur riski denir.
Kur Sepeti
Bir ülke parasının yabancı paralar
karşısındaki değerini ölçmek için birden fazla yabancı para birimiyle
oluşturulan sepete kur sepeti denir. Eğer bir ülkenin parası örneğin başlıca
iki yabancı parayla çok yakından ilişkiliyse o zaman kur sepetine göre ölçme
yapmak doğru bir yaklaşım olur. Örneğin Türkiye’nin ithalatının ve dış
borçlanmasının ağırlığı Dolar ile buna karşılık ihracatının ve bazı hizmet
gelirlerinin ağırlığı Euro iledir. Bu durumda TL’nin Dolar ve Euro’dan oluşan
bir sepete karşı değerinin değişimini ölçmek önem kazanır.
Kur sepeti denildiğinde bizim açımızdan
şöyle formüle edilecek bir durum anlaşılır: Kur sepeti değeri = (1 USD + 1
Euro) / 2
Küreselleşme
Sermaye akımlarının serbest kalmasıyla birlikte kapitalizmin dünyanın neredeyse tamamına yaygın bir sistem haline gelişi.
L
Libor
Likidite tuzağı (Liquidity Trap)
LIBOR, London
interbankoffered rate deyiminin kısaltmasıdır. Londra'da kurulu yüksek itibarlı
bankaların her gün saat 11 de birbirlerine verecekleri borçlarda
uygulayacakları faiz oranını göstermek üzere belirledikleri bir orandır.
Geleneksel ve eski bir uygulama olduğu için pek çok ilemde baz faiz oranı
olarak kabul ediliyor. Oran, en itibarlı bankaların birbirine ve
çok itibarlı müşterilerine vereceği borcun faiz oranı olduğu için daha az
itibarlı müşterilere Libor + belirli bir oran üzerinden borç verilmesi söz
konusudur. + dan sonra eklenen ek faiz oranına da spread deniyor.
Likidite tuzağı (Liquidity Trap)
Likidite
tuzağı para arzındaki artışların faizleri daha fazla düşüremeyeceği bir aşamayı
ifade eder. Bu aşamaya gelindiğinde ekonomiye enjekte edilen likidite atıl
birikim biçiminde elde tutulmaya başlanır ve dolayısıyla para arzındaki artış
ekonomiyi canlandırmaya yaramaz. Keynesyen likidite tuzağı ortaya
atıldığında doların altın karşılığı bulunuyordu. Dolayısıyla insanların düşük
faiz ortamlarında ellerine geçen parayı tıpkı altın gibi elde tutmaları ve
tahvil fiyatlarının düşmesini (yani tahvil faizlerinin yükselişe geçmesini)
beklemeleri doğaldı. Günümüzde artık hiçbir paranın bu tür
altın karşılığı olmadığı dikkate alınırsa likidite tuzağının farklı bir yere
oturmuş olduğu ortaya çıkıyor. Başlıca iki farklı görünümden söz etmemiz
mümkündür: (1) Likidite tuzağına girildiği aşamada para arzının ya da para
bazının genişletilmesine ve faizin en düşük düzeye inmesine karşın insanlar
ellerine geçen parayı mümkün olduğunca az harcayıp kalanı tasarruf ederek
geleceği beklemeye başlıyorlar. Böyle bir ortamda bankalarda mevduat artsa bile
bunlara yönelik kredi talebinde artış olmuyor. Çünkü tüketimin kısıldığı bir
yerde yeni yatırımlar yaparak üretim kapasitesini artıracak eylemlere girilmesi
anlamlı görünmüyor. Hiç kuşkusuz bu eğilimin tıpkı elektronik eşyada olduğu
gibi yeni teknolojilere yönelik alanlarda bazı istisnaları da olabiliyor. (2)
Faizlerin çok düşük olduğu ekonomilerde ortaya çıkan parasal genişlemeden
yararlananlar ellerine geçen parayı daha yüksek faiz getirisi veren ekonomilere
yolluyorlar. Bu olgu, günümüzde sermaye hareketlerinin serbestliğinin Keynes
dönemine göre çok daha fazla olmasının yarattığı bir başka farklılık olarak
karşımıza çıkıyor. Bu durumda ABD ya da Avrupa’da piyasaya sürülen likiditeyi
ellerine geçirenler bu paraları faiz oranının yüksek olduğu ekonomilere
yatırarak daha yüksek getiri elde etmeyi planlıyorlar. Bu durumda piyasaya
sürülen likiditenin yerel ekonomiye katkısından çok başka ekonomileri
canlandırmaya yararı ya da oralarda yerli paranın değerlenmesine yol açarak o
ekonomilere zararı söz konusu olabiliyor.
M
Maastricht Antlaşması ve Maastricht Kriterleri
1993 yılında yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması Avrupa Topluluğunun Avrupa Birliği adını alarak ekonomik birlikten siyasal birliğe geçiş için ilk adımın atıldığı antlaşmadır. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ortak para birimi olarak ortaya konulan Euro'ya geçebilmeleri için uymaları ya da sağlamaları gereken kriterlere de Maastricht Kriterleri adı veriliyor. Bu kriterler: Fiyat istikrarı ölçüsü, bütçe açığı ölçüsü, kamu borç yükü ölçüsü, faiz oranı ölçüsü ve döviz kuru istikrarı ölçüsüdür.
Maastricht Kriterleri:
(1) Fiyat İstikrarı: Bir üye ülkenin Euro bölgesine girebilmesi için AB üyesi ülkelerden en düşük enflasyon oranına sahip üç ülkenin ortalama yıllık enflasyonunu 1,5 puandan fazla aşmamış olması gerekiyor
(2) Bütçe Açığı: Üye ülkenin kamu bütçe açığı / GSYH oranının yüzde 3'ü aşmaması gerekiyor.
(3) Kamu Borç Yükü: Üye ülkenin kamu kesimi borç stoku / GSYH oranının yüzde 60'ı geçmemesi gerekiyor.
(4) Üye ülkenin uzun vadeli, faiz oranının 12 aylık bir dönem itibariyle, fiyat istikrarı açısından en iyi durumda olan üç üye ülkenin ortalama faiz oranını 2 puandan fazla aşmaması gerekiyor.
(5) Son iki yıl içinde üye ülkenin parasının devalüe edilmemiş olması gerekiyor.
Makro İhtiyati Politikalar (Macroprudential Policies)
Bu deyim, finansal sistemde (bankalar, sigorta şirketleri, finansal
kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve diğerleri) ortaya çıkabilecek
riskleri denetlemek ve düşürmek amacını güden önlemler bütününü tanımlamak için
kullanılıyor. Bu politikaları uygulamaktan güdülen amaç ise finansal sorunlar
nedeniyle ortaya çıkabilecek sistemik riskin finansal sistem ve reel ekonomi
üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlamaktır.
Mali Anestezi
Anestezi, hissetme yokluğudur. Cerrahi müdahale öncesinde, kişinin
müdahalenin acısını, ağrısını hissetmemesi için vücuduna genel olarak veya
lokal olarak verilen ilaçlarla hissetme yetisinin kaybı sağlanır. Kişi ameliyat
boyunca yapılan müdahaleyi hissetmez, bu da ameliyatı yapan cerrahın kolay
çalışmasını sağlar. Kamu maliyesinde kullanılan mali anestezi; kişi ve
kurumların tam olarak farkına varmadan vergi veya benzeri bir yükümlülüğü
ödemeleri halidir. Ya da bir başka ifadeyle, kişi ve kurumların ödeyecekleri
verginin varlığını tam olarak anlamalarının önlenmesi haldir. Mali anestezi
genel olarak dolaylı vergilerde geçerlidir. Fiyata dâhil olarak uygulanan katma
değer vergisi (KDV) bu tür mali anestezi konusu olan vergilerin tipik
örneğidir. 50 TL’ye bir gömlek aldığımızda kasaya 50 TL öder çıkarız. Bunun
içinde yüzde 18 oranında KDV olduğunu, gömleğin fiyatının aslında 42,5 TL
olduğunu, 7,5 TL’sinin KDV olduğunu fark etmeyiz. Çünkü burada vergi, fiyatın
içine gizlenmiştir. Bu uygulama mali anestezinin örneğidir.
Devlet gelirleri yeterince şeffaf bir
görünümde değilse ve vergi mükellefleri tarafından net bir biçimde
algılanamıyorsa devlet giderleri olduğundan daha az maliyetli sanılabilir. Bu
durum siyasetçilerin daha fazla kamu gideri yapabilmelerine olanak sağlar. Bu
duruma mali illüzyon deniyor. Mali illüzyon kavramı 1903 yılında ilk kez
İtalyan Kamu Maliyecisi Amilcare Puviani tarafından Teoria della Illusione
Financiera (Mali İllüzyon Teorisi) adlı kitabında gündeme getirilmiştir.
Mali Konsolidasyon (Fiscal Consolidation)
Harcama kalemlerinde indirime gidilmesi ya da gelirlerin, vergi oranlarının artırılması, istisnaların azaltılması gibi, çeşitli yollarla artırılması aracılığıyla bütçe açığını ve dolayısıyla borç yükünü azaltmayı öngören uygulamalar bütününe mali konsolidasyon adı verilmektedir.
Mali Kural (Fiscal Rule)
Kamu maliyesi açısından izlenecek politika iki türlü olabilir: Esnek politika ya da kurala bağlı politika. Esnek politika, maliye politikasının anayasa ve yasalarda çizili kurallar içinde yürütülmesi koşuluyla esnek biçimde yürütülmesi olarak tanımlanabilir. Kurala bağlı maliye politikası ise kamu kesiminin gelir, gider, borçlanma ve finansal yükümlülük altına girme konularında orta ve uzun dönemde izleyeceği politikaların esneklik limitlerinin belirli kurallara bağlanması olarak tanımlanabilir. Kurallara bağlı maliye politikası söz konusu olduğunda uygulanacak maliye politikasının esneklik limitlerini belirleyen kurallara mali kural adı veriliyor.
Mali Piyasa
Mali
piyasa; borç verilebilir fonlar arzı ile
bu fonlara yönelik talebin buluştuğu piyasadır. Mali piyasanın temel işlevi,
borç verilebilir fonlar ve mali sermayenin, gelir fazlası olanlardan, gider
fazlası olanlara aktarılmasını sağlamaktır. Bu piyasada iki tür finansman söz
konusudur; doğrudan finansman ve dolaylı finansman. Doğrudan finansman, gelir
fazlası olanların, gider fazlası olanlara, ellerindeki tasarrufları doğrudan
borç olarak vermeleri şeklinde ortaya çıkar. Örneğin bir kişinin, ya da bir
kurumun doğrudan doğruya Devlet tahvili satın alması halinde doğrudan finansman
söz konusu olur. Buna karşılık, gelir fazlası olanlardan bu tasarrufların aracı
kurumlar eliyle toplanıp, gider fazlası olanlara yöneltilmesi halinde dolaylı
finansman ortaya çıkar. Örneğin bankaların, kişilerin tasarruflarını
faiz karşılığında mevduat olarak toplayıp bu paraları kredi şeklinde kurum veya
kişilere vermeleri ya da Hazine bonosu vb almaları dolaylı finansmanın tipik
örnekleridir.
Mali Sürüklenme (Fiscal Drag)
Bir ekonomide vergi gelirlerindeki
otomatik artışın ekonomi üzerinde ters etki yaratarak büyüme hızını düşürmesine
mali sürüklenme (fiscal drag) deniyor. Enflasyon, gelirlerin nominal olarak (görünürde)
artmasına ve kişilerin, artan oranlı tarife nedeniyle giderek daha yüksek vergi
oranlarına girmelerine ve dolayısıyla daha fazla vergi ödemelerine yol açar.
Reel gelirleri artmadığı halde daha fazla vergi ödedikleri için kullanılabilir
gelirleri düşen kişiler, ister istemez tüketim harcamalarını azaltmak zorunda
kalırlar. Bu gidişin sonucu olarak da ekonomide toplam talep ve dolayısıyla GSYH düşer.
Maliye Politikası (Fiscal Policy)
Ekonomik dengeyi sağlamak ya da
ekonomide oluşmuş dengesizlikleri gidermek için mali araçların bir hedef
doğrultusunda kullanılmasına maliye politikası deniyor. Maliye politikasının
dört temel alt politikası var: (1) Vergi politikası, (2) Harcamalar politikası,
(3) Borçlanma politikası, (4) Diğer politikalar.
Vergi politikası;
ekonominin gidişine göre vergilerin artırılması veya azaltılması biçiminde
uygulanır. Artırma da azaltma da iki biçimde olabilir: Vergi oranları
değiştirilebilir ya da kapsam değiştirilebilir. Vergi oranları artırılırsa kişi
ve kurumlara daha az harcanabilir gelir bırakılır ve bu yolla toplam talep
denetim altına alınmış olur. Tersi yapılıp da vergi oranları düşürülürse kişi
ve kurumların elinde daha fazla harcanabilir gelir kalacağı için harcamalar ve
bu yolla da toplam talep yükselir. İlki ekonomiyi soğutmak, ikincisi ise
canlandırmak amaçlı kullanılabilir. Harcamalar politikası; kamu
harcamalarının artırılması veya azaltılmasının ekonomide yaratacağı etkiler
üzerine kurulu bir politikadır. Kişi ve kurumların harcamalarının ve
dolayısıyla toplam talebin düştüğü bir ortamda kamu harcamaları artırılarak
ekonominin canlanması sağlanabilir. Bu durumda eline fazladan para geçenler bu
parayı harcayarak talep artışına ve o da üretimin canlanmasına etki yapabilir.
Toplam talebin hızla arttığı bir ortamda ise bunun tersi yapılarak kamu
harcamaları azaltılır. Borçlanma politikası; ekonomide talep artışına
bağlı olarak aşırı canlılığın ortaya çıktığı hallerde, bir başka ifadeyle
ekonominin ısındığı durumda, kamu borçlanmasını artırmak suretiyle harcanabilir
gelirin düşürülmesini hedefleyen bir politikadır. Eğer tersi olmuş ve ekonomi
soğumaya yüz tutmuşsa o zaman borçların erken ödenmesi yoluyla para piyasaya
çıkarılır ve toplam talebin canlanması sağlanır.
Bu üç temel politika aracının
yanında teşvik politikasından dış ticaret politikasına kadar uzanan çeşitli alt
politikalar da maliye politikasının araçları ya da alt politikaları arasında
sayılabilir.
Manipülasyon
Manipülasyon; hileli yönlendirme olarak tanımlanmaktadır. Manipülasyon, algıyı yönlendirme ya da doğrudan fiyat hareketlerine müdahale yoluyla yapılabilir. Yanlış bilgi ya da söylenti yayarak yatırımcıları yanıltmak ya da bir menkul kıymetin fiyatını çeşitli tekniklerle kasıtlı ve suni olarak düşürme veya yükseltme girişiminde bulunmak manipülasyon çeşitleridir. Bu işlemleri yapanlara da manipülatör denir. Manipülasyon, SPK tarafından piyasa dolandırıcılığı olarak kabul edilmekte, yasal bir suç olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
Manşet Enflasyon
Enflasyonu ölçmekte kullanılan endeksler içinde en geniş kapsamlı olan ve fiyat değişimlerini nihai aşamada (tüketiciye satış fiyatı aşaması) ölçen endeks TÜFE endeksidir. Dolayısıyla enflasyon oranları açıklandığında en çok bu endeksteki değişme dikkat çeker ve gazete manşetlerine çıkarılır. O nedenle TÜFE aracılığıyla ölçülen enfflasyonu öteki yollarla ölçülen enflasyondan ayırmak için manşet enflasyon deniyor.
Son tüketilen birimin sağladığı faydaya marjinal fayda denir.
Marjinal Fonlama Oranı
Merkez Bankası, bankalara kısa
vadeli fon sağlar. Bu fonlar haftalık ve gecelik olarak ikiye ayrılır. Merkez
Bankasının bankalara haftalık repo ihalesiyle verdiği borç karşılığında aldığı faize
politika faizi, bankalara gecelik ihtiyaçlarını karşılamak üzere verdiği borç
karşılığında aldığı faize de gecelik fonlama faizi adı veriliyor. Merkez
Bankasının haftalık repo ihalesi karşılığında bankalara verdiği fonlara
uyguladığı faize ‘istikrarlı fonlama oranı’, en kısa vadeli faizi olan gecelik
borç vermeye uyguladığı gecelik fonlama faizine de ‘marjinal fonlama oranı’
deniyor. Bir başka deyişle marjinal fonlama oranı Merkez Bankasının faiz
koridorunun üst limitini oluşturan faiz oranıdır.
Merkez Bankası Bağımsızlığı
Merkez
Bankası’nın bağımsızlığı söz konusu olduğunda 4 tür bağımsızlık gündeme gelir:
Amaç bağımsızlığı, araç bağımsızlığı, finansal bağımsızlık, kurumsal
bağımsızlık. Amaç bağımsızlığı, merkez bankasının amacının ne olacağının
seçimiyle ilgilidir. Günümüzde pek çok merkez bankasının yasasında bankanın
amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu yazılı bulunuyor. Bu durumda merkez
bankasının amaç bağımsızlığı gündemden düşer. Araç bağımsızlığı, merkez
bankasının fiyat istikrarını sağlama amacına hangi araçları kullanarak
varacağına ilişkin seçimin kendisinin karar vereceğini ifade eden bir
bağımsızlıktır. Günümüzde merkez bankası bağımsızlığından genellikle araç
bağımsızlığı anlaşılıyor. Finansal bağımsızlık, merkez bankasının finans
kaynaklarını kendisinin belirlemesinin, siyasetin eline bakmamasının sağlanması
anlamına geliyor. Finansal bağımsızlık olmadan ötekilerin sağlanması zordur.
Kurumsal bağımsızlık, merkez bankası yöneticilerinin atanma, görevde kalma
süresi gibi konuların açık ve net olarak yasayla belirlenmesi ve tartışmaya
açık olmaktan uzak tutulması anlamına geliyor. Bu da yöneticilerin, siyasetten
bağımsız kalabilmeleri için ön koşul olarak kabul ediliyor.
Mortgage (Bakınız: Tutsat)
Mevsim etkisinden arındırma
Elimizdeki
veriyle karşılaştırmaya esas alınan verinin elde edildiği dönem arasında hava
koşulları, sosyal, kültürel ve dinsel etkiler nedeniyle ortaya çıkan
farklılıkların ortadan kaldırılarak karşılaştırma yapılmasına mevsim
etkilerinden arındırma deniyor.
Mortgage (Bakınız: Tutsat)
Mutlak üstünlük (Absolute Advantage)
Bir kişi, şirket ya da ülke bir ürünü diğer kişi, şirket ya da ülkeye göre daha az çaba ve kaynak harcayarak üretiyorsa o ürün açısından diğer kişi, şirket ya da ülkeye göre mutlak üstünlüğe sahip demektir.
N
Narh
Net Hata ve Noksan (Net Errors and Omissions)
Narh uygulaması; mal ve
hizmetlerin satış fiyatlarının kamu otoriteleri tarafından belirlenmesidir. Daha
çok yerel kamu otoritesi olan belediyeler tarafından uygulanır. Pazarlarda
satılan mallar için belediyeler bazen azami fiyat belirler ve bu fiyatın
üzerinde satış yapılmasını yasaklarlar. Belediye zabıtaları pazarda dolaşarak
fiyatları denetlerler. Narh uygulaması; taban ve tavan fiyatların belirlenmesi
şeklinde hem üreticiyi, hem de tüketiciyi korumaya yönelik olarak
uygulanabilir. Taban fiyat uygulaması,
üreticiyi korumaya yöneliktir. Bu uygulamada belirlenen fiyatın altında
satış yapılması yasaklanır. Örneğin kamu otoritesi buğday için bir taban fiyat
belirlemişse satış fiyatı bu fiyatın altında olamaz. Bu fiyattan alıcı çıkmazsa
o zaman kamu otoritesi buğdayı bu fiyattan kendisi satın alır. Tavan fiyat
uygulaması ise, tüketiciyi korumaya yöneliktir. Örneğin ekmek için belirlenmiş
bir tavan fiyat varsa fırınlar ekmeği bu fiyatın üzerinde satamazlar.
Net Hata ve Noksan (Net Errors and Omissions)
Bir ülkenin dış dünya ile ekonomik
ilişkilerini gösteren ödemeler dengesine ilişkin verilerin derlenmesinde ortaya
çıkan hatalar ve eksikliklerin ödemeler dengesi tablosunda gösterildiği kaleme
net hata ve noksan adı veriliyor. Net hata ve noksan kalemi, ölçüm hataları
ve tablodaki verilerin eksik veya fazla derlenmesinden kaynaklanır. Net hata ve
noksan kaleminin oluşmasının nedenleri arasında şunları sayabiliriz: (1) Zaman
uyumsuzlukları (İhraç edilmiş malın gidiş tarihiyle ihraç edilen mal karşılığında
alınacak paranın gelişinin farklı dönemlerde olması gibi.) (2) Beyan
yanlışlıkları veya hataları (Gümrük beyanlarındaki eksikler ya da yanlışlar
gibi.) (3) Kayıt dışılıklar (Gelirlerin kayda girmemesi ya da finansmanın kayıt
dışı olarak gerçekleştirilmesi gibi.) (4) Anketlerdeki ölçüm hataları (Turizm
gelirlerinin belirlenmesinde uygulanan anketlerin gerçeği tam olarak
yansıtamaması gibi.)
Neoliberalizm
Liberalizm Aydınlanma
Çağının bir ürünü olarak ortaya çıkan bir yaklaşımdır. Bireyin özgür olmasını
ve ekonomik güçler arasında özgür yarışmayı, devletin bireyler, sınıflar ve
uluslar arasındaki ekonomik ilişkilere karışmamasını isteyen siyasal ve
ekonomik öğretidir. Liberalizmi diğerlerinden farklı ve özgün kılan temel fark; bireyin
toplum içindeki rolünü güçlendirmesi ve mutlak monarşik sistemlere meydan
okumasıdır. 1929 bunalımından sonra liberalizmin yerini büyük ölçüde devlet
müdahalesi ve piyasalara karışımlar aldı. 1970’lerden başlayarak liberalizmin
yeni bir formu ya da yeni bir yorumlanış şekli neoliberalizm adıyla ortaya
çıktı. Neoliberaller Adam Smith’in ulusların zenginliği kitabında öne sürdüğü
ilkelere geri döndü. Adam Smith piyasada ekonomik aktivitenin devlet tarafından
değil de “görünmez bir el” tarafından sürdürülmesi gerektiğini öne sürmüştü. Neoliberalizme
göre bireylerin serbest piyasada istedikleri gibi üretmesine ve satmasına olanak
sağlamak topluma çok büyük bir refah getirecektir. Neoliberaller pazarın ve
piyasaların devlet denetiminden tamamen çıkarılması gerekliliğini, kuralların
gevşetilmesini ve özelleştirmeyi savunmaktadırlar.
Niceliksel Gevşeme (Quantitative Easing, QE)
Merkez bankalarının piyasadaki para miktarını artırmak için tahvil ve bono satın alarak karşılığında piyasaya para arzetmelerine niceliksel gevşeme deniyor. Para politikasının bir aracı olarak kullanılan niceliksel gevşemenin amacı piyasadaki likiditeyi artırarak kredi verilmesini teşvik etmek ve bu yolla ekonomiye canlılık kazandırmaktır. İlk kez 2001 yılında deflasyon tehlikesine karşı Japon Merkez Bankası tarafından kullanılmış bir politika aracıdır. Küresel kriz sırasında Fed, İngiltere Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası ve Japonya Merkez Bankası tarafından faizi düşürmenin işe yaramadığı ya da faizi düşürecek imkan kalmadığı bir ortamda ekonomiyi canlandırmanın bir yolu olarak kullanılmıştır. Bu politika aracını şimdiye kadar en yaygın kullanan merkez bankası Fed olmuştur.
Nominal döviz kuru
Piyasada geçerli olan döviz kuruna nominal döviz kuru
deniyor. Örneğin 20 Eylül Cuma 2013 gününde piyasaya bakarak geçerli kur 1 USD = 1,98 TL dediğimizde 1,98 nominal kuru gösteriyor.
Nominal faiz
Bankaların
mevduata uygulayacaklarını açıkladıkları faiz nominal faizdir. Örneğin bir
banka 1 yıl vadeli mevduata yüzde 5 faiz vereceğini açıklamışsa bu nominal
faizdir. Bankaların açıkladıkları nominal faizden vade sonunda gelir vergisi
stopajı yapılır. Mevduat sahibinin eline geçen faiz getirisi bu kesintiden
sonraki tutardır. Bu tutara net nominal faiz deniyor.
Nörofinans
Nörofinans
Davranışsal finansın bir dalı
olarak gelişen nörofinans, psikoloji, sosyoloji ve diğer bilim dallarını
ekonomiyle bir araya getirmeyi ve bu yolla insanların nasıl karar verdiklerini
anlamaya çalışan bir yaklaşımdır. Bir başka ifadeyle insanların kıt kaynaklarla
yola çıkıp bir karar alırken nasıl bir seçim yaptıklarını açıklamayı hedefleyen
bir daldır. Niçin bazı insanlar finansal bir seçim yaparken, bir karar alırken
daha çok risk üstlenirler de diğerleri bu riskler, üstlenmekten kaçarlar? Niçin
bazı insanlar geleceğini daha çok düşünür ve daha çok tasarruf yapar da
bazıları bugüne değer verip daha çok harcama yaparlar? Niçin bazı insanlar
yatırım yaparken diğerlerine göre daha emin ve rahattırlar? Nörofinans bu
sorulara yanıt arar. Bütün bu arayışlar davranışsal ekonomi yaklaşımının da
hareket noktasını oluşturan “insanlar rasyonel midir?” sorusundan yola çıkar.
O, Ö
OPEC
Petrol ihraç eden ülkelerin
oluşturduğu bir birliktir. Üyeleri şu ülkelerdir: Angola, Libya, Nijerya,
Cezayir, İran, Irak, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri,
Venezuela, Ekvator. OPEC, fiyatın belirlenmesini üretimi kısıtlayarak sağladığı
için bir kartel özelliği göstermektedir. Buna karşılık kartel olarak
adlandırılmasını sağlayan zorlayıcı bir mekanizmaya sahip değildir.
Mal, döviz, menkul değer, faiz gibi bir
varlığı belirli bir sürede sabit bir fiyattan satın alma ve satma hakkı veren
yatırım aracıdır. Opsiyon sahibi, belli bir prim karşılığı satın aldığı opsiyon
sözleşmesini, sözleşmede belirlenen süre içinde veya sonunda kullanma hakkına
sahip olmaktadır. Opsiyon sahibinin, vade sonunda opsiyonu kullanma zorunluluğu
yoktur. Opsiyon hakkını alan tarafın maksimum kaybı ödediği primdir. Opsiyon
hakkını satan taraf ise bu prim kazancını elde etmektedir.
Orta Gelir Tuzağı
Bir ekonominin belirli bir kişi başına
gelir düzeyine ulaştıktan sonra orada sıkışıp kalması haline orta gelir tuzağı
denir. Orta gelir tuzağı bir ekonomide kişi başına gelir düzeyinin belirli bir
aşamadan öteye gidememesi ya da belirli bir gelir düzeyine ulaştıktan sonra
durgunluk içine girilmesini, özetleyen bir yaklaşımdır. Bu tanımda açık olmayan konu hangi gelir
düzeyinin orta gelir düzeyi olarak kabul edilmesi gerektiği meselesidir. Orta
gelir tuzağı yaklaşımı ilk kez ortaya atıldığında ABD’de kişi başına düşen
gelirin yüzde 20’si ekonomiler açısından orta gelir düzeyi olarak kabul
ediliyordu. Bugünkü ölçülere göre ABD’de kişi başına gelir kabaca 50.000 dolar
düzeyinde olduğuna ve bunun yüzde 20’si 10.000 dolar ettiğine göre orta gelir
düzeyinin karşılığı 10.000 dolar / yıl olarak ortaya çıkmaktadır.
Ortodoks Ekonomik Yaklaşım
Ortodoks sözcüğü, ekonomideki kullanımı
itibariyle; "ana akıma uygun olan teori ve uygulamalar" anlamına
geliyor.
Otomatik Stabilizatörler
Başlıktaki otomatik sözcüğünü Türkçe’de
“kendiliğinden, kendi başına”, stabilizatör sözcüğünü “dengeleyici” olarak
karşılamak mümkün. Buna göre otomatik stabilizatörün anlamı "kendiliğinden
denge sağlayıcı (mekanizma)” oluyor. Bu deyim daha çok kamu maliyesi ve maliye
politikasında geçiyor. Enflasyon, deflasyon, durgunluk, daralma gibi ekonomik
sıkıntı ya da krizlerde bunalımın daha da büyümemesi için kendiliğinde devreye
giren bazı düzeltici mekanizmaları anlatmak amacıyla kullanılıyor.
Ödemeler Dengesi (Balance of Payments)
Bir ekonomide yerleşik olan kişilerin belirli bir süre (ay, üç ay ya da yıl) boyunca başka ekonomilerde yerleşik kişilerle yaptığı ekonomik işlemlerin kaydedildiği hesaplardan çıkarılan tablonun adıdır. Ödemeler dengesi 5 dengeden oluşur: Cari işlemler
hesabı, sermaye hesabı, finans hesabı, net hata ve noksan, rezerv varlıklar. Bunların
toplamı (çift kayıt sistemi gereği) sıfıra eşit olmalıdır. Şimdi bu tanımın içinde geçen
deyimleri tanımlayalım: Ekonomi; bir
hükümet tarafından yönetilen coğrafi bölge, ülke anlamına kullanılmıştır. Yerleşik kişiler; bir ekonomide bir
yıldan daha fazla süreyle devamlı ikamet eden, o ekonomi içinde faaliyette
bulunan kişi ve kurumları ifade eder. Bu kişi ve kurumlar devlet (genel
hükümet), parasal otorite (merkez bankası), bankalar, diğer sektörler, özel
kişilerdir. Ekonomik işlemler; mal,
hizmet ve gelirlerle ilgili işlemleri, finansal varlık ve yükümlülüklerle
ilgili işlemleri, bir ekonomide yerleşik kişilerden diğer ekonomilerde yerleşik
kişilere karşılıksız olarak reel ya da finansal kaynakların sağlandığı
transferleri kapsar.
Örümcek Ağı Teoremi
Özelleştirme (Privatisation)Örümcek Ağı Teoremi
Tarım ürünlerinin üretilmesi
belirli bir zaman süresini gerektirir ve mevsimlere bağlıdır. O nedenle bu
ürünlerin fiyatında herhangi bir nedenle ortaya çıkacak artışlara dayalı olarak
üretim miktarını yani arzı hemen artırmak mümkün olmaz. Mesela arpa, buğday
gibi hububatın üretimi bir yıllık bir süreye ihtiyaç gösterir. O nedenle buğday
fiyatlarında ortaya çıkan hızlı artış nedeniyle üretimi artırmak ancak bir yıl
sonra gerçekleşebilir. Örneğin; patatesin fiyatının tavan yaptığı bir yıldan
sonra, çiftçiler bir sonraki yıl daha fazla patates üretecek ve arzın artması
ile birlikte bir sonraki dönemde de patates fiyatında düşüş ortaya çıkacaktır.
Bu durumu gören çiftçiler bir sonraki yıl üretimi azaltacak bu kez de patates
arzı düşük kalacağı için fiyatlar yükselecektir. Dönemler arasında yaşanan
bu fiyat dalgalanmalarının grafik üzerinde oluşturduğu şekiller örümcek ağına
benzediği için bu durumu açıklayan teoreme örümcek ağı teoremi adı veriliyor.
Özelleştirme dar anlamda kamu kesimi
elinde bulunan şirket paylarının özel kesime aktarılması, geniş anlamda ise
kamu kesimi tarafından yönetilen üretim birimlerinin yönetiminin özel kesime
devri olarak tanımlanabilir. Konuya dar tanım çerçevesinde yani kamu
mülkiyetinin ya da şirket paylarının özel kesime aktarılması olarak bakarsak
iki durumla karşılaşabiliriz: (1) Kamu kesimi, elinde bulunan bir şirketin
mülkiyetini tümüyle özel kesime satarak devredebilir. Bu durumda o şirket artık
özel kesim şirketi haline gelir. (2) Kamu kesimi elinde bulunan şirket
paylarını (bir bölümünü ya da tamamını) özel kesime satarak devredebilir.
Diyelim ki bir anonim şirkette özel kesim yüzde 49, kamu kesimi de yüzde 51 pay
sahibi ise ve kamu kesimi yüzde 51 payını özel kesime satarak bu işletmeden
çekilirse özelleştirme yapılmış olur. Buna tam özelleştirme diyebiliriz. Kamu
kesimi yüzde 51 payının diyelim ki yüzde 31’ini satıp yüzde 20’sini kendisinde
tutmaya ve yönetimde söz hakkını muhafaza etmeye devam ederse buna da kısmi
özelleştirme diyebiliriz. Konuya
geniş tanım, yani şirket yönetiminin özel kesime devri olarak bakarsak farklı
özelleştirme uygulamaları çıkabilir karşımıza: (1) Kamu kurum ve kuruluşlarının
özel kesime kiralanması. Bu durumda kiralama süresi boyunca yönetim ve karar
alma mekanizması özel kesime geçtiği için bunu süreli özelleştirme olarak
tanımlamak mümkündür. (2) Bir mal ya da hizmetin üretim ve dağıtımını
sağlamak üzere özel kişilere imtiyaz verilmesi. Örneğin kamu tekeli altında
olan elektrik dağıtımı işinin bir özel şirkete imtiyaz olarak verilmesi halinde
özelleştirme söz konusudur. (3) Yönetimin özel kesime devri. Bir şirketin
mülkiyeti kamuya ait olarak kalmaya devam ettiği halde o şirketin yönetiminin
özel kesime devri de özelleştirme olarak kabul ediliyor. Örneğin bir devlet
üniversitesinin yemekhanesinin işletilmesi özel bir şirkete bırakılmışsa süreli
bir özelleştirme söz konusu olmuştur. (4) Mal ve hizmet üretimindeki kamusal
tekellerin kaldırılması. Türkiye için bunun en tipik örneği Tekel idaresinin
örneğin rakı üretimi üzerindeki monopol hakkının kaldırılması olmuş, bu
monopolün kaldırılmasıyla birlikte birçok özel kesim kuruluşu rakı üretimine
girmiştir.
P
Para
Mal ve hizmetleri satın almaya, değer saklamaya
ve değer ölçüsü görevi görmeye yarayan araca para denir. Bu tanıma göre paranın
üç temel işlevi var: (1) Malların değiş tokuşuna aracılık etmek. (2) Değer
ölçüsü görevi görmek. (3) Değer saklama görevi yapmak.
Para
talebi yani insanların parayı tutma isteği üç nedenle doğar: (1) Günlük
ihtiyaçlarını karşılamak. (2) Geleceklerini güven altına almak. (3) Spekülasyon
yapmak.
Para Arzı (Money Supply, Money Stock)
Bir ekonomide belirli bir anda mevcut para stokuna para arzı deniyor. Para tanımını dar tanımdan geniş tanıma göre sıraladığımızda karşımıza bazı ayrıntılı para arzı kavramları çıkıyor. Bu tanımlar ülkeden ülkeye biraz farklılık gösterse de işin özü aynıdır. Burada Türkiye’de kullanılan tanımları ele alacağım. Aşağıdaki tabloda yer alan para arzı tanımları en dar para arzı tanımından en geniş olanına doğru sıralanmış bulunuyor.
Bir ekonomide belirli bir anda mevcut para stokuna para arzı deniyor. Para tanımını dar tanımdan geniş tanıma göre sıraladığımızda karşımıza bazı ayrıntılı para arzı kavramları çıkıyor. Bu tanımlar ülkeden ülkeye biraz farklılık gösterse de işin özü aynıdır. Burada Türkiye’de kullanılan tanımları ele alacağım. Aşağıdaki tabloda yer alan para arzı tanımları en dar para arzı tanımından en geniş olanına doğru sıralanmış bulunuyor.
Para
Arzı
|
İçeriğinde
bulunan parasal varlıklar
|
|
M0
|
Dolaşımdaki
para - Banka Kasalarındaki Para
|
En
dar para arzı
|
M1
|
M0
+ TL ve YP Vadesiz Mevduat
|
Dar
para arzı
|
M2
|
M1
+ TL ve YP Vadeli Mevduat
|
Geniş
para arzı
|
M3
|
M2
+ Repo ve Para Piyasası Fonları + Bankalarca İhraç Edilen Menkul Kıymetler
|
En
geniş para arzı
|
Para İkamesi (bkz dolarizasyon)
Para Piyasası (Money Market)
Kısa vadeli, yüksek likidite taşıyan finansal araçların işlem gördüğü piyasaya para piyasası deniyor.
Para politikası, merkez bankalarının bazı araçları kullanarak piyasadaki para miktarını etkileyerek piyasaya sürdüğü paranın istikrarını sağlamak amacıyla uyguladığı politikalar bütününe verilen addır.
Para Politikası Araçları (Monetary Policy Tools)
Para politikası denildiğinde üç grupta
toplanabilecek alt politikalar anlaşılıyor. Birinci grupta dolaysız para
politikası araçları yer alıyor. Bunlar: (1) Kredi tavanı, (2) Faiz denetimi,
(3) Diğerleri. İkinci grupta dolaylı para politikası
araçları yer alıyor: Bunlar: (1) Reeskont politikası, (2) Açık piyasa işlemleri
(APİ), (3) Karşılıklar politikası. Üçüncü grupta enflasyon hedeflemesi yer
alıyor.
Paradigma
Yunanca para (benzer) ve deiknunai (göstermek) kelimelerinden türetilmiş olan paradigmayı bir alandaki yazılı ve yazılı olmayan kuralların tümü, ya da daha basit biçimde, bir alandaki geçerli model olarak tanımlamak mümkün. Uzun süre yalnızca gramere yönelik teknik bir kavram olarak kullanılmış, sonra fizik bilimlerde kullanılmaya başlanmış, ancak yirminci yüzyılının ikinci yarısında Thomas Kuhn tarafından sosyal bilimlere de yayılarak bugünkü geniş çerçeveye oturtulmuş.
Paranın Dolaşım Hızı (Velocity)
Bir birim paranın kaç birim mal ya da hizmet alımında kullanıldığını ifade eder. M / GSYH formülüyle ifade edilir.
Parasal Aktarım Mekanizması
Parasal aktarım mekanizması;
parasal değişkenlerin toplam talebi, çıktı açığını ve enflasyonu hangi
kanallarla ve ne ölçüde etkilediğini gösteren bir mekanizmadır. Parasal aktarım
mekanizması genel olarak üç aşama ile açıklanmaktadır. Birinci aşama, para
politikası uygulamalarındaki değişikliklerin faiz oranları, varlık fiyatları,
beklentiler ve döviz kuru gibi değişkenlere aktarımını belirlemektedir. İkinci
aşamada söz konusu değişkenler yurt içi ve ithal mallara olan talebi
etkilemekte, üçüncü aşamada ise toplam talep ve yurt içi fiyatlama davranışları
belirlenmekte ve yurt içi fiyatlar ile ithalat fiyatları enflasyonu
şekillendirmektedir. Bunlara ek olarak, faiz oranlarının enflasyon, döviz
kurlarının ise ithal mallara olan talep ve yerel para cinsinden ithalat
fiyatları üzerinde doğrudan etkileri bulunmaktadır.
Parasal Taban (Para Bazı)
Dolaşımdaki para, bankaların nakit rezervleri ve Merkez Bankasındaki zorunlu karşılıkların toplamına parasal taban ya da para bazı deniyor.
Parite
İki ülke parasının birbiriyle olan alım satım değerine parite deniyor. Parite ile kur aslında aynı anlama gelen kelimeler olmakla birlikte uygulamada kur bizim paramızın yabancı paralarla olan eşitliğini kuran katsayı için, parite ise iki yabancı paranın birbiriyle eşitliğini kuran katsayı için kullanılıyor. 1 USD = 3,05 TL dediğimizde Doların TL karşısındaki kurunu, 1 Euro = 1,10 USD dediğimizde ise Euro'nun Dolar karşısındaki paritesini ifade etmiş oluyoruz.
PMI Endeksi
Post Otistik Ekonomi
R
Dolaşımdaki para, bankaların nakit rezervleri ve Merkez Bankasındaki zorunlu karşılıkların toplamına parasal taban ya da para bazı deniyor.
Parite
İki ülke parasının birbiriyle olan alım satım değerine parite deniyor. Parite ile kur aslında aynı anlama gelen kelimeler olmakla birlikte uygulamada kur bizim paramızın yabancı paralarla olan eşitliğini kuran katsayı için, parite ise iki yabancı paranın birbiriyle eşitliğini kuran katsayı için kullanılıyor. 1 USD = 3,05 TL dediğimizde Doların TL karşısındaki kurunu, 1 Euro = 1,10 USD dediğimizde ise Euro'nun Dolar karşısındaki paritesini ifade etmiş oluyoruz.
PMI Endeksi
PMI Endeksi, şirketlerin satın
alma yöneticilerinin, mal ve hizmet satın alma eğilimlerini gösteren anketlere
dayalı bir endekstir. Bu endeks bir anlamda büyüme öngörülerini açıklamaya
yönelik bir işlev görür. Endeksin dayanağı olan ankette şirket satın alma yöneticilerinin,
aylık dönemler itibariyle mal ve hizmet taleplerinin nasıl yönleneceği konusunda
sorular bulunur. Anketten çıkan tahminlerin herhangi bir kamu otoritesi
tarafından değil, üretimde kullanılan mal ve hizmetleri satın alanlar tarafından
yapılmış olması bu anketten çıkan endeksin ekonomilerin büyüme tahminlerini en
iyi şekilde açıklayabilen endekslerden birisi olarak kabul edilmesine yol açar.
PMI Endeksinin dayanağı olan anket; Yeni Siparişler, Üretim, İstihdam, Tedarikçilerin
Teslim Süresi ve Girdi Stokuna ilişkin soruları kapsar. PMI endeksi 50’nin
üzerindeyse bir önceki aya göre imalat sanayiinde artış, 50’nin altındaysa bir
önceki aya göre azalma söz konusu olmuş demektir.
Post Otistik Ekonomi
Otizm, üç yaşından önce başlayan
ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve
tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlık
olarak tanımlanıyor. Post otistik ekonomi hareketi; neoklasik ekonomi öğretisine
karşıt bir duruş olarak 2000 yılında Fransa'da bir grup üniversite öğrencisinin
bildirisiyle şekillenen düşünce hareketinin adıdır. Bu düşünce akımı,
üniversitelerde yaygın şekilde yapılan İktisat eğitiminin yalnızca neoklasik ve
neoliberal öğretilerle desteklendiği, ekonomi biliminde matematiğin yalnızca
bir araç olmaktan çıkıp neredeyse amaç haline geldiği ve İktisat biliminin
ürettiği çıktıların ve vardığı sonuçların günümüz ekonomik sıkıntılarına çözüm
üretemediği yönünde eleştiriler getirmektedir. Bu görüşü savunanlar, bu şekilde
bugünkü haliyle ekonomi biliminin otistik bir hal aldığını ve bunun aşılması
gerektiğini öne sürüyorlar.
R
Rasyonel beklentiler (Rational Expectations)
Rasyonel beklentiler yaklaşımına göre insanlar geleceğe ilişkin beklentilerini ellerinde bulunan bütün açıklanmış verileri ve bilgileri en üst düzeyde kullanarak ve geçmişteki hatalarını tekrarlamayarak oluştururlar. Dolayısıyla uyarlanmış bekleyişler yaklaşımının öne sürdüğü gibi geçmiş deneyimlerinden yararlanarak geleceğe bakmazlar.
Reel Döviz Kuru (Real Effective Exchange Rate)
Reel Efektif Döviz Kkuru Endeksi (REK)
Rasyonel beklentiler yaklaşımına göre insanlar geleceğe ilişkin beklentilerini ellerinde bulunan bütün açıklanmış verileri ve bilgileri en üst düzeyde kullanarak ve geçmişteki hatalarını tekrarlamayarak oluştururlar. Dolayısıyla uyarlanmış bekleyişler yaklaşımının öne sürdüğü gibi geçmiş deneyimlerinden yararlanarak geleceğe bakmazlar.
Reel Döviz Kuru (Real Effective Exchange Rate)
Reel döviz kuru, iki
ülkenin para birimleri arasında geçerli olan nominal döviz kuruyla aynı mal ya
da mal gruplarının bu iki ülkede geçerli satış fiyatlarının
karşılaştırılmasıyla hesaplanan kurdur. Nominal döviz kurunun hangi oranda
gerçekçi olduğunu gösterir.
Reel döviz kurunu tam
olarak hesaplayabilmek için karşılaştırmaya esas alınan mal ya da malların iki
ülkede de aynı standartla üretiliyor olması gerekir.
Reel döviz kurunu
hesaplayabilmek için şöyle bir denklem kullanabiliriz:
ReR = e (P/P*)
Bu denklemdeki harflerin
anlamları da şöyle:
ReR: Reel Döviz Kuru
e: Nominal (geçerli olan
döviz kuru)
P: İlgili malın
karşılaştırmaya konu ülkedeki yerel para cinsinden fiyatı
P*: İlgili malın baz
alınan ülkedeki fiyatı
Nominal efektif döviz kuru (NEK), belirli
bir kriter gözetilerek seçilmiş çift taraflı nominal kurların uygun bir
ağırlıklandırma yöntemi kullanılarak elde edilmiş ortalamasıdır. Reel efektif
döviz kuru (REK) ise, NEK’in ülkeler arasındaki göreli fiyat veya maliyet
farklarıyla düzeltilmiş halidir. REK, ülkeler arasındaki göreli fiyat veya
maliyet gelişimi hakkında bilgi içermekte ve dolayısıyla ekonomilerin rekabet
güçlerinin değerlendirilmesinde kullanılan anahtar makroekonomik göstergelerden
biri olarak kabul edilmektedir.
Reel Faiz (Real Interst Rate)
Net nominal faizden enflasyonun etkisinin
giderilmesi yoluyla hesaplanan faizdir. Burada hesaba katılması gereken
enflasyon oranı paranın yatırıldığı anda geçerli olan enflasyon oranı değil,
dönem sonunda geçerli olması beklenen enflasyon oranıdır. Buna “beklenen
enflasyon” deniyor.
Reel faiz şöyle bir formülle hesaplanır:
Reel faiz = (1 + Net Nominal Faiz) / (1 + Beklenen Enflasyon) -1
Reeskont (Rediscount)
Vadesi gelmemiş ticari senetlerin bir bankaya üzerinde yazılı değerden daha düşük bir değerle kırdırılarak satılmasına iskonto deniyor. Bir bankanın iskonto yoluyla aldığı ticari senetleri, karşılaştığı likidite sıkıntısını çözmek amacıyla, aldığı fiyatın da altında bir fiyatla Merkez Bankası'na satmasına da reeskont deniyor. Reeskont, ikinci kez iskonto demektir.
Reeskont Faizi (Rediscount Rate)
Merkez Bankasının ticari senetleri reeskonta sokarken uyguladığı faize reeskont faizi deniyor. Bir şirketin elinde bulunan bir başka şirkete ait değeri 100 TL olan bir ticari senedi vadesine 3 ay kala bankasına götürerek 90 TL'ye iskonto ettirerek sattığını düşünelim. Buna faiz yönünden bakarsak banka burada bu senetten dolayı (100 - 90) / 100 =y % 10 faiz almış olur. Şimdi bu bankanın aynı gün karşılaştığı likidite sıkışıklığı nedeniyle bu senedi Merkez Bankasına reeskonta götürdüğünü ve Merkez Bankası'nın bu senede 88 TL verdiğini düşünelim. Bu durumda reeskont oranı (senedin üzerinde yazılı değer olan 100 TL'den hesaplıyoruz) (100 - 88) / 100 = 12 TL olur. Yani sonuçta Merkez Bankası, vadesinde 100 TL tahsil edeceği bir ticari senedi 88 TL'ye almış ya da bu kağıda 12 TL (% 12) faiz tahakkuk ettirmiş olur.
Reeskont Kredisi
Bankaların, likidite ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla Merkez Bankası'ndan, ellerindeki vadesi gelmemiş ticari senetleri ikinci kez iskontoya tabi tutturarak ya da borçlu cari hesap açtırarak aldıkları kredidir. TCMB, bu krediyi son dönemde Türk Eximbank aracılığıyla ihracatçılara yoğun olarak kullandırmaktadır.
Reeskont Politikası (Rediscount Policy)
Para politikasının bir aracı olan reeskont politikası, faiz politikasının bir parçasıdır. Merkez Bankası, reeskonta kabul ettiği ticari senetlere uyguladığı reeskont faiz oranını değiştirmek suretiyle piyasadaki para arzını (likidite miktarını) etkilemeye çalışır. Reeskont oranı ne kadar artarsa para arzı o kadar azalır ya da reeskont miktarı ne kadar düşerse para arzı o kadar artar.
Repo ve Ters Repo
Repo genellikle piyasada likidite sıkışıklığının geçici olduğu durumlarda, bankacılık sistemi likiditesinin geçici süre için artırılması amacıyla başvurulan bir işlemdir. Merkez bankası, açık piyasa işlemleri yapmaya yetkili kuruluşlardan, işlem sırasında belirlenen fiyat üzerinden, ileri bir tarihte geri satmak taahhüdüyle tahvil, senet gibi menkul değerler satın alır. Geri satım fiyatı, alış işleminin yapıldığı tarihte belirlenir. İşleme taraf kuruluş da işlem vadesinde repo işlemine konu kıymeti satın almayı taahhüt eder. Merkez bankası açısından repo işlemi açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasaya işlem vadesi süresince, repoya tabi değerler karşılığında geçici olarak likidite sağlanmasını ifade eder. Ters Repo işlemleri, genellikle piyasada geçici likidite fazlası olduğu durumlarda, fazla likiditenin çekilmesi amacıyla yapılır. Merkez bankası portföyündeki menkul kıymetleri açık piyasa işlemleri yapmaya yetkili kuruluşlara (işlem sırasında belirlenen fiyat üzerinden) ileri bir tarihte geri almak taahhüdüyle satar. Geri alım fiyatı da satış işleminin yapıldığı tarihte belirlenir. İşleme taraf kuruluş da işlem vadesinde ters repo işlemine konu kıymeti merkez bankasına satmayı taahhüt eder. Merkez bankası açısından ters repo işlemi açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasadan işlem vadesi süresince, verilen kıymetler karşılığında geçici olarak likidite çekilmesini ifade eder.
Repo ve Ters Repo
Repo genellikle piyasada likidite sıkışıklığının geçici olduğu durumlarda, bankacılık sistemi likiditesinin geçici süre için artırılması amacıyla başvurulan bir işlemdir. Merkez bankası, açık piyasa işlemleri yapmaya yetkili kuruluşlardan, işlem sırasında belirlenen fiyat üzerinden, ileri bir tarihte geri satmak taahhüdüyle tahvil, senet gibi menkul değerler satın alır. Geri satım fiyatı, alış işleminin yapıldığı tarihte belirlenir. İşleme taraf kuruluş da işlem vadesinde repo işlemine konu kıymeti satın almayı taahhüt eder. Merkez bankası açısından repo işlemi açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasaya işlem vadesi süresince, repoya tabi değerler karşılığında geçici olarak likidite sağlanmasını ifade eder. Ters Repo işlemleri, genellikle piyasada geçici likidite fazlası olduğu durumlarda, fazla likiditenin çekilmesi amacıyla yapılır. Merkez bankası portföyündeki menkul kıymetleri açık piyasa işlemleri yapmaya yetkili kuruluşlara (işlem sırasında belirlenen fiyat üzerinden) ileri bir tarihte geri almak taahhüdüyle satar. Geri alım fiyatı da satış işleminin yapıldığı tarihte belirlenir. İşleme taraf kuruluş da işlem vadesinde ters repo işlemine konu kıymeti merkez bankasına satmayı taahhüt eder. Merkez bankası açısından ters repo işlemi açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasadan işlem vadesi süresince, verilen kıymetler karşılığında geçici olarak likidite çekilmesini ifade eder.
Resesyon (Recession)
Resesyon
ekonomide küçülme halidir. Bununla birlikte ekonomide bir çeyreklik dönemde
yaşanacak bir küçülme hali resesyon olarak tanımlanmamaktadır. Genel olarak
ekonomik faaliyetlerin daralması, küçülmesi olarak ifade edilse de son yıllarda
çok daha spesifik bir tanımlama getirilmiştir. Buna göre eğer bir ekonomide üst
üste iki çeyrek GSYH küçülmesi yaşanmışsa o ekonomide resesyon söz konusu
demektir.
Reyting ya da Kredi Değerliliği Ölçüsü (Rating)
Bir ülke ya da şirketin kredi
değerliliğinin ölçülmesine reyting (rating), bu ölçme işlemini yapan
kuruluşlara da reyting kuruluşu deniyor. Başlıcaları Standard and Poor’s
(S&P), Moody’s ve Fitch olan reyting kuruluşları, ülkeler için kredi
ölçümlemesi yaparlarken (sovereign rating) ekonomik durum, siyasal durum ve
riskler, yönetim riskleri gibi unsurları ele alıyorlar ve buna göre notlama
yapıyorlar. Farklı reyting kuruluşlarınca reytinglerde farklı notasyonlar
kullanılmakla birlikte en çok kullanılan ve en fazla bilinen reyting notlaması
büyük harflerle yapılan notlamadır. Buna göre en yüksek not AAA ve en düşük not
D’dir (default yani iflas.) Bu notlar arasında yer alan öteki notlar AA, A,
BBB, BB…C diye alt bölümlere ayrılır. Ayrıca bu harflerin sonuna olumlu olumsuz
yönde ayırımlar yapmak amacıyla artı ya da eksi işaretleri ve parantez içinde
olumlu, olumsuz, durağan gibi açıklamalar yazılabiliyor. Moody’s, bu notasyon
yerine büyük ve küçük harflerden oluşan bir notasyon kullanıyor. Örneğin
Moody’s jargonunda AAA’nın karşılığı Aaa’dır. Yine Moody’s artı veya eksi
işareti yerine sayı yerleştirmektedir (Baa3 gibi.) Reyting
kısa ve uzun vade için farklı değerler taşıyabilir. Kısa vadeli reyting,
bir borçlunun bir yıl içinde temerrüt olasılığını ölçmeyi hedeflerken, uzun
vadeli reyting, borçlunun ömür boyu durumunu değerlendirmeye yönelen
değerlendirmedir. Ayrıca bir ülkenin kendi parası cinsinden ve yabancı paralar
cinsinden borçlanma yeteneğini test eden farklı reytingler söz konusudur.
Rezerv Opsiyon Mekanizması ve Rezerv Opsiyon Katsayısı (ROK)
TCMB, bankaların TL olarak yatırmak zorunda oldukları zorunlu karşılıkların bir bölümünü döviz ya da altın cinsinden yatırmalarına izin veriyor. Bu, bankalar için bir zorunluluk değil bir opsiyon yani bir alternatif. Bu uygulamaya rezerv opsiyon mekanizması deniyor. Örneğin bir ay vadeli 91 TL mevduat alan bir banka bu paranın karşılığında TCMB’ye isterse (91 x 0,11 =) 10 TL ya da isterse bunun 4 TL’lik bölümünü TL ve kalan 6 TL’lik bölümünü USD veya Euro olarak yatırabiliyor. Bu kalan 6 TL’lik (ya da yüzde 60’lık) bölüm için TCMB, bankalara yukarıda değindiğimiz alternatifi kullanma hakkını veriyor. Bu uygulamayı seçen bankalar yatıracakları döviz tutarını hesaplarken Rezerv Opsiyon Katsayısını (ROK) uyguluyorlar.
TCMB, bankaların TL olarak yatırmak zorunda oldukları zorunlu karşılıkların bir bölümünü döviz ya da altın cinsinden yatırmalarına izin veriyor. Bu, bankalar için bir zorunluluk değil bir opsiyon yani bir alternatif. Bu uygulamaya rezerv opsiyon mekanizması deniyor. Örneğin bir ay vadeli 91 TL mevduat alan bir banka bu paranın karşılığında TCMB’ye isterse (91 x 0,11 =) 10 TL ya da isterse bunun 4 TL’lik bölümünü TL ve kalan 6 TL’lik bölümünü USD veya Euro olarak yatırabiliyor. Bu kalan 6 TL’lik (ya da yüzde 60’lık) bölüm için TCMB, bankalara yukarıda değindiğimiz alternatifi kullanma hakkını veriyor. Bu uygulamayı seçen bankalar yatıracakları döviz tutarını hesaplarken Rezerv Opsiyon Katsayısını (ROK) uyguluyorlar.
Rezerv Para
İki farklı anlamı vardır:
(1) Rezerv, saklama ve biriktirme karşılığı kullanılan bir
kelimedir. Lokantalarda bazen bir masa üzerinde rezerve yazısı görürüz. Bunun
anlamı o masanın bir müşteri için ayrılmış, saklanmış olduğudur. Rezerv para da
aşağı yukarı bu anlamda kullanılır. Yani “biriktirilebilir para.” Örneğin ABD
doları rezerv paradır, çünkü dünya ticaretinde ağırlıklı bir kullanıma
sahiptir. Dolayısıyla Amerikalının yanı sıra Japon, Türk ya da Çinli de bu
parayı elinde tutabilir. Çünkü istediği zaman bu parayı kullanabilme imkânı
vardır. Buna karşılık Taylandlılar dışında kimse elinde Tayland Bahtı tutmak
istemez. Çünkü bu parayı ancak Tayland’da harcayabilmek mümkündür. Buna
karşılık ABD dolarını Tayland’da kullanmak mümkündür. O nedenle Tayland Bahtı
rezerv para olarak kabul edilmez. Bir paranın uluslar arası alanda rezerv para
olarak kabulü o paranın ticarette ve çeşitli ilişkilerde yaygın biçimde
kullanılmasına bağlıdır. Altın da uluslar arası geçerliliği olan bir değer
biriktirme aracı olduğu için rezerv varlık olarak kabul edilir.
(2) Emisyon miktarına, bankaların merkez bankasındaki zorunlu karşılıkları, bankaların merkez bankasındaki serbest imkanları (zorunlu olmaksızın merkez bankasında tuttukları mevduat) ve banka dışı kesimin merkez bankasındaki mevduatı ve fon hesapları eklenerek bulunan miktara rezerv para denir. Merkez bankasının bastığı parayı ve haznedarlık ilişkisi olmayan kesimlerle olan yükümlülük ilişkisini göstermektedir.
S,Ş
Saç Traşı (Haircut)
Herhangibir varlığın teminat olarak kullanılması halinde alabileceği değer ile piyasa değeri arasındaki farka saç traşı deniyor.
Satınalma Gücü Paritesi (SAGP ya SGP)
Herhangibir varlığın teminat olarak kullanılması halinde alabileceği değer ile piyasa değeri arasındaki farka saç traşı deniyor.
Satınalma Gücü Paritesi (SAGP ya SGP)
Satınalma gücü paritesi (SAGP) ülkeler arasındaki fiyat düzeyi
farklılıklarını ortadan kaldırarak farklı para birimlerinin satın alma
güçlerini eşitleyen bir değişim oranını ifade ediyor. Bir kilogram domatesin ortalama olarak
Türkiye’de 2 TL, ABD’de ise 2,5 dolar olduğunu varsayalım. Bu durumda yıllık
geliri 10.000 dolar olan bir Amerikalı yılda (10.000 / 2,5 =) 4000 kg domates
alabilir. Aynı miktar domatesi alabilmesi için bir Türk’ün yıllık gelirinin
8.000 TL olması yeterlidir. 1 dolar 1,8 TL’ye eşit ise Amerikalının geliri
(10.000 x 1,8 =) 18.000 TL’ye, Türk’ün geliri ise (8.000 / 1,8 =) 4.445 dolara
eşit olmaktadır. Amerikalı Türkiye’ye gelir de parasını TL’ye çevirirse bu
parayla (18.000 / 2 =) 9.000 kg domates alabilir. Buna karşılık Türk, ABD’ye
gider de parasını dolara çevirirse bu parayla (4.445 / 2,5 =) 1.778 kg
domates alabilir.
Satınalma gücü paritesi bu iki kişinin
ikisinin de gelirini kendi ülkesinde harcadığı varsayımını yapar. Bu durumda
Amerikalı 10.000 dolarıyla, Türk ise 8.000 TL’siyle aynı miktar (4.000 kg)
domates alabilmektedir. Bu durumda satınalma gücü paritesi şöyle formüle
edilir: SAGP (Türkiye / ABD) = 2 / 2,5 = 0,8 TL / Dolar
Buna göre bir kg domates için ABD’de 1
dolar ödemek gerekirken Türkiye’de 0,8 dolar ödenmesi gerekmektedir.
Burada konuyu basitleştirmek amacıyla
yalnızca tek bir mal (domates) için yaptığımız bu hesaplama çok sayıda mal ve
hizmetin bulunduğu bir sepet için yapıldığında karşımıza genel bir satınalma
gücü oranı çıkar ve bu oranı gelire uyguladığımızda satınalma gücü paritesine
göre gelir hesabına ulaşmış oluruz.
Sermaye - Hasıla Katsayısı
Bir ekonomide mevcut sermaye
stoku ile GSYH arasındaki ilişkiye ortalama sermaye hasıla katsayısı ya da
oranı adı veriliyor. Ortalama sermaye hasıla katsayısını bulmak için ülkedeki
sermaye stokunu ülkenin GSYH’sına bölmek gerekiyor. Bu hesaplamadan çıkan sonuç
bize o ülkede 1 birim sermaye stokuyla kaç birim GSYH yaratılabildiğini
gösteriyor. Bir ekonomide bir birim GSYH
artışı elde edebilmek yani GSYH’yı bir birim artırabilmek için gerekli olan
sermaye stoku artışının ölçülmesinde kullanılan ölçüye de marjinal sermaye
hasıla katsayısı deniyor. Marjinal sermaye hasıla katsayısını bulmak için bir
yıl içinde yapılan net yatırım tutarını o yılın GSYH’sına bölmek gerekiyor. Bu
hesaplama bize o ülkede GSYH’da bir birim artış sağlamak için kaç birim yatırım
yapmamız gerektiğini gösteriyor. Sermaye hasıla katsayısı ne kadar
düşükse sermaye ve teknolojinin verimliliği o kadar yüksek demektir.
Sıcak Para (Hot Money)
Sıcak para, bir
ülkedeki yüksek faizlerden, yüksek getirilerden yararlanmak üzere o ülkeye
gelen dövizlere verilen addır. Bu tür döviz akımları yabancıların hisse senedi
veya kısa vadeli borç senedi (tahvil, bono vd) alımları, Türk bankalarına
açılan kısa vadeli krediler, reel sektöre açılan kısa vadeli krediler,
yabancıların Türkiye’deki bankalarda açtığı mevduat hesaplarını içerir.
Bunların sıcak para olarak adlandırılmasının nedeni bu fonların sahiplerinin ya
da yöneticilerinin risklerde artış gördüklerinde paralarını alıp gitmelerinden
kaynaklanıyor.
Slumpflasyon
Bir
ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi küçülüyorsa o ekonomide
slumpflasyon (enflasyon içinde küçülme) hali var demektir.
Spekülasyon
Spekülasyon
Spekülasyon; bir piyasa
terimidir. Bir yatırım aracı ya da mal ile ilgili olarak risk üstlenerek
gelecekte oluşacak fiyat değişimlerinden kâr elde etmeye çalışma eylemidir.
Spekülasyonda gelecekte oluşacak fiyatın garantisi yoktur, kâr elde
edilebileceği gibi zararla karşılaşma olasılığı da oldukça yüksektir. Spekülatör;
bilgi ve birikimiyle fiyat değişimlerini tahmin etmeye çalışan, doğru
tahmin yürüttüğü takdirde aldığı
riskten kâr elde eden kişi ya da kurumdur.
Spot Piyasa
Spot Piyasa; bir ürünün alış veya
satışının, işlem tarihinde belirlenen fiyat üzerinden en geç iki iş günü
sonrasında gerçekleştirildiği piyasadır.
Mali piyasalarda gerçekleştirilen bir işleme bağlı ödemelerin işlemin
yapıldığı günü takip eden iki iş günü sonrasında gerçekleştirilmesine Spot Valör
yani spot işlem tarihi adı verilmektedir. Spot valörle yapılan bir işlem,
örneğin pazartesi günü gerçekleşmiş ise ödemeler çarşamba günü yapılmaktadır.
Diğer bir deyişle spot valör, paranın kullanıma hazır olacağı tarihi ifade
eder. İşlem tarihi ile kullanım tarihi arasındaki fark, mesajların
hazırlanması, kontrollerin yapılması, fonların temini gibi işlemlerin belirli
bir zaman gerektirmesi dolayısıyladır. Spot fiyat; bir ürünün çok kısa süre
içinde parası ödenmek üzere alım satıma konu olan fiyatıdır. Spot piyasada
oluşan en geç iki gün içinde yapılması gereken ödemeye konu fiyat spot fiyata
örnektir.
Stagflasyon
Bir
ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi büyümüyorsa o ekonomide
stagflasyon (enflasyon içinde durgunluk) hali var demektir.
Sterilizasyon
Sterilizasyon, ekonomi bilimine tıp
biliminden geçmiş bir deyim. Tıpta sterilizasyon, bir cismin içindeki ya da
üzerindeki mikropları bir takım temizleyici maddeler aracılığıyla temizlemek,
etkisiz hale getirmek anlamına geliyor.
Ekonomi biliminde sterilizasyon, cari açık
ya da fazlanın para arzındaki değişimler aracılığıyla yaratabileceği olumsuz
etkileri gidermek ya da en aza indirebilmek için yürütülen para politikası
uygulamaları için kullanılıyor. Bunun son dönemlerde Türkiye açısından en
önemli yansıması ihtiyaçtan fazla gelen dövizin TL üzerinde yarattığı
değerlenme baskısıdır. TCMB, bu baskıyı önleyebilmek için sterilizasyon
politikası uyguluyor.
Stres Testi
Ekonomide olumsuz gelişmelerin ortaya çıkması halinde finans kuruluşlarının bu gelişmelere karşı koyabilmek için yeterli miktarda sermaye bulundurup bulundurmadığının tespiti için uygulanan bir testtir.
Stok Değişimi
Stoklardaki miktarın artması ya da azalmasına stok değişimi denir. Stok değişimi iki şekilde olur: (1) Stoklara ekleme yapılması (stoklarda artış olması), (2) Stoklardan kullanım yapılması (stoklarda azalma olması) Eğer stoklara ekleme yapılması söz konusuysa bu üretim yapılmış ama satıl(a)mayarak stoka konmuş demektir. Üretim olduğuna göre bunun büyümeye etkisi pozitiftir. Eğer stoklardan kullanım yapıldıysa o zaman satışların bir bölümü yeni üretimle değil mevcut stoktan kullanımla yapılmış demektir. Bunun büyümeye katkısı negatiftir. Çünkü üretim yapılmamış eskiden üretilip stoka konulanlardan kullanım yapılmıştır.
Stoklardaki miktarın artması ya da azalmasına stok değişimi denir. Stok değişimi iki şekilde olur: (1) Stoklara ekleme yapılması (stoklarda artış olması), (2) Stoklardan kullanım yapılması (stoklarda azalma olması) Eğer stoklara ekleme yapılması söz konusuysa bu üretim yapılmış ama satıl(a)mayarak stoka konmuş demektir. Üretim olduğuna göre bunun büyümeye etkisi pozitiftir. Eğer stoklardan kullanım yapıldıysa o zaman satışların bir bölümü yeni üretimle değil mevcut stoktan kullanımla yapılmış demektir. Bunun büyümeye katkısı negatiftir. Çünkü üretim yapılmamış eskiden üretilip stoka konulanlardan kullanım yapılmıştır.
Sukuk
Sukuk, Arapça’da sakk’ın çoğuludur. Sakk,
finansal sertifikaları ifade eder görünse de yaygın kullanımda tahvil ya da
bononun İslamdaki karşılığıdır. Yaygın kullanımda sukuk yanlışlıkla sakk’ın
yerini almış ve tekil ya da çoğul ayrımına bakılmaksızın bu enstrümanın genel
adı haline gelmiştir. Faizli tahvil ödünç paraya karşı verilen
bir çeşit ödeme sözünün kağıda dökülmüş halidir. Vadesi geldiğinde alınan ödünç
para tutarıyla birlikte kullanım bedeli olarak bir faiz ödenir. Ya da faiz
belirli bölümlere bölünüp ayda bir, üç ayda bir ya da altı ayda bir ödenir.
Vade sonunda borcu alıp tahvili ihraç eden, borcu faiziyle birlikte ödeyip
tahvilini geri alır ve işlem tamamlanmış olur.
Swap İşlemi
İki tarafın birbirlerine belirli süreler
sonunda ödeme taahhütlerini içeren bir sözleşmedir. Sözleşmenin temel unsurları
arasında, el değiştirecek varlık veya varlıkların tanımı, her bir varlığa
uygulanacak sabit veya değişken faiz oranı ve ödeme tarihleri sayılabilir. Swap
piyasasında ağırlıklı olarak para ve faiz swapları yapılmaktadır. Borç servisi açısından swap
işlemi genellikle dış borçların anapara yükümlülüğünü ifade eden döviz cinsinin
değiştirilerek, başka bir döviz cinsine dönüştürülmesi (anapara swap'ı), söz
konusu borcun faizinin ifade edildiği döviz cinsinin değiştirilmesi (faiz
swap'ı) veya mevcut borçların sermayeye katılım payı haline dönüştürülmesi
(borç-sermaye swap'ı) şekillerinden birinde ortaya çıkar.
Şangay İşbirliği Örgütü
Şangay İşbirliği Örgütü
Şangay
İşbirliği Örgütü, Şangay Beşlisi adı altında 1996 yılında Rusya, Çin,
Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından kuruldu. Özbekistan’ın da
katılımıyla genişlemesi sonucu Şangay İşbirliği Örgütü adını 2001 yılında aldı. Merkezi Şangay’dadır. Örgüt, siyasal,
ekonomik, askeri alanlarda, terör ve ayrılıkçılıkla mücadelede karşılıklı
işbirliğini geliştirmeyi amaçlıyor. 2015’de Hindistan ve Pakistan’ın da örgüte
kabul edilmesine karar verdiler ve bu iki ülkenin üyelik görüşmelerini
başlattılar. Hindistan ve Pakistan’ın 7 – 8 Haziran 2017’de Astana’da
(Kazakistan) yapılacak örgüt toplantısında tam üye olarak kabul edilmeleri
bekleniyor. Bugün itibariyle Afganistan, Belarus, İran ve Moğolistan Gözlemci
Ülke, Ermenistan, Azerbaycan, Kamboçya, Nepal, Sri Lanka ve Türkiye Diyalog
Ortağı, Türkmenistan da Konuk Katılımcı statüsünde toplantılara katılıyor.
T
Tahkim (Konsolidasyon)
Borç servisinin normal dışı yollardan birisi
tahkim veya aynı anlamda kullanılan konsolidasyon'dur. Tahkimin kelime anlamı
"sağlamlaştırma"dır. Tahkimi, basit olarak kısa vadeli borçların uzun
vadeli veya süresiz borç haline getirilmesi olarak tanımlamak
mümkündür. Bir borcun anapara ve/veya faizinin vadesi geldiğinde geri
ödenemeyeceği anlaşılırsa ya borçlu tek taraflı olarak (zorunlu tahkim) ya da
borçlu ile borç veren anlaşarak (İsteğe bağlı tahkim) vadeyi uzatmakta ve buna
bağlı olarak faiz de yükselmektedir.
Gümrük tarifesi (yani gümrüklerde
uygulanan vergi sistemi) dışında, uluslararası mal ve hizmet akımlarının
serbest ticaret koşulları çerçevesinde gerçekleşmesine engel olan her türlü
araç ve politikaya tarife dışı engeller (nontariff trade barriers) adı
veriliyor. Bunlardan bazıları ihracatta kendi ürünlerini teşvik ederek pazar
ele geçirmeye çalışan ülkelere ya da firmalara karşı uygulandığı için serbest
ticaret koşullarına engel gibi görünse de rekabet koşullarını sağlamaya ve
haksız rekabeti önlemeye yönelik önlemler olarak değerlendiriliyor.
Tarife dışı
engeller olarak şunları sayabiliriz: (1) Kotalar, (2) Gönüllü ihracat
kısıtlamaları, (3) İthalatta ek vergi uygulaması (surcharge), (4) Dengeleyici
vergi (counterweiling tax), (5) İthalatın zorlaştırılması, (6) Anti damping,
(7) Serbest ticaret anlaşmaları, (8) Diğerleri (Devletin dış ticarete müdahale politikası yoluyla bazı belirli mallarda dış
ticarette tekel oluşturması ve bu malların ticaretini doğrudan kendi yürütmesi,
selektif dolaysız vergiler, işletmelerin faaliyetlerini kısıtlayıcı uygulamalar,
yabancı yatırımlar üzerindeki denetimler, uluslararası emek ve sermaye
hareketlerini kısıtlayıcı politikalar, selektif parasal kontroller ve ayırımcı
döviz kuru politikaları, selektif dahili yardımlar.)
Tasarruf Çelişkisi
Toplumda bir kişinin ya da birkaç kişinin tasarruf etmeye başlaması kendileri için iyi bir şeydir. Ayrıca bu tasarruflar yatırımlar için de kaynak oluşturacağı için yararlıdır. Ama bütün toplum tasarruf ederse unun sonucu yararlı olmaz. Toplumda herkesin aynı zamanda tasarrufa başlaması, toplam talebin ve dolayısıyla toplam gelirin düşmesine yol açar. Toplam gelir düşünce de tasarruflar düşmeye başlar. John Maynard Keynes tarafından geliştirilen bu yaklaşım Keynesyen ekonominin temellerinden birisini oluşturur.
Tasarruf Çelişkisi
Toplumda bir kişinin ya da birkaç kişinin tasarruf etmeye başlaması kendileri için iyi bir şeydir. Ayrıca bu tasarruflar yatırımlar için de kaynak oluşturacağı için yararlıdır. Ama bütün toplum tasarruf ederse unun sonucu yararlı olmaz. Toplumda herkesin aynı zamanda tasarrufa başlaması, toplam talebin ve dolayısıyla toplam gelirin düşmesine yol açar. Toplam gelir düşünce de tasarruflar düşmeye başlar. John Maynard Keynes tarafından geliştirilen bu yaklaşım Keynesyen ekonominin temellerinden birisini oluşturur.
Takvim etkisinden arındırma
Elimizdeki veriyle
karşılaştırmaya esas alınan verinin elde edildiği dönem arasında hafta sonu
tatili, resmi tatil, bayram tatili gibi süreyi etkileyen farklılıkların
giderilmesine takvim etkisinden arındırma deniyor.
Takvim ve mevsim etkisinden arındırma
Elimizdeki veriyle
karşılaştırmaya esas alınacak verinin elde edildiği tarih arasındaki hem takvim
hem de mevsim etkisi farklarının giderilmesine takvim ve mevsim etkilerinden
arındırma deniyor.
Taylor Kuralı ABD’li iktisatçı John Taylor tarafından geliştirilmiş olan ve kendi adını taşıyan bir para politikası kuralı. Buna göre merkez bankalarının kısa dönem borç verme faiz oranlarını, gerçekleşen gayrisafi yurtiçi hasıla ve potansiyel gayrisafi yurtiçi hasıla arasındaki fark ile gerçekleşen enflasyon ve hedeflenen enflasyon oranı arasındaki sapmalarla aynı yönde değiştirmesi gerekiyor.
Taylor Kuralı ABD’li iktisatçı John Taylor tarafından geliştirilmiş olan ve kendi adını taşıyan bir para politikası kuralı. Buna göre merkez bankalarının kısa dönem borç verme faiz oranlarını, gerçekleşen gayrisafi yurtiçi hasıla ve potansiyel gayrisafi yurtiçi hasıla arasındaki fark ile gerçekleşen enflasyon ve hedeflenen enflasyon oranı arasındaki sapmalarla aynı yönde değiştirmesi gerekiyor.
Tekel
Tekel ya da monopol, herhangi bir pazarda bir ürünü üreten ya da pazarlayan tek bir firmanın bulunması halidir. Bir başka ifadeyle bir pazarda bir ürünün tek satıcısı buna karşılık çok sayıdı alıcısı varsa o üründe tekel durumu söz konusu demektir. Böyle bir durumda, eğer devlet tarafından bir düzenleme yapılmamış, bir önlem alınmamışsa tekelci firma fiyatı dilediği gibi belirleyebilir. Çünkü fiyat ve satış konusunda rekabet edeceği kimse yoktur. Tekelleşme, serbest rekabeti ortadan kaldırdığı ve dolayısıyla ürünlerin ya da verilen hizmetin fiyatının yükselmesine neden olduğu için tüketicinin zararınadır. Günümüzde devletler, tüketicinin kazancını ve sektörün verimliliğini arttırmak amacı ile piyasalardaki tekelleşme eğilimlerini giderici düzenlemelerle önlem almaktadırlar. Tekelleşmeye karşı alına önlemlerden en önde gelenleri ithalattan alınan vergilerin düşürülmesi ve bu ürünün başkalarınca da üretilmesini sağlamak üzere teşvik ve vergi indirimi politikalarının uygulanmasıdır.
Teknik Analiz
Teknik Analiz fiyat, miktar, hacim gibi göstergelerden hareketle, geçmiş dönem piyasa hareketlerinin analiz edilerek bu yolla geleceğe yönelik olarak fiyat tahminleri yapılması işlemidir. Bu amaçla, çeşitli grafik oluşumlarından ve istatistiksel yöntemlerden yararlanılır, eğilimler belirlenir. Grafikler üzerinde geçmiş fiyat, miktar ve hacim hareketleri nedeniyle ortaya çıkan oluşumların gelecek için gösterge oluşturduğu, dolayısıyla bu tür oluşumların alım-satım için gösterge olarak kullanılabileceği varsayımına dayanır. Bu tür analizler, örneğin, geçmişte gerçekleşen en düşük fiyatların, diğer bir deyişle fiyatların yükselmeye başladığı noktaların “destek noktası”, yine geçmişte gerçekleşen en yüksek fiyatların “direnç” noktası olduğunu ve satım için dikkate alınması gerektiğini öngörür.
Tezgahüstü Piyasa
Tezgahüstü piyasalar, herhangi
bir finansal aracın veya ödeme aracının ya da ekonomik değeri olan bir varlığın
taraflar arasında doğrudan alınıp satılabildiği, alım satımda bir takım
düzenlemeler, kurallar veya standartların değil taraflar arasındaki
anlaşmaların egemen olduğu piyasalardır. Daha basit bir ifadeyle borsa ve
benzeri biçimde örgütlenmiş yerler dışında kalan piyasalar tezgahüstü
piyasalar, bu piyasalarda yapılan işlemler de tezgahüstü işlemler olarak
adlandırılmaktadır. Tahvil gibi kıymetler hem borsada hem de tezgahüstü
piyasada alınıp satılabilmektedir. Günümüzde tezgahüstü işlemler yaygın olarak
elektronik ortamda yapılmaktadır. Bu piyasalarda her türkü finansal varlığın
alınıp satılması mümkündür.
Tobin Vergisi (Tobin Tax)
Tobin Vergisi ülkeye yatırım
amacıyla gelen yabancı kaynakların uzun süre kalmasını sağlamak için uygulanan
bir vergidir. Ülkeye faiz geliri elde etmek üzere gelen yabancı paralar için
örneğin 6 aydan kısa sürede geri gidenlere, ülkede kaldığı sürece elde ettiği
faiz ya da benzeri gelir üzerinden yüzde 2 - 3 ek vergi uygulanması halinde bu
ek vergi Tobin Vergisi olarak adlandırılıyor.
Toksik Varlıklar
Olumsuz bir gelişme halinde büyük ölçüde değer kaybı yaşayan finansal varlıklara toksik varlık deniyor. Küresel kriz süresince ABD'de birçok varlık toksik varlık haline dönüşmüştür.
Troika
Euro alanında ortaya çıkan borç krizi sırasında üye ülkelere yönelik olarak düzenlenen kurtarma paketlerinin hazırlanması ve uygulanmasını yürüten üç kuruluşun (Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF) oluşturduğu gruba verilen isim.
Tutsat
Tutsat
Tutsat ya da mortgage kredileri banka
veya benzer bir finans kuruluşu tarafından konut, arsa gibi taşınmaz mallar
üzerinden gerçekleştirilecek ipotek karşılığında uzun vadeli konut kredilerinin
kullandırılmasını öngören bir tür gayrimenkul finansman sistemini ifade ediyor.
Bu sistemde kişiler talep ettikleri taşınmaz mal için belirli bir peşinat
ödemekte, geri kalan tutar ise finans kuruluşu tarafından ödünç verilerek
karşılanmaktadır. Söz konusu finans kuruluşu, ödünç verdiği tutar yani kredi
geri ödenip borç kapanıncaya kadar taşınmaz mala el koyabilme yetkisine sahip
bulunuyor. Borcun geri ödemesi önceden belirlenmiş ödeme serisine uyarak sabit
veya değişken faizle gerçekleştirilebiliyor. Finansal kuruluşlar
kullandırdıkları tutsat kredilerini teminat göstererek tahvil ihraç edebiliyor ve
borçlanabiliyorlar.
Tüketim Fonksiyonu
Tüketim Fonksiyonu, toplumdaki
tüm bireylerin tüketim harcamaları ile harcanabilir gelir arasındaki ilişkiyi
kuran noktaların birleştirilmesiyle elde edilir. Bu fonksiyonel ilişkiye göre gelir
arttıkça tüketim de artar, ancak tüketimdeki artış hızı gelirdeki artış
hızından daha yavaş olur. Buna bir örnek verebiliriz. Aylık geliri 2000 TL
geliri olan kişi bunun tamamını tüketim harcamalarına yönlendirir. Çünkü bu
para onun asgari yaşam koşullarını ancak sağlamaktadır. Buna karşılık bu
kişinin aylık geliri 4000 TL’ye yükseldiğinde bu kişi asgari geçimini 2000 TL
ile karşılayıp ek 1000 TL’lik de tüketim yaptıktan sonra kalan 1000 TL’sini
tasarrufa ayırabilir. Bu kişi 2000 TL aylık gelir alırken gelirinin tamamını
tüketime ayırırken geliri aylık 4000 TL’ye yükseldiğinde gelirinin yüzde 75’ini
tüketime harcamaya yönelmektedir. Yani geliri arttıkça tüketime ayırdığı
miktarın nispi payı düşmektedir. Günümüz ekonomi yaklaşımı,
kişilerin tüketim harcamalarını o dönemdeki gelirlerine göre değil daha uzun
vadeli gelirlerine göre belirledikleri yolunda biçimlenmiştir.
Türev Ürünler (Derivatives)
Getirisi, başka bir değerin getirisine
bağlanmış yani başka bir değerin getirisinden türetilmiş araçlara türev ürün
adı veriliyor. Türev ürünler denildiği zaman forward, swap, opsiyon ve
yapılandırılmış ürünler anlaşılıyor. Bu ürünlerin en önemli özelliği, zaman
içinde fiyat dalgalanmaları nedeniyle değerleri değişkenlik gösteren ürünlere
bir çeşit denge getirmesidir. Bu değerlere yatırım yapanlar riskten korunmak
veya daha düşük risk alarak getiri elde etmek amacını güdüyor.
Tüyo
Türk Lirası Depo Alım İhalesi
İşlemleri
Merkez Bankasının, Türk lirası likidite fazlalığını sterilize etme işlemlerindeki etkinliğinin artırılması amacıyla bankalardan ihale yöntemi ile Türk lirası depo alması işlemleridir.
Merkez Bankasının, Türk lirası likidite fazlalığını sterilize etme işlemlerindeki etkinliğinin artırılması amacıyla bankalardan ihale yöntemi ile Türk lirası depo alması işlemleridir.
Tüyo
Kamuya açıklanmamış ve bir
sermaye piyasası aracı üzerinde etkili olabilecek bilgiye tüyo deniyor. Bu
bilgiyi verene tüyo veren, alana da tüyo alan denilmektedir. Bu tür bilgiler
henüz kamuya açıklanmamış bilgiler olduğu için bilgiyi alanın bir çıkar
sağlamasına, kazanç elde etmesine yol açar veya bir zarardan kurtulmasını
sağlar. Bu eylem sermaye piyasası suçları arasında yer alan bilgi suiistimali
suçları arasındadır. Bilgi suiistimali, kritik bir bilginin kamuya
açıklanmasından önce kullanılarak sermaye piyasası araçlarında işlem
yapılmasına, pozisyon alınmasına ve sonuçta haksız kazanç elde edilmesine yol
açar. Eski adı içeriden öğrenenlerin ticareti (insider trading) olan bilgi
suiistimali suçu hapis ve para cezasıyla cezalandırılan bir suçtur.
U, Ü
Uluslararası Yatırım Pozisyonu (International Investment Position)
Bir ülkede yerleşik kişilerin yurtdışında
yerleşik kişilerden olan finansal alacakları ile rezerv varlıklarının ve
yurtdışında yerleşik kişilere olan finansal yükümlülüklerinin belirli bir
tarihteki stok değerini gösteren tablodur. Toplam uluslararası finansal
varlıklar ve rezerv varlıklar ile toplam uluslararası finansal yükümlülüklerin
farkı net uluslararası yatırım pozisyonu olarak adlandırılır. Başka bir
deyişle, net uluslararası yatırım pozisyonu, ülkenin, yurtdışından finansal
alacakları ve rezerv varlıklarıyla, yurtdışına olan finansal borçları
arasındaki farkı gösterir. Net pozisyon pozitif veya negatif olabilir.
Uyarlanmış Beklentiler (Adaptive Expectations)
İnsanların geleceğe ilişkin beklentilerini geçmiş deneyimlerine bakarak oluşturduklarını öne süren yaklaşım. Rasyonel beklentilerin zıttı.
Ülke Riski
Ülke Riski ekonomik, sosyal ve
siyasal koşulları etkileyen olaylar ve belirsizlikler nedeniyle bir ülkedeki
borçluların, yurt dışı yükümlülüklerini yerine getirememeleri sonucunda
portföyünde söz konusu ülkedeki borçluların doğrudan veya dolaylı riskini
taşıyan herhangi bir banka veya kuruluşun maruz kaldığı zarar olasılığını ifade
eder. Bozulan ekonomik, siyasal ve sosyal koşulların bir ülkedeki temerrüt
olasılığını artırmasının yanı sıra; kamulaştırma, moratoryum, borcun inkarı,
devalüasyon, ilgili ülke denetim otoritesinin uygulamalarının şeffaf olmayışı
gibi olaylar da ülke riski kapsamında yer alır. Ülke riski; temelde merkezi
yönetim riski, transfer riski, bulaşma riski, dolaylı kur riski, makroekonomik
risk ve dolaylı ülke riski kategorilerini kapsar.
Üretim Fonksiyonu
Bir malın üretiminde kullanılan emek,
sermaye, doğal kaynaklar ve girişim gücünden oluşan üretim faktörleri ve diğer
girdi miktarları ile elde edilen ürünler arasındaki ilişkinin bir fonksiyon
çerçevesinde ifade edilmesi üretim fonksiyonu olarak anılır. Üretim faktörleri
ve girdilerle elde edilen ürün miktarları arasındaki ilişkinin niteliğini, yani
üretim fonksiyonunu, belirleyen etken teknolojidir. Her üretim fonksiyonu
belirli bir teknolojiye dayanır, teknoloji değiştikçe ilişkinin niteliği de
değişir.
Üretim fonksiyonu mikro veya
makro düzeyde kullanılabilir. Mikro düzeyde kullanımında belirli bir işletme
veya tesiste üretim faktörleri ve diğer girdilerle elde edilen ürünler arasındaki
ilişkiyi gösterir. Makro düzeyde kullanımında ise ekonominin tümünde kullanılan
emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişim gücüyle elde edilen GSYH arasındaki
ilişkiyi gösterir.
V
Varant
Varlık Fonu
Varlık Vergisi (Servet Vergisi)
Varant, bir dayanak varlığı
belirli bir tarihten önce, belirli bir fiyattan alma ya da satma imkânı tanıyan
bir yatırım aracıdır. Dayanak varlık sözcüğüyle kastedilen şey bir hisse
senedi, endeks veya döviz fiyatı olabilir. Her varantın daha önceden
belirlenmiş bir vade sonu tarihi vardır ve varantlar bu tarihe kadar borsada
işlem görebilir. İşleme konulduğu tarihle vade sonu tarihi arasında, dayanak
varlığın fiyatı ve vade değeriyle fiyatları değişir. Varantlar, alım ve satım
varantları olmak üzere iki gruba ayrılır. Alım varantları, dayanak
varlığın fiyatının artmasıyla doğru orantılı hareket ederken, satım varantları,
dayanak varlığın fiyatındaki artışla ters orantılı olarak hareket eder.
Varlık Fonu
Ulusal Varlık Fonları, çeşitli
finansal varlıklara yatırım yaparak gelirini artırmayı hedefleyen, devletin
sahipliği ve yönetimi altında çalışan fonlardır. Bir varlık fonu kurulmasının
genel olarak iki temel amacı vardır: (1) Ülke ekonomisinin, konjonktürel
etkilerden kurtarılarak istikrarlı biçimde işlemesini sağlamak. (2) Gelecek
kuşaklara refah aktarabilmek. Bu çerçeveden bakınca fonun varlıkları ve
getirilerinin karşılaşacağı risklerden yüksek olması gereklidir. Varlık fonları
iki şekilde kurulabilmektedir: (1) Bir veya birden fazla emtiaya dayalı fonlar:
Bunlar genellikle ihraç edilen emtianın gelirleri nedeniyle oluşan bütçe
fazlalarından oluşur. Tipik örnekleri körfez ülkelerinin kurduğu varlık fonları
ve Norveç’in kurduğu emeklilik fonudur. Bunlar petrol gelirlerinin yarattığı
bütçe fazlasına dayanan fonlardır. (2) Bir emtiaya dayalı olmayan fonlar:
Bunlar ya Dış ticaret fazlaları ile ya da emeklilik fonlarında biriken
paralarla oluşturulmaktadır. Bu tür fonların tipik örnekleri Çin, Kore ve Hong
Kong gibi ülkelerin kurdukları varlık fonlarıdır. Varlık fonları, ağırlıklı
olarak, devlet tahvillerine, hisse senetlerine, yatırım fonlarına, çeşitli
projelere geçici ya da kalıcı ortaklıklar yoluyla girip yatırım yaparlar.
Varlık Vergisi (Servet Vergisi)
Kişilerin sahip oldukları varlıklar (servetler) üzerinden alınan vergiye varlık vergisi deniyor. Türkiye'de 1942 - 1944 yılları arasında ağırlıklı olarak azınlıklara uygulanan vergi. Dünyada uygulaması pek kalmamış olan bu uygulama küresel krizden sonra yeniden tartışma alanına çıkarıldı.
Vergi Gayreti
Vergi kapasitesi ile fiilen tahsil edilen vergi miktarı
arasındaki oransal ilişkiyi ifade eder: (Vergi Gayreti = Tahsil Edilen Vergi
Miktarı / Vergi Kapasitesi). Vergi gayretinin yüksekliği mali yönetimin
etkinliğini gösterir.
Vergi Kapasitesi (vergi sınırı)
Bir ülkede belli bir dönemde vergilendirilebilecek potansiyeli, bir başka
ifadeyle asgari geçim indiriminin üzerindeki gayrisafi yurtiçi hasılayı ifade
eder.
Verimlilik (Productivity)
Verimlilik, belirli bir zaman aralığında
bir birim girdi ile ne kadar ürün elde edildiğinin oranıdır. Eğer konu
işgücünün verimliliği ise o zaman yıllık üretimi bir yılda işgücünün çalıştığı
süreye bölerek işgücünün yıllık verimliliğini hesaplayabiliriz. Bir yıldan
ötekine bu orandaki artış ya da azalış da bize işgücü verimliliğindeki değişimi
gösterir.
VİOP
VİOP, Borsa İstanbul Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası’nın kısaltmasıdır. Bu piyasada, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri alınıp satılır. Alınıp satılan bu sözleşmelere Türev araçlar da denir. Yatırımcılar, Borsa İstanbul Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası’nda işlem yapabilmek için alım/satım işlemini gerçekleştirecekleri sözleşmenin öngördüğü teminatı ödemek zorundadırlar. VİOP, yatırımcılara sözleşmenin değeri kadar yatırım yapmadan sadece sözleşme değerinin belirli bir oranında teminat yatırma imkânı vererek, kredili alış ve açığa satış işlemlerinde büyük pozisyonlar alabilme olanağı sağlar. Bu durum kaldıraç etkisi olarak tanımlanır. VİOP’ta işlemler belirli vadeler ile yapılırken, forex piyasasında anlık alım-satım işlemleri gerçekleştirilmektedir. VİOP’ta aynı zamanda gelecekte oluşabilecek belirsizliklerden korunmak amacıyla bugünden sözleşme yapılabilirken, forex piyasasında geleceğe yönelik planlama tahmini sunulamaz. Forex piyasasında herhangi bir fiziki teslimat bulunmamaktadır. VİOP ile yapılan işlemlerde teslimatlı uzlaşma ile fiziki teslimat imkânı vardır.
Volatilite
VİOP
VİOP, Borsa İstanbul Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası’nın kısaltmasıdır. Bu piyasada, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri alınıp satılır. Alınıp satılan bu sözleşmelere Türev araçlar da denir. Yatırımcılar, Borsa İstanbul Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası’nda işlem yapabilmek için alım/satım işlemini gerçekleştirecekleri sözleşmenin öngördüğü teminatı ödemek zorundadırlar. VİOP, yatırımcılara sözleşmenin değeri kadar yatırım yapmadan sadece sözleşme değerinin belirli bir oranında teminat yatırma imkânı vererek, kredili alış ve açığa satış işlemlerinde büyük pozisyonlar alabilme olanağı sağlar. Bu durum kaldıraç etkisi olarak tanımlanır. VİOP’ta işlemler belirli vadeler ile yapılırken, forex piyasasında anlık alım-satım işlemleri gerçekleştirilmektedir. VİOP’ta aynı zamanda gelecekte oluşabilecek belirsizliklerden korunmak amacıyla bugünden sözleşme yapılabilirken, forex piyasasında geleceğe yönelik planlama tahmini sunulamaz. Forex piyasasında herhangi bir fiziki teslimat bulunmamaktadır. VİOP ile yapılan işlemlerde teslimatlı uzlaşma ile fiziki teslimat imkânı vardır.
Volatilite
Volatilite’nin sözlük anlamı
oynaklık veya dalgalanmadır. Finansal piyasalar açısından bu deyim, çeşitli
finansal varlıklarda iniş ve çıkışlar biçiminde ortaya çıkan fiyat
değişimlerini ifade etmek için kullanılıyor. Bu çerçeveden baktığımızda bir
finansal varlığın uzun dönem ortalaması olarak ortaya çıkan ortalama fiyatından
sapmalar bize volatiliteyi, bu sapmaların oranı da volatilitenin derecesini
gösterir. Finansal varlıkların risklerini ölçmek için genel olarak belirli
zaman aralıklarında ortaya çıkan fiyat değişimlerinin standart sapmaları
ölçülür. Fiyatlarda ortaya çıkan iniş çıkışlar ne kadar sık ve yüksekse
volatilite ve dolayısıyla risk de o kadar yüksek demektir. Volatilite ölçümü
için geliştirilmiş endeksler vardır. Bu tür iniş ve çıkışlar genellikle
risklerde hızlı değişimleri ortaya koyduğu için volatilite, piyasanın risk
artışı olarak yorumladığı bir durumu ortaya koyar.
Y
Yap - İşlet - Devret modeli
Yap – işlet – devret modeli, bir kamu altyapı yatırımının, finansmanı, özel kesim şirketleri tarafından karşılanarak yapılması, belirlenen süre ile işletilmesi ve süre sonunda kamu kesimine devredilmesi modelidir. Modelin önemli özelliklerinden birisi de işletme süresince üretilen malların ya da verilen hizmetin bir bölümünün kamu kesimi tarafından satın alınacağının garanti edilmesidir.
Yapılandırılmış Finansal Ürünler (Structured Financial Products)
Yap – işlet – devret modeli, bir kamu altyapı yatırımının, finansmanı, özel kesim şirketleri tarafından karşılanarak yapılması, belirlenen süre ile işletilmesi ve süre sonunda kamu kesimine devredilmesi modelidir. Modelin önemli özelliklerinden birisi de işletme süresince üretilen malların ya da verilen hizmetin bir bölümünün kamu kesimi tarafından satın alınacağının garanti edilmesidir.
Yapılandırılmış Finansal Ürünler (Structured Financial Products)
Değişik ürünlere veya koşullara dayalı
olarak getiri ya da koruma seçeneklerinin farklılaştırılması sonucu
oluşturulan, doğası gereği geliştirilmesinde ve farklılaştırılmasında herhangi
bir sınırın bulunmadığı ürünlerdir. Ürünün en büyük avantajı İhtiyaç ve
beklentilere göre kişiye özel yapılandırılabilir olmasıdır. Risk düzeyi,
getirisi sabit olmayan yatırım araçlarına göre daha düşük olmakla birlikte
sabit getirili ürünlere görece daha fazla risk taşımakta ve anapara kaybı da
dâhil olmak üzere çeşitli riskleri bünyesinde barındırmaktadır.
Yapısal Reform (Structural Reforms)
Bir sistemin daha verimli çalışabilmesi ve
şoklara karşı daha dayanıklı hale getirilebilmesi için o sistemin yeniden
yapılandırılması olarak tanımlanabilir. Ekonomi dışından bir örnek vereyim.
Diyelim ki İstanbul’u olası bir depreme karşı daha güçlü bir hale getirmek
istiyorsunuz. O zaman eskiden depremlere dayanıklı olarak yapılmamış yapıları
yıkıp depreme dayanıklı yapılar yapmanız gerekir. Bu, hem zaman alacak hem de
pahalıya çıkacak bir dönüşümdür. Ama tamamlandığında hem kentin görünümü
güzelleşecek hem de depremlere dayanıklılığı artacaktır. Ya da ağır çalışan
adalet sistemini hızlandırmak için mahkeme sayısını artırmak hukuk alanında bir
yapısal reform olarak değerlendirilebilir. Diyelim ki sürekli açık veren bir sosyal
güvenlik sistemi söz konusu. Örneğin her ay sisteme üye olanlardan 100 lira
prim toplanıyor ve bu gelir faiz hesaplarında ya da tahvil getirisinde
nemalandırılarak 110 liraya çıkarılıyor. Buna karşılık yine diyelim ki
sistemden sağlık gideri ve emeklilik maaşı alanlara da ayda 130 lira ödeniyor.
Bu durumda sistem her ay 20 lira açık veriyor demektir. Bu açığı kapamanın üç
yolu var: (1) Üyelerden alınan primleri artırmak, (2) Emekli maaşlarını ve
sağlık sigortası katkılarını düşürmek, (3) Borçlanmak. Borçlanmak geçici bir
çözümdür ve bazen de sorunu ağırlaştırabilir. O halde kalıcı çözüm için ilk iki
önlemi almak gerekecektir. Bu önlemler sıkıntı yaratacak önlemlerdir ama sosyal
güvenlik sisteminin iflas etmemesi için alınması şarttır. Bu düzenlemelere “yapısal
reform” diyoruz. Türkiye’nin ihtiyacı olan ekonomik yapısal
reformların en önemlileri üç başlıkta toplanabilir.
(1) Büyümenin ithalâta bağımlı yapıdan
kurtarılması ve cari açığın düşürülmesi. Bunun iki yolu olabilir: İç
tasarrufları artırmak veya üretimin ithalâta dayalı yapısını yerli girdilere
yöneltmek. Her ikisi de zaman alıcı ve biraz can acıtıcı önlemleri gerektirse
de tıpkı deprem önlemi gibi mutlaka yapılması gereken şeylerdir. Eğer bu iki
önlem alınıp da yapısal reform yapılamıyorsa o zaman tek çare büyüme hızını
potansiyel büyüme düzeyi olan yüzde 5’lere düşürmektir.
(2) Vergi sisteminin dolaylı vergilere
dayalı olmaktan çıkarılıp dolaysız vergilere ağırlık veren bir yapıya
dönüştürülmesi. Bu değişiklik öncelikle adil bir vergilemenin
yerleştirilebilmesi için gereklidir. Çünkü dolaylı vergiler düşük gelirliden
oransal olarak daha yüksek vergi alınmasına yol açar. Değişikliğin yapılması
ayrıca ithalâta bağımlı vergi geliri artışlarından uzaklaşmamızı sağlayacağı
için önemlidir. Bir başka yararı da kayıt dışılığı önlemesinde görülecektir.
(3) Enerji faturasının azaltılması için
gerekli tasarruf önlemlerinin alınması. Enerjimizi dışarıdan ithal
ettiğimiz için cari açığa olumsuz katkı yapan bu ithalât kalemini azaltıcı
önlemleri almamız gerekiyor.
Bunlara daha birçok konu eklenebilir.
Yalnız ekonomi alanında değil eğitimden adalete kadar birçok konuda
yapısal reformlara ihtiyacımız var. Ama hemen başlamak için bu üç
alan bence doğru bir başlangıç olabilir.
Yastık Altı Birikimi
Yastık altı birikimi, insanların
tasarruflarını bankaya veya benzeri finans kurumlarına yatırmayarak evde
saklamaları halini ifade eden bir sokak deyimi olup ekonomide de kullanılır
olmuştur. Özellikle döviz, altın gibi değerlere para yatıranlar bu değerleri
bankaya yatırmayıp evlerinde sakladıklarında karşımıza yastık altı birikimi
denen olgu çıkar. Ekonomide kriz hallerinde ya da işlerin yolunda gitmediği
durumlarda ve finans kurumlarına güvenin sarsıldığı dönemlerde yastık altı
birikimleri artmaya yönelir. Türkiye’de yastık altında saklanan birimler daha
çok altın olarak saklanır. Dünya Altın Konseyi’nin tahminine göre Türkiye’de
3.400 ton altın yastık altında bulunmaktadır. Yastık altı birikimi, ekonomiden
çekilmiş, ekonomiye bir yararı olmayan birikim konumundadır.
Yatırım Fonu
Yatırım Yapılabilir Ülke Statüsü
Yatırım Fonu
Yatırım fonu; yatırım yapmak
isteyen tasarruf sahiplerinin tasarruflarının sermaye piyasası araçlarında
değerlendirilmek üzere profesyonel yöneticiler tarafından yönetilen bir havuz
içerisinde toplanması esasına dayalı bir yatırım aracıdır. Yatırım
fonları halktan topladıkları paralar karşılığı, hisse senedi, tahvil gibi
sermaye piyasası araçlarından ve kıymetli madenlerden oluşan portföyleri
inançlı mülkiyet esasına göre yönetirler. Yatırım Fonları bu paraları; Türkiye'deki
veya yabancı ülkelerdeki şirketlerin hisse senetleri, Türk veya yabancı özel ve
kamu borçlanma senetleri, ulusal ve uluslararası borsalarda işlem gören altın
ve diğer kıymetli madenler ile bunlara dayalı olarak ihraç edilmiş araçlar ve Sermaye
Piyasası Kurulu'nca uygun görülebilecek diğer sermaye piyasası araçlarında
değerlendirebilirler. Yatırım fonu katılma belgeleri yatırımcının fon
portföyüne ortak olmasını sağlayan belgelerdir. Bunlar şirketlerin hisse
senetlerine benzemekle birlikte katılma belgesi sahiplerinin fon yönetimine
katılma hakları yoktur.
Yatırım Yapılabilir Ülke Statüsü
Yatırım yapılabilir ülke statüsü;
en az iki önemli kredi derecelendirme kuruluşundan BBB ya da Baa düzeyinde nota
sahip olmayı gerektiren bir statü. Özellikle büyük emeklilik fonlarının
statülerinde en az iki reyting kuruluşundan en az BBB (ya da Baa) notuna sahip
yani yatırım eşiğinde veya üzerinde not taşıyan tahvillere yatırım
yapılabileceği düzenlemesi yer aldığı için bu derece yatırım yapılabilir ülke
statüsü olarak kabul ediliyor. Bu eşiğin altındaki notlar spekülatif notlar
olarak kabul ediliyor. Bu notlara sahip olan ülke ya da şirketlerin
tahvillerini de satın alınması söz konusu. Çünkü bunların faizi, yüksek
riskleri karşılayabilmek için, yatırım eşiğinin üstündeki grupta yer alan
şirket veya ülke faizlerinden daha yüksek oranlarda oluyor. Tek fark sözünü ettiğimiz
büyük fonların statülerindeki kısıtlamalar gereği bu tahvilleri alamaması.
Türkiye bugün itibariyle yatırım eşiğinin altına düşmüş ülke statüsünde yer
alıyor.
Yeniden Yapılandırma
Yeniden Yapılandırma
Yeniden yapılandırma; birçok
alanda kullanılan bir deyimdir. Bir sistemin, bir sektörün bir borç – alacak ilişkisinin
yeni bir düzene dayalı olarak koşullarının ve işleyişinin değiştirilmesini
yeniden yapılandırma olarak tanımlayabiliriz. Finansal piyasalar açısından daha
çok çeşitli nedenlerle ortaya çıkan ve anlaşmada öngörülen mekanizmaların
kullanılmasıyla çözülemeyen bir finansal ilişkinin yarattığı sorunun çözülmesi
amacıyla, çeşitli likidite düzenlemelerini de içeren girişimlere yeniden
yapılandırma deniyor. Buna bir örnek olarak bir kredi uygulamasını verebiliriz.
Belirli faiz ile açılmış vade sonu geri ödemeli bir kredinin kullanıcısı
tarafından geri ödenememesi halinde bu kredi açan banka ile alan müşteri
arasında yeni bir ödeme planı yapılması halinde söz konusu kredinin yeniden
yapılandırılmasından söz etmiş oluruz.
Z
ZEW Endeksi
Zorunlu Karşılıklar (Rezerve Requirements)
Avrupa’nın en büyük ekonomisi
olan Alman ekonomisinin gidişi hakkında bilgi veren en önemli endekslerden
birisi olan ZEW Endeksi bir çeşit aylık güven endeksidir. ZEW Endeksi bağımsız
bir kuruluş olan Avrupa Ekonomik Araştırmalar Merkezi tarafından Avrupa
genelinde 350 analist ve iktisatçının Alman ekonomisinin gelecek altı ayına
ilişkin enflasyon, faiz, döviz kurları ve borsa beklentileri derlenerek endeks
oluşturulur. Endeksin denge veya referans noktası sıfırdır. Endekse yanıt veren
uzmanlardan sıfırın altında değer verenler kötümser, sıfırın üstünde değer
verenler iyimserler olarak ayrılır. Endeksi yanıtlayanların yüzde 40’ı sıfırın
altında, 30’u sıfırın üstünde ve kalan yüzde 30’u da sıfır vermişse sonuç – 10 çıkacak
ve geleceğe ilişkin beklenti kötümser olarak belirlenmiş olacaktır.
Zorunlu Karşılıklar (Rezerve Requirements)
Merkez bankasının kabul ettikleri mevduat
ve benzeri kaynaklar karşılığında bankaların Merkez Bankasında tutulmasını zorunlu
kıldığı miktarlardır.
Çok iyi bir fikir olmuş hocam.
YanıtlaSilHer daim baş ucu makalesi olacak bir çalışma olacaktır.
Elinize sağlık.
Tşkler
YanıtlaSilHocam yine bizi düşünmüşsünüz ,teşekkür ediyoruz...
YanıtlaSilKolay gelsin, teşekkürler
SilHocam Sözlüğü pdf şeklinde de sunabilirseniz çok faydalı olacaktir teşekkür ederim kolay gelsin
SilMetnin en altında yeşil renkte print sekmesi var oraya tıkladığınızda en üst sekmede görünen PDF kısmına basmanız dönüştürmeniz için yeterli olacaktır..
Silelinize emeğinize sağlık hocam. inanılmaz faydasını gördüm teşekkürler
Silhocam ellerine sağlık çok faydalı olmuş
YanıtlaSilbu sözlüğün olgunlaşması yıllar alacaktır şimdi için pek faydalı olmaz ama bir 10 sene sonra sözlük olmuş diyebiliriz galiba
YanıtlaSilYıllar hızla geçiyor.
Silzamanla olacak tabi.
SilHocam sizin en güzel özelliğiniz; karmaşık olayları çok kolay bir dille anlatmanız.
Bu sayede herkes anlayabiliyor.
Emeğinize sağlık.
Hocam;
YanıtlaSilSon dönemde önemi gittikçe artan KOBİ ve Girişimci tanımlarını da sözlüğe eklersek uygun olacağı kanaatindeyiz.
saygılarımızla
http://www.kobigirisim.net/2013/06/kobi-ne-demek.html
http://www.kobigirisim.net/2013/08/girisimci-kimdir.html
Ben bu sözlüğe kendi yazılarımda geçen tanımlarımı kendi cümlelerimle koymayı istiyorum. Öneriniz için teşekkür ederim.
SilHOCAM sonsuz teşekkürler, umarım ülkemizin iktisadi gelişimi yönünde katkılarınız devam eder
YanıtlaSilTeşekkürler
SilHocam, dijital para Bitcoin Oxford sözlüğüne girdi, sizin sözlükte de yer alacak mı?
YanıtlaSilHocam kaleminize sağlık. Bizi karmaşık kelime yığınları arasında kaybolmaktan kurtardınız. Mülakatlar için sizin bu halk diline dayalı=) bloğunuzdan faydalanıyorum.Gerçekten Allah razı olsun diye dua ediyorum.
YanıtlaSilNot: Yapısal reform gerektiren durumlardan 2. maddenin başı sanırım daha adil bir vergi sistemi için dolaysız vergiye dayalı bir sistem olmalı. Şuan ben o cümleyi yanlış okumuşta olabilirim.
Tekrar bütün yazılar için çok ama çok teşekkürler. İyi Çalışmalar
hocam çok teşekkürler faydalı oldu
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilTeşekkürler Hocam.....faydalı bir ekonomi sözlüğü olmuş...
YanıtlaSilSözcük araması yapılabiliyor mu?
YanıtlaSilAygül Özkaragöz
Hocam ellerinize sağlık,
YanıtlaSilYalnız çok ufak kelime hatalarından kaynaklanan, bana sanki hatalı gelen iki hususu belirtmek isterim;
1- Zorunlu Karşılıklar (Rezerve Requirements) : Merkez bankasının kabul ettikleri mevduat ve benzeri kaynaklar karşılığında bankaların kendisinde değilde merkez bankasında tutulmasını zorunlu kıldığı miktarlardır.
2- Yapısal Reformlar başlığındaki şu cümle : 2) Vergi sisteminin dolaysız vergilere dayalı olmaktan çıkarılıp dolaylı vergilere ağırlık veren bir yapıya dönüştürülmesi. Burda da tam tersi olması lazım değil mi ? Yani vergi sisteminin dolaylı vergilere dayalı olmaktan çıkarılıp dolaysız vergilere ağırlık veren bir yapıya dönüştürülmesi şeklinde.
Yanlış anlamadan, yahut algılayamamadan kaynaklı hata yapıyor olabilirim, öyle birşey varsa lütfen düzeltiniz.
Sizi hergün takip ediyor ve bütün yazılarınıza büyük önem veriyorum. Birçok konuda gerçekten inanılmaz yardımcı oldunuz ve oluyorsunuz.
Saygılarımla,
İlki yanlış anlamaya yol açan bir ifade idi düzelttim. İkincisi ise tam tersi olmuş onu da düzelttim. Teşekkür ederim.
SilSayın Hocam, çok faydalı bir çalışmanızdan tebrik ve teşekkür ediyorum. Çok iyi bir başvuru ve yenilenme kaynağı olmuş.
YanıtlaSilSaygılarımla.
Dursun Çam
hocam teşekkürler böyle bir çalışma yaptığınız için. umarım bu çalışmayı daha da geliştirirsiniz ve kitap olarak yayınlarsınız
YanıtlaSilHocam çok teşekkürler. Benim gibi iktisat öğrencilerine çok faydalı olacağını düşünüyorum.
YanıtlaSilDisponibilite hakkında (kanuni karşılık oranı veya zorunlu karşılık oranı) da diyoruz değil mi hocam?
Ayrıca sözlüğe tam rekabet piyasalarının (atomize & mobilite) olma özelliklerinide ekleyebilir miyiz ?
Eskiden disponibilite ve munzam karşılık vardı. Sontra bunların ikisinin yerini zorunlu karşılıklar aldı. İngilizcesi rezerv requirements. Oranın ingilizcesi ise rezerv requirement ratio.
Sililk olarak buradaki inanılmaz paylaşımlarınızdan dolayı çok teşekkür ederim. benim bir sorum olacaktı.reel efektif döviz kurlarının kısa vadede spot kurlar açısından gösterge niteliği taşıması hakkında bana yardımcı olabilir misiniz
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilReel efektif döviz kuru yerli paranın yabancı paralarla enflasyondan arındırılmış olarak reel anlamda ilişkisini gösteren bir ölçüdür. Spot kur ise bir yerel paranın bir yabancı para karşısında o anda oluşan kurudur. Reel efektif döviz kuru, yerli paranın değerini gerçek anlamda ölçtüğü için spot kurun belirlenmesinde de ister istemez bir ölçü olur.
Hocam özellikle gençler ve öğrenmek isteyen üzerindeki emeğiniz çok büyük. Samimiyetle minnetlerimi sunarım size.
YanıtlaSilAcaba düzenli olarak takip ettiğiniz, bize önerebileceğiniz kaynakları (yerli / yabancı) yazmanız mümkün mü?
hocam çok teşekkür ederim, iyi çalışmalar
YanıtlaSilhocam çok teşekürler
YanıtlaSilHocam calismalarinizi yakindan takip ediyorum,cok faydali bir calisma olmus.Sizden ricam sozlugunuze reeskont terimi ve reeskont kredilerini ekleyebilir misiniz?Tesekkur ederim
YanıtlaSilTeşekkürler. Reeskot, reeskont faizi ve reeskont politikasını ekledim.
SilTüketici enflasyonu nedir?
YanıtlaSilTüketici fiyatları enflasyonu endeksi (TÜFE) için bu deyim kullanılıyor.
SilHocam merhaba, yazılarınız biz sbf-iibf'liler için gerçekten çok değerli ve bu nedenle size çok teşekkür ediyorum. Hocam zorunlu karşılıklarla ilgili olarak kafama bir şey takıldı. Bir kitapta zorunlu karşılık oranındaki bir artışın parasal taban üzerindeki etkisinin belirsiz olduğu yazıyor. Acaba rica etsem z.k.o'daki artışın para çarpanı(M1), parasal taban ve para arzı üzerindeki etkilerinin ne yönde olacağını söyleyebilir misiniz?
YanıtlaSilHocam ben bugün bir mülakata girdim ve çok şükür iyi geçti mülakat, ancak siz halen şu soruma bir cevap vermediniz. Bilmiyorum sorumda mı bir gariplik var ama gerçekten merak ediyorum bunu, tekrar rica etsem cevap verir misiniz acaba?
SilAslında bu yorumu yeni gördüm o nedenle de yanıtlamayı atlamışım.
SilUmarım mülakat sonucu beklediğinizi alırsınız.
Zorunlu karşılık oranıyla para çarpanı arasında ters yönlü bir ilişki söz konusudur. MB zorunlu karşılık oranınını arttırdığında para çarpanının değeri düşer ve para arzı azalır:
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilMerhaba Hocam ekonomi sözlüğü nün kitap şeklinde basımı varmı
YanıtlaSilMerhaba Hocam bir iktisat 4.sınıf öğrencisi olarak ne kadar çok ekonomi terimlerini bilmediğimi anladım A'dan Z' ye kadar hepsini okudum sayenizde öğreniyoruz çok teşekkür ederimm
YanıtlaSilHocam ellerinize sağlık çok teşekkür ederim...
YanıtlaSilhocam sözlüğe sendikasyon kredisi ne demek ekleyebilirmisiniz?
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilMahfi Bey , GSYH tanımlamasında hizmeti unutmuşsunuz hatırlatmak istedim . İlgiyle takip ediyoruz sizleri . Saygılar
YanıtlaSilHocam merhaba. Finans programlarında sıkça telaffuz edilen "politika faizi" tam olarak ne anlama gelmektedir. Şimdiden teşekkürler.
YanıtlaSilHocam Maliye bölümü öğrencisiyim sizi severek takip ediyorum , teşekkürler , saygılar.
YanıtlaSilHocam Merhaba,
YanıtlaSil"Örneğin Hazine, ihaleyle 100 TL’lik tahvili satışa sunuyor ve diyelim ki 93 TL teklif edene satıyor. Yani bu DİBS’i alan kişi Hazine’ye 100 TL ödeyip bu kağıdı alacak ve bir yılın sonunda bunu Hazine’ye götürdüğünde 100 TL alacak demektir."
Bu açıklamada gözden kaçmış bir yanlışlık olabilir mi?
Saygılar
...93 TL ödeyip bu kağıdı alacak...olması gerekiyor. Düzelttim, teşekkür ederim.
SilHocam merhaba, ekonomik verilerdeki "K" harfinin anlamı nedir? Örneğin; İşsizlik başvurularından yaralanma hakkı "271K".
YanıtlaSilSadece ekonomik verilerde değil bin ile ifade edilen birçok sayı için k kullanılıyor. Mesela 271.000 ya da 271 thousand demek yerine 271K yazılarak aynı şey kısaltılmış olarak ifade ediliyor. Oradaki K Kilo anlamına geliyor. Kilo bin demek. Örneğin 1 kilogram 1000 gramı, 1 Kilometre 1000 metreyi iade ettiği gibi sayı kullanılırken de 271K diyerek 271 bin ifade edilmiş oluyor.
YanıtlaSilTeşekkürler hocam
SilHocam bu faydalı paylaşımızın için teşekkür ederim. Takipçinizim.
YanıtlaSilMerhabalar hocam paranın değişim aracı olma, değer biriktirme aracı olma,hesap birimi olma olarak üç fonksiyonu var buna birde bir politika aracı fonksiyonu olma durumunun eklenmesi dogrumudur acaba hocam ? Guy mülakatini sizin sözlüğünüzden çalışıyorum bu arada ��
YanıtlaSilMerhaba Sayın Eğilmez;
YanıtlaSilSözlüğünüzün altın maddesinde geçen "Aslında iletkenliği bakırdan çok daha yüksektir ama az bulunduğu için iletken olarak kullanılamayacak kadar pahalıdır."
Bu ifade yanlış. Bakır hem elektriksel iletkenlik hem de ısı iletkenliği açısından altından daha iyi bir iletkendir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Bak%C4%B1r
https://tr.wikipedia.org/wiki/Alt%C4%B1n
Haklısınız. Ben de tekrar araştırdım altının iletkenlik sıralamasında gümüş ve bakırdan sonra geldiğini saptadım ve maddeyi bu çerçevede düzelttim. Uyarı ve katkı için teşekkür ederim.
SilBitcoin başlığında bir harf hatası olmuş. "herhangi" yerine"herhaqngi" yazılmış.
SilHocam iyi günler,
YanıtlaSilÖncelikle bu çalışmanızın çok yararlı olduğunu söylemek isterim :) Ve bir ricam olacak yardımcı olursanız çok sevinirim :)
Hocam sizden yetkin bir İngilizce-Türkçe İktisadi Terimler sözlüğü tavsiyesi almak istiyorum. Bu konuda ne önerirsiniz?
Hocam merhabalar, öncelikle böyle yararlı bilgileri bizimle paylaştığınız için teşekkür etmek istiyorum. Anti enflasyonist politikalar ve etkin piyasalar hipotezini de çalışmalarınıza ekleyebilir misiniz acaba
YanıtlaSilMahfi bey merhaba,
YanıtlaSilDr. Nuri SEVGEN in 01.08.2016 tarihli Opsiyon Nedir başlıklı yazısının büyük bölümünü aşağıya kopyalıyorum. Tanımlar bu tür örneklerle daha iyi anlaşılıyor. Terimleri yalnızca sizin anlatımınızla öğrenelim istiyorum nedense.. Çıkaracağınız kitabınızda başucumuz olsun. Saygılar,
"Verdiğim her eğitimde ilk sorduğum sorudur: "Arabanızı, evinizi, sağlığınızı sigortalıyorsunuz da neden portföyünüzü sigorta yapmaktan imtina ediyorsunuz?"
Geçmişi piyasalardan bile eskiye dayanır opsiyonların. Matematiğe Tales Teoremi ile adını yazmış ünlü filozof Tales, günümüzde Aydın iline bağlı Milet'te bundan yaklaşık 2600 yıl önce ilk opsiyonu yapmıştı.
Adam filozof, döneminin önünde bir bilgiye vakıf. Matematik, astronomi mükemmele yakın seviyede bilgisi dahilinde. Bakmış yıldızlara, izlkemiş soğayı ve görmüş ki o sene zeytin rekoltesi normalden fazla olacak. Gitmiş zeytin yağı üreten atölyelerle anlaşmış. Hepsine peşin prim ödemiş. Demiş ki; "bu sene bütün işiniz sadece benim getirdiğim ya da size gelmesine izin verdiğim zeytinlerle yapılacak. Bunun için ne kadar peşin prim istersin?" Atölye sahibi riskini ve geçmişteki rekoltelerdeki gelirini hesaba katarak öngörüsünü ile bir rakam telaffuz etmiş. Tales, basmış parayı, anlaşmayı yapmış. Kaybedeceği sadece yatırdığı o anlaşma unsuru prim. Ancak beklediği gibi rekolte yüksek olursa en zengin filozof olarak tarihe geçecek. Geçmiş de....
Şimdi olayı günümüz dünyasına taşıyalım. Opsiyonları bir iki örnekte nasıl kullanacağınızı anlatayım:
Diyelim ki Dolar riski taşıyorsunuz. Yaptığınız hesaplar Dolar/TL'nin 3,00'ü geçmesi durumunda büyük risk alacağınızı gösteriyor. O zaman Dolar/TL'nin 3,00 seviyesini geçme ihtimaline karşı gidin opsiyon alın. Bunun için 1/80 civarında (bugünkü rakamlarla) bir teminat ile bunu yapmanız mümkün.
Başka bir örnek verelim: Portföyünüzde, GARAN hisse senedi var. Maliyetiniz de 7,50 seviyesinden. 7,75 seviyesine gelirse satmaya razısınız. Bu durumda gidin opsiyon satın. 7,75'den eylül sonu vadeli satma taahhüdü verirseniz hisse başına 25 kuruş (10.000 adette 2500 TL) brüt prim alabilirsiniz. (spot fiyatı 7,45 iken GARAN hissesinin VİOP'daki aktif fiyatlarından alıntıdır) Bu durumda aldığınız primi de hesaba katarsanız 7,75+0,25 = 8,00 seviyesinden hisselerinizi satmış olursunuz. 7,75 vade sonunda geçilmediğinde ise cebinize ekstradan 25 kuruş kalır ki bu da 7,50 maliyetli hissenizin 7,25'e düşesini (7,50-0,25) sağlar.
Daha çok örnek veririm. Opsiyonlar amaca göre o kadar güzel kurgulanır ki. Tıpkı sigorta yapar gibi portföyünüzü risklerden koruyabileceğiniz gibi opsiyonları kullanarak ek getiri sağlamanız da mümkün.
Sonuç olarak demek istediğim şu ki; 2600 yıl önce şu an yaşadığımız topraklarda keşfedilen opsiyonlar artık aktif enstrüman olarak VİOP'da kullanılıyor. Riskten korunmak ve ek getiri sağlamak artık çok kolay. Yeter ki piyasadan ne istediğinizi, getiri risk analizinizi kabaca yapmış olun.
Daha detaylı bilgi vermek sayfalarca yazmam anlamını taşır. Doğrusu ne kadar uzun yazarsam da okunm aoranı o kadar az oluyor. Bu nedenle daha detayda bilgi almak için Yatırım Finansman şubelerindeki yatırım uzmanı arkadaşlarımızdan destek alabilirsiniz. İşlem yapmasanız bile bu esntrümanı öğrenmek geleceği öğrenmek demektir. Çünkü dünya farklı bir yere gidiyor ve bu dünyada hala babadan kalma yöntemlerle yatırım yapmak çok ama çok zorlaşmaktadır.
..."
Hocam merhaba
YanıtlaSilAPİ'yi açıklarken repo ve ters repoyu birbiriyle karıştırmış olabilir misiniz acaba?
Çok faydalı bir çalışma olmuş. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilHocam Maliye Bakanlığında çalışıyorum İstatistikçiyim ama ekonomi bilgim sayenizde baya ilerliyor
YanıtlaSilmerhaba,
YanıtlaSilhemen aldım. kayıt ettim. öncellikle teşekkür ederim. bazı eksiklikler var. mesela keriz silkeleme ,dipten alış -satış ,açığa satış vesaire gibi şeyler yoktur. ayrıca Moratoryum olması gerekmiyor mu?
Hocam cari işlemler açığında kritik ölçüt nedir peki bu konuda da bilgilendirme yapar mısınız
YanıtlaSilhocam sizi bugün keşfettım bende aöf 4 sınıf iktisat okuyorum enfes gerçekten bu kadar bilgiyi nereden bulabilirim derken gerçekten saygıyla eğiliyorum
YanıtlaSilHocam serbest kur sisteminde devalüasyon olur mu ? Yoksa kurdaki azalışa devalüasyon denemez bu kur azalışı veya artışı olarak adlandırılır dersek mi doğru olur ? Bazı hocalarımız buna devalüasyon denemez diyor. Bazıları ise merkez bankası tam olarak bağımsız olmadığı için bu gizli devalüasyondur diyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilBu Ancelotti İnşaat LLC, akredite kredi kredi şirketleri ve biz% 2 faiz oranı ile kredi her türlü veriyoruz.
** Mali olarak zorlanmış mısınız?
** Kredi ve borç ödemesi için para mi arıyorsunuz?
** Kendi işini başlatmak için finansman mı arıyorsunuz?
** Çeşitli amaçlar için özel veya ticari kredilere ihtiyacınız var mı?
** Büyük projelerin yürütülmesi için kredi mi arıyorsunuz?
İş planlaması, ticari ve kalkınma finansmanı, gayrimenkul ipoteği, konut kredisi, kurumsal krediler, kötü kredi kredileri, ticari krediler, yeni yatırım fonları, mortgage kredileri, araba kredileri, otel kredileri gibi geniş finansal hizmetler yelpazesi sunuyoruz. Öğrenci kredileri, bireysel krediler,% 2 düşük faiz oranı olan borç konsolidasyon kredileri.
Email: ancelotticontructionllc@financier.com
sizin,
Ancelotti LLC
Mahfi Bey, aptalca olduğundan çekindiğim bir sorum var. Bir şirketin piyasa değeri dediğimiz şey şöyle hesaplanıyor: Hisse fiyatı x tedavüldeki hisse sayısı. Gayet basit. Fakat benim aklıma yatmıyor. Bu hesap ile, hisse fiyatı 1 TL olan ve tedavülde 1 milyon hissesi bulunan iki şirketin piyasa değeri aynı oluyor (=1 milyon TL); ama ya biri %10 halka açık diğeri %50 halka açık ise? Birinin değeri 10 milyon TL diğerininki ise 2 milyon TL olmaz mı?
YanıtlaSilKarmaşık terimleri bile gayet anlaşılır bir biçimde anlatmışsınız. Çok güzel bir emek karşılığında çok güzel bir iş çıkmış, emeğinize sağlık hocam
YanıtlaSilYeni bir para biriminin tedavüle girmesine ne ad verilyor
YanıtlaSilHocam CDS ile ilgili bilgi ararken Blog sitenize girdikten sonra çıkmak ne mümkün...
YanıtlaSilİyi ki varsınız.
Saygıkarimla
Çok fazla terim ve kavram var.Mümkün olduğunca genişler ve somut bir sözlük haline getirilirse çok iyi olur.Ekonomi dalında böyle bir eksiklik var.Birçok kavramı Googleda bulamıyorsunuz.Yabancı kaynaklardan çeviri yapmak gerekiyor.
YanıtlaSilMerhaba Hocam;
YanıtlaSilHer zamanki gibi amme hizmetiniz için ne kadar teşekkür edilse azdır. Kavramların yerinde ve doğru şekilde kullanımı kadar iletişimi kolaylaştıran çok az şey vardır.
Listede bazı yerlerde ufak yazım yanlışları olmuş.
FTSE 100 Endeksi maddesinde "gazetesi"
Tasarruf Çelişkisi maddesinde "bunun" olacak galiba.
hocam selamlar. alimsozluk.com adlı bir söözlük sitem var. adınızı kullanarak sitemde paylaşabilir miyim tanımlarınızı?
YanıtlaSilSayın Hocam, çok faydalı bir çalışma olmuş; fakat Ockham'ın usturası ve Post ergo propter hoc gibi terimlerde olsa çok mükemmel olur.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim hocam.
YanıtlaSilEkonomi ile ilgilenen herkesin arada bir bu müthiş sözlüğe bahkmasında fayda vardır. Emeğiniz ve bilginizi paylaştığınız için çok teşekkür ederiz değerli hocam.
YanıtlaSilGerçekten çok faydalı bir çalışma. Sabahtan beri okuyorum, inanılmaz katkısı oldu.
YanıtlaSilHocam merhaba,
YanıtlaSilÖncelikle sözlük için teşekkürler, dönüp dönüp kullanıyoruz yıllardır.
Konu başlıklarından "APİ" ve "Repo ve Ters Repo"da Repo-Ters Repo karışıklığı var gibi geldi bana, siz de tekrar bir bakabilir misiniz lütfen?
İnternetten yaptığım araştırmaya istinaden yaptım yorumu, genelde açıklamalar bu şekilde yapılmış zira; "Repoda 2 taraf vardır. Bir taraf menkul kıymetlere sahipken diğer taraf paraya sahiptir. Menkul kıymetlere sahip tarafın yaptığı işlemlere repo, paraya sahip tarafın yaptığı işleme ise ters repo denir."
Bir de araştırırken öğrendim, Repo'nun kelime kökeni İngilizce "Repurchase Agreement" - "Geri Alım Sözleşmesi" imiş, yani Repo yapan tarafın menkul kıymet satması mantıklı geldi bana da, bu durumda MB piyasadaki likidite sıkışıklığını çözmek için Ters Repo yapıyor olmalı.
Saygılar
Sizinle bugün tanışmış oldum. Hakkında kısmında yazdıklarınız, ince düşünceleriniz için şahsım adına çok teşekkür ederim. Bankacılık ve Sigortacılık Lisans mezunu olarak kendimi finans alanında geliştirmek için çaba sarf ediyorum. Derslerin ve diplomanın hiçbir anlam ifade etmediği günümüzde daha çok ekonomi içeren kaynakları incelemek daha faydalı ve beni ileriye götürecek yol olduğunu düşünmekteyim. Sizin bloğunuzu inceledim. Düşünce ve yaşam tarzı olarak örnek alacağımı belirtmek isterim. Yazılarınızdaki özen ve dürüstlük gerçekten imrendirdi beni. Bir gün sizin gibi saygıdeğer ve insalara birşeyler katan, bulunduğu her noktada gelişimi çağrıştıran biri olmak istiyorum. Bütün yazılarınızı okuyacağım. Teşekkürler.
YanıtlaSilHocam saygılarımı sunarım. Sizi takip ederek çok değerli bilgilerin sahibi oluyorum. Önceden kendi sitemde www.finanshaberi.net banka haberlerine yer veriyordum. Artık sizden edindiğim bilgiler çerçevesinde finans üzerine makale yazacağım. Saygılar Hocam.
YanıtlaSilMafi Bey bizi aydınlattığınız için minnettarız.
YanıtlaSilsaygılarımızla.
Merhaba hocam blogunuzu merakla takip ediyorum. Maliye bölümü öğrencisiyim. Elimin altında durması için ekonomi sözlüğü makalenizin çıktısını alabilir miyim?
YanıtlaSilKripta paralar ile ilgili bir araştırma için girip, arama motorunda karşıma çıkan yıllar önce yazılmış çok kapsamlı bir makale. Değerli hocamıza emekleri için teşekkürlerimizi sunuyoruz.
YanıtlaSilHocam merhaba, ''Alternatif Maliyet'' tanımının ilk cümlesinde bir düşüklük var sanırım.
YanıtlaSilSaygılarımla,
hocam merhabalar, öncelikle bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederim. 2021 yılına kadar temel ekonomik göstergelerin olduğu, her gösterge için artış ve azalışları takip edebileceğimiz grafikler varsa elinizde paylaşırsanız çok memnun olurum. Kolay gelsin :)
YanıtlaSilBana finansal piyasaları sevdirdiğiniz için çok teşekkürler hocam.
YanıtlaSilhocam merhabalar özelleştirmeler yoluyla yabancı sermayedarlara devredilen kit vb kuruluşlar hakkında nereden bir bilgi edinebilirim?
YanıtlaSilÜstadım merhabalar gelir uzman yardımcılığı mülakatına bu notlarla çalışıyorum emeğinize sağlık
YanıtlaSilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilÖncelikle böyle bir sözlüğü hazırlamış olduğunuz için teşekkür ederim. Çokça faydalanma imkanı buldum. Kur savaşları bölümünü okurken aklıma ticaret savaşları da geldi. Trump'ın yıl sonunda tekrar ABD'de yönetimi ele alma ihtimalinin artmasıyla birlikte bu lonunun daha çok gündemde olacağını düşünüyorum. Sözlüğe dahil etmeyi düşünür müsünüz? Şimdiden teşekkür ederim ve iyi çalışmalar dilerim.