Birinci efsane: IMF verdiği desteklere çok yüksek faiz alıyor.
Gerçek: IMF, batık veya sorunlu ekonomilere dünyada en düşük faizle
kredi veren kuruluştur.
IMF’nin stand by düzenlemelerinde
uyguladığı faiz oranı basit faiz oranı adı verilen ve bugün itibariyle yüzde
1,16 oranında olan bir faiz oranıdır. Bu oran kotanın yüzde 300’üne kadar olan
borçlanmalar için aynıdır. Kotanın yüzde 300’ünü aşan borçlanmalar için 3 yıla
kadar 2 puan, 3 yıldan sonra 3 puan ek faiz uygulanır. Buna ek olarak her
borçlanma için bir taahhüt ücreti ödenir. Taahhüt ücreti her 12 ayda bir
uygulanır. Kotanın iki katına kadar kullanımlarda 0,15 puan, iki kat ile on kat
arası kullanımlar için 0,30 puan ve on katı aşan kullanımlar için 0,60 puan
taahhüt ücreti alınır. Bunlara ek olarak her kredi çekilişinden 0,5 puan hizmet
ücreti alınır.
Diyelim ki
bir ülke ödemeler dengesi sıkıntısına girdi ve IMF’den destek istedi. IMF de bu
ülkeye kotasının üç katı kadar borçlanabilme imkanı veren bir stand by
düzenlemesi yaptı. Yine diyelim ki bu ülke bu imkanı üç yılda 8 eşit çekimle kullanacak
ve geri ödemesini de 5 yılda yapacak.
Faiz
= Basit Faiz Oranı + Taahhüt ücreti + Hizmet ücreti
Faiz
= 1,16 + 0,675 + 0.5 = % 2,35 (SDR faizi)
USD
Faizi = % 3,59
Eğer bu ülke kotasının beş katı
kredi kullanacaksa bu oran yüzde 6’ya kadar yükselmektedir. Bu ülkenin uluslararası
piyasadan tahvil ihracı yoluyla borçlanmasının maliyeti dolar bazında bunun
biraz üzerinde olabilir. Burada akla şu soru gelir: Bu ülke aşağı yukarı aynı
koşullarla piyasadan borçlanabildiğine göre niçin kendisine daha ağır koşullar
ileri süren IMF’den destek istesin? Çok doğru bir sorudur ve yanıtı da içinde
saklıdır. Bu ülke bu kadar yüksek bir miktar için piyasadan aynı koşullarla
borçlanabilse zaten IMF’ye gitmez.
İkinci efsane: IMF politikaları başarısızdır.
Gerçek: IMF politikaları bazı ekonomiler için başarılı bazı ekonomiler
için başarısız olmuştur.
Ne var ki IMF’nin asıl görevi bir
ülkenin içine düştüğü ödemeler dengesi krizini çözmektir. Eğer bir ülkenin
siyasetçileri popülist uygulamalara devam ederlerse IMF’nin desteği hiçbir işe
yaramaz. IMF desteği ve bu destekle birlikte önerdiği ekonomi politikalarının
başarılı olabilmesi bu politikaları uygulayacak olan ülke siyasetçilerinin bu
politikaları tavizsiz uygulamaları gerekir. Genellikle siyasetçiler kendi
uygulama eksiklik ve hatalarını IMF’nin programına çıkardıkları ve halkı da
ikna ettikleri için başarısızlığın faturası IMF’ye çıkarılır.
Üçüncü efsane: IMF, Türkiye’de 19 stand by uyguladığı halde Türkiye’de
başarılı olamamış ve ekonominin sorunlarını çözememiştir.
Gerçek: Dünyada IMF’nin başarısız olduğunu söyleyebilecek son ülke Türkiye’dir.
IMF’nin asli görevi bir ülkenin
içine düştüğü ödemeler dengesi krizlerini çözmede yardımcı olmaktır. Öteki
öneriler hep bu asli görevle bağlantılıdır. Bir başka ifadeyle ülkenin ekonomik
sorunlarını çözmek asıl olarak o ülkenin siyasetçilerinin işidir. IMF sadece
parasal ve düşünsel anlamda yardımcı olmaya çalışır. Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin
1961 yılından bugüne kadar IMF ile yaptığı stand by düzenlemelerinin dolar
cinsinden tahsis ve kullanım tutarları yer alıyor.
|
Tarih
|
Süre (Ay)
|
Tahsis (Milyon USD)
|
Kullanım (Milyon USD)
|
1
|
1961
|
12
|
57
|
24
|
2
|
1962
|
9
|
47
|
23
|
3
|
1963
|
11
|
33
|
33
|
4
|
1964
|
11
|
33
|
29
|
5
|
1965
|
12
|
33
|
-
|
6
|
1966
|
12
|
33
|
33
|
7
|
1967
|
11
|
41
|
41
|
8
|
1968
|
9
|
41
|
41
|
9
|
1969
|
12
|
41
|
15
|
10
|
1970
|
12
|
136
|
136
|
11
|
1978
|
24
|
453
|
136
|
12
|
1979
|
12
|
378
|
347
|
13
|
1980
|
36
|
1.888
|
1.888
|
14
|
1983
|
12
|
340
|
85
|
15
|
1984
|
12
|
340
|
255
|
16
|
1994
|
14
|
923
|
696
|
17
|
1999
|
36
|
22.707
|
17.726
|
18
|
2002
|
36
|
19.360
|
17.990
|
19
|
2005
|
36
|
10.060
|
10.060
|
Toplam
|
|
|
56.942
|
49.557
|
Tabloya göre bugüne kadar IMF, Türkiye’ye
19 stand by düzenlemesi eşliğinde toplam 56,9 milyar dolar destek tahsis etmiş,
Türkiye bu toplamın 49,6 milyar dolarlık bölümünü kullanmıştır. 1980 yılına
gelene kadarki kullanımlar son derecede düşüktür. Çünkü unutmamak gerekir ki
Türkiye’nin o tarihlere kadar başlıca ihraç ürünleri fındık, kuru üzüm, incir
gibi tarımsal ürünler ve az sayıda sanayi ürünüdür. Hava koşulları kötü gidip
de mahsul düşük olunca ihracat düşmekte, Türkiye ödemeler dengesi sıkıntısına
girip ithalat yapamaz konuma gelince IMF’nin kapısını çalmaktadır. 25 – 30 milyon
dolarlık desteklerle ekonominin kalkınmasını beklemek tuhaf olur. 1980
yılındaki nispeten büyük destek 24 Ocak kararları ve ekonominin 70 cent’e muhtaç
halden kurtarılması amacına dönüktür. 1994 yılındaki destek tümüyle o yıl
yaşanan ve büyük ölçüde kendi hatalarımızdan kaynaklanan krizden kurtulmak için
alınmıştır. 1999 sonunda başlayan ve 2008 yılında sonuçlanan kredilerin
kullanımı ise 2001 krizine giden gelişmeler, 2001 krizi ve sonrası için
kullanılmıştır. IMF, Türkiye’nin 1980 ve 1994 krizinden çıkışında çok önemli,
katkı sağlamıştır.
Özetle söylemek gerekirse 1961’den
bu yana kullandığımız toplam 50 milyar dolara yakın kullanımın 46 milyar dolara
yakın bölümü (yüzde 91’i) 2001 krizi ve sonrası için kullanılmıştır. Ve bu
tutar Türkiye’nin ekonomik sorunlarını oldukça önemli bir bölümünün çözümünü sağlamıştır.
Aşağıdaki tabloda IMF’nin son üç
stand by düzenlemesinin uygulandığı 1999 sonu ile 20008 yılları arasındaki
döneme ilişkin başlıca makroekonomik göstergeler yer almaktadır. Ki bu dönem IMF'nin kapsamlı bir makroekonomik politika programı uygulamasının en belirgin örneği olan dönemdir. Bundan öncekiler çok daha sınırlı amaçlara yönelik programlardı.
|
1999
|
2000
|
2001
|
2002
|
2003
|
2004
|
2005
|
2006
|
2007
|
2008
|
GSYH Milyar $
|
250
|
266
|
196
|
232
|
303
|
392
|
483
|
529
|
649
|
730
|
Enflasyon (%)
|
69
|
39
|
68
|
30
|
18
|
9
|
8
|
10
|
8
|
10
|
İşsizlik (%)
|
8
|
6
|
8
|
10
|
10
|
10
|
11
|
10
|
10
|
11
|
Borç Stoku/GSYH
|
58
|
52
|
78
|
74
|
68
|
60
|
53
|
47
|
40
|
40
|
Cari Açık/GSYH
|
0
|
-4
|
2
|
0
|
-2
|
-4
|
-5
|
-6
|
-6
|
-6
|
Tablo bize Türkiye’nin IMF
programı öncesindeki durumu (1999 verileri) ile sonrasındaki verileri
arasındaki değişimi gösteriyor. Dönem boyunca GSYH 3 katına çıkmış, enflasyon
yüzde 69’dan yüzde 10’a gerilemiş, işsizlik yüzde 8’den 11’e yükselmiş, borç
stokunun GSYH’ya oranı yüzde 58’den yüzde 40’a düşmüş, cari açığın GSYH’ya
oranı ise 0 düzeyinden yüzde 6’ya çıkmıştır.
Yani IMF programları boyunca
Türkiye’de olumlu gelişmelerin yanında olumsuz ekonomik gelişmeler de olmuştur.
Buna karşılık olumlu gelişmelerin daha ağırlıklı olduğunu söylememiz mümkündür.
Bu tablo bize IMF’nin Türkiye’de uyguladığı programın başarılı olduğunu
göstermektedir.
Dördüncü efsane: IMF, ülkelere çok ağır koşullar empoze eder.
Gerçek: O koşullar ülkenin geçmişte yaşadığı imkanlarının üzerindeki hayatın bir sonucudur.
Hiç bir ülke, ekonomisi büyük sıkıntılara girmeden IMF'nin kapısını destek aramak için çalmaz. IMF, bir çeşit son başvuru merciidir. Yani artık kimsenin düşük hatta normal faizle kredi vermediği bir ülkeye destek olur. Bunu yaparken de o ülkenin bir daha aynı duruma düşmemesi için bir program hazırlar. Bu program ülke yetkilileriyle birlikte hazırlanır ve uygulanması o yetkililerce taahhüt edilir. Dolayısıyla bir ülkenin IMF'den yardım istemeye muhtaç hale gelmesinin de o desteğin getirdiği ağır koşullu programın uygulanmasının da sorumlusu ülkenin siyasetçileridir. Bunun günümüzdeki en tipik örneği Yunanistan'dır. Yunanistan, uzun süre imkanlarının ötesinde yaşamış, bu farkı borçlanmayla karşılamıştır. Sonunda borçlarını ödeyemez ve yeniden borçlanamaz hale gelince de IMF'nin kapısını çalıp yardım istemiştir. IMF, şimdi Yunanistan'a geçmiş 10 - 15 yılda borç parayla yaşadığı hovardalığın bedelini ödemesi için destek olmakta ama bir daha bu duruma düşmemesi için de o hovarda hayata son vermesini istemektedir. Yunan halkı kendilerine ağır koşullar süren IMF'yi protesto etmektedir. Burada protesto edilmesi gereken kimdir? İmdat diyerek çağrılan IMF'mi, Yunanistan'a sürekli borçlanarak imkanlarının ötesinde bir hayat yaşatan siyasetçiler mi? Yoksa o siyasetçilere oy vererek bu hovardalığın devamını destekleyen Yunan halkı mı? Bu sorunun yanıtı Yunan halkının bugün karşı karşıya kaldığı ağır koşullara kimin neden olduğunun yanıtıdır. Yanıtı siz verin ve kimin sorumlu olduğunu siz belirleyin.
Beşinci ve en yeni efsane: Eskiden IMF'nin kapısında dilenirdik şimdi biz borç veriyoruz.
Gerçek: Güney Kıbrıs, IMF'den hem yardım istiyor hem de borç veriyor.
Türkiye, IMF'nin 188 üyesinden birisidir. Bu üye ülkelerin IMF'de kota adı verilen sermaye payları vardır. IMF anasözleşmesine göre her 5 yılda bir kotalar artırılır ve üye ülkeler bu kota artışlarına katılmak zorundadır. IMF'nin kaynaklarının önemli bölümünü bu kotalar oluşturur. Bu kaynaklar yetmediği için IMF üye ülkelerin bazılarının Merkez Bankalarından borçlanır ve bu borcuna da faiz öder. ABD, IMF'nin kota artırmasına karşı çıkmaktadır. Çünkü Amerikan halkı, ödediği vergilerin başka ülkelerin ekonomilerini kurtarmak amacıyla kullanıldığı izlenimi taşımaktadır. Kota artırımı yüzde 85 oy desteği istediği ve ABD'nin IMF'deki oy oranı yüzde 17 olduğu için bu karşı çıkma kota artırımının yapılamaması sonucunu getirmektedir. Kota artırımı yapamayan ve küresel kriz nedeniyle de kaynakları yetersiz kalan IMF bu yeni formülü ortaya atmış ve üyelerinden destek istemiştir. Aralarında Türkiye ve Güney Kıbrıs'ın da bulunduğu 37 ülke bu desteği vermeye talip olmuştur. Toplam 456 milyar dolar tutan bu yeni destekte en büyük pay 60 milyar dolarla Japonya'ya aittir. Onu 55 milyar dolarla Almanya ve 43 milyar dolarla Çin izlemektedir. ABD bu desteğe katılmamıştır. Bu destek bir taahhüttür, IMF'ye bu aşamada para verilmesi söz konusu değildir. İhtiyaç halinde IMF bu paraları taahhüt eden ülkelerden isteyecek ve ilgili ülkenin Merkez Bankası da kendi rezervindeki bu miktarı IMF'ye ödünç olarak verecektir. IMF, bu parayı ihtiyaç duyan bir ülkeye kullandırırsa parasını kullandığı ülkeye faiz ödeyecektir. Bu para kullanılsın ya da kullanılmasın ilgili ülkenin Merkez Bankası'nın uluslararası döviz rezervlerinde görünmeye devam edecektir. IMF'nin, bu paraları hiç kullanmama olasılığı da vardır. "Bu parayı IMF'ye vereceğimize okul yaptıralım" demek doğru değil, çünkü ortada verilmiş bir para yok. Bu para sadece taahhüt edilmiştir ve verilse bile geri alınacak bir paradır. Bu parayla okul yaptıralım demek Merkez Bankası'ndaki rezervlerle okul yaptıralım demekten farksızdır. "IMF'ye borç vereceğimize kalan 1,7 milyar dolarlık borcumuzu ödeyelim" demek de doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü borcumuzu taksitlerle ve döviz kazançlarımızla ödemeye devam ederken bir yandan da Merkez Bankası'ndaki döviz rezervlerimizi artırmaya devam edeceğiz. Oysa rezervleri borç ödemede kullanırsak rezervlerimiz azalır. Günümüzde rezerv azalması bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından olumlu algılanmayan bir durumdur.
Özetle söylemek gerekirse IMF'ye, onun ihtiyaç duyması halinde verilecek olan 5 milyar dolarlık para bizim alacağımız olarak kalacak, Merkez Bankası rezervlerinde kabul edilmeye devam ederek rezervlerimizde bir azalmaya neden olmayacak ve kullanımı bittiğinde geri alınacaktır. Paramızın kullanımı halinde alacağımız faiz ise rezervlerimizin çoğunu tuttuğumuz ABD Hazine tahvil faizinden az olmayacaktır.
Türkiye IMF ilişkileri (31 Mayıs 2012)
Üyelik tarihi: 11 Mart 1947
Kota: 1.455 milyon SDR (2.222 milyon USD)
Kalan borç: 1.133 milyon SDR (1.730 milyon USD)