Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2017 Yılı Büyümesinin Analizi

2017 Büyümesi ve Ayrıntıları 2017 yılı büyümesi yüzde 7,4 olarak açıklandı (I. Çeyrek yüzde 5,4, II. Çeyrek yüzde 5,4, III. Çeyrek yüzde 11,3 ve IV. Çeyrek yüzde 7,3.) Bu oran, yüzde 5 olarak kabul edilen Türkiye’nin potansiyel büyüme oranının yüzde 50 üzerinde bir oran. 2016 yılında büyüme oranı yüzde 3,2’de yani potansiyel büyüme oranının oldukça altında kalmıştı. 4. Çeyrek ve yıllık büyüme oranıyla birlikte yılın birinci ve üçüncü çeyrek verilerinde de yukarı yönlü revizyonlar yapıldı ve bu revizyonlar büyümeye 0,3 puan pozitif katkı getirdi. Yüzde 7,4’lük büyümenin üretim sektörleri itibariyle ayrıntısına baktığımızda tarım kesiminden yüzde 4,7’lik, sanayi kesiminden yüzde 8,8’lik, inşaat kesiminden yüzde 8,9’luk katkı geldiğini görüyoruz. Büyümeye harcamalar yönünden bakarsak yerleşik hanehalkları tüketiminin yüzde 6,1, devletin nihai tüketiminin yüzde 5 ve yatırımların yüzde 7,3 oranında katkısını görüyoruz. Yatırımlarda ise asıl katkının yine inşaat kesiminden geldiği

TL Değer Kaybederse İhracat Artar, İthalat Azalır mı?

Ekonominin en iyi bilinen hipotezlerinden birisi paranın dış değer ile dışticaret arasındaki ilişkiyi ortaya koyan hipotezdir. Ülke parası yabancı paralara karşı değer kaybederse ihracat ucuz hale geleceği için artar, ithalat ise pahalı hale geleceği için azalır. Doğru bir hipotezdir bu. Ama her hipotez altındaki varsayımlar ve çevrelendiği koşullarla ele alınıp değerlendirilmelidir. Aksi takdirde hipotezlikten çıkar, slogan haline dönüşür. Bu hipotezi gerçek yaşama uygularken yanıtlamamız gereken sorular vardır: İhraç mallarımızı sattığımız ülkelerin ekonomik durumu nasıldır? Acaba onlar bizim artan ihracatımızı alabilecek durumda mıdır? İhraç malları ve ithal malları açısından Marshall – Lerner koşulu mevcut mudur? [i] Bu soruların yanıtlarına bakmadan paranın dış değer kaybının ihracatı artırıp ithalatı düşüreceğini söylemek doğru olmaz.  

TL Niçin Negatif Ayrışıyor?

Yanıtlanması Gereken Sorular ve Uygulanacak Analiz Yöntemi Bir kurum ya da ülkenin bir göstergesinin belirli bir zaman diliminde aynı grupta kabul edilen kurum ya da ülkelerin aynı göstergesine göre olumsuz bir gelişim göstermesine negatif ayrışma, olumlu bir gelişim göstermesine ise pozitif ayrışma diyoruz. Bu deyimler, ekonomi ve finans alanlarında daha çok para birimlerinin Dolar karşısındaki durumunu açıklamak için kullanılıyor.   TL’nin benzer ekonomilerin paralarından negatif olarak ayrıştığını herhangi bir inceleme, derin bir değerlendirme yapmadan gözlemlemek mümkün. Buna karşılık bu konudaki gözlemimizi bilimsel bir temele oturtmak istiyorsak şu soruyu yanıtlamamız gerekiyor: TL gerçekten kalıcı biçimde negatif olarak ayrışıyor mu yoksa bu geçici bir olgu mu? Bu soruya bağlı olarak bir başka soruyu daha yanıtlamamız gerekiyor: Eğer TL’nin negatif ayrışması söz konusuysa bu ayrışma ne boyutta? Eğer böyle bir ayrışmanın varlığına tanık olmuşsak o zaman şu soruyu da yanıtla

Türkiye Ekonomisi Isınıyor mu?

Ekonominin Isınması Ne Demektir? Son dönemde Türkiye ekonomisinin ısındığı yolunda iddialar ortaya atılıyor. Bunun doğru olup olmadığını değerlendirmeye geçmeden önce ekonomide ısınma ile neyin kastedildiğine bir bakalım. Ekonomide ısınma dendiği zaman genellikle ekonominin zorlama sonucu potansiyel büyüme oranının üzerinde ve sürdürülemez bir oranda büyümeye başlaması anlaşılır. Genellikle bu tür zorlanmış bir büyüme ile yüksek enflasyon oranı, yüksek bütçe açığı ve/veya yüksek cari açık birlikte ortaya çıkar. Isınan bir ekonomide kısa dönemde toplam talep, ekonominin uzun dönemli toplam arz kapasitesini aşar. Toplam talepte ortaya çıkan artışı karşılayabilmek için üç yol vardır: (1) Yeni yatırımlarla üretim kapasitesini artırmak. (2) Mevcut üretim kapasitesinin kullanımını artırmak. (3) İthalatı artırmak.

Beleş Peynir Fare Kapanında Bulunur

Ponzi Oyunu Nedir? 1919 yılında ABD’de Charles Ponzi posta pullarını kullanarak ülkeler arasındaki pul fiyatı farklarına yani arbitraj sistemine dayalı bir kazanç oyunu başlattı. Oyun kısa zamanda popüler oldu ve on binlerce kişi bu oyuna para yatırmaya başladı. Önerilen kazanç sürekli yükseldiği için pek çok kişiyi oyuna çekmeye başladı. Giren sayısı artmaya devam ettikçe paraların da ödenmesi mümkün oluyordu. Gün gelip sisteme giren para miktarı, sistemden çıkan para miktarının altında kalmaya başlayınca sistem ödemeleri yapamamaya başladı. Ödemeler aksayınca herkes parasını çekmeye yöneldi ve doğal olarak sistem battı.   Sonradan gelen birçok benzer sistemin mantığı hep aynıydı; eski yatırımcıların yeni yatırımcıları sisteme getirmesi gerekiyordu, bunu yapabilmek için insanlara sürekli daha fazla kazanç vadederek daha fazla insanı sisteme sokmaya çalışmak şarttı. Sisteme, çekilenden daha fazla para girdiği sürece sorun olmayacaktı.

Üç Önemli Ekonomi Sorusu

Soru 1: Merkez Bankası’nın Döviz Rezervleri Nasıl Arttı? Türkiye, yılda yaklaşık 33,3 milyar Dolar cari açık verdiği halde Merkez Bankası’nın brüt döviz rezervleri nasıl oluyor da 84,1 milyar Dolar düzeyinde bulunuyor? Önce bir tablo yapalım (kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi istatistikleri ve Hazine Müsteşarlığı dış borç istatistikleri.) Gösterge 2002 2017 Fark TCMB Brüt Döviz Rezervi 26,8 84,1 57,3 2002 - 17 Toplamı 2002 - 17 Ortalama Cari Açık 548,9 33,3 2002 2017 Fark Türkiye Toplam Brüt Dış Borç Stoku 129,6 438,0 308,4 Tabloya göre Merkez Bankası 2002 sonunda 26,8 milyar Dolar olan brüt döviz rezervlerini bu 16 yıllık sürede 57,3 milyar Dolar artırarak 2017 sonunda 84,1 milyar Dolara çıkarmış. 2002 – 2017 arasındaki bu 16 yıllık dönemde Türkiye, toplam olarak 548,9 milyar Dolar ya da yıllık ortalama 33,3 milyar Dolar cari açık verdiği hal

Kitap Değerlendirmeleri

Bayram Akarsu, Eleştirel Düşünme Sanatı, Cinius Yayınları, 2018 Ohio Devlet Üniversitesi profesörlerinden Dr. Bayram Akarsu, düşünmeyi beyinde ortaya çıkan bir kimyasal reaksiyon, bir elektriksel etkileşim olarak ortaya koyuyor. Düşünme, bir konuya odaklanma ile başlayan ve ilişkilendirme ile biten bir eylemdir. Düşünme, insanın her gün onlarca kez tekrarladığı yaptığı bir faaliyet. Asıl sorun eleştirel düşünceye sahip olabilmekte. Akarsu, insanların bu beceriyi elde etmesinin zor olduğunu, bu beceriye ulaştıklarında doğru kararlar alabileceğini ve dolaysıyla daha mutlu olacaklarını vurguluyor. O nedenle de eleştirel düşünmeyi sanat olarak niteliyor. Profesör Akarsu, kitabında homo sapiens dışındaki insan türlerinin soylarının tükenmesini zihinsel becerilerini yeterince kullanamamasına bağlıyor. Bu önemli kitabı okumanızı öneriyorum.

Moody's Kararı Üzerine Değerlendirme

Resim
Moody’s’in Kararı Moody’s 7 Mart Perşembe akşamı Türkiye’ye verdiği kredi notunu Ba1’den Ba2’ye düşürdüğünü ve not görünümünü durağan olarak belirlediğini açıkladı (eski nota eşlik eden görünüm negatif idi.) Çoğu yorumcu bu kararın haksızlık olduğunu hatta kasıtlı olduğunu söyledi. Bazı yorumcular kararı, ABD ile Türkiye’nin arasının bozulmuş olmasına ve ABD yönetiminin Moody’s’i böyle bir karar almaya sevk ettiğini ima etti. Daha önce çeşitli defalar yaptığım gibi konuyu akıl yürütme yaklaşımı çerçevesinde analiz edelim. Önce Moody’s’in dediklerini ve Türkiye ekonomisinin verilerini karşılaştırmalı olarak ele alalım. Moody’s’in Türkiye notunu düşürmesinin ilk gerekçesi: “Para politikasının etkinliğinde yaşanan önemli aşınmalar ve temel yapısal ekonomik reformların uygulamaya sokulmasında ortaya çıkan ciddi gecikmelerin de kanıtladığı kurumsal güç kayıpları.”

Bütçe Açığı ve Cari Açık Nasıl Finanse Edildi?

Bütçe açığı; devletin bütçede yer alan gelirleriyle harcamaları arasında ortaya çıkan ve gelirlerin giderlerden düşük kalmasından doğan açığı gösterir. Cari açık; yurtiçinde yerleşik kişi ve kurumların yurtdışında yerleşik kişi ve kurumlarla yaptıkları mal ve hizmet alışverişi sonunda ortaya çıkan döviz açığını gösterir. Bütçe açığı ve cari açığın çeşitli şekillerde finansmanı söz konusudur. Bunları 2017 yılı Türkiye uygulaması açısından ele alalım. Türkiye’de Bütçe Açığı ve Finansmanı 2017 yılında Türkiye’de bütçe gelirleri 630,3 milyar TL, bütçe giderleri 677,7 milyar TL ve dolayısıyla bütçe açığı da 47,4 milyar TL olmuştur. Bütçede bu gelir giderlerin dışında 2017 yılı içinde emanet ve avans hesaplarından dolayı da 6,1 milyar TL açık gelmiş ve dolayısıyla bütçenin nakit temelinde açığı 53,5 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Gelelim bu açığın nasıl finanse edildiğine. Aşağıdaki tablo emanet ve avans ödemeleriyle birlikte 53,5 milyar TL’yi bulan bütçe nakit açığının hangi

İşsizlik Sorunu Nasıl Çözülür?

İşsiz Tanımı, İşsiz Sayısı ve İşsizlik Oranı Bir ekonomide iş gücünü oluşturanların sayısı ile bir iş bulup da çalışanları tanımlayan istihdam edilenler arasındaki fark ya da daha basit bir anlatımla iş aradığı halde iş bulup çalışamayan işgücüne işsizler deniyor. Türkiye’de işsiz tanımı son 4 hafta içinde işe girmek içinde başvuruda bulunup da işe girememiş olanlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu sayı Türkiye’de eldeki son verilere göre (Kasım 2017) 3.275.000 kişidir. İşsizlik oranı dediğimizde işsizlerin sayısının toplam işgücüne (yani istihdam edilenler ile işsizlerin toplamı) bölünmesiyle bulunan oran anlaşılır. Toplam işgücü Türkiye’de eldeki son verilere göre (Kasım 2017) 31.790.000’dir. Buna göre Türkiye’de işsizlik oranı [(3.275.000 / 31.790.000) x 100 =] yüzde 10,3’tür.