Kayıtlar

Mayıs, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ne Krizi?

Aylardır ekonominin iyiye gitmediğini, tek başına faizle çözüm bulunamayacağını, kamu kesimi israfını durdurmaya yönelik bir maliye politikası desteği olmadan işlerin iyiye değil kötüye gideceğini burada yazıyorum, sosyal medyada paylaşıyorum. Yüksek enflasyonun başlı başına bir kriz hali olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bazıları bu yazdıklarıma tepki olarak “ne krizi, kafeler, restoranlar tıklım tıklım dolu, yollar otomobil dolu, böyle kriz mi olur” diyor. Krizin esasen böyle bir şey olduğunu, yatırım yapıp para kazanmaktan umudunu kesenlerin eline geçen parayı kafelerde, restoranlarda yediğini yani kriz dönemlerinde hizmetlere talep artışı olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Tabii çoğunuzun da tanık olduğu üzere ya ben anlatamıyorum ya da bazıları anlamamakta direniyor. Türk insanı için kriz referansı 2001 yılında yaşanan kriz oldu. İnsanlarımızın çoğu yüksek enflasyonun yanı sıra GSYH büyümesi düşer, küçülmeye döner yani slumpflasyon olgusu ortaya çıkar ve işsizlik ciddi biçimde artars...

Risk Artarsa Altın Fiyatı da Artar

Altın, mevcut rezervleriyle ve onları çıkarabilmekte kullanılan teknolojiyle sınırlı, değerli bir madendir. Üstelik rezervlerin çıkarılmasında kullanılan yöntemler de çevreye zarar veren yöntemlerdir. Dolayısıyla rezervlerinin sınırlılığının ötesinde çevreye zarar veren bir “çıkarmak mı doğrudur çıkarmamak mı ikilemi” yaratan bir durum içindedir. İnsanlar çeşitli nedenlerle altın talep ederler. Günümüzde altına yönelik talebin en yaygın üç nedeni vardır: (1) Takı olarak kullanmak için, (2) Değer saklamak için, (3) Merkez bankalarında rezerv olarak tutmak için. Aslında ilk neden bir yandan da ikinciyle ilişkilidir. Çünkü insanlar bir yandan takı olarak kullandığı altınla aynı zamanda değer saklamış da olurlar. 20’nci yüzyılda kâğıt para çok büyük ağırlıkla madeni paranın yerini alana kadar madeni paralar altın, gümüş gibi madenler de içerirdi. Dolayısıyla para basımı için de altın talep edilirdi. Zamanla madeni paraların önemi kayboldu, kâğıt paralar altın karşılığı basılır oldu. O za...

Enflasyon Düşerken İşsizlik Artar mı?

Resim
Yeni Zelandalı iktisatçı Alban William Phillips tarafından İngiltere ekonomisi üzerinde yapılan bir araştırma [i] sonucunda geliştirilen Phillips eğrisi analizi, enflasyonla işsizlik arasında ters yönlü ilişki olduğunu ortaya koyar. Phillips’in yukarıda değinilen araştırmasında dikey eksende enflasyon değil ücretlerin değişim oranı yer alır. Zaman içinde bu analizi geliştirenler dikey eksene enflasyon oranı yerleştirmişler ve analiz bu şekli almıştır. Enflasyon ve işsizlik oranı arasındaki ilişkiyi şöyle bir şekille göstermek mümkündür. Phillips eğrisi analizinin ortaya koyduğu iddiaya göre; enflasyon e1’den e2’ye düştüğünde işsizlik oranı da i1’den i2’ye yükselir. Şimdi bu analizi Türkiye’ye uygulayalım. 1990 ile 2024 yılları arasında yılsonu enflasyon (TÜFE) ve işsizlik oranlarını aynı grafik üzerine taşıdığımızda Türkiye için Phillips eğrisi ortaya çıkar. Enflasyon ve işsizlik verileri TÜİK verilerinden alınmış olup yazının altında tablo olarak yer verilmiştir. Grafik ve ekte sun...

Rüşdü Saraçoğlu'nun Ardından

Akşam geç vakitte Ercan Kumcu’nun mesajı geldi: “Rüşdü’yü kaybettik.” Beynimden vurulmuşa döndüm. Hemen Ercan’ı aradım, haber doğruydu, kalp rahatsızlığı sonucu hayatını kaybetmişti. Gece hiç uyuyamadım, birlikte yaşadığımız sıkıntıları, üzüntüleri, hayal kırıklıklarını, sevinçlerimizi geçirdim zihnimden. Rüşdü Saraçoğlu ve Ercan Kumcu ile birlikte kısa vadeli avans kullanımının gönüllü olarak sonlandırılması, para programının uygulamaya konulması, mali programın siyasetçilerce reddedilmesi, körfez krizinde çekilen sıkıntılar, Merkez Bankası genel kurulları, IMF ile toplantılar, bazen gece geç vakitlere kadar oturup dertleşmelerimiz bir film şeridi gibi akıp geçti zihnimden. Sanki babamızın malı gibi üzerine titrerdik Hazine’nin ve Merkez Bankası’nın. Devletin borçları öylesine önemliydi ve öylesine üzerdi ki bizi kendi mali durumumuzu düşünmeye zamanımız bile olmazdı. Eski Başbakanlardan Şükrü Saraçoğlu’nun torunu olan Rüşdü Saraçoğlu, benden iki yaş büyüktü. Benden iki yıl önce Ank...

Faizi Değiştirmemek Doğru muydu?

Resim
Amerikalı iktisatçı John B. Taylor tarafından para politikası kuralı olarak geliştirilen formül, bir ülkenin merkez bankasının politika faizini hangi düzeyde belirlemesi gerektiğini ortaya koyar.  Taylor Kuralına göre merkez bankasının faiz oranı şu formüle göre belirlenmelidir: Faiz Oranı   = r ∗ + π + 0,5 ( π − π ∗ ) + 0,5 ( y − y ∗ ) Bu denklemdeki harflerin anlamları şöyledir: r ∗ : reel denge faizi (ABD için % 2, Türkiye için yüzde 3 olarak kabul edebiliriz)    π : mevcut enflasyon oranı π ∗ : hedef enflasyon oranı (merkez bankasının ulaşmak için hedef aldığı enflasyon oranıdır) y: reel GSYİH (GSYH’nin reel büyüme oranı) y ∗ : potansiyel GSYİH (GSYH’nin potansiyel büyüme oranı) Bu denklemde iki tane 0,5 katsayısı yer alıyor. Bunlar, merkez bankasının enflasyon ve çıktı (büyüme) sapmalarına ne ölçüde tepki vereceğini belirler. İlk 0,5 oranındaki katsayı enflasyona karşı verilecek tepkiyle ilgilidir. Buna göre gerçekleşen enflasyon, hedefle...

Ücretlerin Tunç Kanunu ve Türkiye Uygulaması

Tunç Kanunu, gerçek ücretlerin uzun dönemde, işçinin yaşamını sürdürmesi için gereken asgari ücrete doğru eğilim gösterdiğini öne süren bir ekonomik görüştür. 19’uncu Yüzyılda Ferdinand Lassalle tarafından ortaya atılmıştır. Lassalle bu görüşü ortaya atarken iki yaklaşımdan yararlanmıştır: David Ricardo’nun rant yasası ve Thomas Robert Malthus’un nüfus üzerine yorumları. Malthus’a göre ücretler geçimlik düzeyin üzerine çıktığında nüfus artar, geçimlik düzeye yaklaştığında nüfus azalır. Tunç Kanunu’na göre ücretler geçimlik ücret düzeyinin altına düşemez, çünkü insan o düzeyin altında yaşamını sürdüremez. Emek piyasasındaki rekabet, ücretlerin fazla yükselmesinin önünde engel oluşturur. Bu durumda gerçek ücretler sürekli düşüş ve geçimlik ücret düzeyine yaklaşma eğiliminde olur.   Tunç Kanunu’na karşı geliştirilen argümanlar içinde en güçlüsü Assar Lindbeck ve Dennis Snower tarafından ortaya atılan İçeridekiler Dışarıdakiler Teorisidir. Buna göre şirketler, işsizleri işe alıp on...

Rant Çeşitleri ve Türkiye

Rant; Fransızca, kira, faiz getirisi anlamına gelen rente sözcüğünden gelmektedir. Doğal kaynaklara sahip olanların bunları başkalarına kiralaması sonucu elde ettikleri gelirler için kullanılan bir terimdir. Toprak sahibinin toprağını kiralaması, arazisinde içme suyu kaynağı olanın bu kaynağı başkasına işletmesi için kiralaması ya da petrol rezervine sahip bir kişi ya da kurumun bu alanı kiralaması ve bu yolla emek harcamadan gelir elde etmesi rant için örnek olarak gösterilebilir. Ekonomik rant kavramını ilk gündeme getiren David Ricardo’dur. Ricardo, rantı, toprağın kullanımı için toprak sahibine ödenen bedel olarak tanımlamıştır. Ricardo’nun sözünü ettiği rant, mutlak rant ya da kıtlık rantı olarak bilinir. Kıtlık rantı;  bir üretim faktörünün talebe göre kıt olması durumunda ortaya çıkar. Üretim faktörlerinden birisi olan toprak (ya da daha geniş olarak doğal kaynaklar) miktar bakımından sınırlı, kıt bir kaynaktır. Çoğaltılması mümkün olmadığı gibi bir başka yere taşınması da...

Doğurganlık Oranı Düşerken

Toplam doğurganlık hızı, bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15-49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısı anlamına geliyor. Türkiye’de 2010 yılında 2,38 olan toplam doğurganlık hızı, 2014’den bu yana sürekli azalıyor ve 2016’dan bu yana da nüfusun yenilenme düzeyi olarak kabul edilen 2,10'un altında kalıyor (metinde yer alan bütün veriler TÜİK sitesindeki yayınlardan alınmıştır.) Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu beş il Şanlıurfa (3,28), Şırnak (2,62), Mardin (2,32), Muş (2,23) ve Diyarbakır (2,20) en düşük olduğu beş il ise Bartın (1,12), Eskişehir (1,12), Zonguldak (1,15), Ankara (1,15), İzmir (1,17.) Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırdığımızda Türkiye 1,48’klik oranla AB’nin 1,38’lik ortalamasının üzerinde bir doğurganlık oranına sahip olmaya devam ediyor. Doğurganlık hızının düşmesinin iki önemli göstergeye etkisi var. Bunlardan ilki toplumdaki yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payı, ikincisi de hanehalkı büyüklüğü. Doğurganlık hızı azaldıkça...

Dış Ticaretin Durumu

Resim
Dış ticaret hesaplamalarında ihracat fob (taşıma aracına teslim edilene kadarki giderler dâhil) olarak, ithalat ise cif (maliyet + sigorta ve taşıma dâhil) olarak alınır. Türkiye dış ticaret açığı veren bir ülkedir. Aşağıdaki grafik Türkiye’nin dış ticaret dengesinin son yıllardaki gelişimini gösteriyor: Grafik bize sürekli dış ticaret açığı verdiğimizi, bu açığın 2016 – 2021 yılları arasındaki dönemde daraldığını fakat sonrasında tekrar arttığını gösteriyor. 2023 ve 2024 yıllarında büyümenin potansiyel oranın altında kalması sonucu, ithalatın düşmesiyle birlikte dış ticaret dengesinde de daralma görülmesine yol açmış bulunuyor. Buradan dış ticaret hadlerine geçebiliriz. Dış ticaret hadleri: İhracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine (birim değer endeksi, ihracat ya da ithalat  birim değerlerinde meydana gelen değişimin ölçüsüdür) oranlanmasıyla elde edilir. Dış ticaret haddinin 100'ün üzerinde bulunması; dış ticarete konu malların baz yılına göre pahalıya ...

Akide Şekeri

Akide sözcüğü; Arapça a-k-d kökünden gelen ve bağlanma, bağıtlanma, sözleşme anlamları taşıyan bir sözcük. Akide şekeri; şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen bir çeşidini oluşturuyor. Ağda, akidenin anlam ve telaffuz değişimine uğramış halidir.   Osmanlı – Türk mutfağının en eski şekerleme türlerinden olan akide şekeri, Padişah tahta çıktığında ulufe töreninde dağıtılır, askerlerin padişaha bağlılığını gösteren bir sözleşme yapıldığı anlamına gelirdi. Padişah tahta çıktığında Yeniçeri Ağası bir kap içinde Yeniçeri Ocağında yapılmış akide şekerlerini Padişaha bağlılık nişanesi olarak sunardı. Bu kaptaki akide şekerlerinin ağırlığı normalde 400 gram gelirdi. Bu şekerler yeniçerilerin Padişaha güvenini ve bağlılığını gösterirdi. Eğer kaptaki şeker miktarı 400 gramdan az gelirse, bu, yeniçerilerin Padişaha güvenmedikleri anlamına gelirdi. Padişah, bir tane akide şekerini alıp yerse ‘size güveniyorum’, şekeri yemeden önce bir tanesin...

Büyük Sessizlik Kuramı

21 yaşındayken Pisa Üniversitesinden fizik doktoru unvanı almış olan İtalyan asıllı Amerikalı fizikçi Enrico Fermi (1901 – 1954) atom çağının mimarı olarak anılır. 1938 yılında faşizmin baskıları yüzünden İtalya’yı terk ederek ABD’ye yerleşti. Aynı yıl uranyum ötesi elementlerin keşfi çalışmalarıyla Nobel Fizik ödülünü aldı. Dünyanın ilk nükleer reaktörünün yapımı projesi olan Manhattan Projesinde lider rollerden birini üstlendi. Buna ek olarak quantum teorisi de dâhil olmak üzere fizik biliminin birçok alanına katkıda bulundu. Fermi, evrende dünya dışında uygarlıkların varlığı olasılığının yüksek olduğuna ilişkin tahminlere karşılık bu tahminleri doğrulayacak kanıtların ya da herhangi bir iletişimin olmamasını bir çelişki olarak ortaya koydu. Bu çelişkiye Büyük Sessizlik Kuramı ya da Fermi Paradoksu adı veriliyor. Bizim çocukluğumuzda uzay hakkında bilgiler sınırlıydı. Henüz herhangi bir uzay teleskobu gönderilmemişti. O nedenle uzaydaki yıldızlara, gezegenlere hızlı uzay gemileri...

Van Allen Radyasyon Kuşakları ve Ekonomi

Van Allen radyasyon kuşakları, asıl olarak güneş rüzgârından (güneşten yayılan parçacıkların akımı) kaynaklanan ve bir gezegenin manyetosferi tarafından tutulan enerji yüklü parçacıkların oluşturduğu bir bölgedir. Adını, bu kuşakları ilk kez bir makalesinde tanımlayan fizikçi James Van Allen’den alır. Dünyanın, kuzey ve güney kutuplarının yarattığı manyetik etkiler altında oluşmuş iki Van Allen radyasyon kuşağı vardır. Bu iki kuşağın oluşturduğu manyetik alan güneş rüzgârını ve kozmik ışın olarak gelen parçacıkları saptırarak atmosferi yıkımdan korur. Bu kuşaklar olmasa dünyanın atmosferi kalmaz. Atmosfer kalmazsa dünyada yaşam sürdürülemez. Kuzey ve güney kutuplarının dengesini bozacak gelişmeler olmadığı sürece Van Allen radyasyon kuşaklarının sağladığı kalkandan yararlanacak olan atmosfer, dünyayı korumaya devam edecektir. Günümüz ekonomilerinde Van Allen radyasyon kuşakları gibi kalkan görevi yapan iki kuşak var: faiz - kur kuşağı ve düşük risk kuşağı. Bu iki kuşak ekonomiyi yıkıcı...

Çoklu Organ Yetmezliği

İnsan vücudundaki organların yetmezliği iki şekilde olabilir: Tekil organ yetmezliği veya çoklu organ yetmezliği. Tekil organ yetmezliği vücuttaki organlardan birisinin vücudun duyduğu ihtiyacı karşılayamaması halinde ortaya çıkan yetersizlik halini ifade eder. Örneğin böbrek yetmezliğine başka bir organın yetmezliği eşlik etmiyorsa bu bir tekil organ yetmezliği durumudur. Tekil organ yetmezliği bazen bir ameliyatla bazen bir üniteye bağlanmakla bazen de ilaç kullanımıyla çözümlenir. Çoklu organ yetmezliği, karaciğer, böbrekler, kalp, beyin, akciğerler ve ince bağırsak gibi organlardan iki veya daha fazlasının, işlevlerini, insanın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde yerine getirememesi durumunda ortaya çıkan durumu tanımlamak için kullanılır. Çoklu organ yetmezliği, tekil organ yetmezliğinden farklı olarak genellikle çok daha yoğun müdahale ve ilaç kullanımını gerektirecek tedavilere ihtiyaç gösterir. Bazı ileri hallerde organ nakli de gerekebilir. Ekonomide de tekil sorun veya çoklu...

Rezerv Erimesine Karşı TCMB Önlemleri

Resim
İmamoğlu’nun diploması meselesinden başlayarak devam eden gözaltılar, tutuklamalar ve bunları izleyerek ortaya çıkan protestolar, boykotlar ülkede zaten yitirilmiş bulunan ekonomik ve sosyal istikrara siyasal istikrarın kayboluşunu da ekleyince belirsizlikler ve riskler hızla yükseldi. Risk artışının en objektif ölçüsü olan 5 yıllık CDS priminin, bu saydığımız olaylar öncesinde 251 iken bugün 338 düzeyinde olması bu risk artışının en temel kanıtı olarak karşımızda duruyor. Bu şekilde gelişen olaylar Türk Lirası mevduatta ve tahvillerdeki yüksek faize ve kurların sabitleşmesi eğilimine bakarak gelen yabancıların carry trade yoluyla getirdikleri dövizleri (sıcak para) alıp gitmesine yol açtı. Aynı şekilde döviz mevduatlarını bozup yüksek faizlerden yararlanmak için Türk Lirası mevduata ve tahvile yatırım yapan Türkler de paralarını Türk Lirasından dövize çevirmeye yöneldiler. Sonuçta TCMB’nin 2023 ortalarından beri bir yandan faizi yükselterek bir yandan da kurlara müdahale ederek sağlad...