Kayıtlar

Yeni Dünya Düzeni: Eski Eğilimler

Dünya düzeni geçmişte pek çok kez değişti. Bunları saymakla bitiremeyiz ama üçü çok önemli dönüşümlerdir: Tarım devrimi, ticaret devrimi ve sanayi devrimi. Yirmi birinci yüzyıla girerken bunlara bir dördüncü eklendi: Sermaye hareketlerinin serbestliği. Tarım devrimi insanların beslenme imkânlarını artırdı. Ticaret devrimi her yerde üretilen şeylerin her yere ulaşmasını sağladı. Sanayi devrimi insanların pek çok mala ulaşmasının yolunu açtı. Sermaye hareketlerinin serbest kalması da paranın istediği gibi dolşamasının önünü açtı. Artık herkes istediği yerde istediği şeye yatırım yapabilir hale geldi. Yirminci yüzyılın 1920’lerden 1980’lere kadar geçen 60 yıllık döneminde bir yanda ABD’nin diğer yanda Sovyet Rusya’nın hegemon devlet konumunda olduğu iki kutuplu bir dünya söz konusuydu. Bu ikisine de bağlı olmayan ülkeler kendilerini üçüncü dünya olarak tanımlıyor olsalar da bu ikisiyle baş edecek güçte değillerdi. Bu dönem nükleer güç sahibi bu iki ülkenin soğuk savaşıyla geçti. Zaman z...

Tutmayan Enflasyon Hedefleri

Resim
Merkez Bankası (TCMB), uzunca bir süredir enflasyon hedeflemesi yöntemine uygun para politikası izleyerek enflasyonu o hedefe indirmeye çalışıyor. Hükümetle birlikte TCMB’nin belirlediği enflasyon hedefi yıllardır hep aynı: Yüzde 5. Ne var ki üç yıl dışında (2009, 2010 ve 2012) hedefe yaklaşamamış bulunuyor. Bir de Orta Vadeli Programlarla belirlenen yıllık enflasyon tahminleri söz konusu. O tahminler, enflasyon hedeflerine göre daha gerçekçi ama onlar da gerçekleşen enflasyon çok uzak tahminler. Aşağıdaki tablo enflasyon hedeflerini, OVP enflasyon tahminlerini, gerçekleşen enflasyonu, gerçekleşen enflasyondan yüzde sapmaları ve TCMB politika faizlerini yıllar itibarıyla gösteriyor (tabloda yer alan verilere ilişkin kaynaklar yazının altında gösterilmiştir.) Tablo, enflasyon hedefinden, OVP’lerdeki tahminlerden sapmaların yüksekliğini ve TCMB politika faizinin hedefe veya OVP tahminlerini yakalamak konusunda ne kadar yetersiz kaldığını net bir biçimde ortaya koymakla birlikte, durumu d...

Para Arzı Konusunda Sorular ve Yanıtlar

Para arzı nedir? [i] Para arzı, bir dönemde ekonomide var olan para stokunu gösterir. Para stoku denildiğinde ilk anlaşılması gereken dolaşımdaki kâğıt para + madeni para + vadeli ve vadesiz mevduatlardır. Kâğıt para + madeni para miktarı Merkez Bankası ile Darphane’nin sorumluluğundadır. Vadeli ve vadesiz mevduatlar ise bankaların sorumluluğundadır. Para arzı birkaç şekilde ölçülür. En çok kullanılanı yukarıda değindiğimiz hali yani dolaşımdaki para ve mevduatlardan oluşan M2 para arzıdır. Enflasyona yol açan sorunlar nelerdir? (1) Para arzının enflasyon ve büyüme oranı toplamından hızlı artması. Piyasada mal az para çoksa enflasyon yükselir. [ii] (2) Kurun yükselmesi ithal girdi maliyetlerini ve dolayısıyla fiyatları artırır. (3) Üretimde kullanılan üretim faktörlerinin (emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişimcilik) ve girdilerin (elektrik, doğalgaz, su, petrol türevleri vb.) fiyatlarının artması maliyetleri ve dolayısıyla fiyatları artırarak enflasyonun artmasına yol açar...

Para Arzı ile Enflasyon İlişkisi

Resim
Parasalcı (monetarist) iktisatçıların önderi kabul edilen Milton Friedman’ın ünlü bir sözü var: “Enflasyon, her zaman ve her yerde parasal bir olgudur.” Enflasyon olgusunun parasal nedenlerden doğduğunu ifadeden öte bu olgunun parasal bir yaklaşımla çözülmesi gerektiğini de işaret eden bu yaklaşımın önce ABD’de sonra da Avrupa’da benimsenmesiyle birlikte, 1970’lerin ortalarına kadar geçerli olan Keynesyen maliye politikasının yerini yavaş yavaş para politikası aldı. İlk zamanlarda para politikası, piyasadaki para miktarını, enflasyon oranıyla paralel artırmak suretiyle enflasyonu denetleme yaklaşımı olarak uygulandı. Fed başta olmak üzere çoğu merkez bankası para arzının artışını bu yolla kısıtlamaya yöneldi. 1990’larda bu kez enflasyon hedeflemesi yaklaşımına geçildi ve enflasyon için yılsonu hedefi açıklanarak para politikası o hedefi yakalayacak şekilde ayarlanmaya başlandı. Para politikasının en etkili aracı faiz politikası olduğu için merkez bankaları enflasyon yükselirken faizi o...

Uzaydan Bakınca

Dünya, samanyolu denilen bir galaksinin içinde bulunan pek çok güneş sisteminden birinin içinde yer alır. Güneş gibi yanan bir top biçiminde kendi ışığını çıkaran gök cisimlerine yıldız [i] , dünya gibi başkasından aldığı ışığı yansıtan gök cisimlerine gezegen deniyor [ii] . Dünyanın da bir parçası olduğu samanyolu galaksisinde 200 milyardan fazla yıldız ve bir o kadar da gezegen olduğu tahmin ediliyor. Galaksi, kütle çekim gücüyle birbirine bağlı yıldızlar, yıldızlararası gaz, toz ve plazmanın ve karanlık maddelerin oluşturduğu sisteme verilen addır. Bir galakside yer alan yıldızların hepsi o galaksinin kütle merkezini eksen alan yörüngelerde dönerler. Galaksiler uzayda tek yönlü hareket ederler, yörüngeleri yoktur. Güneş, Samanyolu Galaksisindeki yıldızlardan, dünya da onun çevresinde dönen gezegenlerden birisidir.   Samanyolu galaksisi, gözlemlenebilir evrende var olduğu tahmin edilen 2 trilyon galaksiden yalnızca biridir. Samanyolu galaksisini gözlemlenebilir evrendeki galaks...

Konut Fiyatları Buralara Nasıl Geldi?

Resim
Özellikle enflasyonun yüksek, faizlerin düşük, konut arzının düşük, nüfus artışının yüksek olduğu ülkelerde bir de göç alma olgusu varsa gayrimenkul bir yatırım aracına dönüşmekte, parası olanlar kendi ihtiyacı olan konutun yanında yatırım amacıyla ikinci, üçüncü konutlarını almaya yönelmektedir. Bunu yaparken iki amaçları vardır: (1) Oturdukları dışında aldıkları konutları kiraya vererek kira geliri elde etmek. (2) Yeterince değer kazandığına ve kendilerine ek kazanç getireceğini düşündükleri aşamada bu konutları satarak paraya çevirmek. Türkiye’de sürekli olarak bir konut açığı vardır. O nedenle konut fiyatları artış eğimindedir, çoğu kez de enflasyonun oldukça üzerinde artar. 2021 yılında Merkez Bankası enflasyonun yükseldiği bir ortamda faizleri düşürmek suretiyle son derecede yanlış bir politika izlemeye başladı ve bu hamlenin sonucunda enflasyon ve kur yükselişe geçti. Yatırımcılar reel faizin çok büyük farkla negatif hale geldiğini görünce tasarruflarını gayrimenkul alımına yö...

Nobel Ödüllerinin Arka Yüzü

Alfred Bernhard Nobel (1833 – 1896) İsveçli kimyager ve mühendistir. Babası, Rus ordusu için silah üretirdi. Alfred Nobel, daha 17 yaşındayken İsveççe, Rusça. Fransızca, İngilizce ve Almanca biliyordu. Fizik, kimya dışında İngiliz edebiyatına ve şiire ilgisi vardı. Genç yaşında bir yandan kimya eğitimi alırken bir yandan da Paris’te kimyager Pelouze’nin laboratuvarında çalıştı. Bu dönemde nitrogliserini bulan kimyager Sobrero ile tanıştı. Bundan sonra nitrogliserin üzerinde çalışmaya başladı. Bu çalışmaları zaman içinde birkaç kez sonu ölümle sonuçlanan patlamalara yol açtı. Bu patlamalardan birinde küçük kardeşi Emil de ölür. 1866 yılını dinamiti yaptı ve 1867’de patentini aldı.  Dinamitten çok para kazandı. Sentetik bir element de onun adıyla anılmaya başlandı (Nobelyum.) Vasiyetinde servetinin her yıl insanlığa fizik, kimya, fizyoloji ve tıp, edebiyat ve barış alanlarında hizmet sunanlara paylaştırılacak şekilde kullanılmasını yazdırdı. 1900 yılında İsveç Hükümeti, Nobel Vakfını...

ABD mi Çin mi?

Küreselleşme, ürün, düşünce ve kültürlerin alışverişinden doğan bir uluslararası bütünleşme süreci olarak tanımlanıyor. Ben öteden beri bu tür tanımların küreselleşmeyi açıklamadığı, olayı masum göstermeye çabaladığı kanısındayım. Bana göre küreselleşme; ABD’nin kendi uyguladığı tarzdaki kapitalizmi bir dünya sistemi haline getirme o ve dünyanın tek hegemonu [i] olarak devam etmeye çalışmasını ifade ediyor. Özellikle Sovyetler Birliği’nin çöküş yoluna girmesi ve sermaye hareketlerinin dünya çapında serbest kalmasıyla bu girişim ilk on beş - yirmi yıl başarıyla yürümüş göründü. İki kutuplu dünyanın soğuk savaş dengeleri ortadan kalkmış gibiydi. Bu dönemde artık ABD’nin tek başına hegemon devlet konumunda olduğu tek kutuplu bir dünyanın gerçekleşeceği görüşü egemendi. Avrupalı devletlerin neredeyse hepsi ABD’nin hegemonluğundaki tek kutuplu dünyayı destekliyordu. Derken ABD’nin, IMF’yi de yanına alarak bütün dünyaya kabul ettirmeye çalıştığı neoliberal yaklaşımlara karşı farklı bir mo...

Dünyanın Ekonomik Görünümü

Resim
Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ekonomiler Karşılaştırması IMF’nin World Economic Outlook October 2025 (Dünyanın Ekonomik Görünümü Ekim 2025) raporundaki tahminlerden yararlanarak 2025 ve 2026 yıllarına ilişkin durumu ele alalım. Aşağıdaki iki tablo satın alma gücü paritesine (SAGP) göre 1999 yılı ve 2024 yılı verilerini karşılaştırmalı olarak ortaya koyuyor (IMF’nin World Economic Outlook, Ekim 2000 ve Ekim 2025 raporlarından yer alan veriler kullanılarak tarafımızdan hazırlanmıştır): Bu iki tabloya karşılaştırmalı olarak baktığımızda aradan geçen 26 yılda şu gelişmeler olmuş: (1) Kapsanan ekonomi sayısı 184’den 197’ye yükselmiş. 1999’da gelişmiş ülke sayısı 28 iken 2024’de 42’ye yükselmiş, gelişmekte olan ülke sayısı 1999’da 156 iken 2024’de 155’e düşmüş. (2) 1999’da gelişmiş ülkelerin dünya GSYH’sindeki payı yüzde 57,4 iken 2024’de yüzde 39,6’ya gerilemiş buna karşılık gelişmekte olan ülkelerin dünya GSYH’sindeki payı 42,6’dan yüzde 60,4’e yükselmiş. ABD’nin dünya GSYH’sindeki payı yü...

Yaratıcı Yıkım ve Sürdürülebilir Büyüme

Bu yılın Nobel Ekonomi Ödülü, büyüme kavramına yeni bakış açıları getiren üç iktisatçı arasında paylaştırıldı. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi Sveriges Riksbank İsveç Merkez bankası) tarafından Alfred Nobel anısına konulan 11 milyon İsveç Kronu (yaklaşık 1.210 bin dolar) tutarındaki ödülün yarısını Joel Mokyr’e yarısını da Philippe Aghion ve Peter Howitt’e verdi. Joel Mokyr (Northwestern Üniversitesi, Tel Aviv Üniversitesi), uzun süredir üzerinde çalıştığı ve çeşitli yayınlar yaptığı bilginin ekonomik büyümeye dönüşme tezi nedeniyle ödüllendirildi. Akademi, ödülün verilme gerekçesi olarak Mokyr’in “teknolojik ilerleme yoluyla sürdürülebilir büyümenin ön koşulları üzerindeki çalışmalarını” esas aldığını açıkladı. Mokyr, bilginin niçin ve nasıl işe yaradığını öğrenen insanoğlunun büyümeyi sürdürülebilir hale getirdiğini öne sürüyor. Mokyr’e göre bu netlik sanayi devriminde ve ondan sonraki dönemde olmadığı için büyüme o dönemde sürdürülebilir bir nitelik kazanamadı. Mokyr’in önemli y...